Ömer ÖNGÜT'ün görüşleri:

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
"Herhangi bir kimse, din kardeşine "Ey kafir!" derse, bu tekfir sebebiyle ikisinden biri muhakkak küfre döner. Eğer o kimse dediği gibi ise ne ala. Aksi takdirde sözü kendi aleyhine döner." (Müslim, 1/319)
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Asıl çirkeflik önüne gelene kafir damgası vurmaktır. Bu ne demek? Bırakın onları bana gel demek. Hadi ordan.


Senin mayanın eninde sonunda bu şekilde ekşiyeceğini biliyorsum da ne zaman ekşiliği etrafa koku yayacak onu tahmin edemiyordum ! Demek ki bu zamana müsadifmiş kokunun çıkması ! Burada bir tek kişiyi "bize-bana gel" diye çağırdığıma dair bir işaret veya iz gösteremezsen ayrıca MUFTERİ olduğunun da boynun yazılı olarak can vereceksin !
İnsanların hem cennet ve hem de cehennem için yaptığın hazırlıklara kimsenin bir diyeceği elbetteki olmaz-olamaz !
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Senin mayanın eninde sonunda bu şekilde ekşiyeceğini biliyorsum da ne zaman ekşiliği etrafa koku yayacak onu tahmin edemiyordum

Her önüne geleni kafir ilan etmiş birinin izinden nereye gideceğin belli. Allah seni küfür hastalığından kurtarsın. Bir sen müslüman geri kalan herkes kafir senin gözünde. Yıkıl karşımdan şimdi.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Her önüne geleni kafir ilan etmiş birinin izinden nereye gideceğin belli. Allah seni küfür hastalığından kurtarsın. Bir sen müslüman geri kalan herkes kafir senin gözünde. Yıkıl karşımdan şimdi.

Sen kimsin ki biz karşından yıkılalım? Bu konuyu da pisletmeye çalıştığın için defolması gereken sensin ! Bıraktığın kazuratları da al da git ! Cehennemin dibine kadar yolun var !
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
İmana Dâvet:


Bütün bu beyanlarımız bir kişinin kurtulması içindir, belki Allah-u Teâlâ bir kişiye hidayet verir. Yoksa O’nun nur vermediğine hiç kimse hidayet veremez.
Nitekim Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:
“Onlar hidayeti verip sapıklığı, mağfireti bırakıp azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklıdırlar!” (Bakara: 175)
Ateşe hiç kimsenin dayanması mümkün olmadığı halde, Allah-u Teâlâ’nın onlara dayanıklılık isnad etmesi, onlarla alay etmek, rezil etmek içindir. Ateşe götürecek günahlar yapmakta ne kadar sabırlılık gösteriyorlardı, ebedî olarak ateşte yanmak için neler neler yapıyorlardı.
Kendilerine şöyle denilecektir:
“Girin oraya! İster dayanın ister dayanmayın, sizin için birdir.” (Tur: 16)
Dayansalar da dayanmasalar da netice değişmeyecektir. Bu acılar çekilecek, bu işkencelere katlanılacak, bu mutlaka böyle olacaktır.

Hak kendisine gelmişken, hakikatler bütün açıklığı ile duyurulmuşken; vurdumduymaz olmak, yüz çevirmek, umursamamak hiç şüphesiz ki büyük bir zulümdür.
Nitekim Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:
“Allah’a karşı yalan uydurandan veya hak kendisine gelmişken onu yalanlayandan daha zâlim kim vardır?” (Ankebût: 68)
Bu gibi kimseler bütün zâlimlerden daha zâlimdirler.
“Cehennemde kâfirlere barınacak yer mi yok?” (Ankebût: 68)
Onlar hakkı reddettikleri halde cehennemde barınmayacaklar mıdır?
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Nifakı Bırakmaları İçin Münafıklara Öğüt Vermek:


Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz münafıkların çevirdikleri bütün entrikaların farkında idi. Fakat bütün bunlara rağmen, rahmet peygamberi oluşu sebebiyle, hâl ve hareketlerine çeki düzen vermeleri için onlara her fırsatta nasihatta bulunuyordu.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine hitaben şöyle buyurur:
“Onlar öyle kimselerdir ki, Allah kalplerindekini bilir. Sen onlara aldırma. Onlara öğüt ver ve içlerine tesir edecek güzel sözler söyle!” (Nisâ: 63)
Gerçekleri en etkileyici bir üslûp ile ulaştırmaya çalış, tâ ki gafletten uyansınlar, azab-ı ilâhî’den korksunlar, şikak ve nifaktan, fitne ve fesattan vazgeçsinler, dünyâ saâdetine âhiret selâmetine kavuşsunlar.
Allah-u Teâlâ münafıkları tevbeye dâvet ediyor, içinde bulundukları bataktan kurtarmak istiyor.
Diğer bir Âyet-i kerime’sinde şöyle buyuruyor:
“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel olan şeyle sav, en güzel şekilde önle. O zaman bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost gibi oluvermiştir.” (Fussilet: 34)
Çünkü bu insan fıtratında mevcuttur. Hiçbir kötülük iyiliğin karşısında tutunamaz.
Allah-u Teâlâ birçok Âyet-i kerime’lerinde kâfirlere düşmanlık beslemeyi ve onlarla ilişkileri koparıp onlardan uzaklaşmayı şiddetle emrettikten sonra şöyle buyurmaktadır:
“Umulur ki Allah sizinle düşmanlarınız arasına bir sevgi koyar.” (Mümtehine: 7)
Aranızda dostluğun meydana gelişi, onları iman etmeye muvaffak kılmasıyla ve dinde size uymaları sûretiyle olur.
Nitekim Mekke fethedilince, yirmi senedir düşmanlığın her türlüsünü yapmaya çalışanlar bile hayretler içinde seve seve İslâm’a girmek için can atmışlar, Ashâb-ı kiram ile aralarında büyük bir muhabbet ve tesanüd tecelli etmiştir.
“Allah kâdirdir. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Mümtehine: 7)
Rızâ-i Bâri’si uğrunda çekilen zahmetleri boşa çıkarmaz.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde münafıklar hakkında af ve mağfiret dilenmemesini, haklarında duâ edilmemesini, onları bağışlamayacağını haber vermektedir:
“Resulüm! Onlar için ister mağfiret dile, ister dileme. Onlar için yetmiş defa af dilesen de Allah onları bağışlamayacaktır. Bu, onların Allah’ı ve Peygamber’ini inkâr etmelerinden ötürüdür. Çünkü Allah, fâsıklar gürûhunu hidayete erdirmez.” (Tevbe: 80)
Hadlerini aşan, küfürlerinde inat edip duran kimselere hidayet nasip etmez.
“Onlardan ölen kimsenin namazını sakın kılma! Mezarı başında da durma! Çünkü onlar Allah’ı ve Peygamber’ini inkâr ettiler ve fâsık olarak öldüler.” (Tevbe: 84)
Onlar o rahmete lâyık değildirler.

Şu kadar var ki, Allah-u Teâlâ’nın rahmet ve mağfiret kapısı her zaman için açıktır. Günahlarından pişmanlık duyan, inkârından ve kötülüklerden vazgeçen ve yaptıklarından tevbe etmek isteyen kim olursa olsun Allah-u Teâlâ bu kapıyı açık bırakmaktadır.
Allah-u Teâlâ münafıkları kastederek Âyet-i kerime’sinde:
“Eğer tevbe ederlerse kendileri için daha hayırlı olur.” buyurmaktadır. (Tevbe: 74)
Böylece başlarına gelecek felâketlerden, azaplardan kurtulmuş olurlar.
“Şayet yüz çevirirlerse, Allah onları dünya ve âhirette elem verici azaba uğratır. Yeryüzünde onların bir dostu ve yardımcıları bulunmaz.” (Tevbe: 74)
Allah-u Teâlâ münafıklar da dahil olmak üzere hulûs-u kalp ile tevbe eden herkesin tevbesini kabul buyuracağını Âyet-i kerime’sinde işaret buyurmaktadır:
“Ki Allah sadâkat gösterenleri sadâkatleri sebebiyle mükâfatlandırsın, münafıklara da dilerse azap etsin veyahut tevbelerini kabul buyursun.
Şüphesiz ki Allah çok yarlığayıcıdır, çok merhametlidir.” (Ahzab: 24)
Kullarına tevbe etmelerini emretmesi ve tevbelerini kabul buyurması da Allah-u Teâlâ’nın pek büyük rahmet ve âtıfetinin bir tecellisidir.
Allah-u Teâlâ münafıkların âkıbeti hakkında Âyet-i kerime’sinde:
“Münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar.” buyurdu. (Nisâ: 145)
Çünkü bunlar kâfirlerin en çirkini, en aşağısı olduklarından, yerleri de cehennemin en dibidir.
Allah-u Teâlâ bu korkunç âkıbeti haber verdikten sonra, hemen bir kurtuluş kapısı aralıyor, kurtulmak isteyenlere tevbe kapısını açıveriyor, en şiddetli azaplardan emin olacaklarını beyan buyuruyor.
“Ancak tevbe edenler, nefislerini ıslah edenler, Allah’a sımsıkı sarılanlar ve dinlerinde Allah için ihlas sahibi olanlar muradlarına erenlerdir. İşte bunlar mü’minlerle beraberdirler. Allah yakında müminlere büyük bir mükâfat verecektir.” (Nisâ: 146)
O halde münafıklar da tevbe etmek, hallerini ıslah etmek ve dinlerini Allah’a hâlis kılmakla ellerini çabuk tutsunlar ki, bu büyük mükâfata müminlerle birlikte nail olabilsinler, onlar da bu ebedî saâdete iştirak etsinler.
Günahından tevbe eden kimse, o günahı işlememiş gibidir.
Allah-u Teâlâ tevbe eden münafıkları müminlerin saflarına yükseltiyor, her türlü vebalden ve ağırlıktan kurtarıyor.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir





Gerçekleri en etkileyici bir üslûp ile ulaştırmaya çalış, tâ ki gafletten uyansınlar, azab-ı ilâhî’den korksunlar, şikak ve nifaktan, fitne ve fesattan vazgeçsinler,

"Ey inananlar! Yapmadığınız, (yapmayacağınız) şeyi niçin söylersiniz? Yapmadığınız şeyi yaptık demeniz, Allah katında büyük gazaba sebep olur." (Saffat 2-3)
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
"Ey inananlar! Yapmadığınız, (yapmayacağınız) şeyi niçin söylersiniz? Yapmadığınız şeyi yaptık demeniz, Allah katında büyük gazaba sebep olur." (Saffat 2-3)

Biz böyle bir şey yaparsak tevbe eder kurtulmaya çalışırız. Sen ise, MUFTERİLİK yapıyorsun ! Halâ bekliyoz ki, hangi mealden kim neyi çalmış ve kendi meali gibi göstermiş ?
Mufteriliği çok sevdin anlaşılan!
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Biz böyle bir şey yaparsak tevbe eder kurtulmaya çalışırız. Sen ise, MUFTERİLİK yapıyorsun ! Halâ bekliyoz ki, hangi mealden kim neyi çalmış ve kendi meali gibi göstermiş ?
Mufteriliği çok sevdin anlaşılan!

Ben gösterdim başka başlıkta. Sen görmemişsin. Dur şimdi güncelleyeyim.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ


Münâfıkların Nursuzluğu:




Allah-u Teâlâ kıyamet günü müminlerin durumunu açıkladıktan sonra, münâfıkların durumunu açıklayarak şöyle buyurdu:


“O gün ki, erkek münâfıklarla kadın münâfıklar, iman edenlere: ‘Bize bakınız, nurunuzdan alalım!’ diyeceklerdir.” (Hadid: 13)


Müminler nurlar içinde muradlarına ererken, münâfıklar karanlıklar içinde kalacaklardır.


“Onlara: ‘Dönün ardınıza da bir nur arayın!’ denilir.” (Hadid: 13)


Siz dünyada dönekliği sever, dinden dönmeye sebep arardınız. Şimdi dönebilirseniz dönün dünyaya da bir nur arayın. Şimdi burada size bakacak yoktur.


Müminler onların hep iyiliklerini istedikleri halde, her vesile ile Hakk’a dâvet edip, dalâletten kurtarmak istedikleri halde; onlar müminlerin inançlarıyla, ibadetleriyle hep alay etmişler, alaya eğlenceye almışlardı, şimdi ise alay etme sırası müminlere geldi.


“Nihayet onların arasına, içinde rahmet, dışında azap bulunan kapalı bir sur çekilir.” (Hadid: 13)


Kıyamet gününde müminlerle münâfıkların arasını ayırmak için bir sur konulur. Müminler oraya varınca kapısından girerler, kapı kapanır ve münâfıklar surun arkasında karanlık ve azap içinde kalırlar.


“Münâfıklar müminlere: ‘Biz sizinle beraber değil miydik?’ diye seslenirler. Müminler de derler ki: ‘Evet amma, siz kendinizi aldattınız, bize pusu kurdunuz, şüpheye düştünüz, kuruntu sizi aldattı. O çok aldatıcı (şeytan) sizi Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah’ın emri gelip çattı.’” (Hadid: 14)


Bunlar hakikaten iman etmedikleri gibi, hiçbir zaman da müminlerle beraber olmadılar. Nurdan tiksindiler, zulmeti tercih ettiler, dalâlette kaldılar.


“Bugün artık sizden de inkâr edenlerden de fidye kabul edilmez.


Varacağınız yer ateştir. O sizin yardımcınızdır. O ne kötü bir dönüş yeridir.” (Hadid: 15)


Küfür ve nifakın cezası işte böyle müebbettir.


Diğer Âyet-i kerime’lerde şöyle buyuruluyor:


“Allah kime nur vermemişse, onun nuru yoktur.” (Nur: 40)


“O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır.” (Âl-i imran: 106)




Narcılık dinine neler mâletmek istedi?


1. “Tesettür teferruattır” diyerek kendi zannı ile beyanat verdi.


Şu Âyet-i kerime ile onun bu sözünü çürüttük:


“Resulüm! Mümin kadınlara da söyle. Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar, ırzlarını namuslarını korusunlar. Ziynet yerlerini açıp göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zaruri olan (yüz ve eller) müstesnâdır. Başörtülerini (göğüs ve boyunları görünmeyecek şekilde) yakalarının üstüne koyup örtsünler.” (Nur: 31)


Allah-u Teâlâ din-i İslâm’ında setri, örtünmeyi kesin şart koymuş, farz kılmıştır.


2. Fethullah Gülen hıristiyan papazları, yahudi hahamları ile hoşgörü toplantıları yaparak; “Keşke her köşeye bir hoşgörü vakfı kursak da herkes hoşgörü soluklasa.” dedi.


Şu Âyet-i kerime ile onun bu sözünü çürüttük:


“Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar, sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır.” (Mâide: 51)


Allah-u Teâlâ bu Âyet-i kerime’si ile yahudi ve hıristiyanlarla dost olmayı yasaklamış, onları dost edinenin onlardan olduğunu beyan etmiştir.


3. “Kimse kimseye inancından dolayı ithamda bulunmayacak, kimse kimseye dininden ya da dinsizliğinden dolayı taanda bulunmayacak.” dedi.


Şu Âyet-i kerime ile onun bu sözünü çürüttük:


“Ey Peygamber! Kâfirlerle ve münafıklarla cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer ne kötüdür.” (Tevbe: 73)


4. Hazret-i Allah’ın, Resulleri arasında vahiy elçisi olan Cebrail Aleyhisselâm hakkında; “Gökyüzünden inse, parti kursa, kusura bakma ben senin partine girmem desteklemem derim.” dedi.


Şu Âyet-i kerime ile onun bu sözünü çürüttük:


“İşte onlar Allah’ın hizbi (partisi)’dir. İyi bilin ki kurtuluşa ulaşacak olanlar Allah’ın hizbi (partisi)’dir.” (Mücadele: 22)


Bu Âyet-i kerime’yi Allah-u Teâlâ’nın emriyle getiren Cebrâil Aleyhisselâm’dır. Bu Âyet-i kerime’sinde “Ülâike hizbullah” = “Bu benim ve Resulümün partisidir.” diye ilân etti. Onun girmem dediği parti işte budur.


5. Fethullah Gülen necip tarikatlara dil uzatarak; “Tarikatlar bir dönemdeki misyonunu eda etmişlerdir. Zaman böyle fert zamanı değil, cemiyet zamanıdır.” dedi.


Şu Âyet-i kerime ile onun bu sözünü çürüttük:


“İyi bilin ki Allah’ın veli kulları için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.” (Yunus: 62)


6. “Kadından idareci olmasının hiçbir sakıncası yoktur.” diyerek Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-e ve Hazret-i Allah’a karşı gelmiştir.


Şu Âyet-i kerime ile onun bu sözünü çürüttük:


“Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasak ettiyse ondan sakının.” (Haşr: 7)


Binaenaleyh Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:


“Mukadderatını bir kadının eline veren millet felah bulmaz.” buyuruyor. (Buhari, Tirmizi)


7. Gerek himmet geceleri, gerek iftar ziyafetleri ile trilyonlarca lira para toplayıp Hazret-i Allah’ın emrine karşı geliyor.


Şu Âyet-i kerime ile onların bu icraatlarını çürüttük:


“Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.” (Yâsin: 21)


Bu Âyet-i kerime’sinde Cenâb-ı Hakk para toplayanların doğru yolda olmadığını beyan ediyor.


8. Onların ise dini ayrıdır, kitabı ayrıdır, bütün beyanatları, icraatları kurdukları narcılık dinine göredir.


Şu Âyet-i kerime ile onların narcılık dinini çürüttük:


“Amma ne var ki insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük, her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanında bulunan din veya kitapla sevinmektedir.” (Müminun: 53)


Cenâb-ı Hakk inananları bir tek ümmet kabul ediyor ve teklikten ayrılanlar huduttan ayrılmış oluyor.


Not :
Bu konu son günlerde bu sayfaya musallat olan munafıklara atfen sayfaya eklenmiştir

 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
7. Gerek himmet geceleri, gerek iftar ziyafetleri ile trilyonlarca lira para toplayıp Hazret-i Allah’ın emrine karşı geliyor.


Şu Âyet-i kerime ile onların bu icraatlarını çürüttük:


“Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.” (Yâsin: 21)



9:58 - İçlerinde (topladığın) sadakalar hakkında sana tariz eden (dil uzatan) ler de var. Eğer o sadakalardan kendilerine verilmişse hoşnut olurlar, verilmemişse hemen kızarlar.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Bediüzzaman Hazretleri’nin Feryadı:



Bediüzzaman Hazretleri bu münafıkları Allah-u Teâlâ’nın izniyle gördü, bildi ve söyledi. Söylediklerini size beyan edeyim.
Fakat ilâhi takdirin önüne kimse geçemez. Çünkü imtihan sahnesindeyiz. Herkes imtihanını verecek ve gideceği yere gidecek.
“Bana ızdırap veren, yalnız İslâm’ın mâruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi. Onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt gövdenin içine girdi, şimdi mukavemet güçleşti. Korkarım ki cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezemez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse iman kalesi tehlikededir. İşte benim ızdırabım, yegâne ızdırabım budur. Yoksa şahsımın maruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye vaktim bile yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate maruz kalsam da iman kalesinin istikbâli selâmet olsa.” (Bediüzzaman Said Nursi: Eşref Edip; sh. 16)
Uyan be kardeş! Bu feryat senin içindir. Senin imanın için feryat ediyor. Dost ve düşmanını tanı artık! Koyun postuna bürünen kurtlardan sakın artık!
Bu mübarek zât nasıl da bu münafıklıkları görmüş ve ne kadar üzülmüş. Artık bu feryadın karşısında uyanmanız lâzım.
Uyan be kardeş! Düşmanını tanı! Bunlar daha evvel de kazancınızı aldılar, kanlarınızı emdiler, sizi imanınızdan ettiler.
Bir bak, ipin ucu kimin elinde! Küfür diyarından kumanda ediyor, küffara yaranmak için peşkeş çekiyor. Din-i İslâm’dan ve güzel vatanımızdan seni mahrum etmek için çalışıyor.
Dinini, imanını, güzel vatanını kurtarman için; bombasını keşfet artık ve başına patlat.
Aslında her bölücü din-i İslâm’a düşmandır. İmanın kâmil ise, düşmanını dost eyleme.
Deccal’den daha beter ve daha tehlikeli olan münafıkları bil artık!
İçten türediler, kurt gibi iman gövdesini kemiriyorlar. Eğer harekete geçmezsen; mânen istilaya uğrarsın, nedametin çok olur, hem vatanın, hem de imanın elden gider.
Şu dostluklarına bir bak! Vatana ihanetlerini gör ve bil artık! Düşmanını içeride ara. Bunlar dışarıdakinden daha tehlikeli.

 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
İki Mucize Hadis-i Şerif:

Sırası gelmişken size iki mucize Hadis-i şerif arzedeceğiz.
Seyyid-i Kâinat Sebeb-i Mevcudat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir mucize olarak Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyorlar:
“Sizin için Deccal’den daha çok deccal olmayanlardan korkarım.”
“- Onlar kimlerdir?”
“Saptırıcı imamlardır.” (Ahmed bin Hanbel)
Deccal’den daha beter olan bu sapıtıcı imamları Allah-u Teâlâ’nın bildirmesi ile bildi ve 1400 sene sonra olacak hadiseleri mucize olarak haber verdi. İslâm dinine ne kadar büyük tahribat yapacaklarını tarif buyurdu.
O 1400 sene evvel gördü ve buyurdu, şimdi de biz görüyoruz.
Niçin Deccal’den daha korkunç ve tehlikelidir bu imamlar?
Deccal resmen Deccal olarak çıkacak. İşaretleri bellidir, doğrudan doğruya Allahlık dâvâsı ile çıkacak. Bir gözü kör olacak. Kâmil iman sahipleri hiçbir zaman ona aldanmaz, tuzağına düşmez.
Ve fakat bu sapıtıcı imamlar olsun, âhir zaman ulemâsı olsun, hepsi de sûret-i haktan göründüler. İslâm önderi, kurtarıcısı gibi göründüler, İslâm’ın icaplarını yapmaya başladılar. Böylece saf ve temiz müslümanları saflarına aldılar, halk büyük kitleler halinde onlara iltihak etti ve intisap etti. Sonra lüzumlu olan maddeyi elde edince ve etraflarında kalabalıkları görünce, kendilerinde bir güç gördüler ve dinlerini ilân ettiler, ilâh kesildiler.
“İslâm’a hizmet edeceğiz” diye müslümanları yoldular, soydular. Hem imanlarını hem maddelerini aldılar. Elindeki parasını, parası yoksa arabasını, arabası yoksa evini aldılar. Yanında parası olmayanı mahçup etmek suretiyle senet imzalattırdılar, bu senetleri günü gelince ödeyemeyenleri icraya verdiler. Evini, arabasını ve arsasını dahi elinden alarak tahsil ettiler. Yani halkı kaz yerine koydular. Şimdi de en lüks hayat içinde yaşıyorlar. Müminleri aldatmak ve soymak işini onlar cihad sayıyorlar. Fakirin lokmasını ağzından aldılar, müslümanlara yaptıkları eziyetten dolayı da iftihar ediyorlar.
İslâm gibi görünerek bu soygunlarını İslâm namına yaptıkları için bu bir yalancılıktır.
İslâm gibi görünmeleri riyâkarlıktır.
Topladıklarını hayıra sarfedecekleri yerde şerre harcadıkları için emanete hiyanetlik yaptılar, bu ise münafıklıktır.
Ve o paralarla din-i İslâm’ın yıkılması için bütün güçleriyle çalışıyorlar.
Dolayısıyle Hazret-i Allah’ın, meleklerin ve bütün müslümanların lânetini, nefretini kazandılar.
Yüzlerce, binlerce, milyonlarca müslümanı etraflarına topladılar, onları kendi asliyeti olan küfre çektiler ve küfürlerini ilân ettiler. Bankalar kurdular, İslâm’ın haram kıldığı hükümleri helâl diye ilân ettiler. Böylece halkı imandan alarak yavaş yavaş küfre kaydırdılar, hepsini kâfir yaptılar.
İşte bunu Deccal yapamaz. Deccal’den daha beter oluşları, sûret-i haktan görünüşlerinden oldu.
Deccal bunların yaptığını yapamaz. Çünkü bunlar münafık olduğu için İslâm gibi görünüyorlar. Deccal ise doğrudan doğruya Allahlık dâvâsı ile çıkacak. Kâmil iman sahipleri hiçbir zaman ona aldanmaz, tuzağına düşmez.

İkinci bir Hadis-i şerif’lerinde yine mucize olarak şöyle buyuruyorlar:
“Şüphesiz ki benden sonra ümmetimden bir zümre gelecektir. Onlar Kur’an okuyacaklar. Fakat Kur’an’ın feyzi onların boğazlarından öteye geçmeyecektir. (Yalnız dilde kalacaktır). Nitekim onlar, okun avı delip geçtiği gibi dinden çıkacaklar, bir daha da ona dönemeyeceklerdir.
İşte bütün insanların ve hayvanların en kötüsü bunlardır.” (Müslim: 1067)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu mucize Hadis-i şerif’lerinde “İşte bütün insanların ve hayvanların en kötüsü bunlardır, hayvan gibidir, hayvandan da aşağıdır.” buyuruyor.
Bunların iç durumu budur. Bunların üzerinde durmayın, irşada kalkmayın.
Binaenaleyh bu gibi güruhu irşad ve ikaza kalkmanız, hayvana birşey söylemek gibi olacağından bu gibi güruh ile muhatab olmamanızı tavsiye ederim.
Bu güruhu bırakın, siz ümmet-i Muhammedi irşada bakın...
Niçin hayvandan daha kötüdür bunlar?
Allah-u Teâlâ Rahman ism-i şerif’i mucibince itaat eden kullarına da isyan eden kullarına da sayısız nimetler bahşeder. Yeri, göğü ve içindekileri insanoğluna musahhar kılmıştır. Mümin de, kâfir de bütün bu nimetlerden istifade ediyor.
Kur’an-ı kerim’de birçok Âyet-i kerime’lerde, yerdeki ve gökteki, canlı ve cansız her şeyin Allah-u Teâlâ’yı tesbih ettiği haber verilmektedir.
“Hiçbir şey yoktur ki, O’nu hamd ile tesbih etmesin. Fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız.” (İsrâ: 44)
Her hayvanın, her kuşun tesbihi ayrıdır, yaratanını bilir, tesbihini yapar.
Diğer bir Âyet-i kerime’de ise şöyle buyuruluyor:
“Göklerde ve yerde bulunanlarla, dizi dizi kanat çırpıp uçan kuşların Allah’ı tesbih ettiklerini görmez misin?” (Nur: 41)
Münafık, nankör ve câhil insana gelince;
O nefsine zulmetti,
“İnsan, bizim kendisini kerih bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki, şimdi o apaçık hasım kesilmektedir.” (Yâsin: 77)
Âyet-i kerime’si mucibince Yaratan’a, Peygamber’ine, dinine hasım kesildi. İslâm’dan çıktı, küfre saptı, yandaşlarının da kâfir olmasını istediler.
Kitap okuyorlardı, onu da inkâr ettiler. Yolunda gidiyor gibi görünüyorlardı, ondan da saptılar.
İşte bundan ötürü hayvandan elli derece daha aşağıya düştüler.
Çünkü hayvan, hayvan olarak yaratılmış, fakat hayvanat da nebâtat da, cemâdat da Yaratan’ını biliyor, tesbihini yapıyor.
Onlar ise insan olarak yaratıldıkları halde Yaratan’a hasım kesildiler, din-i İslâm’dan çıktılar, kâfir oldular.
Niyetleri bozuk olduğundan ötürü Hazret-i Kur’an boğazlarından öteye geçmedi. İçlerine iman yerleşmediği için, boş oldukları için boşluğa düşüverdiler.
Eğer sıdk ile şehadet getirselerdi, bu şekilde küfür batağına batmazlardı. Hazret-i Allah’ın, meleklerin, peygamberlerin ve bütün müminlerin lânetini kazanmazlardı.
Şimdi herkes bunları nefretle seyrediyor ve âkıbetlerini bekliyor.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu mucize Hadis-i şerif’inde onların dinden çıkacaklarını, bir daha da dönemeyeceklerini haber veriyor.
Nitekim Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:
“Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar artık dönmezler.” (Bakara: 18)
Hayırlı hiçbir şeye kulak vermezler, kendilerine fayda verecek şeyleri söylemezler, basiretleri kördür, Hakk ve hakikatı görmek istemezler, hidayet yoluna dönmezler.
Diğer bir Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Şüphesiz ki Allah katında, yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü kâfir olanlardır. Artık onlar iman etmezler.” (Enfâl: 55)
Gerek Âyet-i kerime’ler, gerekse Hadis-i şerif’ler onları bu şekilde belirtiyor. Biz de bu ilâhi hükümlere bakarak bunların içyüzlerini çok rahat bilmiş ve görmüş oluyoruz ve müminleri uyandırıyoruz.

Uyan be kardeş! Kardeş zannettiğin kâfirle dost olma. Eğer dost olursan Allah-u Teâlâ’nın dostluğunu kaybetmiş olursun.
Bu iki Hadis-i şerif’i mucize olarak gösteriyorum. Bu noktaya dikkat ederseniz esrarı çözmüş olursunuz.
Bu ajanlar ve bu sapıtıcılar İslâm’mış gibi göründüler. Kürsülerde İslâm’ın iyiliğinden, küfrün kötülüğünden bahsettiler. Bu mülkün sahibi olan Allah-u Teâlâ’nın emir ve nehiylerinden uzun uzadıya söz ettiler. İslâm dinine göre talebe yetiştiriyorlardı. Zira Bediüzzaman Hazretleri’nin izinde idiler. O büyük velinin feyiz ve bereketi ile talebeleri bir müddet böylece devam etti. Teheccüd namazı dahi kılıyorlardı.
Deccal’den daha beter olan imamlar ise henüz asliyetini ortaya koymamışlardı.
Onlar İslâm’mış gibi göründüler, halkı bu perde altında soymaya başladılar. İslâm’dan ilk ayrılışları böyle oldu.
Zira Cenâb-ı Hakk buyuruyor ki:
“Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun. Onlar doğru yoldadırlar.” (Yâsin: 21)
Onlar ise tasavvurun haricinde halkı soydular, yoldular, kanlarını emdiler, evlerini arabalarını ellerinden aldılar ve böylece yavaş yavaş asliyetlerini ortaya koymaya başladılar. Sonra da alenen küfürlerini ortaya koydular.
Nurdan nâra döndüler, isim değiştirdiler. Şimdiye kadar nurcuların ismi Bediüzzaman Hazretleri’nin ismi ise de, küfrünü ilân edince narcılar ismini aldılar. Ve narcıları imandan ettiler. Küfrü hoş göstererek onların hepsini küfür batağına düşürdüler.

Nurcu müslümanlar ise o zâtın izini takip edip sünnet-i seniyye rayları üzerinde giden, iman-küfür berzahını bilenlerdir.
Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri’nin bu hususta şöyle bir beyanı var:
“Ey hitabet-i umumiye sıfatı ile, gazete lisanıyla konferans veren muharrir (yazar)! Sen, kendi nefsini aşağı göstermeye ve nedamet ederek kusurlarını ilân etmeye hakkın var. Fakat şeair-i İslâmiyeye (İslâm’ın sembolü olan hususlara) zıd ve muhalif olan herzeler (saçmalıklar) ile İslâmiyeti lekelendirmeğe katiyyen hakkın yoktur.
Seni kim tevkil etmiştir (vekil kılmıştır)? Fetvâyı nereden alıyorsun? Hangi hakka binaen milletin namına, ümmetin hesabına İslâmiyet hakkında hezeyanları savurarak dalâletini neşr ve ilân ediyorsun? Milleti, ümmeti kendin gibi dâll (hak yoldan sapmış) zannetme.
Dalâletini (sapıklığını) kime satıyorsun? Burası İslâmiyet memleketidir, yahudi memleketi değildir. Cumhur-u mümininin (müminlerin ekserisinin) kabul etmediği bir şeyin gazete ile ilânı, milleti dalâlete dâvettir, hukuk-u ümmete (ümmetin haklarına) tecavüzdür. Bir adamın hukukuna tecavüze cevaz-ı kanunî olmadığı (kanuni ruhsat verilmediği) halde, koca bir milletin belki âlem-i İslâmın hukukuna hangi cesarete binaen tecavüz ediyorsun? Ağzını kapat!..” (Mesnevî-i Nuriye sh: 89)
Biz bunlara narcı diyoruz, nurcu demiyoruz. Narcı başka, nurcu başka.
NURCULAR O BÜYÜK ZEVÂT-I KİRAM’IN İZİNDEN YÜRÜYEN, NURU TAKİP EDEN, ALLAH-U TEÂLÂ’NIN NURUNU YAYMAYA ÇALIŞANLARDIR.
NARCILAR İSE MÜNAFIKTIR, KÜFÜR İZİNİ TAKİP EDERLER, KÜFRÜ YAYMAYA ÇALIŞIRLAR. BUNLAR BİR TUTULMASIN VE BİR SANILMASIN.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Öngüt ne demek?
1. Saklanarak yanaşma, izinden yürüme. 2. Hücum etmek için elverişli yer.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Bu Son Fitne Zuhur Edince
Gerek Narcılar Gerek Münafıkların Bu Tertiplerine Karşı
Nasıl Bir Tavır Takınıldı.
Bu Fitnenin Karşısına Nasıl Gidildi?:


Geçtiğimiz Mayıs ayında çıkan 80.sayı dergimizde şu Âyet-i kerime’lerle narcıların tertiplerinin önüne geçildi. Sihirleri bozuldu.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde şöyle buyuruyor:
“İman ile küfür birbirinden kesin olarak ayrılmıştır. Kim Tağut’u inkâr edip de Allah’a iman ederse muhakkak ki o kopması mümkün olmayan en sağlam bir kulpa sımsıkı sarılmış olur. Allah işitendir, bilendir.” (Bakara: 256)
“Birbirine hasım iki zümre.” (Hacc: 19)
“İbrahim ne yahudi ne de hıristiyandı. Fakat o Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir müslümandı. Müşriklerden de değildi.” (Âl-i imran: 67)
Bu Âyet-i kerime’ler narcıların sihirlerini bozdu attı, küfre kaydıkları meydanda kaldı.
İlâh edindikleri adam narcıların kalbine öyle bir küfür tohumu ekti ki küfürde dondu kaldılar.

Haziran ayı 81. sayımızda ise şu Âyet-i kerime’lerle münafıkların tertip ve tezahüratlarının önüne geçildi, şu Âyet-i kerime’lerle belirtildi.
“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir milletin; babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları da olsa, Allah’a ve Peygamber’ine muhalefet eden kimselere sevgi beslediklerini göremezsin.” (Mücadele: 22)
“Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır.” (Mâide: 51)
“Kim Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse işte onlar kâfirlerdir.” (Mâide: 44)
İsâ Aleyhisselâm da, Ashâb-ı Kehf de ne Yahudi ne de Hıristiyandı. Allah’ı Bir Tanıyan Dosdoğru Bir Müslümandı.
Bu ilâhi emirlere bir bak, bir de münafıkların tertip ve tezahüratlarına bir bak!
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:
“Allah katında din İslâm’dır.” (Âl-i imran: 19)
Akla şöyle bir soru geliyor: Sizin bu haham ve papazları Urfa’ya sonra da Tarsus’a çekmekteki gayeniz ne idi? Onları niçin dâvet ettiniz?
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz krallara mektup yazıp onları İslâm’a dâvet ediyordu. Siz ise haham ve papazları İslâm’a dâvet etmek için mi çağırdınız, yoksa kâfir olduğunuza dâir onları şâhit tutmak için mi çağırdınız? Bu soruya cevap lâzımdır.
Dikkat edilirse Âyet-i kerime’lerde kesinlik var.
“İman ile küfür kesin olarak birbirinden ayrılmıştır.” (Bakara: 256)
“İki hasım zümre.” (Hacc: 19)
Bunun içindir ki ya iman, ya da küfür.
Allah-u Teâlâ hükmünü vermiş, mahlûkun arzusuna bırakmamıştır.
 

Sofuoglu

Ordinaryus
Katılım
29 Tem 2006
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
254
Puanları
83
Öngüt ne demek?
1. Saklanarak yanaşma, izinden yürüme. 2. Hücum etmek için elverişli yer.
Neden bu kadar çirkinleşiyorsun arkadaşım
Size hiç terbiye aldığınız yerden edep nedir öğretmedilermi,
Bak koçum yazdiklarindan anlaşıldığı üzere daha çocuksun,
Ömer efendi birileri hakkında tekfirde bulunduysa o onun mesuliyetindedir, ben çikip senin sözde mensubu olduğun mahmut efendi hakkında söz edemem, ben avamım haddimde değil,
Ömer efendi hocan veya şeyhin hakkında birşeyler soyleydiyse şuan Rabbinin huzurunda varsa cezası çeker, sen ne diye bilmediğin hususlarda hala fitne çıkartıp hadsizlik ve terbiyesizlik yapiyorsun,
yapma etme boyunu aşan şeylerle uğraşma, bak bu son mesajinda amaciyin fikir değil terbiyesizlik olduğunu gösterdin, içinde zerre kadar Allah korkusu varsa bırak bu çirkefliği, sevdiğimize o pis ağzını artik daha fazla uzatma.yanaşma vs olmamış ayıp oluyor,rica ediyorum.....!!!!
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Neden bu kadar çirkinleşiyorsun arkadaşım
Size hiç terbiye aldığınız yerden edep nedir öğretmedilermi,
Bak koçum yazdiklarindan anlaşıldığı üzere daha çocuksun,
Ömer efendi birileri hakkında tekfirde bulunduysa o onun mesuliyetindedir, ben çikip senin sözde mensubu olduğun mahmut efendi hakkında söz edemem, ben avamım haddimde değil,
Ömer efendi hocan veya şeyhin hakkında birşeyler soyleydiyse şuan Rabbinin huzurunda varsa cezası çeker, sen ne diye bilmediğin hususlarda hala fitne çıkartıp hadsizlik ve terbiyesizlik yapiyorsun,
yapma etme boyunu aşan şeylerle uğraşma, bak bu son mesajinda amaciyin fikir değil terbiyesizlik olduğunu gösterdin, içinde zerre kadar Allah korkusu varsa bırak bu çirkefliği, sevdiğimize o pis ağzını artik daha fazla uzatma.yanaşma vs olmamış ayıp oluyor,rica ediyorum.....!!!!

Sofuoğlu kardeş,
Hoş geldiniz şeref verdiniz...
Cevap verdiğiniz fışkı TERESSUBAT'ını da hiç kaale almayınız !
Çünkü, Ömer Efendin Görüşlerine ait oluşan sel ve feyezan, onları layık oldukları yerlere götürecek ve bir fare deliğine tıkayacaktır! Bundan hiç şüphemiz olmasın !
 

Sofuoglu

Ordinaryus
Katılım
29 Tem 2006
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
254
Puanları
83
Sofuoğlu kardeş,
Hoş geldiniz şeref verdiniz...
Cevap verdiğiniz fışkı TERESSUBAT'ını da hiç kaale almayınız !
Çünkü, Ömer Efendin Görüşlerine ait oluşan sel ve feyezan, onları layık oldukları yerlere götürecek ve bir fare deliğine tıkayacaktır! Bundan hiç şüphemiz olmasın !
EyvaAllah abi , bi mukabil,
Abi şahsima, nefsime hertürlü hakareti yapsın layikttir zaten, ama muhtereme dil uzatilinca dayanamiyorum, birde Hak'ka intikalinden sonra daha çok hissiyat oluşuyor,
fikri ve ilmi elbette eleştirilebilir, sevilmeyede bilir, seveni yeter elhamdulillah, ama hakaret, alay, terbiyesizlik oldumu nefsde durmuyor. .!
Ben şahsen Fetullah gülen dahi olsa haddimi aşacak sözden Allah'a siğinirim, sonuçta onunda seveni var, gerekirse efendi hazretlerinin uyarılarını iktibas ederim, avam yerini ve haddini bilmeli vesselam, ama ilmi olanda olmayanda herkes bi otorite, herkes hoca, herkes şeyh malesef, bütün bu çatışmaların yegane tek sebebide malesef bunlar,
Allah (c.c.) hepimize Hidayet nasip etsin
Kendi taatına çevirsin inşaAllah
Kalbi muhabbetlerimle ellerinizden öpüyorum
Allah (c.c.) sizi muaffak eylesin (amin)
Selametle.....
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
EyvaAllah abi , bi mukabil,
Abi şahsima, nefsime hertürlü hakareti yapsın layikttir zaten, ama muhtereme dil uzatilinca dayanamiyorum, birde Hak'ka intikalinden sonra daha çok hissiyat oluşuyor,
fikri ve ilmi elbette eleştirilebilir, sevilmeyede bilir, seveni yeter elhamdulillah, ama hakaret, alay, terbiyesizlik oldumu nefsde durmuyor. .!
Ben şahsen Fetullah gülen dahi olsa haddimi aşacak sözden Allah'a siğinirim, sonuçta onunda seveni var, gerekirse efendi hazretlerinin uyarılarını iktibas ederim, avam yerini ve haddini bilmeli vesselam, ama ilmi olanda olmayanda herkes bi otorite, herkes hoca, herkes şeyh malesef, bütün bu çatışmaların yegane tek sebebide malesef bunlar,
Allah (c.c.) hepimize Hidayet nasip etsin
Kendi taatına çevirsin inşaAllah
Kalbi muhabbetlerimle ellerinizden öpüyorum
Allah (c.c.) sizi muaffak eylesin (amin)
Selametle.....

Fakiri bak bu kardeşinden ders al. Osman Nuri Topbaş Hazretlerinin kusurunu bulacağım diye yırtınma artık. Sofuoğlu senin yaptığını bilse elini öpmez seni fırçalardı. Hadi şimdi uslu ol.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst