Evet, dünyadan ahirete reankarnasyon(!) var. Dünyadan dünyaya yok.
Reankarnasyona inananlara soruyorum: Bunu niçin tek taraflı düşünüyorsunuz? Dünya içinde ölüp ölüp dirilme saplantısından kurtulmak gerek. Ölümle birlikte cisim ve boyut değişir. Sırf cisim değil.
Ruh, başka bir âlemdedir. Bedendeyken bile başka bir âlemdedir. Onun için ölçülemiyor. İnsan ölünce bedenle irtibatı kesilen ruh, niye bu dünya âlemine tekrar gelsin ki?
Dikkat ederseniz babanın belinden annenin rahmine, oradan dünyaya... Bir önceki âlemi bırakarak gidiyor. Geri dönmüyor veya aynı âlemde takılı kalmıyor.
Her âlemde bir hak verilmiş. Dünya'nın farkı akıl sahibi olmamızdan dolayı mesul oluşumuzdur. Yani kilit nokta dünya âlemidir. Dünya öncesi âlemlerin hepisi buraya hazırlıktır. Burası ise son durak olan âhirete hazırlık.
Şeyh Bedrettin'in dalalete saptığı nokta, değişimi cisim içinde değerlendirmesidir. Şeyh Bedrettin cismi asıl saymış, ruhu cisme hapsetmiştir. Çünkü Bedrettin her şeyi maddesel cisimden ibaret düşünmüştür. Bu tasavvur yanlıştır. Çünkü manaya cisim değil, cisme mana verilmiştir. Âdem'in çamuru evvveldir. Çamura Ruh üfenmiştir, ruha çamur giydirilmemiştir. Aslolan manadır. Cisim, kendi zindanında ölüme mahkumdur ve hep eskir. Mana ise âlemden aleme kılık değiştirir. Tıpkı Kur'an gibi. Ahirette bir koyun gelecek>>İnsan ''sen kimsin'' diye soracak>>koyun ''ben senin okuduğun şu sureyim'' diyecek... Görüldüğü gibi mana başka başka âlemlerde başka şekiller alıyor. O âlemde lazım olacak hale giriyor.
Kural çok basit: Aslolan madde değil, mânâdır. Madde, mânânın hizmetindedir. Tersi değil.. Örnek: Köprüyü köprü yapan özellik iki ucu birleştirmesidir. Ahşap, metal veya taş olması ikinci plandadır. Bir bardak, cam olduğu için bardak değildir. Sıvıyı tuttuğu için bardaktır. Dolayısıyla atomlardan ibaret şu madde perspektifinden kurtulmak gerek. Bu ise ancak tarikatla mümkündür!
Mânâlarla oynamak çok tehlikelidir. Bir bardak kırıldığı zaman kırılan şeyin cam olduğunu sanmayın. O camla birlikte bir mânâ, kendi cismini kaybediyor. Muallakta kalıyor. Mânâ aleminde ki dengelerle oynayan şarlatanlar vardır. Bunlara büyücü denir. Çünkü Dünyaya gönderilmiş mânânarın kendi içinde bir diyalektiği vardır. El işçiliğinin kıymetini bilin. Onda başka bir şey var! Makinenin yaptığı ile insanın yaptığına ayrı kıymetler yükleniyor. Emeğin kıymetini bilin, alın terinin kıymetini bilin. Hak yemek en büyük zulüm!! Bir şeyin hakkı, o şeyin mânâsı ile ilintilidir. Bir yerde bir şey değişime geçtiği zaman bunun her şeye derece derece tesiri olur. Yahudi ve Masonlar bu alanda fevkalade uzmanlaşmışlardır. Allah bizi onların şerriden korusun. Daha fazla ip uçları vererek aklınızı bulandırmak istemiyorum. Bütün bu bağlamda Müslüman, israftan son derece sakınmalıdır. Allah'ın bize verdiği nesneleri ucuz görmeyin. Çöpe yemek atmayın. Her bir niğmetin kıymetini bilin. Her israf edilen şeyin bir yerden negatif tesiri olacağını aklınızdan çıkarmayın. Ellerinizle dengeyi bozmayın. Mânâlarla mânâları çakıştırmayın çarpılırsınız. Ateşle barut gibi patlarsınız. Ekmeğe basmayın, helâ ve hamamlarınızı temiz tutun. Misvak kullanın. Güzel kokular sürünün. Abdestsiz gezmeyin... Bu işere kendi kendinize merak sarmayın. Çok karışık bir dünyadır mana alemi. Kendinize bir Kamil Mürşit bulun. Aksi taktirde reankarnasyon gibi şeytani tuzaklara kapılır, dalalete saparsınız. Adamı hopur hopur hoplatırlar. Mânâ aleminde sınama-yanılma metodu olmaz. Cahil kimyacılar gibi laboratuvarda patlar helak olursunuz. Neyin ne olduğunu bilen Kamil Mürşit gözetimine girmek gerekir vesselam..
Eğitim müfredatı tasavvufi perspektiften bakan nesiller yetiştirmelidir. Maddeden değil, manadan bakan gözler yetişmeli artık. Her bir elementin bir manası vardır. Bunu ayrıştırırken, karıştırırken, şekle sokarken hep bu perspektifi tutmalıyız. Ortaya yeni nitelikler koyarken yeninin ne olduğunu, eskinin ne olduğunu görmemiz lazım. Buluşlar ve keşifler bu yolla mümkündür. Şekil vermeler bu yolla mümkündür. Güzeli güzel yana Allah'tır, çirkini çirkin yapan da O. İstikametlere farklı farklı kıymetler yüklemiştir Allah. Baş üstü, ayak altı, sağ, sol, ön, arka, iç.. Bütün bu istikametlerin manası vardır. Allah'ın bütün bir kainata yüklediği bu manalar üzerinden her şey gelişiyor. Konuşurken ''alırım ayağımın altına ha'' diyoruz. Bu sözün anlam kazanması Allah'ın yeri zelil, göğü şerefli kılmasındandır. Gelişmeler ve hadiseler hep bu platformda oluyor. Her alanda bu böyle. Üstelik sabitte değil. Hep değişiyor. Mesela moda diye bir şey var. Bugün güzel olan yarın çirkin oluyor, dün güzel olan bugün çirkin oluyor. Bunu yapan biz değiliz Allah'tır. Zaman içinde oradan alıp başka yere yüklüyor güzeli. İnsanın keşfi açıksa yüklendiği yeri arayıp bulur. Buluşlar ve icadlar işte böyle oluyor. Gök kapıları açılıp manalar yağıyor. Keşfi açık olanlar onu kapıp şekle sokuyor ve isim veriyor. Âdeme bütün isimlerin öğretilmesi bundandır. Vakti zamanı gelince keşfine düşüyor o ismin manası. Sonra maddeye sokup ortaya çıkartıyor insan. Lakin bunu biz unuttuğumuz için şimdi Avrupalılar yapıyor bu işi. İman tecellisi gelmediği için müslüman değiller lakin mana alemine talip oldukları için berekt buluyorlar. Biz ise onlara hayran olup kalbimizi kendi elimizle mühürlüyoruz. Oysa her şey Allah'tan, kaynak orada. Oraya kalbimizi yöneltirsek bize de gelir. Lakin kuru kuru tasavvufu inkarla olmaz bu işler. Tasavvuf inkarcıları, komünist materyalistlerin bir başka versiyonudur. Manayı inkar eden meddeci müslümanlarla iş olmaz. Kör kütük yerimizde sayarız bu zihniyyetle.
Her bir mesleğin tekkesi ve şeyhi olmalı. Kimyagerlerin, mimarların, fizikçilerin, modacıların, hatta terzilerin dahi kendi tekkesi ve şeyhi olmalı. Kendi meslekleri ile alakalı keşifleri kapmanın disiplinini geliştirmelidirler. Eskiden Osmanlıda güreşçiler ve okçular tekkesi varmış.. Modern dünyaya bu kültür birikimimizi taşımamız lazımdır. Her fert, her şeyin Allah'tan geldiğini bilerek işini yaparsa Allah bereketini verir. Bu düzene geçmeli artık Türkiye. Eğer bunu başarırsak birkaç nesil sonra müthiş bir nesil ortaya çıkar. Bu neslin bileğini kimse bükemez. Üstelik bu nesil Allah'tan başka kimseden korkmaz. En önemlisi Avrupa hayranlığından kurtulur yahu!!! Resmen Avrupaya tapıyor bizim toplumumuz. Yalandan Allah'a iman ettiğini söyler dili lakin hakikatte Avrupaya yönelmiş kalbi. Resulullahın sünnetini bırakmış Avrupanın sünnetine uymuş. Yazık! Allah çok gazap ediyor bize. Onun için başımız pislikten ve şerden kurtulmuyor.