Nurullah Genç Şiirleri

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
I. ŞARKI



seni yaşamadan ölmeyeceğim

aşka özgü zakkum bahçelerinde

gene acılarla kalıyorum ben

deniz ölesiye yakın ayaklarıma

ey ülkemin pusatsız kahramanları

erzurum garında, banklar üstünde

sükût-u hayâle uğrayan kalbim

geceyi kavrayan parmaklarımla

bu hasret, bu hicran zelzelesinden

beni kurtarmaya gücünüz yetmez

çünkü mutsuzluğun mekteplerinde

ıstırâp dersleri alıyorum ben



gittikçe yaklaşan bir âfet gibi

intihâr yanılgısıyla

yollar beni esârete çekiyor

şehrâyin şarkıları söylüyorum içimden

şarkılar ki, hep aynı nakaratla bitiyor

sen bir garip delisin

gözleri perdelisin



erzurum garında, banklar üstünde

susuzluktan ağlayan bir güvercin

içime vuruyor kanatlarını

nağmelerin ateşinde parlayan

kuşlar bölük bölük hayatıma giriyor

bütün çığlıkları kuşanmış ölüm

dudaklarında siyanür

oysa bilmiyor ki, bu yolculuktan

yollar tükense de, dönmeyeceğim

seni yaşamadan ölmeyeceğim

o çin hârikası bakışlarını

o pekin gözlerini

gözlerin ki, gece donanmasıdır

yoksul ve yabancı mısralarımın



bedenimde çıban çıban ağrılar

ben bu ağrılardan zevk alıyorum

ejder tepesinde bunalıyorum

bir yanda kum fırtınası

diğer yanda esrârengiz

karakalem çalışması bir deniz

rüzgârla, yağmurla ve yıldızlarla

başlamak üzere son âyinimiz



erzurum garında gece yarısı

bankların üstüne şimşekler konar

bazen bir yıldırım gezinir saçlarımda

bazen bir melek saatler boyu

yakama ölümsüz çiçekler takar

erzurum garında gece yarısı

hıçkırıklar boğazıma tıkanır

nemrut ateşiyle sabaha kadar

içimde binlerce ibrahim yanar



koltuğumda efsaneler kitabı

kafdağından nergis devşiriyorum

başını dayamış omuzlarıma

o eski, o yaşlı zümrüdüanka

ben bir çin sarhoşu samanyolunda

denizi tartışan bakışlarını

geçmişime asla gömmeyeceğim

seni yaşamadan ölmeyeceğim



perdeler kalkıp da sabah olunca

aldırma aras’ın öyle bulanık

öyle mahzun aktığına

palandöken yine sisli, aldırma

ben hem sise hem çamura alıştım

senelerdir bu acıyla buluştum

mutluluk ne zaman çıksa karşıma

yalnızlık bir zindan, çöker başıma


Nurullah Genç
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
II.ŞARKI



siyah gözlerine beni de götür

daha dokunmadan kurudu irem

çöllere bir türlü yağamıyorum

yeni bir koşuşun başlangıcında

biraz deprem sonrası

biraz şehir hülyası

bir kalp yangınından geriye kalan

siyah gözlerine beni de götür

artık bu yerlere sığamıyorum



pembe uçurtmalar yollandığından beri

sarardı tiryaki menekşeleri

sonbaharın tozlu kafeslerinde

sevgi turnaları yakalıyorum

turnalar gidiyor; ben kalıyorum

avareyim, asûdeyim, yorgunum

bilmiyorum neden sana vurgunum

erzurum garında banklar üstünde

uyku tutmuyor karanlıkları

yitik düşlerimi kovalıyorum

gölgeler gidiyor; ben kalıyorum



binbir türlü kokuyorsa yaylalar

siyah gözlerine beni de götür

baharın koynundan koparıp sana

ipek bir mendile sardığım yüreğimle

şehzade gülleri gönderiyorum

umutlar kalıyor; ben gidiyorum



bütün yelkenlileri, deniz fenerlerini

kaptanları sorgulayan

yanından geçen küheylanların

korku tûfanına yakalandığı

siyah gözlerine beni de götür

güneş ülkesinden gelen yiğitler

benzeri olmayan bir dünya kursun

cellat, ayrılığın boynunu vursun



usul usul intizârı çürüten

bu hercai diken, bu çılgın arzu

sürüklüyor imkânsız muştuların

eşiğine gönül vâdilerini

bir ağaçtan düşen yapraklar gibi

düşüyorum tanyerine

ya topla yaralı kırlangıçları

ya da bu vefâsız şarkıyı bitir

özgürlüğe giden tutsaklar gibi

siyah gözlerine beni de götür


Nurullah Genç
 

asiL

Üye
Katılım
27 Kas 2006
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
özür dilerim konuyu bölcez sanırım ama
uzun zamandır merak ettigim bir konu
burada grünce dayanamdım soramak istedim...

nurullah genc'in bir şiiri
sanırım nuyegeva olsa gerek...
şiirin baslıgında bir isim yada onun gibi birşey saklıymış...
tamda bilmiyorum ama

önceden okumuştum bir yerde fazla önemsemeyince untmusum
şimdide onun merakına düştüm...

bu konuda bilgisi olan varmı
benim merakımı giderecek bir allah dostu....

böldügüm için özür diierim...
şimdiden tesekkür ederim

saygılar
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
NUYAGEVA



Doruktan uzattıkça mercan bakışlarını

Bazen güneşe bakan gülleri hatırlarım

Yaprakları en ücra yıldız kanatlarından

Ezgiler sağnak sağnak iner dudaklarından

Bazen fosforlu bir gemi belirir ufukta

Köpürür ülkemin siyah koylarında

Aralayıp susamış mekan bulutlarını

Doruktan uzattıkça mercan bakışlarını

Bazen bir kapı açılır rüyalarımda

Sonsuzluk çiçek tozu, dökülür avuçlarıma...



O nasıl maceraydı, o nasıl düştü

Çevresine ihtilal kuzgunları üşüştü

Ay görünce düzenli ışıyan gözlerini

Hıçkırıklı bir mendil gökten kıyıya düştü

Öyle maktül bir esaret boşaldı ki doğudan

köleler ata bindi, sultanlar yaya düştü

Nuyageva bir gümüştü, tılsımlı bir gülüştü...


Nurullah Genç
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
SEKİZ HAZİRAN’DA DOĞANIN, DOĞDUĞU AN’A ŞİİR



Doğduğu an için teşbih çatladı

Yeniden konuldu güllerin adı

Sensiz, yüreğimi avuttu şiir

Sehl-i mümteniyi unuttu şiir

He’nin dudağında alevlendi nun

Leyla’nın kabrinde uyandı Mecnun

Ruhum örselendi dertli dil gibi

Tutuştu yüreğim bir kandil gibi

Tahtında ansızın vuruldu elem

Doğduğun an için kırıldı kalem

Kinaye, mutluydu parmaklarında

Çağladığın ruhumun ırmaklarında

Bulut, gözlerine yayılmak için

Hilal, kaşlarında bayılmak için

Kapında beklerken küle döndüler

Yüzünü görünce güle döndüler

Çölde çiçeklendi kum fırtınası

Yeniden titredi aşığın hası

Varlığını hayal sandı Fuzuli

Sonunda tutuşup yandı Fuzuli

Mesnevi kokusu sindi odana

Nef’I bile hayran oldu edana

Mecazını yıldızlara taşıdın

Yalnızlığın zindanında ışıdın

Sensizlikten soldu nice resimler

Kıskandı ufkuna bakan mevsimler saçlarında bahar gülümsemesi

Kulağında katip meleğin sesi:

"Ey, birgün şairi vuracak dilber

Allah-ü Ekber, Allah-ü Ekber! . . . "


Nurullah Genç
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
BİR CEYLAN YÜREĞİNDEN.



saklama gözlerini

acıların büyüyen zindanlarında

ülfeti gözlerinden özümleyen kalbimin

mavi bir yıldız gibi

dünyana usulca sokulduğunu göreceksin

ufuklara dokunan güneşli saçlarınla

saklama gözlerini

rengini gözlerinden alıyor kalbim

ümitlerini



kuşlar delirince kırılır denizin kanatları

aynaların damarı çatlar

bengisu fışkırır yeryüzüne

rüzgara verir toprak sevda tohumlarını

bir mecnun bir leylayi anlatır çöllere

bir şimşek

gök gürlemesi bir ceylan yüreğinden

sulusepken bir yağmur indirir gökten

ölüler tartışmaya başlar seni

aaah/seni, sürur

ürpermeler çağında parlayan ellerimi

bir tutuver ne olur

ruhumun sessizliği dökülsün üzerinden

ezberlenmiş bir dünya yaşamaktansa

uykunun tılsımlı yataklarından

sıyrıl gel bana

sonsuzluğun sırrını sereyim yollarına

resimleri süsleyen kentin varoşlarında

böceklerin elinden kurtarayım baharı


Nurullah Genç
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
BANA ÖZLEMİN KALDI



ey yıllardır içimde beslediğim kanarya

senin o sulusepken, yeşil gözlerin var ya

gökleri denizin elinden aldı

fırtına delirdi; deniz bunaldı

kızıl tüylü kanatların firakını

çekti uzaklara resimlerini

bana özlemin kaldı



patikalar üstüne yazıverdin adımı

acımasız,her akşam çiğnedin feryadımı

ey yıllardır içimde beslediğim kanarya

senin o sulusepken gözlerin var ya

sanki bir alev topu, yakar hayallerimi

her ikindi sonrası ruhumun toprağına

garip tohumlar gibi atarım ellerini



sana mahsun bir umut, desem mi bilmiyorum

sana çılgın bir bulut, desem mi bilmiyorum

derin bir uçurumda arıyorum kalbini

ya gel, ya beni unut, desem mi bilmiyorum



ey yıllardır içimde beslediğim kanarya

senin o sulu sepken yeşil gözlerin var ya

rüyalarımı çaldı

sevda ırmağında sular alçaldı

son bahar uğradı yüreğimize

sararttı gülleri, yaseminleri

bana özlemin kaldı


Nurullah Genç
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
HÜZNÜM İLE ÜLFETİ PARELER LALELERİ



O akşam, gözlerimde kainat soldu, Kerim

Ülkeme kançanağı bulutlar doldu, Kerim

Dumanlı bir havzada alevlendi benliğim

Varlığım, yokluğumda efsane oldu, Kerim

O akşam çöktü birden gönlümün kaleleri

Enkazını eritti yüzünün haleleri

Gölgemdeki tebessüm bile kayboldu, Kerim

Hüznüm ile ülfeti pareler laleleri


Nurullah Genç
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
SÜKUT-U HAYAL



Böyle mi olacaktı türkülerin son hâli

ezgilerden sorulur küfürlerin vebâli



ayna kırıldı; hasret divanında gül soldu

papatya uçarı bir zakkum oldu

kuğu gölün en susuz noktasında boğuldu

ivedî bir kavgadır tenhâ da ömür

direniyorum

direniyorum ki, aşk yenilmesin

zenginlere, cinayet erbâbına



böyle mi olacaktı mutluluğun son hâli

kahkahadan sorulur hıçkırığın vebâli



bir milat öncesi kalıntı gibi

zulme açılıyor gizli kapılar

sanki bütün yüzler çalıntı gibi

çocuklarda bile kan kokusu var

hayat bir dramdan alıntı gibi

tabut kırılıyor; ağlıyor mezar

aşk elden gidiyor; durmamalıyım

yosunlu hayaller kurmamalıyım

ölümün ardına düşüp gün boyu

kırmızı camlara vurmamalıyım



böyle mi olacaktı değirmenin son hâli

bereketten sorulur kuraklığın vebâli



güya bütün umutlar ülkeme dolacaktı

güya ülkem göklerin yolunu bulacaktı

neden hafif tartıyor yüreğimi terâzi

intizarın mavi dengelerini

yıkıyor sonunda leylâ

direnmeliyim

direnmeliyim ki, aşk yenilmesin

yoksullara, kürek mahkumlarına

Nurullah Genç
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
RUVEYDA OLDU RUMEYSA :)

fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
bir güvercin uçurup kıtalar arasından
çağırdın beni
geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
yetim çığlıklarımı duyurmak üzere sana
koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına

adını söylemek istemiyorum
her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım
zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım
adını söylemek istemiyorum
Rumeysa dediğim zaman
anla ki, senin için yürüyor kelimeler
çığlığımın atardamarlarından

hangi yıldızdır bilmem, gözlerin
kayar da üzerime Rumeysa önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime
sonra açılır önümde ıstırab vadileri
silik renkleriyle adımlarıma
çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir
hayalin bittiği menfeze doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru

uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair
yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda
oysa Rumeysa baştan başa ben
kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim

kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden
bir anlatsam nasıl utandığımı
bir doğrulsam eğrildiğim yerden
ağarır tanyeri nilüferlerin
alaca bir at koşar içimde
ezer toynaklarıyla anılarımı

sular köpürmemeliydi Rumeysa kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin
ben zehire alışkınım, şerbete değil
rüyalar nefret eder avare duruşumdan
kabuslar çekerek ancak derdimi yeryüzünde
sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber
ben her gece bir mehdi türküsüyle çilekeş
yargılamak için zeval kayıtlarını
inkilap bekliyorum

hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin
uzanır da gönlüme Rumeysa derinden bir ok saplanır bağrıma
beynimi çağıran bir sese doğru
alaca bir at koşar içimde
zamansız, mekansız nefese doğru

varlığın cinayettir memleketimde işlenen
akıtır kanını asil pehlivanların
yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi
varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın

artık eskisi gibi bakamıyorsun
göklerinde bir belkıs otururdu Rumeysa binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin
güneş bir ane gibi dururdu başucunda
artık dokunamıyor kakülün bulutlara
karalara bürünmüş saçlarında dolunay... (Nurullah Genç)

nurullah genç şiirleri burda taşıdım kusura bakmayın sakın....
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
BANA ÖZLEMİN KALDI



ey yıllardır içimde beslediğim kanarya

senin o sulusepken, yeşil gözlerin var ya

gökleri denizin elinden aldı

fırtına delirdi; deniz bunaldı

kızıl tüylü kanatların firakını

çekti uzaklara resimlerini

bana özlemin kaldı



patikalar üstüne yazıverdin adımı

acımasız,her akşam çiğnedin feryadımı

ey yıllardır içimde beslediğim kanarya

senin o sulusepken gözlerin var ya

sanki bir alev topu, yakar hayallerimi

her ikindi sonrası ruhumun toprağına

garip tohumlar gibi atarım ellerini



sana mahsun bir umut, desem mi bilmiyorum

sana çılgın bir bulut, desem mi bilmiyorum

derin bir uçurumda arıyorum kalbini

ya gel, ya beni unut, desem mi bilmiyorum



ey yıllardır içimde beslediğim kanarya

senin o sulu sepken yeşil gözlerin var ya

rüyalarımı çaldı

sevda ırmağında sular alçaldı

son bahar uğradı yüreğimize

sararttı gülleri, yaseminleri

bana özlemin kaldı

Nurullah Genç
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
SU İSTEYİŞİNE



bir su ver, dirileyim kuruyan köklerimde

bir köprü kur çıldıran nehirlerin kalbine

bir kuşun yuvasına götür gökkuşağını

karıncanın kırılan ayağına sar beni

ben ki, toprak altında bir devim, kurtar beni

okunu çek bağrımdan; yandı cânım, bir su ver

ölü bir tenden bile perişânım, bir su ver



ağlıyor ateşimin gölgesinde, Neruda

Aragon mutlu aşkın yokluğunda çilekeş

her yerde tutuşan su istiyor geceden

her çeşmenin başında eşkiya gülümsüyor

bir çiçek at kararan duygular mahşerine

bir fidan dik bağrına onurlu bahçıvanın

damarlarım çatladı; yandı kanım, bir su ver

dirilmek istiyorum a sultanım, bir su ver



gözleri birer birer kayan hücrelerimde

Genç Werther'i yeniden kurşunlayan bir acı

al hançeri eline, kopar bileklerimi

katranlı bir urganda tükensim yalnızlığım

bir ağacın titreyen yaprağına koy beni

bir kez olsun, yaralı bir İstanbul say beni

zehir akıt içeyim a hanedânım, bir su ver

a cellâdım, a kahrım, a zindânım, bir su ver


Nurullah Genç
 
Katılım
30 Ara 2006
Mesajlar
299
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
diyar ı istanbul dan
sensiz kalan bu şehri...

sensiz kalan bu şehri yakmayı çok istedim

mavi bir aleve dönüştürdüm kalbimi bir anda
tutuşturmak istedim beni böyle umarsız
bırakıp gittiğin bu zalim şehri
yakamadım gözlerin dikildi karşıma bir caddenin tam ortasında
inanılmaz güzel bakıyordu gözlerime hafif ıslak
en özel en bilinmeyen türleri açmıştı papatyaların
hatıralarınla titriyordu içim kuşlar kanatıyordu gönlümü

gri bulutlar geçiyordu göğümden
anlamak üzreydim neron’un roma’yı neden yaktığını
karanlık bir koridor açıldı önümde anlayamadım
yenik düşmüş bir napolyon kadar mutsuzdum aslında
intihara kalkışan hitler kadar çaresiz
yakmak üzreydim ki bu şehri hatıraların
içli bir yağmur gibi boşandı üzerime

kediler geçti birden kavşaklarından şehrin
acı acı miyavladılar gözlerime baktılar kızgındılar kırgındılar
onlar da tutulmuşlar anladım sana bendeki kadar
onlar da terk ettiğin bu şehri çaresiz
yakmak istiyorlar yakamıyorlar

saçların dikildi karşıma bir sokak köşesinde
her telinde parmaklarımın izleri parlıyordu
benzersiz kokunu alıyordu kıvrımlarından rüzgar
gözleri doluyordu saçlarına bakan kedilerin
her biri bir kenarda darmadağın
çömelip kalıyordu yutkunuyordu
rengi kaçıyordu pencerelerde perdelerin

nereye yürüdüysem bakışın, duruşun, sesin
anladım söndürmeliyim tutuşan yüreğimi
kendimi yakmış olurum yakarsam bu şehri
çünkü sen her şeyinle bendesin
 

~zuzii~

Paylaşımcı
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
398
Tepkime puanı
0
Puanları
0
bu şiirin ismini taşıyan kitabı çok qüzel..Nurullah Genç...
 

POYRAZ_38

Paylaşımcı
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
132
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
Kayseri
Bİr Nurullah GenÇ KlasİĞİ...

SENSİZ KALAN BU ŞEHRİ YAKMAYI ÇOK İSTEDİM

sensiz kalan bu şehri yakmayı çok istedim

mavi bir aleve dönüştürdüm kalbimi bir anda
tutuşturmak istedim beni böyle umarsız
bırakıp gittiğin bu zalim şehri
yakamadım gözlerin dikildi karşıma bir caddenin tam ortasında
inanılmaz güzel bakıyordu gözlerime hafif ıslak
en özel en bilinmeyen türleri açmıştı papatyaların
hatıralarınla titriyordu içim kuşlar kanatıyordu gönlümü

gri bulutlar geçiyordu göğümden
anlamak üzreydim neron’un roma’yı neden yaktığını
karanlık bir koridor açıldı önümde anlayamadım
yenik düşmüş bir napolyon kadar mutsuzdum aslında
intihara kalkışan hitler kadar çaresiz
yakmak üzreydim ki bu şehri hatıraların
içli bir yağmur gibi boşandı üzerime

kediler geçti birden kavşaklarından şehrin
acı acı miyavladılar gözlerime baktılar kızgındılar kırgındılar
onlar da tutulmuşlar anladım sana bendeki kadar
onlar da terk ettiğin bu şehri çaresiz
yakmak istiyorlar yakamıyorlar

saçların dikildi karşıma bir sokak köşesinde
her telinde parmaklarımın izleri parlıyordu
benzersiz kokunu alıyordu kıvrımlarından rüzgar
gözleri doluyordu saçlarına bakan kedilerin
her biri bir kenarda darmadağın
çömelip kalıyordu yutkunuyordu
rengi kaçıyordu pencerelerde perdelerin

nereye yürüdüysem bakışın, duruşun, sesin
anladım söndürmeliyim tutuşan yüreğimi
kendimi yakmış olurum yakarsam bu şehri
çünkü sen her şeyinle bendesin
 

hamide

Profesör
Katılım
22 Eki 2006
Mesajlar
2,282
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Yaş
34
Konum
gaziantep
Allah razı olsun bende bu şiiri koyacaktım

sen erken davrandın:O
 
K

KeKe

Guest
GÖzlerİn ÇaĞiriyor Benİ

Eflatun sular süzülüyor aynalardan
Damlacıklarında hicranlı yüzün
Ben kapıları aldatıyorum gün be gün
Sen pencereleri
Ben denizlere bakarak martılara yalanlar söylüyorum
Sen gemilere
Sonra liman bilmez korsanlara terk edip
Issız adalara sürüyorsun dizelerimi
Gitmek istiyorum çakıp da kaybolan şimşekler gibi
Gel gör ki, önümde hatıralar mahzeni
Parmak uçlarımda paslı çiviler
Bütün zindanları yıkarak birer birer
Gözlerin çağırıyor beni

Gözlerin en soylu atların koştuğu bir bahar gezegeni
Çeşmelerin bakınca gülümsediği
Irgatların göklere yöneldiği
Latince bilenlerin nergis akşamlarında
Göllere meydan okuyup
Kıyısında şarkılar dinlediği
Tutkular değirmeni

İnciterek aşk kitaplığındaki bütün harfleri
Kirpiklerinde efsane şairlerin mağrur kalemleri
Gözlerin çağırıyor beni
Kaşlarının cilveli bir ahu gibi
Ömrümüze düştüğü günden beri
Köleleri ağlattın ey sevda semenderi

Adı konulmamış yıldızlardan koparak
Vadilerde biriken yalnızlığım
Kalbimi avuçlarına almış
Tutuyor sana doğru

Çölde bir kuyuya mı bırakayım ellerimi
Geceye otağ mı kurayım buzullar ortasında
Ne yapayım bilmiyorum ey acılar bedesteni
Biraz ateş ve hüzün
Biraz köpük ve leylak
Gözlerin çağırıyor beni

Gittim son ışığından bakışlarının
Kırdım kanatlarını bin bir gece masallarında
Zümrüdüanka kuşlarının
Şimdi nasıl da yürüyorum dağlara karşı farkında mısın
Umursamıyorum boğazımda düğümlenen yolları
Bulutları susturuyorsun söylemesinler diye
Turnaların toprağa dökülen eşsiz definelerini
Damıt kalbini kuşkulu yokuşlardan
Kurtul karanlığından fotoğrafların
Her köşede ısırgan edalı kan evleri
Her menzilde leylayı küçümseyen kaktüsler
Ne seni görüyorum hayatın boşluğunda
Ne de son anlarında resmini büyütüyor
Yokluğunla savaşan intihar temrinleri

Gizlenme ardına fesleğenlerin
Bahaneden bıkmıştır bezirganlar, mevsimler
Yüzeyde ve sancılı haykırışlar uğruna
Derinden ve telaşsız bir uyanıştır şiir
Bu yüzden zehre batmış urganlar gül kokulu
Bu yüzden gözlerine ayarlıdır saatler

O öpüp okşadığın yaprak akkorsa şimdi
Kim bilir hangi zaman gönlüme uğramıştır
Kollarına aldığın mutluluk servileri
Bana dokunduğunda sessizce ağlamıştır
Simyası bozulduysa dilimin, kelimeler
Bir volkandan geriye kalan ırmaklar gibi
Bilinmez ki nereden akmıştır yüreğime

Geçerek en azılı köprülerden, duraksız
Varmak için sevdanın tükendiği ülkeye
Duygularına ölüm yüklüyorum ömrümün
Yaklaştığım her sahil tutuyor ellerimi
mor bir yangın, hercai dalgalar, kum taneleri
Çakallar iniyor dağlardan apansız
Ardımsıra gölgeler, gökkuşağı
Rengarenk uçurtmalar gibi kaplıyor göklerimi
Gözlerin çağırıyor beni

Oysa ben hiç görmedim dünyada gözlerini
Takılmadım engellerine nilüfer bakışlarının
Bir ses beklediysem yankılansın diye evrenimde
Kalbinden benim adıma
Sevdalı bir vuruşun özlemiydi süsleyen
Sokaklarımı, şehirlerimi
Gözlerin çağırsa da beni
Çağırmadan kalbin çatlayan gözlerimi
Görmeden ellerinde hangi toprakların yayılıp
Hangi tohumların yeşerdiğini
Tutunmayacağım zamana dilenci gibi
Hala uzaklardan işaret parmağıyla
Gözlerin çağırsa da beni
Gidiyorum; adımlarım yaz kurdu, güz kefeni

Nurullah Genç
 
Üst