Hatırlamak maksadıyla secde konusundaki bazı hükümlere bakalım.
Bilmen, Büyük İslam İlmihali'nden (Hanefilere Göre):
- Secdede yalnız alın ile yetinilmeyip alın ile beraber burnun da yere konulması vaciptir.
- Hayvan üzerinde namaz kılan kimse, ruku ve sücudu ima ile yapar, secde için rükudan fazla eğilir. Hayvan üzerinde bir şey üzerine, mesela hayvanın eğerine baş koyularak secde edilmesi mekruhtur.
- İmama uyan kimse, imamdan evvel rükuya gidip daha imam rükuya gitmeden başını kaldırsa bu rükusu yeterli olmaz. Bu sebeple bunu imamın rükusu esnasında iade etmezse namazı bozulmuş olur. İmama uyan bir kimse imamdan evvel rükudan, secdeden başını kaldırırsa, hemen ruku veya secdeye dönmesi gerekir ki imama muhalefeti ortadan kalksın.
NAMAZLARDA SECDE
114- Secde de namazın bir rüknü olduğundan farzdır. Namaz kılan kimse, rükudan sonra secdeye varır, ruku halinden daha fazla eğilir, cephesini - alnını, yüzünü, iki ayağını ve iki eli ile iki dizini yere veya yere bitişik bir şey üzerine koyar. Hak Teala Hazretlerine tazimde bulunur. Bu secde her rekatta birbiri ardınca iki defa yapılır.
115- Namazda secde için yere alın konulduğu halde, burun konulmasa secde yine caiz olur. Şu kadar var ki böyle bir secde, bir özür bulunmayınca mekruhtur.
Bilakis burun konulduğu halde alın konulmasa bakılır, eğer bir özür sebebiyle ise secde ittifakla caiz olur. Bir özürden dolayı değilse İmam-ı A'zam'a göre mekruh olmakla beraber caiz olur. İmameyn'e göre caiz olmaz.
116- Bir özür sebebiyle olsa da, yanak veya çene ile secde yapılamaz. Alında veya burunda secdeye mani bir özür bulunsa ima ile secde yapılır.
117- Secdede elleri, dizleri yere koymak mutlaka farz değildir, bilakis sünnettir. Ancak İmam Züfer'e ve İmam Şafii ile İmam Ahmed'e göre farzdır.
118- İki ayağın veya bir ayağın parmakları yere konulmadıkça secde caiz olmaz. Tercih edilen görüş, budur. Bir ayağın yalnız bir parmağını veya ayağın yalnız üstünü yere koymak yeterli olmaz.
119- Secde edilecek yer, ayakların konulduğu yerden yüksek olunca bakılır, eğer yükseklik yarım arşın, yani on iki parmak (yaklaşık 34 cm) miktarı ise secde caiz olur, bundan fazla ise caiz olmaz.
120- Kalabalık veya başka bir özür sebebi ile dizler üzerine secde caizdir. Aynı şekilde kalabalık sebebi ile aynı namazı kılanların birbiri arkasına secde etmeleri de caizdir.
121- Bir kimse, başındaki sarığının bir büklümü veya sırtındaki bir elbisenin fazla miktarı üzerine secde edecek olsa, bakılır; eğer bunlar, temiz bir şey üzerine konulmuş olur ve sarığının büklümü de alnına bitışik bulunursa secde caiz olur, yoksa olmaz. Mutlaka yerin sertliğini duymak da lazımdır. Bu sertliğin hissedilmesine mani olacak pamuk ve benzeri bir şey üzerine secde edilemez.
122- Atılmış yün, pamuk, saman, kar gibi bir şey üzerine secde edildiği takdirde bakılır; eğer bunlar sık ve sert olup hacimleri anlaşılırsa secde caiz olur. Fakat bunların içinde yüz kaybolup, hacimleri anlaşılmazsa ve böyle bir şeyin üzerinde yüz aşağıya tam yerleşerek karar bulacak olmazsa, secde caiz olmaz.
123- Çuval içinde bulunan buğday, arpa, pirinç, darı gibi hububat üzerine secde yapılabilir. Fakat çuval içinde bulunmayan buğday ve arpa üzerine secde yapılabilirse de, darı gibi kaypak şeyler üzerine secde yapılamaz.
124- Ufak bir taş üzerine secde edilemez. Fakat alnın çoğu bu taş ile beraber yere temas edecek olursa secde caiz olur.
125- Yere serilmiş olan herhangi temiz bir şey üzerine secde edilebilir, hatta bir özür sebebiyle olmasa veya serilmiş bulunduğu yer temiz bulunmasa bile. Yeter ki o yerin pis kokusu veya rengi gibi bir eseri belirmesin. Şu kadar var ki böyle bir şeyin yere serilmesi ya sıcaktan veya soğuktan korunmak veya elbiseyi tozdan, topraktan korumak için olmalıdır. Yoksa sırf alnı topraktan korumak için olursa mekruh olmaktan beri olamaz.
(İmam Malik'e göre kilim, keçe, posteki gibi yer cinsinden olmayan bir şey üzerine secde edilmesi mekruhtur.)
126- Sıcaktan veya soğuktan korunmak gibi bir özür sebebi ile temiz yere konulacak iki el üzerine secde edilebilir.
127- Üzerinde namaz kılınacak sergi, temiz bir elbise ise yukarı tarafını aşağıya getirip etekleri üzerine secde etmelidir. Çünkü bu, tevazuya daha yakındır.
128- Rüku ve sücud rükunlarının yerine getirilmiş olması için ruku ve sücud denilebilecek kadar bu vaziyetlerde durmak kafidir. Mutlaka üçer defa tesbih okunacak miktar durmak farz değildir. Fakat bunlarda sünnet miktarının en azı üçer kere tesbih okumaktır. Ortası beş, en güzeli de yedişer tesbih okumaktır. Tek başına namaz kılan, daha çok tesbihde bulunabilir. Fakat imam olan şahıs, cemaatin rızası bulunmadıkça üçten fazla tesbihde bulunamaz. Cemaati usandırmak, kaçırmak uygun değildir.
Rükuda tesbih: "ِSübhane rabbiye’l azim. "
"Pek büyük olan Rabbim! Her türlü noksanlardan beridir, münezzehtir."
Secdedeki tesbih de : "Sübhane rabbiye’l a'la"dır.
"Pek yüce kudret ve azametle vasıflanmış olan Rabbimi, bütün noksanlardan tenzih ederim, beri kılarım."
129- Her rekatta iki secde yapılır. Bunlardan biri kasten terk edilse namaz bozulmuş olur.
Yanılarak terk edilse selamdan sonra da hatırlansa namaza aykırı bir şey bulunmamış ise secdeye varılır. Daha sonra son ka'de (oturuş), iade edilerek sehiv secdeleri yapılır. Sehiv secdesi bahsine müracaat!
130- Secde, namazın en mühim bir ruknüdür. Secde, Allah Teala'ya gösterilen tevazunun, tazimlerin en mükemmel nişanesidir. Bir hadis-i şerifte:
''Kulun Rabbi'sine -yani onun rahmetine- en yakın olduğu hal, secdeye varmış olduğu haldir. Artık -secdede- duayı çokça yapınız."
buyrulmuştur. Çünkü secde hali, en fazla bir mütevazilik ve ALLAH'ü Teala'ya son derece yakın olma hali olduğundan, bu duaların kabul edilmesi kuvvetle ümit edilir.
Secdesiz bir namaz, namaz değildir. Mabud'umuzun manevi huzurunda yerlere kapanarak tazimlerini arz etmek istemeyen bir insan, kulluk vazifesini terk etmiş, Hak Teala'ya manevi yakınlık şerefinden mahrum kalmış olur.
----------------------------------------------
- Namazlarda tadili erkana riayet, İmam Ebu Yusuf'a göre bir rükün olduğundan farzdır. Bundan maksat, namazın kıyam, rüku, sücud gibi her rüknünü bir sükunet ile yerine getirmek, bu rukunları yaparken her uzvun yatışıp, hareket halinden beri bulunmasıdır. Mesela rükudan kıyama kalkarken vücut, dimdik bir hale gelmeli, sükunet bulmalı, en az bir kere "Sübhanellah'il-azim" diyecek kadar ayakta durup daha sonra secdeye varmalıdır. Her iki secde arasında da böyle bir tesbih miktarı durmalıdır.
- Kıyamda bir özür bulunmadığı takdirde iki ayağın arasını dört parmak kadar açık bulundurmak sünnettir.
- Tahiyyata oturuş ile celse (iki secde arasında oturuş) hallerinde erkeklerin sol ayaklarını döşeyerek üzerlerine oturmaları ve sağ ayaklarını güçleri nispetinde kıbleye yönelik dikmeleri, kadınların da sol ayaklarını sağ taraflarına yatık bulundurarak yere oturmaları sünnettir. Bu oturmaya "teverrük" denir.
- Secdeye varılırken evvela dizleri, sonra elleri, sonra da yüzü yere koymak, secdeden kalkarken de önce yüzü, sonra da elleri dizleri üzerine koyarak yerden kaldırmak sünnettir. Ancak buna gücü yetmezse, o halde el ile yere dayanarak kalkmak caiz olur.
- Ka'delerde (oturuşlarda) ve secdeler arasındaki celselerde (oturuşta) ellerin kıbleye karşı bir halde, oyluklar üzerine konulup dizlerin tutulması sünnettir.
- Namaz kılarken kıyamda secde yerine, rükuda ayakları üzerine, secdede burnun iki kanadına, ka'dede kucağa, selamda da sağ ve sol omuz başlarına bakmak, namazın adaplarındandır.