NakŞİbendİ Sİlsİlelerİ

KURAN

Üye
Katılım
9 Eki 2006
Mesajlar
70
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kutup=zaman İmamidir. Ve Hadİste :kİm Zamanin İmamini Tanimadan ÖlÜrse Peygembersİz Devİrde Ölenler Gİbİ ÖlÜr."buyurmuŞtur ResulÜ Kİbrİya.yanİ "cahİl ÖlÜmÜyle ÖlmÜŞ Olur O KİŞİ."
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Kişinin subjektif duygularla kendi mürşidini Gavs veya Kutup görmesi yanlış değil bilakis feyzi artıran bir durumdur. Yanlış olan bunu dava edinip, diğer yerlerin ihvanı ile kısır bir tartışmaya girişmesidir.

Kıyamet bir tanedir ve daha gelmemiştir. Ama nasıl ki her insanın kıyameti kendi ölümüdür, bunun gibi herkesin Gavsı veya Kutbuda kendisini Allah'a ulaştıracak olan zattır.

Bakınız bizim Kutbumuz ve Gavsımız ne buyuruyor:

http://www.gonuldunyamiz.com

Rabbim hakiki evlat olabilmeyi nasip eylesin... Amin...
 

İmandanihsana

Doçent
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
1,048
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
36
Konum
istanbul/kadıkö
Kişinin subjektif duygularla kendi mürşidini Gavs veya Kutup görmesi yanlış değil bilakis feyzi artıran bir durumdur. Yanlış olan bunu dava edinip, diğer yerlerin ihvanı ile kısır bir tartışmaya girişmesidir.

Kıyamet bir tanedir ve daha gelmemiştir. Ama nasıl ki her insanın kıyameti kendi ölümüdür, bunun gibi herkesin Gavsı veya Kutbuda kendisini Allah'a ulaştıracak olan zattır.

Bakınız bizim Kutbumuz ve Gavsımız ne buyuruyor:

http://www.gonuldunyamiz.com

Rabbim hakiki evlat olabilmeyi nasip eylesin... Amin...



ALLAH RAZİ OLSUN ...BAKALIM GAVSIMIZA :) CANIM KARDESIM IHVANIM EN GUZELINI DEDIN EN GUZELINI...
 

KURAN

Üye
Katılım
9 Eki 2006
Mesajlar
70
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Uyariciya Cevap 2. BÖlÜm

KUTUP'U KİM BELİRLER? kURAN DA HADİSTE YERİ VAR MI?BUNLARIN DİYOR.
HADİS"BENİM VE BENDEN SONRAKİ HALİFELERİMİN SÜNNETİNİ TUTUN."HER HALİFE KUTUPLUKTAN SÖZ ETMESİNE GEREK YOK.ÇÜNKÜ ONLAR KUTUPTU VE ASHABTA BUNU BİLİYORDU.HALLEDEMEDİKLERİ BÜTÜN MÜŞKÜLLERİ HALİFELERE DANIŞIYORLARDI.
AYET:"HANİ RABBİN MELEKLERE MUHAKKAK BEN YERYÜZÜNDE BİR HALİFE YARATACAĞIM."DEMİŞTİ.(BAKARA 30)HALİFEDEN MURAT;İNSAN NESLİNİN BÜYÜK BABASI "ADEM"DİR.
AYET"BU KİTABI KULLARIMIZDAN SEÇTİĞİMİMİZ KİMSELERE MİRAS BIRAKMIŞIZDIR.ONLARDAN KİMİ KENDİNE YAZIK EDER,KİMİ ORTA DAVRANIR,KİMİ DE,ALLAH'IN İZNİ İLE,İYİLİKLERE KOŞAR.İŞTE BÜYÜK LUTUF BUDUR."FATIR 32.
HADİS"ALİMLERLER PEYGAMBERLERİN VERESESİDİR."
HER ASIRDA MEVCUTTUR BU NURU TAŞIYAN BİR ZAT
HİLAFETÜRRESÜL DENİR BUNA,İNANMAK GEREK BİZZAT
BUNA İNANMAYAN MÜNKİR-İ RESULULLAH OLUR
ALLA'IN,PEYGAMBERİN NURUNDAN MAHRUM KALIR.
HER ŞEY AÇIK.BİRAZ DÜŞÜNÜP,ARAMAK LAZIM.ARA SEN DE BULURSUN.
 

Nevfal

Üye
Katılım
28 Eyl 2006
Mesajlar
102
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Kutuplar Dünyanın her yerinde tanınıp bilinirler. Menzil deki seyda mızda Dünyanın her tarafından ziyaretçi akınına uğrar.

Demişsin ki her mürid kendi mürşidini kutup ilan....

Ben menzil deki Seyda hazretlerine bağlı değilim. Ziyaret ettim sadece. Diğer hiçbir tarikate filan da bağlı değilim. Kimselerin mürşidi değilim. Müridim de yok. Çok yeri gezdim.

Kutup luğun bi alemetide her taraftan cemaat edinebilmektir. Menzile gittiğimde Türkiye'den her plaka da arabalar, yurt dışından otobüsler vardı.

Diğer yerdekilere gittiğimde evet oralar da kalabalıktı ama menzil deki kadar değil.

Kimseleri yüceltmek veya küçültmek amacında değilim. Haddimde değildir böyle birşey. Ayrımcılıkta yapmam. Ayretten Seyda hazretlerinin halifeleri her yerde dinlerini yayıyorlar. Diğerleride şüphesiz böyledir.

Diyeceklerim bu kadardır. Cevap vermezseniz sevineceğim. Eğer cevap verirseniz bende cevap vermek zorunda kalacağım. Bizim bu tartışmamızdan o Mübarek insanlar hoşnut olmuyacaklardır değil mi :)

Her yol birdir!

Allah'ın selamı üzerine olsun kardeş. Bir konuda açıklama yapmam gerekiyor. Kutup olmanın şartı değildir her yerden ziyarete gelinmesi. Mesela Beyazıd-ı Bistami Hazretleri o dönemin kutbunu merak ediyor ve cevap olarak ne geliyor bir hatırlayınız? Cevap o devirde uzak bir yerdeki kimsenin pek bilmediği demircidir. Hatta gidip buluyor vs. Kıssa uzun, devamına gerek yok.

Menzildeki mübarak başımızın tacıdır. Kendisi ayrıca Seyyid'dir. Sizce kutup olabilir ama herkesce öyle olamaz ki bu da farketmez. Bize düşen Allah dostlarına tabi olmaktır.

En doğrusunu Allahu Teala bilir.
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Kays

muhterem kardeşlerim bu formu yeni inceledim tarikatten maksat ahlakımızı peygamber efendimizin ahlakıyla ahlaklandırmak.ve allahı görüyormuşcasına ibadet etmek biz onu göremeyiz ama o bize şah damarımızdan daha yakındır diye düşünerek devamlı murakabe halinde bulunmak.allahın huzuruna kul olmuş olarak çıkmaya gayret etmektir.herkes kendi mürşidini en güzel mürşit diye bilecek başakalarının mürşidine birşey demeyecekki faydasını görsün geri boş söz allaha emanet olunuz.
 

m.ali

Üye
Katılım
9 Eki 2006
Mesajlar
60
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
İstanbul
Arkadaşlar bence siz bu konuyu ne kadar çok uzatırsanız istemeden de olsa yanlışlıkla günaha girilcek ve ben buna dur demek zorundayım o güzel insanlar için
herkesden Allah razı olsun burası ne başlığı idi olay ne boyutlar aldı olmaması lazım bunun.Bunları tartışmak kısacası bize düşmez bu kadar basit ne zaman o güzel insanlar gibi olursun sende o zaman konuşursun işde..
 

nuri

Üye
Katılım
18 Kas 2006
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
Puanları
0
:clap2: ALLAH razı olsun kardeşim söylemek istediklerime tercüman oldun.tabiki herkes bilemez kutbuda gavsıda değilmi yani.selam ve muhabbetle
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Şimdi şunlara cevab verin lütfen
1-Rasulullah (s.a.s)neden kendinden sonra gelecek olan bu tarikatlardan haber vermedi ve onlardan bahsetmedi onun zamanında nakşibendi yaşıyormuydu?Bu silsile nasıl onlara dayandı bu hususda hadismi var yoksa rüyadamı gördüler?
2-Ebubekr neden bundan bahsedmedi bu kadar önemli olan bir konuda sustumu?
3-Selmani farisi ebubekrin cagdaşı o niye bahsetmedi bu silsileden?
4-Sizce inandırıcımı?
bakın mehmet akif ne diyor?''sürdüler türke tasavvuf diye olgunşırayı,
muttasıl şimdi hakikat kusuyor sıtkı dayı,,safahat...


Muhterem kardeş Hangi devirde yaşıyoruz . binlerce senedir sürüp gelen bütün tasavvuf cemaatlerini duymadınızmı ? bu zamana kadar hiç kimsenin aklı ermedi de sormadı sizin sorularınızı şimdi sizmi soruyorsunuz . belki asrı saadette tasavvufun adı yoktu ama kendisi ashap tarafından bizzat yaşanıyordu şimdi ise bizlere tasavvufun lafını etmek kaldı .bütün günahlarımız bitti , ahlakımız güzelleşti, ALLAHın emirleri ve rasulünün sünnetleri bitti cennetle müjdelendik sıra bu sorulara geldi bu sorularla uğraşacağımıza nasıl en ufak bir günahı bırakırız diye uğraşmak lazım .alimler en ufak bir günahı bırakmak nafile ibadetten hayırlıdır diyorlar hiçmi duymadınızmı bu soruları bırakalımda birbirimizi sevelim ahlakımızı peygamber ahlakına uydurmaya çalışalım. hem bu tasavvuffun dışarıya faydası var zararı yok . kişininin kendisini belli bir seviyeye getirmek içindir .ALLAH akıbetimizi hayreylesin. biraz daha ongunlaşırsanız anlarsınız. inşaALLAH. Selam ve dua ile..
 

EbuMahir

Asistan
Katılım
7 Ara 2006
Mesajlar
286
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Bir seyi hep yanlis anliyoruz. Tasavvufun adabinda hic bir zaman seyh yaristirma diye bir sey yoktur. bu dogrudur. Ama bir sey daha vardir, eger bir seveni bir Allah dostunun hakkinda konusurken gavs demis ise yada kutup demis ise kalkipta ona nerden kutup oluyormus, nerden gavs oluyormus bunun delili ne diyede sorulmaz, buda adapsizliktir.

Kendisi Mubaregin muridide degilmis ustelik (Ben o mubarege bagliyim), sadece gitmis gormus ve sevmis. Sevgisindende onu kutup olarak gormus. Bunun bir sakincasi yoktur. Kalkipta seyh yaristirmak istermis gibi delilin ne, nerden biliyorsun diye sorulmaz. Allah sevgini arttirsin denir, gecilir.

Dictator kardesim Allah cc sevgini arttirsin insallah...
 
Katılım
19 May 2007
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
61
allahın rahmeti üzerinizde olsun

selamunaleyküm marmara mensucatta çalışan dokumacıydım.sizin yanınızda öğrendim hayatı.hayatımı sizlere beni ulaştıran allaha şükürler olsun.peygamberimiz hz.muhammet mustafaya salat selam olsun.nur yüzlü ebu bekir topbaş efendiyi çok seviyyorum.tüm topbaş ailesini çok seviyorum.hayırlı günler.allaha emanet olun.
 

sureyya

Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
5
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
ALLAH razı olsun sızı kendısıne daha cok yaklastırsın inşallah ALLAHI görürsün.
 

Edibe Ziyâi

Agâh ol ey nefsim..
Katılım
13 Kas 2006
Mesajlar
2,550
Tepkime puanı
3
Puanları
0
İskenderpaşa nın silsilesinin diğer halidiye kollarından ayrıldığı nokta

Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî Hazretleri’ne intisâb eden Mustafa Feyzi Efendi, seyr-i sülûkünü Gümüşhanevi Dergâhı’nda, tamamlamış ve Gümüşhânevî Hazretleri’nden hilâfet icazetnâmesi almıştır. Dağıstanlı Ömer Ziyâüddîn Efendi’nin 18 Rebîül-evvel 1339/1921 senesinde vefatından sonra, Gümüşhânevi Dergâhı postnişîni olarak irşad vazifesine başlamış, 30 Kasım 1925 senesinde tekke ve zâviyelerin kapatılmasına kadar bu vazifeyi sürdürmüştür. Yeni Cami’de bir müddet hadis dersleri okutan Mustafa Feyzi Efendi’nin ömründe yirmi dört defa halvete girdiği, halifelerinden merhum Kotku (ra) tarafından ifade edilmiştir. Mustafa Feyzi Efendi, Gümüşhânevî Hazretleri’nin dördüncü halîfesi olarak beş sene kadar vazife yapmış, pek çok talebe ve 10’a yakın irşad salâhiyetli âlim yetiştirmiştir. Her sene bir kere hatim etmek üzere Râmûzül-Ehâdîs okutmuştur. Son talebelerinden Serez’li Hasib (yardımcı) Efendi, Kazanlı Abdülaziz (Bekkîne) Efendi ve Bursalı Mehmed Zâhid (Kotku) Efendi’ye hilafet vermiştir. Aynı silsile, sırasıyla bu zatlar tarafından devam ettirilerek günümüze kadar canlı bir şekilde intikal ettirilmiştir. Serezli Hasib Efendi 1926-1949 yılları arasında, Kazanlı Abdülaziz (Bekkine) Efendi 1949-1952 yılları arasında, Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri de 1952-1980 yılları arasında irşad vazifesinde bulunmuşlardır.
Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri zamanında dergâh hizmetleri yurt çapında çok yaygınlaşmış, imamlık görevi yaptığı camiden dolayı İskenderpaşa Cemaati adıyla meşhur olmuştur. Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri’nin vefatından sonra irşad vazifesine gelen Prof. Dr. M. Es’ad Coşan Hocaefendi zamanında (1980-2001) ise çalışmalar yurtdışına taşmış; Kanada’dan Avustralya’ya, Sudan’dan Orta Asya’ya geniş bir alanda hizmetler yürütülmüştür. Halen bu hizmetler M. Nureddin Coşan tarafından devam ettirilmektedir.

***
 

beldusin

Üye
Katılım
8 Ocak 2008
Mesajlar
10
Tepkime puanı
0
Puanları
0
S.a,

google'le da silsile ile alakali sayfaya düstüm ve yeni üye oldum.

Merak ettigim iki sey var;

1) Silsile Mevlana Halid Hz. nden sonra mi bölünüyor?

2) Sami Efendi'di iki farkli kisiye mi görev vermiş oluyor?
Yahyalılı Hacı Hasan Efendi ve Musa Efendi ?>

>Ramazan dinç hocaefendinin bizim buralara bir zata ziyarete devam ettiklerini duydum

Bu nedemektir anlayamadım?

Ramazan Dinç hocaefendi şu anda nerede bulunuyor?


Selametle
 

saido

Yeni
Katılım
6 May 2007
Mesajlar
14
Tepkime puanı
0
Puanları
0
2005 senesinde mekkeden medineye geçerken şeyh Muhammed elhaznevi.ks trafik kazası sonucu hakkın rahmetine kavuşmuştur.Müridlerini başı boş bırakmamış Oğlu Şeyh Muhammed Muta elhazneviyi.ks. halife olarak tayin etmiştir www.haznevi.net www.ehlifurkan.com selametle
 

saido

Yeni
Katılım
6 May 2007
Mesajlar
14
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ÜSTTEN sağ baştan 1.şeyh Ahmed elhaznevi.ks. 2.şeyh Ahmedin oğlu Şeyh Masum elhaznevi.ks. 3.şeyh Ahmedin oğlu Şeyh Alaeddin elhaznevi.ks. 4.Şeyh Ahmedin oğlu Şeyh İzzeddin elhaznevi.ks. 5.şeyh izzedinin oğlu ve mutlak halifesi Şeyh Muhammed elhaznevi.ks. 6.şeyh muhammedin oğlu ve tek halifesi Şeyh Muhammed Mutaa elhaznevi .ks.
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
ŞEYH MUHAMMED EL-HAZÎN


(1231-1309m.)




Risale-i Nur enstitüsü

Şeyh Muhammed el-Hazîn Hz. (ks.), Osmanlı Devleti’nin son döneminde, Anadolu’da yetişen büyük evliyâdan biridir. Neseb bakımından Şeriftir. Yani Hz. Hasan (ra)’ın soyundan gelmektedir. Bilindiği üzere Hz. Hasan (ra)’ın soyundan gelenlere «şerif», Hz. Hüseyin (ra)’in soyundan gelenlere ise «seyyid» denir. Kısaca Şeyhü’l-Hazîn olarak anılan bu büyük velî, h. 1231/m. 1816 yılında Siirt’in Fersaf köyünde dünyaya geldi. Onun için Şeyh Muhammed el-Fersâfî unvanıyla da bilinmektedir. İlk tahsilini babasının talebe yetiştirdiği aile medresesinde yaptı. Daha sekiz yaşındayken Kur’ân-ı Kerim’i hıfzetti.

Yüksek ilimleri tahsil etmek üzere babası Şeyh Musa Efendi Hazretleri Onu Siirt'e götürdü. Devrin en büyük ilim merkezlerinden olan Hamid Ağa Medresesine Onu kaydetti. Bu Üniversitenin baş müderrisi, Molla Halil Efendi Hazretleri idi. Bu zat, Hz. Ömer’in otuzuncu göbek torunlarındandır. Hayatında yüzlerce talebe yetiştirip mezun etmiş ve çok kıymetli eserler bırakmıştır. Bursalı merhum Mehmed Tahir Efendi, Osmanlı Müellifleri adlı eserinde bu şöhretli âlimin hayatı ve eserleri hakkında bilgi vermektedir.

Molla Halil el-Ömerî Hazretleri, kendisine emanet edilen Muhammed’i çok sevdi ve ona daima iltifatta bulundu. İlk başlarda Onu, maiyetindeki alimlerden birinin ders halkasına tayin etti ise de çok geçmeden huzuruna çağırarak bizzat halkasına katılmasını emretti. Ondan sonra Muhammed el-Fersâfî tam on dört yıl boyunca bu üstadın rahle-i tedrisinde ilim tahsil etti. Bu müddet içerisinde hocasının derin sevgisini kazandı ve hususi sohbetlerinde de bulundu. Molla Halil Efendi Hazretleri (rahmetullahi aleyh), bazen talebesi Muhammed el-Fersafi’yi çağırır, saçını ona tıraş ettirir, bu vesile ile de kendisine dua ederdi.

Muhammed el-Fersafî, Siirt’de Hamid Ağa Medresesinden büyük bir muvaffakiyetle mezun olduktan sonra Mardin’e giderek burada Kasım Padişah Medresesinde iki yıl daha ilim tahsil etti ve yüksek icazetle mezun oldu. Zahir ilimlerde kazandığı bu üstün derecelerden sonra tasavvuf yoluna girmek üzere Irak’a gitti. Bağdad’da bir müddet, Şeyh Mahmud el-Behdini, Şeyh Haydar es-Sohrani ve Şeyh Abbas El-Bağdadi’nin manevi terbiyesinde pişti. Sonra tekrar memleketine dönerek Şeyh Salih Sipki Hazretlerini ziyaret etti. Onun işareti üzerine, uzaktan akrabası ve medrese arkadaşı olan Hakkarili Seyyid Tâhâ (ks.) Hazretlerine müracaat ederek onun tavsiyelerini aldı.

Seyyid Tâhâ Hazretleri, Şeyh Muhammed el-Fersafi’den yaşça büyüktü. Onun için Şeyh Muhammed Ona derin bir saygı gösterir, nasihatlerini dinlerdi. Gıyabında, «Amcamız, büyük üstadımız» diye kendisinden bahsederdi. Seyyid Tâhâ Hazretleri, Muhammed el-Fersafi’ye: «Sevgili yeğenim, senin kalbinin anahtarı Halepçe’de, Şeyh Osman Efendi Hazretlerinin elindedir», buyurdu. Bunun üzerine Muhammed el-Fersafi, Halepçe’ye giderek Şeyh Osman Tavilî (ks) Hazretlerinin manevi terbiyesine girdi. Şeyh Osman Hazretleri, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (ks), Hazretlerinin halifelerindendir. Muhammed el-Fersafi burada bir müddet seyrü sülûk ile olgunlaştıktan sonra tasavvuf icazetnamesini de aldı ve üstadı tarafından irşâd vazifesiyle görevlendirildi.

Böylece zahir ve batın ilimlerde kemale eren Şeyh Muhammed el-Fersafi, 1844 yılında, Irak’tan dönerek doğduğu Fersaf köyüne gelip yerleşti. Burada irşâd ve tedris hayatına başladı. Kurduğu medresede yüzlerce talebe yetiştirdi. İnsanlara daima zühd ve takva yolunu gösterdi. Çok geçmeden bölgenin âlimleri Ona büyük bir hürmet duymaya başladılar. Onu ziyaret ederek ilminden istifade etmeye çalıştılar.

Bunların başında vaktiyle ona ders veren Molla Halil Efendi Hazretlerinin çocukları ve yakınları gelmektedir. Bunlardan, Molla Ömer Efendi ve Zokaydalı Molla Abdülkahhâr Efendi en meşhurlarıdır. Ayrıca Nuvinli Şeyh İbrahim Efendi, Halid bin Velid (ra)’in soyundan gelen Siirtli Şeyh Abdullah Efendi, Siirtli Mahmud Cemaleddin Efendi, Siirtli Şeyh Hattâb Efendi, Zadolu Şeyh Muhammed Efendi, Huvitli Şeyh Abdullah Efendi, İskambolu Şeyh Derviş Efendi, Fersaflı Şeyh Abdülhakim Efendi ve Verkânisli Şeyh Fethullâh Efendi gibi şahsiyetler, onun yanında tasavvuf terbiyesi aldılar. Bu zatlardan Fersaflı Şeyh Abdülhakim Efendi, Zokaydalı Şeyh Abdülkahhâr ve Verkanisli Şeyh Fethullah Efendi Hazretleri, daha sonra Üstadları Şeyh Muhammed Fersafi’nin işareti üzerine Seyda-yi Tâğî Hazretlerine giderek seyrü sülûk terbiyesini Onun yanında tamamlamışlardır.

İsimleri geçen bu zatlardan Verkanisli Şeyh Fethullah Efendi, Hz. Ömeri (ra)’in soyundan gelmektedir ve Hocası Fersaflı Şeyh Muhammed el-Hazîn’in kayın biraderidir. Fersaflı Şeyh Abdülhakim Efendi ise Onun yeğenidir.

Milâdî 1258 de Bağdad'ın Moğollar tarafından istila edilmesi üzerine Şeyh Muhammed’in ataları gelip Siirt’in Fersaf köyüne yerleşmişlerdir. Burası, Siirt’in bugünkü Tillo (Aydınlar) ilçesinin bir mahallesi gibidir. Aynı tarihlerde Abbasi saray erkânından bazı şahsiyetler de Moğol zulmünden kurtulup hicret ederek buraya yerleşmişlerdir. Siirt eşrafından bu meşhur aile, bilindiği üzere Hz. Abbas’ın soyundan gelmektedir. İsmail Fakirullah Hazretleri bu ailenin son büyüklerindendir. Osmanlı son devrinin büyük evliya ve ulemasından, (Marifetnâme’nin müellifi) Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi Hazretleri, bu zatın yanında yetişmiştir.

Şeyh Muhammed el-Fersafi Hazretleri, Asırlar boyu bir ilim ve irfan merkezi haline gelen bu muhitte doğup büyümüştür. II. Sultan Mahmud Hân, Sultan Abdülmecid Hân ve II. Abdülhamid Hân dönemlerini idrak etmiştir. Onun, on iki oğlu da birer alim olarak yine bu muhitte yetişmişlerdir.

Şeyh Muhammed, bir gün derin bir cezbeye kapılarak söylediği kudsî kasidede «Ya Hazinî» diye muhatap olduğu ilham üzerine o günden sonra Şeyhü’l-Hazin olarak tanınmaya başlamıştır. Muhitinde ve adının zikredildiği kitaplarda Şeyh Muhammed el-Fersâfî, ayrıca Şeyh Muhammed el-Hazin diye anılmaktadır. İlâhi aşka dair kasidelerinden başka Onun Hz. Peygamber (sav)’e «Gayâtü’l-Hayrât» adı altında manzum olarak yazıp hediye ettiği ön üç kıta salevâtı şerifeleri vardır. Bu salevât, doğuda geniş bir muhitte namazlardan sonra okunmaktadır.

Doğduğu Fersaf köyünde, h. 1309/m. 1892 yılında vefat eden Şeyh Muhammed el-Hazîn, köyün yukarısında önceden gösterdiği yere defnedilmiştir. Henüz hayattayken burayı işaret ederek, «Beni buraya defin ediniz, Çünkü Halid bin Velîd Hazretleri Siirt’i fethettiği sırada çadırını buraya kurmuştur» der idi. Nitekim, vefatından bir yıl sonra, üzerine yapılan türbenin inşaatı sırasında temel hafriyatında kıvırcık saçlı bir şehid ile ona ait yay ve oklar bulunmuştur.

Birçok kerametleri olan Şeyh Muhammed el-Hazîn’in soyundan birçok değerli alim yetişmiştir. Başta oğullarından Şeyh Fahreddin, Şeyh Muhiddin, Şeyh Abdullah ve Şeyh Şerafeddin Efendiler olmak üzere bütün çocukları ve günümüzde yaşayan torunları onun ilim ve irfanına layıkıyla veraset etmişlerdir. Bunlardan bilhassa, Şeyh Zeynelabidin, Şeyh Muhammed Musa Kâzım ve Şeyh Takyeddin Efendiler, insanlara daima zühd ve takva yolunu göstermiş, birçok talebe yetiştirmiş ve ehl-i Sünnet velcemaat itikadı anlatmaya çalışmışlardır.

Şeyh Muhammed el-Hazîn Hazretlerinin mahdumlarından Şeyh Şerafeddin Efendi Hazretleri, birinci dünya harbi sırasında maiyetindeki üç bin kişilik milis mücahit kuvvetlerle Ruslara karşı verdiği cihadda büyük bir üstünlük göstermiştir. Bu sayede Rusların Bitlis’i geçmeleri engellenmiştir.
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
S.a,

google'le da silsile ile alakali sayfaya düstüm ve yeni üye oldum.

Merak ettigim iki sey var;

1) Silsile Mevlana Halid Hz. nden sonra mi bölünüyor?

2) Sami Efendi'di iki farkli kisiye mi görev vermiş oluyor?
Yahyalılı Hacı Hasan Efendi ve Musa Efendi ?>

>Ramazan dinç hocaefendinin bizim buralara bir zata ziyarete devam ettiklerini duydum

Bu nedemektir anlayamadım?

Ramazan Dinç hocaefendi şu anda nerede bulunuyor?


Selametle

Evet günümüzde Nakşi silsileleri Mevlana Hağlidi Bağdadi Hazretlerinden itibaren ayrılmaktadır ve Halidik de başlı başına Nakşi kollarındandır.Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretlerinin 4 tane halifesi bulunmaktaydı.Bunlardan üçü Yahyalılı Hacı Hasan Efendi,Musa Topbaş Hocaefendi ve Konyalı Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi idi.(Dördüncüsünü hatırlayamadım)

Ali Ramazan Dinç Hocaefendi ise Kayseri Yahyalıda ikamet etmektedir.Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretlerinin övgüsüne mazhar olan Ali Ramazan Efendi irşad vazifesine devam etmektedir.
 
Üst