Emin...
Paylaşımcı
- Katılım
- 5 Ara 2006
- Mesajlar
- 170
- Tepkime puanı
- 1
- Puanları
- 0
02_05_1995(Gümrük Birliği)
Sayın Erbakan, buyurun efendim. (RP sıralarından ayakta alkışlar)
Siz, hem önerge sahibi hem de grup adına konuşacağınız için, süreniz 30 dakika efendim.
RP GRUBU ADINA NECMETTİN ERBAKAN (Konya) - Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri, ülkemizin 6 kıymetli evlatları; Mart 1995 günü, Brüksel'de, Türkiye Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi toplantısında, o zamanki Dışişleri Bakanı tarafından bu Hükümet adına, 95 sayılı Karar altına imza atılmıştır. İşte bu karar münasebetiyle, Yüce Meclisimize sunduğumuz gensorumuzun, neden gündeme alınması zarurîdir konusundaki Grubumuz görüşlerini sizlere arz etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum; bu münasebetle, Yüce Meclisin bütün üyelerini, ülkemizin bütün evlatlarını sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Gensorumuzun milletimiz, bütün İslam âlemi ve insanlık için hayırlı olmasını diliyorum.
Hükümetin altına imza atmış olduğu bu kararlar incelendiği zaman açıkça görülür ki, şu sayacağımız 6 temel sebepten dolayı, bu Hükümetin, mutlaka görevinden uzaklaştırılması lazımgelir:
Çünkü, altına imza atılan karar, önce, her bakımdan ülkemiz ve millî menfaatımız aleyhinedir; bir.
Onur kırıcıdır; iki.
Sadece tek yanlı Batı menfaatlarını gözeten bir karardır; üç.
Türkiye'nin güçlü bir sanayi ülkesi olmasını engelleyen bir karardır; dört.
Türkiye'yi Batı'ya pazar yapıp sömürge gayesini güden bir karardır; beş.
Bir emperyalist ülkenin müstemlekesiyle yaptığı anlaşma model, uslüp ve anlayışına dayanan bir karardır; altı.
Türkiye'yi Batı'nın kölesi yapmayı gaye edinen bir karardır; yedi.
Önce, bir defa, işte bizzat altına imza atılan kararların mahiyetinden dolayı, bu Hükümetin görevden uzaklaştırılması lazımgelir. Ayrıca, bu karar Anayasaya aykırıdır, bağımsızlığımızı ortadan kaldırıcı mahiyettedir; dolayısıyla, ağır suç işleme niteliğindedir ve 1963 Ankara Antlaşmasına da aykırıdır. Bu temel hukukî sebeplerden dolayı da, bu Hükümetin görevden uzaklaştırılması lazımgelir.
Ayrıca, bu imza, ne millete ne Parlamentoya ne parti gruplarına ne de Bakanlar Kuruluna dayanmamaktadır; sadece, oraya gidilip tek başına atılmış bir imzadır; demokratik esaslara tamamen aykırıdır ve zaten geçersizdir. Diğer yandan, bu imza, anavatanın Batı'ya sömürge yapılması ve Kıbrıs'ın bütünüyle Yunanistan'a teslimidir; bu bakımdan da, bu Hükümetin görevden uzaklaştırılması lazımgelir.
Olay, Batı'nın, kendi planı mucibince attığı bir adımdır. Bu imza -temelindeki sebebi- Batı'nın, İslamı yok etme planına hizmettir ve ülkemiz tarihinin ve kimliğinin yok edilmesine kastetmektedir. Dolayısıyla, bu Hükümetin görevden uzaklaştırılması lazımgelir.
Bu imzaların niçin atıldığı hususunda yapılan açıklamalar da, halkımızı aldatmak mahiyeti taşımaktadır; tarihimize, kimliğimize, inancımıza karşıdır, suçtur; çünkü, temel olarak iki sebep gösteriliyor: "Bizi, ancak Batı ıslah eder" felsefesi yürütülmek isteniyor; öbür taraftan da "Refah Partisi iktidara geliyor, Batı'yla beraber olup bunu önlemeye çalışacağız, başka çaremiz yoktur" deniliyor temeldeki sebepler olarak. Bu kabil gayeleri gütmüş olmak da bu Hükümetin aynı şekilde görevden uzaklaştırılmasını gerektirir.
Gümrük Birliği Antlaşmasında alınmış olan kararların, bu söylemiş olduğumuz gerçekleri ifade ettiğini belirtmek için, bazı gerçekleri çok kısaca ortaya koymakta yarar vardır: Önce Batı nedir? Hemen şunu belirteyim ki, bizim bu konuda yapmış olduğumuz açıklamalar, tenkitlerimiz zihniyetlere aittir, şahıslarla ilgisi yoktur; şahıslar hata yapabilir, hatadan dönmek fazilettir. Ancak, ben bu açıklamaları niçin yapıyorum "âşığın gözü görmez" diye bir atasözü vardır. Bugün, hele "Sevr yürürlüktedir, sizi parçalayacağız" dedikleri için, kendilerine halkımızın kullandığı tabirle "gâvur" demeye mecbur kaldığımız bu Batı'daki insanlara, gâvur âşıklığı yapmanın ne manası var Allahaşkına!.. (RP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, gözleri görmedikleri için, kendilerine bazı gerçekleri açıklayarak bu vesileyle yardımcı olmak, bizim bir kardeşlik vazifemizdir.
Batı nedir; Batı'nın ne olduğunu herkes çok iyi biliyor. Önce, bir defa size şu resmi gösteriyorum. Bu, Avrupa'da çıkan bir ilan. Almanlarla, Japonların ortak işletmesi olan,
Almanya'daki bir Toshiba Firmasının vermiş olduğu ilan, kendi bilgisayarını methederken, üstünde "biz büyük bir kültürün ürünüyüz" diyor "çünkü, kökümüz görüldüğü gibi, Mısır'a, ehramlara, firavunlara dayanıyor" diyor. Evet, bu tespit doğrudur; çünkü, Batı'nın kökü eski Roma'ya, Roma'nın kökü eski Yunan'a, onun kökü, eski Mısır'a; yani, firavunlara dayanır.
Bu zihniyetin temel özelliği ise şudur: Bunlar, hak denildiği zaman, kuvveti hak sebebi sayarlar, çoğunluğu hak sebebi sayarlar, menfaatı hak sebebi sayarlar, imtiyazı hak sebebi sayarlar. Dolayısıyla biz, halk olarak, tarih olarak, Batı'dan, kökünden ayrıyız; çünkü, bizim inancımızda hak, bütün insanlık tarihi boyunca, peygamberlerin gelip insanlara öğrettiği gerçek hakka uygundur. Peygamberlerin öncülüğünde insanlara öğretilen gerçek hak ise, ancak insan haklarından doğar, emekten doğar, anlaşmalardan doğar ve adaletten doğar; dolayısıyla, Batı'nın inandığı gibi, kuvvet, çoğunluk, menfaat, imtiyaz, hak sebebi olamaz.
İşte, böyle bir inanışa sahip olduğu içindir ki, Batı, bugüne kadar yeryüzüne rahatlık vermemiştir. Asırlar boyu haçlı seferlerini yaptılar; kendi aralarında 100 Sene, 30 Sene Harplerini yaptılar; Birinci ve İkinci Cihan Harbini onlar insanlığın başına bela etmişlerdir. İşgal ve sömürüyle bütün insanlığı perişan eden, ezen onlardır ve son beş yılda da gördüğümüz gibi, Sovyetlerin yıkılmasından sonra, işte Bosna, Azerbaycan, Çeçenistan, Kıbrıs, Filistin, Keşmir... Görüldüğü gibi, dünya bunların eline bırakılamaz; bunlar, sadece ifsad ederler.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, bir de şimdi, Amerika, İran'a ambargo koyuyor. Her gün bir yere tecavüz etmektedirler ve yeryüzünü ifsad eden bunlardır; ayrıca, çevreyi tahrip edenler de bunlardır.
Batı'nın icat etmiş olduğu komünizm ve kapitalizm de, aslında, insanlık için birer felaket sebebidir; çünkü, ikisi de bir ezen ezilen düzenidir ve unutmayalım ki, Papa, kapitalizm için "kapitalizm bir günah yumağıdır" demiştir. Dolayısıyla, Batı, yeryüzünde hakkı hakim kılmamış; yeryüzünü bir yandan ifsad etmiş, kendi bünyesi itibariyle de, içinden, gide gide çürümüştür.
...
(konuşma devam edecektir)
Sayın Erbakan, buyurun efendim. (RP sıralarından ayakta alkışlar)
Siz, hem önerge sahibi hem de grup adına konuşacağınız için, süreniz 30 dakika efendim.
RP GRUBU ADINA NECMETTİN ERBAKAN (Konya) - Muhterem Başkan, muhterem milletvekilleri, ülkemizin 6 kıymetli evlatları; Mart 1995 günü, Brüksel'de, Türkiye Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi toplantısında, o zamanki Dışişleri Bakanı tarafından bu Hükümet adına, 95 sayılı Karar altına imza atılmıştır. İşte bu karar münasebetiyle, Yüce Meclisimize sunduğumuz gensorumuzun, neden gündeme alınması zarurîdir konusundaki Grubumuz görüşlerini sizlere arz etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum; bu münasebetle, Yüce Meclisin bütün üyelerini, ülkemizin bütün evlatlarını sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Gensorumuzun milletimiz, bütün İslam âlemi ve insanlık için hayırlı olmasını diliyorum.
Hükümetin altına imza atmış olduğu bu kararlar incelendiği zaman açıkça görülür ki, şu sayacağımız 6 temel sebepten dolayı, bu Hükümetin, mutlaka görevinden uzaklaştırılması lazımgelir:
Çünkü, altına imza atılan karar, önce, her bakımdan ülkemiz ve millî menfaatımız aleyhinedir; bir.
Onur kırıcıdır; iki.
Sadece tek yanlı Batı menfaatlarını gözeten bir karardır; üç.
Türkiye'nin güçlü bir sanayi ülkesi olmasını engelleyen bir karardır; dört.
Türkiye'yi Batı'ya pazar yapıp sömürge gayesini güden bir karardır; beş.
Bir emperyalist ülkenin müstemlekesiyle yaptığı anlaşma model, uslüp ve anlayışına dayanan bir karardır; altı.
Türkiye'yi Batı'nın kölesi yapmayı gaye edinen bir karardır; yedi.
Önce, bir defa, işte bizzat altına imza atılan kararların mahiyetinden dolayı, bu Hükümetin görevden uzaklaştırılması lazımgelir. Ayrıca, bu karar Anayasaya aykırıdır, bağımsızlığımızı ortadan kaldırıcı mahiyettedir; dolayısıyla, ağır suç işleme niteliğindedir ve 1963 Ankara Antlaşmasına da aykırıdır. Bu temel hukukî sebeplerden dolayı da, bu Hükümetin görevden uzaklaştırılması lazımgelir.
Ayrıca, bu imza, ne millete ne Parlamentoya ne parti gruplarına ne de Bakanlar Kuruluna dayanmamaktadır; sadece, oraya gidilip tek başına atılmış bir imzadır; demokratik esaslara tamamen aykırıdır ve zaten geçersizdir. Diğer yandan, bu imza, anavatanın Batı'ya sömürge yapılması ve Kıbrıs'ın bütünüyle Yunanistan'a teslimidir; bu bakımdan da, bu Hükümetin görevden uzaklaştırılması lazımgelir.
Olay, Batı'nın, kendi planı mucibince attığı bir adımdır. Bu imza -temelindeki sebebi- Batı'nın, İslamı yok etme planına hizmettir ve ülkemiz tarihinin ve kimliğinin yok edilmesine kastetmektedir. Dolayısıyla, bu Hükümetin görevden uzaklaştırılması lazımgelir.
Bu imzaların niçin atıldığı hususunda yapılan açıklamalar da, halkımızı aldatmak mahiyeti taşımaktadır; tarihimize, kimliğimize, inancımıza karşıdır, suçtur; çünkü, temel olarak iki sebep gösteriliyor: "Bizi, ancak Batı ıslah eder" felsefesi yürütülmek isteniyor; öbür taraftan da "Refah Partisi iktidara geliyor, Batı'yla beraber olup bunu önlemeye çalışacağız, başka çaremiz yoktur" deniliyor temeldeki sebepler olarak. Bu kabil gayeleri gütmüş olmak da bu Hükümetin aynı şekilde görevden uzaklaştırılmasını gerektirir.
Gümrük Birliği Antlaşmasında alınmış olan kararların, bu söylemiş olduğumuz gerçekleri ifade ettiğini belirtmek için, bazı gerçekleri çok kısaca ortaya koymakta yarar vardır: Önce Batı nedir? Hemen şunu belirteyim ki, bizim bu konuda yapmış olduğumuz açıklamalar, tenkitlerimiz zihniyetlere aittir, şahıslarla ilgisi yoktur; şahıslar hata yapabilir, hatadan dönmek fazilettir. Ancak, ben bu açıklamaları niçin yapıyorum "âşığın gözü görmez" diye bir atasözü vardır. Bugün, hele "Sevr yürürlüktedir, sizi parçalayacağız" dedikleri için, kendilerine halkımızın kullandığı tabirle "gâvur" demeye mecbur kaldığımız bu Batı'daki insanlara, gâvur âşıklığı yapmanın ne manası var Allahaşkına!.. (RP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, gözleri görmedikleri için, kendilerine bazı gerçekleri açıklayarak bu vesileyle yardımcı olmak, bizim bir kardeşlik vazifemizdir.
Batı nedir; Batı'nın ne olduğunu herkes çok iyi biliyor. Önce, bir defa size şu resmi gösteriyorum. Bu, Avrupa'da çıkan bir ilan. Almanlarla, Japonların ortak işletmesi olan,
Almanya'daki bir Toshiba Firmasının vermiş olduğu ilan, kendi bilgisayarını methederken, üstünde "biz büyük bir kültürün ürünüyüz" diyor "çünkü, kökümüz görüldüğü gibi, Mısır'a, ehramlara, firavunlara dayanıyor" diyor. Evet, bu tespit doğrudur; çünkü, Batı'nın kökü eski Roma'ya, Roma'nın kökü eski Yunan'a, onun kökü, eski Mısır'a; yani, firavunlara dayanır.
Bu zihniyetin temel özelliği ise şudur: Bunlar, hak denildiği zaman, kuvveti hak sebebi sayarlar, çoğunluğu hak sebebi sayarlar, menfaatı hak sebebi sayarlar, imtiyazı hak sebebi sayarlar. Dolayısıyla biz, halk olarak, tarih olarak, Batı'dan, kökünden ayrıyız; çünkü, bizim inancımızda hak, bütün insanlık tarihi boyunca, peygamberlerin gelip insanlara öğrettiği gerçek hakka uygundur. Peygamberlerin öncülüğünde insanlara öğretilen gerçek hak ise, ancak insan haklarından doğar, emekten doğar, anlaşmalardan doğar ve adaletten doğar; dolayısıyla, Batı'nın inandığı gibi, kuvvet, çoğunluk, menfaat, imtiyaz, hak sebebi olamaz.
İşte, böyle bir inanışa sahip olduğu içindir ki, Batı, bugüne kadar yeryüzüne rahatlık vermemiştir. Asırlar boyu haçlı seferlerini yaptılar; kendi aralarında 100 Sene, 30 Sene Harplerini yaptılar; Birinci ve İkinci Cihan Harbini onlar insanlığın başına bela etmişlerdir. İşgal ve sömürüyle bütün insanlığı perişan eden, ezen onlardır ve son beş yılda da gördüğümüz gibi, Sovyetlerin yıkılmasından sonra, işte Bosna, Azerbaycan, Çeçenistan, Kıbrıs, Filistin, Keşmir... Görüldüğü gibi, dünya bunların eline bırakılamaz; bunlar, sadece ifsad ederler.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, bir de şimdi, Amerika, İran'a ambargo koyuyor. Her gün bir yere tecavüz etmektedirler ve yeryüzünü ifsad eden bunlardır; ayrıca, çevreyi tahrip edenler de bunlardır.
Batı'nın icat etmiş olduğu komünizm ve kapitalizm de, aslında, insanlık için birer felaket sebebidir; çünkü, ikisi de bir ezen ezilen düzenidir ve unutmayalım ki, Papa, kapitalizm için "kapitalizm bir günah yumağıdır" demiştir. Dolayısıyla, Batı, yeryüzünde hakkı hakim kılmamış; yeryüzünü bir yandan ifsad etmiş, kendi bünyesi itibariyle de, içinden, gide gide çürümüştür.
...
(konuşma devam edecektir)