İsmailağa'yı Doğru Tanıyalım - İsmailağa hocalarından Ali Kara Hoca
Herkes bilir bilmez konuşur ve yorum yapar fakat ne kadarı isabetli gelin ehline sorun!
Bu kapıya gelenler üç kısımdır buyurdular.
1- Allah için gelenler.
2- Para için gelenler.
3- Evlenmek için gelenler.
Bu ana hususu bildikten sonra Allah için gelenler ve devam edenlerden olmak ümidiyle deriz ki;
İsmailağa bir cami gibi görünür ama hakikatte ilmin ve maneviyatın kaynağıdır da bilinmez, değeri anlaşılmaz. Nasıl anlayacağız derseniz, geriye dönüp bakmanız gerekir, evvelki asırlar ile irtibatlandırmanız gerekir.
Bu kapının başı Muhammed Mustafa s.a.v Efendimizdir, devamı Ebu Bekir Sıddık r.h. ve peşinden gelen altın silsiledir. (Ali Haydar) Efendi Baba k.s. son devrin Osmanlı şeyhu'l İslâm'ı olup dört mezheb müftüsü idi. '
Bütün kitaplar yakılsa oturur noktasına kadar yazarım' buyurdu. Böyle bir zat, yerine kimi geçirmiştir zannedersiniz? Aklınızla düşünürseniz yanılırsınız, kalbiniz çalışıyor ve umman gibi genişlemişse belki biraz anlarsınız.
Risale-i Kudsiyye bu zatları tanıtırken şöyle der
Bütün alemin ilmi nihayet, deryaya nisbetle damla gibidir.
Yani bu zatların ilminin muhteviyatını akılla bilemeyiz, ancak kalb ilahi anlayışa nail olursa, o zaman kendine göre bir şeyle anlayabilir. Tasavvuf kitablarımız Mektubat-ı Rabbani ve Risale-i Kudsiyye bunlardan bahsetmektedir. Hatta Mektubat'ın 3. cilt 79 ve 80. mektublarını okuyup anlamayanlar bu zatları asla tanıyamazlar, makamlarını ve vasıflarını bilemezler. Her hakikat her yerde söylenmez. Ehil olana sırlar açılır.
Dışarıdan bakanlar İsmailağa'nın sıradan bir cami veya kendi kabuğuna çekilmiş bir tekke olduğunu zannederler. Sakaldan, sarıktan, çarşaftan başka bir şey bilmezler, ham sofuluk yaparlar diye düşünürler. Tamam, bazı cami cemaatimiz de, böyle sayılan hususları çok zikredenler var, ama cemaati gördüğümüz üç beş kişiye hasredersek, onların davranışlarını İsmailağa camiasına mal edersek hata etmiş oluruz.
İsmailağa kuru kalabalık değildir, suretle uğraşan hakikatten uzak değildir, insana yukardan bakan kibir ehli değildir, insanda noksanlık arayan ucub ehli de değildir.
İsmailağa’yı İsmailağa yapan değerleri iyi düşünmek gerekir. Evvela Ehli sünnet itikadı, sonra sünneti seniyyeye tabi olma ve ihya etme aşkı. Bu iki temeli elde etmek, için ilim-amel-ihlas denklemini yerleştirme, kendi hayatına tatbik etme ve insanlığa sunma gayreti.
Asr-ı saadetten beri gelen o büyük sermaye-manevi birikim, ilahi emanet, sonunda Efendi Hazretlerimize konan şu manevi devlet kime nasib olur! Bundan sonra gelmesi umulan ve müjdelenen ahir zaman halifesinin (Mehdi As'ın) öncüsü ve müjdecisi kim olabilir. Kıravat ve şapkayla şeyhlik yapanlar mı? Kadınlarla tokalaşanlar mı? Düzenbazların düzenini yürütenler mi? Müslümanların itikadlarını ehli kitabla karıştıranlar mı? Papazın elini öpen, ondan medet bekleyenler mi? Bu gibilerinin bırak şeyhliğini din ile ne kadar alakaları var; ilerde anlaşılır.
İsmailağa’nın t.v. si yok, radyosu yok, gazetesi yok, partisi yok, şirketleri kurumları kuruluşları yok, yani dünyalık hiçbir yatırımı yok! Elhamdulillah! Dünya için harcayacak bir dakikası bile yok, ama dünyada yaşadığımız için zaruret itibarıyla herkesin meşru bir işi olması şarttır, kimseye yük olmamalıdır.
İsmailağa adına fikir ve söz söyleyenler bunları unutmasınlar da ona göre konuşup yorum yapsınlar. İsmailağa’da mal davası, bina - arsa – ihale ve sair menfaat kavgası olmaz, olamaz; zira İsmailağa'nın mensubu ancak Allah için vardır, Allah için sever, Allah için buğuz eder, Allah için her şeyini din yoluna Allah ve dostları yoluna feda eder, nitekim iki büyük hoca efendimiz, hayatlarını seve seve ve bile bile feda etmişlerdir; peşlerinden yüzlercesi de o niyetle yaşamaktadırlar.
İsmailağa’nın kimsenin malında canında namusunda makam ve rütbesinde gözü yoktur, asla olamaz da; zira başkasının elindeki nimetin çıkmasını isteyenler hasedçi kimseler olup kendi amellerini yok etmişler, iflas etmişlerdir.
İsmailağa'yı siyasi ortama da kimse çekemez. Geçmişte olan bazı sıkıntılar acemilik ve hüsnü zan itibarıyla olmuştur. Ama herkes büyüğüne sadakatli olmayı çok iyi anlamıştır. Bütün halkımız ve İslam alemi, bu cemaatin duasını almak isterken bu cemaat bir kesime ait bırakılamaz, hepsini duaya ortak ederiz fakat Allah rızasına uygun olanı da canı gönülden destekleriz.
Particilik haramdır, zira tefrikadır, dinimiz bunu yasaklamıştır. Ashab-ı kiram böyle değildi.
Mahmud Efendi Hazretleri k.s., sünneti kılı kırk yararcasına işlemekte ve emretmektedir. Kendisi şöyle buyurmuştur; "
bilinen binlerce sünnetten 3 veya 4 tanesini terk ettiğimi görürseniz bana tabi olmayın. "
Efendi Hazretleri k.s., "üzerinizde asla küfür alameti bulunmasın, Allah'ın düşmanlarına benzemeyin" diye nerdeyse her sohbetinde tembih etmiştir. İslami ilimleri ihya için hayatı boyunca gayret etmiş, her tarafta ilmin canlandırılmasını tembih etmiştir: "Her mahalleye bir erkek ve bir kız medresesi açarsanız, kısa zamanda İslam ayağa kalkar" buyurmuştur.
Kazancınızı üç parçaya ayırın. Üçte birini günlük ev ihtiyaçları için harcarsınız. Üçte birini çoluk çocuğa miras olarak biriktirirsiniz. Üçte birini de Kur an yolunda harcarsınız. Böyle olursa İslam galib olur.
Efendi Hazretlerinin k.s. sözlerini Risale-i Kudsiyye tercümesinden, İrşadu'l Müridin ve sohbetler kitablarından öğrenebilirsiniz. Ayrıca Ruhu'l Furkan tefsiri, geniş muhtevasıyla pek çok malumatı önümüze getirmektedir, okuyup ilmimizi genişletelim ve Efendi Hazretlerini daha iyi tanıyalım. Allah Teâlâ onun ve evvelki meşayıhımız yolundan bizleri ve evlatlarımızı ayırmasın. İnkarcılara da tevbe ve istifade nasib eylesin.
alikarahoca.net