Kuran mealini okumak hatim sayılır mı

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,170
Tepkime puanı
3,188
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
Bak ubeydun hocam seni de severim kıymetli Nurettin hocayı da severim.
Burada hocamız gerekli izahı yapamamış ve hatalara düşmüştür.

1. Kuran okuma, namaz kılma, oruç tutma öyle süre olarak mütemadiyen yapılması dince yasaklanan bir durumdur.
2. Kur'an'ın lafzından sevap kazanılan tek kitap olduğu doğru olmakla beraber meali de okumak sevaptır hatta bazen daha fazla sevap kazandırır; Bu farzı kifaye olduğu durumlarda olur. Farzı kifaye durumlarını ayrıca mütalaa edebiliriz.
3. Meal okunması hata olur mantığı en sakat olanıdır; esasen meal en kısa tefsirdir. Meal hazırlayan arapça bilmekte ve anlam çıkarmaktadır; arapça bilen sen de olsan durum aynıdır yine anlam çıkarmak durumundasın ve yine tam olarak tüm anlamı çıkaramazsın. Meal den okuyunca hem müfessirin hem de yeni kendi anlam süzgecinden geçecek ikinci defa anlam kayması yaşayacaktır; Ancak bu tüm ilimlerde böyle olur bu okumaya engel değildir çünkü herkes Arapça bilmek zorunda değildir. Meal okuma diyen biri o halde tefsir de okuma demek zorundadır hatta beni de dinlemeyin demesi gerekir ki bu durum İslam'a zıt bir anlayıştır.


Hülasa mümin öncelikle farz sonra farzı kifaye olanı en sonunda nafile olan ibadetleri yapması gerekir.
Kuran okuma nafile ibadettir. Dini öğrenmesi ise farzdır; bu bağlamda dinin özünü öğrenince ye kadar ve devamında onu diri tutacak kadar meal tefsir hadis okuması farzdır; farz ise nafileden üstündür.

Saygı ve sevgilerimle ubeydun hocam
 

UBEYDUN

Ordinaryus
Katılım
16 Ara 2006
Mesajlar
2,548
Tepkime puanı
286
Puanları
0
Konum
göçmen
Bak ubeydun hocam seni de severim kıymetli Nurettin hocayı da severim.
Burada hocamız gerekli izahı yapamamış ve hatalara düşmüştür.

1. Kuran okuma, namaz kılma, oruç tutma öyle süre olarak mütemadiyen yapılması dince yasaklanan bir durumdur.
2. Kur'an'ın lafzından sevap kazanılan tek kitap olduğu doğru olmakla beraber meali de okumak sevaptır hatta bazen daha fazla sevap kazandırır; Bu farzı kifaye olduğu durumlarda olur. Farzı kifaye durumlarını ayrıca mütalaa edebiliriz.
3. Meal okunması hata olur mantığı en sakat olanıdır; esasen meal en kısa tefsirdir. Meal hazırlayan arapça bilmekte ve anlam çıkarmaktadır; arapça bilen sen de olsan durum aynıdır yine anlam çıkarmak durumundasın ve yine tam olarak tüm anlamı çıkaramazsın. Meal den okuyunca hem müfessirin hem de yeni kendi anlam süzgecinden geçecek ikinci defa anlam kayması yaşayacaktır; Ancak bu tüm ilimlerde böyle olur bu okumaya engel değildir çünkü herkes Arapça bilmek zorunda değildir. Meal okuma diyen biri o halde tefsir de okuma demek zorundadır hatta beni de dinlemeyin demesi gerekir ki bu durum İslam'a zıt bir anlayıştır.


Hülasa mümin öncelikle farz sonra farzı kifaye olanı en sonunda nafile olan ibadetleri yapması gerekir.
Kuran okuma nafile ibadettir. Dini öğrenmesi ise farzdır; bu bağlamda dinin özünü öğrenince ye kadar ve devamında onu diri tutacak kadar meal tefsir hadis okuması farzdır; farz ise nafileden üstündür.

Saygı ve sevgilerimle ubeydun hocam
Bak bu saygı sevgi sözlerine gerek yok
Zehirli bir dil kullanmadığında bunu göstermiş olursun.
Din isnaddır. Buyurun hataları delili ile gösterin. Mütemadiyen ne demek, kifaye olan farz ne .. hocanın hataları kısaca

Kendi görüşümde Kuran = meali değidir
Bizim dinimizde sözün ağırlığı sırasıyla
- Allah teala’ nın sözü
- Efendimizin sözü ve
- sair insanların sözleridir
Kelamullah değerinde hiçbir söz olmadığı gibi sonrasındada efendimizin söxünün ağırlığında hiçbir söz yoktur. Yani içtihadi haram helal sözleride bu kabilden olup asla nasla belirtilenin ağırlığında değildir.

Kimse Kuran okuyun manasını bilmeyin demez. Bunlar aynı zamanda mutlaka yapılması gereken işler değil farklı zamanlardada olsa yapılması olmazsa olmazlardır.
Niye birimi diğerinin yerine koymak için gayret ediyorsunuz anlaşılırda değil
Buda şurada dursun

 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
Ey Ubeyd! Hocan da senin gibi çürük tahtalara çivi çakmayı deniyor mu bilmem ama, sen burada kalkmış "EHL-İ SÜNNET AKAİDİ" gibi bir şeyi ben tanımam diyen adama din dersi vermeye kalkmşsın ! Bunların her yazdığı şey -doğru a olsa- bilesin ki FİTNEDİR ve MARAZ'dır ! "Cahillerden yüz çevir" diye bir emre sen bugüne kadar rastlamadın mı?
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,170
Tepkime puanı
3,188
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
Ey Ubeyd! Hocan da senin gibi çürük tahtalara çivi çakmayı deniyor mu bilmem ama, sen burada kalkmış "EHL-İ SÜNNET AKAİDİ" gibi bir şeyi ben tanımam diyen adama din dersi vermeye kalkmşsın ! Bunların her yazdığı şey -doğru a olsa- bilesin ki FİTNEDİR ve MARAZ'dır ! "Cahillerden yüz çevir" diye bir emre sen bugüne kadar rastlamadın mı?
Yahu tekfiri aştın iftiraya mı başladın.
Vereceğin cevabın varsa sun yoksa sus.
Elhamdülillah kuran ve sünnet yolunda olmaya gayret ediyorum. Yanlış bir mesajım varsa ilgili konuya cevap yaz yoksa öyle kuru gürültü yapma..
İftiracı tekfirci yobaz seni
 

UBEYDUN

Ordinaryus
Katılım
16 Ara 2006
Mesajlar
2,548
Tepkime puanı
286
Puanları
0
Konum
göçmen
Ey Ubeyd! Hocan da senin gibi çürük tahtalara çivi çakmayı deniyor mu bilmem ama, sen burada kalkmış "EHL-İ SÜNNET AKAİDİ" gibi bir şeyi ben tanımam diyen adama din dersi vermeye kalkmşsın ! Bunların her yazdığı şey -doğru a olsa- bilesin ki FİTNEDİR ve MARAZ'dır ! "Cahillerden yüz çevir" diye bir emre sen bugüne kadar rastlamadın mı?
Rastladım fakiri ?
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,170
Tepkime puanı
3,188
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
O halde ayete uy !..Canlıya en önce "EHL-İ SÜNNET AKAİİNE İNANIYOR MUSUN ?" diye bi sor hele !. Bakalım ne cevap alacaksın?
Mesela imam Ebu Hanife mürcie idi
Aç yeni bir konu tartışalım İslam akaidi mi Sünni akaidi mi maturidilik mi eşarilik mi mürcie mi mutezile mi tartışalım
Kim haklı tartışalım
Yetmedi kamplaşalım(!) yetmedi savaşalım(!)
Taam mı tekfirci iftiracı fitneci bölücü yobaz dede
Bastonunu al da yaylan
 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
Mesela imam Ebu Hanife mürcie idi
Aç yeni bir konu tartışalım İslam akaidi mi Sünni akaidi mi maturidilik mi eşarilik mi mürcie mi mutezile mi tartışalım
Kim haklı tartışalım
Yetmedi kamplaşalım(!) yetmedi savaşalım(!)
Taam mı tekfirci iftiracı fitneci bölücü yobaz dede
Bastonunu al da yaylan

Senin bu forumda ipliğini pazara çıkarmadan ve inanç röntgenini herkese olduğu gibi göstermeden bir yere gitmem ve diğerleri gibi ben değil sen gideceksin ! Bu foruma daha adımını atar-atmaz "Bu adam yamuktur ve tehlikelidir." dediklerimin hemen hemen hepsi gitti ! Şu anda dalton gurubu kaldı ! Ve senin de müslümanlıkla bir ilgin olmadığını ve takiyye yaparak bunu gizlediğini er yada geç herkese faş edeceğim ! Seni sürekli ona dalkavukluk yapıp, yağ çektiğin admin dahi kurtaramayacak !
 
Son düzenleme:

kebîkec

İhvan Forum Üye
Katılım
21 Eyl 2007
Mesajlar
8,084
Tepkime puanı
1,924
Puanları
113
Mesela imam Ebu Hanife mürcie idi
Aç yeni bir konu tartışalım İslam akaidi mi Sünni akaidi mi maturidilik mi eşarilik mi mürcie mi mutezile mi tartışalım
Kim haklı tartışalım
Yetmedi kamplaşalım(!) yetmedi savaşalım(!)
Taam mı tekfirci iftiracı fitneci bölücü yobaz dede
Bastonunu al da yaylan

Ebu Hanifenin mürcie olduğuna delilin nedir.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Kim bu daltonlar dede, 5'ini tanıyoruz daha başka var mı?
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,170
Tepkime puanı
3,188
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
Ebu Hanifenin mürcie olduğuna delilin nedir.
Valla ben bilmem hocam orda değildim
Sen de bana zemahşeri nin amelde Hanefi itikadte mutezile olduğuna delil getir

İkisinin bu durumu bana zerre değer kaybı yaşatmaz, o zamanın siyasi itikadi çekişmeleri beni ilgilendirmez

Burda farklı bir konu işliyoruz
Uzun uzadıya cevaplar, mesajlar olacaksa yeni konu açalım madem
Kızmak yok ama
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Turkiye'de ki hanefilerin çoğu mürcidir zaten, ehli sünnet içerisindeki mutedil kesimi temsil ederler..işte bundandır Türk müslümanın hali, her türlü haltı yer ama müslüman kalmaya devam eder, imana hiçbirşekilde halel gelmez.
 
Son düzenleme:

kebîkec

İhvan Forum Üye
Katılım
21 Eyl 2007
Mesajlar
8,084
Tepkime puanı
1,924
Puanları
113
Valla ben bilmem hocam orda değildim
Sen de bana zemahşeri nin amelde Hanefi itikadte mutezile olduğuna delil getir

İkisinin bu durumu bana zerre değer kaybı yaşatmaz, o zamanın siyasi itikadi çekişmeleri beni ilgilendirmez

Burda farklı bir konu işliyoruz
Uzun uzadıya cevaplar, mesajlar olacaksa yeni konu açalım madem
Kızmak yok ama

Benim Zamahşeri ile ilgili bir iddiam olmadı. Sen Ebu Hanife mürcie idi dedin. İspat iddia edene düşer. Nasıl vardın bu kanaate onu merak ettim. Topu taca atma. :)
 

kebîkec

İhvan Forum Üye
Katılım
21 Eyl 2007
Mesajlar
8,084
Tepkime puanı
1,924
Puanları
113
Turkiye'de ki hanefilerin çoğu mürcidir zaten, ehli sünnet içerisindeki mutedil kesimi temsil ederler..işte bundandır Türk müslümanın hali, her türlü haltı yer ama müslüman kalmaya devam eder, imana hiçbirşekilde halel gelmez.

İlk cümleni anlayamadım mürcie olan hanefiler nasıl ehli sünnetin mutedili oluyor. Murcie hanefi nasıl oluyor :) Bu mürcie de bi değişiklik mi var ? Siz yazın ben sakin kafayla bi okuyayım. Polemiğe ofsayttan gol atmaya topu taca atmaya gerek yok. :)
 

ihvanistanbul

AkhenAton
Katılım
4 Eki 2009
Mesajlar
7,663
Tepkime puanı
2,339
Puanları
113
Konum
istanbul
kimin mealilini okuyunca hatim sayılacak?

yaşar nuri? okuyan ? islamoğlu? elmalılı?
 

kebîkec

İhvan Forum Üye
Katılım
21 Eyl 2007
Mesajlar
8,084
Tepkime puanı
1,924
Puanları
113
Günümüzde fikirleriyle yaşamaya devam eden İmam Azam ve hocası Hammâd gibi güçlü şahsiyetlerin mensubu kabul edilen bir mezhebin tarihî süreçte hayatiyetini devam ettirmesi beklenirdi. Fakat Ebû Hanîfe ve hocası Hammâd’ın bugün Mürcie mezhebine mensup olarak anılmadıklarını görüyoruz. Bu durum, Mürcie’nin makbul sayılan görüşlerinin, Ehli Sünnet gibi mezhep kimlik ve kişiliği kazanmış gruplar içerisinde eriyip gitmiş olmasından dolayıdır. Mürcie, belli esaslar çerçevesinde bir mezhep olarak teşekkül etmekten öte, benzer bazı görüşlere sahip fakat homojen bir topluluk da olamayan insanların nitelendirildiği bir sıfat olarak görünmektedir.53

Ebû Hanîfe’nin ameli imandan geri bıraktığı hatta ameli ihmal ettiği faraziyesi, onun Mürciî olarak nitelendirilmesinin en başta gelen sebeplerinden bir olmuştur. İbadet ve muamelat konusunda fetvalar veren54 ve ömrünün büyük bir kısmını bu uğurda harcayan, ibadete olan düşkünlüğü efsaneleşen55 müctehid bir fakih için bu, ağır ve haksız bir itham olsa gerektir. Ebû Hanîfe, “Mürcie’nin dediği gibi, iyiliklerimiz makbul, kötülüklerimiz de affedilmiştir, demeyiz.”56 diyerek hem bu iddiaları hem de Mürciî ithamını reddetmektedir. Şehristânî de bu konuda; “Yemin ederim ki Ebû Hanîfe ve mensupları için Mürcietü’s-Sünne (Ehli Sünnet Mürciesi) deniliyordu. Makalat sahiplerinden birçoğu da onu Mürcie arasında saymıştır. Bu, büyük ihtimalle onun imanı kalp ile tasdik, artmaz ve eksilmez diye kabul etmesinden ve bunu duyanların, ameli imandan sonraya bırakıyor şeklinde zannetmelerinden kaynaklanmış olabilir. Amellerin hükmünü fıkıh açısından ortaya koymaya çalışan bir kimse, nasıl olur da amelin terki konusunda fetva verir?”57 diyerek bu suçlamaların gerçeklerle bağdaşmayan temelsiz iddialar olduğunu ifade etmiş tir. Ayrıca, Ebû Hanîfe’nin ilk dönemlerde Mürciî, Cehmî ve bid’at sahibi kimselerin arkasında namaz kılınamayacağı görüşünde olduğunu bildiren rivayetleri58 dikkate aldığımızda, ona yapılan Mürciî nitelemesinin yersiz olduğunu görürüz.

Ebû Hanîfe’nin kıble ehlinden büyük günah işleyenleri gerçek mümin kabul edip haklarındaki hükmü ahirete ircâ etmesinden dolayı Mürciî olarak nitelenmesi konusunda ihtiyatlı olmak gerekir. Çünkü kişilerin ve mezheplerin görüşlerini kesin çizgilerle birbirinden ayırmak mümkün olmamaktadır. Bu açıdan onun görüşlerinin başka kişi ve gruplarla benzer olması mümkündür. Bu benzerlik onun Mürcie’nin bir kolu olduğu anlamına gelmemeli. Ebû Hanîfe’nin bu konudaki tavrı, kendisine Mürciî diyemeyeceğimiz Hz. Ali’in yaklaşımını örnek almasından dolayıdır. O, Hz. Ali’nin müslümanlardan çarpışan her iki tarafı da mümin olarak isimlendirdiğinin kendisine ulaştığını söylemektedir.59

Mu’tezile ve Haricîler kendilerine muhalif olanları, Şia’nın Hz. Ali’yi hilafette dolayısıyla da fazilet sıralamasında dördüncü sıraya bırakanları Mürciî olmakla itham etmesi ve Gassan’ın da Ebû Hanîfe’yi kendi Mürcie fırkasına nispet etmesi, onun Mürciî olmasını gerektirecek sebepler olamaz. Bu konuda kendi görüş ve değerlendirmeleri varken, başkalarının nispetlerini dikkate almamız bizi yanlış sonuçlara götürebilir.

Ebû Hanîfe’nin Mürciî olarak nitelenmesi, Hanefî geleneği mensuplarınca farklı muhaliflerince ise daha farklı değerlendirilmiştir. Onu karalamak amacıyla bu ithamı dile getirenler, zikredilen sebeplerden özellikle Ebû Hanîfe’nin ameli ihmal ettiğini vurgulayarak, günahın mü’mine zarar vermeyeceğini söyleyen ve bu konuda aşırı giderek her şey mübah anlayışına kayan Mürcie grupları ile onu bir tutmak istemişlerdir. Hanefî geleneği mensupları ise, Mürcie ile Ebû Hanîfe’nin örtüşen görüşlerini dikkate alarak onu, Ehl-i Sünnet Mürciesi, Hâlis Mürcie, Fakih Mürciesi gibi Mürcie’nin makbul bir koluna mensup olarak takdim etmişlerdir.60

Mürciî nitelemesini değerlendirirken Ebû Hanîfe’nin kendi görüşlerini de göz önünde bulundurmak gerekir. Onun Mürcie konusundaki görüşlerine Basralı fakih Osman el-Bettî’ye gönderdiği risalesinde rastlıyoruz. Mürcie ithamına karşılık; “Zikrettiğin Mürcie meselesine gelince: Bid’at ehli hak ve doğruyu söyleyen kimseleri bu isimle isimlendirirse, hakkı söyleyenlerin bunda ne günahı vardır? Oysaki böyle isimlendirilenler, adl ve sünnet ehli kimselerdir. Mürcie ismini de ancak onlara düşman olan kimseler vermiştir.”61 dediğini ve kendini Mürcie’den uzak tuttuğunu görüyoruz. O, bu risalesinde kendi akaid sistemini Ehli Sünnet ve’l-Adalet, kısaca Ehli Sünnet olarak isimlendirmiştir. Bizim yapmamız gereken, kendisini Mürcie isminden uzak tutan İmam Azam’ı kendi özgünlüğü içinde anmak ve anlamaktır. İmam Azam’ın kendi sözlerini şahit tutarak onu, “Ehli Sünnet” geleneği üzere kabul etmek isabetli olur kanaatindeyiz.

Mürcie ile Ehli Sünnet’in ortaya koyduğu itikadî esaslar büyük oranda benzerlik arz etmektedir. Bu benzerlik bazı araştırmacıların Mürcie’yi Sünnîlerin öncüsü olarak nitelendirmelerine sebep olmuştur.62 Halbuki İmam Azam başta olmak üzere Ehli Sünnet âlimleri Mürcie’nin sadece övülen görüşlerini onaylamışlardır. Zemmedilen görüşlerini ise tenkit etmişlerdir. Bununla birlikte Mürcie’nin makbul addedilen görüşleri genel itibariyle Ehli Sünnet içinde yaşamıştır. Aşırı fikirleri ise (amelin ihmaline yol açan görüşleri gibi), Ehli Sünnet içinde kendine yer bulamamıştır. Bu görüş sahipleri Ehli Sünnet mezhepler tarihçileri tarafından mezmum Mürcie olarak adlandırılmışlar.63 Ehli Sünnet âlimleri genel olarak Mürcie ile zemmedilen Mürcie’yi kastetmişlerdir.

Ebû Hanîfe, fıkhî konularda olduğu gibi incelediğimiz hususlarda da görüş beyan ederken belli bir usûl takip etmiştir. Onun usûlü, her ne kadar sadece ibadet ve muamelat alanında zikredilse de, bize göre bu usûl, itikad-amel ayrımı olmadan dinin bütün alanlarında takip ettiği bir usûldür. Çünkü o, hem fıkhî hem de itikadî konulardaki tahriçlerinde bu usûlüne bağlı kalmıştır. Ebû Hanîfe’nin usûlünü kendi ifadesiyle aktarıyoruz:

“Ben evvelâ Allah’ın kitabında olanı alırım. Onda bulamazsam Peygamberin sünnetinden alırım. Allah’ın kitabında ve Peygamberin sünnetinde bulamazsam o zaman ashabın sözlerini alırım. (Eğer ashap ihtilaf etmişse) onlardan dilediğimin sözünü alır dilediğimi bırakırım, onların sözünden başkasının sözüne bakmam. Fakat iş İbrahim en-Nehaî, eş-Şa’bî, İbn Sirin, el-Hasan el-Basrî, Atâ, Said b. el-Müseyyib –daha başka adamlar saydı- bunlara geldi mi, bunlar ictihad yapmış kimselerdir, onlar nasıl ictihad ettilerse ben de onlar gibi ictihad ederim.”64

Ebû Hanîfe’den gelen bu bilgiler bize göstermektedir ki, Ebû Hanîfe dini bir bütün olarak anlama çabasında, fıkıhta olduğu gibi kelâmda da, Kur’ân ve sünneti kendisine temel referanslar olarak almaktadır. Bu iki ana kaynak yanında sahabe kavlini de kendisi için bağlayıcı kabul edip onların yolundan ayrılmamıştır. İtikadî görüşlerinde kendisini takipçisi sayacağımız bir zümre varsa, o da sahabelerdir. Kur’ân,sünnet ve sahabe dışında herhangi bir kişi veya grubu kendisi için bağlayıcı görmemiştir. Bu üç esas dışında, eğer ihtiyaç duymuşsa kendi ictihadına başvurmuştur.

Fıkıhta kendi adıyla anılan mezhebin öncüsü bir müctehid olarak gördüğümüz Ebû Hanîfe’yi, aynı şekilde kendi dinî bilgi anlayışı çerçevesinde ifade ettiği görüşlerini dikkate alarak, itikadî bir mezhebin de öncüsü olarak kabul edebiliriz.65 O fıkıhta olduğu gibi kelâmda da müctehiddir ve Kur’ân, sünnet ve sahabe kavli dışında kendi tahriçleri ile akaidini belirlemiştir. Bugün tamamen kendi görüşlerinden oluşmayan Hanefî fıkhı, nasıl ki onun özgünlüğüne66 ve kendi ismiyle anılmasına engel teşkil etmemişse, akaid alanında da bazı görüşlerinin Mürcie gibi bir başka grup ve kişilerle aynı olması, onun bu alanda da rey sahibi bir müctehid olmasına engel değildir. İtikadî görüşleri de tıpkı fıkhî görüşleri gibidir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, Ebû Hanîfe itikadî konularda Ehli Sünnet fikirlerine öncülük yapan ve eser ortaya koyan bir âlimdir. Kanaatimizce makul olan, İmam Azam’ı kabullenmediği Mürcie’ye nispet etmek yerine, bir müctehid olarak öncüsü kabul ettiğimiz Ehli Sünnet geleneğine nispet etmektir.


 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,170
Tepkime puanı
3,188
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
Benim Zamahşeri ile ilgili bir iddiam olmadı. Sen Ebu Hanife mürcie idi dedin. İspat iddia edene düşer. Nasıl vardın bu kanaate onu merak ettim. Topu taca atma. :)
Mürcie olarak suçlanmış mutezile tarafından
Şimdiki hanefiler maturidi olduğu için kabul etmiyorlar

Sonuçta Ebu Hanife fıkıhçı idi
Mutezile çıksa hanefiliği mi terkedeceksin
Yada mutezile-hanefi olan zemahşeri tefsiri okunmaz mı diyeceksin

Din kısır döngü değil hocam bununla emrolunmadık
Ama nedense kader vb konusunda mezhepler habire çekişip tekfir etmişler
Üstüne de haklı çıkmak adına hadis uydurmuşlar
 

kebîkec

İhvan Forum Üye
Katılım
21 Eyl 2007
Mesajlar
8,084
Tepkime puanı
1,924
Puanları
113
Mürcie olarak suçlanmış mutezile tarafından
Şimdiki hanefiler maturidi olduğu için kabul etmiyorlar

Sonuçta Ebu Hanife fıkıhçı idi
Mutezile çıksa hanefiliği mi terkedeceksin
Yada mutezile-hanefi olan zemahşeri tefsiri okunmaz mı diyeceksin

Din kısır döngü değil hocam bununla emrolunmadık
Ama nedense kader vb konusunda mezhepler habire çekişip tekfir etmişler
Üstüne de haklı çıkmak adına hadis uydurmuşlar

:) Mutezilenin mutezili olmayan herkesle ilgili bir suçlaması olabilir gayet normal. :) Ebu Hanife düşüncenin önünü açmış (ama naslardan da kopmamış, nasları yamultmamış ) bir yüce şahsiyettir. Mürcie ile mutezile arasında ince bir çizgide duruyor. Bunu anlamak için iki ucu da iyi bilmek gerekir. Ne mutezile ne de mürcie Ebu Hanifeye sahiplenmemiştir çünkü ikisi de değildir.

Kişi neyse odur. Kafamıza göre bir yere konumlandıracak değiliz... :)
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,170
Tepkime puanı
3,188
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
kimin mealilini okuyunca hatim sayılacak?

yaşar nuri? okuyan ? islamoğlu? elmalılı?
Güvendiğin bir kaç tanesini oku ve karşılaştır
Kendin arapça öğrensen de yine beyin yapın, bilgi ve kültür geçmişine göre anlayacaksın
Bu yüzden anlamakta zorlandığın yerlerde tefsirlere müracaat edeceksin, hadis ve fıkıha müracaat edeceksin
 
Üst