İslam Devleti, Yermuk kampına girdiğinde açlıktan ölmek üzere olan halka gıda yardımları yapmaya başladı. O ailelerden birinin kızı, İslam Devleti geldiğinde onları nasıl korkuttuklarını ancak karşılaştıkları olayların çok daha başka olduğunu anlatıyor.
Teşekkürler İslam Devleti, ben Şam’ın kızıyım ve korkmayacağım, her ne olursa, erkekler konuşmaktan korksalar da sizlere kampta (Yermük) neler olduğunu anlatacağım.
Vahşi çatışmalar duyduk, rejimin kampa saldırdığını sandık ancak bize İŞİD’in saldırdığını söylediler, “Ey kamp ahalisi sizi katledecekler, onlar İsrail ve rejim ajanları, evlerinizden kaçın, onlarla savaşamayız, çok kalabalıklar” dediler.
Öylesine korkmuştuk ki ve kaçamadık bu nedenle evde saklandık, ağlıyorduk, annem namaz kılıyor ve Allah’a bizi koruması için dua ediyordu.
Çatışmalardan bir süre sonra, pencerenin arkasından bakıyorduk, siyah sancaklı araçlar, siyah giysili, uzun sakallı ve saçlı, pek çok silahları olan adamlar gördük. Korkutucuylu ve şöyle diyorlardı; “Buralarda aileler var mı?” Bizleri katledeceklerini düşündük, komşumuz şeyh (imam ya da yaşlı bir adam manasında) gitti ve onlarla konuştu, ona bir kutu verdiler, o da (şeyh) onların başlarından öptü, onlara yol göstermeye başladı, hangi evlerde aileler olduğunu gösteriyordu, korkuyorduk, onun (komşularının) ajan olduğunu ve onların bizleri katletmeleri için yönlendirdiğini düşünmüştük. Bizim binamıza girdiler, hepimiz namazlık başörtülerimizi taktık ve içeri zorla girerlerse kendimizi koruyabilmek için mutfaktan bıçak aldık. Zor anlardı.
Ancak kapıyı sessizce çaldılar, annem bir tereddütten sonra kapıyı açtı, öylesine korkuyordu ki, bizler de saklanmış dinliyorduk.
Selam verdiler ve içerde konuşabilecekleri bir erkek olup olmadığını sordular, annem olmadığını söyledi, sonra onlar ona (annesine): “Ey anne bizler senin İslam Devleti’nden oğullarınız, size yardım etmeye ve sizleri hainlerden kurtarmaya geldik, işte, bu bir kutu konserve ve yemek ve bu çanta” dediler.
Annem de onlara; “Mobilyalarımın çoğunu sattım, takılarımı, kızlarımın takılarını, kızlarım için biraz yiyecek alabilmek için ÖSO’ya sattım, şimdi su ve baharatlarla besleniyoruz, ölümü bekliyoruz. Sofa ve pijamalarımız orada, eğer istersen.. Çünkü bu yiyecekleri satın almak için sana verebileceğim param ya da takım (süs eşyası) yok” dedi.
Annem konuşmasını bitirdiğinde, ağlama sesleri duyduk, kapının altından bakmaya çalıştık ve o korktuğumuz iri iri adamların ağladığını gördük. Utanmıştık.
Ağlamaları durduğunda, “Ey anne, sizden hiçbir şey istemiyoruz, biz İslam Devleti’yiz. Müslümanlara izzet vermek için geldik, onlara yardım etmeye ve hizmet etmeye geldik, onlardan faydalanmaya ya da öldürmeye gelmedik. Eğer eksikleriniz varsa, ilaç, bebek maması, size getireceğiz” dediler.
Rüya gördüğümüzü sanıyorduk, kendimize inanamamıştık, annem ağlıyor ve onlar için dua ediyordu, bizler de ağlıyorduk, neden bilmiyorum. Ama belki rejimin bizim beldemizde İslam’ı öldürmüş olmasından ve İslam Devleti’nin orayı özgürleştirmesi ve İslam’ı yeniden hayata geçirmesinden ötürü, belki zamanımızda az görülen bu ahlaktan ötürü, belki rejimin ve dünyanın bizim çevremizdeki insanlığı öldürmüş olmasından ve insanın kampta hiçbir değeri olmadığından ötürü ya da belki Allah’ın, bizi an meselesi olan ölümden kurtarmak için İslam Devleti’ni göndermesinden ötürü.
2 yıldır ilk defa birileri kapımızı çalıyor ve bize yemek veriyor, nazik bir şekilde bir ihtiyacımız olup olmadığını soruyor.
İslam Devleti’nin adamları bana, ilk başlarda Humus halkı bizlere gelip, yemek, giysi ve ev sağlamak için yer yer araştırdıkları zamanki devrim adamlarının soyluluğunu hatırlattı.
Ancak şimdi kampa olanlardan sonra ve hırsızlarla rejim ajanlarının isyancılara (muhaliflere) dönüşmesinden sonra diyorum ki Allah İslam Devleti’ne zafer versin ve ona muhalefet edenlerin hepsini rezil etsin ve yenilgiye uğratsın.
Kızgındık çünkü İslam Devleti’nin adamlarının bizden ayrılmalarından 5 dakika sonra rejim helikopteri onlara patlayıcı varil ile saldırdı, bölgeyi mahvetti, bizim binamız da sallandı ve çökmek üzereydi ancak elhamdulillah İslam Devleti’nin adamları saldırı bölgesinden, kendilerine hiç bir şey olmadan ayrıldılar, belki birisi yaralanmıştı. Turlarına devam ettiler.
Bu benim Araplara ve Müslümanlara, özellikle Şeyh Adnan el Ar’ur’a ve Suudi Arabistan kralına mesajımdır. Bizler Sünni Arap kızlarız. 2 yıldır bu kampta bulunuyoruz, bir aydan fazla bir süredir sadece su içerek ve ısınacak bir şeyimiz olmadan yaşıyoruz. Sizin insanlığınız ve mertliğiniz nerede? Ey Şeyh Ar’ur, sen bize ne verdin? Zehran grubu (İslami Cephe) senin adına konuşuyor ve bu yeri mahvettiler.
Allah sizin üstenizden gelsin ey zalimler. Ve eğer bizi kendisine karşı uyardığınız ve korkuttuğunuz İŞİD ise, ben, kız kardeşlerim ve annem hepimiz şimdi İŞİD’iz ve yakında İŞİD ile karşılaşacak olan her dürüst Suriyeli de İŞİD’li olacaktır!