Hayrettin Karaman "Muaviye'yi sevmem de sövmem de"

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Bizim hadis kitabları mevdu hadisleride yazmıştır...Kitablarda bu sözün geçmesi , bu sözün hadis olduğunu değil, uydurma olduğunu gösterir...Meseleye yüzeysel bakıyorsun, kardeşim..
 

musavi

Doçent
Katılım
19 Şub 2011
Mesajlar
515
Tepkime puanı
13
Puanları
0
sahihi müslim ve tirmizi hadis kitabıdır ve bu hadis kitaplarından ben direk okudum. diğerleri tarih kitabıdır...

sahabe yorumunda yanlış var.peygamberi her gören sahabe değildir kuranda sahabeler arasında çok sayıda münafık olduğu söyleniyor.

bir kısmı mekke fethedilince musluman olduk dediler. sonra sıffinde ve kerbelada ne kadar iman ettiğini gösterdiler zaten.

ama gerçekten peygambere sadık olan ashab başımızın tacıdır.
 

musavi

Doçent
Katılım
19 Şub 2011
Mesajlar
515
Tepkime puanı
13
Puanları
0
74674_1781546701234_1316443849_2035676_1590714_n.jpg
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Tarih kitablarındaki rivayetler tenkid süzgecinden geçerek (hadisde olduğu gibi) gelmemiştir...Hadis konusunda sık dokuyup, ince eleyen ulema, tarihi meselerde, bu anlayışı gevşetmişlerdir...Hazreti Muaviye ve yezid meselesindeki tarihi hadiselerde bir çok uydurmalar olmuştur...Allame şeyh Muhammed salih ekinci hocanın arabca yazdığı ve türkçeye çevrilen :''sahabe dönemi '' kitabını okursanız, mesele anlaşılır...
 

musavi

Doçent
Katılım
19 Şub 2011
Mesajlar
515
Tepkime puanı
13
Puanları
0
sahihi müslim ve tirmizide geçtiğini yazdım ve tirmiziden resmi de koydum.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Hep merak ederim, Jafarian'a da sorayım burda iken. Şia mezhebi, "imam"ları için masum der. Acaba "imam"lar da kendilerinin masum olduğuna inanırlar mı ciddi olarak? İnanıyorlar ise bu nasıl bir ruh halidir?
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
şii.Hazreti Ebubekir'İ,Hazreti Ömer'i Hazreti Osman'ı Hazreti Ayşe'yi seviyormusun.Bunları kötülemiyormusun.da Hazreti Muaviye üzerinden düşmanlık yapıyorsun.
 

musavi

Doçent
Katılım
19 Şub 2011
Mesajlar
515
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Hep merak ederim, Jafarian'a da sorayım burda iken. Şia mezhebi, "imam"ları için masum der. Acaba "imam"lar da kendilerinin masum olduğuna inanırlar mı ciddi olarak? İnanıyorlar ise bu nasıl bir ruh halidir?

mütevatur hadiste size kuran ve ehlibeytimi bırakıyorum der ve ekler bu ikisi birbirinden ayrılmaz.kuran masum olduğuna göre ondan ayrılmayanda masum olmalıdır.

ali hak iledir hak ali ile (tirmizi) der resulullah s.a.a. demek Ali a.s hep hak ile olacak buda masumiyet demektir...

(bu arada ehli sünnet kökenliyim sonradan şia oldum)
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Ne mutlu sana! :)

İmamlardan kastımız ehli beyt ve 12 imam değildir. İran da yaşayan ve yaşamış imamlardan, ayetullah ünvan sahibi mollalardan bahsediyoruz.
 
K

Kaçak

Guest
Dip not ;
Konuyu nasıl tartışırsınız bilmem ama ...
Hakaret eden uyarı alır ...
Ve küfürle itham eden ....
Düzeyli ve ölçülü olun lütfen ...
 

musavi

Doçent
Katılım
19 Şub 2011
Mesajlar
515
Tepkime puanı
13
Puanları
0
sağlıkçının hakaretlerini gordunuz.hiçbir ters birşey yazmadan
 
Katılım
19 Ocak 2011
Mesajlar
440
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Yaş
35
Sevmek varken, sevmiyorsan dahi susmak varken ne gereği var bu kadar husumete kardeşler, ben Muaviye'yide seviyorum, şiayıda bunları sevmekle neyim eksiliyor?
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
mütevatur hadiste size kuran ve ehlibeytimi bırakıyorum der ve ekler bu ikisi birbirinden ayrılmaz.kuran masum olduğuna göre ondan ayrılmayanda masum olmalıdır.

ali hak iledir hak ali ile (tirmizi) der resulullah s.a.a. demek Ali a.s hep hak ile olacak buda masumiyet demektir...

(bu arada ehli sünnet kökenliyim sonradan şia oldum)

Arkadaşın :''kuran masum olduğuna göre ondan ayrılmayanda masum olmalıdır.'' sözü, hıristiyan katolik papaz ''Marowitch'' in hazreti İsa aleyhissela m hakkında söylediği, mealen , ''Allahın ilmi ,yaratması ,kelamı sonsuz olduğuna göre ve hazreti İsada onun kelimesi, ruhu olduğuna göre, O da sonsuzdur'' sözüne ne kadar benziyor..tam bir muğalata.....Kur'andan ayrılmayana masum değil, sıratı mustakimdedir denir...Bu şia daki masumiyet inancı, tehlikeli bir akaiddir...
 
Katılım
19 Ocak 2011
Mesajlar
440
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Yaş
35
İttihad-ı İslam olmak demek buymuş.Ashab-ı Kiram düşmanlarını sevmek öylemi.?

Ben bir toplumu hatalarından dolayı suçlamak ve sürekli tenkit etmek yerine, o toplumda bir tane dahi hakkıyla müslüman varsa, o toplumun içinde, onları severim, kalplerdekini bilecek olan da Allah'tır...
İttihad-ı İslam olmak demek, La ilahe illallah, Muhammeden resulullah diyeni kucaklamaktır, Allah için sevmektir, sonra zaten yanlış düşünenler yanlışlarından döneceklerdir, bunu da biz ilimle, fikirle onları yanlış düşüncelerinden sıyırarak yapmalıyız tenkit ederek değil, sevgiyle yaklaşarak...
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Ben bir toplumu hatalarından dolayı suçlamak ve sürekli tenkit etmek yerine, o toplumda bir tane dahi hakkıyla müslüman varsa, o toplumun içinde, onları severim, kalplerdekini bilecek olan da Allah'tır...
İttihad-ı İslam olmak demek, La ilahe illallah, Muhammeden resulullah diyeni kucaklamaktır, Allah için sevmektir, sonra zaten yanlış düşünenler yanlışlarından döneceklerdir, bunu da biz ilimle, fikirle onları yanlış düşüncelerinden sıyırarak yapmalıyız tenkit ederek değil, sevgiyle yaklaşarak...
Yazın cevab verileçek gibi durmuyor.Senin usulün senin olsun.İster sev,ister tut.
 

efruz

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ağu 2009
Mesajlar
5,170
Tepkime puanı
735
Puanları
0
Konum
İstanbuL
Hayreddin Karaman hocanın bir cümlesi ve daha sonra o cümleyi açıklama/gerekçelendirme sadedinde kaleme aldığı yazı dolayısıyla gündeme gelen Hz. Mu'âviye hakkında, tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de Şia'nın iddia ve ithamlarına cevap vermek ve Ehl-i Sünnet'in konuya bakışını yansıtmak maksadıyla hayli çalışma yapılmıştır.
Şia'nın tavrını anlamak mümkündür de, her fırsatta Ehl-i Sünnet oluğunu söylemekten geri durmayan insanların tavrını anlamak gerçekten mümkün değildir.
Ne diyor hoca?
"Peygamberimiz (s.a.) "Sövmeyin" diyor, ben de sövmüyorum, Peygamberimiz "onları seven benim sebebimle (beni sevdikleri için severler, onlardan nefret edenler de benden nefret ettikleri için böyle yaparlar" buyuruyor. Ben bu hadise de dayanarak "Peygambermiz'in göz bebeklerini inciten adamı ve adamları sevmiyorum; çünkü hadis Peygamberimize olan sevgiyi öne alıyor ve ashabın da bu sebeple sevilmesini istiyor. Bir kişi Peygamberimizin üzerlerine titrediği aile fertlerini üzer, onlara hakaret eder, tehdit eder, sonunda meşru halifeye isyan eder ve kılıç çekerse "yine de onu sevin" demiyor, hadis bu manaya gelmiyor…"
İki noktayı birbirinden ayırmak gerekiyor: Hocanın bu ifadesi ve ileride gelecek olan sözleri Hz. Ali (r.a) muhabbetinden mi kaynaklanıyor, Hz. Mu'âviye (r.a) antipatisinden mi?
Eğer Hz. Ali (r.a) muhabbetinden kaynaklanıyorsa, onu bir şekilde inciten herkese karşı aynı tavrın gösterilmesi gerekir. Mesela bilindiği gibi Efendimiz (s.a.v)'in vefatı üzerine Hz. Ebû Bekr (r.a) ile Hz. Fâtıma (r.anha) arasında Fedek arazisi konusunda çıkan anlaşmazlık, Hz. Fâtıma (r.anha) validemizin gücenmesi ile neticelenmiştir. Şimdi Hz. Ebû Bekr (r.a)'a bu olay sebebiyle tavır almamız mı gerekiyor?
Ya Hz. Hasan (r.a)'ın hilafeti Hz. Mu'âviye (r.a)'a devretmesini nasıl yorumlamalı?
Onlar, "Hz. Peygamber'in göz bebekleri", Hz. Mu'âviye (r.a)'e bey'at etmekle Hz. Peygamber (s.a.v)'in onaylamayacağı bir iş mi yapmış oldular?
Hoca devam ediyor:
"Peygamberimiz (s.a.) Ammâr'a "Seni meşru başkana isyan edenler (bağîler) öldürecek" demiş ve onu Muaviye'nin askerleri öldürmüşlerdir. Meşru halife olan Hz. Ali'ye isyan etmek ve silah çekmek günahtır, caiz değildir; Muaviye ve yandaşları bunu da yapmışlardır. Hz. Peygamber'i sevenler bunları yapmazlar, bunları yapanlar da sevilmezler, ama Ehl-i sünnetin bir kuralı olarak onlara hakaret edilmez ve sövülmez."
Hz. Ali (r.a), Şam ordusunun hareketi konusunda "Kardeşlerimiz bize isyan etti" demiş ve Şam askerlerine hakaret etmek isteyenleri uyararak, Sıffin savaşında onların ölülerinin de, kendi saflarında bulunanlardan ölenlerin de cennette olduğunu söylemiştir.
Şimdi bize ne oluyor ki anlaşmazlığın taraflarından birini oluşturan Hak halifenin böyle bir tavır sergilediği insanlar hakkında böyle bir tavır takınıyoruz?
Bildiğim kadarıyla bu topraklarda Ehl-i Sünnet bilinen çevreler içinde Hz. Mu'âviye hakkında açıkça menfi bir tavır tanınan ve cür'etli sözler söyleyen ilk kişilerden birisi Muhammed İhsan Oğuz'dur. Onun Saadet Anahtarı isimli eserinde Hz. Mu'âviye (r.a) konusunda söyledikleri ile hocanın tavrı arasındaki ilgi çekici benzerliği fark etmemek mümkün değil.



Karaman hoca Hz. Mu'âviye (r.a) hakkındaki tavrını et-Teftâzânî'nin ifadeleriyle refere ediyor ve şöyle diyor:
"Eserleri yıllarca Osmanlı medreselerinde okutulmuş bulunan büyük Sünnî alim Teftâzânî'nin (v. 792/1390) bu konuda söylediklerini önemli bir örnek olarak sunuyorum:
"Sahabe arasında geçen kavgalar ve tartışmalar açıkça gösteriyor ki, onların bir kısmı haktan sapmış, zulüm ve günah sınırına ulaşmıştır. Bunun da sebebi kin, inat, haset, direnme, servet ve iktidar talebi, dünyanın çekiciliğine (lezzet ve şehvete) meyildir. Bu böyledir; çünkü her sahâbî masum (günahsız ve günah işleyemez) değildir ve Peygamber'i (s.a.) gören, ona ulaşan herkes hayırlı (iyi) değildir... Ehl-i sünnet ulemasının bu olayları farklı yorumlayıp mazeretlere bağlamalarının sebebi büyük sahabeye dil uzatılmasını engellemek içindir. Onlardan sonra Peygamber'in Ehl-i beytine yapılan zulüm ve kötülüklere gelince bunu kimse inkar edemez, buna dağlar taşlar ve hayvanlar bile şahitlik eder, göklerde ve yerde olanlar göz yaşı dökerler; dağlar paralanır, taşlar parçalanır. Bu sebeple o kötülükleri yapanlara, buna razı olanlara veya katkıda bulunanlara Allah lanet etsin! Ehl-i Sünnet alimlerinin bir kısmının, onun daha fazlasını da hak ettiğini bildikleri halde Yezîd'e lanet etmeyi caiz görmemiş olmalarının sebebi, cahil ve aşırı gidenlerin işi ileriye götürüp büyük sahabeye kadar dil uzatmalarını engellemek içindir."
et-Teftâzânî'nin bu sözlerini Hz. Mu'âviye (r.a) antipatisine dayanak yapabilmek için onun Sahabe ve özellikle de Hz. Mu'âviye hakkında söylediklerinin tamamına bakmak gerekir. Yukarıdaki satırların özel olarak Hz. Mu'âviye hakkında herhangi bir hüküm içermediği açıktır. Dolayısıyla sadece bu genel ifadelerden hareketle sonuca gitmek doğru değildir.
Şurası kesin ki, bu konuda et-Teftâzânî'nin Ehl-i Sünnet ulemanın genelinden farklı bir tavrı yoktur. Sahabe'ye arşı takınılması gereken tavır hakkında şöyle der: "Sahabe'ye ta'zim göstermek ve onlara ta'n etmekten kaçınmak gerekir. Zahiriyle onlara ta'n etmeyi gerektiren hususları da güzelce tevil etmek ve uygun anlamlara yormak icabeder…"[1]
Onun, konuya doğrudan delalet eden ifadelerinden en önemlisi şudur:
"Hz. Ali'ye muhalif olanlar, hak imama bir şüpheye –Hz. Osman'ın katillerine kısas uygulanmamasına– dayanarak başkaldırdıkları için bağidirler; (…) fasık, kâfir veya zalim değildirler. Çünkü bir tevilden hareket etmişlerdir. Eğer onların bu tevilleri batıl ise, onlar hakkında olsa olsa, ictihadda hata ettikleri söylenebilir. Bu ise –tekfir şöyle dursun– onların fasık olduklarını söylemeyi dahi gerektirmez. Bu sebeple Hz. Ali, Şam ordusuna lanet okuyan arkadaşlarını bundan men etmiş ve "Kardeşlerimiz bize karşı ayaklandı (bu onların lanetlenmesini gerektirmez)" demiştir."[2]
Yine et-Teftâzânî, Şia'nın Hz. Ali (r.a) muhalifleri hakkındaki tutumunu eleştirirken şunları söyler:
"Şia'nın, Hz. Ali'yle savaşanların kâfir ve ona muhalif olanların fasık olduğu görüşüne gelince (…) bu onların cür'et ve cehaletlerinin eseridir. Zira onlar tevil ve ictihad sonucu ortaya konulan muhalefet ile böyle olmayan muhalefet arasında herhangi bir fark gözetmiyorlar…"[3]
Onun, Şerhu'l-Akâid'deki tavrı da farklı değildir:
"Sahabe arasında cereyan eden anlaşmazlıklar ve savaşların hamledileceği manalar ve teviller vardır. (…) Hasılı müctehid seleften ve salih ulemadan Mu'âviye ve yardımcılarına lanet ettikleri nakledilmemiştir. Çünkü onların yaptıkları son tahlilde hak imama itaatten çıkıp isyan etmekten ibarettir. Bu ise laneti gerektirmez…"[4]
Daha fazla örnek zikredilebilirse de, zikrettiklerimin, "Mu'âviye'yi sevmiyorum" tavrının et-Teftâzânî ile refere edilebilecek bir tavır olmadığını açıkça göstermektedir.
[1] et-Teftâzânî, Şerhu'l-Mekâsıd, V, 303.
[2] A.g.e., V, 308.
[3]A.g.e., a.y..
[4] et-Teftâzânî, Şerhu'l-Akâid, 102-3.

Ebubekir Sifil

Akit Gazetesi Yazarı
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst