ismail
Yeni
- Katılım
- 3 Mar 2007
- Mesajlar
- 20,475
- Tepkime puanı
- 2,063
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
İmaj yönetimi olarak vekil kaçırma
Ramazan'a veda ettiğimiz şu günlerde güncel siyaset üzerine bir yazı yazmak zorunda kalmak istemezdim. Kaldım. Çünkü konu mühim. Çarşamba günü okuduğunuz yazıyı yazdığımda henüz CHP Dersim Milletvekili Hüseyin Aygün serbest bırakılmamıştı. Henüz dağdakileri fazlasıyla "anlayan" açıklamasını yapmamıştı.
Bu bir milat diye yazmıştım. Aygün'ün kaçırılması kafaları karıştırmıştı. Serbest bırakılır bırakılmaz "dağdakilerden yana" yaptığı açıklamalar kafa karışıklığına cömert bir katkı sundu.
Aygün'ün Kürt ve Alevi kimliğinden dolayı kaçırılmasını anlamsız bulanlar olsa olsa Zazalığını öne çıkarttığı için kaçırılmıştır yolunda izah çalışmalarına girdi.
Lakin sonuç ortada. Kaçırılmadan önce medya mensuplarını, aydınlarını PKK'nın eylemlerine karşı dirayetle karşı durmaya çağıran Aygün "misafir" edilip eve dönüşünün ardından daha önce söylediklerini geçersiz bırakan bir açıklama yaptı. (Yapmış mıdır, yapmak zorunda mı kalmıştır bunu kısa zamanda öğrenmemiz pek mümkün görünmüyor.) Kaçırılan CHP vekili Hüseyin Aygün iken serbest bırakılan adeta başka birisi, yoldaşlarının sitemine maruz kalan BDP'li bir vekil olmuştur.
Niye kaçırıldı, neden kaçırıldı sorularının cevabı buradadır işte. Terör örgütü Hüseyin Aygün üzerinden imaj denetimi yapmıştır. Kaçırılmadan önce PKK'nın baskılarına dikkat çeken Aygün kaçırılıp 48 saat sonra serbest bırakıldıktan sonra "buradan" değil "oradan" bir lisan ile konuşmuştur: 'Kürt sorununun parlamentoda bulunan 4 partinin bir araya gelmesiyle çözülmesi gerektiğini söylediler. Bana yönelik herhangi bir tehdit yok. Son derece anlayışlı bir yaklaşım vardı. Akan kanın durması için CHP'den ve benden daha çok çaba beklediklerini ifade ettiler.(...) Sabah uyandığımızda bulunduğumuz bölgeyi Bahoz Erdal aradı. 'Kılına bile zarar gelmesin' diye talimat verdi. Sonra eylemin amacına ulaştığını söyleyip serbest bıraktılar. Giderken de sarıldılar, öptüler. Bu gençlerin tamamı evlerine dönmek istediklerini söylediler. 'Burada bulunan kardeşlerini unutma abi' dediler. Yürüyerek geldim. Ben Dersim'in dağlarını karış karış biliyorum."
PKK'nın imaj yönetimi ile ilgili olarak aldığı mesafeyi maalesef AK Parti kabul etmek istemiyor. Oysa bu gerçekle acilen yüzleşmemiz gerekiyor. Çarşamba günü Zaman gazetesinde Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Murat Tuncer 'in yaptığı açıklamalar son derece önemli. Bu açıklama 24 saat içinde unutulacak açıklama değil. Terör örgütü yoksul çocuklara çengel atmakla yetinmiyor artık. Üniversitenin kampüsüne giriyor gençleri karşı cins üzerinden "ikna" ediyor.
PKK terörüne karşı bölgenin yoksul ve eğitimsiz çocuklarını koruyamıyorduk. Vakti zamanında hepimiz seferber olsa idik bir arpa boyu yol alırdık. Lakin geldiğimiz noktada başkentin göbeğinde "sevgili edinmek"üzerinden ikna edilen gençlerle karşı karşıyayız.
AK Parti hükümeti gençlere yönelik projeler konusunda iktidara geldiğinden bu yana dişe dokunur bir şey yapmamış olduğunu ne zaman kabul edecek?
Ramazan'a veda ettiğimiz şu günlerde güncel siyaset üzerine bir yazı yazmak zorunda kalmak istemezdim. Kaldım. Çünkü konu mühim. Çarşamba günü okuduğunuz yazıyı yazdığımda henüz CHP Dersim Milletvekili Hüseyin Aygün serbest bırakılmamıştı. Henüz dağdakileri fazlasıyla "anlayan" açıklamasını yapmamıştı.
Bu bir milat diye yazmıştım. Aygün'ün kaçırılması kafaları karıştırmıştı. Serbest bırakılır bırakılmaz "dağdakilerden yana" yaptığı açıklamalar kafa karışıklığına cömert bir katkı sundu.
Aygün'ün Kürt ve Alevi kimliğinden dolayı kaçırılmasını anlamsız bulanlar olsa olsa Zazalığını öne çıkarttığı için kaçırılmıştır yolunda izah çalışmalarına girdi.
Lakin sonuç ortada. Kaçırılmadan önce medya mensuplarını, aydınlarını PKK'nın eylemlerine karşı dirayetle karşı durmaya çağıran Aygün "misafir" edilip eve dönüşünün ardından daha önce söylediklerini geçersiz bırakan bir açıklama yaptı. (Yapmış mıdır, yapmak zorunda mı kalmıştır bunu kısa zamanda öğrenmemiz pek mümkün görünmüyor.) Kaçırılan CHP vekili Hüseyin Aygün iken serbest bırakılan adeta başka birisi, yoldaşlarının sitemine maruz kalan BDP'li bir vekil olmuştur.
Niye kaçırıldı, neden kaçırıldı sorularının cevabı buradadır işte. Terör örgütü Hüseyin Aygün üzerinden imaj denetimi yapmıştır. Kaçırılmadan önce PKK'nın baskılarına dikkat çeken Aygün kaçırılıp 48 saat sonra serbest bırakıldıktan sonra "buradan" değil "oradan" bir lisan ile konuşmuştur: 'Kürt sorununun parlamentoda bulunan 4 partinin bir araya gelmesiyle çözülmesi gerektiğini söylediler. Bana yönelik herhangi bir tehdit yok. Son derece anlayışlı bir yaklaşım vardı. Akan kanın durması için CHP'den ve benden daha çok çaba beklediklerini ifade ettiler.(...) Sabah uyandığımızda bulunduğumuz bölgeyi Bahoz Erdal aradı. 'Kılına bile zarar gelmesin' diye talimat verdi. Sonra eylemin amacına ulaştığını söyleyip serbest bıraktılar. Giderken de sarıldılar, öptüler. Bu gençlerin tamamı evlerine dönmek istediklerini söylediler. 'Burada bulunan kardeşlerini unutma abi' dediler. Yürüyerek geldim. Ben Dersim'in dağlarını karış karış biliyorum."
PKK'nın imaj yönetimi ile ilgili olarak aldığı mesafeyi maalesef AK Parti kabul etmek istemiyor. Oysa bu gerçekle acilen yüzleşmemiz gerekiyor. Çarşamba günü Zaman gazetesinde Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Murat Tuncer 'in yaptığı açıklamalar son derece önemli. Bu açıklama 24 saat içinde unutulacak açıklama değil. Terör örgütü yoksul çocuklara çengel atmakla yetinmiyor artık. Üniversitenin kampüsüne giriyor gençleri karşı cins üzerinden "ikna" ediyor.
PKK terörüne karşı bölgenin yoksul ve eğitimsiz çocuklarını koruyamıyorduk. Vakti zamanında hepimiz seferber olsa idik bir arpa boyu yol alırdık. Lakin geldiğimiz noktada başkentin göbeğinde "sevgili edinmek"üzerinden ikna edilen gençlerle karşı karşıyayız.
AK Parti hükümeti gençlere yönelik projeler konusunda iktidara geldiğinden bu yana dişe dokunur bir şey yapmamış olduğunu ne zaman kabul edecek?