Önce belli kitapları okumak gerek. Lakin insan okumaya başladığı zaman öncre romantizmin girdabına kapılıyor. Kitabını okuduğu insanı başlıyor her yerde savunmaya. Gelen eleştirileri hakaret sayıyorsun çünki romantizmin ektisi kendisini böyle gösteriyor. Zamanla oradan anlıyorsunuz bunun böyle olduğunu. Sonra aynı kitapları tekrar okuyunca bamaşka düşünmeye başlıyorsunuz. Okudukça bilgi çoğalıyor. Çoğalan bilgiyle çevreyi gözlemlemeye başlıyorsun. Sonra bu gözlemleme sonucu hikmetler bulunuyor. Çıkarımlar yapılıyor. Empati çok önemli. Zira dünya sizin çevrenizden ibaret değil. Her şey herkesle ve herkes için var.
Çok okuyan insanları iki kategoriye ayırıyorum. Kendisi için okuyan ve genel çerçeveyi anlamak için okuyan.
Kendisi için okuyan adam edindiği bilgi ile sadece kendi dünyasında kalıyor. Her şeyi hapsettiğinin farkında değil. Dolayısıyla hiç bir hikmet alamaz. Ezbere okur gider. En fazla ulaşacağı nokta tarfgirliği artar. Allah, kitap yüklü merkep derken bunları kastediyor olsa gerek. Anlamak için hakikat peşinde at koşturan ise her daim farklı pencerelerden bakmasını öğreniyor. Bir bütün içinde bütünü okur. Kainat onunla birlikte onu, o da kainatı okur.
Hani önce belli kitapları okuturlar ya; aslında doğrusu nefsini terbiye ettikten sonra okumaya başlamaktır. Önce dünyevi yüklerden ve hırslardan kurtulmak gerek. Şayet bu olmadan edinilen bilgi tamamen nefse hizmet eder. Genel insanlığa sunacağı hiç bir şey olamaz. Bunun böyle olduğunu şuradan anlayın ki; bütün düyada artık eskisi gibi bilim adamları ve büyükler yetişmiyor. Eğitimde ne değişti de bu böyle oldu? Çünki eğitim sistemi tamamen bencil insanlar yetiştiriyor. Bencil insanlar edindiği bilgiyi kendisi için kullanır. Kariyer peşinde ömür tüketir. Makam sevdası vardır. Bunu bilinçli yapmaz, bu kendiliğinden olur çünki nefsinin tabiyatı bozuk. Önce nefis adam olacak. Bu çok önemli. Bu nefis terbiyesi eski batı eğitim sisteminde vardı. Centilmenlik, lordluk gibi müesseseler ahlak timsali olmaya ehemmiyet gösterirler. Şimdi oralarda da kalmadı. İnsanlarımız bu gibi faktörleri görmüyorlar. Tasavvufa saldırması kolay. Oysa onun toplum içinde ki misyonu tam anlaşılamamıştır. Avrupasıyla Asyasıyla kapitalist dünyanın muhtaç olduğu reçete tasavvuftadır. Amerikalıların bobstilliği ile en fazla geleceğiniz nokta nihayetiyle iyi bir tüketici olmaktır.
Bir hal çaresini bulup bizde ki tasavvuf geleneğini bir şekil edip eğitim sistemimize entegre etmemiz gerek. Bunun adına tasavvuf diye diye insanların gözüne sokmadan yapılabilir bu. Biz hep şu hatayı yapıyoruz. Bir şeyi yerden kaldıralım derken o şeyin reklamını yapmaya başlıyor ve bununla o şeye hizmet ettiğimizi sanıyoruz. Bu hataya düşmenin ana sebebi NİCELİK-NİTELİK ilişkisi içinde düşünemiyor omamızdır. Çocuklar önce bu ilişki içinde dünyaya bakmasını öğrenmelidir. Yerden kaldıracağınız şeyin niteliğini kaldırmanız gerek. Nicelik hep değişmek zorunda zaten. UNESCO Mevlana yılı ilan ediyor. Biz bütün dünyaya Mevlana'nın niceliğini reklam ediyoruz. Nicelik-nitelik ilişkisini anlamak çok önemlidir. İşte aynı bu şekilde tasavvufun niteliği eğitime entegre edilmelidr. Amaç nefis terbiyesi olmalı. Bu iş akla ''tek tip adam mı yetiştireceksin'' sualini getirebilir. Hayır ben onu demiyorum. Diyorum ki bencillikten sıyrılmış bir nefis, aç kurt gibi maddenin hakikatine susamış akıl, hak ve adalet davası güden bir aşk verdiğiniz zaman bütün insanlığa söylenecek sözü olan nesiller kendiliğinden yetişecektir zaten. Bu vereceğiniz öz ve temel öyle bir nitelikte olması lazımdır ki üzerine ne bina ederseniz edin taşıması lazım. Belli bir kalıp oluşturmak yok. Su gibi her girdiği kalıbın şeklini alan bir temel olmalı bu. Biz bugüne hadar hep kap ürettik. Bu kabın içine koyacağız her şey kabın şeklini aldı. Hayır, dava su üretmektir. Hangi kaba akarsa o kabın içinde berraklığını koruyan sular yetişmelidir. Çünki insan kapdan ziyade su misaline daha yakındır. Yaptığınız iş, vazife, görev kaptır. İnsan bu kabın içinde berraklığını koruyabiliyorsa insandır. Bu iş yapılırken ideolojik usüllerden kaçınmak lazım. İdeoloji, bütün medeniyetleri yıkan mikrobun genel adıdır. Elbette fikir olacak, fikirsiz insan tüketicidir. Fakat bu fikir her şeye açık olacak. Kendisini dışarıya karşı savunmak için izole ettiği anda çürüme başlar. Unutmamalı; savunmaya geçmek, mağlubiyete giden yola atılan ilk adımıdır. İdeo başka ideoloji başka.
__________
Sohbetler tarikat düzeyinde oluyor. Hakikat düzeyinde sohbetler için Şems lazım. Ulu orta olmaz o.
Şemsden sonra Ay doğar, Aydan sonra Yıldızlar gelir. Sonra ağaç olur meyva verirsin. O ağaçta yaprak döker gider fani dünyadan. Kalan Hüvel Baki'dir..