*.diyaloğun ilkelerini İslam alimleri tespit ediyor.*

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
resmen paranoyak olmussunuz yaw...


1-) Bu Dialog çalışmaları ile, ne Hristiyanlık nede Musevilik HAK DİN olarak kabullenilmiyor. Diyalog, Kur'an-ı Kerim'in Ali İmran 104, 110 - Bakara 143 - Saff 10,11 – vb. ayetlerinde bahse konu olan İRŞAD ve TEBLİĞ aracı olarak kullanılmaktadır.

2-) Hristiyanlıktaki teslis inancı tasdik edilmiyor. Tam tersine, şu an az da olsa yaygınlaşmasını istediğimiz Hz.İsanın Allah’ın oğlu değil, Allah’ın ululazm bir peygamberi olduğu fikri benimsetilmeye çalışılıyor. Bu vesile ile Efendimiz (SAV) in peygamberliğe kabulu daha kolay olacaktır.

3-) Üstadın bahsettiği Hristiyanlar ile ittifakın MAKUL ve uygun Zemini inşallah hazırlanmaktadır.

4-) Medeniyetler arası çatışma tezinin aksine, Müslümanların ve Peygamber Efendimizin (SAV) terörist değil, şefkat ve merhamet Peygamberi(SAV) olarak tanıtılmaya çalışılmakta ve başarılı adımlar atılmıştır.

5-) De ki: 'Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek bir kelimeye gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim. (Ali İmran Suresi, 64) ayetinin daveti yapılıyor!


----------------------------------------------------------------------


Dialoğu Kuran’a yakıştırmayanlara soruyoruz:

Bu konuda bazı Hasedleri imanlarının önünde olan kardeşlerimiz aceleci tenkit etmekteler ve en hafif tabir ile içtihat hatası yapmaktalar.

1-) Kur'an-ı Kerim, hristiyan papazlara, kardinallere veya hahamlara İslamı tebliğ etmeyin mi diyor?

2-) Peygamber Efendimiz(SAV) , bir Yahudi alimi olan Abdullah ibn-i Selem ile diyalog kurup, onunla tanışmasa ve görüşmese idi, acaba Sahabe olma şerefine erişebilirmiydi?

3-) Habeşistan'a hicrete gönderdiği sahabesini, oranın Meliki ve dini lideri olan Hristiyan Necaşi ile diyalog kurup ondan kendi ashabının sığınmasına ve bu vesile ile İslamı TEBLİĞ etmeseydi, Necaşi mümin olarak vefat edebilirmiydi? Ve Efendimiz (SAV) onun gıyabında cenaze namazını kılar mıydı?

4-) 2004 yılı Mevlüt Kandili kutlamaları AB nin Merkezi olan Brükselin en büyük Kilisesinde İsevi ruhanilerce (papaz ve kardinaller dahilinde) Peygamber Efendimizin (SAV) doğum günü kutlanmış ve bunu "Dinleraarası Diyalog" çatısı altında yapıldı. Bu tarihte bir ilk idi, peygamberliğini kabul etmedikleri Peygamberimiz (SAV) ruhaniyeti karşısında onun doğum gününü kutlanması. Bugün hürmet eden, yarın sizce iman etmez mi? Bundan daha iyi tebliğmi olur?

5-) Diyalog süreci ile Türkiye’deki Papaz ve hahamlara İslam dininin bir vecibesi olan orucu tanıtma gayesi ile iftar yemekleri verildi, hatta bazı papazların saygı gereği olsa gerek Ramazan ayında oruç tuttuklarını beyan etmeleri, hergün cevşen ve yasin okudukları beyan etmiş olmaları (Kardinal Men.Marovitch - Vatikanın Türkiye temsilcisi) , İslam camiası adına sevindirici değil midir?
(Bakınız:http://www.nurpenceresi.com/moduller.php? modul=dosyaizlet&op=1&id=239)

6-) Öne sürülen Maide suresi 51. ayet: “ yahudi ve hristiyanları dost edinmeyiniz...........“ mealindeki ayet-i kerimenin diyaloğu redettiği anlamı ile ne alakası var? Bakın bu ayetin Tefsiri için Elmalı Hamdi Yazır nediyor: 'Bu ayet, Yahudi ve Hristiyanlarla dost olmayınız” demiyor, “Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyiniz diyor. Şu halde Yahudi ve Hristiyanlara iyilik etmekten, dost olmaktan, onlara amir olmaktan men edilmiş değiliz, onları dost edinmekten ve yardakçılık yapmaktan men edilmekteyiz'

Ayrıca,Kuran müşriklerden kız almayı yasaklarken, Ehl-i Kitab'tan (Hristiyan ve Yahudiden) kız alınmasına ruhsat vermiştir. Yani müslüman bir erkek, ehl-i kitab bir kızla evlenebilmekte ve buna cevaz vardır. Sizin iddianızı baz alacak olursak, “İslamiyet Yahudi ve Hritiyanlarla dost olmayın ama kızlarını alabilirsiniz “ tarzında bir anlam çıkar ki bu da haşa Kur'an'ın değil, sizlerin çelişkisidir.

Nerede bu ayetin kast ettiği hakikat nerede dyialog yapmayınız yaklaşımı?

7-) Siyer kitablarında Efendimiz (SAV) in Ebu Cehil (Ümmetimin deccalı dediği) kişiyi, tebliğ maksatlı 100 defayı aşkın ziyaret ettiği naklediliyor. Yani sizin mantığınıza göre Efendimiz (SAV) Ebu Cehil’i dost mu edinmiş oldu ki 100 defa ayağına gidip ziyaret etmiştir?

:cool: Efendimiz (SAV) vefat ettiğinde, bir yahudiden aldığı borçuna karşılık (ki bu borç yine İslam adına kullanılmış bir borçtur) rehin olarak Kalkanını vermiş, ve vefat ettiğinde Sahabe Efendilerimiz bu borcu ödeyip kalkanı geri almışlardır. Yani Efendimiz (SAV) bir yahudiden aldığı borca karşılık yahudileri dost mu edinmiştir?

9-) Fatih Sultan Mehmet İstanbul fethinden sonra açılmalarına yardım ettiği kiliselerden dolayı onu Hristiyan dostu mu ilan edeceksiniz?

10-) Dialog çalışmalaı süreci içersinde, Biz İslami taraftan hiç: Hristiyanlık Hak Dindir, yahudilik Hak dindir diye bir ifade duydunuzmu? Biz diyoruzki, herkesi konumunda kabul edelim! Dileyen dilediği inanca sahib olsun. Ayrıca, şu an dünyada bir terörsit bir dinmiş gibi algılanan İslamın doğru yüzünü hrsitiyan ve yahudi ruhanilerine gösterelim! Bunda sizi rahatsız eden ne tür bir sakınca var?

11-) Fethullah Gülen Hocafendinin 'Lailahe İllalahé diyen kurtulur diye bir sözü yoktur. Bakın nediyor: 'Lailahe İllallah diyenlere RAHMET ile bakılmalıdır. Çünkü Allahın tek olduğunu kabul edenler, Hz.İsanın peygamber olduğunu kabul etmiş olmaktadırlar. Dolaysıyla, Peygamber Efendimiz(SAV) i kabullenmeleri daha kolay olacaktır.' Bu Tebliğ metodunda yanlış olan nedir?

12-) Adı Çay partisi olur, Altın günü olur veya Dialog olur, eğer niyet Allah ve Resulunu tebliğ ise, neden Kuran ve Sünnet ile çelişsinki?

13-) Şamın Valisi Ebu Ubeyde bin Cerrah, Şamı terk etmek zorunda kalıdığı Bizans istilasına karşın, kendi raiyetindeki papazları çağırmış, onlardan geçici bir süre Şamı terk etmek zorunda kalacakları için, onlardan aldığı vergiyi iade etmiş, ve papazlar üzülerek kiliselerine dönmüş tekrar Müslümanların raiyetine girmek için kendi halkları ile beraber dua etmişlerdir. Yani,gerek Efendimiz (SAV) gereksede Sahabe Efendilerimiz (R.A) her dönemde özellikle Ehl-i Kitab ‘a İrşad ve Tebliğ yapmış ve örnek olmuşlardır.


----------------------------------------------------------------------


İtirazlara Cevaplar:


1-) İddia: “Dinler arası diyalog yerine, 'dinlere tebliğ', 'dinlere davet' sözleri kullanılsa ve bu sözlerin de içerikleri doldurulsa, amaç hâsıl olur. Fakat ne yazık, görünen o ki, dinler arası diyalog faaliyetlerinde Hıristiyan ve Yahudî din âlimlerinin ve dinlerinin reklam ve tanıtımları yapılarak, Islâm topraklarında onlara meşrutiyet sağlanmakta ve misyonerlik faliyetleri artmaktadır.”

Hocaefendinin papaya yazdığı mektubtada açıkça belirttiği üzere, islamiyetin yanlış anlaşılan bir din olmaktan çıkartılması gayesi ile bu Dialog çalışmalarına katılmayı öngörmektedir. Dolaysıyla bunun adı Tebliğ dir. Neyin tebliği? Yanlış tanıtılan, terörist tanıtılan, fakir olmaya mahkum tanıtılan Müslümanlık, doğru tanıtılacaktır.

Kullanılan sözler içi doldurulmadıktan sonra ne önemi vardır ki? Ben Dinler arası dialog adı altında dinime davet edemezmiyim? Buna engel olan nedir? Şekli sözcüklermi Allah’a tebliğ yapıp yapmamıza karar vermektedir. Sanki bu dialog çalışmaları neticesinde Türkiye'de misyonerlik faaliyetleri başlamış veya artmıştır. Türkiye zaten misyonerlik faaliyetleri kıskacında olduğu 200 yıldır bilinmekte idi. Bunun Dialog grubuyla bir alakası yoktur. Dikkatle takip ederseniz yapılan ortak Konferanslarda hep İslam ön plana çıkmaktadır. Diğer dinler değil. (bakınız. Abant toplantıları)

“Milletimin imanını selamette görürsem, cehennemler de yanmaya razıyım, çünkü ben cehennemde yanarken, gönlüm gül gülistan olur” dizeleriyle Ülkemizin birincil hastalığı olan İman eksikliğini gidermeye çalışmış olan Bediüzzaman Hazretleri, yine bu imansızlık hastalığına reçete olarak sunduğu Risale-Nurlarda, bu hususu 80 sene önce dile getirmiştir. Türkiye’de ve dünya’da imansızlık hastalığına karşın açılan onbinlerce ışık evleri, binlerce yurtlar ve dil kursları, yüzlerce Türk Kolejleri HAHAM ve PAPAZ mı yetiştiriyor Allah aşkına? Zaten bu Ateist ve misyonerlik faaliyetlerine bir siper mahiyetinde açılan bu müesselere ne yapıyor zannediyorsunuz?


2-) İddia: Bir Ayeti Kerime:'İnsanların mü'minlere karşı düşmanlıkta, en şiddetlisi olarak Yahudîleri ve müşrikleri bulacaksın ve insanların sempatice en yakını olarak da biz nasraniyiz (Hıristiyanız) diyenleri bulacaksın.' (Mâide, 82)

Yine Elmalı Hamdi Yazar ın bu ayetin tefsirine göre, islamiyete en yatkın olanları Hristiyanlar olarak görmektedir. Allahu alem, Üstad hazretlerinin Hristiyan-İslam ittifakı ile Ahirzamanda Hz.Mesihin nuzülü arasındaki hikmet buradan kaynaklanıyor.


3-) İddia: “Hristiyanlar ile Dialog adı altında onlara karşı özenti oluşturuluyor. “

Acaba? Yoksa, hristiyanlarınmı biz Müslümanlara bir özentisi oluşturuluyor? Bunu iyi takip etmek lazım! Efendimiz(SAV) yaşantıları itibariyle tabiki hristiyan ve yahudilere muhalefet etmiştir. Zaten kimse Hristiyanları ve gelenklerini örnek alın demiyor ki? Yılbaşı kutlamalarınıda mı bu dialog çalışmaları başlattı diyeceksiniz...?

4-) İddia: ”Toplumun önünde yürüyen insanlar, yaptıkları işler eleştirilince, bu eleştiriler nefislerine ağır geldiği için bazen inandıkları doğruları bile reddetme noktasına gelebiliyorlar. '

Kuran ve Sünnet'e uygun olmayan her eleştiriye açığız ve hepimizde açık olmalıdır.Biz sırtımızdaki akrebi görüp bizi uyaran kardeşlerimize herzaman şükran duyar teşekkür ederiz.Zaten yaptığını tenkitleri Allah rızası için yaptığınıza inandığımız için İÇTİHAT HATASI yapıyorsunuz diyorum. Yani yine inşallah sevap kazanıyorsunuz. Ama ifrata kaçıp bir mümini Küfür ile itham etmek, Hadisi Şerifin tehditli ikazıyla kendisi Kafir olur,hafizanallah.

5-) İddia: “Ahmet Şahin Hoca, ehl-i Kitab ile Amentude ittifakımız var, diyerek, Kuran ile çelişti! ”

Bakın İmanın 6 şartına bakalım: Allah'a, peygamberlere, meleklere, kitablara, ahiret gününe ve kadere iman.

Biz Hristiyanların hem peygamberine (Hz.İsaya) hem Kitabına (Aslına uygun olan İncile) , aynı şekilde musevilerin hem peygamberi(Hz.Musa) hemde kitabına (Aslına uygun olan Tevrata) inanıyoruz. Hernekadar sıfatları ve isimleri dinimize uymasada, her iki dindede Allah inancı var, melek inancı var, cennet-cehennem inancı var - kader inancı var. Tabiki tesliste ittifakımız yok! Tabiki Allahın oğlunda ittifakımız yok! Ama bakın Kuran nediyor: De ki: 'Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek bir kelimeye gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim. (Ali İmran Suresi, 64)

6-) İddia: “Müslüman Meryem'i İbrahim(a.s) anma gününde Bir papaza nikahlayanlar arasında Fethullah gülen yok muydu? .Bu mu dinler arası diyalog? ”

Bir kere, bahsettiğiniz konuda evlenen erkek bir papaz değil. Kendisi evleneceği yıl Kelimeyi tevhit getirmiş, ramazan ayında oruç tutmuş ve aynı ramazan ayında 5 vakit namazını kılmış bir kişi. Haberin devamında bu bilgiler var. Dolaysıyla bu kişinin papazlıkla ne alakası var? Kaldıki, bu nikahı kıyan bir papaz ile bir cami imamı idi. Yani Fethullah Gülen Hocaefendi zaten o yıl Türkiyede yok idi. Bu iki çift, Hz.İbrahim (AS) beldesi olan Urfa’da, böyle bir İbrahimi Dinler Konferansı olacağını duyunca, kendi kararları ile hem papaz hemde imamın huzurunda nikah kıymışlar.

7-) İddia: “Yahudiler islam aleminin en büyük düşmaınıdır.Nitekim kinleri uğruna islamın nurunu söndürmek için çıkarmadıkları fesat kalmamıştır bu güne dek.”

Hem yobaz hristiyanlar hemde yahudiler bize düşmandır. Hocaefendi bunlardan hangisini övdü Allah aşkına? Yani, ne yahudi nede hristiyan ile tebliğ dışında biz biraraya gelmeyiz. Niyet tebliğdir. Aynı Efendimzi (SAV) in yaptığı gibi. Bir yahudi Alimi olan Abdullah ibni Selem acaba Efendimzi (SAV) dialog çalkışması ile yaklaşmasa idi, Sahabe olma şerefine kavuşabilirmiydi?

:cool: İddia: “Sonrası efenim Fethullah hoca 'Vatikanda ölmeyi istedim'.Bu yorumu her tarafa çekilebilir.Nitekim ben bir anlama veremedim.Umarım siz bir anlam verirsiniz.”

Hocaefendinin böyle sarf etmiş olduğu bir cümle yok.! İftira!

9-) İddia: “ Fethullah Hoca ile birlikte Papayı ziyaretinde yanında olan Aladdin Kaya ‘nın, Papanın elini öptüğü nederece bir müslümana yakışır? ”

Aynı, şekilde buda yanlış bir iddiadır. Bazı Cd lerde Fotomontaj olarak bu tür sahneler yapılmıştır. Ancak, kesinlikle alakası yoktur!



-------------------------------------------------------------------------------


SONUÇ:

Adı ister dinlerarası diyalog olsun, ister çay partisi -muhabbet günü olsun, isterse adı altın günü olsun, eğer niyetim Tebliğ ise, inanıyorum ki Allah ve Resulu hoşnuttur ve bunu Kuranda teşvik etmektedir. Bir mümin, bir mümin hakkında HÜSNÜ ZAN ile memurdur. Çünkü ameller niyetlere göredir. Ve Niyetleri ancak Allah bilir!

Ben İslam dinime o kadar güveniyorumki, hristiyanlar ile bir arada olduğumda eğer birileri etkilenecekse, o zaman bilinki o bir mümin olarak biz değil onlar etkilenecektir inşallah. Aynı şu misalde olduğu gibi:

Üstad hazretleri dönemin hahambaşı Yahudî Karasso ile yaptığı münakaşa, Hahambaşı girmiş olduğu odadan, üstad ile yaptığı hararetli tartışma neticesinde, adeta kaçar vaziyette odadan çıkmış, dışarıda kendisini bekleyen heyetin; “ Efendim, ne oldu, neden bu kadar süratle çıktınız? ” sorusuna karşılık: “ Biraz daha kalsaydım, Müslüman olmaktan korktum” itirafında bulunmuştur. (Bediüzzaman Said Nursî, 'Tarihçei Hayat', Envar Neşriyat, Istanbul 1996, s. 6)

Rabbim bizi içimizdeki niyeti en halis kullarından eylesin, samimiyetten ayırmasın.

http://www.gencadam.net/content/view/96/59/
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Dinlerarası Diyalog Nedir?
Dinlerarası Diyalog Ne Değildir?
Dinlerarası Diyaloğa İhtiyaç Var mıdır ve Diyaloğun Gayesi Nedir?
Müslümanlar Diyalogdan Korkmalı mıdırlar?
Diyaloğa Niçin Karşı Çıkıyorlar?
Dinlerarası Diyaloğun Misyonerlikle İlişkisi Var mıdır?
Allah'a ve Resûlü'ne (s.a.s.) îman etmeden Cennet'e girilir mi?
Medeniyetler Çatışması mı, yoksa Diyalog ve Dünya Barış mı?
Dinlerarası Diyaloğun Dinî Temelleri Nelerdir?
Kur'ân-ı Kerim'de Dinlerarası Diyalog
Peygamber Efendimizin (s.a.s.) Söz ve Uygulamalarında Dinlerarası Diyalog
Peygamber Efendimizin (s.a.s.) Gayrimüslimlere Karşı Muamelesi

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=9831
 

hacifersat

Doçent
Katılım
11 Nis 2010
Mesajlar
717
Tepkime puanı
59
Puanları
0
selam. copy pasteden nefret ediyorum.yokmu orjinal kelimeleriyle konuya müdahil olacak arkadaş, yokmu az -öz yazıcak ...

:yn:
mesajınız düzenlenmiştir, Lütfen hitaplarınızda biraz daha dikkatli olunuz...
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
herif ariyorsan bulamazsin,karsindakiler herif degil müslüman.
üstelik mezhebsizde degil.
Mezhebsizlere ve sapik firkalara gösterdiginiz anlayisi ve nezaketi bu kardeslerimize cok gördügünüz ve bozuk uslublarinizi sürdürdügünüz sürece sizleri pek ciddiye alacaklarini zanetmiyorum.Ehli-Sünnetcilik tasliyorsunuz fakat ehli-sünnetin kardeslik hukukundan,tartisma uslubundan haberiniz ya yok yada isinize gelmiyor.
karsi tarafi damgalayarak,sui zanda bulunarak,konulari carptarak karsilikli olarak akli selim ile konusulmazki.
O ne yaparsa yapsin,karsi taraf sabit fikirliyse ve damgayi vurmussa inadindan asla vazgecmez,bakti olmadi baska bir delikten girmeye calisir,yeterki kötülensin,kötülensin,kötülensin,tam bir düsman muamelesi.
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
resmen paranoyak olmussunuz yaw...Yeni Osmanlı


Bu lafını sana iade ediyorum...Fikrin varsa söylersin...Başkalarının fikirlerini anlamadan kopyalayıp, yapıştırman seni başkalarının fikirlerini anlamadan hakaret etmeni gerktirmez..Hakaret, fikirlerini ifade edemeyenlerin başvurduğu ve haleti ruhiyelerinin seviyelerini gösteren bir veyle'dir...
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
resmen paranoyak olmussunuz yaw...Yeni Osmanlı


Bu lafını sana iade ediyorum...Fikrin varsa söylersin...Başkalarının fikirlerini anlamadan kopyalayıp, yapıştırman seni başkalarının fikirlerini anlamadan hakaret etmeni gerktirmez..Hakaret, fikirlerini ifade edemeyenlerin başvurduğu ve haleti ruhiyelerinin seviyelerini gösteren bir veyle'dir...

paranoyak kelimesi hakaret degildir.
paranoyak bir delile dayanmayan meselelere gercekmis gibi inananlara denir,paranoya abartılı kuşku,güvensizlik sonucu olusan ruh hastalığıdir.
Özellikle Fethullah gülen ve cemaat konularinda bu cok yapiliyor.
yanlis anlasilmaya müsaid bir söz veya bir icraat hic arastirmadan,suclanan kesim ile diyaloga bile gerek görmeden cimbizla alinir ve damgalanir.
Damgalamadan önce kuskulandiginiz konu hakkinda sucladiginiz kesimin görüslerini size sundum,nerede hata varmis,kaynagindan tesbit ederek cevab verin diye...
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
selam. muhterem bende sizden bir ricada bulunmak istiyorum. Cennete Otostop ismindeki kitab alıp okumanızı . orada Tebliğ ile bir Papaz,Misyoner, Budist v.b. batıl inançlara sahip insanların hidayetini anlatıyor. İnşallah alıp okursunuz ve istifade edersiniz. belki Tebliğ vazifesinin bir müslüman için ne kadar ehemniyetli olduğu idrak edilir. selam ve dua ile.

ve aleyküm selam kardeşim..

kitap hakkındaki yorumlarımı ilgili sayfaya alıntılarımla ilave ettim..

kardeşlerimin de okuyarak kitaptan istifade etmelerini öneririm..selamlarımla...
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Orhancan,asagdaki alintilar hakkinda ne düsünüyorsunuz?


Delilim yok çünkü böyle bir iddiamda yok..Tabiki konuşulur, gerektiğinde onlara iyiliktede bulunulur..Ama malum hocaların
“Kelimeyi tevhidin ikinci bölümünü yani ”Muhammed Allah’ın Resulüdür” kısmını söylemeksizin sadece ilk bölümünü ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakılmalıdır.”

‘’Bütün insanların Müslüman olmaları dinin, Kur’an’ın hedefi değildir.(Polemik Değil Diyalog, s41)

‘’Müslümanların çoğu ‘Peygamberin, bütün din saliklerini İslam’a çağırdığına’ inanırlar’’ (Polemik Değil Diyalog, s
35)

‘’Peygamberimiz, ‘Yahudiler mutlaka Müslüman olsun!’ demiyor, ‘Hristiyanlar mutlaka Müslüman olsun!’ demiyor
’’ (Polemik Değil Diyalog, s35)

‘’Diyaloğun hedefi, tek bir dine varmak, dinleri teke indirgemek olmamalı’’ (Polemik Değil Diyalog, s
36)

‘’Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i Kitapla ilgili devamlı vurgulanan şey; ALLAH’a iman, ahrete iman ve amel-i salihdir
. Kur’ân bir çok ayette bunu söylüyor; yani ‘Peygambere iman edin’ demiyor’’ (Polemik Değil Diyalog, s37)


sözlerini asla kabul etmiyoruz. Bir insan, hem İslâma davet edilecek hem de Kur’an Peygamberimiz’e iman
etmeyi emretmemiş olacak! Peygamberimiz’e iman etmeksizin Müslüman
olmak mümkün müdür ki, onun bu sözüne ses çıkarmayalım?!


Hayrettin Bey, Kur’an hakkında da şöyle söylüyor: “ …kendinden önceki
kitapların büyük bir bölümünü yürürlükten kaldırmıştır” (Sa 17) Olur
mu hiç öyle şey! Büyük bir bölümünü değil tamamını yürürlükten kaldırmıştır Kur’an geldi, hepsinin hükmü yürürlükten kalktı, o kadar

İslâmla beraber hıristiyanlık ve yahudiliği de kastederek, “Tevhid üç dinde de var Çünkü aynı kökten geliyor” diyor (Sa 37) YANLIŞ!!!
Tevhid üç dinde de değil sadece İslâmda var Hıristiyanlıkta olan,
teslis yani üç ilah inancıdır İslâmla hıristiyanlığın, tevhid ile teslisin kökü aynı olur mu hiç!

Kökleri aynı demekle eğer Hz İsa’nın tebliğ ettiği din kastediliyorsa,onun ismi hıristiyanlık değil İslâmdır; teslis değildir… Hıristiyanlık ise, Hz İsa’nın tebliğ ettiği dinin bozulmuş halinin ismidir.

(Ali Eren Hocaefendi'nin yazılarından alıntılar)

Dinler diye birşey yok, Din ve batıl düşünceler vardır..Din İslam dır..Şu anki Yahudilik ve Hristiyanlık sadece batıl bir düşüncedir...
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Dinler yokki DİYALOG olsun. Tek Din vardır. Oda En Mükemmel Din Olan İslamdır.

İslâm ve Küfr (Yahudilik ve Hristiyanlık) birbirinin zıddıdır. Birini kabûl etmek, diğerini red manâsına gelir. ( İmam-ı Rabbani Müceddidi Elf-i Sani)


Detaylı bilgi için bkz>>
http://www.mumsema.com/dini-guzel-yazilar-makaleler/146579-tehlikenin-adi-diyalog-ilimli-islam.html



إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ الْإِسْلَامُ

muhterem kardeşim...

elbette en mükemmel din islamiyettir.. bunda şek ve şüphe yoktur ve olamazda..

Cenab-ı Hakkın (CC) daha önceki peygamberlerle de gönderdiği de zaten islamiyetti.. ama görevli Peygamberlerden (AS) sonra gelen kavmi dini bozmuş ve tahrif etmiş.. kendilerine göre tekrar düzenlemişler... din vasfı ortadan kalkmış.. ama onlarda zamanında hak din idi ve islamiyetin kendisiydi..

şimdi linkini verdiğiniz siteyi itimat ediyorsanız söylediklerinizin tersine bilgilerin olduğunu görünüz..

ayrıca size cevap veren Yeni-OSMMANLI kardeşimin kuran-ı kerimden alıntısına ilave bir bilgi de kafirun suresinde var..

detaylı meal ve tefsirine girmeden ...

**..Kâfirûn sûresindeki 'Leküm dîniküm veliyedîn' (Sizin dininiz size, benim dinim bana)..**

http://www.enfal.de/telmalili/kafirun.htm

kısmındaki din ibaresini dikkatinizi çekerim muhterem kardeşim..

bu arada kavram ve kelime manasında dinleri verdiğiniz linkten alıntılar yapayım müsadelerinizle (linkler inşaallah yönetimce uygun görülüyordur)

http://www.mumsema.com/dinler-tarihi/128802-gunumuz-dunya-dinleri.html

Kur'an'da 91 ayette din kelimesinin geçtiğini, bunların 27 ana başlık altında toplandığını, hadiste din kavramının da 17 ana başlık altında taplandığını belirtmekte ve
bu anabaşlıkların önemli olanlarını zikretmektedir
nokta.gif


Dördüncü bölüm dinlerin sınıflandırılmasını ele almaktadır
nokta.gif
Zaman içinde dinlerin sınıflandırılması ile ilgili yapılan polemikler
yansıtıldıktan sonra, ilkel kabilelerde din anlayışı, putperestlik ve Haniflik ele alınmaktadır
nokta.gif
Vahye dayalı olan ve dayanmayan
dinlerle aralarındaki önemli farklılıklar ortaya konulmaktadır
nokta.gif
İslam Bilginlerine göre dinlerin sınıflandırılmasının Hak ve batıl
olmak üzere taksiminin yapıldığını, Sami, Ari, Moğol dinleri; İlkel, Milli ve İlahi dinler ve benzeri taksimlerini vermektedir
nokta.gif


Beşinci bölümde İlahi Dinler ele alınmaktadır
nokta.gif
Allah tarafından peygamberler aracılığı ile gönderilen dinlere İlahi dinler denildiğini belirten yazar bu bölümde Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam gibi günümüze kadar varlığını devam ettiren dinleri ele almaktadır
nokta.gif


Sekizinci bölümde Günümüzde Yaşayan Dinler başlığı altında Budizm, Sihizm, Hinduizm, Şintoizm, Konfüçyanizm ve Taoizm
hakkında bilgiler verilmiştir
nokta.gif
Bu dinlerin kuruluş ve tarihi hakkında bilgi verildikten sonra öğretileri, inanç ve ibadet sistemleri, kutsal kitapları ve yazıtları, mezhepleri, Tanrı ve ahlak anlayışları, özellikleri ve yayıldığı coğrafyalar ile ilgili bilgiler
aktarılmaktadır
nokta.gif


Dokuzuncu ve son bölümde ise günümüzde varlığını devam ettiren Ebiyonitler, Pentakostalistler, Sabiiler, Maroniler, Baptistler, Cizvitler, Asopsiyonistler, Adventistler, Kadıyaniler, Reform Kiliseleri, Nesturiler, Presbiteryenler, Bahailer, Moonlar, Habeşiler, Kuveykırlar, Monofizitler, Yehova Şahitleri, Mormonlar, Methodisler, Caynistler ve Zerdüştiler gibi bazı küçük dini gruplar hakkında okuyuculara bilgi verilmektedir
nokta.gif
Yaşayan dinler hakkında kısa istatistiki bilgilerle bölüm sona ermektedir
nokta.gif


http://www.mumsema.com/dinler-tarihi/128802-gunumuz-dunya-dinleri.html




http://www.mumsema.com/dinler-tarihi/133265-gercek-dinin-esaslari-ve-baslica-dinler.html

Gerçek Dinin Esasları ve Başlıca Dinler
Gerçek Dinin Esasları ve Başlıca Dinler
1- Gerçek din, Yüce Allah'ın bir kanunudur ve birtakım sağlam hükümlerin kutsal bir mecmuasıdır
nokta.gif
Allah bunu, peygamberleri aracılığı ile insanlara ikram ve ihsan, buyurmuştur
nokta.gif
Bu kanun, insanları hayırlı olan şeye götürür
nokta.gif
İnsanlar, bu Allah kanununun buyruklarına kendi güzel irade ve arzuları ile uydukça, doğru yol üzerinde bulunur ve hidayete ermiş olurlar
nokta.gif
Hem dünyada, hem de ahirette mutluluğa ve selamete kavuşurlar
nokta.gif


2- Dinler başlıca üç kısma ayrılır
nokta.gif

Birincisi: Hak dinlerdir
nokta.gif
Bunlar yukardaki tarife uygun olanlardır
nokta.gif
Yüce Allah tarafından konulup peygamberler aracılığı ile insanlara bildirilen dinlerdir
nokta.gif
Bunlara "İlahî ve Semavî" dinler de denir
nokta.gif


Semavî dinlerin hepsi esas bakımından birdirler
nokta.gif
Yalnız bazı ibadetler ve hukuk kuralları bakımından aralarında ayrılık olmuştur
nokta.gif

Hazret-i Adem'den Hazret-i İsa'ya kadar gelen bütün mübarek peygamberlerin insanlara bildirmiş oldukları dinler, iman esaslarında bir olup yalnız bir Allah'a iman etmeye dayalı iken, bunlar sonradan bozulmuş ve asılları kaybolmuştur
nokta.gif
Yüce Allah en son ve en büyük Peygamberi olan Hazret-i Muhammed'i Sallallahu aleyhi ve Sellem'i bütün insanlara Peygamber olarak göndermiştir
nokta.gif
Onun aracılığı ile de hak dinlerin en sonu ve en mükemmeli, olan İslam dinini kullarına Allahü Teala ihsan etmiştir
nokta.gif
İşte bugün yeryüzünde hak din olarak kıyamete kadar yaşayacak olan yalnız bu İslam dinidir
nokta.gif


İkincisi: Asılları değişmiş ve bozulmuş olan dinlerdir
nokta.gif
Bunlar, yukarıda söylendiği gibi asılları bakımından birer gerçek din iken sonradan bozulmuş, İlahî niteliklerini kaybetmiş olan dinlerdir
nokta.gif


Üçüncüsü: Batıl dinlerdir
nokta.gif
Bunlar asılları bakımından da gerçek din ile ilgisi bulunmayan dinlerdir
nokta.gif
Bunlar birtakım milletler tarafından ortaya konmuş olan uydurma inançlardır
nokta.gif
Bunlarda akla ve mantığa uygun olan bazı hükümler bulunsa bile konuluşları itibariyle İlahî olmak şerefinden yoksun olup hiç bir bakımdan din kutsallığını taşımazlar
nokta.gif
Ateşe, yıldızlara ve putlara tapan milletlerin dini bu türdendir
nokta.gif


http://www.mumsema.com/dinler-tarihi/133265-gercek-dinin-esaslari-ve-baslica-dinler.html
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
öncelikle marowich papa değil galiba.. vatikanın İstanbul temsilcisi olarak biliyorum..

diyalogun ilkeleri kim tarafından düzenlendiği alıntılarımızda görülmektedir

Kurban bayramı ve noelin bu yıl neredeyse aynı günlere denk geldiğini belirten Müslüman ilim adamları, yazdıkları mektupta Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’i hatırlatarak bunun İbrahimi dinlerin mensuplarına ibretlik bir ders olduğunu, her insan hayatının, özellikle de her çocuğun hayatının koruma altında olması gerektiğini belirtti. (ya)''Orhan Can)


Marowitch keferesi, papa olsa ne yazar, papaz olsa ne yazar..Mahiyet değişiyor mu, ona bakalım...Bu adamı Türkiye kamuoyu ,''Diyalogcular'' tarafından tanımış oldu...Yok cevşen okumadan uyumazmuş da, yok şuymuş..muş...Adamın yukarıdaki bir yazımızda nasıl şirk içinde olduğunu kendi sözleriyle ortaya koyduk..Bu diyalog çalışmalarının, asrın büyük bir fitnesi olduğu, bu adamın şirk içeren sözlerinin, bazı İslami ! cemaatler tarafından, nasıl ballandıra ballandıra anlatılmasından da anlaşılmıyor mu?!Saniyen bindörtyüz küsür yıllık islam ilim tarihinde hiç bir zaman kullanılmayan, 'İbrahimi Dinler'' tabiride , diyalogcuların nasıl bir ilişki içnde olduklarını, ve bu çalışmaların Vatikan tarafından planlandığını gören gözlere gösteriyor..İbrahimi Dinler tabiri, papaz Marowitchde yazısında belirttiği gibi, ''bizde eksiğiz, sizde, ozaman bir araya gelelim'' sözlerinden de anlaşılıyorki, İslam Dini de haşa eksik bir din, hak olabilir, ama bizde hak diniz, birbirimizi kabul edelim'' anlayışını gündeme getirdiği için merdud bir kavram dır.Bilinçli kullanıldığında insanı küfre ötüreceği açıktır..Bu bile Diyalog çalışmalarının geldiği noktayı, seviyeyi bize göstermeye yeterlidir..Gwerçek budur, gerisi angarya..

muhterem Hikem kardeşim..,

bizde maroviç denen vatandaşa sevdiğimizden değil söylediklerinden dolayı alıntı yapıyoruz...

adam hem Yaratıcı olarak Allaha (CC) ve peygamber olarak da Efendimize (SAV) inandım diyor.. diğer düşünceleri ile sizlerin KAFİR olarak nitelediğiniz kişilerden ayrılıyor..

yani sizce de o 3 leme 5 leme ve teslis inancından farklı bir yönü yoksa diyecek bir sözümüz yoktur.. Allaha (CC) ve Peygamberimize (SAV) kabulün ve ikrarın değeri çok mu basittir.. bunla alakalı çokca alıntı yaptığım ve savaşta son anda kelimeyi şehadet getiren kafiri öldüren sahabenin vefatından sonra topraktan atıldığını anlatan olaylara yer vermiştim..

Hz. Peygamber müşriklere karşı Müslümanlardan müteşekkil bir ordu gönderdi. Askerler müşriklerle karşılaşınca, aralarında çok şiddetli bir savaş oldu. Müşrikler mağup oldular.

Sonra benim yakınlarımdan bir adam müşriklerden birine mızrakla saldırdı. Müşrik hemen “Eşhedü en-Lâ İlâhe İllallâh, ben Müslümanım” dedi. Fakat Müslüman asker ona mızrağına saplayıp öldürdü.

Bunun üzerine arkadaşım Hz. Peygamber’in yanına gelip “Helak oldum (büyük günah işledim) ey ALLAH’ın Rasulü!” dedi. Hz. Peygamber de “Ne yaptın?” deyince, adam da yaptığını anlattı.

Bu defa Peygamberimiz فهَلاّ شَققتَ عَنْ بَطنِهِkalbini yarıp da baktın ?” dedi.

Adam: “Ey ALLAH’ın Rasulü! Eğer kalbini yarsaydım içindekini bilebilir miydim?” diye sordu.

Hz. Peygamber, “Sen adamın hem sözünü kabul etmiyorsun, hem de kalbindekini bilmiyorsun. Olur mu böyle şey?” dedi. Sonra Peygamberimiz adam hakkında bir şey söylemedi. Adam da az bir zaman yaşadı.

Nihayet öldü. Biz onu defnettik. Ertesi günü adamın cesedi toprak üstünde görüldü. İnsanlar, “Belki de bir düşman kabrini deşip eziyet için çıkarmıştır” dediler. Onu tekrar defnettik.

Gençlerimize mezarı başında nöbet tutmalarını söyledik. Buna rağmen cesedi tekrar mezardan dışarı atıldı. Biz nöbetçi gençler uyumuş olabilir düşüncesiyle bir kere daha defnettik. Bu sefer mezarı kendimiz bekledik. Ertesi gün yine cesedi kabirden dışarı atıldı.

Biz durumu Resûlullah’a haber verdik. Hz. Peygamber:

إنَّ الأرْضَ لَتَقْبَلُ مَنْ هُوَ شَرّ ٌ مِنْهُ وَلكِنّ اللهَ أحَبَّ أنْ يُرِيَكُمْ حُرْمَة َ لآ إلَهَ إلاّ الله

“Bu toprak ondan daha şerir insanları kabul eder. Fakat ALLAH Teala size “Lâ İlâhe İllallâh” kelimesinin hürmetini ve büyüklüğünü ders vermek istedi” buyurmuşlardır. (İbn Mace, “Fiten,” 1)

http://www.yeniumit.com.tr/konular.php?sayi_id=66&konu_id=343&yumit=bolum2


ayrıca geçenlerde Cübbeli Ahmet Hocamız iki şeyin şakası olmaz demişti.. birisi nikah ve boşama diğeri kelimeyi şehadet getirip müslüman olmanın..

şimdi bu adam kafirlikten sıyrılıp müslümanlığı bakışı değişmiş ise ne demeli..??..

ayrıca bu kısımları yeni asya cemaatının sitesinden ve sempozyumundan alıntı yapmıştım..

diğer konu ise ibrahimi din meselesini de bizim haricimizinde avrupa milli görüşcülerin sayfasından alıntı yapmıştım..

tabii ki görmemişsiniz ki hep bodoslama bizleri hedeflenip hitap ediyorsunuz..

orada milli görüşün milleti ibrahim= ibrahim dini olduğunu ve 3 ayeti kerimeden bahsediyorlar..

milli görüşün içinde ilmi yönü olan çokca da nakşibendi olduğunu ve o yazının 2006 dan beri bulunduğunu dikkatinizi çekerim muhterem..

lütfen birazcık araştırma zahmetine giriniz..

maroviçin dediklerinin hepsini kabul etmediğimizi merdud kavram ve kelimelerini onaylamadığımızı sizleri söyledik..

....ne diyelim gardaş.. evimizde oturup karnımızı kaşısak çok iyiyiz.. hem de sıcak soba ve çorba da varsa güzel olur...

ama avrupaya ve dünyaya açıldığınızda karşılaştığınız manzara evdeki hesaba uymuyor..

milli görüşcü kardeşlerimiz gibi bizlerde o kafir ve zındıklara karşı diyalogla işi başladık.. tebliğle devam ediyoruz..

dar ve has daireden geniş daire hizmetini yapmak her kişinin harcı olmadığını görüyoruz..

gelen laflara sözlere ve yazılara cevaplamak zor da olsa inşaallah zora başarmaya çalışacağız..

sizlere bir yakaz ve müşahede ile yazımı bitireyim... kişinin adresi ve istenirse telofununu bulur görüştürürüm de yani..

Aslında rüyaları sadık da olsa bu bölüme koymayı düşünmüyordum, ama hem tevafuk eden hem de Efendimizle alakalı bir rüya olmasından, hem yukarıda bahsedildiği gibi bir vesvese döneminin arkasından ağza bir bal nevinden çalınmasından dolayı,hem de teybe kaydettiğim bu hatırayı başına bir şey gelmeden sizlerle paylaşmak istediğimden nakledeceğim.

5.4.2003’de Denizli eşrafından Ömer Kurusaz bey bana şu müşahedesini nakletti:

“ Bu müşahedenin görülmesinden bir ay, bir buçuk ay evvelden şeytandan müthiş bir vesvese geldi.

Acaba Hocaefendi gerçekten bu işin ehli mi? Gerçekten doğru bir insan mı?

Bu hizmetler gerçekten Efendimizin (sav) hizmetini anlatıyor mu?”

Her gün, yat kalk devam ediyor. Bir türlü gitmiyor. Ama her gün yeni bir şeyler geliyordu.

Şeytan devamlı eksileri gösteriyor. Şeytan da besleyince insan garip garip duygular, düşünceler çıkarmaya başlıyor kafasından.

Karman çorman oldu kafam. Vesveselerle boğuştuğum bir gün bir görüşmedeyiz, oturuyoruz.

Uyumadım, sadece bir an gözümü kapattım.

O sırada bir müşahede gördüm.

Efendimiz (sav) şöyle yüksek bir sehpanın üzerinde.

Hocaefendi geldi ve Efendimizin tam karşısında durdu.

Mübarek ellerinden öpmek üzere eğildiğinde Allah Resulü (sav) onu kucaklayarak tam alnının ortasından öptü.

O esnada ben gitmişim, hiçbir şeyin farkında değilim, donup kalmışım.

Arkadaşlar dürtüyorlar. Ben ise tekrar gözlerimi yumuyorum.

Efendimiz (asm)’ı tekrar görür müyüm diye...”

HATIRALAR VE ÖLÇÜLER-18 cevaplar.org
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Orhancan,asagdaki alintilar hakkinda ne düsünüyorsunuz?

kardeşlerimizle bu konuları senelerdir görüşür.. mülahaza eder.. bazen darılır gücenir barışır.. sitelerinden atarlar çağırırlar.. ve sonunda sitelerini kapatırlar... ama konular kapanmaz... bitmez.. birini anlatırsın tam anlamasa da mevzuyu öğrenir gider.. diğeri gelir aynı sözler ve alıntılar ve cevaplamalar..

yani aynı kaynaktan beslenen bazı kardeşler zaman içinde aynı soruları getirirleri bazen aynı kişi temcit pilavı gibi pişirip pişirip önümüze koyarlar.. biz de mesai içinde boş kaldıkca elimizden geldikce cevaplamaya çalışırız.. ama nihayete erecek gibi değil...

inşaallah zaman içinde sorular cevabını bulur demekle yetinelim..

eğer kardeşlerimiz olayları ve yapılan hizmetleri hüsn-ü zann la bakabilseler soruların cevaplarını bulacaklar..

ama az hüsn-ü zanlı (sü-i zann demiyorum) bakılınca farklı bir cemaat görmeye başlıyorlar..

aynen cübbeli ahmet hocanın şehitlik meselesinden özür dilemesi gibi..

Üstad hz. leri 1942 lerde söylediği sözünü (2. dünya savaşı) anzaklara ve çanakkale savaşlarına mal edilmesi gibi... veya fetret meselesi gibi.. daha geçen hafta afrikada vahşi bir kabile bulunmuş, uçaklara ok atmışlar.. bunlara islami tebliğ gitmiş mi gitmemiş mi .. fetret var mı yok mu bilinmeden bazen ağzı olan konuşuyor... neyse selamlarımla..
 

hacifersat

Doçent
Katılım
11 Nis 2010
Mesajlar
717
Tepkime puanı
59
Puanları
0
selam. herhalde her konuda olduğu gibi burada da bir anlam kargaşasası yaşandı !!! bizim anadoluda herif diye erkek adama derler. özür dilerim siz herhalde bayan olmalısınız. hem ben umumi cihette demiştim. yani copy paste olayı. herneyse mevzu bahis değil.

malesef almış bi usulsüzlük başını yürüyor. umumi kaidedir " usul olmadan vusul olmaz"

sözüm meclisten dışarı .. dediğiniz gibi bir bir çok islam alimini olmadıkları bir sıfatla sıfatlandırmak onlara karşı muhabbeti kin ve nefrete çevirmek asrın modası olmuş. lakin islam alimlerine gösterilmeyen hoşgörü kefereye gösterilir olmuş. islamın kardeşliğinden söz etmek gerekirse biz hucurat 10 esas alırız. bazı fikirleri batıl olsa bile bizim cihetimizde bir müslüman bin kefereden evladır.

herneyse mevzuya dönelim.

hem maide 82-83-84 de izah edildiği gibi meryem süresini duyan hristiyan keşiş ve rahipler islam olduklarını ikrar ediyor ( biz iman ettik bizi şahitlerle yaz) ve bir daha eski dinlerine dönmeyeceklerinede söz veriyorlar. hatta surenin devamında maide 87 de yani

" Kafir olup ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar o çılğın ateşin arkadaşlarıdır." maide 87
" Kafir olup (yahudi, hristiyan ve müşrikler arasından küfürde kalıp) ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar o çılğın ateşin arkadaşlarıdır." tefsiri kurtub c-6 s-345

orhancan muhterem sizde bilirsiniz ki imanın kalb ile tasdik dil ile ikrar olması gerekmektedir. dil ile de ikrar etti diyelim namaz kılıp , zekat vermelri gerekmektedir . ibni macenin fiten -1 yani fitneler babından bakıyorum hemen ..

1- "Lâ İlahe İllallah" Diyen Kimseye Dokunmamak (Yânî Öldürmemek) Babı


3927) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«Lâ ilahe illallah (yâni Allah'tan başka hak ilâh yoktur) deyin*ceye kadar insanlarla savaşmak ile emrolundum. Onlar bunu (yâni Tevhîd kelimesini) söyleyince Tevhîd kelimesinin hakkı (olan ceza*lar) müstesna, canlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. (îmân*da samimî olup olmadıklarının) hesabı da Allah Azze ve Celle'ye ait*tir.

3928) "... Câbir (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Resûlul*lah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
«Lâ ilahe illallah» deyinceye kadar insanlarla savaşmak ile em*rolundum. Onlar "Lâ ilahe illallah1' deyince Tevhîd kelimesinin hakkı (olan cezalar) müstesna, kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. (îmânda samimî olup olmadıklarının) hesabı da Allah'a aittir.»"

İzahı


Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) 'in hadîsi Kütüb-i Sitte'-nin hepsinde rivayet edilmiştir. Câbir (Radıyallâhü anh)'in ha*dîsi ise Müslim ve Nesâî tarafından da rivayet olunmuş*tur.
Tuhfe yazarının da belirttiği gibi ilk hadîste B u h â r î ve Müslim'in bir rivayetlerinde;
= «Allah'tan başka hak ilah olmadığına şehâdet edip' bana ve getirdiğim (din) e imân edinceye kadar...» ifâdesi vardır. Keza Müslim ve Buhâr î' nin îbn-i Ömer (Radıyallâhü anhümâ) 'dan rivayet ettiği bir hadîste;
«Allah'tan başka hak ilâh olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şehâdet edip namazı ifa ederek zekâtı ödeyinceye kadar insanlarla savaşmak ile emrolundum» buyurulmuştur.


Bir kısmını yukarıya aldığım hadîslerin tümü göz önünde bulun*durulunca; yalnız Tevhîd kelimesini söylemek değil, yüce İslâm dini*ni kabul ettiğini söylemekle insanların can ve mallarının İslâm dev*letinden korunması mümkün olur. Aksi takdirde, yâni insanların sâ*dece "Lâ ilahe illallah" demeleri onlarla savaşmayı haram kılmaz; Çünkü hıristiyanlar ve yahûdîler de bu kelimeyi söylerler. Fakat "Muhammedün Resûlullah = Muhammed, Allah'ın Resulüdür" de*mezler ve Hz. Muhammed (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'in getirmiş olduğu Kur'ân-ı Kerîm'e inanmazlar. İnansaydılar müslüman olurlardı ve hükmü yürürlükten kaldırılmış olan İncil ve Tev*rat'ı bırakırlardı.

Nevevî, Müslim'in- şerhinde Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) 'in buradaki hadîsinin misli olan metnin izahı bö*lümünde Hattâbî ve Kadı I y â z' dan naklen geniş bil*gi vermektedir. Ben bunun bir bölümünü özetle aktarmayı uygun bul*dum.


Merhum Hattâbî: Malumdur ki bundan, yâni Tevhîd keli*mesini söyleyenlerin can ve mallarının korunmuş olup onlarla sava-Silnuyacağına dâir hadîsten maksad putlara tapan insanlardır. E h 1 - i K i t â b olan hristiyan ve yahûdîler değildir. Çünkü Ehl-i Kit â b "Lâ ilahe illallah" derler. Bununla beraber onlarla savaşılır ve kılıçlar onların tepesinden eksik edilmez. Yâni onlar Tevhîd kelime*sini müslümanhğı kabullenmek üzere getirmezler. Putlara tapanlar ise Allah'a bir takım ortaklar koşarlar ve bunların hepsinin ilâh oldu*ğunu söylerler. Bu itibarla putlara tapan müşrikler Tevhîd kelime*sini getirmekle müslümanhğı kabul ettiklerini itiraf etmiş olurlar. Ha*disten çıkan hüküm şudur: Müslümanhğı kabul ettiğini söyleyen ve Tevhîd kelimesini getiren bir kimsenin bu konuda samîmî olup olma*dığına bakılmaksızın dış görünüşüne göre müslümalığı kabul edilir.


İslâmiyet'e kalben inanmıyor ise bunun hesabını Allah'a verecektir, demiştir,


Kâd. Iyâz da: Mal ve can emniyetinin Tevhîd kelimesini söyleyenlere tahsisi îslâm dinini kabul etmek anlamında kullanılmış*tır. Maksad budur ve Arap müşrikleri ile putperestler kasdedilmiştir. Çünkü müslüman olmaya ilk davet edilenler ve bunun için ilk savaşılan guruplar bunlardı. Allah'ın birliğini kabul eden, fakat bu*na rağmen müslümanlığı kabul etmeyenlere gelince, bunların sadece Tevhid kelimesini getirmeleri ile mal ve canlan korunmuş sayılmaz. Çünkü bunlar küfür hâlinde de Tevhîd kelimesini söylerler. Bundan dolayıdır ki diğer hadîste insanların can ve mallarının korunmuş sayılabilmesi için namaz kılmaları ve zekât vermeleri şart koşulmuştur. Yâni müslüman olmaları gerekli kılınmıştır. Aksi takdirde bunlarla da savaşılır, demiştir.
N e v e v î bu nakilleri yaptıktan sonra: Ben derim ki Kâdı'-nın dediği şartlar yanında Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'in getirdiği bütün hükümlere de imân etmek şarttır. Nitekim bu husus Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) 'm M ü s 1 i m' de mevcut diğer bir rivayetinde belirtilmiştir. Allah en iyi bilendir, der.


Hadîslerde müstesna kılınan Tevhid hakkı olan cezalar ise, İslâm hukukundaki cezalardır. Meselâ kasden ve öldürücü bir âletle bir müslümanı öldüren veya evlendikten sonra bir kadınla zina eden ki*şi müslüman olsa bile kısas veya had cezası olarak öldürülür. Böyle bir suçlunun canının korunması sözkonusu değildir. Keza malî bir cezaya çaktırılan kişinin malının korunması sözkonusu değildir. Gerekli mâlî ceza kişiye müslüman da olsa ödettirilir. Diyet cezası bunun bir örneğidir. Başkasının malını telef eden şahıstan bunun karşılığının tahsil edilmesi diğer bir örnektir.

heneyse... şimdilik bu kadar.
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Aslında meselenin tabir caizse bam teli şurasıdır: Diyalogcu zümre, Kelimei Tevhidin söylenmesinin , Kelimei Şehadetin ikinci rüknüne bağlı olmadan (Muhammeden Rasulullah) gerçekleşebileceğini ifade ediyorlar.Ehli Sünne Vel'Cemaa ise İkinci rüknün söylenmeden( ikrar etmeden) birinci rüknün ikrarının hiçbir şey ifade etmeyeceğini belirtir...acaba ifade edbildim mi?
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Aslında meselenin tabir caizse bam teli şurasıdır: Diyalogcu zümre, Kelimei Tevhidin söylenmesinin , Kelimei Şehadetin ikinci rüknüne bağlı olmadan (Muhammeden Rasulullah) gerçekleşebileceğini ifade ediyorlar.Ehli Sünne Vel'Cemaa ise İkinci rüknün söylenmeden( ikrar etmeden) birinci rüknün ikrarının hiçbir şey ifade etmeyeceğini belirtir...acaba ifade edbildim mi?

muhterem kardeşim.. öncelikle hayırlı cum'alarınız olsun... dualarınızda bizleri de unutmazsınız inşaallah..

bu söz müslüman bir kavim içinde söylenmiş değildir.. Rabbimize (CC) inanmayan kafir ve ateist ve puta tapan insanlar arasında söylendiğini kabul edersek hem sizin hem de hacıfersat kardeşimizin söylediklerini lütfen bir kez daha düşünün..

yani ateist - teist - putperestlere davet ve tebliğin ilk basamakları nasıl olmalıdır..?? dense ilk önce yaratıcı da buluşmak gerekmez midir..??..

sizlerin anlayamadığı Yeni-Osmanlı kardeşimin de vurguladığı nerede, kime karşı vs.. gibi suallerine bağlıdır..

olayı anlamak için misal: namaza yaklaşmayın ayetini gösterip namaz kılmayan gibi düşünmeyin..

bu konuda NECRAN HRİSTİYANLARI zamanında Efendiler Efendisinin (SAV) görüşmesini ve birkeç ayeti kerime mealini misal veren bir makale var.. incelemeniz temennisiyle...

Evet, değişik bir şey söylüyorum, sadece bilgi eksikliği değil, grup taassubu da var. 'Grup taassubu deyip geçelim'; çünkü biz de şimdi grupçuluğu kaşımış olmayalım. Gruplaşmak başkadır, grupçuluk başkadır. Cemiyet içinde çeşitli grupların bulunması tabiî bir olaydır. Aile de sosyal bir gruptur. Allah bizi grupçuluk belasından, dolayısıyla tefrikadan kurtarsın. ..cılıktan, ..culuktan kurtarsın, Cenabı Mevlâ gönüllerimize birlik sevgisini yerleştirsin. Bir de birbirimizi asıp kesmeden fikrimizi söyleme, dinleme, tartışma ahlâkı lûtfeylesin; böyle bir ruh, böyle bir gönül genişliği, göğüs genişliği versin diye dua edelim.

Ortak olan konularda birleşmek, bir araya gelmek, ortak bir alan oluşturarak orada buluşmak ve dayanışmak, bu ortaklığın dışındaki farklılıkları insanların kendilerine bırakmak, zorla kimseyi dininden ve kültüründen çevirmeye uğraşmamak konusunda -başka birçok âyetin yanısıra- 'Dinde zorlama yoktur' (Bakara, 2/256) mealindeki âyet ile 'diyalog âyeti' diyebileceğimiz şu âyeti de hatırlatmak istiyorum:

'De ki: 'Ey Ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin: Yalnız Allah'a ibadet edelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp da içimizden bazıları diğer bazılarını rab edinmesin.' Eğer yine yüz çevirirlerse, 'Şahit olun ki biz Müslümanlarız' deyin...' (Âl-i İmran: 3/64).

Ayrıca: 'İbrâhim ne yahudi ne hıristiyan idi; bilakis o hanîf bir Müslüman'dı; müşriklerden değildi. Doğrusu insanların İbrâhim'e en yakın olanı, ona tâbi olanlar, şu Peygamber (Hz. Muhammed) ve iman edenlerdir. Allah da mü'minlerin dostudur.' (Âl-i İmran: 3/67, 68).

'Müşterek olan bir söz' diye tercüme ettiğimiz 'kelimetin sevâin' tamlaması, tefsirlerde, 'âdilâne, dosdoğru, orta yolun ifadesi olan bir söz, adalet ve insaf ölçülerine uygun bir söz' şeklinde açıklanmaktadır. Âyetin bu tamlamaya bağlı olarak yer alan 'sizinle bizim aramızda' anlamındaki 'beynenâ ve beyneküm' kısmı âyetin devamında bu sözün ne olduğuna dair yapılan açıklama dikkate alındığında, burada Müslümanlar ile aslî hüviyeti itibariyle tek Tanrı inancının savunucusu olan din mensupları arasındaki ortak ilkelerin özünün kastedildiği açıkça anlaşılır.

Âyette bu ilkelerin en temel noktası 'yalnız Allah'a kulluk etme' şeklinde belirtilmiştir. Fakat bu ilkenin zedelenmeden varlığını koruyabilmesi iki ön şarta bağlı sayılmıştır:

a) Hiçbir şeyi Allah'a ortak saymamak,

b) Allah'ın dışında hiçbir merci, kişi veya gücü rab kabul etmemek. Böylece bir taraftan Ehl-i Kitap peygamberlerin tebliğ faaliyetinin ortak çizgisine çağırılmakta, bir taraftan da onların anılan iki şarta riayet etmemeleri nedeniyle Tevhid inancının safiyetini ihlâl ettikleri hatırlatılmış olmaktadır.

Âyette hem 'ulûhiyyet birliği' hem de 'rubûbiyyet birliği', yani Tanrı ve Rab olarak tek bir varlığa inanıp bağlanmanın kaçınılmazlığı üzerinde durulmaktadır ki, bunlardan birincisi Allah'a, fizik ötesi âlemle ilgili yegâne gücün kendisine ait olduğu inancıyla tapmayı, ikincisi de hayata sadece Allah'ın iradesini hâkim kılmayı, yalnız O'nun istediği biçimde kulluk etmeyi ifade eder.

Ehl-i Kitab'ın, Hz. İbrahim'in tebliğ ettiği din ile ilgileri ve bağlantıları konusundaki iddiaları sağlam bir bilgiye dayalı olmadığına göre, Kur'ân vahyinin sağladığı sahih bilgiye kulak verilmelidir.

Buna göre İbrahim (a.s.) ne yahudi, ne hıristiyan ne de müşrik idi; o Tevhid inancına yürekten bağlıydı. Onun inancı ile ilgili bir niteleme yapılacaksa, söylenecek şey onun 'hanîf' ve 'Müslüman' olduğudur (bkz. Bakara, 2/135).

Eğer Yahudiler ve Hıristiyanlar kendileri ile Hz. İbrahim arasında bir bağ kurmak isterlerse bunun yegâne yolu, kendi peygamberlerinin de Tevhid inancına çağrıda bulunduğu gerçeğini itiraf etmeleri ve Hz. İbrahim'i (a.s.), dolayısıyla Hz. Muhammed'i (s.a.s.) kendilerine tâbi kılma gayreti içine girme yerine, tüm İlâhî dinlerin geniş anlamıyla 'İslâm' dairesi içinde buluştuğunu görmeleridir.

http://www.hikmet.net/content/view/58607/10/

 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
**..Kâfirûn sûresindeki 'Leküm dîniküm veliyedîn' (Sizin dininiz size, benim dinim bana)..**

http://www.enfal.de/telmalili/kafirun.htm

kısmındaki din ibaresini dikkatinizi çekerim muhterem kardeşim..

Bu delili bize gösteren arkadaşımız tefsir okumamış sanırım hiç, Bu sözle Allahu teala batıl dinleri kabul ediyorda biz etmiyoruz öylemi ? Haşa ve kella..Bu söz Allahu teala'ya iftiraya kadar bile gider!!! Bu sözde kastedilen 'din' kelimesi Yahudi-hristiyanlık olmayıp küfrün tek millet olduğunu/putlar olduğunu/Buradaki "din", hesab manasına olup/Buradaki "din", ceza (karşılık) manasınadır/Din, "duâ" manasınadır. gibi şekillerde tefsir edilmiştir..Allahu teala asla burda Yahudi Hristiyanlığı kabul etmemiştir..Haşa ve kella...

Dediğimiz gibi Tek Din İSLAMdır, diğerleri ise küfr üzere olan batıl görüş ve düşüncelerdir, din değildir....


Bu buyrukta bir tehdit anlamı vardır. Yüce Allah'ın: "Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizin olsun." (el-Kasas, 28/55) buyruğuna benzemek*tedir.
Kaynak: Kurtubi Tafsiri

«Sizin dininiz size, benim dinim banadır.» Tıpkı Yûnus sûresinde buyurulduğu gibi: «Şayet seni yalanlarlarsa; benim yaptığım bana, sizin yaptığınız sizedir. Siz, benim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım, de.» (Yûnus, 41) Ve yine bir başka âyette «Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir.» (Bakara, 139; Kasas, 55) buyurulmaktadır.
Kaynak: İbni Kesir tefsiri

"Sizin dininiz size, benim dinim bana"(Kâfirûn, 6).
Bu ayetle ilgili olarak birkaç mesele var:



Küfre Rıza Olur Mu?


İbn Abbas (r.a) buna, "Sizin Allah'ı inkar edişiniz size, benim Allah'ı birlemem ve ihlaslı oluşum da bana"
manasını vermiştir. Buna göre eğer, "Şimdi yani Hz. Peygamber (s.a.s)'in onlara küfürlerinde, müsaade ettiği
söylenebilir mi?" denilirse, biz deriz ki: Hayır, asla. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s), küfürden insanları vazgeçirmek için görevlendirilmişti. Binâenaleyh buna daha nasıl müsaade edebilir. Ama Hz. Peygamber (s.a.s)'e böyle söylemesinin emrolunmasının maksadı, şunlardan biridir.
1) Bundan maksad, tehdiddir. Bu tıpkı bu yönüyle, "Haydi dilediğinizi yapın, ama o, yaptıklarınızı görüyor" (Fussiiet, 40) ayeti gibidir.
2) Hz. Peygamber (s.a.s) sanki şöyle demek istemiştir: "Ben, sizleri hakka ve kurtuluşa çağırmak için gönderilmiş bir peygamberim. Binâenaleyh eğer dediklerimi kabul etmez ve bana uymazsanız, hiç olmazsa beni bırakın ve şirke davet etmeyin."
3) Bu, "sizin dininiz size. O halde, eğer helakinizi tercih ediyor iseniz, o din üzere devam edin. Benim dinim de bana. Çünkü ben, bu dinimi terkedecek değilim" demektir.
b) Buradaki "din", hesab manasına olup, ayet, "Sizin hesabınız size, benim hesabım bana. Binâenaleyh hiçbirine, başkasının işlerinin hesabı sorulmayacak" demektir.
c) Burada bir mahzuf muzafın olduğu düşünülerek mana şöyle olabilir: "Sizin dininizin cezası (karşılığı) size, benim dinimin cezası (karşılığı) bana..." "Ey Muhammed, senin dininin karşılığı bir saygı ve bir mükafaat olarak sana yettiği gibi; onların dinlerinin karşılığı da bir vebal ve ceza olarak onlara yeter."
d) Buradaki "din", ceza (karşılık) manasınadır. Nitekim HakTeâlâ, "Allah'ın dini, yani had cezasını uygulama hususunda sizi bir acıma hissi sarmasın" (Nur, z) buyurmuştur. Binâenaleyh bu, "Rabbimden gelecek ceza size, putlarınızdan gelecek ceza bana olsun. Fakat sizin putlarınız cansızdır. Dolayısıyla onların cezasından korkmuyorum. Ama göklerin ve yerin Cebbar'ı Allah'ın çetin cezasından korkup-çekinmeniz aklen size gerekir" demektir.
e) Din, "duâ" manasınadır. Nitekim Hak Teâlâ, "Dini sırf Allah'a has kılarak, Allah'a dua edin"(Mü'min, 14) buyurmuştur. Buna göre mana, "Sizin duanız sizedir" buyurmuştur. Buna göre mana, "Sizin duanız sizedir. Halbuki kafirlerin duası, tamamen boşa gider. Eğer siz o putlara dua ederseniz, dualarınızı duymazlar. Duysalar da duanıza icabet edemezler. Sonra onlar bu hal üzere kaldıkları sürece, size zararları dokunmaz. Ama kıyamet günü, onlar dile gelirler ve onları Allah'a ortak koşuşunuzu kabullenmezler. Ama benim Rabbime gelince: O, iman edenlerin dualarına icabet eder (Şura,26) ve "Bana dua edin, size icabet edeyim. Çünkü dua eden bana dua ettiğinde duasına icabet ederim" (Bakara 186) der.
f) Din, adet-örf demektir. Nitekim şair,
"Heybenin o devenin üzerine atmış olunca o, (lisanı hal ile), Kendisinin adei hep bu, benim adetimde hep bunun olacak" dedi..." demiştir ki buna göre bu, "Atalarınızdan ve şeytanlardan aldığınız örfleriniz, size; benim meleklerden ve vahiyden aldığım örfüm bana." Sonra sizler şeytanla ve cehennemle, ben de meleklerle ve cennetle yüz yüze kalıncaya değin, herbirimiz kendi adeti ve örfü üzere devam etsin gitsin" demektir.

İkinci Mesele


Ayetteki, ifadesi, hasr (ancak) manasınadır ve"Sizin dininiz başkasına değil ancak size; benim dinim de
başkasına değil ancak banadır" demektir. Bu, 'İnsan için, ancak kendi sayıcı gayreti vardır" (Necm, 39) ve "Hiç kimse, hiç kimsenin günahım üstlenmez" (isra, 15) ayetlerinin ifade ettiği hususa işaret olup, "Ben vahiy ve tebliğ ile memurum; sizlerse, emirlere uymak ve kabul etmekle memursunuz. Ben mükellef olduğum işi yapınca, sorumluluktan kurtulmuş oldum. Ama sizin küfürde ısrar edişiniz, kendisinden ötürü bana kesinlikle bir zarar gelmeyecek şeylerden bir şeydir" demektir.

Üçüncü Mesele


İnsanlar, anlaşmalarda hep bu ayete tutunmayı adet edindiler. Halbuki bu caiz değildir. Çünkü Allah Teâlâ Kur'an'ı, insanlar onu darb-ı mesel etsinler diye değil, üzerinde düşünsünler, sonra da gereğini yerine getirsinler diye indirmiştir. Allah Sübhanehû ve Teâlâ en iyi bilen ve sapasağlam hükümler verendir. Salat-u selâm, efendimiz Hz. Muhammed'e, onun aline ve ashabına olsun (amin)!
kaynak: Fahruddini Razi Tefsiri
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
Ya Rabbi senin söylerken murad etmediğin bir şekilde ayetleri yorumlayanlara tövbe nasip et Ya Rabbi!!!
'De ki: 'Ey Ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin: Yalnız Allah'a ibadet edelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp da içimizden bazıları diğer bazılarını rab edinmesin.' Eğer yine yüz çevirirlerse, 'Şahit olun ki biz Müslümanlarız' deyin...' (Âl-i İmran: 3/64).

Değerli kardeşim Ali İmran 64. ayetini delil gösterek La ilahe illallah desek Muhammedun Resulullah denmesede olurmu diyorsunuz..Tövbe Ya Rabbi bu ayetin tefsiri hiç te sizin delil olarak gösterdiğinizi sapık fikre uymuyor..Bu ayetin tefsirinde öncelikle o topluluğun putlara/çok sapık bir inanca taptığı anlaşılıyor. 'Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin:' sözü Öncelikle o putlara veya tağutlara veya herhangi bir kula tapmayı bırakın bir olan Allah'a kulluk edin manasındadır. Yoksa Peygamber Efendimiz burda Allah(cc)'a inanın Bana inanmasanızda olur, dininizde kalın demedi Haşa ve Kella..Bunu Rum kralı Heraklusa yazdığı mektuptada anlıyoruz.
"Bismillahirrahmanirrahim. Resûlullah Muhammed'den Rûm'un büyüğü Hirakl'e!
"Hidâyet yoluna tâbi olanlara selâm olsun! Bundan sonra, (Ey Rûm milletinin büyüğü) seni, İslâma dâvet ediyorum.
Burdada Heraklusa sadece Allahu teala'ya iman et ve dininde kal demedi!!!

"Ey Ehl-i Kitap! Hepiniz, bizimle sizin aranızda müsavi olan bir kelimeye gelin: "Allah'tan başkasına tapmayalım..." de!.? Yani, "İfâde etmede birbirimize karşı insaflı olduğumuz, kimimizin kimine zulmetmeye meyletmediği bir kelimeye, (bir esasa) geliniz ki, bu da, "Ancak Allah'a tapmamız ve Ona hiçbir şeyi şirk koşmamamız" dır" demektir. İşte bu sözden murad budur.
kaynak:Faruddini Er- Razi Tefsiri

Âyet-i kerimenin sebeb-i nüzulü hakkında rivayet edilen şu husustur: Yahudiler Hz. Peygamber'e şöyle demişti: "Hristiyanların Hz. İsa'yı Rab edinmeleri gibi, bizim de, sadece seni Rab edinmemizi istiyorsun!..." Hhstiyanlar da, "Ey Muhammedi Sen, yahudilerin Uzeyr (a.s) hakkında söylemiş oldukları şeyi senin hakkında söylememizi istiyorsun" demişlerdi. İşte bunun üzerine Cenâb-ı Hak da bu âyeti indirdi.
Kaynak: Fahruddini Er-Razi Tefsiri

«Senden önce gönderdiğimiz her peygambere : Benden başka tanrı yoktur. Bana kulluk edin, diye vahyetmişizdir.» (Enbiyâ, 25)
~ «Andolsun ki her ümmete: Allah'a ibâdet edin ve putlardan kaçının, diye peygamberler göndermişizdir.» (Nahl, 36)
Sonra buyuruyor ki;
«Ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi Rab edinmesin.»
İbn Cüreyc şöyle der : Allah'a isyan olan konularda kimimiz kimimize itaat etmesin.
İkrime de şöyle der: Bazımız bazımıza secde etmesin.
«Eğer yüz çevirirlerse o vakit, şâhid olun ki biz müslümanız, deyin.»
Bu çağrıya ve aranızdaki eşit olan kelimeye gelmezlerse, Allah'ın sizin için koymuş olduğu İslâm üzere dâim olduğunuza onları şâhid kılın.
Kaynak : İbni Kesir tefsiri
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
Aslında meselenin tabir caizse bam teli şurasıdır: Diyalogcu zümre, Kelimei Tevhidin söylenmesinin , Kelimei Şehadetin ikinci rüknüne bağlı olmadan (Muhammeden Rasulullah) gerçekleşebileceğini ifade ediyorlar.Ehli Sünne Vel'Cemaa ise İkinci rüknün söylenmeden( ikrar etmeden) birinci rüknün ikrarının hiçbir şey ifade etmeyeceğini belirtir...acaba ifade edbildim mi

Çok güzel ifade ettinde kardeşim anlayabilene..

Sadece "Eşhedü en lâ ilâhe illallah" desem, Müslüman olmaz mıyım?


Ben kayıtsız, şartsız Rabbimizin varlığına ve birliğine inanan birisiyim. İslâm'ın şartlarından bir tanesi kelime-i şahadet getirmektir. Peki, Hz. Muhammed'den önce Müslüman olmanın şartı neydi? Sadece "Eşhedü en la ilahe illallah" desem, Müslüman...
Direkt Allah'a inanmak olmaz mı? Mesela, Alevi olanlar Hz. Ali'yi örnek alıp ibadet ederler. Aleviler de mi Kelime-i Şahadet getirirken tam olarak söylemek zorundalar? (Antalya'dan Olgun MATUR)

Kelime-i şehadet bir bütündür. "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhû ve Rasûluhû" dür. Bu şehadet kelimesinde Allah'tan başka bir ilah olmadığına inanmanın yanında, Hz. Muhammed'in Allah'ın kulu ve resulü olduğuna inanmak da vardır.
Yani Allah'ın varlık ve birliğine inanan bir insan, Hz. Muhammed'in (a.s.m.) Allah tarafından gönderilmiş hak bir peygamber olduğuna da inanmalıdır ki, gerçek Müslüman olsun. Yoksa sadece kelime-i şehadetin ilk cümlesini söyleyip, "Ben Allah'a inandım, ikinci cümleyi söylememe gerek yok, dolayısıyla Hz. Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna inanmam şart değil" diyemez.



Çünkü kelime-i şehadetin iki kelamı birbirinden ayrılmaz, birbirini ispat eder, birbirini içine alır, biri birisiz olmaz. Madem Peygamber Aleyhissalatü Vesselam peygamberlerin en sonuncusudur, bütün peygamberlerin manevi mirasçısıdır, bunun için Hak dine varan bütün yolların başındadır. O'nun gösterdiği yolun dışında kurtuluş yolu söz konusu değildir.



Farazâ gittiği yol Peygamberimiz'in yolu olduğu halde, bu yolun Hz. Muhammed'in yolu olduğunu bilmeyecek olsa, o yine doğru yoldadır, kurtulmuştur. Ancak Peygamberimiz'in Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu duyduğu ve bildiği halde O'nu tasdik etmez, inanmazsa Allah'a da inanmamış olur.



Bir başka ifadeyle, gösterdiği yüzlerce mucizeleriyle, bütün dünyayı kaplayan davetiyle ve peşinden giden bir buçuk milyar Müslüman'ın şahitliğiyle insanlığın şeref vesilesi olan Hz. Muhammed'i (a.s.m.) inkâr eden bir kişi, Allah'ı da tanımaz. İslâm dini Peygamberimiz'in getirdiği ve tebliğ ettiği bir dindir. Kur'ân'ın ifadesiyle "Allah katında hak din İslamdır." Peygamberimizden önce Müslüman olma diye bir olay yoktu. Çünkü bütün insanlık küfür karanlığındaydı.



Hz. Muhammed'in hak peygamber olduğuna inanmak, Allah ile kul arasına girmek değildir. Allah ile kul arasına giren ve sokulan şeyler putlardır, puta tapmaktır. Oysa Peygamberimiz Allah'ın elçisidir, kendiliğinden bir şey söylemez, Allah'ın kendisine bildirdiklerini bildirir ve anlatır.
Bundan dolayıdır ki, insanlar Allah'ı O'nun vasıtasıyla tanımışlar, O'nun öğretmesiyle inanmışlardır. Dinin temeli ve değişmez kaynağı olan Kur'ân da Allah'ın kelamıdır, O'nu da insanlara ilk okuyan ve öğreten Hz. Muhammed'dir.



Alevilik bir din değildir. Hz. Ali'yi seven, O'nun yolundan giden Müslümanlar'ın adıdır. Müslümanım diyen bir insan hangi millete ve kültüre bağlı olursa olsun, aynı kelime-i şehadeti söylemek zorundadır; Allah'ın birliğine inandığı gibi, Hz. Muhammed'in de Allah'ın elçisi olduğuna inanmalıdır.
Hz. Ali de böyle inanmış, böyle iman etmiştir. Diğer yandan Hz. Ali'nin Hz. Muhammed'den (a.s.m.) farklı olarak bir ibadet şekli ve tarzı yoktur. Peygamberimiz'in halifesi olduğu için O'nun peşinden gitmiş, O'nun gibi ibadet etmiş, hayatını o şekilde geçirmiştir.
Mehmet PAKSU Hocaefendi
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Demekki

Bu Forum dada İslam alimleri varmış.

Allahın şanslı bir kuluyum nurada onlarla tanıştım.

Allah şükrediyorum kendime yetecek temel ilmim var ya olmasa idi Forum İslam alimlerine inanıp belki de ŞANSIZ duruma düşecektim.
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
Doğrusu Yeni Osmalıya ve Y.asya Gazetesine ; küfrü mucib sözleri, cicili, bicili biçimde sunan kafir Marowitch 'i kamuoyu önüne ''şirinler'' den gösterme çabalarına girmelerinden dolayı teessüflerimi sunuyorum..

Güya aklı sıra saf müslümanları güzel sözlerle kandırmaya çalışan bu papaz bozuntusu herif, bakın müslümanları nasıl kandırıyor:

Şimdi bakıyoruz, İslâm’da da güzel, manevî zenginlikler var. Papa Roncalli kendi zamanında bunu görmüştü. Müslümanlar da Hıristiyanları daha iyi tanırlarsa aynı güzellikleri paylaştığımızı görürler. Bir konuşmada dinliyordum, biri dedi ki: “Bizler tek kanatlı bir meleğiz. Birbirimize sarılırsak o zaman uçabiliriz. Yoksa tek kanatlı kalırsak uçamayız.” İşte diyalog bunu sağlıyor. '' Evet bozacını şahidi kimmiş ne güzel öğreniyoruz...Adam diyorki , biz sizde güzellikler görüyoruz, sizde bizdeki güzellikleri görün.Yani kuşun uçması için nasıl çift kanat gerekiyorsa, biz itikadlarımızı çorba yaparsak, ne ala uçabiliriz...

Ne Ala değilmi...Biz şimdiye kadar İslam Dinin tek ve son İlahi bir din olduğunu, Allah tarafından ikmale erdirildiğini biliyordukya, papaz bozuntusu diyorki , aklı sıra siz bu safsataya bakmayın, ancak beraber olursak eksiklrimiz gider.Yani adam açıkca diyorki ''bizim dinimiz eksik ama sizinkide öyle,o halde gelin bir araya gelip eksiklerimizi giderelim..Bu szözü söylemek elfaz-ıl küfür olduğundan söyleyen mazallah mürted olur..

Başka ne diyor bu papaz bozuntusu adam:


''Üç Allah olduğunu hâşâ söyleyemeyiz. Allah doğmayan, yaratılmamış ve ezelden beri var olan sonsuzdur. Aynı zamanda o bir akıldır. Akıl ne yapıyor peki? Düşünüyor. Ebediyen düşünüyor. O halde Onun düşüncesi Onun meyvesi olur. Nasıl ki düşündüğün zaman bir eser ortaya çıkarıyorsun, yazı yazıyorsun, senden doğuyor bu. O zaman Allah ebediyen düşündüğünde ve Onun bütün düşüncesi mükemmel olduğunda, o zaman işte biz Ona bir isim veriyoruz. Yani Onun düşüncesinin meyvesine isim veriyoruz. Buna Onun kelâmı, kelimesi diyoruz ki o da Hz. İsa’dır. Biz inanıyoruz ki Allah ebediyen vardır. İlk insanları mükemmel olarak yaratmıştı. Onları Cennet’te yaratmıştı. Fakat sonra onlar Cenneti ebedî kazanmak için bir imtihandan geçirildiler. İyilik ve kötülük ağacından yemeyeceksin diye... Tabiî şeytana uyularak bir günah işlendi. O zaman o günahla Allah’ın huzurunda ebedî yaşama hakkını kaybettiler ve Cennetten çıkarıldılar. Biz inanıyoruz ki Allah insanları o zaman da seviyordu ve vaad etti ki bir kurtarıcı gönderecek. O zaman Allah’ın ebedî düşüncesi bir insan vücuduna gelmiştir. İsa da Allah’ın o ebedî düşüncesidir. Müslümanlar da Allah’ın kelâmı, kelimesi diyorlar ona. ''

Adam diyorki:Allahın düşüncesi ebedidir, düşüncesi mükemmeldir,
işte onun bu düşüncesinin meyvesi =İsa'dır.Zaten müslümanlarda bizim söylediğimize benzer söylüyorlarİsa= Allahın kelimesi diyorlar...

Şimdi gelelim bu küfür sözleriyle saf müslümanları nasıl aldattığına bu keferenin..Bir defa allah Teala ezeliolduğundan, insanın aklına, fikrine gelene asla benzemez,zira O kadimdir, İnsan ise bir madde olarak hâdistir.İşte Müslümanlarla , Hıristiyanlar arasındaki farklardan biride budur.Yani Onlar allah ezelidir, ebedidir, İsa aleyhisselamda haşa öyledir..Birde utanmadan biz Allah üçtür demiyoruz diyor..Seni gidi..seni...

Yukardaki papaz gibi diğer papazlarda, Kur'anı kerim'' Meryem oğlu İsa yalnız Allahın peygamberidir ve kelimesidir ki onu Meryeme bırakmıştır.O ,Allah tarafından gelen bir ruhtur'' mealindeki ayetini ele alıp müslümanlardan sormuşlar: 'İsa Allahın kelimesidir.Kelime, KELAM SIFATININ kendisidir.Öyleyse Kur'an İsa hâdismi, kadimmi?..İsa mahlukturn diyen müslümana: '' Öyleyse Kur'an mahluktur. çünkü o da İsa gibi kelimesidir.'2..''Kur'an kadimdir' diyen müslümana:'' Öyleyse İsada kadimdir'' demişlerdir.Aynen yukarıdaki yazıda ismi geçen Marowitch gibi...Şaşırtma..

Hıristiyanlar birçok cihetle Vacib Teala'yı idrak edemedikleri gibi, Vacib'in sıfatlarınıda idrak edememişlerdir.Zira bu ayet kerimede , ''kelime'' den murad şudur:İsa aleyhisselam ormal biyoloji kaidelerinin dışında, Allah Teala'nın ''kun'' =''ol'' emrinin eseridir, sair mahluklar gibi hâdistir.Kelam sıfatı ise ''Kun''=''ol'' emrinin kendisidir.Binaenaleyh İsa aleyhisselam bu kelimenin içinde yok; bundan sonra gelen ve ''kun'' emrine cevab olan '' yekun'' =''o da oluverdi'' cümlesi içinde dahildir.Bu takdirde İsa aleyhisselam , Allah Tealanın ilmi, iradesi, kudreti değil (Hıristiyanlar böyle dedikleriiçin şirke giriyorlar)

; muradı , ma'lumu ve mahlukudur.Nitekim Ali İmran suresi nin:'' Meryem :Ey rabbim , bana bir beşer eli dokounmadığı halde nasıl çocuğum olur? '' dedi.Allah şöyle buyurdu:Öylede olsa , Allah dilediğini yaratır.Bir işe hükmedince sadece ''ol'' demesiyle o şey oluvwerir'' mealindeki 47. ayeti kerimesinde , bu tasrih buyurulmuştur.Ayaaa!... Hiçbir akıl sahibi ,''mef'ul yani işlenen , failin kendisidir'' diyebilirmi? kelimesidir demek , hidayet veilesdir demektir..Acaba hiç bir akıl sahibi ''Mektub, katibin kendisidir'' diye idd,ada bulunurmu? Nihayet İsa aleyhisselam mektub gibidir, mahluktur.

' Ve Rûhun minhu'' '' O Allah tarafından gelen bir ruhtur' sözünün manasınıda ,
hıristiyanlar bilememiştir..Nihayet İsa aleyhisselam da diğer sair ruhlar gibi ruhtur..Bu takdirde İSA aleyhiselam 'ın ruhu Meryemde , biyoloji kaidesi olan iki eşin birleşmesi haricinde , sair insanlardan farklı ve sırf mu'cize olarak cesedlenmiştir.Şim di Ka'betullah, Mahlukullah deyişimiz, mahlukun Vacib tealayla birleşmesinin bir ifadesi olur mu?Amma cahillere(Marowitch gibi) ne demeli.. Demek rûhun Allah Tealaya izafesi, teşrif ve mu'cizeyi beyan etmek içindir..

Kafir Marowitch'i,n yukarıdaki sapık, küfür görüşlerini bir marifetmişl gibi müslüman kamuoyuna gösterenlere Allah Teala basiret versin..Diyalogun ne zararı var diyenlere şuur versin Amin.Bu konuda kendisinden yararlandığımız Üstadımıza üstün nimetlerini lutfetsin.Amin..

 
 
 
''


SELAMÜN ALEYKÜM KARDEŞİM.BU HUSUS ÇOK ÖNEMLİDİR Kİ o DİALOGCULARA BİR SORUN BAKALIM.MÜSLÜMANLARARASI DİALOG YAPALIM DİYE BİR TEK SÖZ ÇIKMIŞMIDIR AĞIZLARINDAN...

Yahu hıristiyan ve yahudileri apaçık dine davet edemiyorlar, sanki onların tavsiyesi adı altında dialog arıyorlar.
bu cemaate,
sormak lazım, yahudi keferesi Filistinden niye ayrılmıyor, niye zulmetmeye devam ediyor?ABD kafiri, Afganistan, IRAK gibi ülkelerden niye çıkmıyor niye bu harpler durdurulmuyor.Madem dinlerarası dialog yapılıyorsa bunlar neyin nesi? Anlaşılan o ki ekmeğini yiyen kılıcını da sallarmış.ABD kılıcı sallanması bu demekmiş anlaşılan...

Allah'tan korkun ve siz gayrimüslimlere örnek olun kendiliğinden onlar müslüman olurlar.


BAKARA SURESİ-120. Sen onların milletine tâbi oluncaya değin senden ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar asla hoşnut olmazlar. De ki: Asıl hidayet Allah'ın hidâyetidir. Eğer sen sana gelen ilimden sonra, onların arzularına uyacak olsan, yemin olsun ki senin için Allah tarafından ne bir dost bulunur ne de bir yardımcı.


BU AYETTEN ALACAĞIMIZ DERSİMİZİ ALDIK...BOŞUNA HEVESLENMESİNLER VE BURADA DİNLERARASI DİALOĞU SAVUNMASINLAR...
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Bu delili bize gösteren arkadaşımız tefsir okumamış sanırım hiç, Bu sözle Allahu teala batıl dinleri kabul ediyorda biz etmiyoruz öylemi ? Haşa ve kella..Bu söz Allahu teala'ya iftiraya kadar bile gider!!! Bu sözde kastedilen 'din' kelimesi Yahudi-hristiyanlık olmayıp küfrün tek millet olduğunu/putlar olduğunu/Buradaki "din", hesab manasına olup/Buradaki "din", ceza (karşılık) manasınadır/Din, "duâ" manasınadır. gibi şekillerde tefsir edilmiştir..Allahu teala asla burda Yahudi Hristiyanlığı kabul etmemiştir..Haşa ve kella...

Dediğimiz gibi Tek Din İSLAMdır, diğerleri ise küfr üzere olan batıl görüş ve düşüncelerdir, din değildir....



kafirun suresinin tefsirini de alacaktım ama fazla uzatmayalım dedik almadık..

sizin hassasiyetinizden sonra alırım merak etmeyiniz.....

dolayısıyla dinin kuran-ı kerimde 27 yerinde geçen şeklinin aynı anlamda olmadığını zaten biliyoruz muhterem..

Tek dinin islam olduğunu sizlere daha önce de söyledik.. Sizin sözlerinizin ne anlamda kullandığınıza bağlıdır..

kavramları kendi adınıza esnetmenize gerek yoktur.. bizim bu sitedeki hassasiyetimizi sizden önceki daha kavi ehl-i tarık kardeşlere sorunuz..

Hristiyanlığın ve yahudiliğin ilk çıkışını ve Peygamberlerini (AS) ve Hz. İsa (AS) ve havarilerinin islam üzere olduğunu daha ağabeylerinize veya ders hocalarınıza yeni kabul ettirdik..

size göre nasıl bilemeyiz ama hem hristiyanlığın ve hem de yahudiliğin ilk peygamberleri ve onlara din olarak tabi olan havari ve halk da müslümandı, fakat isimleri o zaman kendi gelen dine göre hitap ediliyordu.. şimdiki tahrip ve tahrip edenlere bakarak onları müslüman dışı ilan etmek hata olur...

şimdi o din ve dinin peygamberlerine ve tabi olanlarına (şimdiki teslise inananlara değil) kafir demek ne anlama gelir bir düşünün.. şahsıma yakıştırmaya çalıştığınız benzetmelere kendinizin düşme ihtimali varsa dikkatli olunuz.. selamlarımla..
 
Üst