*.diyaloğun ilkelerini İslam alimleri tespit ediyor.*

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
sizin yazdiklariniza itiraz etmiyorum.

Evet ehli-sünnet ölcülerine göre durum bu fakat bu yazinin yayinlanmasindaki ve benim buraya eklememdeki maksad farkli.

Adam hristiyan,müslüman degil,ve vatikanin resmi temsilcisi oldugunu unutmayin...

Bu sifatiyla cikmis fakat bildigimiz hristiyanlardan farkli seyler anlatiyor

Hristiyanlar simdiye kadar islam dinini kabul etmezlerdi,hz.Muhammee (sav) yalanci gözüyle bakarlardi,islama ve müslümanlara düsmandilar,hz isanin Allahin oglu oldugunu söylerlerdi tanri gibi taparlardi...simdi bu gercekleri göz önünde bulundurarak yukardaki yeni asyanin yazisini tekrar okudugunuzda aradaki fark dikkatinizi cekmiyrmu?
Bu durum sizce iyi bir gelisme degilmi?

Maksad hata ve kusur aramaksa bulunur,adam müslüman oldugunu söylese ve islam adina böyle yazmis olsa insanlari yaniltmaya calisdigina inanirim ve en az sizin kadar görüslerindeki yanlislara dikkat cekerim fakat müslüman degil.

Böyle birini mat etmek kolay...

fakat hayra dogru bir adim atmis,şerken ehveni şer olmus daha önce eklemis oldugum yazilardada belirtildigi gibi tebligde dikkatli olmamiz gereken bazi ölcüler var:

"...inî mes’elelerin ilzam etmek ve susturmak maksadıyla münakaşa ve münazara tarzında anlatılması caiz değildir. Dini anlattığımız bir yerde itirazlar ve karşı fikirler varsa, orada konuşmayı kesme mecburiyetindeyiz. Devam ettiğimiz takdirde, hem biz günaha gireriz, hem de karşımızdakinin iman durumunu tehlikeye atmış oluruz. Maksat, hiç bir zaman onun sesini kesmek, mat etmek ve fikir üstünlüğü sağlamak değil, maksat Rabbimiz’in sevdirilmesidir. Bazen münakaşa yapmak, muhatabımızı inadında ısrar etmeğe, hattâ küfür adına bilgisini artırmak için araştırmaya sevkedebilir. İlzam etme, susturma düşüncesi ve fikrî münakaşalar onu inada sevkedecekse, bu tür münakaşalardan mutlaka kaçınılmalıdır. Evet, böyle durumlarda muhatabımız bizi dinlemeyeceği gibi, o da galebe çalmak için hazırlıklı gelecek, bizi dinlemek yerine, kendi soru ve cevaplarını düşünmeyi tercih edecek ve neticede hınç ve öfke dolu olarak yanımızdan ayrılacaktır...."

Adamlar hayra dogru bir adim atarak ehveni ser olmusken yanlis münakasa metoduyla tekrar eski hallerine düsmelerine sebeb olmayalim.



"Akıllı insan dostlarına ikram edip, düşmanlarını da idare edendir!"

"İnsanların şerlisi, şerrinden korunmak için idare edilmelidir!"
 

hacifersat

Doçent
Katılım
11 Nis 2010
Mesajlar
717
Tepkime puanı
59
Puanları
0
selam. yukarıda konuyu çok dallanıp budaklanmış. hikem muhteremde konuya haklı olarakta dahil olmuş hem yeride gelmişken istifade babında bir konuyu aktarayım..

Kur'andan sonra en Sahih kaynak olan İmam Buharinin Sahihinin meşhur şerhlerinden Fethu'l Bari'nin Kitap ve Sünnete sarılma Babında şöyle bir konu başlığı nazarı çekmektedir.
Hz. Peygamberin s.a.v " ehl-i kitaba birşey sormayınız "...

konuyla alakalı ebu hureyre ve abdullah b. abbas hadisinin son kısmında "... Dikkat edin ! Size gelmiş olan ilim , onları sorma yasağı getirmiyor mu? Vallahi biz onlardan hiçbir kimseyi size indirilmiş olan kitap hakkında size soru sorerken görmüş değiliz.!"

naklettikten sonra şerhte şu hadiste çok ehemniyetlidir.

Abdurrezakın , musannefinde " ehl-i kitaba (dininiz hakkında herhangi birşey) sormayınız. çünkü onlar , nefislerini saptırmış kimseler olarak sizlere doğru yolu asla göstermeyeceklerdir. (Onlara uyarsanız) ya hakkı yalanlarsınız yada batılı dorularsınız."
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
selam. yukarıda konuyu çok dallanıp budaklanmış. hikem muhteremde konuya haklı olarakta dahil olmuş hem yeride gelmişken istifade babında bir konuyu aktarayım..

Kur'andan sonra en Sahih kaynak olan İmam Buharinin Sahihinin meşhur şerhlerinden Fethu'l Bari'nin Kitap ve Sünnete sarılma Babında şöyle bir konu başlığı nazarı çekmektedir.
Hz. Peygamberin s.a.v " ehl-i kitaba birşey sormayınız "...

konuyla alakalı ebu hureyre ve abdullah b. abbas hadisinin son kısmında "... Dikkat edin ! Size gelmiş olan ilim , onları sorma yasağı getirmiyor mu? Vallahi biz onlardan hiçbir kimseyi size indirilmiş olan kitap hakkında size soru sorerken görmüş değiliz.!"

naklettikten sonra şerhte şu hadiste çok ehemniyetlidir.

Abdurrezakın , musannefinde " ehl-i kitaba (dininiz hakkında herhangi birşey) sormayınız. çünkü onlar , nefislerini saptırmış kimseler olarak sizlere doğru yolu asla göstermeyeceklerdir. (Onlara uyarsanız) ya hakkı yalanlarsınız yada batılı dorularsınız."

alıntı yaptığınız ayeti kerimeler ile daha önce verilen bilgiler birbirleriyle örtüşmüyor muhterem..

yani Allah'a (CC) inanan ve Alemlerin Efendisi Peygemberimizi (SAV) de iman edenler daha farklı olduğunu anlatmış ve ihtida eden papanın alıntı yaptığı ayet-i kerimeyi misal göstermiştik..

Bu arada geçen Papa konusunda bazu sufi sitelerinde **MÜSLÜMAN OLARAK ÖLDÜ** tartışması yapılıyor..

ölümünden önce geceleri gizlice namaz kıldığını ve müslüman olduğunu söyleyen ve savunan HEYHEY kardeşler var...

buradaki sufi kardeşlerimizin haberi olmasına rağmen tartışırken bizlerde kulak misafiri - göz atma imkanı bulduk..

ne kadar doğrudur Allah-u Alem ama bir şeyh Hazretlerinin ziyeretinden sonra olduysa belki doğrudur..

kalpler Rabbim'in (CC) elindedir.. bakarsınız azalı kafir de olsa ihtida eder müslüman oluverir diyorlar..

şimdiki papa ise kensinin son papa olduğunu zaten biliyor.. ve makam ömrünün kısa olduğunu da hissediyor..

tek şüphesi ise Avrupada yayılan İSLAM RÜZGARINA karşı kendisinin bir müslüman tarafından suikastle öldürülmesi...

ve suçlu olarak bir müslümanın görev almasıyla iplerin tekrar gerilmesinin sağlanmasının planlanması...

İnşaallah planları akim kalır... amaçlarına ulaşamazlar... müslümanları karalayamazlar...
 

hacifersat

Doçent
Katılım
11 Nis 2010
Mesajlar
717
Tepkime puanı
59
Puanları
0
alıntı yaptığınız ayeti kerimeler ile daha önce verilen bilgiler birbirleriyle örtüşmüyor muhterem..

selam muhterem ben Ayeti Kerime değil, Hadis-i Şerif naklettim !!!

yani Allah'a (CC) inanan ve Alemlerin Efendisi Peygemberimizi (SAV) de iman edenler daha farklı olduğunu anlatmış ve ihtida eden papanın alıntı yaptığı ayet-i kerimeyi misal göstermiştik..

Bu arada geçen Papa konusunda bazu sufi sitelerinde **MÜSLÜMAN OLARAK ÖLDÜ** tartışması yapılıyor..

ölümünden önce geceleri gizlice namaz kıldığını ve müslüman olduğunu söyleyen ve savunan HEYHEY kardeşler var...

buradaki sufi kardeşlerimizin haberi olmasına rağmen tartışırken bizlerde kulak misafiri - göz atma imkanı bulduk..

ne kadar doğrudur Allah-u Alem ama bir şeyh Hazretlerinin ziyeretinden sonra olduysa belki doğrudur..

kalpler Rabbim'in (CC) elindedir.. bakarsınız azalı kafir de olsa ihtida eder müslüman oluverir diyorlar..

şimdiki papa ise kensinin son papa olduğunu zaten biliyor.. ve makam ömrünün kısa olduğunu da hissediyor..

tek şüphesi ise Avrupada yayılan İSLAM RÜZGARINA karşı kendisinin bir müslüman tarafından suikastle öldürülmesi...

ve suçlu olarak bir müslümanın görev almasıyla iplerin tekrar gerilmesinin sağlanmasının planlanması...

İnşaallah planları akim kalır... amaçlarına ulaşamazlar... müslümanları karalayamazlar...

bu kısmı ise anlayamadım?
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Sözün hülasası:papa marowitch'inde açıklamalrından ,anlaşılıyorki, ''Diyaloğun ilkelerini '' Vatikan belirlemiştir...Çalışmalar bu istikamette gidiyor..Eğer öyle olmasaydı:'' Ehli kitabla amentüde ittifakımız var'' hezayanı , bu topraklarda terennüm edilebilirmiydi?!! Vesselam..
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
selam muhterem ben Ayeti Kerime değil, Hadis-i Şerif naklettim !!!

haklısınız muhterem göz yanılması olmuş, sizler hadislerden bahsediyordunuz.. ayet olarak yazmışım..

Demek istediğim ayet-i kerimeyi ise konu dahilinde Milli Gazete yazarı M.Ş.Eygi nin makalesinde de geçmektedir..

bir göz atılım isterseniz..

06 ARALIK 2005----------M.Ş.EYGİ --- milli gazete

Çünkü daha sonra size bizzat anlatacağım gibi, aralarında en bilgili ve akıl sahibi olanlardan benimle aynı duyguları paylaşanlar var ve ben Maide Sûresi’nde bahsi geçen kişilerden olduğumu kesinlikle biliyorum.

“Mü’minlere meveddet bakımından en yakın olanların ‘Evet, biz Hıristiyanlarız’ diyenler olduğunu göreceksin. Çünkü onların içinde bazı keşişler ve rahipler gurur ve kibir taslamazlar. Ve Resul’e vahy edileni duyduklarında ondaki gerçek dolayısıyla gözlerinin yaşla dolduğunu görürsün. Onlar şöyle der: ‘Ey Rabbimiz! Biz iman ettik. Bizi şahitlerle birlikte yaz.’ Rabbimizin bizi sâlihler zümresi içine katmasını niçin istemeyelim? Niçin Allah’a ve bize ulaşan gerçeğe iman etmeyelim?” (Mâide, 82-84)

Şu anda İslâm ile “Ümmet-i dâvet” (İslâm’a çağrılması gerekenler) arasındaki en büyük engel, Müslüman dünyasının geri kalmışlığı, İslâm’ı hakkıyla temsil edememesidir. Bu engel kalktığı ve Müslümanlar dâvet ve tebliğ vazifelerini hakkıyla yaptığı zaman, başta kilise papazları olmak üzere Hıristiyanlık aleminde kütlevî ihtidalar başlayacak, insanlar fevc fevc (akın akın)Hazret-i Muhammed’in, Hazret-i İsa’nın, Hazret-i Musa’nın, Hazret-i İbrahim’in ve diğer bütün peygamberlerin (hepsine salat ve selam olsun!) dinine gireceklerdir.

(1) Treaties Concerning the Mahometons, P. 215-223. A.Reland.

http://www.milligazete.com.tr/makale...ser-87384.htmv

müslüman olan papazın bakış açısı ve yazdığı (Mâide, 82-84) ayet-i kerimelerine incelemenizi tavsiye ederim..

diğer anlayamadığınız kısım ise özellikle bir SUFİ kardeş içindi.. ve genele hitap ediyordu.. anlamasanız da olur yani..
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Sözün hülasası:papa marowitch'inde açıklamalrından ,anlaşılıyorki, ''Diyaloğun ilkelerini '' Vatikan belirlemiştir...Çalışmalar bu istikamette gidiyor..Eğer öyle olmasaydı:'' Ehli kitabla amentüde ittifakımız var'' hezayanı , bu topraklarda terennüm edilebilirmiydi?!! Vesselam..

öncelikle marowich papa değil galiba.. vatikanın İstanbul temsilcisi olarak biliyorum..

diyalogun ilkeleri kim tarafından düzenlendiği alıntılarımızda görülmektedir..

Ayrıca Muhterem Gülen Hocaefendi ile Şeyh Nazımi Kıbrisi Hz. lerinin de hizmetleri ve görüşmeleri de mevcuttur..

konu başlığından da anlaşıldığı üzere de:

Mekke’de 50 farklı Müslüman ülkeden 500 alim, bilim adamı ve politikacının katılımıyla gerçekleşen "dinlerin diyalogu" konulu uluslararası konferans Çarşamba günü başlayıp üç gün devam etti

Konferansı tertip edenin Kasım 2007’de Papa 16. Benedikt ile görüşmesinde dinler arasında diyalog fikrini dile getiren Suud Kralı Abdullah bin Abdul Aziz olduğu belirtildi. Kral Abdullah konferansın açılış konuşmasında diğer dinlerle birlikte uluslararası bir buluşma öncesinde “tüm dünyadaki Müslüman kardeşlerinin fikirlerini almak istediğini” söyledi.

yani 50 müslüman ülkeden gelen 550 alim - bilim adamı ve politikacı konferansata görüşmüşler..

el ezher üniversitesindeki alimler de diyalog çalışmasının devamı olarak ikinci adımı atmışlardı..


Mısır'daki El Ezher alimlerinin, Yahudiler ile diyalog yasağını kaldıran bir deklarasyon yayımladıkları belirtildi. "Beni İbrahim" (İbrahim Oğulları) adlı deklarasyon, Yahudiler ile diyaloğun kapısını araladı.

Jerusalem Post gazetesinin haberine göre, El Ezher Üniversitesi Daimi Diyalog Komitesi Başkanı Şeyh Fevzi El Zifzaf tarafından dikkatle hazırlanan "Beni İbrahim" (İbrahim Oğulları) adlı deklarasyon, Yahudiler ile diyaloğun kapısını araladı.

Gazetenin haberinde, deklarasyonun salı günü Londra'da, Lordlar Kamarası'nda inanç aleminin temsilcileri ve siyasi liderlerin katıldığı dinlerarası diyalogla ilgili bir toplantıda okunduğu belirtildi.

Avrupada ise milli görüşcü kardeşlerimiz daha aktifler.. ki çoğu da tarikat ehli ve nakşibendi olma ihtimali var..

bu kardeşlerimiz ise (birilerine göre kafiristan - gevuristan olsa da) onların kanun ve kurallarına göre yaşamaktalar..

bu nedenle de diyalog hizmetine önem vermişler ve hatta birlikte forumlar bile yapmaktalarmış..

Hristiyan Müslüman diyaloğunda yeni gelişme
İslam alimlerinin diyalog çağrısına olumlu cevap veren Vatikan ile “Katolik-Müslüman Forumu” kurulmasına karar verildi


Geçtiğimiz yıl 138 İslam aliminin ortak hazırladıkları mektubu Vatikan’a göndermeleri üzerine Vatikan’dan olumlu cevap gelmişti. Bu konuda Papa 16. Benedikt’in daveti üzerine Müslümanları ve Hristiyanları temsil eden komisyonun 4 ve 5 Mart tarihlerinde dinlerarası diyalog için Roma’da buluşacakları kaydedildi.

http://www.igmg.de/tr/haberler/yazi/...i-gelisme.html

Müslüman ilim adamları Papa’nın davetini kabul etti
Vatikan radyosunun bildirdiğine göre Müslüman ilim adamları cuma günü Papa 16. Benedikt’in Vatikan’da görüşme davetini kabul etti


Ürdün Prensi Gazi Bin Muhammed Bin Talal, 2008 yılının Şubat veya Mart ayında bir heyetin diyalog çalışmalarını görüşmek üzere Roma’ya gideceğini açıkladı.

138 Müslüman ilim adamı, Papa 16. Benedikt'e ve diğer Hristiyan liderlere bir mektup yazarak İslam ve Hristiyan inanışları arasındaki anlayışı artırma çağrısında bulunmuştu. Müslüman âlimler, mektupta ayrıca tüm Hristiyanlara barış içerisinde bir noel geçirme dileklerini iletmişti.

Kurban bayramı ve noelin bu yıl neredeyse aynı günlere denk geldiğini belirten Müslüman ilim adamları, yazdıkları mektupta Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’i hatırlatarak bunun İbrahimi dinlerin mensuplarına ibretlik bir ders olduğunu, her insan hayatının, özellikle de her çocuğun hayatının koruma altında olması gerektiğini belirtti. (ya)

http://www.igmg.de/tr/haberler/yazi/...abul-etti.html

şimdi kendilerini yenileyememiş muhterem kardeşlerim gelişmelere kulak kapayabilirler..

ve bir suçlu gibi Hocaefendi ve gönüllüleri görebilirler ama dünyada yaşananlara da görmelerini umuyor ve ümit ediyoruz..
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
bu arada moroviçden bahsetmişken bir sempozyumdaki sunumu aklıma geldi..

aşağıdaki linkten ulaşabileceğiniz konuşmasında söylediklerine dikkat edelim inşaallah..



Vatikan İstanbul Temsilcisi Senyor Moroviç'in konuşması aşağıdaki linktedir...


[video]http://www.nurpenceresi.com/index.php?oku=226[/video]


ayrıca risale-i nur sempozyumunda diğer konuşmaları aşağıdaki linkden ulaşabilirsiniz..


http://www.nurpenceresi.com/index.php?kategori=40


bu arada hikem kardeşimin daha önce sorduğu İbrahimi din meselesine de avrupadaki milli görüşcüler şöyle cevaplamışlar..

‘Millî Görüş’ terkibinin anlamı


İslamî inanca göre, bütün insanlar ilk insan ve ilk peygamber olan Hazreti Adem (a.s.) ile eşi Havva’dan türemişlerdir. Daha sonra, Allah (c.c), insanlara doğru yolu göstermesi için düzenli bir şekilde peygamberler ve ilahî kitaplar göndermiştir. Gönderilen bu peygamberler arasında Hazret-i İbrahim de (a.s.) yer almaktadır.

İbrahim Peygamber, Tevhid inancı mensuplarının (Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar) atasıdır.

Teşkilatımızın adı da doğrudan Hazreti İbrahim’e atıfta bulunur.

Teşkilatımızın ismindeki “Millî” kelimesi Kur’anî bir tanımlama olan “Millet” kelimesinden gelir.

Kur’an-ı Kerim’deki şu ayet bu kelimenin kullanılmasına kaynaklık eder:

“...İbrahim’in milleti (dini)…”
(Nahl Sûresi, Ayet: 123 [16:123])
(Al-i İmrân Sûresi, Ayet: 95 [3:95])
(Nisâ Sûresi, Ayet: 125 [4:125])

Kur’an-ı Kerim’e göre “Millet” tanımlaması, bir peygambere inanan ve bu peygamberin getirdiği değerler, idealler ve gelenekler etrafında toplanan cemaati tarif eder.

Böylece teşkilatımızı tarif eden “Millî Görüş”ün anlamı, görüş ve inanış bakımından kendisini Hz. İbrahim’in (a.s.) milletinden kabul eden ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) yolundan giden İslamî bir cemaatin dünyaya bakışı olarak anlaşılmalıdır. Buradaki Millî kelimesinden, günümüz Türkçesinde kullanılan ve halk, ulus anlamlarına da gelen millete atıfta bulunan millî anlamını çıkarmak “Millî Görüş”ün gerçek anlamını yansıtmamaktadır.

http://www.igmg.de/tr/cemiyet/hakkimizda/milli-goerues-terkibinin-anlami.html
 

hacifersat

Doçent
Katılım
11 Nis 2010
Mesajlar
717
Tepkime puanı
59
Puanları
0
selam. muhterem geniş katılımlı konferans davet v.b organizasyonlardah bahsetmişsiniz. hepsi hadi iyi hoş diyelim. hatta bu işin ipinin sizin elinizde olduğunuda farz edelim. ben derim ki yıllardır diyalog yapıyorsunuz peki bunun meyveleri nerede ..

bana bu kadar geniş katılımlı organizasyonların neticesi olarak bir deste papazın islamla müşerref olduğunu ve bunuda umuma ikrar ettiğini gösterecek somut bir kanıt gösterebilirmisiniz ?

şayet gösterirseniz ben diyeceğimki bu işler islamın lehindir. şayet gösteremezseniz ben size diyalog vasıtasıyla değilde tebliğ vasıtasıyla müslüman olmuş papaz ve misyonerleri ....

maide 82 ve 84 e bakacağım tekrar görüşmek üzere...
selam ve dua ile.
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
selam. muhterem geniş katılımlı konferans davet v.b organizasyonlardah bahsetmişsiniz. hepsi hadi iyi hoş diyelim. hatta bu işin ipinin sizin elinizde olduğunuda farz edelim. ben derim ki yıllardır diyalog yapıyorsunuz peki bunun meyveleri nerede ..

bana bu kadar geniş katılımlı organizasyonların neticesi olarak bir deste papazın islamla müşerref olduğunu ve bunuda umuma ikrar ettiğini gösterecek somut bir kanıt gösterebilirmisiniz ?

şayet gösterirseniz ben diyeceğimki bu işler islamın lehindir. şayet gösteremezseniz ben size diyalog vasıtasıyla değilde tebliğ vasıtasıyla müslüman olmuş papaz ve misyonerleri ....

maide 82 ve 84 e bakacağım tekrar görüşmek üzere...
selam ve dua ile.

ve aleyküm selam muhterem kardeşim...

Vatikandan başladık madem hemen sorunuzu cevaplamak için yine maroviçin yani vatikan istanbul temsilcisinin görüşlerini bir bakalım..

bu video siteye eklenmediği için link veriyorum ... kusura bakılmasın..

Georges Marovitch'in Fethullah Gülen'le İlgili Görüşleri

http://diyalogsitesi.com/Videolar.asp?video=goster&videone=34



eğer diyalog amaçlı derneklerin çalışmalarını da merak ediyorsanız yine romadan bir video ile konuyu biterelim..

aslında verilen linklerdeki videolar incelenebilse amaç ve araç ile misyon ve vizyon objektif olarak görülecektir.

bu arada diyalog çalışmalarına veya SATRANÇ OYUNUNA sonradan dahil olunup.. islam ülkeleri ve ümmet-i Muhammed (SAV) üzerine oynanan oyunların bozulduğunu zamanla fark edebileceksiniz..

sorunuzu ayrıntılı olarak aşağıdaki linklerden fazlasıyla bulacağınıza eminim.. selam ve dualarımla muhterem kardeşim..



http://diyalogsitesi.com/videolar-goster-3673-italya_diyalog_faaliyetleri_baskent_romada_diyalog un_meyveleri-19.html

[video]http://diyalogsitesi.com/videolar-goster-3673-italya_diyalog_faaliyetleri_baskent_romada_diyalog un_meyveleri-19.html[/video]

Italya Diyalog Faaliyetleri - Başkent Romada Diyaloğun Meyveleri
- Italyada Diyalog Faaliyetleri.
- Başkent Romada faaliyet gösteriyor.
- Istituto TEVERE Centro Pro Dialogo
- Kültürlerarası diyalog ve Dinlerarası diyalog

[M]Bir çok sorunun cevaplarını bu sitelerde bulabilirsiniz.
http://tr.fgulen.com/

Fethullah Güleni Doğru Tanımak
http://www.facebook.com/FETHULLAH.GULENI.DOGRU.TANIMAK

MUHTEREM FETHULLAH GÜLEN - Sayfamız
http://www.facebook.com/pages/MUHTEREM-FETHULLAH-GULEN/182391394458
http://www.diyalogsitesi.com/
http://www.diyalogunmeyveleri.com/
http://www.gencadam.net/
http://www.gencadam.com/
http://www.facebook.com/diyalogsitesi
http://www.youtube.com/diyalogsitesicom
http://vimeo.com/gencadam
 

hacifersat

Doçent
Katılım
11 Nis 2010
Mesajlar
717
Tepkime puanı
59
Puanları
0
selam. muhterem siz beni yanlış anladınız galiba. ben sizden diyalog hakkında bilgi değil. ben diyalog vasıtasıyla müslüman olan papazların ismini cismini ikrarını istedim. yani hiç bi tane papaz yokmu müslüman olan. müslüman olduğuuda diliyle ikrar eden .!!! benim sualim budur.
 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
selam. muhterem siz beni yanlış anladınız galiba. ben sizden diyalog hakkında bilgi değil. ben diyalog vasıtasıyla müslüman olan papazların ismini cismini ikrarını istedim. yani hiç bi tane papaz yokmu müslüman olan. müslüman olduğuuda diliyle ikrar eden .!!! benim sualim budur.

muhterem çok ayrıntılı haberler istiyorsunuz... hem müslüman olacak ve hem de papaz..

sizleri memnun etmek adına başka haberler versek olmaz mı ??..

normal tahrif edilmiş dinin insanlarından bir misal vermekle başlayalım...

Yazar Safvet SENİH
Diyaloglar dünyanın farklı yerlerinde semerelerini çeşitli şekillerde vermeye devam ediyor. Bu diyaloglar vesilesiyle İslâm’ı tanıyan ve Müslüman olan Helen, aşağıdaki mektubu bir tanıdık vasıtasıyla bize göndermiştir.

“Merhaba;

Adım Helen... Sizlerle benim için önemli olan hikâyemi (hayat hikâyemi) paylaşmak istiyorum.

10 Aralık 1958’de İskoçya’nın Glasgow şehrinde doğmuşum. 15 yaşıma kadar bu şehirde yaşadım ve eğitim gördüm. 15 yaşımda İngiltere’ye, kız kardeşim ve ailesinin yanına taşındım ve eğitimimi burada tamamladım. Okulu bitirdikten sonra bir kolejde bir yıl ön hemşirelik kursu aldım. Üniversite imtihanını kazanınca, hemşirelik tahsili yapmaya karar verdim. Tahsilimi tamamlamam iki yıl sürdü. Bu arada eşimle tanışıp evlendik. Bir kızımız ve beş oğlumuz oldu. Mesleğim icabı sakat insanlara bakıcılık yaptım, bundan da büyük bir mutluluk duydum. Daha sonra eşimden boşandım ve çocuklarıma tek başıma bakmaya başladım.

Hem çalışıp hem çocuklarıma bakmakta zorlandığım için, birkaç ay sonra işimi bırakmak durumunda kaldım. En küçük oğlum lise çağına gelince, tekrar çalışmaya karar verdim ve bir restorantta işe başladım. Orada çalışanların çoğu Türk’tü. Zamanla bu insanları tanımaya başladım, hepsi çok iyilerdi. Ama aralarında üç tanesi vardı ki, diğerlerinden çok farklı görünüyorlardı. Ben kendimi bu üç gence mânen daha yakın hissediyordum.

Onlar çok nazik, yardımsever ve tanıdıkları herkese sevgi ve saygı gösteren insanlardı. Çoğu zaman kendi oğullarım bile birbirleriyle tartışıp kavga ederken, onların nasıl bu kadar samimi olabildiklerini merak ediyordum. Bu üç gençte diğer Türklerden farklı bir şeyler vardı; ama ben bunun sebebini tam olarak çözemiyordum. Bir gece iş yerinde İslâm’ı anlatan bir kitapla karşılaştım ve bu kitabı okumaya başladım.

Kitabın anlaşılması zordu, bu üç genç bana, herhangi bir sorum olursa, cevaplayabileceklerini söyledi. O gençlerden biri, bahsettiğim kitabın kafamda oluşturduğu birçok soruyu cevapladı ve bana anlaşılması daha kolay başka bir kitap isteyip istemediğimi sordu. Böyle bir kitabı istediğimi söylediğimde bana, ‘Asrın Getirdiği Tereddütler-1’ kitabını verdi. Bu kitapta zihnimi meşgul eden birçok sorunun cevabını buldum.

2005 Nisan’ında bu üç gençten ikincisi beni ‘Kutlu Doğum’ programına davet etti, ben de buna iştirak ettim. Programdan büyük haz almıştım. Burada içime düşen bir ateşten olsa gerek, o günden sonra İslâm ve Fethullah Gülen hakkında birçok kitap okudum. Okuduğum her kitap beni Büyük Hakikat’e biraz daha yaklaştırıyordu. Müslümanlığın -bu büyük ailenin bir parçası olmanın- nasıl bir his olduğunu merak etmeye başladım.

Ağustos 2005’te üç gencin birincisi İstanbul’a döndü. Aynı zamanda Ağustos 2005’te üç gencin üçüncüsü bana diyalog derneğinin Türkiye’ye yapacağı geziye katılmak isteyip istemediğimi sordu. Daha önce hiç Türkiye’ye gitmemiş ve kendi başıma bir yolculuğa çıkmamıştım. Bu daveti kabul ettiğim zaman, geziye sekiz gün kalmıştı. Ben ve diğer iki hanım 22 Ağustos 2005’te Londra’dan İstanbul’a uçtuk. 23 Ağustos’ta gezimize muhteşem Sultan Ahmet Camii’ni ziyaretle başladık. Üç gencin birincisiyle o gün İstanbul’da buluştuk, birçok tarihî yer ve cami gezdik. Türk Müslüman ailelerle tanıştık. Bu yerleri ve insanları çok sevmiştim. Bu gezi bana Türk ailelerin İslâm’ı yaşayışını ve gerçek Türkiye’yi gösterdi.

26 Ağustos’ta Konya’ya geçtik ve Hz. Mevlâna Müzesi’ni gezdik. Bu arada ben fotoğraf çekmek istedim; fakat fotoğraf çekmenin yasak olduğunu söylediler. Görülmeye ve hatırlanmaya değer o kadar şeyi fotoğraflayamamak beni çok üzmüştü. Müzede, cam kafesin içinde çok güzel bir kutunun olduğu bölüme gelmiştim. Bu kutunun içinde Hz. Muhammed’in (sas) sakalı vardı. Bu kutunun önünde durdum ve birden titremeye başladım, içimde tarifi imkânsız birçok his uyanmıştı. Kalbim çok hızlı çarpıyordu. Ağlayacağımı sandım; ama ağlayamadım. Oradan ayrılmak istemedim; ama arkadaşım devamlı gitmemiz gerektiğini söylüyordu. Dışarıda insanlar bizi bekliyorlardı. Hislerime tam olarak bir mânâ veremiyordum. Dışarı çıkınca müzeyi arkamıza alarak fotoğraf çektim. O gün 5-6 fotoğraf daha çektim; fakat günün sonunda fotoğraf makinem bozuldu.

28 Ağustos’ta Topkapı Sarayı’nı ziyaret ettik ve yine çok güzel şeyler gördüm. Hz. Muhammed’in (sas) eşyalarının olduğu Mukaddes Emanetler bölümüne gelince, yine çok değişik duygular hissetmeye başladım. Burada çok enteresan şeyler gördüm ve yine bir cam kabinin önünde durdum. Önümdeki kutuda Hz. Muhammed’in (sas) dişi, başka bir kutuda sakalı vardı. Ayak izi ve yazdığı mektup da başka bir bölmede idi. Kıpırdayamadım ve yine titremeye başladım. Kendimi çok huzurlu hissediyordum. Hz. Muhammed’in (sas) dişinin önünde durdum ve ağlamaya başladım. Hemen dışarıya çıkmalı ve arkadaşıma hissetiklerimi anlatmalıydım.

O akşam, yemekte bir Türk ailenin evine davetliydik. Üç gencin birincisi de bize katıldı. Biz oradayken, arkadaşım namaz kılması gerektiğini söyledi. Kendimi çok garip hissediyordum ve ilk olarak orada Müslüman olmak istediğimi söyledim. Müslümanlığı kabul ettiğim odada arkadaşımın eşi, arkadaşım ve üç gencin birincisi vardı.

Ertesi gün İngiltere’ye dönecektik; fakat uçağı kaçırdık. Tarih 29 Ağustos idi.

Ayın üçünde, üçüncü genç İstanbul’a ailesiyle tatile gelmişti. Gelir gelmez otelde beni ziyaret etti ve ertesi sabah da havaalanına bizi yolcu etmeye geldi. Havaalanındayken namaz vakti gelmişti. Namazımı bitirirken çok değişik bir koku duydum. Daha önce hiç böyle bir koku duymamıştım. Namazın bitmesiyle beraber bu koku da gitmişti. İngiltere’ye döndüğümde bozulmuş olan fotoğraf makinemin hafızasındaki fotoğrafları tab ettirdim. Fotoğrafları aldığım zaman müthiş bir şaşkınlık yaşadım; çünkü fotoğrafların arasında Hz. Mevlâna Müzesi’ndeki cam kafesin içindeki Hz. Muhammed’in (sas) sakalının olduğu kutunun fotoğrafı da vardı. Çok düşündüm, bu fotoğrafı ben çekmiş olamazdım; çünkü orada kamera kullanmak yasaktı. Sonra bir ara fotoğrafı, ‘Ben çekmiş olabilirim.’ diye düşündüm. Londrada yaşayan, bizi Türkiye’de gezdiren arkadaşımı arayıp sordum.

O da bana, fotoğrafı benim çekmiş olamayacağımı, çünkü orada kamera kullanmanın yasak olduğunu söyledi. O gün çektiğim fotoğraflarda, sol alt köşede tarih yazıyordu. Ama bu çok hususi fotoğrafta tarih yoktu. Acaba içindeki emanet sebebiyle bana çok tesir eden bu kutunun fotografı Allah tarafından özel bir ihsan olarak mı gönderilmişti?

Bazen namaz kılarken veya kötü bir gün geçirdiğimde o ilk namazda hissettiğim kokuyu yine duyuyorum. Bu durum bana Allah’ın hep benimle birlikte olduğunu hatırlatıyor. Allah bana birçok nimetle birlikte, bir de mânevî evlât bahşetti: Üç gencin üçüncüsü. Mânevî oğlumla beraber artık bundan sonra, Allah’ın rızasını kazanmak için hizmet edeceğiz.

Sızıntı Dergisi , Eylül-2006

 

ORHANCAN

Ordinaryus
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
2,536
Tepkime puanı
80
Puanları
0
Konum
-İSPARİT-
Diyalog ile ilgili makale ve yazıları aşağıdan takip etmeye devam edelim..

Diyaloğun Meyvesi-2

Hüseyin Gülerce, Zaman 19.08.2005

Geçtiğimiz salı akşamı Samanyolu televizyonunda "Diyaloğun Meyvesi-2" adlı programı seyrederken, "acaba bu çalışmaları küçümseyen tenkitçi ruhlar, bu sonuçlardan hiç mi etkilenmiyorlar?" diye hayıflandım.

Lucinda Duncan (Lexington Unitarian Universalist Kilisesi Papazı) anlatıyor:

"Bizim Boston Diyalog Vakfı'yla olan diyaloğumuz 11 Eylül hadisesinden 3 hafta sonra başladı. Bir araya geldiğimizde odada birçok insan vardı. Kilisemizin birçok üyesi İslam'ı tanımak istedi; biraz onlardan korktukları için, biraz da İslam'ı artık tanımaları gerektiğini anladıkları için. Çoğumuzun varlığından habersiz büyüdüğü bu inancı tanımamızın önemli bir mesele olduğunu fark ettiler.

"Bundan iki yıl önce Boston Diyalog Vakfı'ndan imam Salih Yüce bir pazartesi sabahı bana bir e-mail gönderdi. CBS televizyonunun '60 Dakika' programında çok tutucu bir Hıristiyan dinî lider olan Jerry Falwell ile yapılan 20 dakikalık bir mülakattan bahsediyor. Falwell, bu mülakatta Hazreti Muhammed'i (sas) aşağılayıcı, bilgiye dayanmayan, ciddiyetten uzak eleştirilerde bulunmuştu. Salih, bu durumdan ne kadar rahatsız olduğunu belirtiyor ve bizden CBS'i arayıp programı protesto etmemizi istiyordu.

"Ben de kendi kendime 'Neden olmasın? Salih daha önce benden hiç böyle bir talepte bulunmadı. Eğer benden yardım istemişse ben de ona kesinlikle yardım edeceğim.' diyerek telefonu elime aldım. New York'u, CBS'in yapım sorumlusu Don Hewitt'i aradım. Beni hemen kendisine bağladılar. Bana 'Merhaba Sayın Duncan, Unitarian Universalistler Boston'da Müslümanları destekliyorlarmış, bu doğru mu?' diye sordu. Ben de 'Evet bu doğru.' dedim.

Sonra bana 'Sizin için ne yapabilirim?' dedi. Ben de 'Bu programı mutlaka dengelemelisiniz. Müslümanları böyle kötü duruma düşüren bir programı yayınlamanız hiç âdil değil. Bu, onların hayatını tehlikeye atıyor. Onları, kendilerinden korkulan insanlar haline getiriyor. Bunu yapmamalısınız, daha sorumlu bir yayıncılık yapmalısınız.' dedim. Bana, 'Evet evet, hemen birisini oraya göndereceğim, bu konuda kiminle görüşebiliriz?' diye sordu. Ben de, 'Maggie Herzig ve Salih Yücel ile görüşebilirsiniz.' dedim. Daha sonra bir yapımcı gönderdiler. Maggie ve Salih'le röportaj yaptılar, onlardan bilgi aldılar. Sözlerinde durmalarından dolayı çok memnun oldum."

Kendi inancımız ve değerlerimiz adına bu güzel bir sonuç değil mi? Amerika'nın önde gelen televizyon kanallarından birinde Peygamber Efendimiz'e (sas) yönelik bir hakareti bir papazın kınaması, yanlışın düzeltilmesini istemesi takdire şayan değil mi?

Siz bağlanacağınız kapıya bağlanmışsınız. Allah'a kulluk şuuru ile gerçek hürriyeti ve tam bağımsızlığınızı kazanmışsınız. Sadece kendi milletinizin himmeti ile yürüyorsunuz ve bu yüzden kimseye de diyet borcunuz yok. Kendinizden emin ve başınız dik olarak herkesin konumuna saygı anlayışının gereği herkesle irtibat içinde olabilirsiniz. Bir ayağınızı sağlam bastıktan sonra diğer ayağınızla dünyaları dolaşabilirsiniz. Zira O'nun rızasını tahsile çalışıyorsunuz. Bu niyetinizi gerçekleştirmek için diyalog, hoşgörü, sevgi diyor, eğitim yolunu vesile kabul ediyorsunuz. Başka kültürlerin, inançların temsilcisi insanlarla oturup kalkarken onların tavırlarını, davranışlarını ve hissiyatlarını gözetmeniz bir tezat ya da taviz değildir ki.

"Diyaloğun Meyvesi-2" programında kendisinden, bu diyalogları başlattığı için övgüyle söz edilen Sayın Fethullah Gülen bu konuyu ne güzel ifade ediyor: "Bu hassasiyetiniz, hürriyetinizi sınırlama manasına gelmediği gibi İslam'ın ruhuna da aykırı değildir.

Çünkü, insanları kendi hissiyatları ile okuyamaz, kendinizi onların yerine koyamaz ve günümüzün ifadesiyle 'empati' yapmazsanız, onların ihtiyaçlarını göremez, isteklerini belirleyemez, dillerini çözüp duygularını öğrenemez ve çok meselede isabetli kararlar veremezsiniz. İsabetli karar verebilmeniz ve adımlarınızı daha rahat atabilmeniz için onları iyi tanımanız, kültürlerinin temel örgülerine vâkıf bulunmanız, hassas oldukları konuları bilmeniz ve hissiyatlarını da hesaba katmanız gerekir."

ayrıca aşağıda linkini verdiğim yerdeki videoları da izlemenizi tavsiye ederim kardeşim... selamlarımla....

http://diyalogsitesi.com/forum-oku-460-diyalogun_meyveleri_1_6_goruntulu.html
 

hacifersat

Doçent
Katılım
11 Nis 2010
Mesajlar
717
Tepkime puanı
59
Puanları
0
maide 82-83-84

selam kardeş .maide 82-83-84 ayetlere baktım bu ayetler habeşliler hakkında nazil olmuş. en kapsamlı kurtubi tefsirinde buldum. isteyenler ibni kesir tefsirinede bakabilirler.

82. Andolsun, insanlar arastada iman edenlere düşmanlıkta en şiddetli olanların yahudiler ve müşrikler olduğunu bulacak*sın. İman edenlere sevgi (beslemeleri) bakımından en yakınla*rını da: "Biz hıristiyanlarız" diyenleri bulacaksın. Bu, arala*rında keşişlerin, rahiplerin olmasından ve onların büyüklük taslamamalarındandır.
Yüce Allah'ın: "Andolsun, İnsanlar arasında iman edenlere düşmanlıkta en şiddetli olanların yahudiler... ol*duğunu bulacaksın" buyruğunda geçen 'İâm" harfi, kasem (yemin) la*mı'dır. el-Hali! ve Sibevyeh'in görüşüne göre, fiilin sonunda gelen "nun" ise, hal ile müstakbel (gelecek) arasındaki farkı göstermek için gelmiştir.
"Düşmanlık (bakımından)" buyruğu ise temyiz olarak mansub gel*miştir. Aynı şekilde: "İman edenle*re sevgi bakımından en yakınlarını da: Biz hıristiyanlarız, diyenleri bu*lacaksın" buyruğu da böyledir. [56]

Âyetin Nüzul Sebebi:


îbn İshâk'ın Sîyret'i ve diğerlerinde meşhur olduğuna göre bu âyet-i ke*rime, müşriklerden ve onların işkencelerinden korkarak müslümanlann bi*rinci Habeşistan Hicreti diye bilinen hicretleri esnasında Necaşî'nin ve ar*kadaşlarının yanına gitmeleri üzerine; onlar hakkında nazil olmuştur. Sayı*ca az değillerdi. Daha sonra Rasulullah (sav) Medine'ye hicret etti, fakat ken*dileri Hz. Peygamber'e ulaşamadılar. Çünkü Rasulullah (say) ile kendileri ara*sına (yani yanma gitmelerine) ortadaki savaş hali engel olmuştu.
Bedir vakasında Allah'ın takdiri ile kâfirlerin ileri gelenleri öldürülünce, Kureyş kâfirleri şöyle dediler. Sız, intikamınızı Habeşistan topraklarında alabilirsiniz. Necaşî'ye bir takım hediyeler ile aranızdaki görüş sahibi kimselerden iki kişi gönderiniz. Belki yanında bulunanları size verir ve siz de Bedirde siz den öldürülenlere karşılık onları öldürebilirsiniz. Bunun üzerine Kureyş kâ*firleri, Amr b. el-Âs ile Abdullah b. Ebi Rebia'yı bir takım hediyelerle gönder*diler. Peygamber Csav) da bunu işitince, Amr b, Umeyye ed-Damrfyi (Habe*şistan'a) gönderdi ve onunla bidikte Necaşîye verilmek üzere bir mektup ver*di. Amr b. Umeyye, Necaşî'nin yanına vardı. Ona Rasulullah (sav)'m mektu*bunu okudu. Daha sonra da Cafer b, Ebi Talib ile Muhacirleri çağırdı. Ayn-ca, rahiplere ve keşişlere de haber göndererek onları bir araya topladı. Arka*sından Cafer'e bunlara Kur:ân-ı Kerim okumasını emretti. O da Meryem Sû-resi'ni okudu. Yerlerinden gözleri yaşla dola dola kalktılar. İşte yüce Allah: İman edenlere sevgi beslemeleri bakım nidan en yakınlarını da: Bi/ hris-tîyanlanz diyenleri bulacaksın âyetini bunlar hakkında indirdi. Bunu: "Ar*tık bizi şakid olanlarla beraber yaz" (el-Mâide 5, 83) buyruğunu okudu.
Bu hadisi Ebu Dâvud şöylece senedini zikrederek rivayet etmiştir: Bize, Mu-oanımed b. Seleme el-Muradî anlattı, dedi ki: Bize İbn Vehb anlattı dedi ki: Bana Yunus, İbn Şihab'dan haber verdi, fbn Şihab, Ebu Bekr b. Abdurrah-man b. el-Haris b. Hişam ile Said b. el-Müseyyeb ve Urve b. ez-Zübeyr'den naklettiğine göre ilk hicret, müslü mani arın Habeşistan'a yaptıkları hicrettir.., dedikten sonra hadisi uzun uzadıya nakletti.[57]
Beyhakî de İbn îslıâk'tan naklederek der ki: Peygamber (sav) Mekke'de bulunduğu sırada Habeşistanda durumunun duyulması üzerine yirmi veya ona yakın sayıda hıristiyan, huzurana gelmişlerdi. Onu Mescidde buldular. Onun*la konuştular, sorular sordular. Kureyş'ten bazı kimseler de Kâ'benin etrafın*daki sohbet meclislerinde oturuyorlardı. Bu hırisUyanlar, Rasuîulİah tsav)'a sormak istedikleri sorulan bitirince, Rasulullah (sav) onları çağırdı, onlara Kur'an-ı Kerim okudu. Kur'an-ı Kerim'i dinleyince, gözleri yaşla doldu. Son*ra Hz. Peygamberin davetini kabul edip ona iman ettiler, onu tasdik ettiler. Kitaplarında durumuna ait niteliklerin onda bulunduğunu gördüler. Hz. Peygamberin yanından kalkıp gittiklerinde Ebu Cehil, Kureyşli bir gurup ile birlikte karşılarına çıkıp onlara şöyle dediler: Allah sizin gibi kafileyi iflah et*tirmesin. Geride bıraktığınız sizin dindaşlarınız sizi kendileri adına bu ada*ma dair haberleri kendilerine götürmek üzere gönderdiler. Fakat siz, onun-h oturur oturmaz hemen dininizi bıraktınız ve size söyledikleri şeylerde onu doğruladınız. Sizden daha ahmak bir kafile bilmiyoruz dediler; -ya da buna benzer şeyler söylediler. Bunun üzerine şu cevabı verdiler: Selam sizlere. Biz, sizinle cahillik yarışına girmeyeceğiz. Bizim amellerimiz bizim, sizin amel*leriniz sizindir. Biz, kendi adımıza iyilik yapmaktan geri durmayız.
Denildiğine göre, bu gelen kafile Necranlı hıristiyanlardan idi. İşte: "Ön*ceden kendilerine kitap verdiğimiz kimseler ona inanıyorlar... Size selam ol*sun. Biz cahilleri aramayız" (el-Kasas, 28/52-55) âyetlerinin, bu kimseler hak*kında nazil olduğu da söylenmektedir.
Yine denildiğine göre, Cafer ve arkadaşları, Peygamber (sav)'ın huzuru*na üzerlerinde yün elbiseler bulunduğu halde yetmiş kişi ile birlikte geldi*ler. Aralarında altmış ikisi Habeşistanlı, sekizi de Şamlı idiler. Şamlı olanlar ise, Rahib Bahira, İdris, Eşref, Ebrehe, Sümame, Rusem, Dureyd ve Eymen adındaki kimseler idiler. Rasulullah (sav) bunlara Yâsîn Sûresi'ni sonuna ka*dar okudu. Onlar da Kur'an-ı Kerimi dinleyince ağladılar ve iman edip şöy*le dediler: Bu, İsa'ya inenlere ne kadar da benziyor. Bunun üzerine hakla*rında: "Andolsun insanlar arasında iman edenlere düşmanlıkta en şiddet*li olanların yahudiler ve müşrikler olduğunu bulacaksın. îman edenlere sevgi bakımından en yakınların ı da: Biz lııristiyanlarız diyenleri bulacak*sın" âyeti nazil oldu. Yani, Necaşî'nin gönderdiği heyet hakkında bu buyruk nazil olmuştur. Bunlar ise manastırlarda yaşayan kimselerdi.
Said b. Cübeyr de der ki: Yine yüce Allah bunlar hakkında; "Ondan önce kendilerine kitap verdiğimiz kimseler ona inanıyorlar... işte bunlara iki ke re ecirleri verilir..." (el-Kasas, 28/52-54.) âyetlerini indirdi.
Mukatil ve el-Kelbî der ki: Bunlar, Necran'lı Haris b, Ki'boğullanndan, kırk, Habeşistanlılardan otuz iki, Şam halkından da altmış sekiz kişi idiler.
Katade ise der ki: Bu âyet-i kerime kitab ehlinden olup, İsa'nın getirmiş olduğu hak şeriat üzere bulunan bir takım kimseler hakkında inmiştir.. Al*lah, Muhammed (sav)'ı peygamber olarak gonderince ona iman ettiler, Yü*ce Allah da onlardan övgü ile sözetti.
Yüce Allah'ın Bu, aralarında keşişlerin, rahiple*rin olmasından..." buyruğunda geçen; Kesifler lafzının tekili; 'dır. Kutrub bu açıklamayı yapmıştır. Keşiş (Kıssis), bilgin demek*tir. Bu kelimenin aslı, bir şeyi izleyip onu ele geçirmek İstemek demek olan; den gelmektedir.
Şair recez vezninde şöyle demiştir:
0 kadınlar eziyet verici {laf alıp götürme) lerden, bunların arkasına takılmaktan habersizdirler."
İse, geceleyin seslerine ne söylediklerini anlamak için kulak verdim demektir. Nemime (laf alıp götürmek) demektir. Yine kiss, din ve ilim bakımından hıristiyanlıkta bir makamın adıdır Çoğulu şeklinde gelir. da böyledir. Buna göre, Âlim ve âbidiere tabi olanlar, onlann arkalarından gidenler demektir. kelime*sinin çoğulu kırık şeklinde de kullanılır. Burada çoğulda gelmesi gereken iki "sin"den birisi "vav"a değiştirilmiştir. Bunun aslı ise, şek*lindedir İki "sineden birisini "sin"lerin çokluğu dolayısıyla "vav"a dönüştür*müşlerdir.
lafzı ya arapçadır veya rumca olup, araplar bunu dillerine katmış*lar; böylelikle bu kelime de onlann dillerinden bir kelime haline gelmiştir. Zira Kitab-ı Kerimde (mukkaddime bölümünde) geçtiği üzere arapça olma*yan bir kelime yoktur. Ebu Bekr el-Enbârî der ki; Bize babam anlattı: Bize, Nasr b. Dâvud anlattı: Bize Ebu Ubeyde anlattı dedi, Tel: Muaviye b, Hişam'dan bana nakledildiğine göre, Muaviye, Nusayr et-Tai'den, ot es-Salt'dan, o. Ha*miye b. Rebat'tan naklen dedi ki; Ben, Selman'a: "Bu aralarında keşişlerin ve rahiplerin olmasından....dır* buyruğunu okudum dedi ki: Şu keşişleri manastırlarda ve mihrablarda bırak da onu bana Rasulullah (sav): Bu, aralarında sıddîklerin ve rahiplerin olmasından..,dır" diye okuttu,"
Urve b. ez-Zübeyr de der ki: Hıristiyanlar İncil'i kaybettiler. Ve ona İncil'den olmayan şeyleri sokuşturdular. İncil'i değiştirenler dört kişi idiler. Bunlar ise, Lükas, Markos, Yuhannas ve Mekbus'dur, CMinyos diye bilinen Matta olma*lıdır), geriye ise bir tek keşiş hak ve istikâmet üzere kaldı. İşte kim onun di*ni ve yolu üzere kalmaya devam ettiyse, ona da keşiş Ckıssîs) denilir.
Yüce Allah'ın: "Rahiblerin" buyruğuna gelince, Rahibler (er-Ruhbân)t râhib kelimesinin çoğuludur. Şair Nâbiğa söyle demiştir:
"Eğer o (kadın) yaşım başım almış ve kadınlardan kendisini uzak
Tutarak ilâha ibadete yönelmiş bir rahibe görünecek olursa,
Uzun uzun ona bakıp durur ve tatlı sözünü (dinlemeye koyulur) ve o,
Bununla doğru yol üzre olmasa dahi, bu yaptığının doği-u olduğunu zannederdi."
Bu isimden fiil şeklinde yapılır. Allah'tan korktu, demektir. Mastarları da şeklinde gelir.
Ruhbanlık (rahbaniyet) ve ruhbanlık etmek (terahhub) ise, bir manastır*da ibadete çekilmek anlamındadır. Ebu Ubeyd der ki: Bazan "ruhban" keli*mesi hem tekil, hem de çoğul İçin de kullanılır, el-Ferrâ ise der ki; Eğer ruh*ban kelimesi tekil için kullanılırsa çoğulu -kurban ve karabin kelimesinde ol*duğu gibi- Rehabine ve Rehâbîn şeklinde gelir. Cerir de bu kelimenin ço*ğulunu şöylece kullanmaktadır:
"Seni görseler eğer Medyen'in rahipleri de inerler Ayaklarının bir bölümü beyaz olan dağların zirvelerindeki yaşlanmış dağ keçileri de inerler."
Bir diğeri de ruhbanı tekil kullanarak şöyle demektedir:
"Şayet dağlardaki manastırda bulunan rahibi görecek olsa, O raMb dağdan dua ede ede yürüyerek aşağı inerdi."
Rahâbet ise, karnın üst tarafında, şekli dili andıran göğüsteki bir kemiğin adıdır.
Bu buyruk, aynı zamanda aralarından küfürleri üzere ısrar edenler İçin de-ğil de yalnızca Muham.med'e iman edenler için bir övgüdür, İşte bundan do*layı: "Ve onların büyüklük taslamamalanodandır* yani, hakka bağlanmak*ta büyüklük taslamamalanndandır, diye buyurmuştur. [58]

83- Peygambere indirileni işittiklerinde hakkı bildiklerinden göz*lerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Derler ki: "Rabbimiz, İman ettik. Artık bizi şah id olanlarla beraber yaz."
Şanı yüce Allah'ın: "Peygambere indirileni işittiklerinde, hakkı bildik-
lerinden, gözlerinin yaşla dolup taktığını görürsün" buyruğundaki:
"Yaşla" ifadesi hal konumundadır.
"Derler ki" buyruğu da böyledir. Şair İmruu'1-Kays der ki:
"Özlem duyarak gözyaşlarını taştı da
Bağrıma düştü, hatta gözyaşlarını kılıcımın kınını dahi ıslattı."
Yine aynı kökten gelen "müstefl(d) haber" de çokluktan dolayı suyun taş*ması gibi çoğalan ve yayılan haber demektir.
İşte ilim adamlarının hali budur. Onlar ağlarlar, fakat baygın düşmezler. Al*lah'tan dilerler. Fakat, feryad ve figan etmezler. Üzüntülü görünürler, fakat cenaze imiş gibi bir görüntü vermezler.
Nitekim yüce Allah: "Allak sözün en güzelini:, müteşabih, tekrar tekrar edi*len bir kitap halinde indirmiştir. Ondan ötürü Rabblerinden korkanların derileri titrer. Sonra Allah'ın zikrine derileri ve kalpleri yumuşar" (e^Zü-mer, 39/23) diye buyurmaktadır.
Bir başka yerde de: "Mü'minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı za*man kalpleri titrer..." (el-Enfal, 8/2) diye buyurmuştur. Yüce Allah'ın izniy*le ileride en-Enfal Sûresi'nde (sözü geçen âyetin tefsirinde) buna dair açık*lamalar gelecektir. Şanı yüce Allah bu âyet-i kerimelerde, kâfirler arasında müslümanlara karşı en katı, inatçı ve ileri derecede düşman olan kimselerin yahudiler olduklarını, müşriklerin de bunlara benzediklerini açıkladığı gibi, sevgi bakımından onlara daha yakın olanlarının ise hıristiyanlar olduklarını açıklamaktadır.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Yüce Allah'ın: wArtik bizi şahid olanlarla beraber yaz" buyruğuna gelin*ce, bizi de hakk ile şahidlik yapan Muhammed (sav)'ın ümmeti ile birlikte yaz demektir. Bununla kendilerini yüce Allah'ın: "Böylece sizi vasat bir üm*met kıldık. Bütün insanlara karşı şahidler olasınız" (et-Bakara, 2/143) buyruğunda geçen şahidler arasına katmasını istemektedirler. Bu açıklama İbn Abbas ve îbn Güreyc'den nakledilmiştir. el-Hasen der ki: İman ile şahid*lik eden kimselerle beraber yaz, demektir, Ebu Ali de der ki: Peygamberim ve Kitabım doğrulayarak şahidlik eden kimselerle beraber yaz, demektir,
"Bizi... yaz kılr demektir. O bakımdan bu, yazılıp tedvin edilen şey gi*bi bir anlam ifade eder. [59]

84. Rabbİmizin bizi de salihler topluluğu ile birlikte (cennete) sok*masını ütnid edip dururken, ne diye Allah'a ve bize gelen hak*ka iman etmeyelim?
Şanı yüce Allah'ın: "... ne diye Allah'a ve bize gelen hakka iman yelim" buyruğu, onların din hususundaki basiretlerini açıklamaktadır. Yani, biz ne diye iman etmeyelim? Yani, ne diye imam terkedelim; derler. Buna gö*re "(£rfjJ): İman ederiz" kelimesi, burada hal olajak nasb mahallin dedir
"Rabbimizln bizi de sal i hler topluluğu ile birlikte (cennete) sobrnüi ümidedlp dururken." Yani, Muhammed ümmeti ile birlikle ... demektir. Buı-na delil de yüce Allah'ın: "Muhakkak arza Benim satıh kullarım ryıirasçı ala*caktır" (.el-Enbiya, 21/105) buyruğunda Muhammed ümmetini kastetmiş el*masıdır.
Bu ifadelerde hazf edilmiş kelimeler vardır. Yani biz, Rabbimizin bm. cennete sokmasını ümid edip dururken.... demektir.
Buradaki "Birlikte" lafzının, "Arasında" anlamında olduğun söylenmiştir. Emiri karşılayanlarla birlikte idim, anlamam*da kullanılması gibi, tttlmid etmek anlamındaki tama'ın masum şekillerinde gelebilir. [60]
 

hacifersat

Doçent
Katılım
11 Nis 2010
Mesajlar
717
Tepkime puanı
59
Puanları
0
selam. muhterem bende sizden bir ricada bulunmak istiyorum. Cennete Otostop ismindeki kitab alıp okumanızı . orada Tebliğ ile bir Papaz,Misyoner, Budist v.b. batıl inançlara sahip insanların hidayetini anlatıyor. İnşallah alıp okursunuz ve istifade edersiniz. belki Tebliğ vazifesinin bir müslüman için ne kadar ehemniyetli olduğu idrak edilir. selam ve dua ile.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Dinler yokki DİYALOG olsun. Tek Din vardır. Oda En Mükemmel Din Olan İslamdır.



Elbette tek HAK din islamdir,digerleri BATILDIR...demekki dinler varmis.


Kuranda bile DiN kelimesi kullaniliyor:
"Ey kitab ehli! Dininizde taşkınlık etmeyin ve Allah hakkında ancak doğru olanı söyleyin! Meryem oğlu İsa Mesih, sadece Allah'ın elçisi, Meryem'e atmış olduğu kelimesi ve O'ndan bir ruhtur. Allah'a ve peygamberlerine inanın (Allah) üçtür demeyin. Kendi yararınız için buna son verin. Muhakkak ki Allah tek bir ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan yüce (münezzeh)dir. Göklerdeki ve yerdekilerin hepsi O'nundur. Vekil olarak Allah yeter."

Bizimle savasmayan ve yurdlarimizdan cikarmayan gayri müslimlerle asla hangi sartta olursa olsun konusulamayacagina (diyalog kurulamayacagina) veya onlara iyilikte bulunamayacagina dair herhangi bir deliliniz varmi?

Gayri müslimlerle diyalog kuran müminlerin islamin tek HAK din oldugunu ,diger dinlerin tahrif edildigini inkar anlamina gelen herhangi bir beyanlarini hic gördünüzmü?









"Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever."
"Allah sizi, ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselere dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır."
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
Bizimle savasmayan ve yurdlarimizdan cikarmayan gayri müslimlerle asla hangi sartta olursa olsun konusulamayacagina (diyalog kurulamayacagina) veya onlara iyilikte bulunamayacagina dair herhangi bir deliliniz varmi?

Delilim yok çünkü böyle bir iddiamda yok..Tabiki konuşulur, gerektiğinde onlara iyiliktede bulunulur..Ama malum hocaların
“Kelimeyi tevhidin ikinci bölümünü yani ”Muhammed Allah’ın Resulüdür” kısmını söylemeksizin sadece ilk bölümünü ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakılmalıdır.”

‘’Bütün insanların Müslüman olmaları dinin, Kur’an’ın hedefi değildir.(Polemik Değil Diyalog, s41)

‘’Müslümanların çoğu ‘Peygamberin, bütün din saliklerini İslam’a çağırdığına’ inanırlar’’ (Polemik Değil Diyalog, s
35)

‘’Peygamberimiz, ‘Yahudiler mutlaka Müslüman olsun!’ demiyor, ‘Hristiyanlar mutlaka Müslüman olsun!’ demiyor
’’ (Polemik Değil Diyalog, s35)

‘’Diyaloğun hedefi, tek bir dine varmak, dinleri teke indirgemek olmamalı’’ (Polemik Değil Diyalog, s
36)

‘’Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i Kitapla ilgili devamlı vurgulanan şey; ALLAH’a iman, ahrete iman ve amel-i salihdir
. Kur’ân bir çok ayette bunu söylüyor; yani ‘Peygambere iman edin’ demiyor’’ (Polemik Değil Diyalog, s37)


sözlerini asla kabul etmiyoruz. Bir insan, hem İslâma davet edilecek hem de Kur’an Peygamberimiz’e iman
etmeyi emretmemiş olacak! Peygamberimiz’e iman etmeksizin Müslüman
olmak mümkün müdür ki, onun bu sözüne ses çıkarmayalım?!


Hayrettin Bey, Kur’an hakkında da şöyle söylüyor: “ …kendinden önceki
kitapların büyük bir bölümünü yürürlükten kaldırmıştır” (Sa 17) Olur
mu hiç öyle şey! Büyük bir bölümünü değil tamamını yürürlükten kaldırmıştır Kur’an geldi, hepsinin hükmü yürürlükten kalktı, o kadar

İslâmla beraber hıristiyanlık ve yahudiliği de kastederek, “Tevhid üç dinde de var Çünkü aynı kökten geliyor” diyor (Sa 37) YANLIŞ!!!
Tevhid üç dinde de değil sadece İslâmda var Hıristiyanlıkta olan,
teslis yani üç ilah inancıdır İslâmla hıristiyanlığın, tevhid ile teslisin kökü aynı olur mu hiç!

Kökleri aynı demekle eğer Hz İsa’nın tebliğ ettiği din kastediliyorsa,onun ismi hıristiyanlık değil İslâmdır; teslis değildir… Hıristiyanlık ise, Hz İsa’nın tebliğ ettiği dinin bozulmuş halinin ismidir.

(Ali Eren Hocaefendi'nin yazılarından alıntılar)

Dinler diye birşey yok, Din ve batıl düşünceler vardır..Din İslam dır..Şu anki Yahudilik ve Hristiyanlık sadece batıl bir düşüncedir...
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
bu yazilarin kaynagina bakmak lazim,kim yazmis neden yazmis,ne demek istemis...aciklamalarin öncesine ve sonrasina bakmadan ve arastirmadan öyle cimbizla alarak damgalamayi dogru bulmuyorum.
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
öncelikle marowich papa değil galiba.. vatikanın İstanbul temsilcisi olarak biliyorum..

diyalogun ilkeleri kim tarafından düzenlendiği alıntılarımızda görülmektedir

Kurban bayramı ve noelin bu yıl neredeyse aynı günlere denk geldiğini belirten Müslüman ilim adamları, yazdıkları mektupta Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’i hatırlatarak bunun İbrahimi dinlerin mensuplarına ibretlik bir ders olduğunu, her insan hayatının, özellikle de her çocuğun hayatının koruma altında olması gerektiğini belirtti. (ya)''Orhan Can)


Marowitch keferesi, papa olsa ne yazar, papaz olsa ne yazar..Mahiyet değişiyor mu, ona bakalım...Bu adamı Türkiye kamuoyu ,''Diyalogcular'' tarafından tanımış oldu...Yok cevşen okumadan uyumazmuş da, yok şuymuş..muş...Adamın yukarıdaki bir yazımızda nasıl şirk içinde olduğunu kendi sözleriyle ortaya koyduk..Bu diyalog çalışmalarının, asrın büyük bir fitnesi olduğu, bu adamın şirk içeren sözlerinin, bazı İslami ! cemaatler tarafından, nasıl ballandıra ballandıra anlatılmasından da anlaşılmıyor mu?!Saniyen bindörtyüz küsür yıllık islam ilim tarihinde hiç bir zaman kullanılmayan, 'İbrahimi Dinler'' tabiride , diyalogcuların nasıl bir ilişki içnde olduklarını, ve bu çalışmaların Vatikan tarafından planlandığını gören gözlere gösteriyor..İbrahimi Dinler tabiri, papaz Marowitchde yazısında belirttiği gibi, ''bizde eksiğiz, sizde, ozaman bir araya gelelim'' sözlerinden de anlaşılıyorki, İslam Dini de haşa eksik bir din, hak olabilir, ama bizde hak diniz, birbirimizi kabul edelim'' anlayışını gündeme getirdiği için merdud bir kavram dır.Bilinçli kullanıldığında insanı küfre ötüreceği açıktır..Bu bile Diyalog çalışmalarının geldiği noktayı, seviyeyi bize göstermeye yeterlidir..Gwerçek budur, gerisi angarya..
 
Üst