MATERYALİZM-DİNDE REFORM/DİNLERİ BİRLEŞTİRME İLİŞKİSİ
Materyalist felsefenin teoristyenlerinin şöyle bir değerlendirmesi var, derler ki:
İlk insanlar korkularını ve sevgilerini neye yönlendirdilerse ona aşırı bir teslimiyet ile tapındılar. Güneşin ışığına hayranlık duydular güneş tanrısı; ayın geceyi aydınlatması ile ay tanrısı, güzel olana duydukları sevgi ile güzellik tanrısı, aşk tanrıçası, savaş tanrısı, bereket tanrısı v.s vs... kendilerine birçok tanrı edindiler. Zihinleri tekamül ettikçe tanrı sayısını bire indirerek, tek tanrıya inanmaya başladılar. İnsanlar rablerini aradılar ve buldular.... Ve bu tekamülün zirvesinde, bütün bu tanrı inanışının, kendi içindeki öz olduğunu fark edene kadar insanın zihni gelişimi sürecektir. Tanrı insanın ta kendisidir... İnsan ya buna erecektir, ya da eremeyenler, erenlere hizmete mahkum materyaller olarak değerlendirilecektir diğer her materyal gibi.
İddiaları bu... Bunun haricindeki ifadeler meselenin aslının izahatı veya artık her neyi ise.... biz bu iddianın şu yönü ile ilgiliyiz.
Yaklaşık belki on asırdır süre giden ve galiba onların hesaplarına göre nihayete varmasına az kalan bir gayret nesilden nesile miras yoluyla devam ediyor.
Tek tanrı fikrine inanan Yahudiler kendilerine has inandıkları tanrılarının bahşettiği orjin üstünlüklerinin sarhoşluğunda sair insan tabakalarının hayat hakkı elde etmesi adına onları varlıklarına hizmet ettirme noktasında binbir türlü cemiyet kurarak, çeşitli planları hayatiyete geçiriyorlar. Bu plan dahilinde maalesef samimi ve dindar Müslümanlar Hıristiyanlar ve hatta bazı Yahudilerde çok rahatlıkla, hiç bir şeyden habersiz bir biçimde onların davasına hizmet ediveriyorlar... Yani bu materyalizm fikrini daraltmak ve bir topluluğun düşüncesi gibi sunmak manasında değerlendirmesseniz, olayın alt komisyonunun çalışma stilini izah babında yahudi dedik. Ama mecbur değiliz yahudi demeye daha farklı bir simgeyi de kullanmak mümkün haliyle... ( biz bu tarz mevzuların arkasında illa bir yahudi zihniyeti ararız ya, biz de bundan esinlenmiş olalım; çok ta önemli değil, kim ve neci oldukları... ne yapmaya çalıştıkları ve neleri yaptıkları bizce daha önemli...
Martin Luther, İncilin sadece Hıristiyan ruhbanlarının anlayışına köle olmaktan! kurtarma adına bir gayrete girdi. İncili Latinceden tüm mensuplarının anlayacağı şekilde, özüne dokunulmayan! bir biçimde anlaşılabilmesi gayesi ile sadeleştirdi. Kurallardan, şeriattan! müstağni kıldı kutsal kitabı. Sadece sevgiyi ve inancı esas alan bir anlayısla inananlarına özgün bir nefs tatminini, din adına dinden hariç ne varsa her şeyi kullanarak olabildiğince doğal bir akışla sunuverdi. Ve bu, haliyle oldukça rağbet gördü. Zira cezasız, kuralsız, siyasi dünyadan uzak, kişisel zevklerin tatminine tu kaka demeyen, tam nefsin bam teline dokunan bir din!.. mensuplarının uğruna can verdiği! bir sevgi ve hoşgörü dini olarak basamaklardan bir basamak olarak bu yeni Hıristiyan inancı tarihte yerini aldı. Hala onun en yılmaz savunucuları samimi niyetlerle her yerde bu görüşü yaymaya çalışıyorlar... Martin bizce davasında samimi bir insandı; ama felaket senaryo yazarları için ona biçilen, onun hayatında düşünemediği belki bir roldü. Ve onun ölümünün ardından beş altı yüzyıl geçti belki ve materyalizm babında plan şakır şakır işliyor şu an... İnsanın kendisi tanrı!
Yahudi Talmutu ise eğlendiren ve zevk veren, aşırı kuralcı ruhbanların öngördüğü katı örtüsünün altında, Yahudi isen ne yaparsan yap netice de yaptığın bir şekilde affedilir ve kutsal davanda başarıların bütün günahlarına kefarettir mantığının sarhoşluğunda olabildiğince nefsi tatmine yönelik kurallar kitabı! olarak tarihin tozlu satırlarında bir nesle damgasını vurdu ve o nesil inatla davasını bir sonraki yüzyıla taşımada iki bin yıllık bir gayrette... Onlara göre sevgi, saygı, inanç, hikaye-i laf-ı güzaf, önemli olan yahudi ırkının üstünlüğüne inananlara hayat hakkı verilmesi ve inanmayanların bir şekilde güç nereye kadar yetiyorsa oraya kadar harap edilmesi.... Kendi aralarındaki davaları, cana ve bedene zarar gelmeyecek bir şekilde, mümkün olduğunca aile! arasında kalması kaydıyla Talmutun, esrarengiz, katı ama gevşek! kuralları ile halledivermek esası çerçevesinde ırkçı bir din anlayışı ile faal hayatı sürdürmek esası.... Onlara göre zaten her yahudi bir manada özel bir ilah....
İslamda ise birkaç asırdır reform teraneleri... alimlerin sözlerine eleştiriler.. onlar eskide kaldı yeni bir şeyler söylemek lazım kuru lafları.. beyni sulanmış ene küpü ilimsiz ve üstelik dar fikirli insanların dini yeniden yapılandırma adına dine balyoz darbeleri ile saldırma canavarlıkları... Bunlar da tabi ki bilinçsizce... neye hizmet ettiğini bilmeden bir takım fikri darların etkin olduklarını sandıkları, ama içinde ezildikleri bir çark.... Bunun da sonu ferdiyetçi tavra, kişisel egonun ilahlaştırılmasına kadar gidecek haliyle....
(Sahih alimlere itimadı kaldırmaları gerekiyor ki kendi görüşleri aykırı da olsa o alimlerin fikirlerine, halka rahatlıkla sunum yapabilsinler ve hürmet hissini şahıslarına yönelten halkı rahatlıkla koyun sürüsü gibi güdebilsinler!... ve Peygamber aleyhisselam ile sahabesini devreden çıkarma planı ardından... Öyle ya kuru, mücerred bir meali eline alıp oradaki bir kelimeyi tam yirmi saat aralıksız vaaz mevzusu yapabilecek dirilikte, laf ebesi insanlar aramızdayken, Peygamberin ve sahabesinin ve alimlerin yüzyılların birikimi ve ilmin getirisi, teslimiyetin ve aşırı muhabbetin semeresi takvalarının eseri fetvalarının ve görüşlerinin yollarını kesmesine müsaade etmemeleri için şu hadis zayıftır, şu fikir eskidir, filan adam cahildir demesinler de ne desinler!?... Kuran hususunda, Meal yazanın fikrine ve uyarlamasına gösterdikleri saygının on binde birini Peygamber aleyhisselama göstermeyen bu tarz kişiler hakkında herhalde çok konuşmaya gerek yok... ) bu anlaşıldığı gibi paradoksun bir yönü ile ilgili bir parantez içi ifade idi. Genel konuda bunu da dikkate almayınız....
Özde hadise şu:
Martin Luther İncili insanileştirdi!... İnsana özel, insan için din anlayışı ile zamana zemine ayak uyduran bir din anlayışının hakim olmasında ciddi bir adım attı; kendi çapında oldukça da başarılı oldu. Onun fikirlerini bu gün milyonlarca insan samimiyetle savunuyor ve içtenlikle insanın kendi içindeki tanrı ile birleşmesinin gerekliliğine inanıyor ve bu amaçla ahlakı prensipte temel alan, şeriatsız bir din yaşayıveriyorlar....
Yahudi Talmutu, ahlakı prensipte önemsemeyen şeriatı ile, kutsal ırkın yolunu açmaya her an reformda! bir rahatlıkla - ki kapı ardına kadar yeni kurallar için açık - özgün yapısında devam ededuruyor.... yine kendi insanı için...
Budistlerin işi kolay.. onlar zaten ahlak ve kültür davasının peşinde adam olmak davası! ile o kadar içli dışlılar ki, temelde kolaylıkla asli davaya hizmette yeri gelince dişli olabilir çarkta.. temeli de önü de insanoğlu insan.... ilah insan
Müslümanlık cephesinde reform çalışmaları, güne özel, güncel bir din anlayışı için ciddi çalışmalar.... yine bunun da adı özgün özel kişiye özel bir din anlayışı... ve tepesinden de altından da baksanız ilah insan profilinin beyin yumrularına etkisini kırma telaşesi ve İslamla özleştirme çalışmaları bu fikri... ( çalışanlarının bununla bir alakası yok ama, onların bu materyalist çalışmanın adını bile duyduklarını sanmıyorum. kişisel megalomanilerinin tatmini için çalışırken aslında neye hizmet ettiğini bilmeyen tipler bunlar )
Buraya kadar aktarageldiklerimizi bir ön bilgi olarak zihinde tutalım ve şu soruya geçelim.
Bütün bu tek tanrılı dinler veya dahası dinlerin hepsi Bir takım ıq dehalı insanlar tarafından materyalist felsefenin hayat dini ! olması için nasıl kullanılabilir?
Problem Hıristiyan Yahudi ve İslam mefhumlarını insan beyninde nasıl birleştirebilir ve ulaşılması gereken hedef olan tanrının insanın ta kendisi olduğu fikrine ( haşa ) bu dinleri nasıl yaklaştırabiliriz?
Cevap şu olsa gerektir:
Memleketimizden başlayalım:
Basının buna etkin olduğu, insanların en özel hallerinde bile onsuz olamadığı televizyonu (çağdaş teledeccal!) kullanarak zeki, hazırcevap, halkın öz mantığına yüksek eğitimlerle aşina, İslamın temel dinamiklerinden haberdar ve alternatif fikirleri savunmakta, ehliyetsizlerin karşısında usta! ilim adamlarını! sürekli davetsiz davetli misafirler şeklinde kullanıp halkın en mahrem odalarına ( beyinlerine) sokabilir miyiz?
Zaten büyük çoğunluk iş güç aş geçim, mevki telaşesindeki bu insanların içinde bir grup aklı öteli kişiliğin aklını çeşitli beyin yıkama seranomileri ile yıkayabilmenin yolu,sürekli bombardıman halinde tezat ve dile getirilmemiş veya asırların küfünde pas tutmuş fikirleri ısıtıp, temizleyip, pahalı makyajlarla süsleyip sunsak, acaba bu göl maya tutar mı?
İşte görüyorsunuz... Televizyonlarda din adına tartışmalar, en akl-ı selim bildiğiniz insanlar bile bu tehlikeli çarkın dişlisi olmayı göze alıp, en gaddar zalimlerle bir nevi işbirliği içinde, saf beyinli halkı olmaz tuhaflıklarla tokat çocuğu haline getirdiler.... ve her şey o kadar aleni yapılıyor ki ve hızlı... değerlendirme yapma fırsatı bile verilmeden gündem patır kütür değişiyor. bu kadar yakın bakmak olaya kalp ve beyin gözümüzün görme duyusunu bozdu çoğumuzun....
İnce bir tezgah, ilmek ilmek işlenen özel konular... Bazısı zihnimize geldi. Mesela: Hazreti İsa öldü ve sonra Allah katına çekildi iddiası.. Bunun altındaki bit yeniğini şöyle kısa yollu bir düşündüm de ne geldi aklıma biliyor musunuz?
Malum İslam inancında Hazreti İsa ölmedi ve Allah Teala, Onu Kendi katına çekiverdi, yerine ona benzeyen bir haini çarmıha gerdiler. Bunu hepimiz böylece bilip dururken; nereden çıktı bu Öldü ve Allah onu diriltip katına çekti iddiası? Bunun bir özel misyonu var mı? Evet var
Misyon, bir beyin jimnastiği mesabesinde şu olabilir mi ki diye düşünmeden kendimizi alamadık...
Hıristiyan inancınca bir insanın Hıristiyan olabilmesi için şartlardan biri şu: Hazreti İsa´nın bütün insanlığın günahına kefaret olacak şekilde kendi tanrısal konumundan vazgeçip, insan sıfatı ile kanını akıtmasına inanmak temel şarttır. Bunun törensel adı da vaftizdir. Bu itikadı yüreğinden hisseden ve inanan her Mü´min Hıristiyan, ne kadar günah işlerse işlesin, bir şekilde telafisi mümkündür. Çünkü o büyük çobanın kendi ezelden ebede günahları için kanını akıttığına ve şefkatinin yüceliğinden tanrısal konumundan - aslında o konumdan tanrı katında şeref itibarıyla daha yüksek olan- insan makamına inmiş ve buna inanmayı iman şartı olarak bildirmiştir.
Bu hadisenin akla yakınlaştırılabilmesi için, İslam itikadındaki Hazreti İsa´nın ölmeden göğe yükselmesi inancının yıkılması icap etmez mi? Öyle ya eğer O ölmeden göğe çekilmiş olsa, kanını bütün insanlığın günahına keffaret olması için döküldüğü iddiasının savunuculuğu İslama göre nasıl mümkün olabilir ki?!
Bekleyin belki bir sonraki safha şu olabilir:
Evet... İslam Hıristiyan akidesinin bu inanç doktrinine karşı herhangi olumsuz bir fikir öne sürmüyor; İslam sadece İsa´nın Allah´ın oğlu olarak anılmasından rahatsız diyebilirler mi ki? Derlerse inanın Hıristiyanların buna cevabı hazır olsa gerek.. küçücük araştırmalarımız şunu bana gösterdi ki... Hıristiyan itikadında İsa´nın (Haşa) Tanrının oğlu olarak anılması yeni versiyona göre temel itikat prensibi değil! Onlara göre bu oğul kelimesi aslında bütün insanlara şamil.... Her insana Tanrı kendi katından kendine ait olan bir yüce ruh hediye etti ve bu ruha sahip çıkan, bu ruhun tasarrufuna giren herkes zaten bu anlamda tanrının mecazi manada oğullarıdır ve kelimeden rahatsızlık duymanıza gerek yok, çünkü klasik manada sizin tasavvuf iddiacılarınız demiyorlar mi ki fenafillah! İşte biz de onlar gibi tanrının katına layık olmak için ahlaklı ve münevver insanlar olabilme yolunda adımlar atanlara mecazen tanrı katının yüceleri manasında bu kelimeyi kullanıyoruz derler ve olayı zihni boyutta bitiriverirler!!!
Ve tabi bu fikir çorbasının tadı babında ifade etmek gerekir ki bu oyun kesinlikle daha planlı ve programlı bir şekilde hayatiyete geçiriliyordur.. ne de olsa erişemediğimiz bilgiler eriştiğimizden daha fazla...
Buna benzer problemli gözüken bir çok ihtilaf, kolaylıkla iyi bir sunuşla kafası karışmış, neyin doğru neyin yanlış olduğundan daha ziyade, kim daha iyi bağırıyor! küfrediyor! üste çıkıyorun sarhoşluğunda televizyonunun başında, evladı iyâlatıyla bu tartışmaları izleyen her biri allame olma sevdalısı! aile reisleri tarafından merak buyurmayınız oldukça iyi çözülecektir ve daha nice nice bizim aklımıza bile gelmeyecek uyumluluk projeleri üretilecektir!
Hıristiyan akidesi ile İslamı birleştirmeyi bu minvalde becerebildik!(haşa) Peki Yahudi ve onun Tevratını ne yapacağız?
O çok kolay...
Yahudi için kendi üstünlüğünün tasdiklenilmesi ve ona hizmet edilmesi - isteyerek veya istemeyerek sair insanların- bir iman şartıdır. E zaten hem İncilde hem Kur´an´ın Türkçe Urduca, Rusca v.s v.s meallerinden bunu akla yaklaştıran, onların üstünlüğünü! her fırsatta dile getiren ifadeler yoğun bir biçimde yer almıyor mu? Demeyin canım şimdi bir çok ayette de onların fenalığı aktarılmış, pis huyları, ikiyüzlülükleri filan anlatıla gelmiş! Hayır efendim.. kürkçü sevdiği kürk yerden yere vururmuş hesabı hadiseler bunlar.. Allah onlarla çok ilgili olduğundan böyle oluyor! diyerek çıksa yine televizyonlara psikoloji mütehassısları, beynimize beynimize işleyiverse bu düşünceyi, artık karşı duruş sergileyecek de değiliz yani?!...
Bakın onların meselesi de bitti.. evet tanrı ( haşa) bu ırkı ne hikmetse artık tutmuş, sürekli onlardan bahsediyor. vardır bunun bir hikmeti sual sorulmaz tanrının yaptığı böyle ise biz de kabul edelim artık onların bir şekilde farklılıklarını, üstünlüklerini der demez bizlerin yahudi ile hiç bir problemi kalmaz! Onun itikadına göre artık biz hayat şansı bulduk ve kendilerine hizmet ettirme yolunu zaten onlar çok iyi biliyorlar; bu yolu bizim bilmemizde pek de fayda yok aslında!...
Sonuca gelelim...
Her şeyi uyumlulaştırdık!.... Tanrı bir ve hepimizin inandığı aynı tanrı, zaten bunca gelişmeden sonra papa çıkıp ta biz Muhammed aleyhisselam´ın peygamberliğine inanıyoruz demez mi sandınız!? Öyle bir der ki feryadını Bozkırın köyündeki Hatça Ana dahi duyar!... Öyle ya ne problem! Zaten kutsal ruh bütün insanlara ahlak öğütleri vermiyor mu? Peygamberin hadislerini devre dışı bırakıp, Kur´an´ı kafamıza ve keyfimize göre yorumladığımız anda Peygamber aleyhisselama böyle bir misyon biçmenin hiçbir zararı olmadığı gibi, bir milyardan fazla Müslüman helal olsun papaya .. bak Müslüman oldu! kabul etti Rasulullah´ın peygamber olduğunu, hem zaten onlar da tek Allah´a inanırlarmış.. yazıklar olsun onların bu inanışlarını bizden saklayan yobaz alimlere yuuuhhh! diyenlerin sesleri Arşa kadar ulaşmaz mı?
En başa gidin ve tekrar okuyun o ilk paragrafı... Buradan itibaren baştaki fikrin dünya insanlarını idare etmek noktasındaki önemini ve nesillerden nesillere miras bir evrensel hakimiyet planının temel taşlarının ne olabileceği hususunda aklımız biraz daha net bir bakışla olaya bakabiliyor mu? Kanununu kendimizin koyduğu, statüsünü kendimizin belirlediği bir din!.... Ve bu genel bu mesele sadece Müslümanları ilgilendirmiyor, bu bir insanlık dramı....
Maksat şu; beyin evrimini tamamlamışlara, beyin evriminde devam edenlerin veya evrime hiç müsait olmayanların hizmet etmesi ve bu hizmetlerinde hiçbir biçimde beyin evrimini tamamlamışların karşısında, beyin evrimini tamamlamamışların ne olup bittiğinin haberinde bile olmaması.... !
Bu onların oyunu... Bu oyuna Hıristiyan misyonerde düşüyor, Müslüman vaizde... Yani bu global din ! (materyalizm) menfaatine çalışanların Müslüman mış, Hıristiyan mış, Budist miş gibi bir ayrımı söz konusu değil.. Kim bu evriminin neresinde, onunla ilgileniyorlar sadece....
Görünen o ki surlarını bombalaya bombalaya nerede ise atılan bombalarla yeni bir kale inşa edilecek bu mukaddes İslam dini, onları hayli uğraştırıyor. Çünkü Müslümanların kaleden de öte imanları ve sapasağlam DNA RNA moleküler yapıya kadar işlemiş bir alim ve mazi sevgisi var....
Bu aralar bir iki yüzyıldır, Bunu kafaya taktılar ve özellikle şu sıralar nükleer başlıklı füze bile kullanıyorlar fikir boyutunda!
Öyle ya televolelerle sersemleştirdikleri halkın önüne sürekli dini değerlerle dalga geçen, zihnini dinmişçesine sunan ve her türlü temel bilgiyi hafife alıp, bu değerlere en özünde İslamın ta kendisine tüküren bir zihniyeti, milletin başına sarmalarından daha büyük, bu millete saldırı mı olurdu?
Bu bizim memleket safhası, diğer yerlerde , dünyanın daha başka mevkilerinde de olağanüstü bir savaş sürüyor bu manada...
Onlar her kültürün altını oyup, zihin evrimini tamamlamış kendilerine ! sair insanları hizmetçi ve bir nevi materyal gibi değerlendire dururken, bu oyunun içinde piyon olmaktan öte hiçbir mana taşımayan birçok aydın, ilerici ve akılcı çağdaş gencimiz yeni dünya düzeninde materyalizm dinine! bir biçimde hizmete devam ededursunlar! Yahudiyi kendi özgün şeriatına teslim ettilerdi, Hıristiyanları, kutsal bilgelik sevdasına, ahlaka şeriatsız yaşantıya... İslamda ikisi de vardı ya; hem dinin fiili tatbikatları, hem de olağanüstü sağlam ahlak değerleri. Baktılar ki İslam en büyük engel. Müslümanlardan ikisini de almaya karar vermiş gözüküyorlar. Hem şeriatı, hem de ahlakı.
Aslında bu dinleri birleştirme iddiacıların aslında neye hizmet ettiklerine bir işaret olsun babında birkaç düşünce kırıntısı idi. Yol açıldı fikre gem vurulmuyor ki! Bizimki sadece bazı görüntülerin bizdeki yansıması idi.
2002