Çin'in Önlenemez Yükselişi Sürüyor

zaman

Asistan
Katılım
3 Eyl 2006
Mesajlar
520
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Sanayi ve ticarette korkunç bir hızla büyüyen Çin, tarım ve hayvancılıkta da zirveye oturdu. Dünya ülkeleri içinde en belirgin üretim artışı Çin'de. BM raporundaki kalkınma rakamları

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerinden derlenen bilgilere göre, dünya, 2004 yılında, 1979-1981 ortalamasına oranla et üretimi yüzde 90,9 artarak 136 milyon 219 bin tondan 260 milyon 98 bin tona, tahıl üretimi yüzde 44,3 artarak 1 milyar 573 milyon 227 bin tondan 2 milyar 270 milyon 360 bin tona, meyve sebze üretimi yüzde 119,7 artarak 629 milyon 744 bin tondan 1 milyar 383 milyon 649 bin tona çıktı. Dünya ülkeleri içinde en belirgin üretim artışı Çin'de görüldü.

Bu dönemde Çin, tahıl üretimini dünya ortalaması oranında artırmasına karşın, meyve sebze üretimi ile et üretiminde olağanüstü bir büyüme gerçekleştirdi. Çin, bu dönemde et üretimini 5 katına, meyve sebze üretimini 7,5 katına çıkardı. 1979-1981 döneminde ABD'nin 5'de 3'ü kadar et üreten Çin, 2004 yılında üretimini ABD'nin iki katına kadar yaklaştırdı. Çin, 1979-1981 döneminde dünya et üretiminin yüzde 10,66'sını, dünya meyve sebze üretiminin ise yüzde 10,72'sini karşılarken, 2004 yılında dünya et üretiminin yüzde 28,57'sini, meyve sebze üretiminin ise yüzde 36,62'sini tek başına yapar hale geldi.

ASYA, BREZİLYA'NIN PAYI ARTIYOR, AVRUPA GERİLİYOR

Et ve meyve sebze üretim rakamlarına bakıldığında özellikle Asya ülkeleriyle Brezilya'nın oranlarını artırdıkları, buna karşın Avrupa ülkelerinin payının düştüğü görülüyor. Et üretiminde bu dönemde Almanya'nın payı yüzde 5,08'den yüzde 2,61'e, Fransa'nın payı yüzde 3,98'den yüzde 2,40, meyve sebzede İtalya'nın payı yüzde 5,41'den yüzde 2,48'e, İspanya'nın payı yüzde 3,36'dan yüzde 2,12'ye inmiş.

Dünya nüfusunun yüzde 1,13'ünü barındıran Türkiye, yüzde 2,61 payla meyve ve sebze üretiminde kıta devletler sayılan Çin, Hindistan, ABD ve Brezilya'nın ardından 5'inci sırada bulunurken, tahıl üretiminde yüzde 1,5 payla 14'üncü, et üretiminde yüzde 0,61 payla 30'uncu oldu.

Özellikle meyve sebze üretiminde çok güçlü olan, başta buğday olmak üzere tahıl üretiminde de nüfusunun oldukça üzerinde bir pay alan Türkiye, dünya ortalamasından daha hızlı büyümesine rağmen et üretiminde oldukça gerilerde yer alıyor. 1979-1981 döneminde dünya tahıl üretiminin yüzde 1,6'ı Türkiye'de yapılıyordu ve Türkiye bu üretim oranıyla sıralamada 12'inciydi. 25 milyon 232 bin tonluk tahıl üretimini 2004 yılına kadar yüzde 34,9 artıran ve 34 milyon 50 bin tona çıkaran Türkiye, Vietnam ve Arjantin'e geçilerek 14'üncü sıraya geriledi.

Hemen her zaman güçlü olduğu meyve sebze üretiminde de Türkiye'nin payı bu dönemde geriledi. 1979-1981 ortalamasında 21 milyon 20 bin ton meyve sebze reten

Türkiye, üretimini 2004 yılına kadar yüzde 71,5 oranında artırdı ama payı yüzde 3,34'den yüzde 2,61'e geriledi. Buna rağmen, 1979-1981 döneminde Türkiye'nin önünde yer alan İtalya ve İspanya'daki yetersiz üretim artışı, Fransa ve Japonya'da ise üretimdeki düşüş nedeniyle sıralamada 9'unculuktan, 5'inciliğe yükseldi.

TÜRKİYE'NİN ET ÜRETİMİ YETERSİZ

Türkiye, hemen her zaman yetersiz olduğu hayvancılıkta ise dünya ortalamasının üzerinde büyüdü. 1979-1981 döneminde Türkiye, 714 bin tonluk üretimle dünya et üretiminin yüzde 0,52'sini karşılıyordu.

Türkiye et üretimini, 1979-1981 ile 2004 arasında yüzde 90,9 olan dünya ortalama büyümesinin üzerinde, yüzde 121,7 oranında artırarak 1 milyon 583 bin tona, payını da yüzde 0,61'e çıkardı. Fakat, dünya nüfusunun yüzde 1,13'ünü barındıran Türkiye'nin et üretimini bir katına yakın bir oranda (yüzde 85,7) artırması gerekiyor ki nüfus ağırlığı kadar bir paya ulaşabilsin.

Bu dönemde Türkiye, sıralamada Macaristan, Yeni Zelanda, Sırbistan, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkeleri geride bırakırken, Vietnam, Endonezya, Güney Kore, İran ve Pakistan'a geçildi ve 30'uncu olarak kaldı.
 

Türkay

Doçent
Katılım
2 Ocak 2007
Mesajlar
542
Tepkime puanı
2
Puanları
0
ABD nin korkulu rüyası çin, kimseye kulak asmadan dünya piyasasını istediği gibi yönlendiriyor.
 

Masmavi_

Paylaşımcı
Katılım
14 Ara 2006
Mesajlar
199
Tepkime puanı
0
Puanları
0
2010 yılında ABD'yi sollayacak

İsviçre merkezli Prognos Enstitüsü’ne göre Çin 2009 yılında dünya ihracat şampiyonu koltuğuna oturacak. Uzmanlar piyasalarda yaşanabilecek dengesizliğe dikkat çekiyorlar.

Almanya dünya ihracat şampiyonluğunu Çin’e devretmeye hazırlanıyor. Burada sözkonusu olan makine, otomobil, kimyevi ürünler gibi malların ihracatı. Hesaba bankacılık, sigortacılık ya da yazılım şirketleri gibi hizmet sektörü eklendiğinde dünya ihracat şampiyonluğu hala ABD’nin elinde. Alman Federal Dış Ticaret Ajansı’ndan Bernd Schaaf, Çin’in kısa sürede ABD’yi de geride bırakacağı görüşünde. Schaaf, “Tüm hizmet sektörünü de katsanız Çinliler, şu anki dünya şampiyonu ABD’yi en geç 2010 yılında geçmiş olacak” diye konuşuyor.

”Çin’i tehdit olarak görmeyin”

Çin, tekstil, giyim gibi alanlarda dünya pazarlarına egemen konumda. Elektronik ve elektroteknikte de dünya toplam ihracatının dörtte birini gerçekleştiriyor. Alman Federal Dış Ticaret Ajansı Müdürü Gerd Herx, Çin ihracat mucizesini bir tehdit olarak algılamanın yanlış olduğunu belirtiyor ve Çin’in makine yapımı, kimyevi ürünler, otomotiv gibi alanlarda hala geride olduğunu vurguluyor. Herx’in dikkat çektiği bir diğer nokta, Çin ihraç ürünlerinin büyük bölümünün Batılı şirketlere dayandığı. Örneğin Alman BASF şirketi Çin’deki kimya fabrikasında ürettiği ürünleri başka Asya ülkelerine sattığında, bu da Çin ihracatı içinde değerlendiriliyor. Herx, “Çin ihraç ürünlerinin yaklaşık yüzde 60’ı yabancı yatırıma dayanıyor. Bu küreselleşmenin bir göstergesi. Bu gelişmelerden uzak durmak yanlış olur” diyor.

Yabancı sermaye faktörü

Çin, yabancı yatırımdan yararlanmayı da biliyor. Yabancı şirketler sermaye ve teknoloji getiriyor ve Çin işgücünü eğitiyor. Çin yönetimi bu konudaki eksiklerini gidermek amacıyla bir teknolojik kalkınma programı başlattı. Program çerçevesinde yerli sanayinin araştırma-geliştirme faaliyetlerine daha fazla ağırlık vermesi hedefleniyor. Yabancı şirketlere yönelik vergi kolaylıklarının da bu yıl içinde kaldırılması planlanıyor.

Piyasalarda denge uyarısı

Şangay’daki Alman Ticaret Odası’nın Başkanı Eva Schwinghammer, ticaret bilançosundaki dengesizliğin endişe verici olduğunu belirtiyor. Eva Schwinghammer, “Çin’in ticaret fazlasının her yıl nasıl güçlü bir şekilde arttığını düşündüğünüzde Çin’in ihracat şampiyonu haline gelmesi şaşırtıcı değil. Bence asıl sorun da burada yatıyor. Çin’in büyük miktarlarda ihraç etmesi ve zirveye çıkması sorun değil. Sorun, ortaya çıkan büyük dengesizlik. Bu durum dünya pazarlarını da sarsabilir” uyarısında bulunuyor.
 

arşivist

Profesör
Katılım
17 Ocak 2007
Mesajlar
1,361
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
www.smf123.net
ben bu söylenenlere pek inanmıyorum.

dünya ticaretinin yüzde kırkını abd ve ab elinde tutarken diğerleri ne yapabilir ki?
 

AdımcA

Akşam ... Yine Akşam ...
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
2,420
Tepkime puanı
8
Puanları
0
size abi tavsiyesi: çince ve funghu öğrenin ... :O
 

Türkay

Doçent
Katılım
2 Ocak 2007
Mesajlar
542
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Ve Çin Türkiye'yi Vurmaya Başladı

Ve Çinliler sonunda Türk mallarını gözüne kestirdi. İşte Çinde inanılmaz yöntemlerle kopyalanan Türk malları. Alırken dikkatli olun garantisini bile kopyalıyorlar...

Ferrari'yi bile kopyalayan Çin, dünya pazarlarında söz sahibi olan Türk markalarını da gözüne kestirdi. Ürünleri birebir kopyalamakla kalmayıp Türk firmalarının adreslerini bile kullanıyor. Kale Kilit taklitleri ile mücadele için Çin'de özel bir ofis kurarken, ıslak mendilleri kopyalanan Ataman Kozmetik ise her ülke için ayrı bir ürün üretme kararı aldı.

Ferrari, Gucci, Coca-Cola, Adidas, Marlboro gibi global markaları taklit kıskacı altına alan Çinli firmalar, Türk firmaları da gözüne kestirdi. Dünya pazarlarında söz sahibi olan Türk firmalarına ait ürünleri birebir kopyalayan Çin, bununla da yetinmeyip Türk firmaların adreslerini bile kopyaladı. Türkiye'de ıslak mendil pazarının lideri olan ve 45 ülkeye Uni markası ile ihracat yapan Ataman Kozmetik'in adresi ve telefonları taklit ürünlerinde birebir kullanıldı. Bu sıkıntı saadece Ataman Kozmetik için geçerli değil. Türkiye'nin önde gelen markalarından Kale Kilit'in de taklit edilen ürünlerinin üzerinde Türkiye adresi var. Taklitleri ile mücadele için Çin'de bir ofis bile açan Kale Kilit'in zararı yıllık 10 milyon doları buldu. Çin'de üretilen taklit ürünler Türk ürünlerinin en güçlü olduğu pazarlarda satılıyor.

Referans Gazetesinde yer alan habere göre Türkiye'de 15 milyon dolar büyüklüğe ulaşan ıslak mendil pazarının 12 yıldır lideri olan Ataman Kozmetik, aynı zamanda Uni markasıyla ihracat yaptığı 45 ülkenin 8'inde de liderliği elinde bulunduruyor. Firmanın yurtdışında en büyük rakibi Çinli taklitleri. Paketinden, içindeki ürüne kadar birebir Uni'nin kopyası olan mendillerin üretim yeri ve telefonlarının bile Ataman Fabrikaları'nı gösterdiğini dile getiren Ataman Kozmetik Yönetim Kurulu Başkanı Ataman Özbay, korsan üretici üç Çinli firmaya karşı savaş açtıklarını söyledi. Özbay, "Sadece Lübnan'da taklitçilerin önüne geçmek için 50 bin dolar harcadık. Çinlilere pazar kaptırmaya hiç niyetimiz yok. Her ülke için özel bir ürün geliştirerek taklitçileri zorlayacağız. Rusya için içindeki sıvı donmayan, Araplar için mentollü, Avrupa için hafif, ABD'liler için natürel kokulu ıslak mendil üreteceğiz" dedi.

KİMSE BİZE YARDIMCI OLMUYOR
"Çinli taklitçilerin önüne geçmek için ihracat yaptığımız ülkelerde harcadığımız para 50 bin doları buluyor" diyen Özbay, taklitle mücadelede hükümetin desteğini alamadıklarını söyledi. Özbay, şöyle devam etti: "Dünyada bir ülke ürünü taklit edildiğinde devreye giriyor. Ticaret ataşeleri, hükümetler malların ithalatını engellemek için çalışıyorlar. Biz ise destek göremediğimiz gibi hem mücadele için ciddi paralar harcıyoruz hem de davalarla boğuşuyoruz. Çin'le ve merdivenaltı üretim ile uğraşmaktan ilerleyemiyoruz."

Kale Kilit İhracat Müdürü Turhan Turgut ise son 4 yıldır ürünlerinin birebir aynısını taklit eden 8-12 arasında Çinli firmaya karşı mücadele ettiklerini söyledi. Bugüne kadar 3 tanesini tespit ettiklerini aktaran Turgut, hepsinin hakkında yasal işlem yaptırdıklarını belirtti. Çin'de taklitle mücadele için özel bir ofis bile kurduklarını anlatan Turgut, "Çin'de taklitlerden dolayı uluslararası pazarlarda birçok firma kayba uğruyor. İmajımızı bozuluyor. Bizim fiyatımızın çok altında fiyatlar teklif ediliyor. Bizim fabrikamızda bin 500 kişi, Çin'deki taklit atölyelerinde ise 30-40 kişi çalışıyor. Çinli taklitler özellikle İran, Irak, Kuzey Afrika, Cezayir, Ukrayna, Arnavutluk, Suudi Arabistan gibi ülkelerde karşımıza çıkıyor. Çinli taklitlerlden dolayı yıllık kaybımız yaklaşık 10 milyon dolar. Bütün ülkelerde ürünlerimiz tescili olmasına rağmen yine de Çin'in önüne geçemiyoruz" dedi. Baskınlarda ele geçirdikleri ürünlerin orijinalleri ile birebir aynı olduğunu söyleyen Turgut, bazen sadece renk farkı olduğunu söyledi.

Çin tarafındn ilk taklit edilen Türk ev tekstili markası ise Brillant. 2004 yılında Canton'da yapılan Çin İhraç Malları Fuarı’nda, ev tekstili standlarının yüzde 90’ında Brillant markasını gördükleri anda harekete geçtiklerini belirten Baydemirler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Baydemir, "Sadece desenler değil ürünlerin üzerine markamızı taşımışlardı. Bu firmalar ile müşteri gibi görüşme yapıp siparişler verdik. Sağlanan güven ortamı ile fabrikalarını işletme ve depolarını gezdik. 40'ın üzerinde fabrikanın üretim, depo ve showroomlarında bizim desenlerimizi ve paketlenmiş Brillant markalı mallarımızı tespit ettik" dedi.

BRİLLANT MÜŞTERİ KILIĞINDA AJANLIK YAPIYOR
Brillant markasının hemen hemen tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi Çin'de de patenti olduğunu söyleyen Baydemir, baskınlarla taklitçileri caydırmaya çalıştıklarını söyledi. Yaptıkları baskınların Çin televizyonlarında bile geniş yer bulduğunu dile getiren Baydemir, şöyle devam etti: "Hem Çin, hem de Frankfurt Heimtextile Fuarı'nda son 2 sene içinde 10 'a yakın Çin standını kapattırdık. Çin’de 2005 yılında ofis açtık ve fabrikalara sürekli baskınlar yapıyoruz. 2004 yılında ilk tespitimizde Çin'den aylık 4 milyon metre Brillant markalı taklit ürünün ihracatı yapılıyordu. Bugün geldiğimiz noktada bu miktar yüzde 90 azaldı. Özellikle Ortadoğu ve Afrika ülkeleri ile Rusya'ya taklit mallarımız gidiyor. Bu malları da bizimle eskiden çalışan müşterilerin yanı sıra markamızı çok iyi bilen Türk firmaların da yurtdışında müşterilerine pazarlaması dikkat çekici."
 

Türkay

Doçent
Katılım
2 Ocak 2007
Mesajlar
542
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Taklit malların garanti belgesi bile var

Dünyaca büyük firmaların maliyet avantajları nedeniyle üretimini Çin'e kaydıran firmalar, şimdi de Çin'de yükselişe geçen taklit tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Ferrari, Gucci, Coca Cola, Adidas, Marlboro gibi global markalar Çinli firmaların gözdesi. Çinli firmalar, beyaz eşyadan tekstile, halıdan kaleme kadar birçok sektörde ürettikleri taklit ürünler ile Türkiye pazarına dâhi giriyor. Taklit malların içinde Türkiye'deki marka sahibinin adres bilgilerinin olduğu garanti belgesi bile bulunuyor. Çin'de taklit edilen firmalar arasında başı çeken Sarar Giyim'in de taklitle mücadele için açtığı davalar bunuyor. Çin Hükümeti'nin bu konuda çok titiz çalıştığını dile getiren Sarar Giyim Başkanı Cemalettin Sarar, "O kadar ileriye gitmiş durumdalar ki markamızı bazı ülkelerde tescil bile ettirmişler. Bu durumda hiçbir şey yapamıyoruz" dedi. Banat Zühtü Şenyuva'da ürettikleri diş fırçalarını markası ile taklit eden Çinlilerin ihracat bile yaptığını söyledi.

Çinliler'in taklit ettiği Türk markaları

Çinli bir firma, Türk kalem firması Pensan'ın taklidiyle Türkiye pazarına girdi.
* Mısır'da Çinli bir firma taklit Damat&Tween ürünlerinin satıldığı mağazalar açtı.
* Bir başka firma Vestel markalı taklit ürünleri Ortadoğu'da satmaya çalıştı.
* Baydemirler Grubu'nun markası Brilliant Çin'de taklit edilen tek ev tekstili markası oldu.
* Çin’de çeşitli anlaşmalı faaliyetleri bulunan MAN Grubu'nun Türkiye'de Fortuna adıyla üretilen otobüs modeli Çin'de taklit edildi.
* Çin, Afganistan ve İran gibi ülkelerde taklit edilen Türk işi halıları, korumak amacıyla halıda kimlik uygulamasına geçildi.
* Kale Kilit Çin'de sahte kilit imalatına karşı mücadele vermek amacıyla bir büro kurdu.
* Paşabahçe ürünleri, Çin firmaları tarafından taklit edilip Bangladeş'e ihraç edildi.
* Oral Tekstil'in taklit edilen ürünleri Türkmenistan, Libya ve Cezayir'de aynı markayla, ancak yarı yarıya daha ucuz fiyatla satıldı.
 

zaman

Asistan
Katılım
3 Eyl 2006
Mesajlar
520
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Çin bir trilyon doları ne yapacak?

Küresel ekonomik piyasalardaki agresif restleşme Mart ayında daha da tırmandı. 2007'nin Küresel Sistemik Kriz Yılı olacağını iddia edenler, Mart ayının bu yönde önemli gelişmelere sahne olacağını öne sürenler sadece felaket tellallığı mı yapıyor? Birkaç yıldır, ABD ekonomisi için Armageddon senaryoları çizenler, ABD dolarının giderek kredisinin azalmasına, bunun devam edeceğine, belli ülkelerin ellerindeki dolar rezervini azaltma yoluna gideceğine, bunun da ABD ekonomisinde ciddi sarsıntılara yol açacağına inananlar bu 2007'de çok tehlikeli gelişmelerin yaşanacağı endişesi içinde. Son günlerde dünya piyasalarındaki dalgalanmaları bu “sistemik kriz” çerçevesinde görenler daha kötüsünü bekliyorlar.

Çin küresel piyasalarda belirleyici bir güç oldu. Dolayısıyla Pekin'in atacağı her adım başta ABD olmak üzere bütün dünyayı etkiliyor. Elindeki dolar rezervini azaltma yolunda arayışlara giren, ABD'nin en büyük finansörü ve en büyük dolar rezervine sahip olan, aylık ortalama 20 milyar dolar artışı olan Çin, şimdilerde 1 trilyon dolarlık dev bir birikimi nasıl kullanacağını düşünüyor. Bugüne kadar ABD hazine bonolarına yatırmayı tercih ettiği birikimi için yeni adreslere, daha büyük kazanç getiren adreslere yöneliyor. Bu durum, ABD'yi en büyük finansöründen mahrum bırakacak gibi. Doların düşüşünün devam etmesi, ABD ekonomisinin sarsılması, enflasyonun yükselmesi beklentisi hakim. ABD doları küresel piyasalardaki kredisini hızla kaybederken euro doların önüne geçiyor. Çin ve Asyalı ülkeler gibi İran ve bazı bölge ülkeleri de dolardan kaçıp euroya yöneliyor.

Dev dış ticaret fazlasına sahip olan Çin, bu birikimini petrol, madencilik gibi daha stratejik alanlara yönlendirmeye çalışıyor. Orta Asya'dan Ortadoğu'ya ve Orta Afrika'ya kadar bütün enerji alanlarında güç kazanırken, ABD'nin bu bölgelerdeki askeri hareketliliği aslında Çin'in ekonomik yatırımlarını sabote etmeyi amaçlıyor. Bazı ülkeler ise, özellikle ABD-İran krizinin de etkisiyle dolardan altına yöneliyor.

Çin gibi Japonya'da dolar rezervini hızla azaltıyor. Avrupa Merkez Bankası bu işe 11 Eylül'den önce başlamıştı zaten. Şimdi İran bütün enerji ticaretinde doları devre dışı bırakırken, Malezya'nın da benzer bir yol izlemesi bekleniyor.

ABD ekonomisinin giderek durgunluğa girmesi, doların küresel düzeyde kredisinin düşmesi, ABD ekonomisinin güvenini kaybetmesi, bir çok ülkenin ellerindeki dolar rezervini azaltmaya yönelmesi ve ABD ekonomisini finanse etmekten vazgeçmeye çalışması, 2003'te 549 milyar dolar olan ABD dış ticaret açığının giderek büyümesi, derin finansal kriz beklentisi korkuları artırıyor. Princeton üniversitesinden Paul Krugman, 2004 yılında; “ABD ekonomisin 1990'lardaki Arjantin ekonomisine benzediğine, dolardaki değer kaybı ticaret ve bütçe açıklarıyla birleşince Bush yönetiminin ekonomik bir felaketle yüzleşeceğine” dikkat çekmiş ve “Muz cumhuriyetine dönüyoruz” uyarısı yapmıştı.

ABD Kongresi Bütçe Ofisi'nin öngördüğü rakamlar ürkütücü: ABD'nin 2010 yılı bütçesi 5,6 trilyon dolar olacak. Bütçe açığı ise tam 3 trilyon dolar!!!

ABD'nin “Eğer yabancı yatırımcılar Amerika'yı, açığı gelirinden hızlı artan ekonomik olarak dengesiz bir muz cumhuriyeti gibi görmeye başlarsa, Amerika'ya borç para bile vermeyecekler.”

Karamsarların beklediği bir tarih var: 21 Mart 2007!.. Bakalım ne olacak!..

Rusya Akdenize indi

Bugünün Rusya'sı geleceğin dünyası olması beklenen Gazprom Rusya'nın jeopolitik satrançta en büyük kozu. Çin, İran, hatta Hindistan ve S. Arabistan'la yaptığı enerji anlaşmaları ve öncülük ettiği projelerle Putin'in Rusyası Çarlık Rusyasına dönüşüyor. Küresel enerji oyununun şimdiden bir numarası haline gelen Rusya, Orta Asya'da etkinliğini yeniden kurdu. ABD projelerini sabote etti. Hazar ve Ortadoğu enerji kaynakları ile Asya piyasalarının ihtiyacını karşılamada öne çıktı. ABD sadece Bakü-Ceyhan'ı başarırken Rusya-Çin-Kazakistan-Hindistan ve İran arasında bir anlamda boru hatları ağı örüldü. Putin şimdi Burgaz-Dedeağaç boru hattı için Yunanistan ve Bulgaristan'la anlaştı. Yani Türkiye devre dışı bırakıldı. Proje ile Rus kaynakları Türkiye'ye uğramadan Karadeniz'den Ege'ye akacak. Yani Rusya şimdiden Akdeniz'e indi.

İBRAHİM KARAGÜL
 

Türkay

Doçent
Katılım
2 Ocak 2007
Mesajlar
542
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Çin'de başörtülü vekiller oy kullandı

Komünist Çin Meclisi'nde başörtülü vekiller oy kullandı.

Komünist rejimle idare edilen Çin'deki Ulusal Halk Meclisi'nde toplumun her kesiminden gelen parti üyeleri geleneksel kıyafetlerini giyerek mecliste çeşitli yasalara ilişkin oy kullandı.

Mecliste oy kullanan asker, sivil, din adamı ve akademisyenlerin görüntüsü farklı bir mozaik oluşturdu. Bunların arasında dikkat çekenleri ise başörtülü ve takkeli vekillerin Çin'in en yüksek yetki organı olan bu mecliste her yıl olduğu gibi oy kullanmalarıydı.

11 gün süren meclis toplantısının kapanış oturumunda, Mülkiyet Yasası ve İşletmelerin Gelir Vergisi Yasası'nın tasarıları ile üzerinde değişiklik yapılan hükümet çalışma raporu oylanarak kabul edildi. Çin hukuk sisteminin temel direklerinden biri kabul edilen Mülkiyet Yasası'yla, kamu mülkiyeti ve özel mülkiyetinin eşit olarak korunması öngörülüyor. Bunun yanı sıra yasa, kamu mülkiyetine yönelik korumayı güçlendirirken, köylülerin temel hak ve çıkarlarını korumayı, vatandaşların çıkarlarını yakından ilgilendiren sorunları çözmeyi de amaçlıyor. İşletmelerin Gelir Vergisi Yasası'nda da yerli ve yabancı işletmelere uygulanan farklı gelir vergi oranlarının kaldırılarak yüzde 25'lik ortak vergi oranına geçilecek.

-GELİR FARKI ÖNCELİKLİ KONU-

Toplantıda onaylanan hükümet çalışma raporunda, şehirlerle kırsal kesimde yaşayan vatandaşların yaşam seviyeleri arasındaki farkın azaltılması ve ülkenin bütün kırsal alanlarında asgari yaşam güvencesi sisteminin oluşturulması yer alıyor. Gelir dengesizliğinin sosyal sorun hale geldiği Çin'de hükümet, bu farkın ortadan kaldırılmasının yollarını arıyor. Raporda ayrıca dış ticaret fazlasının azaltılması ve büyümenin verimin yükseltilmesi, kaynak tüketiminin azaltılması ve çevre koruma temelinde yüzde 8 dolayında tutulması hedefleniyor.

Toplantıda ayrıca, önümüzdeki Ocak ayında yapılacak seçimlerle, yeni dönem Ulusal Halk Meclisi'nin 3 bine yakın temsilcisinin belirlenmesine karar verildi.

Cihan
 

SirayeT

Asistan
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
215
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Çin Otobüsü De Geliyor

Türkiye'ye Çin malı otomobilleri getiren Mermerler Grubu, şimdi de 'Beiqi Foton Motor' ile anlaşarak Çin malı otobüs ve traktör getirmeye hazırlanıyor.

Çinli üretici Chery ile distribütörlük anlaşması yapan ve uygunluk testleri tamamlanır tamamlanmaz ağustos ayından itibaren Türkiye’de satışa sunmayı planlayan Mermerler Grubu, ikinci bir Çin markasını daha portföyüne katmaya hazırlanıyor.

Mermerler Grubu’nun, Çin’in en büyük ticari araç ve traktör üreticisi olan, bir dönem DaimlerChrysler grubunun da hisse satın almayı planladığı “Beiqi Foton Motor” ile görüşmelerinin artık imza aşamasına kadar geldiği bildiriliyor. Foton’un yanı sıra Auman, AUV, View, Saga, Aumark, Ollin, Sup ve Forland markalarıyla hafif ve ağır ticari araçlar, otobüs, traktörün yanı sıra iş makineleri üretimi yapan şirket, Japonya, Almanya ve Tayvan’da ar-ge merkezlerine sahip.

1996’dan bu yana üretim yapan ve Çin pazarı dışında ihracata da yönelmek isteyen şirketin, Chery gibi Türkiye’de yatırımı da düşündüğü ve Türkiye üzerinden Avrupa ile çevre pazarlara açılmak istediği de kaydediliyor.


 

Özduygu

Doçent
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
652
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Çin’in parasından bize ne (mi?)

Bizim ülkemiz Türkiye’de insanların geleceğe yönelik umutlu, heyecanlı olmasının da sınırları olmasının gereğini yaşam bize çok sert bir biçimde öğretti, öğretiyor.
Türkiye zor, sorunlu bir ülke; bu zorlukları, yapısal zorlukları aşmanın yolu hiç kuşkusuz ülkenin daha uzun yıllar sürmesi, daha doğrusu yeniden yakalamamız gereken demokratik istikrar (büyüme ve demokrasi). Büyüme ve demokrasi önümüzdeki senelerde biri olmazsa diğerinin de olamayacağı bir birliktelik anlamına geliyor. Büyüme, istikrarlı ve yüksek bir büyüme oranı kaynak gerektiriyor ve ülkemizde yüksek bir tüketim ve yatırım ortamının sürebilmesine yetecek iç kaynak henüz tam mevcut değil.

Cari açığın bugünkü mevcudiyetinin ve yüksekliğinin nedeni tam da bu. Türkiye’de demokratik istikrar yani özgürlüklerden taviz vermeden yüksek büyüme amaçlayan her siyasal iktidar küresel doğrudan yatırım fonları üzerinden başka ülkelerle rekabete girmek ve bu fonlardan mümkün olduğu kadar fazlasını ülkemize çekmek zorunda. Bugünün temel meselesi de galiba bu ama maalesef ülkemiz bir süredir bambaşka bir tartışma hatta kavga ortamının içine bilinçli ve planlı bir biçimde çekilmiş durumda.

Biz Türkiye’de “Türkiye laiktir, laik kalacak” komik sloganları ile vaktimizi geçirirken, Çin, 20 Mayıs günü, ABD’nin en büyük özel yatırım fonu olan Blackstone’un yüzde onunu üç milyar dolar ödeyerek satın almış durumda.
Bu satınalma işlemi tek başına muazzam değil ama Çin 2008 senesi için başka bir yatırım programına hazırlanıyor ve biz başka komik işlerle meşgul olduğumuz için bu konularla ilgilenmeye bile tenezzül etmiyoruz.

Çin’in 2007 senesi Merkez Bankası döviz rezervinin 1.2 trilyon dolar mertebesine çıkması bekleniyor. Ve, Çin, bu büyük kaynağın yüzde yirmisini yani 240 milyar dolarını küresel ekonominin bir yerlerine yatırmayı, plase etmeyi planlıyor.
Çin bu büyük küresel doğrudan sermaye yatırım eylemini “Devlet Yatırım Şirketi” aracılığıyla yapmaya hazırlanıyor.

240 milyar dolarlık bu büyük yatırımın aslan payını hiç kuşkusuz ekonomik olarak gelişmiş ve Çin yatırımlarına hukuk dışı engeller çıkarmayacak ülkeler alacak.
AB üyelik süreci sağlıklı işleyen, iktidarda “Onlar ortak, biz pazar” zihniyetinin egemen olmadığı bir Türkiye’nin bu pastadan önemli bir pay almaması için bir neden yok.

“Ne ABD, ne AB” mitingler zihniyetinin ise ne böyle meselelere ilgisi ne de küresel yatırım sermayesinden pay almak gibi bir derdi var.

Sözün özü
Türkiye çok önemli bir seçim ortamına girmiş bulunuyor. Ancak, Türkiye için çok önemli olan ve önümüzdeki dört senenin iktidarını belirleyecek olan bu seçimlere ülkemiz canlı bombalar ortamında, sadece laiklik meselesini tartışarak giriyor. Sağduyulu Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının gönlü ise bu anlamsız tartışmaların yerine, Çin’in 2008 senesinde küresel piyasalarda gerçekleştireceği 240 milyar dolarlık doğrudan sermaye yatırımından nasıl daha fazla pay çekilebilir tartışmaları ile girmesini arzu ederdi.
Mevcut verimsiz tartışma ortamının sürmesi ve ulusalcı denen önerilerin iktidar şansı yakalaması geçtiğimiz dört senede yakalanan ortalama yüzde 7.5’lik büyümeyi olanaksız kılacaktır. Ulusalcılığın eski sloganı“ne Şam’ın şekeri, ne arabın yüzü”idi; bugünkü sloganı ise “ne Kopenhag kriterleri, ne Çin sermayesi”olsa gerek.

ESER KARAKAŞ
 

abdulbasir

Paylaşımcı
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
145
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Konum
istanbul
Adamların kafası sonradan iş görmeya başladı ama hindistan da bir nevi onlar gibi bi yükseliş kaydedebilir ...diye düşünüyorum ...
 

SirayeT

Asistan
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
215
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İsveç, Çin'e savaş ilan etmiş. Bir şekilde Çin'e kadar gelmişler.

Haber, Çin devlet başkanına geç ulaşmış.

- Başkanım İsveç bize savaş ilan etti...


- İsveç de ne?


- Avrupa'da bir ülke
-------------------------------------------

30 yıllık dışa açılma sürecinde Çin ekonomisini hızla özelleştirip serbest piyasa anlayışına geçerken, kabaca toplam 700 milyar dolarlık dış yatırımı da ülkeye çekmiş. Bu sürede Çin'in ihracatı büyüyerek 480 milyar dolar düzeyine fırlamış. Çin şu anda Asya’nın elektronik ihracatının yüzde otuz beş kadarını yapıyor. 2000 yılında dünya ihracatının yüzde 3.9 kadarını yapan Çin 2007 sonunda dünya toplam ihracatının %9 kadarını gerçekleştirmiş olacak.

Türkiye-Çin ticari ilişkileri

1990 yıllardan itibaren Çin’in yabancı sermayeye kapılarını açması ile birlikte Türk firmaları da Çin de yatırım yapmaya başladı. Bugün Arçelik, Demirdöküm, Şişecam bunlardan sadece birkaçı. Ortalama 100 milyon doları bulan bir Türk yatırımı mevcut.

Herkesin genelde sorduğu soru Çin ile nasıl ticaret yapılabilir. Biz Türkler genelde Çin'den ne alınabilir kısmını düşünüyoruz. Oysa bugün Avrupa Çin’e yazılım pazarlıyor ve bundan çok ciddi gelir elde ediyor. Alın teri değil akıl teri yani.Çin de bugün mevcut onbinlerce fabrika var ve bu fabrikalarda çalışan cihazların yazılım ihtiyacını çoğunlukla batılı firmalar sağlıyor.

Batılı firmalar yazılımı satmak yerine kiralamayı tercih ediyor böylece uzun yıllar getirisi olacak bir iş yapmış oluyorlar.

Değinilmesi gereken diğer husus markalaşmanın ne derece önemli olduğu. Çin'de batılı markalar hızla yaygınlaşıyor. Tekstilden, gıdaya, otomotivden kozmetiğe birçok alanda batılı marka görmek mümkün.1,3 milyar nüfusu ile Çin global markaların iştahını kabartıyor. Çin üretken bir ülke olduğu gibi refah seviyesinin yükselmesiyle tüketimin arttığı bir ülke.

Bugün Çin de her 100 kişiden sadece 1,4 ü otomobil sahibi. İleride her yüz kişiden 10'unun otomobil sahibi olduğunu varsayarsak 130 milyon otomobil demek. Bu bugün ABD'deki otomobil sayısı ile eşdeğer. Bu örnekle bile ilerde nasıl bir Çin ile karşılaşacağımızı tahmin edebiliriz.


- Kaç kişi bunlar?


- 8 milyon efendim.


- Hangi otelde kalıyorlar?
 

A.R

Profesör
Katılım
10 Mar 2007
Mesajlar
795
Tepkime puanı
10
Puanları
0
- Kaç kişi bunlar?


- 8 milyon efendim.



- Hangi otelde kalıyorlar?

:O

Hani derler ya "Çin ordusu gibi üstüme üstüme geliyorlar", onun gibi ya, nereye elimizi atsak Çin Malı:kahretsin: Kime sorsam eşi Çin'de:confused1:

Ne olacak bu işin sonu?

Dünyayı ele geçirdiler gibi.
 

Hasan

Kardeşiniz
Katılım
9 Eki 2006
Mesajlar
6,112
Tepkime puanı
279
Puanları
0
Yaş
53
Konum
KALU BELA
- Kaç kişi bunlar?


- 8 milyon efendim.



- Hangi otelde kalıyorlar?

:O

Hani derler ya "Çin ordusu gibi üstüme üstüme geliyorlar", onun gibi ya, nereye elimizi atsak Çin Malı:kahretsin: Kime sorsam eşi Çin'de:confused1:

Ne olacak bu işin sonu?

Dünyayı ele geçirdiler gibi.

ARKADAŞLAR bu çok normal bir durum.Nedenmi.Çin sadece geçtiğimiz asrın bir yarısı kadar zamandır sahnede yoktu,kominizm ile boğuşuyordu,ondan önce çin bugünkü gibi heryerde vardı.Adamların nüfusu dünyanın 3 te 1 i normal diilmi piyasaya bukadar yayılmaları.Hani meşhur İPEK YOLU ve BAHARAT yolu nereye çıkarı o yol binlerce yıl ÇİN e tabii.

Sadece sınırlı bir süre kalkınma açlığı yaşıyorlar ve halk daha dünya standartlarında refaha kavuşmuş değil, o yüzden şimdi açılımın etkisi ile piyasda yendilerine iterek yer açıyolar ve bununda bir doyum noktası var.

Biz batı medeniyetinin kapitalist sistemine alıştığımız için bize bir istila gibi geliyor.Ama hiç alakası yok.Çin halkı doyumnoktasına geldiğinde ve kaynak sorunları yaşanmaya başladığında taşlar yerine oturur.Eskiden olsa bu bir savaş sebebi olurdu ama şimdi ,bu sebeple savaşmak kimsenin işine gelmez ,dolayısı ile biz kendimize has üretimimizle ayakta kalmalı ve şekillenen piyasaya monte olmalıyız.

Bakın dünya şimdi ÇİN için çok büyük bir pazar ve heryere uzanıyorlar ama bunun başka bir yönü var bizim içinde en verimlipiyasa ÇİN dir.Adamlara sadece maden satsak TÜRKİYE ihya olur iş ki biz adam gibi çıkarıp satabilelim.Daha önceki emperyalist anlaşmalar gibi bağlı kalmayalım.SELAMETLE.
 

Özduygu

Doçent
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
652
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Çin malı diş macunu zehirli çıktı

Yeni Zelanda'da Sağlık Bakanlığı, vatandaşlarını, Çin'den ithal edilen diş macununu kullanmamaları yolunda uyardı.

Bakanlık sözcüsü Mike Flyger, bazı küçük dükkanlarda satışa sunulan Çin üretimi “Excel” marka diş macununda "dietilen glikol" adlı zehirli bir madde bulunduğunu söyledi.

Çin malı diğer marka diş macunlarında da aynı maddenin bulunma ihtimali nedeniyle, Çin'den getirilmiş hiçbir diş macununun kullanılmamasını isteyen sözcü, hükümetin ürün güvenliği kurumu Medsafe'in onayı olmayan ürünlerin ithalinin yasak olduğunu belirtti.

Diş macununda tespit edilen "dietilen glikol"ün, antifriz ve bazı çözücü ürünlerde kullanıldığı, özellikle çocuklar ile karaciğer ya da böbrek rahatsızlığı bulunan kişilerde zararlı olabileceği ifade edildi.
 

SirayeT

Asistan
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
215
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Çinli bakan: Harcayacak 500 milyar dolarımız var. Bize ne satabilirsiniz?

Cumhuriyeti Ticaret Bakanı Bo Xilai, Türkiye ile Çin arasındaki işbirliğine güvenlerinin tam olduğunu ve daha somut işbirliği istediklerini belirtti. Türk-Çin İş Forumu'nun açılışında konuşan Bo, Türkiye'de çok sıcak bir dostlukla karşılandığını, kendisini eve dönmüş gibi hissettiğini söyledi. Bo, "Heyette bizim önde gelen şirketlerimizin temsilcileri var. Telekomünikasyon, mühendislik şirketlerimiz var. Türkiye ile işbirliği yapmak istiyorlar" dedi.

'Boş boş konuşmuyorum'

Bo, "Türkiye ile Çin arasındaki işbirliğine güvenimiz tamdır. Biz somut işbirliği istiyoruz. Boş boş konuşmuyorum" dedi. İki ülke arasında işbirliğini beş alanda teşvik etmeye çalışacaklarını dile getiren Bo, şunları kaydetti: "Türkiye'nin Çin'e daha fazla ihracat yapması için biz de elimizden geleni yapacağız. Biz dengeli ticaretten yanayız. Dış ticaret fazlası vermek peşinde değiliz.

Bu fazlalık bizim için zaten dert oluyor. Daha fazla Türk ürünlerini Çin pazarına çekeceğiz. Türkiye'den daha fazla mal almaya çalışacağız. Eğer ticaret fazlanız varsa döviz rezerviniz büyük olur. Şu anda bizim 1 trilyon dolar döviz rezervimiz var. Uzmanlara göre 500 milyar döviz rezervi yeterli. Para ABD hazine bonolarında. Doların değeri düşünce, orada yatırdığımız paranın değeri de düşüyor. Elimizde bu kadar para var. Biz Türkiye'den daha fazla mal alabiliriz. Bu da benim arzumdur. Siz, neleri satabileceğinizin bir listesini yazın. Tabii bunda kalite ve doğru fiyatlandırmaya dikkat edin."

Türk müteahhitlik şirketlerinin başarısına da değinen Bo, "Türk müteahhitlik firmaları dünyada 83 milyar dolarlık iş aldı. Çin de müteahhitlik konusunda büyük ilerleme kaydetti. Müteahhitlik konusunda el ele ihalelere katılabiliriz. Bu arada Türkiye'den ucuş sayısının da artırılması gerekir. Döndükten sonra konuyla ilgileneceğim" dedi. Türkiye'nin üç avantajı olduğundan söz eden Bo, "Altyapısı çok iyi, Türk politikası çok açıktır, işbirliği havası açıktır ve olağanüstü coğrafi konuma sahipsiniz. Dünyada bu şekilde ikinci bir ülke yok" diye konuştu.

Tüzmen: Amacımız İpek Yolu'nu canlandırmak
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, geçen yıl Çin'den yapılan ithalatın yüzde 40 oranında arttığını, bu oranın 2007'nin ilk dört ayında yüzde 22 seviyesinde olduğunu belirtti.
Amaçlarından birinin Türkiye'de gerçekleştirilecek demiryolu projeleri ile AB ile Çin arasında tarihi İpek Yolu'nu tekrar hayata geçirmek olduğunu söyleyen Tüzmen, İstanbul'dan hareket eden ve 10 bin kilometre yol alarak Almatı'ya kadar ulaşan projenin bağlantısının şimdi Çin'le yapılması gerektiğini söyledi.

Tüzmen, Türk Havayolları'nın (THY) Çin'e yönelik haftalık frekans sayısının artırılması talep ettiklerini, bunun en az üç dört katına çıkarılmasını gerektiğini ifade etti. Tüzmen'in açıkladığı Çin ile olan ticari ilişkilerde atılacak önemli adımlar şöyle:

İki ay içinde tamamlamayı kararlaştırdıkları 'Çin Pazara Giriş Projesi' ile öncelikle Pekin ile Şanghay'da ticaret ofisleri yürürlüğe girecek. Bunlar bizim ticaret takımlarının ilk çalışması olacak.

Ortak web sitesi açıldı

Pazara giriş projesi kapsamında dün hizmete açılan Türk-Çin ortak web sitesi de ticaretin geliştirilmesine katkı sağlayacak. Yatırım alanındaki ilişkilerin derinleştirilmesi ve Çin'in sahip olduğu fonların Türkiye'de yatırımların yönlendirilmesinin istikrarlı ve kalıcı işbirliğinin oluşturulması açısından önemli. turizm sektöründe Türkiye, Uzakdoğu ülkelerine yönelmeye başladı. Her yıl 40 milyon Çinli yurtdışına gidiyor. Bu yıldan itibaren Çin'i ülke tanıtım programları içine almamız lazım. Bu çerçevede ülkemize daha çok Çinli turist gelmesi yönündeki çabalarımıza Çin makamlarının destek vermesini bekliyoruz.

İlişkilerin hızla geliştirileceği diğer bir alan da müteahhitlik hizmetleri sektörü. İhalelerde en son Çinli ve Türk firmalar kalıyor. Biz bu alanda birbirimizi yok etme yerine beraber çalışmalıyız. Afrika ve Uzakdoğu başta olmak üzere bazı pazarlarda firmalarımızın ortak hareket edebileceğini düşünmekteyiz. İki ülke firmaları arasında ortaklıkların desteklenmesi ve teşvik programlarından yararlanmasını amaçlıyoruz. Kürşad Tüzmen, turizm yatırım ve müteahhitlik alanında işbirliğinin daha da geliştirilmesini sağlamak için 7-9 Eylül 2007'de Xiamen'de düzenlenecek olan 11'inci 'CIFIT Fuarı'na Türkiye'nin 'odak ülke' sıfatıyla katılacak olmasının ilişkilere yeni boyut kazandıracağını anlattı.

Çinliye otel yeter mi?
Çin ve Türkiye arasında turizm ve kültürel işbirliğinin artırılması gerektiğine vurgu yapan Bo, "Birçok Çinli tatilini yurtdışında yapmaya başladı. Türkiye, Çin'de çok meşhurdur. İnanıyorum ki daha fazla Çinli Türkiye'ye gelmek isteyecektir. Her yıl 40 milyon vatandaşımız yurtdışında tatil yapıyor. Para biriktiriyorlar tatil yapmak için. Ancak bu isteklerini Çin'de değil yurtdışına giderek gerçekleştirmek istiyorlar. Çinliler biraz dikkatli insanlardır. Her şey aşama aşama ve yavaş gelişme gösterir. Çin'in nüfusunu biliyorsunuz. Hepimiz birden gelirsek bu ülkeye sığamayız. bizimkiler alışverişi de severler. Türk ürünleri çok güzel. Buraya gelirlerse her şeyi alırlar ve size bir şey kalmayabilir. Otel kapasitelerinizi de iyi hesaplamalısınız" dedi.
 

Mihenk

Asistan
Katılım
7 Ara 2006
Mesajlar
338
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Çin Amerika’yı nasıl batırır?

Gelişmiş ülkerlerin hepsi siyasi istikrar sahip. Geçen haftaki yazımızda Çin’in büyümesinde rol oynayan etkenlerden bahsetmiştik. Bunların en önemlisi ve olmazsa olmazı İSTİKRAR.Yönetim şekli ne olursa olsun ülkedeki istikrarın sürekliliği ülkeye kazanç sağlıyor. Gelişmiş ülkerlerin bugünlere gelmesinde siyasi istikrarın sürekliliği var.

Ülkenin savaşta olması birşeyi değiştirmiyor.Çünkü taşlar yerine oturmuştur. Politika bellidir. Halkı siyasi partileri, hükümeti çok merak etmez çünkü sistem sağlamdır. A şahsının gidip B şahsının gelmesi gene birşeyi değiştirmez, izleyeceği kurallar bellidir. Bunu birçok gelişmiş ülkede görmek mümkün.

Çin’in son 30 yıldır oluşturmaya çalıştığı politika bugün meyvelerini veriyor. İnsanların gelecek endişesi yok. Halk devletine güveniyor ve gereken özveride bulunuyor. Çin devletinin oluşturduğu politikalar sağlam ve belli. Yapılan reformların amacı halkı daha fazla refaha ve özgürlüğe ulaştırmak. Ama en enemlisi bunu halkın sahip olduğu eğitim düzeyi ve yaşam standartlarının düşünülerek yapılması.

Çin geldiği noktada artık sınırları aşmış. Çin şu an dünyanın finans merkezi. İMF ile ilişkisini kesen birçok ülke bugün Çin'den borç alıyor.* Ve bu avantajı Çin, çok iyi kullanıyor. Çin Merkez Bankası’nın kasasında 1 trilyon dolardan fazla döviz reservi var. Ve bugün itibariyle Çin en fazla Amerikan Doları reservine sahip ülke. Bunun anlamı şu; Çin elindeki dolar reservini, Amerikan dolarına endeksli olmayan farklı bir alanda kullanırsa bu Amerikan ekonomisinin batışı demek. Bugün Amerikalıları en çok korkutan teori bu.

Bugün Çin halkı ve dış sermaye Çin’e güveniyor.
Çünkü;
Hakimlerin, (Anayasa mahkemesi) keyfi kararları veya gece yarısı açıklanan e-darbeler yoktur,
Anayasa kitapçıkları başbakana fırlatılmaz,
Olmadık vaatler yapan siyasetçiler yoktur,
Koltuk sevdasıyla yanıp tutuşanları göremezsiniz.
Resmi cenaze merasimleri şova dönüştürülmez,siyasi rant peşine düşülmez.
Dış politikası dışardan yönetilmez.
Etnik ırkçılığı savunan unsurlar yoktur.**
Askerin ağzından istediği lafı almak için aynı soruyu evirip çeviren darbe sevdalısı akredite gazeteciler bulunmaz,
Kısacası ip üstündeki cambaz gibi bir rol üslenmez devlet.

Ülkemiz tüm olup bitene rağmen ,son 5 yılda önemli ivme kaydetmiştir. Tek parti iktidarı birçok reforma imza atmıştır. Ülkenin refah sevyesine ulaşması kolay değildir. Çin bunun için 30 yılını vermiştir ve halen vermeye devam etmektedir.Herşeyin bir bedeli vardır ve bugünkü nesil bu bedelin karşılığı olabilir. Önemli olan yarındır. Yarına neler bırakabildiğimizdir.

Fıkra:
Ülkelerin birbirlerine önceden savaş ilan ederek savaştıkları dönemde, bizim "Rize" ilimiz Çin Devletine savaş ilan etmiş! Çin'liler uzun uzun araştırmışlar ancak "Rize" diye bir devleti hiç duymadıkları gibi hartadan da böyle bir devleti bulamamışlar.

Daha sonra Çinlinin biri Türkiye'de Rize diye bir yerin varlığını öğrenmiş ve bunu yönetime bildirmiş, Rize bir devlet olmasa bile Çin yönetimi ortada ilan edilmiş savaş olduğu için bütün ordularını toplayarak karadan ve denizden Rize'ye doğru gelmeye başlarlar, bu arada Rize boş durmayıp yaşlılardan oluşan bir savaş komitesi kurmuş geride kalan genç, çocuk ve kadınlar da mevzilerdeki yerlerini almış Çinlileri beklemeye başlamışlar.

Derken denizden ve karadan mahşeri bir kalabalıkla Çin askerleri görünmeye başlamış ve o hızla da bütün önlerine çıkan Rizelileri kesip biçmeye başlamışlar ancak yaşlılardan oluşan savaş komitesinden ateş emri gelmediği için mevzilerde bakleyen Rizeli milisler Çinlilere karşılık veremiyorlarmış, bu durum epey uzayınca Rizeli gençlerden biri fazla dayanamayıp mevziden fırladığı gibi doğruca savaş komutasının bulunduğu karargaha girerek 'bir hışımla'

"Çinliler celdi hepumuzi çeseyiler, biz onlara bişe edemeyiruk, bize niye ateş emri vermeyisunuz, yoksa korktunuz mi? aha bu Çinlilerden der." bunun üzerine Komitenin Başkanı;

"Uşağum sen ne deyisun, ne korkması, biz aha bu kadar Çinliyi nereye gömeceuk oni karar etmeye çalişiyiruk"

Çin Irak hükümeti’nin 6,5milyar dolar borcunu silmiş bunun karşılığında Iraktaki petrol kuyularının işletme hakkını salmıştır.

Çin halkı milliyetçidir ama bunu hiçbir yerde malzeme olarak kullanmaz. Her çinli bayrağını, milletini ve vatanın bölünmezliği savunur.


HASAN TURGUT

 
Üst