Fethullah Gülen: Cumhuriyet türban takmakla gitmez
Fethullah Gülen, türban tartışmalarıyla ilgili olarak Kurtuluş Savaşı’nda kadınların peçesini yırtıp saldıran yabancı askerlere ateş eden Sütçü İmam’ı hatırlatarak,"Kat’iyen kendi insanımıza karşı Sütçü İmam’lığa kalkmamalıyız. Sokakta, çarşıda, pazarda meseleyi mülayemetle halletmeye çalışmalıyız" dedi.
"TESETTÜR KUR’AN’IN EMRİ"
"Tesettür Kur’an’ın emri. Kur’an’ın emri olduğunda bir şüphe yok. Mealler onu gösteriyor, tefsirler onu gösteriyor" diyen Gülen, şu konulara değindi:
"Tesettür mevzuuna gelince, o da öyle uygulana gelmiş daha o dönemden itibaren. Alın, bundan bin yüz sene evvel yazılan tefsir, -o da bin ikiyüz sene evvel yazılan insanlardan alıntılar yaparak- diyor ki: Devr-i risalet penahide meselenin şekli mevzuunda nüanslar var; çenenin altına şöyle mi getireceksin böyle mi getireceksin.. bir gözünü mü açık bırakacaksın, iki gözünü mü açık bırakacaksın... Bu türlü şeyler üzerinde çok küçük farklılıklar var; fakat tesettür meselesine gelince, başın kapanmasına gelince bu devr-i risalet penahiden günümüze kadar Kur’an-ı Kerim’in emrine uyularak uygulana gelen şekliyle bu meselede hiç farklı bir mütâlaa ortaya konulmamıştır. ‘Mü’min kadınlara da bakışlarını kısmalarını ve edep yerlerini günahtan korumalarını söyle! Yine söyle ki mecburen görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarının üzerini kapatacak şekilde örtsünler.’ (Nur, 24/31) ayetinin tefsiri üzerinde Sahabe durmuş, Tabiin durmuş, Tebe-i tabiin durmuş. Köylüsü kentlisi ile meselenin şeklinde belki uğraşmışlar onun. Daha rahat çalışma, sıkılmama, biraz daha güneşten korunma mevzuunda belki farklı örtüler kullanmış olabilirler, omuzlarına sarkıtmış olabilirler; fakat temel tesettürde, başın kapanması mevzuunda, gerdanın kapanması mevzuunda bu tâ o günden bu güne kullanıla gelen şekildir."
"Başörtülüler saçları yemeklerin içine düşmesin diye saçlarını kapamışlarö gibi gerekçelerin geçtiği ortamlarda bilgi sahibi kişilerin güldüklerini belirten Gülen, “Sen bu mevzuyla alakalı Kur’anın muhtevasını baştan sona kadar bilmiyorsan.. o mevzu ile alakalı tâ Sahabe döneminde, Tabiin döneminde ortaya konulmuş peygamber telakkisi nedir bilmiyorsan.. böyle bir haldeyken yine de o meselede söz söylersen, sana cin de güler, şeytan da güler, ifrit de, köydeki çoban da güler. A be birader, sen o payenle, o mansıbınla, o makamınla; müdhike olmak
NÜANSLARI GÖRMEME AYRI BİR KÖRLÜK
Gülen, başörtüsünün İslam öncesi de bulunduğuna ilişkin görüşlere ise şöyle yanıt verdi:
"Terminolojideki hata, nüansları görememe; o da ayrı bir körlük. Yok İran’dan gelmiş bir meseleymiş!.. Yahu İran’dan, Turan’dan gelmedi; Senin anan, nenen, nenenin nenesi? Onlar tâ kadimden bu yana böyle başlarını örtüyorlardı. Sonra bu bize münhasır da değil. Yahudiler de öyle yapıyorlardı, Hristiyanlar da öyle yapıyorlardı. Bu da, bazılarının iddia ettiği gibi, başörtüsünün bize Yahudilerden ve Hristiyanlardan geçtiği manasına gelmez. Tam tersine, her İlâhî Din’de, her peygamberin tebliğinde başörtüsünün yer aldığını gösterir. Fakat öyle bir cehl-i mük’ap yaşanıyor ki; Kapadokya’da, bazı ülkelerde... Falan yerden gelmiş, filan yerden gelmiş, bunlar çok ayıp şeylerdir. En azından bunları söylememek lazım. Şöyle yiğitçe çıkıp deseler ki, ‘Bu Kur’an’ın emri bile olsa, Peygamber bile uygulasa, ben inançsız olduğumdan dolayı bunu kabul etmiyorum!..’ Bu yiğitçe bir şey olur. Ve bunlar yiğitçe Cehenneme mi giderler Allah’ın affına mı mazhar olurlar bilemeyiz; Allah’ın bileceği şeydir o mevzu. Karşılığında da Allah’ın Âhiret’te kendilerine yapacağı muameleye katlanırlar."