Belge arşivim

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
Yeni-OSMANLI'nın MİLLİ GÖRÜŞ DÜŞMANLIĞINA REDDİYELER -4-

Yeni-OSMANLI adlı üyeden alıntı:
Erbakan neredeyse bütün İslami cemaatleri karşısına alarak büyük bir bölücülük sergilemişti. Kendisine oy vermeyenleri yanına çekmenin formüllerini bulmak yerine “Hain” ve “İşbirlikçi” ilan ederek bu hareketin “Güdük” kalması için de elinden ne geliyorsa yapıyordu. Her dönemde ve özellikle de günümüzde farklı İslami hareket ve düşüncelerle “İstişare” etmek en önemli farz ve sünnet olduğu halde O istişareye kesinlikle yanaşmıyordu. Kendisi gibi düşünmeyenleri ve oy vermeyenleri anında“Mürted” ilan ediyordu.

EL-CEVAP: Bu açıklamaların hepsi başından sonuna kadar iftira ve yalandan oluşmaktadır. Erbakan hoca kimseye ''mürtedlik'' ithamında bulunmamıştır buda koca bir yalandır. Ama şimdi AKPye oy verenler cehenneme bilet aldı ifadesini ortaya atar. Pek işin aslı nedir?

"Cehenneme bilet almak" ifadesinin aslı neydi?

Milli Görüş Lideri ve 54. Hükümet Başbakanı Prof Necmettin Erbakan'ın 22 Temmuz seçimleri öncesi Flash TV'deki konuşmasında çarpıtılan bölüm:

AKP'ye oy vermek, kendini bıçaklamak, cehenneme bilet almak gibidir" ifadesinin aslı nasıl?

Erbakan, emperyalistlerin Türkiye´yi almak istediğini, bu nedenle 22 Temmuz´daki seçimlerin Çanakkale Savaşı´ndan çok daha önemli olduğunu savunarak, şöyle konuştu: ´´Seçimde harakiri yapma. Seçimde AKP ve CHP´ye oy vermek kendini bıçaklamak demektir. AKP´ye oy vermek, cehenneme bilet almak gibidir. 3 Kasım´da gittin AKP´ye oy verdin. Yaptığın iş ne? Sırtına birer hortum bağladı. Hortumu AKP´ye teslim ettin, o da rantiyecilere verdi. Sağ, sol kalmadı. İşbirlikçi mi milli görüşçü mü? 3 Kasım´da aldığın biletle sen kendin geldin buraya arkadaş. ´Yapma´ dediğim halde, bu bileti aldın ve bu narkoz odasına düştün. Bundan sonra ne yapacaksınız? Milli görüş çadırından başka kurtuluşun yok.´´ Erbakan, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak da, ´´Sizin eğilip bükülecek haliniz yok ki, yerdeki solucana benzediniz. Cumhurbaşkanını seçemedi, Abdullah Gül´ü seçtiremedi, halka seçtirmek istedi, yapamadı´´ dedi.

http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/412837.asp


Paragraf iyi okunduğunda ve önyargısız incelendiğinde Erbakan'ın AKP'ye oy vermekle insanları dini manada yoldan çıkmakla değil, rasyonel ve akılcı davranmamanın sonucu karanlık bir geleceğe, ülke için yanlış bir yola onay verielceğine işaret etmiştir. Zaten "AKP'ye oy vermekcehenneme bilet almak gibidir" ifadesini kullandıktan hemen sonra olayın ekonomik ve politik alanda ne gibi vahametler doğruduğunu ifade etmiştir. Fakat AKP yandaşı medya bu sözü Erbakan'ın pekçok sözü gibi çarpıtmış, seçim öncesi Saadet Partisi aleyhine kullanmıştır.

Rahmetli Necmeddin Erbakan'ın Fethullah Gülen ve cemaati aleyhine en ufak bir tenkitini bulup getiremezsin tam tersine Nur cemaatini savunan bir videosu dahi vardır buyrun:

Ve diğer cemaatlerimiz aleyhinede hiçbir açıklamasını eylemini bulup getiremezsin ey müfteri! Çünkü öyle ifadeleri hiç olmamıştır herzaman kucaklayıcı olmuştur.
Hiçbir İslami cemaati karşısına almamıştır sadece Ömer Öngüt'e kitaplarındaki tekfirli konular sebebiyle ihtarname çektirmiştir. Bundan başka hiçbir cemaat aleyhine hiçbir sözü veya eylemi olmadığı gibi cemaatlerin Türkiye'de önünün açılmasında büyük hizmetleri olmuştur.
Buyrun yine ispatlayalım:
Milli Görüş, "Önce ahlâk ve maneviyat" diyerek yola çıktığı için bu sa-hada ve her birisi nizorlu bir mücadele sonunda başardığı "Devrim" niteliğindeki hiz-metlerin bir kısmını arz edelim:

1- 52 tanesi, daha önceki hükümetlerce ve özellikle Demirel tarafından kapatılan Orta kısımlarını yeniden devreye sokmak üzere, tam 350 tane İmam- Hatip Okulu’nun açılması başarılmıştır.(Lütfen dikkat edilsin. Bütün Cumhuriyet tarihi bo-yunca, 50 yılda sadece 50 tane, Selamet döneminde ise 3 yılda 300 tane İ.H.O. açılı-yor. İşte bizim faziletimiz, farkımızdır.)

2- İ.H.O. mezunlarının üniversitelere girme hakkındaki kanun teklifi verildi ve gerçekleştirildi. Bu gün İ.H.O. çıkışlı avukat, doktor, mühendis, po-lis, öğretmen, kayma-kam...Yüz binlerce inançlı kadrolar, yurt çapında görev başında ise bu Selamet’in meyve-leri ve hayırlı sonuçlarıdır.

3- İ.H.O. mezunu öğretmenlerin, ilkokullarda Din ve Ahlâk dersi öğret-meni olma-ları hususunda kanun teklifi yapıldı ve çok şükür başarıldı, bugün uygulanmaktadır.

4- Bütün okullara, Din ve Ahlâk dersleri programı konuldu. Bu durum Laik Türkiye'de, tek başına bir olay sayılmıştır. Daha sonra 12 eylül askeri yönetimi bunun önemini kavrayarak “Din eğitimini zorunlu dersler sınıfına” almıştır.

5- Bu ahlâk derslerinin, Ortaokul ve Liselerde Yüksek İslam ve İlahiyat mezun-larınca okutulması tamimle şart’a bağlanmıştır.

6- 1976-1977 ders yılı başından itibaren ilk, orta ve liselerde bütün ders kitap-larının yeniden yazılması, Bakanlar Kurulunca karar altına alınmıştır.

7- Mısır, Suudi Arabistan gibi Müslüman ülkelerde okuyanların, dip-lo-ma-larının Türkiye'de geçerli sayılması kararlaştırılmış ve uygulanmaya baş-lanmıştır.

8- Müstehcen neşriyatla (ahlâksız yayınlarla) mücadele kanunu çı-ka-rılmış, Adalet ve İçişleri Bakanlıklarınca ciddiyet ve cesaretle uygulanmıştır.

9- Vakıf mallarının yağmalanmasına son verilmiş, Vakıflarca 500'e yakın cami yeniden restore edilmiş, Vakıf gelirleri üç-dört misline çıkarılmıştır. Ayrıca, Vakıf aşevlerinden yedirilen yoksulların sayısı dört misli artırılmış. Takriben 5000 kadar kör, sakat ve sahipsiz insanımıza, vakıflardan maaş bağ-lanmış, Vakıflara ait yeni iş hanları yapılmış ve gelir kaynakları arttırılmıştır.

10- Risale- i Nur gibi dînî, ilmî ve ahlakî eserlerin okutulmasına konu-lan yasak-lar kaldırılmış, böylece İslamî yayıncılıkta yeni bir çığır açılmış ve patlama yapılmıştır.

11- Kur'an Kurslarının yapılması ve yaşatılması için, Cumhuriyet tari-hinde ilk defa devlet katkısı olarak bütçeye ödenek ayrılmış ve 3000’den fazla Kur’an Kursu hizmete başlamıştır.

12-Din görevlilerinin mesleki eğitimi için, 7 tane Bölge Eğitim Merkezi açılmıştır.
AMA UTANMAZ MÜFTERİ Yeni-OSMANLI adındaki şahıs bunları görmez ve Erbakan'ın İslama zarar verdiği masallarını anlatır eyvah siyonist sevdalısı Yeni-OSMANLI !
Erbakan hoca, siyasi sahadaki kendisine rakip olupta amerikancı, avrupa birlikçi ve israilci olan tüm siyasi partileri eğer hükümetlerde bu siyonistlerle zulüm üzerine işbirliği yapmışlarsa ONLARA İŞBİRLİKÇİ demiştir ve sebeplerini ve belgelerinide daima ispatlarıyla anlatmıştır.
Dileyenlere tekrar o işbirlikçilikleri anlatırız belgeler arşivlerimizde duruyor dileyen BELGE ARŞİVİM konusuna imzamdan girebilir.
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0

"Dinci Erbakan'ı hiç sevmeyiz"
Mektuplarınıza en çok kim önem veriyordu?
En çok Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ehemmiyet vermişti.
Neler yazardınız?
Mesela, "Dincilik aldı yürüdü. Dikkatli davranmak lazımdır. Atatürk'ün memleketinde bunlar isabetli değildir, dikkatinizi çekeriz" filan diye gönderiyorduk. En üst kadrosundaki ilgililere gönderirdik.


Memleket meseleleriyle ilgili en çok ne sizi kaygılandırırdı?
Benim dönemimde özellikle dincilikle ilgili kaygılar vardı. Korkmadan, cesaretle bu konudaki düşünceler cumhurbaşkanına iletildi.
"Dinci Erbakan'ı hiç sevmeyiz"
Erbakan'ın partisinin yükselişi sebebiyle mi yazdınız bu mektupları?
Evet, "Memleketin ahvalini takip ediyorsunuz. Bu hayırlı gidiş değildir. Tedbir alınmalı. Biz, bize vatandaş olarak düşen vazifeyi ifa ediyoruz. Karar zâtı devletlerine aittir" dedik. Erbakan'ı hiç sevmeyiz. n Neden?
Atatürk'ün Türkiyesi dinci bir Türkiye olamaz. Erbakan maalesef dincidir.

O yıllarda Encümen-i Daniş'i kamuoyu tanıdı.
Encümen-i Daniş dinciler harekete geçince meydana çıktı. Atatürk'ün memleketinde dincilik sökmez.

Ahmet Necdet Sezer’i çok sevdik


Üye olmayanların Encümen-i Daniş toplantılarına katılamadığını söyleyen Fethi Çelikbaş, “Cumhurbaşkanlarından en çok Sezer'i sevdik" dedi...

..
Kimlere mektup gönderdiniz?
Demirel'e, Ahmet Necdet Sezer'e gönderdik. Başbakanken Abdullah Bey'e de gönderdik.

Başbakanken Çiller’e mektup gönderdiniz mi?

Benim bulunduğum dönemde göndermedik.

En çok hangi cumhurbaşkanını sevdiniz?

Ahmet Necdet Sezer'i.

Abdullah Bey'e bu dönem mektup gönderildi mi?

Abdullah Gül eski Gül değil. Zaten değiştiklerini kendileri de söylüyor. İnsan o makama gelince mesuliyet hissi artar.

http://www.gazeteturka.com/news_print.php?id=38390
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
http://www.ihvanforum.org/showthread.php?135917-Milli-Görüş-ve-Erbakan-Dosyası&p=1298409#post1298409

Necip Fazıl Erbakan'a olan desteğini çeker
Yıl 1976

Salonda Erbakan için PEYGAMBER benzetmesi yapan partili Necip Fazıl'ın tepesini attırmıştır

"Şimdi soruyorum:
- 29 Mayıs fetih gününden önce Spor - Sergi Sarayında tertiplediğiniz gecede, size "Peygamber" diye hitab eden serseriye niçin mukabele etmediniz ve onu sille tokat salondan attırmadınız? İşitmedim diyebilir misiniz? Ya işitenler niye şahlanmadı?..
Vâkıayı bize gözyaşları içinde bir M.S.P.'li anlatmış ve demiştir ki:
- Hemen salonu terkettim ve bu adama bütün sıtkımı yitirdim.
Her tavrı bu tıyneti ihtar eden adamın ruh haleti üzerinde işte korkunç bir vesika..."



MİLLİ GÖRÜŞ ve İRAN POLİTİKALARI

28 ŞUBAT FİTİLİ İRAN ELÇİSİ AKSA GECESİ ve HİZBULLAH MESAJLARI

Evet yaşı müsait olanlar o geceyi hatırlayacaktır.
Milli GÖRÜŞ etkinliklerinden biri
Duvarda ŞİA resimleri
Hizbullah liderinin resmi salonda ve Kudüs gecesi
İran şovunu yapıyordu bedelini ise Türkiye ödedi



Erbakan iktidarı

Derin devlet Susurluk ile ortaya çıktı
Çeteler ilk kez açığa çıkacaktı
Ancak Erbakan üzerine gidemedi
"FASA FİSO BUNLAR"



ERBAKAN ERGENEKOCU MUYDU?

Milli görüş tabanı farklı olsa da AK SAKALLAR tayfası Ergenekon operasyonlarına KARŞI idi
Perinçek gibi düşünüyorlardı
Onun için Ergenekon operasyonu Orduda ki ABD karşıtlarını tasfiye projesi

http://www.youtube.com/watch?v=wTSlqQ2eB7U

MİLLİ GÖRÜŞ Partisi lideri

Türkiye'nin ESAD'ı izalasyon ve yanlızlaştırma politikasının tam zıttına
Esad katliam yaparken Suriye'yi ziyaret ediyor
Esad'a kardeşim diyor hediyeler sunuyor
Milli görül partisi İran'ın SURİYE politikalarının Türkiye taşeronu oluyor ve İran'ın Suriye ile ilgili toplantılarının değişmez figüranı oluyor


@manifesto
adlı üyenin ''MİLLİ GÖRÜŞ VE ERBAKAN DOSYASI'' adı altındaki açtığı bu safsata ve iftiralı tanımlamalarla dolu konusuna REDDİYE VERELİM:

tc1ts.jpg

1.REDDİYE

NECİP FAZILI MİLLİ GÖRÜŞE KARŞI KULLANMA HASTALIĞI

NECİP FAZILI İNCELEYELİM.

-8 SENE ATEİST YAŞAMIŞ
-DAHA SONRA DEMOKRAT PARTİYE KATILMIŞ
-DAHA SONRA MSP'YE YAKINLAŞMIŞ ERBAKAN HOCAYI ANLAYAMADIĞI İÇİN KIZIP TÜRKEŞİN MHP'SİNE GEÇİŞ YAPMIŞ.


Böylesine çalkantılı bir yaşam yaşamış birisinin MİLLİ GÖRÜŞÜ eleştirmesi çok yadırganacak bir olay değil.

Necip Fazıl Milli Görüşü idrak edemedi ama Ali Haydar efendi, Mehmed Zahid Kotku efendi, Mahmud Sami Ramazanoğlu efendi Alvarlı Muhammed Lütfi Efe efendi, Sultan Baba efendi, Bayburtlu Dede paşa efendi, Konyalı Ali Ulvi Kurucubey efendi, Mahmud Ustaosmanoğlu efendi, Yahyalılı Hacı Hasan efendi ve birçok İslam büyüğü Erbakanı ve Milli Görüşü anladı ve davayı bu ALLAH dostları kurdular.
Bir Necip Fazıl anlayamadı ve Esad Coşan anlayamadı diye yukarıdaki anlayıp davayı ayağa kaldıran İslam büyüklerini redmi edelim?

Hep örnek veriyorum neden anlamıyorsunuz? Sultan II.Abdulhamid han (cennet-i mekan) r.a'hi Mehmed Akif Ersoy ve Bediüzzaman Said-i Nursi'de anlayamadı karşı çıktılar ve tahtan indirilmesinde destek oldular ama ilmi siyasette bu Allah dostları aldandılar ve daha sonra hatalarını gördükleri zaman tövbe ettiler.
Demek oluyor ki Mehmet Akif nasıl ilmi siyasette yanılabildiyse Necip Fazıl'ın yanılmama garantisi ne kadar olabilir?

Necip Fazıl'ın yanıldı zaten saydığımız Allah dostlarının bu İslam davasını kurup başlatmasıyla ve bugünlere kadar İslami hizmetlerin Türkiye'ye değerler katmasından anlaşılmaktadır.

Ama niyetler bozuk olupta ''Necip Fazıl'ı Erbakan düşmanlığıma kullanayım çamur at izi kalsın hesabı yapayım'' deniliyorsa ALLAH büyüktür hesap var!

tc1ts.jpg

2. REDDİYE:

KUDÜS GECESİ GERÇEĞİ
Refah-Yol Adalet Bakanı Şevket Kazan:
"Sincan Belediye Başkanlığı Parti Genel Merkezi'ne ve İl Teşkilâtı'na haber vermeksizin, "Kudüs Gecesi" adıyla bir program düzenlemiş, İran Büyükelçisi'ni vesaire davet etmiş...Olayı gazetelerden öğrendim...Hemen Bekir Yıldız'ı aradım, "Biz bunca işle uğraşırken bu da ne demek oluyor" dedim...Umursamaz bir hâli vardı, öfkelendim ve çok ağır ifadeler kullandım...Sonradan bu kadar ağır konuştuğum için üzüldüm.Özel arabamla gittim, cezaevinde ziyaret ettim... "Tepkimde haklıydım ama dozu biraz ağırdı, bunun için senden helâllik istemeye geldim" dedim... Bu ziyaret de pusuya yatanların elinde koz oldu!.
http://www.habervitrini.com/haber/sevket-kazandan-28-subat-itiraflari-98565/

Bak manifesto iyi oku Kudüs Gecesi Teşkilattan habersiz düzenlenen bir organizasyon sen bunu Milli Görüşe yıkamazsın. Genel merkez emriyle hazırlanana bir organizasyon değil tamamiyle fevri hatalı bir organizasyon ve zaten tepkiyide dönemin adalet bakanı gerektiği gibi vermiştir.



tc1ts.jpg

3.REDDİYE

'Susurluk faso-fiso' anti-propagandası, ortaya çıkan tutanaklarla çürütüldü.

Erbakan: Susurluk çok daha vahim

Merhum Necmettin Erbakan'ı kamuoyu nezdinde küçük düşürmek için yıllarca dillendirilen 'Susurluk faso-fiso' anti-propagandası, ortaya çıkan tutanaklarla çürütüldü. Erbakan, Susurluk olayının görünenden çok daha vahim olduğunu söyleyip rapor hazırlatmış.

Topal dosyasından, Çankaya'daki Susurluk zirvesinin tutanakları çıktı. Savcı, Erbakan'ın bu zirvede bahsettiği '2. MİT raporu'nu istedi.

Radikal gazetesinin haberine göre, eski Özel Harekatçı Ayhan Çarkın’ın ifadeleri ile genişleyen fail meçhul cinayetlere ilişkin soruşturmada önemli bir adım daha atıldı. Savcı, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın talimatı üzerine Susurluk konusunda hazırlandığı belirtilen ‘2. MİT raporu’nu istedi.

Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sürdürülen ve Ayhan Çarkın ifadeleri üzerine genişletilen fail meçhul cinayetler soruşturması sürüyor. Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfü Topal cinayetine ilişkin dava dosyası kısa bir süre önce İstanbul Savcılığı’nca istenilmişti. Gelen Topal dosyasından, 22 Aralık 1996 tarihinde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in başkanlığında Çankaya Köşkü’nde yapılan tarihi ‘Susurluk zirvesi’nin 75 sayfalık tutanakları çıktı. Buna göre, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, toplantıda Susurluk kazasında ortaya çıkan polis-mafya ve siyasetçi ilişkilerinin ‘vahim noktada’ olduğunu ve bunun araştırılması için MİT’e talimat verdiğini anlatıyor. Ortaya çıkan bu bilgi nedeniyle soruşturmayı sürdüren savcılardan Hakan Yüksel harekete geçti. Yüksel, MİT’e yazı yazarak ‘2. MİT raporu’ olarak bilenen raporu istedi.

Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, iktidar ve muhalefet liderlerin bir araya geldiği toplantıda, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu’nun görevden alınmasına ilişkin tartışmalar bulunduğu da öğrenildi. Öte yandan, tanık olarak ifadesine başvurulan Kutlu Savaş’ın hazırladığı SusurlukRaporu’nun Azerbaycan ile ilgili 15 sayfalık bölümünün, ‘Uluslararası ilişkiler gerekçesiyle’ rapordan çıkartıldığını anlattığı öğrenildi.

Zirvede liderler neler söyledi?


Cumhurbaşkanı Demirel: Elinizde ne kadar mahrem bilgi varsa burada açıklayın.

Başbakan Necmettin Erbakan: Bana MİT ve Başbakanlık ve Teftiş Kurulu’ndan gelen ön raporlar, şu ana kadar kamuoyuna yansıyanlardan çok vahim. İki önemli olay var. Bunları savcılar kapatmışlar. Biz yeniden soruşturma açtırıyoruz. Bunlardan bir tanesi Gaziantep’te Yaprak Televizyonu sahibinin kaçırılması olayı, diğeri ise Söylemezler olayı. Şu anda kamuoyuna yansımayan olaylar da var. Maalesef bazı siyasilerin yakınları da bu olaylara karışmış. İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu bana gelip Ömer Lütfü Topalı üç özel tim görevlisi polisin öldürdüğünü söyledi.

Süleyman Demirel: İstanbul’a gittiğimde vali ve emniyet müdürü yanıma geldi. Yazıcıoğlu bana da üç özel tim görevlisinin Topal’ı öldürdüğünü söyledi.

Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller: Biz Yazcıoğlu’nu Başbakan ve Cumhurbaşkanı’na bilgi verip bize bilgi vermediği, elindeki bilgileri savcılığa iletmediği için görevden aldık. Sayın Yılmaz bir çok şey söylüyor. Siz Abdullah Çatlı’yı tanımıyor musunuz? Senin kongrende senin için çalışmadı mı? Seninle birlikte çekilmiş fotoğrafları var.

ANAP lideri Mesut Yılmaz: Biz buraya polemik yapmaya gelmedik.


http://www.haberimport.com/haber/sus...cida-11209.htm

tc1ts.jpg
Fasa Fiso Dememişti Oysa

akif_beki.jpg
Fasa fiso dememişti oysa

AKİF BEKİ

Merhum Erbakan Hoca askerden çok çekti, CHP zihniyetinden çok çekti. Ama hiçbirinden çekmedi medyadan çektiği kadar.

Dün İngiliz gazetesi Daily Telegraph’ın Erdoğan’dan özür dilediği haberiyle karşılaştığımda cız etti içim. Partisinin İran’dan 25 milyon dolar yardım aldığına dair yayınları asılsız çıkmıştı. İçim cız etti, çünkü Erbakan Türk medyasının tek bir gün özür dilediğini göremeden gitti.
Bizde musalla taşına yatırmadan özür dilemiyorlar. En iyi siyasetçi ölü siyasetçidir, dirisi sevilmiyor velhasıl.

Kaza değil çarpıtma
Susurluk skandalı patlak verdiğinde Erbakan başbakandı.
Devlet, siyaset ve mafya üçgeninde dönen kirli dolapların korkunç yüzüyle karşılaşmıştı Türkiye.
Derin devlet denilen müphem varlık ilk kez suçüstü yakalanmıştı. Hesap sormak için bulunmaz bir fırsattı. Gelin görün ki, medyanın büyük gayretleriyle yanlış adrese kesildi o hesap.

Gün yüzüne çıkan karanlık işlerde hiç dahli olmadığı halde, fatura Erbakan’a çıkarıldı. Psikolojik harp yöntemleriyle gözdağı verilerek, darbe tehdidiyle korkutularak başbakanlıktan indirilen Erbakan, derin devletin işbirlikçisi gibi gösterildi.

Çünkü Susurluk kazasıyla aleniyet kazanan çarpık ilişkilere ‘fasa fiso’ deyip küçümsediği, önemsizleştirdiği yazıldı günlerce. Trajik bir komedi misali, televizyonlarda derin devletin hamisi, efendisi olarak hırpalandı bu sebeple.

Sırf o sözler yüzünden, devlet içinde çöreklenmiş çetelere karşı yükselen öfkenin hedefi oldu birden. Derin devletin hesabı, baş düşmanından soruldu. ‘Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık’ eyleminde yanıp sönen ışıklara, çalınan tencerelere tavalara muhatap buldu kendini. Sanki hepsi Erbakan’ı alaşağı etmek için tezgâhlanmıştı.

Halbuki basit bir yanlışlık vardı ortada. Erbakan Susurluk çetesi için, devlet bağlantılı suç şebekeleri için ‘fasa fiso’ dememişti ki. O dönem Refah Partili olan Haşim Haşimi dili döndüğünce anlatmaya çalıştı ama dinletemedi kimseye.

Erbakan partisinin kapalı grup toplantısında, muhalefetin Susurluk üzerinden kopardığı yaygaraya, hükümetini yıpratma çabalarına karşı kullanmıştı ‘fasa fiso’ sözünü. “Yıkıcı muhalefete kulak asmayın siz, aldırmayın” demeye getirmişti. Çetelerin varlığına, karanlık bağlantılarına yönelik değildi küçümseme tepkisi.

Susurluk kazasına değil, maksatlı bir çarpıtmaya kurban gitmişti yani.
Başbakan Erdoğan’dan biliyorum. Diyanet’in yeni imam ihtiyacı için “Efendiler, siz bilmezsiniz, Diyanet bilir” demişti de, o söz başörtüsüne yasak kararı veren Danıştay hâkimlerine söylenmiş gibi yansıtılmıştı.

Medyanın özür borcu
Sonrası malum; kamera kaydı bulunmasına rağmen düzeltilemedi bir türlü.
Önce köşelerde zehir zemberek yazılara, ardından da siyasetten men istemine gerekçe yapıldı mahkemede.
Bütün tashih uyarılarına rağmen hiçbiri laftan, sözden anlamadı, daha doğrusu anlamazdan geldiler. Bir kere yapıştı mı, kalıyor siyasetçinin üstünde. Temizleyebilene aşk olsun.

Merhum Erbakan Hoca askerden çok çekti, CHP zihniyetinden çok çekti. Ama hiçbirinden çekmedi medyadan çektiği kadar. Görmediği eza, cefa kalmadı ellerinden. Yaşarken medyanın da, askerin de, siyasi hasımlarının da gadrine uğradı en ağır biçimde. Dün cenazesinde gördüm, vicdan rahatlatma yarışına girmişti hepsi.

Madem bozuk imajlarını düzeltmek için fırsata çevirdiler cenazesini, itibarını da iade etsinler o halde. Hakkını bari ölümünden sonra teslim etsinler.

Fatih Camii’nin avlusunda toplanan cemaat hakkını helal etti Hoca’ya. Susurluk’u Erbakan’ın üstüne yıkan medyamız da mukabilinde ondan helallik istiyorsa, özür borcunu yerine getirsin önce.


***
tc1ts.jpg

4.REDDİYE
Erbakan hocamız r.a zaten bu videoda herşeyi güzel güzel açıklıyor işte reddiye videonun ta kendisidir.


tc1ts.jpg

5.REDDİYE
Reddiyeyi vermeden önce şok bir haberi paylaşıp Esed'i destekliyormuşuz palavrana reddiyemi vereceğim.

ABD’de şok rapor: Sarin Türkiye üzerinden gitti

ntlvwqkm-312375.jpg

Kimyasal silah saldırısının muhalifler tarafından yapıldığını gösteren ipuçları artıyor.

ABD, AKP Hükümeti ve bazı Avrupa ülkelerinin, askeri müdahale için gerekçe göstermeye çalıştıkları kimyasal silah saldırısının muhalifler tarafından yapıldığını gösteren ipuçları artıyor. ABD ordusunun El Kaide’nin elinde sarin gazı olduğunu doğruladığı iddia edildi. El Kaide’ye gazın Türkiye üzerinden gönderildiği, Adana’da ele geçirilenin de bunun küçük bir bölümü olduğu ileri sürülürken, iddialar kimyasal silah nedeniyle Esad’a ağır suçlamalar getirmeyi sürdüren Erdoğan’ı zor durumda bırakacak nitelikte.

ABD Savunma Bakanlığı eski üst düzey yöneticilerinden, eski istihbaratçı Micheal Maloof, WND News haber sitesindeki köşesinde, ABD Başkanı Barrack Obama’nın Suriye yönetiminin kimyasal silah kullandığında ısrar etmesine karşın, El Kaide’nin kimyasal silah edindiğini ve kullandığını gösteren bir raporu ele geçirdiğini yazdı.Maloof’a göre; rapor ABD ordusu tarafından hazırlanan bir rapor. Kendisine ABD istihbarat kuruluşları arasında yer alan Ulusal Saha İstihbarat Merkezi’nden (NGIC) geldi. Rapor gizli bir rapor ve “yabancı merkezlere gönderilmemeli” diye sınıflandırılmış.

IRAK’TAKİ SELEFİLER ÜRETTİ
Raporda El Kaide’nin kimyasal silah yapımında bulunan sarin gazına sahip olduğu belirtiliyor. Sarin gazı Sünni Selefiler’den oluşan Irak El Kaidesi tarafından temin edildi. Gaz, Türkiye üzerinden El Kaide’nin Suriye kolu olan El Nusra Cephesi’ne gönderildi.Geçtiğimiz Mayıs ayında Adana ve Mersin’de polisin, El Nusra teröristlerinin kaldığı evlere yaptığı baskınlarda ele geçirilen sarin gazının bir bölümü de Irak El Kaidesi’nin gönderdiği gazdı. Yakalanan gazın miktarı 2 kiloydu.

Amerikan askeri istihbarat raporunda, El Kaide’nin kimyasal silah üretme çabalarının Türkiye’deki operasyona karşın sürdürdüğü bildirilirken, Amerikalı askeri bir kaynak, “Nusra Cephesi ve Irak El-Kaidesi’nin sarin gazı üretme çabaları”na ilişkin 50 belge olduğunu belirterek, “El Kaide’nin bu çalışmaları, Mayıs 2013′te Irak ve Türkiye’de bazı kilit isimlerin tutuklanmasıyla birlikte büyük bir darbe aldı” dedi.

HALEP’TEKİ SALDIRI
Raporda, El Nusra Cephesi’nin, bir bölümü Türkiye’ye gaçirilen sarin gazının diğer bölümünü geçtiğimiz Mart ayında sivillere ve Halep’te Suriye ordusuna karşı kullanılmış olabileceği de kayda geçirildi.

Raporda kayde geçirilen bu olasılık Halep’te Han El Asel’de yapılan kimyasal silah saldırısının El Nusra tarafından yapıldığı iddiasını güçlendirirken ABD istihbaratının üst düzey eski bir yetkilisi Suriye’de kimyasal silah kullananların Esad güçlerinin değil, muhalif gruplar olduğunu Maloof’a söyledi.

“ADANA VE MERSİN’DE ELE GEÇİRİLEN KÜÇÜK PARÇASI”
Maloof, dün Rusya’nın RT sitesinin sorularını yanıtlarken, raporun Ağustos ayında hazırlanan bir rapor olduğunu belirterek, bu raporu aldığı kaynağın Irak’tan Türkiye’ye önemli miktarda sarin gazı gönderilerek Suriye’ye sokulduğunu, Adana’da ele geçirilenin ise küçük bir miktar olduğunu söylediğini kaydetti.

“FİNANSÖR SUUDİ”
Maloof, kaynağının El Kaide’nin o tarihten sonra belki büyük miktarlarda sarin gazı ürettiğine de inandığını; El Kaide’nin kimyasal silah üretiminin finansörünün ise bir Suudi Arabistanlı olduğunu, ancak ismini veremeyeceğini söylediğini de bildirdi.

Russia Today muhabirinin “ABD elindeki bilgilere rağmen neden en büyük düşmanı olan El Kaide ile savaşa girmiyor?” sorusuna ise Amerika’nın bölgedeki krize daha fazla batmak istemediği şeklinde yanıt veren Michael Maloof, müdahil olmanın ABD’nin dış politikasını ciddi şekilde etkileyeceğini ifade etti.

ABD Kongresinin Terörizm ve Sıradışı Savaş Araştırmaları Özel Görev Ekibi’nin 1988 ile 2004 yılları arasında direktörlüğünü yapan ve şu anda ABD Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığında üst düzey danışmanlık yapan Yossef Bodansky’den de Suriye’de kimyasal silah kullananların Esad güçleri değil, muhalifler olduğunu söyledi.

ERDOĞAN BU SORULARA NE DİYECEK?
Rapor ve iddialar, Adana’daki soruşturmada, gözaltına alınan 12 El Nusra Cephesi üyesinin nasıl oldu da serbest bırakıldığı; El Kaide’nin Türkiye’ye kimyasal silah yapımında kullanılan sarin gazını nasıl elini kolunu sallayarak sokabildiği, yine Türkiye’den nasıl elini kolunu sallayarak Suriye’ye götürebildiği sorularını gündeme getirdi.

Bu sorular ise Doğu Guta’daki kimyasal silah saldırısından doğrudan Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ı sorumlu tutarak ağır suçlamalar getiren, saldırıyı muhaliflerin yapmış olabileceğini gösteren bulgular arttıkça ağız değiştiren ve son günlerde”Kimyasal silah olmasa da 100 bin insanı öldürdüğünü”iddia ederek Esad’a ağır suçlamalarını sürdüren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı epey zor durumda bırakabilecek nitelikte.

http://www.focushaber.com/abd-de-sok-rapor-sarin-turkiye-uzerinden-gitti-h-364082.html

***
Suriye konusunda manifesto gibi müfteri huylu kişiliklerin ısrarla iftira propagandalarına devam etmeleri ne derece samimiyetsiz olduklarını göstermektedir.

Kamalak Esedi ziyaretinde savaş bugünkü kadar şiddetli olmadığı gibi karışıklıkların başlarında ziyaret gerçekleşmiş ve ziyarette iç savaşın çıkmaz olduğu ve dış müdahaleye zemin hazırladığını bunu içeride uyumlu siyasetle çözülmesi gerektiği yönünde nasihatlerde bulunulduğu ulusal basına defalarca bildirildiği halde fitnecilik maksatlı Esedi Milli Görüşçüler destekliyor mesajı verilmektedir.
Türkiye'de Esed'in zulümlerini en etkin şekilde tepkisini gösteren siyasi hareketin Saadet partisi olduğu gerçeğine rağmen ısrarla yalan ve iftiralarla Esed yanlısıymışız gibi lanse edilmemiz elbette fitnecilerin şeytani hilelerinden gelmektedir.

İşte Esed'in Kamalak'ı dinlemeyip devam ettiği zulümlere Saadet partisinden tepkiler belgeleriyle:
KONU LİNKLERİ:
http://www.ihvanforum.org/showthread.php?135413-Belge-arşivim&highlight=



http://www.ihvanforum.org/showthread.php?135413-Belge-arşivim/page2
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
ERBAKAN rahmetli oldular. Siyasi kulvarda müslümanlar için epey bir çalışma yapmışlardı. Allah rahmet eylesin.
Şimdi ise, R.Tayyip ERDOĞAN ve kurmayları o çalışmayı devam ettirmeye çalışıyorlar.
Kim daha iyi idi'ye takılmayacam.
Herkes bulunduğu kulvar ve zamanda en iyisini yaptı yapıyor...
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
quote_icon.png
Yeni-OSMANLI Nickli Üyeden Alıntı
Mümtaz'er Türköne Milli-gazetenin o tarihteki manset haberindende bahsediyor, cesaretin varsa manseti getirde görelim mutabakat saglanmismi :)
"...Refah Partisi'nin yayın organı olan Millî Gazete'ye baksınlar. Meselâ, 14 Mart 1997 tarihli Milli Gazete'nin Bakanlar Kurulu kararları için attığı "Her konuda tam mutabakat" manşetinin altındaki haberi okusunlar...."









Mümtazer Türköne'ye açık mektup!

05 Mart 2012 Pazartesi 10:21
Mümtazer Türköne'ye açık mektup!


'Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış' misali hedefe hep Erbakan Hoca'yı koymaya yeltendiler. "Hırsızın hiç mi suçu yok" sorusunu özenle pas geçip millet nezdinde Erbakan Hoca'yı tek suçlu ilan etmeye kalkıştılar.

Uzun yıllar gerçekleri itirafta ise direndiler.

Erbakan Hoca'mızın Fatih Camii'nde kılınan cenaze namazında kimseye nasip olamayacak o müthiş fotoğraf, sürecin bütün aktörlerini topyekün yerle bir ediverdi.

Bugün itiraflar havada uçuşuyor. Tam bir 28 ŞUBAT İÇ SAVAŞI yaşanıyor.

Tezgahlar, çirkinlikler, pislikler ekranlardan, gazete sütunlarından taşıyor. Her şey tek tek deşifre oluyor.

Yıllarca çuvala sığdırılmak istenen mızrak, pislik çuvalını 15 yıl sonra deşiverdi.

Mızrak çuvala sığmadı anlayacağınız.

Nadiren de olsa garabetlerde ısrar yok değil. Yeni dönemin 'mümtaz' ve de 'seçkin' gözdelerinden bir yazar, mızrağı yeniden çuvallamaya çalışmış. Ama kendisi çuvalladığının farkında bile değil.

Mümtazer Türköne'nin 2 Mart'ta Zaman'da yayımlanan yazısından bahsediyorum.

Dert edinmiş, görev bilmiş Erbakan Hoca'nın sözüm ona 28 Şubat kararlarını imzaladığını ispatlamaya ahdetmiş. Sürecin bütün hakikatlerini artık sağır sultanın bile duyduğu, kör sultanın bile gördüğü, vicdansız vicdanların bile kabul ettiği şu günlerde yazılmış maksatlı bir yazı belli ki.
Tuhaf bir rahatsızlık kokuyor satır aralarında.

Mümtaz bir yazı olmadığı kesin.

Er'ce yazılmadığı da kesin.

Yazmakla kalmamış, bir de kendi ayıbına Milli Gazete'yi ortak etmeye, şahit tutmaya kalkışmış.

Neymiş efendim, Başbakan Erbakan 28 Şubat kararlarını imzalamış. Hem de iki kere imzalamış.

Neymiş efendim, 28 Şubat medyasını kale almayan Rahmetli Hoca'nın mirasını takip edenler; inanmıyorlarsa Refah Partisi'nin yayın organı olan Milli Gazete'ye bakacaklarmış. Mesela 14 Mart 1997 tarihli Milli Gazete'nin "Her konuda tam mutabakat" manşetini okuyacaklarmış.

Tavsiyesini dinledik hazretlerinin ve o manşeti arşivden çıkarttık. Okuyunca, mümtaz yazarın, manşetin spotlarından ve haber metninden neden yazısına bir şey taşımadığına dair merakımız da son buldu. Zira haberde çarpıtılacak, cımbızlanacak cümle yok. Başbakan Erbakan, Bakanlar Kurulu toplantısı öncesinde MGK kararlarının Anayasal sürecine ilişkin teknik-hukuki bilgiler aktarmış. Anayasa gereği Bakanlar Kurulu'nun gündeminin 1. maddesinin MGK kararlarının müzakeresi olduğunu açıklamış. Aslında manşet, hükümet üzerine yoğunlaştırılmak istenen psikolojik savaşa karşı Bakanlar Kurulu'nun mutabakatına vurgu yapmak istiyor. Herşeye rağmen birlik ve beraberlik gösterisi. Başbakan Erbakan'ın açıklamaları da, Milli Gazete'nin bakış açısı da, psikolojik teknikler ve kaba baskılarla kabinenin DYP kanadının ayartılıp, Hükümette çatlak oluşturmaya dönük uğraşlara karşı bir mesaj vermeye dönük.

Bu teknik konularla boğmak istemiyorum kimseyi. Mümtaz yazara tavsiyem; Milli Gazete'nin daha önceki 28 Şubat yıl dönümlerinde ilgili belgede sadece dönemin MGK Genel Sekreterinin imzasının bulunduğunu gösteren belgeyle ilgili manşetlerine bakmasını tavsiye ediyorum. Kendi kendinizi inandırmaya çalıştığınız, murad ettiğiniz, maksat güttüğünüz her neyse o hezeyanlara Milli Gazete'yi ortak etmeye kalkışmaya, şahit tutmaya hakkınız yoktur.

"Geçmişle hesaplaşmak için en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyin 'gerçekler' olduğunda ısrarlıyım" demiş Zaman'ın mümtaz er kişisi. Niyetim maksadı aşmak, birilerine had bildirmek asla değil. Sanırım Mümtazer Türköne, 'geçmişle hesaplaşma' tavsiyesi adı altında Erbakan Hoca ile hesaplaşma hadsizliği yerine, Ahmet Hakan Coşkun'un 28 Şubat sürecinde cemaatin tutumuyla ilgili yazısına cevap vermeyi denese daha yerinde olurdu.

Geçmişle hesaplaşmak için en çok ihtiyaç duyduğunuz şeyin 'gerçekler' olduğunda madem bu kadar çok ısrarlısınız, öyleyse buyurun verin Ahmet Hakan'a cevabınızı. Ama verilecek cevap yoksa, hedef saptırmaya kalkışmak hem 'iki kere çuvallamak', hem de şark kurnazlığı anlamına gelir. Madem arşivleri karıştırıp dönemin manşetlerini yokladınız, yazarı olduğunuz gazetenin de manşetlerine bir göz atsaydınız, ısrar ettiğiniz gerçekle aynada yüzleşirdiniz.
Türköne merakımı mazur görsün; 28 Şubat itiraflarının, anlatılanların, deşifre olan gerçeklerin, pişmanlıkların Erbakan'ı bir kez daha haklı çıkarmasından mı rahatsızlık duydunuz?

Birilerinin hasımlığını hadi anlayalım da, sizin bu Erbakan fobisi nerden geliyor anlamış değilim.
Yazının son cümlesi bile fobiden öte hasımlık kokuyor.

Allahaşkına, 28 Şubatçıları aklamak Mümtazer Türköne'ye mi kaldı? Dönemin Başbakanını her şeyin mesulü gösterme cüretinde bulunarak, BÇG'leri, Çevik Bir'leri mi unutturmaya, saklamaya çalışıyorsunuz? Derdiniz ne? Erbakan'la alıp veremediğiniz ne? Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu üyeliğine atandığınızda buna Erbakan mı mani oldu? Herkes size saldırırken Milli Gazete de sizin yanınızda durduysa, buna kimseyi pişman etmeyin.
Yaptığınız ne mümtazlığa yakışır, ne de er'liğe. Ayıptır.

Böyle bir yazının manşetleriyle, haberleriyle ve yorumlarıyla disiplinli bir bütünlük arz eden gazetelerden olan Zaman'da yayımlanması ise bir başka fecaat. Oysa, Erbakan Hoca, bir gazetecinin "Fethullah Gülen ile görüşüyor musunuz" sorusuna verdiği "biz beş vakit görüşüyoruz" cevabı hala hafızalarda. O, hiçbir şekilde yönü kıbleye yönelmiş insanlardan gelen yanlış, haksız ve maksatlı hiçbir eleştiriye cevap vermemiştir. Kendisi adına başkasının da cevap vermesini istememiştir. Bu durum; verilecek cevabın olmayışından değil, buna lüzum görmediğinden. Bu kesimlerden gelen haksızlıklara karşı en güçlü cevabı hep sessizlik olmuş, hiçbir zaman polemik oluşturulmasına meydan vermemiştir.

O'nun adına bir cevap yazacak da değiliz. Ama kendi adıma Mümtazer Türköne'ye 'gerçeklerle yüzleşme' konusunda yardımcı olmayı da doğrusu gerekli görüyorum. Bu çirkin tutum birkaç cümleyi hak ediyor çünkü.

Gerçekleri mi istiyorsunuz sayın Türköne.. Öyleyse 16 Nisan 1997 günü Kanal D'de Yalçın Doğan'a konuşan Fethullah Gülen Hoca lütfen bir kez daha dinleyin. Askerin ve Demirel'in Refah'a ve Erbakan Hoca'ya karşı tutumuna, demokrasiye, İmam Hatipler Liseleri ve kesintisiz 8 yıllık eğitime dair söylenenleri dikkatlice not edin. Geçmişle yüzleşmek adına aradığınızı bulacaksınız. Arşivlerde bulmakta zorlanırsanız eğer, isteyin yazılı metin olarak zat-ı alinize gönderilecektir.
Konuşmanın detaylarına girip asla maksadı aşmak niyetinde değilim.

Bir camiayı, hizmet insanlarını rencide edecek küstahlıkta da bulunacak değilim.

Biliriz ki, küstahlık bizde asla şık durmaz.

Eminim, maruzatım anlaşılmıştır.

Mustafa Kurdaş


http://www.milligazete.com.tr/haber/...7#.UlKtq_lM84d
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0

quote_icon.png
Yeni-OSMANLI Nickli Üyeden Alıntı
bizim burada göstermeye calistigimiz sey erbakanin imzayi atip atmamasi meselesi degil, bunun zaten cümle alem biliyor, imzalar apaciik ortada,


Mavilediğim cümlesi kuyruklu yalan ve iki yüzlülük.

Kırmızıladığım son cümleside rezaletin ta kendisi. Ne diyor Yeni-OSMANLI; ''bunun zaten cümle alem biliyor, imzalar apaciik ortada''

Cümle alem dediği kimler biliyormusunuz?

1. Cuntacı Mason Süleyman Demirel (28 şubatın baş kumandanı)

2. Cuntacı Mason Mesut Yılmaz (8 yıllık kesintisiz eğitimi uygulayıp imamhatiplerin orta kısmını kapatan dinsiz ve ülkeye gelmiş geçmiş en büyük hain siyasetçilerden birisidir.)

3. Hürriyet Gazetesi yayın yönetmeni cuntacı Ertuğrul Özkök

4. Aydın Doğan cuntacı medyası

5. Dinç Bilgin cuntacı medyası

****************************************
Öyle ki Yeni-Osmanlı, Erbakan hocanın 28 şubat kararlarını imzaladı iftirasını güçlendirmek adına yukarıdaki dönemin siyonizmin işbirlikçi kadrolarınndan alıntılarla meşrulaştırmaya uğraşarak düştüğü rezaleti gözler önüne sermeyi ihmal etmedi.

Yeni-Osmanlı cuntacı mason siyonistler işbirlikçilerini kaynak edinir oldu.

........

Bak rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ne diyor izle:


Muhsin Yazıcıoğlu: ''28 şubat kararlarının imzalanmaması tarafında yer aldım (yani öyle bir taraf varmış), 18 maddelik MGK kararları meclise getirilsin, okunsun, hatta güven oyuna sunulsun, ülke için hayırlı olanlar uygulansın, olmayanlarda red edilsin diye savundum. Sonuna kadar hükümetin arkasında durduk....''

Yeni-OSMANLI ne diyordu?

quote_icon.png
Yeni-OSMANLI Nickli Üyeden Alıntı
senin metodunu uyguluyorum, misliyle cevab veriyorum, sizler bu meseleyi carpittiginiz sürece rezil olmaya devam edeceksiniz.
Eger o imza atilmamis olsaydi meclise tasinamazdi, meclise girmesinin sebebi O IMZADIR, bunu cümle alem biliyor...



Yani merhum Muhsin Yazıcıoğlu'da (cennet-i mekan), Yeni-OSMANLI'yı yalanlamış oldu.

Korhan Yılmaz kaynaklı 28 şubat çarpıtma müfteri çalışmanı defalarca foruma ısıtıp ısıtıp koydukça sana bizde usanmadan reddiyemizi vereceğiz.

Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç'ıda yalanlıyor.
Hasan Hüseyin Ceylan'ıda, MGK tutanaklarınıda ve en yakın şahidi Necmeddin ERBAKAN'ıda !

Oysa imzalamadığı ayan beyan ortada.

Laikçi Korhan Yılmaz sitesinden şu belgeyi paylaşmışsın:

Bu belgeyi daha anlayamacak kadar cahil biri olduğunu elbette iyi biliyorum.

RESMİ BELGEYİ OKUYAMAYACAK KADAR CAHİL KALMIŞSIN.
Ne diyor belge:
"Gereği için' bütün bakanlıklara, 'bilgi için' de Cumhurbaşkanlığı ile MGK Genel Sekreterliği'ne gönderilen genelgedönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın imzasını taşıyor.

"Kararların Bakanlar Kurulu'nda müzakere edildiği malumlarınızdır. Bu müzakerede alınan 'irtica ile etkin bir şekilde mücadele edilmesi' kararı mucibince MGK'nın Bakanlar Kurulu'muza bildirdiği hususların bir kopyası ilişikte bilgilerinize sunulmuştur.
Bu konuların önemle dikkate alınarak, Anayasa'mızın, TC Devleti'nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olması temel ilkeleri çerçevesinde, Bakanlığınızı ilgilendiren konularda, konuyla ilgili kısa, orta ve uzun vadeli tedbirlerin dikkat ve ihtimamla alınması, mali destek ve
yasa değişikliğine ihtiyaç gösteren tedbirler varsa, bunlar hakkında da Bakanlar Kurulu'nca gereğinin yerine getirilebilmesi için Başbakanlık'a bilgi verilmesini rica ederim.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan-Başbakan"

Bak görmeyen gözlerine kırmızılayıp altını çizerek belirtiyorum o belgenin ne demek istediği ERBAKAN HOCANIN İFADELERİNLE NASILDA AYNIDIR GÖR GÖRMEYEN O GÖZLERİNLE GÖR.
O belgede ne diyor; ''yasa değişikliğine ihtiyaç gösteren tedbirler varsa, bunlar hakkında da Bakanlar Kurulu'nca gereğinin yerine getirilebilmesi için Başbakanlık'a bilgi verilmesini rica ederim. ''

Peki Erbakan hoca ne diyordu;''28 ŞUBAT KARARLARINI İMZALAMADIK, BAKANLAR KURULUNCA ANAYASAYA AYKIRI OLUP OLMADIĞI İNCELENMESİ İÇİN DEĞERLENDİRMEYE İMZA ATTIK VE 28 ŞUBAT KARARLARININ ANAYASAYA AYKIRI OLDUĞU GEREKÇESİYLEDE HİÇBİR MADDEYİ UYGULAMADIK UYGULATTIRMADIK''.
Yani Yeni-Osmanlı kendin belge diye getirdiğin yazılarla belgelerle aslında ERBAKAN hocanın imzalamadığını gösteriyorsun ama kafan almak istemediği için mason Demirel ve Mesut Yılmaz gibi ''imzaladı efendim'' diyorsun.
Vah vah şu haline bak eskiden tanıdığım Cem böylemiydi yahu ne yaptılar sana böyle?

Bak Korhan Yılmaz internet sitesinden aldığın haberin tamamı burada:



Bu Korhan Yılmaz isimli şahsın internet sitesindeki haberde sadece ''kararları uygulayın'' diye habere yanıltıcı küçük iç başlığı kullanılmış ama 28 şubatla ilgili gerisi doğru yazılmış bir haberdir.

Erbakan hoca dediği gibi; '' bakanlara havale ettik anayasaya uygun değilse başbakanlığa bildirin maddeleri değerlendirelim''ama maddelerin hepsi anayasaya aykırı olarak tespit edildiği için uygulatılmadı malumunuzdur ama yeni-Osmanlı bu basit gerçeği dahi görmekten aciz kalarak kendisini küçük duruma düşürüyor.
.

 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
Hacı Abdullah Baba (K.S.) ve Erbakan Hocam
small_10319120_17ABDULLAHBABANINHAYATI.jpg


...
Duyduğuma göre İstanbul’a gidiyormuşsun. Senden bir istirhamımız var, dedi. O dönem içerisinde de Milli Selamet Partisi çok konuşuluyordu.

Buyurun, dedim.
Hoca Efendi de Bana:

Abdullah Efendi, şu Necmettin Erbakan abdestsiz namaz kılıyormuş. Açık saçık bir kadınla evlenmiş, kızı barlarda gezermiş. Almanya’ya, Müslümanları tefrikaya düşürsün diye ajan göndermiş. Şu mektubu al. Bunların doğru olup olmadığını öğrenmemiz için Fatih’te İskender Paşa Camii İmamı Mehmet Zahit Kotku Hazretlerine ver. Eğer olumlu bir cevap verirse; biz de Selamet Partisini Nevşehir’de açalım, dedi.
Hoca Efendi’nin verdiği mektubu aldım:

İnşallah sorarım, dedim. Daha sonra yanlarından ayrılıp otobüsle İstanbul’a doğru yola çıktım.
Yolda giderken otobüste bir rüya gördüm.

Rüyamda;

Uçağa biniyorum fakat uçak yavaş gidiyordu. Bu esnada uçağın camını delerek uçaktan çıktım. Uçaktan daha hızlı uçmaya başladım. Uçarak Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa, Mısır, Suriye, Mekke ve Medine’ye gittim. Bu sırada denizin içine daldım. Balıklar Allah’ı zikrediyorlar, Ben gittikçe Bana yol verip istikbal ediyorlardı. Sudan çıktım, dağlarda, ovalarda, kabristanlarda, kiliselerde zikir yapıp, camilerde vaaz ettim. Bu esnada üzerimde cübbe, başımda sarık vardı. Rüyamın devamında;
Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri:

Evladım Abdullah, Bizi ziyarete gelmeyecek misin, dedi.
Bende kendisine:

Efendim, Peygamber Efendimiz (sav) Hazretleri;
İstanbul’u fetheden kumandan ne güzel kumandan, O’nu fetheden asker ne güzel asker”, diyerek Sizi ve askerinizi övdü, methetti. İnşallah, önce Sizi ziyaret edeceğim, dedim ve bu şekilde uyandım.

İstanbul’a iner inmez, Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinin türbesine gittim. Ziyareti yaptıktan sonra, yanıma bir zat yaklaştı:

Ben, Kemahiye Müftüsü Muhammet Koyunoğlu’yum. Kemahlıyım, Sizinle ahiret kardeşi olmak istiyorum, dedi. Bir müddet orada sohbet ettik ve ikimiz beraber, Mehmet Zahit Kotku Hazretlerinin yanına gittik.

Mehmet Zahit Kotku Hazretleri Beni sağına, müftüyü soluna oturtturdu. Bir müddet sohbet ettikten sonra Mehmet Zahit Kotku Hazretleri:

Bir soracağınız var mı, dedi.

Müftü Efendi, gördüğü rüyayı ve başından geçen hadiseyi anlattı:

Efendim, dedi. Gece rüyamda Rasulullah (sav)’ı gördüm, mübarek elini öptüm.

─ S
eni çok seviyorum. Sana nasıl hizmet edeyim Ya Rasulullah, dedim.

Rasulullah (sav) Efendimiz mübarek şahadet parmağını kaldırdı. Ucundan lamba gibi bir nur çıktı. Bir anda kendimi Erzincan’da sinema binasında buldum. Erbakan Hoca orada konferans veriyordu. Hayretler içerisinde kaldım.

Rasulullah (sav) Efendimiz Bana;

“Evladım O’na hizmet etmek, Bana hizmet etmek gibidir”, diye buyurdular.
Bu şekilde uyandım. Daha sonra Erzincan’a gittim. Erbakan Hoca’yı, Rasulullah (sav) Efendimizin gösterdiği salonda milli görüş hakkında konuşma yaptığını gördüm.

Mehmet Zahit Kotku Hazretleri de müftüye dönerek:

Necmettin Erbakan ahlâkında, edebinde, milletini ve devletini seven insanlığa hizmet etmek için her yeri gezen, ilim sahibi güzel bir insandır. Saçının telinden tırnağına kadar iman doludur. Kur!an-ı Kerim’i anlayan ve yaşayan birisidir. Peygamber Efendimiz (sav)’e âşık, hadis âlimidir. Mübarek bir insandır, dedi.

Mehmet Zahit Kotku Hazretleri, Müftü Efendi’nin rüyasını tevil edince; Ben de Erbakan Hoca ile ilgili konu hakkında aydınlanmış oldum.


http://www.lamelifdergisi.com/dergi...stafa_Efendi_Hazretlerinin_Elinden_Ders_Alisi
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
Yeni-OSMANLI, Milli Görüşe ne kadar muhalif görüşlü insan varsa onların Erbakan aleyhine yorumlarını toplamışsın kim o Milli Görüşle nasiplenemeyenler:
1. Necip Fazıl
2. Kadir Mısıroğlu
3. Esad Coşan
4. R.Tayyip Erdoğan
5. Numan Kurtulmuş

Bu isimlerin yukarıda eklediğin Milli Görüşle ve Erbakan hocayla alakalı görüşleri yanlış ve hatalıdır. Peki hatalı olduklarını nereden anlıyorsunda 5 tane saydığın ismin hatalı olduğunu iddia ediyorsun dersen bugün Erbakan hocanın ümmet için hazırladığı kurtuluş projelerinin ne kadarda lüzumlu olduğu tek tek ortaya çıkmaktadır. Ömrünü hak ve adalet nizamına adayan Erbakan hocanın davasında taviz vermeksizin ısrarla sapmadan ilerlemesi takdire şayandır.

Ayrıca aşağıdaki ALLAH dostlarının hep birlikte ağız birliği ile ERBAKAN HOCA HAKKINDA METHİYELERİ İLE YOLUNUN DOĞRULUĞU KONUSUNDA HÜCCETLERLE DOLU hüsn-ü şehadetler mevcuttur. Erbakan hoca haksız olsaydı aşağıdaki ALLAH dostları yukarıdaki 5 kişi gibi düşünürdü. Ama ilm-i siyasette yanılan alimler olabildiği gerçeğine binaeyn Esad Coşan gibi alim zatlarda yanılabilmiştir.

Şimdi bu saydığım ALLAH dostlarının neler dediğini tek tek oku ki mes'ul kalmayasın daha önce okuduysan bir daha oku bir daha oku ki ERBAKAN hocaya bir daha hakaret etmeyesin, ona iftira atmayasın ve onu haksız yere kötülemeyesin:

Hacı Abdullah Baba (K.S.) ve Erbakan Hocam


...
Duyduğuma göre İstanbul’a gidiyormuşsun. Senden bir istirhamımız var, dedi. O dönem içerisinde de Milli Selamet Partisi çok konuşuluyordu.

Buyurun, dedim.
Hoca Efendi de Bana:

Abdullah Efendi, şu Necmettin Erbakan abdestsiz namaz kılıyormuş. Açık saçık bir kadınla evlenmiş, kızı barlarda gezermiş. Almanya’ya, Müslümanları tefrikaya düşürsün diye ajan göndermiş. Şu mektubu al. Bunların doğru olup olmadığını öğrenmemiz için Fatih’te İskender Paşa Camii İmamı Mehmet Zahit Kotku Hazretlerine ver. Eğer olumlu bir cevap verirse; biz de Selamet Partisini Nevşehir’de açalım, dedi.
Hoca Efendi’nin verdiği mektubu aldım:

İnşallah sorarım, dedim. Daha sonra yanlarından ayrılıp otobüsle İstanbul’a doğru yola çıktım.
Yolda giderken otobüste bir rüya gördüm.

Rüyamda;
Uçağa biniyorum fakat uçak yavaş gidiyordu. Bu esnada uçağın camını delerek uçaktan çıktım. Uçaktan daha hızlı uçmaya başladım. Uçarak Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa, Mısır, Suriye, Mekke ve Medine’ye gittim. Bu sırada denizin içine daldım. Balıklar Allah’ı zikrediyorlar, Ben gittikçe Bana yol verip istikbal ediyorlardı. Sudan çıktım, dağlarda, ovalarda, kabristanlarda, kiliselerde zikir yapıp, camilerde vaaz ettim. Bu esnada üzerimde cübbe, başımda sarık vardı. Rüyamın devamında;
Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri:

Evladım Abdullah, Bizi ziyarete gelmeyecek misin, dedi.
Bende kendisine:

Efendim, Peygamber Efendimiz (sav) Hazretleri;
İstanbul’u fetheden kumandan ne güzel kumandan, O’nu fetheden asker ne güzel asker”, diyerek Sizi ve askerinizi övdü, methetti. İnşallah, önce Sizi ziyaret edeceğim, dedim ve bu şekilde uyandım.

İstanbul’a iner inmez, Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinin türbesine gittim. Ziyareti yaptıktan sonra, yanıma bir zat yaklaştı:
th
Ben, Kemahiye Müftüsü Muhammet Koyunoğlu’yum. Kemahlıyım, Sizinle ahiret kardeşi olmak istiyorum, dedi. Bir müddet orada sohbet ettik ve ikimiz beraber, Mehmet Zahit Kotku Hazretlerinin yanına gittik.

Mehmet Zahit Kotku Hazretleri Beni sağına, müftüyü soluna oturtturdu. Bir müddet sohbet ettikten sonra Mehmet Zahit Kotku Hazretleri:

Bir soracağınız var mı, dedi.

Müftü Efendi, gördüğü rüyayı ve başından geçen hadiseyi anlattı:

Efendim, dedi. Gece rüyamda Rasulullah (sav)’ı gördüm, mübarek elini öptüm.

─ Seni çok seviyorum. Sana nasıl hizmet edeyim Ya Rasulullah, dedim.

Rasulullah (sav) Efendimiz mübarek şahadet parmağını kaldırdı. Ucundan lamba gibi bir nur çıktı. Bir anda kendimi Erzincan’da sinema binasında buldum. Erbakan Hoca orada konferans veriyordu. Hayretler içerisinde kaldım.

Rasulullah (sav) Efendimiz Bana;
“Evladım O’na hizmet etmek, Bana hizmet etmek gibidir”, diye buyurdular.
Bu şekilde uyandım. Daha sonra Erzincan’a gittim. Erbakan Hoca’yı, Rasulullah (sav) Efendimizin gösterdiği salonda milli görüş hakkında konuşma yaptığını gördüm.

Mehmet Zahit Kotku Hazretleri de müftüye dönerek:
Necmettin Erbakan ahlâkında, edebinde, milletini ve devletini seven insanlığa hizmet etmek için her yeri gezen, ilim sahibi güzel bir insandır. Saçının telinden tırnağına kadar iman doludur. Kur!an-ı Kerim’i anlayan ve yaşayan birisidir. Peygamber Efendimiz (sav)’e âşık, hadis âlimidir. Mübarek bir insandır, dedi.

Mehmet Zahit Kotku Hazretleri, Müftü Efendi’nin rüyasını tevil edince; Ben de Erbakan Hoca ile ilgili konu hakkında aydınlanmış oldum.

http://www.lamelifdergisi.com/dergiD...den_Ders_Alisi


Tahir Büyükkörükçü r.a hocaefendinin MİLLİ GÖRÜŞ SEVDASI:

tmz09.jpg



ALİ HAYDAR EFENDİ r.a ve ERBAKAN GÖRÜŞLERİ
th

Efendi hz.(k.s) ağustos 2009 Umre dönüşü Arifan dergisinde anlatıyor.Cübbeli Ahmet hocamız Efendi hz. ks. ne buyurduklarını yazıyor....EFENDİ BABA ALİ HAYDAREFENDİ (K.S) HZ. ERBAKAN HOCAMIZ İÇİN NE DEDİ:

Necmettin Erbakan hocamızın damadı Mehmet efendi,Hocamızın bazı yakınlarıyla ziyarete geldiklerinde Efendi hz. " Erbakan ALLAH katında kıymetli bir kul ,Müslüman adam" buyurdular.Damat beye memleketini ve babasını sordular duada bulundular..Sonra Erbakan hocamızın şuanda nelere yaptığını sordular .Onlar "Hizmetlerine devam ediyor, son olarak islam aleminin liderlerinin bazılarıyla toplantı yaparak onlara bazı konularda istişare verdi" dediklerinde "ALLAH ondan razı olsun" buyurdular.

Onlar çıktıktan sonra " Yahudilerin oyunlarını en iyi o bilir.Efendi babam onu severdi,dua ederdi,daha gençken onun ilerde büyük adam olacağını beyan etmişti.Efendi babamın keşfi çok açıktı. Erbakan Mehmet zahid efendi ile beraber Efendi baba yı ziyarete çok gelirlerdi" buyurdu..

Sayfa 30


Erbakan hocamız Efendi hz.(k.s) hz. değindiği gibi efendi baba Ali haydar efendi k.s ziyaret eder dualarını alırdı.
Erbakan hocamız gençlik yılların da da sohbet meclislerine katılır iştirak ederdi...
Bir gün Erbakan hocamız Efendi babamız Ali haydar efendi (k.s) sohbet meclisine iştirak etmiş..
içeri girmiş ve içeri girdikten sonra Efendi baba O anda bi kerametini göstermiş
şöyle demiş:
''DEMİN İÇERİYE BİR GENÇ GİRDİ ADI NECUMUDDİN( DİNİN YILDIZI) O İLERİDE BÜTÜN MÜSLÜMANLARIN KURTULUŞUNA VESİLE OLACAKTIR.''
Efendi hz. anlatmakta Efendi babamın ziyaretine gelirdi Mehmet zahit (k.s)ile Efendi babam onu çok sever ona dua ederdi daha gençken ona dua ederdi ilerde büyük adam olacağını söylerdi efendi babamın keşfi çok açıktı......Erbakan hocamız ümmeti dertetmiş D-8 lerle müminlerin kurtuluşu için çalışmış filistin el halile bile asker göndermiş kıbrıs barış harekatı emrini vermiş....

Erbakan hocamız nice Allah dostlarının duasını almıştır bu davaya adım atarken Efendi babamız Ali haydar efendi k.s duasını almış bilemdiğimz nice muhebbetti vardır hocamızın velilerle ismailağa ile muhabbeti derindir efendi hz. ve hocamızın muhabbeti yeni de değildir sarılarak çekildikleri resim büyük deli bana şu sözleri hatırlatmakta Efendimiz(a.s.v) ''kişi sevdiğiyle beraberdir''
Efendi hz. ise ''sarıl bir hak dostuna kuru bir yaprak gibi ezse de ses çıkarma sakin ol toprak gibi''
Efendi hz.(k.s) belediye seçimleri için gittiklerinde dua istemişler efendi hz.(k.s) olur inş. demiş bizimkiler
seçim sürecinde pankartları vb. olur inş. yazısıyla donatmışlar ve yerel seçimlerde o şehri biz almışız...
Buna binaen bu dava Allah dostlarının duasıyla ilerlemekte Allah dostlarını istişaresiyle siyasete atılmıştır
Rehber kuran ve sünneti alarak bu harekette Rabbimizin yardımıyla Allah dostlarının duası ve himmetiyle inadına devam inşallah...
Sayfa / 30
Daha fazlası Arifan dergisi ağustos sayısında...EFENDİ HZ. (KS) ERBAKAN HOCAMIZ HAKKINDA BUYURDUKLARI VE DUASI AHISKALI ALİ HAYDAR EFENDİ (K.S)
MAHMUD EFENDİ VE ERBAKAN HOCA ŞEHADETİ:
th



Mahmud efendinin en son Erbakan hocamız için söylediği sözler:
Çok sevip değer verdiğim, ulemâya ve meşâyıha son derece tâzimde bulunduğunu müşâhede ettiğim, Ehl-i Sünnet îtikadı ve fıkhı üzere istikamet içerisinde hassâten Nakşî tarîkatine bağlı kalma şerefiyle ömür sürmayesini rızâ-i Bârî ve tahsîl-i me'âlî uğrunda vakfettiğine şâhitlik ettiğim, İslam âlemine, özellikle vatanına milletine fedâkarâne gayretler içerisinde son anlarına kadar hizmet ettiğinden şüphe etmediğim merhûm ve mağfûr el-muhtacilâ rahmeti Rabbihi'l-Ğafûr Necmeddin Erbakan kardeşimin vefat haberi bizleri derin bir teessüre sevk etmiş bulunmaktadır.

Allâh-u Zü'l-Celâl ve'l-Kemâl dînimize ve vatanımıza yaptığı bu gayretli ve ihlaslı hizmetlerine mukabil kendisine kabrinde yevmen fe yevmen müzdâd olacak istirahatler,mahşere sevkinde bütün korkularını izâle edecek bişâretler ve akîbetinde cennât-i 'âliyatta yüksek dereceler ihsân eylesin.



*******
M.Emin Er r.a: Erbakan Hoca’nın siyasi hareketini destekledik

Erbakan_Hocanin_siyasi_hareketini_de.jpg


19 Eylül 2013 Perşembe 01:39

Son devrin büyük İslam âlimlerinden Muhammed Emin Er Hoca’nın hatıraları - 10

Erbakan Hoca’nın siyasi hareketini destekledik

Erbakan Hoca’nın siyasi hareketini talebe ve dostlarımızla destekledik. Hatta Antep’e seçim konuşması için geldiğinde seçim otobüsün üstüne çıkarak, onu desteklediğimizi herkese göstermiş oldum. İlişkimiz vefat edinceye kadar güzel bir şekilde devam etti.

İbrahim Halil ER

Bu dönemde Erbakan Hoca’nın siyasi hareketini talebe ve dostlarımızla destekledik. Hatta Antep’e seçim konuşması için geldiğinde seçim otobüsün üstüne çıkarak, onu desteklediğimizi herkese göstermiş oldum. İlişkimiz vefat edinceye kadar güzel bir şekilde devam etti.31


Dipnotlar

31) Seyda, Erbakan Hoca’nın Başbakanlıkta tarikat liderlerine verdiği yemeğe de katılmıştır.


MİLLİ GAZETE
http://www.milligazete.com.tr/haber...si_hareketini_destekledik/292003#.UjqZjNJYNW4


****


BİR MİLLİ GÖRÜŞ SEVDALISI
YAHYALILI HACI HASAN EFENDİ (KS)

images

- Milli Görüş mesajını en iyi anlayan ve en güzel anlatan gönül erlerinden birisidir. Olanca safiyet ve samimiyetiyle bu davaya sahiplik eden, nefsi cihadıyla siyasi cihadı birlikte yürüten, siyasi tavrını ve tarafını çok net ve mert şekilde belirten, örnek bir Allah (C.C.) velisidir.

- Yahyalılı Hacı Hasan Efendi, 27 Ocak 1987 tarihinde vefat etti. Bundan 23 yıl önce. O mübarekteki teslimiyet, istikamet ve muhabbet yolumuzu aydınlatmaya artarak devam ediyor. Onları bugün mumla arıyoruz, istikamet üzere olan Allah dostlarını, evladlarını Hakk’ı hakim kılma yoluna ram eden mücahid şeyhleri.

- Yakınlarından birisi İstanbul'da anlatmıştı :
"Erbakan Hocamız, Hacı Hasan Efendimiz’i ziyarete gelmişlerdi... Üstadımız, Erbakan Hoca'yı ayakta karşılamış ve "Muhterem Hocam! şu mübarek elinizi uzatınız da, bir manevi sorumluluğu yerine getireyim! Zira Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz "Cihad etmeden ( Hak’ta ve hayırda beraber olmaya söz vermeden ) ölen cahiliye üzerine ölmüştür" buyurmaktadır!..."
İşte, siyasi çalışmaların önemi konusundaki ciddiyet!...
İşte, Resululah’ın emrine ve İslâm'ın hükümlerine olan riayet!...
İşte, kimin yanında bulunacağını bilen ve bildiren bir feraset!...
Ve işte o mübarek haline ve kemaline rağmen, gösterdiği tevazu ve teslimiyet!...

- Ve yine Adana'daki bir arkadaşımdan dinlemiştim:
"Erbakan Hocamız, mahkemelerde beraatınden sonra, Hacı Hasan Efendi’ye iadeyi ziyarete gelmişlerdi...
Bir ara Hacı Hasan Efendimiz Erbakan Hocamıza dönerek "Bir gün, şimdiki Cumhurbaşkanı'nın makamında siz oturacaksınız!..." buyurdular..."
Ve işte zamanları delen ve öteleri gören bir basiret ve velayet!...

- Bu mübarek Zat (R.A.), Erbakan Hocamız’ın 12 Eylül mahkemelerine bizzat katılmış ve her şeyiyle Milli Görüş’ün yanında yer almıştır. Hatta 1980 sonrası esen Özal rüzgarında bile. Ki o zaman milliyetçi, mühafazakar, dindar kitleler ve kanaat önderleri akın akın Merhum Özal’ın (Özal da Amerika’nın) peşinden giderken Yahyalılı Hacı Hasan Efendi ve yine bazı büyükler istikametinden ve duruşundan zerre taviz vermemiş, Milli Görüş’ün, Refah Partisi’nin ve Erbakan Hocamız’ın yanında yer almaya ve evladlarına da bunu telkin etmeye devam etmiştir.

- Lütfi Doğan Hocaefendi (Diyanet İşleri Eski Başkanı - Eski Refah Partisi milletvekili) Erbakan Hocamız mahkum iken Yahyalılı Hacı Hasan Hazretleri’nin mahkemeye gelişini ve Rabbimiz’e ilticasını şöyle anlatıyor:
12 Eylül hadisesinden sonra içerde bizi bir müddet misafir ettiler. Bir süre sonra bizi serbest bıraktılar. 1981 Ramazanında bir duruşma yapıldı. Duruşma sonunda diğer arkadaşlarımızı da serbest bırakırlar ümidini taşıyorduk. Ama öyle olmadı. Sonuçtan hepimizde müteessir olmuştuk. Merhum Hacı Hasan Efendi de gelmişti o duruşmaya. Kendisi hemen her mahkemeye gelirlerdi. O da çok müteessir olmuştu. Çok hassas ruhlu bir insandı. Bir müslümanın en küçük üzüntüsü O’nu daha fazla üzerdi. Cenab-ı Hak kendisine böyle rikkatli bir kalp ihsan etmişti. Çok üzülmüş, duruşmaya kadar Yahyalı'ya gitmemiş, Cenab-ı Hak'ka iltica etmişti...
(Yahyalılı Hacı Hasan Efendi Hazretleri hasta olmalarından dolayı "Yahyalı'ya dönelim" diyenlere ise şu cevabı vermiştir: "Ben Hocamız’ı yalnız bırakmanın vebalini kaldıramam.")
15 gün sonraki mahkeme bir cuma günü idi. Artık ümit taşımıyorduk. Bizimkileri bırakmayacaklardı. Merhum Hacı Hasan Efendi erkenden gelip ön tarafta bir yere oturmuş, Tahir Büyükkörükçü Hocamız’a: "Bugün sizi almadan gitmeyeceğim. Rüyamda Peygamberimiz’i (sav) gördüm, müjdeyi O'ndan aldım. Haberiniz olsun bugün tahliye olacaksınız." demiş...
Gerçekten mahkeme bitiminde kimsenin tahmin ve tahayyül etmediği bir zamanda arkadaşlarımız topluca tahliye olmuşlardı. Rabbimiz her şeye kadir.

- O mübarek yine şöyle söylüyor: (Gölbaşı, 1981) "Sizin tahliyeniz için biz Gölbaşı 'nda secdede düşmüş kalmışız da, kim bilir kaç saat sonra gelip kaldırmışlar bilmiyorum." Yahyalılı Hacı Hasan Efendi (KS)

- Yahyalılı Hacı Hasan Efendi bir seferinde yakınlarına şöyle demiştir; "Beni nasıl bilirseniz Erbakan Hocamız’ı da öyle biliniz. Biz Kayseri'ye anlatıyoruz, o dünyaya anlatıyor."


****

MAHMUD SAMİ RAMAZANOĞLU k.s ve ERBAKAN

images
1977 yılında yapılan seçimlere yakın siyasi çalışmaları yönlendirenlerle toplantı yapılmıştır. Eren-köy'de bir evde yapılan bu toplantıda Erbakan Hoca ve Sami Efendi arasındaki hususi görüşme 1-1.30 saat sürmüştü. Bu hususi görüşmeden sonra salonda kendilerini bekleyen güzide topluluğun yanına çıkmışlardır.

Sami Efendi bu topluluğun huzurunda torunu Mahmud Kirazoğlu'na bir ferman okutmuştur ki bu fermanla MSP hareketine nasıl baktığı açık açık ortadadır. Ve MSP hareketi Sami Efendinin nazarında bir İslami Cihad Hareketidir. Ve yine aynı fermanda bütün bağlılarının madden ve manen MSP hareketine katkıda bulunmaları istenmektedir.

Fermanın okunup bitirilmesinden sonra Sami Efen-di Erbakan Hoca'ya:

-Biz şimdi size ne yapmak suretiyle yardımcı olabiliriz? diye sorar.

-Efendim tensibiniz olursa damadınız Ömer Kirazoğlunun, Tahir Büyükkörükçü Hocaefendinin ve bazı güzide zevatın önümüzdeki seçimlerde MSP'den aday olmalarını arzu ediyoruz.

Etrafındakilerin yüzlerine bakarak verdiği cevap tavır ve mana olarak fevkalade manidardır :

- Bu bir emirdir yerine getirilsin.

Ve arzu edilen zatlar MSP'den aday olurlar. Bir kısmı mebus olur bir kısmı olmaz ama bu hadise Sami Efendi merhumun MSP'ye hangi gözle baktığının açık açık ifadesidir.

Ve arzu edenlere bu satırların yazarı bu hadisenin bir çok şahidini gösterebilir. Hadisenin şahidlerinin Ömer Kirazoğlu dışında büyük bir ekseriyeti henüz hayattadır.

MEŞREB Mİ TEFRİKA MI? - Mustafa AKGÜN

...
SULTAN BABA ( HACI İHSAN TAMGÜNEY ( K.S )
images


"Sultan Babamın siyasette de istikamet sahibiydi. Siyasette hep Hakkı üstün tutan zihniyeti destekler, mazlumun yanında yer alırdı. Sırat’il Müstakim’den bir milimlik bir sapma göstermedi. 1969 yılında Erbakan Hoca’nın Bağımsızlar hareketini başlattığı zaman O’nun yanında Mehmed Zahid Kotku hazretleri, Sami Efendi hazretleri, Mahmud Efendi hazretleri, Kayserili Hasan Efendi, Konyalı Ali Ulvi Kurucu bey, Bayburtlu Dede Paşa hazretleri ve Sultan Babam yer aldı. Millî Nizam böyle kuruldu. Millî Selamet bu isimlerini saydığım mübarek insanların desteğiyle kuruldu. Refah Partisi’ni de Sultan Babam hararetle desteklerdi. 24 Kasım1991’e, yani dünyasını değiştirene kadar bu çizgide yürüdü. Biz de 5 evladı olarak babamızın yürüdüğü çizgiden bir milim sapma yapmadan aynı çizgide yürüyoruz."
********************************************************

NİMETULLAH HOCAEFENDİ VE ERBAKAN:

th


Nimetullah Hoca; 'Erbakan Evliya'ydı'

videosunu izlemek için tıklayın: http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=Q8lqW89JUTM

***

Erbakan Hoca Ve Hacı Şaban Efendi

Cuma, 09 Mart 2012 12:17 Yard. Doç. Dr. H. Murat KUMBASAR





th

1987 seçimleri öncesi Mili Görüş Lideri seçim gezilerini sürdürürken yolu Bayburt’a düşüyor. Saathane meydanındaki mitingi müteakip Hacı Şaban Efendi’yi ziyaret edeceği söyleniyor. Biz de bir abimizle (Rahmetli Hikmet Bali) birlikte koşar adımlarla Hacı Şaban Efendi’nin evinin yolunu tutuyoruz. Biraz genç olduğum için ben eve daha erken varıyorum. Odada yemek yenmiş, sofra henüz kaldırılmamış. İçeri giriyorum “Efendim, Erbakan Hoca sizi ziyarete gelecek,” diyorum. “Sofrayı mutfağa götür,” diyor. Küçük odaya geçiyoruz. (Misafirlerini genellikle küçük odada karşılardı) Tam o esnada Erbakan Hoca bir gurup kardeşimizle içeri girdi. Eve girmeden Hoca takkesini başına geçirdi. Hacı Şaban Efendi, Aziz Misafirini ayakta karşılayarak (yaş 90’a yakın) yer gösterdi. Hacı şaban Efendi’nin eli öpülüyor. Sonra oturuluyor. Hacı Şaban Efendi ---Hoş geldiniz, diyerek söze başlıyor. Ve arkasından--Kardaş, biz kim oluyoruz da sen bizi ziyarete geliyorsun, diye söze devam ediyor. Hoca da ---Estağfirullah, Efendim, diyor. Erbakan Hoca tam bir tekke terbiyesiyle kemal-i edep içerisinde (zaten her hali böyleydi) sürekli önüne bakıyor, Hacı Şaban Efendi’nin yüzüne dahi bakmıyordu. Kendilerine süt ikramında bulunuluyor. Biraz hasbihalden sonra vedalaşma zamanı geliyor. Hacı Şaban Efendi, Milli Görüşün İslam Dünyası için önemine işaret ederek ---Kardaş, biz neyse buralarda bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. “ama sen ümmet-i Muhammed’in önüne düşmüşsün, Allah sana yardım etsin” duasıyla misafirini uğurluyor.
Erbakan Hocanın müteakip senelerde Bayburt’u ziyaretinde bu defa Hacı Şaban Efendi, Hoca’yı misafir olduğu evde (Bahaddin Elçi Bey’in evinde) ziyarete gidiyor hem de ziyaretin gayesi iade-i ziyaret kabilinden. Geçen defa o geldi, bu defa da biz gidelim, diyor Hacı Şaban Efendi.
Yine Hacı Şaban Efendi’den dinlemiştim. Bir defasında Bayburt İmam-Hatip Lisesi’nin inşaatı için yardım toplama gezisine çıkılıyor. Ankara’da mola veriliyor. Hoca’yı ziyarete gidiyorlar. Erbakan Hoca’nın oruç olduğunu sohbetlerinde söylerdi.
Hacı Şaban Efendi sohbetlerinde --- Allah o adamdan razı olsun, dini aşikâra çıkarttı, duasını sıkça tekrar ederdi. Bir keresinde eski milletvekilimiz Orhan Akkoyunlu Bey, --- Kim o adam, diye Hacı Şaban efendiye sordu, Efendi de üstüne basa basa Erbakan, Erbakan cevabını verdi.
Yine aynı şekilde Hacı Şaban efendi’den duyduğum şu ifadeler de hala zihnimizdedir.
“-Erbakan, Allah dostudur,
Erbakan efendimizdir.
Erbakan, din için başını ortaya koydu. Biz ise reyimizi vermekten çekindik.”
Bir defasında Lütfü Doğan Hoca Bayburt’a gelmişti. Hacı Şaban Efendi Lütfü Doğan Hoca’ya şöyle bir soru sordu. “Hocam, Sen Erbakan Hoca’nın yanındasın, sen bizden daha iyi tanırsın. Anlat bakalım Erbakan Hoca’dan, kendisi nasıl birisidir.” Lütfü Hoca da Efendim dedi, “Necmeddin Bey’deki azim, onda ki sabır ve onda ki cesaret bizim hiç birimizde yoktur. Necmeddin Bey hırs sahibi bir insan da değildir. Bilsin ki yerini dolduracak birisi var, hemen yerini ona teslim eder. Ama yerini dolduracak kimse de yok,” dedi.
1986 senesinde İlahiyatta öğrenciyken Umre ziyareti için Şubat ayında Arabistan’da bulunuyorduk. Orada Nimetullah Hoca ile tanıştık. Kendisi Erbakan Hoca’nın da Arabistan’da olacağını söyledi. Bir-iki gün sonraydı, baktık ki, Erbakan Hoca etrafında kalabalık bir gurupla bize doğru gelmekte. Nimetullah Hoca da orada. Hoca’ya Türkiye’den gelen öğrencileri tanıtıyor. Sonrasında Erbakan Hoca, Nimetullah Hoca’ya şöyle diyor: “Hocam, yetkililerle görüştüm. Kabe’de artık Türkçe vaaz serbest oldu. Bundan sonra Türkçe vaaz yapabilirsiniz,” dedi. (Nimetullah Hoca, daha önce bize 12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra Kabe’de Türkçe vaazın yasaklandığını söylemişti.) O zaman içimden yasaklı bir lider ( o zaman siyasi yasağı vardı Hoca’nın) nasıl oluyor da Arabistan’da bu kadar etkili olabiliyor demiştim.

Biz bu satırlarla Hoca’mızın belki sadece birkaç hatırasını anlatmaya çalışıyoruz. Gerçekten de Hacı Şaban Efendi’nin dediği gibi O, Ümmet-i Muhammed’in önüne düşmüştü. Hayatını Ümmet-i Muhammed’e adamıştı. Çağımızın Abdulhamid’i idi. Filistinli, Bosnalı, Çeçenistanlı, Keşmirli, Malezyalı ve bütün İslam alemi Hoca’yı tanıyordu. İslam Birliğinin kurulması için elinden geleni yaptı.
Hepimiz şahidiz!…
Mekânı cennet olsun. (Amin!)

http://www.burhandergisi.com/butun-...umbasar/898-erbakanhocavehacisabanefendi.html
...
Necmeddin Erbakan
Geçmişteki tahribatları ve gelecekteki hain plânlarıyla, masonluk, Lions ve Rotary Kulüpleri, BM, Ortak Pazar, Dünya Bankası vb. teşkilat ve tertibatlarıyla siyonizmi en iyi tanıyan... Şer güçlerin, insanlığı mahvu perişan eden bütün hazırlık ve hilelerini boşa çıkaracak İslamî ve insanî çözüm ve çareler hazırlayan, ve adım adım uygulayan... Ve inşallah siyonizmin saltanatını yıkacak olan, lider Müslüman..
İşte bu gerçeği çok iyi bilen Masonik ve münafık çevreler “Aman ERBAKAN geliyor” korkusuyla kıvranırken ve en adi yöntemleri kullanarak onu yıkmaya ve yıpratmaya çalışırken, maalesef diğer taraftan da enaniyet ve haset ehli bazı kimseler “Neden (ben değilim de) ERBAKAN?” diye çırpınmaktadır.
Ne diyelim, “Ay, yıldızlardan hoşlanır ama, güneşe tahammül edemez*miş”
Çok mühim bir hadis mealiyle konumuzu kapatalım:
“(Cemaat ve teşkilat) işiniz bir tek şahsın üzerinde toplu bir halde devam ederken, birisi çıkar gelir de, asanızı (içtimai ve siyasi dayanağınızı) kırmak (cemaat ve teşkilatınızı dağıtmak) isterse, onun boynunu vurunuz (fesat çıkarmasına engel olunuz.)”Hadis-i şerif
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83

1.REDDİYE

NECİP FAZILI MİLLİ GÖRÜŞE KARŞI KULLANMA HASTALIĞI

NECİP FAZILI İNCELEYELİM.

-8 SENE ATEİST YAŞAMIŞ
-DAHA SONRA DEMOKRAT PARTİYE KATILMIŞ
-DAHA SONRA MSP'YE YAKINLAŞMIŞ ERBAKAN HOCAYI ANLAYAMADIĞI İÇİN KIZIP TÜRKEŞİN MHP'SİNE GEÇİŞ YAPMIŞ.


Böylesine çalkantılı bir yaşam yaşamış birisinin MİLLİ GÖRÜŞÜ eleştirmesi çok yadırganacak bir olay değil.

Necip Fazıl Milli Görüşü idrak edemedi

Üstadın ateist olduğu bir dönem olmamıştır. Bilip bilmeden yazma. Bilmiyorsan öğren. Ortalıkta İslam adına kimse yokken Üstad bu davayı siyasi platform da ilk ele alan insan olmuştur. Eserlerini ve basım tarihlerini okursan bunu görürsün.

Necip Fazıl, islam da siyaset vardır fakat partinin (P) si yoktur der ve haklıdır da. Buna böyle inandığı için islam davasına hizmeti dokunabilecek her partiye yakın durmuştur. Yani İslamın menfaati için siyaset yapmıştır. Siyasi menfaati için islamcılık yapmamıştır. Bu iki şey farklıdır. Yakın duracağı partinin seçimini yaparken de güç dengesini göz önünde bulundurmuştur. Zira gücü olmayan bir parti istersen islamdan hiç şaşmasın. Partiyi hizmet için kurabilirsin. İslam bu çerçeveye evet der. Fakat partizan olamazsın. İşte bizim kaybettiğimiz nokta burası. Zira ekserisi müslüman olan bir toplumun içinde islam adına bir parti kurar ve bunun partizanlığını yaparsan başlı başına cemiyeti İslam adına bölmüş olursun. Parti kur fakat partizanlık yapma. Bu nöansı iyi görmek lazım. Aksi taktirde partizanlık işi ta ''bize oy vermeyen kafirdir'' e kadar götürür. Olmuştur da. Korkunç manzara.

Necip Fazıl bu çizgideydi. MHP marjinal, MSP de güçlü bir parti olsaydı MSP yi desteklerdi. Güç sadece iktidara gelmek değildir. Geldiğin zaman elini masaya vurma kabiliyetidir. Necip Fazıl bu elini masaya vurma kabiliyetini MSP de görmemiştir. MHP de pek ala görmüştür. Ne hikmettir ölümünden 12 yıl sonra iktidara gelen RP gerçekten de elini masaya vuramamıştır. Bu tavır Necip Fazıl'ın ön görüsünü delillendirmiştir. Ak Parti'nin doğuş serüveni de malum bunun yüzünden olmuştur. Hocaya kızdığı nokta burası. Menderes'e yapılan darbeyi üstad şöyle tanımlar; ''yoğurttan bir hükümete kartondan bir hançer sapladılar.'' Bu analiz 28 Şubat darbesi için de geçerli bir analizdir. Üstadın eserlerini okumayan bilmez bunları. Yeri geldikçe söylemiştir bunu üstad. İktidara gelen adamın yapacağı ilk iş kadrolaşmak olmalıdır der. Panayırlar da, deliklerden başını çıkartan kurbağaya tokmak vurarak puan kazanma oyunu vardır. Bu kadrolaşma işinde başını çıkartanlara yapılacak muamele budur der. Zira kadro hükümetin eli ve ayağıdır. Bu olmadan elsiz ve ayaksız bir beyin gibi kalırsınız. Felçlisiniz yani. Öyle ya nasıl iş yapacak ve yaptıracaksınız. Eliniz ve ayağınızla. Tabi Üstadı okuyan Tayyip bunları bildiği için hakimiyetini kurma noktasında Necip Fazıl'ın tarif ettiği yol haritasını harfiyyen uygulamıştır. Başarılı da olmuştur. Zamanında bunları çok söylemiştir Erbakan hocaya. Hoca ciddiye almamıştır üstad gibi bir beyni. Yazık oldu.

Gelelim alimlere. Alimler de parti üstüdür. Bu yüzden alimlerin her hangi bir partiye olan itimadlarını lütuf sanıp bu itimadı hemen hüccet saymayalım. İşte bu da tarif etmeye çalıştığım partizanlığın yansımaları. Parti nerde alim nerde? Yapmayın Allah aşkına. Parti, İslam alimlerinin ayağının tozu bile olamaz. Alimin atının ayağından sıçrayan çamur bana şereftir diyen Yavuz nerdeee bu koca alimleri partilerine maskot yapan zihniyet nerde?!

Mahmut Efendi hazretlerinin medreselere serbestlik sözü üzerine Özal'a oy verdiğini biliyorum. Bu yüzden partizanlar o koca alime etmedikleri laf kalmadı. Efendi İyi mi yaptı? Elbette iyi yaptı. Çünki ne müridlerin oyuyla RP iktidara gelebilirdi ne de RP gelse bile medreselere serbestlik getirebilirdi. Yaptırmazlardı. Bunu göremeyen göz kusura bakmayın da kördür. Tarihi süreç bunu gösterdi zaten. Zira bugün istifade ettiğimiz nice hocalar işte o serbestlik döneminde yetişti. Necip Fazıl'la aynı duruştur bu. Neticeye bakılır. Elde edilenlelre bakılır. Cebini doldurmuyor bu adamlar. İslamın cebini doldurma çabasındalar. Dertleri bu. Yoksa futbol takımı gibi parti tut, ha iktidara geldik ha geleceğiz diye ömrünü geçir. Oyuncak değil bu din. Arkamızdan nesiller yetişiyor. Kuran, islam, ilim, amel, takva serbestlikleri gerek cemiyet içinde. Zaten şeriat gelirse de cemiyette gelir. Tepeden iktidarla değil.

Hocaya alimlerin elbette muhabbetleri vardı. Sever sayarlardı. Zira ehli Kuran, takva bir insandı. Onu tartışan yok zaten.

Erbakan hoca hikmet gereği mücadelesinde bir okul görevi görmüştür. Fakat hiç bir dönem tam iktidar nasip olmadı. Arkasından gelen (çömezler!) gözünün önünde onu geçti ve tek başına iktidara geldi. Bu hoca için çok ağır bir imtihandır. Allah'ın imtihanı. Dünya böyle işte. Bu da bir başka gerçek..

Allah rahmet etsin. Davaya çok hizmeti dokunmuştur hocanın. Sultan 2. Murat Han İstanbulu fethetme aşkıyla yanarken Hacı Bayram-ı Veli ''sana değil, şu beşikte yatanla bizim köseye nasip olacak'' demiştir. Bu Sultan Murat'ın manevi değerine bir halal getirmez.
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
@DostunDostu kardeşim yorumun için teşekkür ederim. (Bayramın mübarek olsun, hayırlı cum'alar:flw)

Üstadın ateist olduğu bir dönem olmamıştır. Bilip bilmeden yazma. Bilmiyorsan öğren. Ortalıkta İslam adına kimse yokken Üstad bu davayı siyasi platform da ilk ele alan insan olmuştur. Eserlerini ve basım tarihlerini okursan bunu görürsün.
Demişsin ama Üstadın bohem dönemi yaşadığı bilinmektedir. Bilgisine güvendiğim bir dostumdan öğrenmiştim Necip Fazıl'ın Abdulhakim Arvasi ile tanışmadan önceki yaşamında ateist bir yaşamı yaşadığını hatta 30 yaş şiirinide bu sebeple kaleme aldığını ifade ettiğini söylemişti.
O bohem dönemlerinden kısa bir ayrıntı ekliyorum:
Paris'in gece hayatı ve aldatıcı cazibesinde bohem hayatı yaşar. Paris'te derin bir bunalıma düşen şair, devletin kendisine gönderdiği bütün parayı kumarda harcar. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından üniversiteye gitmediği ve parasını kumarda harcadığı öğrenilince bursu kesilir, yurda dönmesi istenir ve İstanbul'a döner.

Bu tür bilgilerin doğruluğunu iyi öğrenmek araştırmak lazımdır. Belki bilgisine güvendiğimiz dostumuzda yanıltılmış olabilir fakat bu bilgiler doğruda olabilir çünkü üstadın 30 yaşına kadar olan dönemini kendiside Arvasi dönemiyle tanışınca hiçde beğenmediğini şiirleriyle ifade etmiştir:

Tam Otuz Yıl

Tam otuz yıldır saatim işlemiş ben durmuşum;
Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum...


Necip Fazıl, 1934
***
Fırsat bulabilirsem Recai Kutan beyefendi ile yakın zamanda bir görüşme olanağım olacak orada üstadı iyi tanıması sebebiyle suallerimizi sorarız bize elbette doğruları söyleyecektir muhterem Recai beyefendi. Bu mevzuyu o görüşmeden sonraya tamamlamayı daha uygun buluyorum.

************
Necip Fazıl, islam da siyaset vardır fakat partinin (P) si yoktur der ve haklıdır da. Buna böyle inandığı için islam davasına hizmeti dokunabilecek her partiye yakın durmuştur. Yani İslamın menfaati için siyaset yapmıştır. Siyasi menfaati için islamcılık yapmamıştır. Bu iki şey farklıdır. Yakın duracağı partinin seçimini yaparken de güç dengesini göz önünde bulundurmuştur. Zira gücü olmayan bir parti istersen islamdan hiç şaşmasın. Partiyi hizmet için kurabilirsin. İslam bu çerçeveye evet der. Fakat partizan olamazsın. İşte bizim kaybettiğimiz nokta burası. Zira ekserisi müslüman olan bir toplumun içinde islam adına bir parti kurar ve bunun partizanlığını yaparsan başlı başına cemiyeti İslam adına bölmüş olursun. Parti kur fakat partizanlık yapma. Bu nöansı iyi görmek lazım. Aksi taktirde partizanlık işi ta ''bize oy vermeyen kafirdir'' e kadar götürür. Olmuştur da. Korkunç manzara.

Parti hakkındaki tanımlamalarına sonuna kadar katılıyorum ve ekleyerek şunları ifade etmek istiyorum:

-Parti = Din değildir.

-Parti amaç değil araçtır.

-Milli Görüşte parti sadece tanıtım şubesi olarak çalıştırılmıştır.

-Parti sayesinde belli makamlara yükseleyim, ihale alayım, menfaat edineyim gayesi asla Milli Görüş davası misyonunda yeri yoktur zira merhum Erbakan hocanın kendi ifadesi bu konuya ışık tutmaktadır:
''Milli Görüşçü kendi için yaşamaz, kardeşi için yaşar, menfaati öldürmenin en güçlü yolu budur.''

Rahmetli Erbakan Yalova teşkilatında yaptığı bir konuşmaya şahidlik etmiştik o konuşmada şu ifadeleri kullanmıştı; ''bizim partimizin dışarıdaki tabelası sizi aldatmasın biz aslında parti için burada değiliz, bizim davamız İslamı hakim kılmaktır, cihad etmektir, parti bunun için bir araçtır.''

Doğrusu Milli Görüşü partizancılık ile suçlamak hiç adil olmaz!http://www.youtube.com/watch?v=D7BBDuoTtwE

Parti, Milli Görüş davası için bir tanıtım bürosu olarak kullanılmıştır.
Parti tanıtım bürosu dedik bu tanıtımlarda dava hedefleri, plan ve projeleri insanlara anlatılır.

Milli Görüşün ülkemizde kuruluş gayesi, Osmanlı devletinden sonra gelen CİHAD ruhu olan HAK ve BATIL mücadelesinde şuurlu bir mücadele çalışması yapılması için zamanın Uleması tarafından siyasi sahaya sürülmüştür.
Bu vesile ile sadece siyasi bir zeminde değil devletinde millileşme gayesi ile hakkın hakimiyeti mücadelesi gaye edinilmiştir.
Yeryüzünde zulüm azgınlaştıkça, maddi ve manevi sömürü şiddetini arttırdıkça HAK ve BATIL mücadeleside o kadar gerginleşmiştir.
Rahmetli Erbakan hoca bu ülkede 43 senedir Milli Görüşü anlatıp durdu ve milletimiz Milli Görüş iktidara gelince yüzleri gülmesine rağmen DEMOKRATÜR oyunları ile korkutuldu, ürkütüldü ve narkozlanarak Milli Görüşten uzaklaştırılarak önce batı taklidçisi ve şimdide milli görüş taklidçisi, işbirlikçi siyasi partilere yönlendirildi.
Hal böyle iken milyonlarca müslüman İslam coğrafyalarında katledilirken, yeryüzünde fitne azmışken Milli Görüş artık haykırmaya başladı ya Hak'tan yanasın yada Batıldan yanasın.
Çünkü bu haykırış mecburi hal almıştı zulüm dayanılmazdı. Ebu Gureyp'te müslüman Nur bacılarımıza haçlı siyonist ABD conileri ırzlarına geçerken, dindar geçinen AKPARTİSİ ABD ile işbirliği yapıp milyonlarca müslümanın katledilmesine ortak olunca elbette bu kadar zulme sessiz kalmak olmaz idi !

Afedersiniz!!!! Korkaklık, ürkeklik, basiretsizlik gibi azciyetlerle ''AMERİKAYA MECBURUZ / AMERİKA KADİM DOSTUMUZDUR'' diyen itikadı bozan CÜMLELERLE küstahlık gösteren dindarlık kimliği ile siyaset yapanlar malesef gayri İslami bir siyasetle SİYONİZMİN İFSADINA FİİLEN işbirliği içine girmişlerdir.
Bu süreçlerden sonra Milli Görüş lideri Erbakan hoca elbette HAK ile BATILın birbirinden ayrı olması gerektiğini işte siyonizm orada ya onlardan yana olacaksın yada Milli Görüşten yana olacaksın diyerek hakkı batıldan ayırma yoluna girmesi kaçınılmaz bir haklılık doğurmuştur. Çünkü batıl hakka bulandırıldığı sürece müslümanların uyandırılması pek de zor hale girer.
Müslümanın yolu tekdir ALLAH'a teslim olacaksın ABD'ye değil ! ya ALLAH'tan yana olacaksın, yada Amerikadan yana olacaksın. DİYOR TİMURTAŞ r.a. hocaefendi !
Hakkı batıldan ayırt etmek gerekir.
Milli Görüşünde kuruluş gayesi olan hak ve batıl mücadelesinde hakkın hakimiyeti gayesi gereği bu ayırımın yapılması gereklidir.

***

Necip Fazıl bu çizgideydi. MHP marjinal, MSP de güçlü bir parti olsaydı MSP yi desteklerdi. Güç sadece iktidara gelmek değildir. Geldiğin zaman elini masaya vurma kabiliyetidir. Necip Fazıl bu elini masaya vurma kabiliyetini MSP de görmemiştir. MHP de pek ala görmüştür. Ne hikmettir ölümünden 12 yıl sonra iktidara gelen RP gerçekten de elini masaya vuramamıştır. Bu tavır Necip Fazıl'ın ön görüsünü delillendirmiştir. Ak Parti'nin doğuş serüveni de malum bunun yüzünden olmuştur. Hocaya kızdığı nokta burası. Menderes'e yapılan darbeyi üstad şöyle tanımlar; ''yoğurttan bir hükümete kartondan bir hançer sapladılar.'' Bu analiz 28 Şubat darbesi için de geçerli bir analizdir. Üstadın eserlerini okumayan bilmez bunları. Yeri geldikçe söylemiştir bunu üstad. İktidara gelen adamın yapacağı ilk iş kadrolaşmak olmalıdır der. Panayırlar da, deliklerden başını çıkartan kurbağaya tokmak vurarak puan kazanma oyunu vardır. Bu kadrolaşma işinde başını çıkartanlara yapılacak muamele budur der. Zira kadro hükümetin eli ve ayağıdır. Bu olmadan elsiz ve ayaksız bir beyin gibi kalırsınız. Felçlisiniz yani. Öyle ya nasıl iş yapacak ve yaptıracaksınız. Eliniz ve ayağınızla. Tabi Üstadı okuyan Tayyip bunları bildiği için hakimiyetini kurma noktasında Necip Fazıl'ın tarif ettiği yol haritasını harfiyyen uygulamıştır. Başarılı da olmuştur. Zamanında bunları çok söylemiştir Erbakan hocaya. Hoca ciddiye almamıştır üstad gibi bir beyni. Yazık oldu.

Necip Fazıl'ın MHP tarafını desteklemesi dahi ilmi siyasetteki yanılgısının en büyük ispatıdır. Çünkü MHP İslami bir parti değildir. MHP ırk önceliğini misyon edinmiş bir siyasi harekettir. İslam'da ırk önceliği yoktur ümmet önceliği vardır. Irkçılık, milliyetçilik akımları gayri İslamidir. Necip Fazıl üstadın Erbakan'a kızıpta MHP'ye geçmesi eğer gerçekleşmişse o zaman ilmi siyasetteki tarihi bir hatası olarak görülür.

Bir ifadenizde ''12 yıl sonra RP masaya yumruğunu vuramadı'' işte bu yorumda sizin ilmi siyasetteki eksikliğinizi gösteriyor. Refah partisi eğer dik duramasaydı partisi kapanırmıydı? Refah Partisi eğilmedi, yamulmadı, taviz vermedi diye kapatıldı dik durdu diye kapatıldı. AKPARTİ gibi Amerikancı, avrupacı siyasete yönelseydi kapanmaz ve tek başına AKPARTİ gibi uzun yıllar iktidarda kalırdı. Ama Milli Görüşün 4 partisi amerikancı olmadığı için kapatılmış uzun yıllar siyasi cezalarla Erbakan hocaya siyaset dahi yaptırılmamıştır.
Bu dik duramadı manasındaki yorumunuz gayet yersiz bir tanımlamadır.
Zira tarihin tanıkları bu yönde birçok itiraflarla yaşananları doğru anlatmaktadır.

Mahmut Efendi hazretlerinin medreselere serbestlik sözü üzerine Özal'a oy verdiğini biliyorum. Bu yüzden partizanlar o koca alime etmedikleri laf kalmadı. Efendi İyi mi yaptı? Elbette iyi yaptı. Çünki ne müridlerin oyuyla RP iktidara gelebilirdi ne de RP gelse bile medreselere serbestlik getirebilirdi. Yaptırmazlardı. Bunu göremeyen göz kusura bakmayın da kördür. Tarihi süreç bunu gösterdi zaten. Zira bugün istifade ettiğimiz nice hocalar işte o serbestlik döneminde yetişti. Necip Fazıl'la aynı duruştur bu. Neticeye bakılır. Elde edilenlelre bakılır. Cebini doldurmuyor bu adamlar. İslamın cebini doldurma çabasındalar. Dertleri bu. Yoksa futbol takımı gibi parti tut, ha iktidara geldik ha geleceğiz diye ömrünü geçir. Oyuncak değil bu din. Arkamızdan nesiller yetişiyor. Kuran, islam, ilim, amel, takva serbestlikleri gerek cemiyet içinde. Zaten şeriat gelirse de cemiyette gelir. Tepeden iktidarla değil.

Yanlış biliyorsunuz bana yazınızın başındaki hitabınızı iade ederek ''bilip bilmeden yazmayın'' diyorum.
Mahmud efendi hz'leri asla ANAPı desteklemedi.

***
Erbakan hoca hikmet gereği mücadelesinde bir okul görevi görmüştür. Fakat hiç bir dönem tam iktidar nasip olmadı. Arkasından gelen (çömezler!) gözünün önünde onu geçti ve tek başına iktidara geldi. Bu hoca için çok ağır bir imtihandır. Allah'ın imtihanı. Dünya böyle işte. Bu da bir başka gerçek..

Bu son cümlelerinizle aslında kalbinizdeki yönelişin hakikati ortaya koyulmuş. Erbakan hocanın çömez diye tabir ettiğin talebelerinin Erbakanı geçtiğini ve Erbakanın bu yaşadıklarından sonra kıskandığını ima eden bir cümle kurmuşsun.
Oysa bu tahlilin Erbakan hocayı tanıyamadığını ve siyasette şuurlu bir bakış açısı edinemediğine delalet etmektedir.
Bir gazeteci Erbakan hocaya şöyle demişti: ''Hocam siz bunca yıldır mücadele ettiniz ama talebeleriniz geldi sizin mücadelenizin kaymağını yiyorlar ne dersiniz?''
-Erbakan hocanın cevabı çok manalı; ''evladım bu mücadelemizin kaymağı dünyada değil ahirette yenir.''

*Rahmetli Erbakan hoca anti-siyonist bir siyasetle tevhid esasına dayalı bir anlayışla mücadele verdi.

*R.Tayyip Erdoğan ise siyonizmle işbirliğini esas alan, teslimiyetçi anlayışla ANAP tarzı mücadele veriyor.


İki mücadele arasında dağlar kadar fark var.
Bu birbirinden ayrı iki mücadeleyi birbirine bağlama ''aynı yoldalar'' safsatasını dillendirme zihniyeti elbette cehalet ve hidayetsizlik ile tanımlanabilinir.

Ves'selam
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
@DostunDostu kardeşim yorumun için teşekkür ederim. (Bayramın mübarek olsun, hayırlı cum'alar:flw)

...zihniyeti elbette cehalet ve hidayetsizlik ile tanımlanabilinir.

Ves'selam

Bir gül vererek başlayan yazın beni cehalet ve hidayetsizlikle suçlayarak bitmekte. Bu ne pehriz bu ne lahana turşusu. Müslüman müslümana cahil diyemez. Bunları öğren de gel. Bu kelimeyi müslümanlara kaşı kullanmaktan vaz geç. Sahabe en bilgisiz bedeviye bile bunu dememiştir. Ama en bilgili Ebu Cehil'e demiştir. Nerede ve kime karşı kullanılır öğren.

Madem Cuma'mı kutladın o halde beni müslüman kabul ediyorsun. Elhamdülillah müslümanım. O halde hidayetsizlikle suçlamaktan da vaz geç. Mayın tarlasında yürüyorsun.

İşte benim yazımın ana teması da bu zaten. PARTİZANLIK... ''Bize oy vermeyen kafirdir'' duygusu ve hali. Algı bu olmuş. Bir müslümanı diğer bir müslümana bu şekilde algılatacak zihniyetin adı MİLLİ Görüş'te olsa İslam olmadığı kesindir.


Üstadın bohem dönemi yaşadığı bilinmektedir. Bilgisine güvendiğim bir dostumdan öğrenmiştim Necip Fazıl'ın Abdulhakim Arvasi ile tanışmadan önceki yaşamında ateist bir yaşamı yaşadığını hatta 30 yaş şiirinide bu sebeple kaleme aldığını ifade ettiğini söylemişti.

Bohem başka, ateist başka..
Bohem Hayat: Lüksü tercih eden, bununla birlikte cebinde parası olmayan, günü birlik yaşayan ehli keyf adamın hayat tarzına denir. Sanatcı, felsefeci gibi insanlarda çok görülür.

Ateist: Bir yaratıcıya inanmayan adam.

Görüldüğü gibi ikisi farklıdır.

Necip Fazıl'ın bir şeyhe bağlanmasıyla ''30 yıl boşuna yaşamışım'' demesi, İmam-ı Azam'ın ''son iki senem olmasaydı Numan helak olmuştu'' demesi arasında bir fark yoktur. Mana aynı...

Üstad'ın hiç bir cümlesinde ''öncecen kafirdim, ateisttim'' şeklinde bir yazısı olmadığı gibi en ufak ima bile yok.


Erbakan hocanın kendi ifadesi bu konuya ışık tutmaktadır:
''Milli Görüşçü kendi için yaşamaz, kardeşi için yaşar, menfaati öldürmenin en güçlü yolu budur.''

Hoca her zaman ki üslûbunu kullanmış ve burada Milli Görüş'ü İslamiyet manasında kastederek söylemiş kendini kurtarmıştır. Fakat dinleyenleri partizanlaştırma gayesiyle söylemiştir. Sen de öyle anlamışsın. Zaten gaye de bu zaten ya... ''Kastedilen mana başka, tesirinden beklenen menfaat başka'' cihetinden söylenmiş bir laftır. Politika yani.

Necip Fazıl'ın MHP tarafını desteklemesi dahi ilmi siyasetteki yanılgısının en büyük ispatıdır. Çünkü MHP İslami bir parti değildir. MHP ırk önceliğini misyon edinmiş bir siyasi harekettir. İslam'da ırk önceliği yoktur ümmet önceliği vardır. Irkçılık, milliyetçilik akımları gayri İslamidir. Necip Fazıl üstadın Erbakan'a kızıpta MHP'ye geçmesi eğer gerçekleşmişse o zaman ilmi siyasetteki tarihi bir hatası olarak görülür.

''İlm-i Siyasette ki yanılgısının en büyük ıspatıdır.'' derken?! Bir okul açta senden öğrenelim bu İlm-i Siyaseti..

Bugünün MHP si ile o dönemin MHP si arasında dünya kadar fark var. Yakın döneme kadar BBP, Musin Yazıcıoğlu elinde ne idiyse, o dönem MHP'de odur. Dava İlahi Kelimetullah davasıdır. Neyin Gayri İslami olup neyin İslami olduğunu senin MİLLİ GÖRÜŞ'e soracaksak yandı pilav tavası.. :)

Bir ifadenizde ''12 yıl sonra RP masaya yumruğunu vuramadı'' işte bu yorumda sizin ilmi siyasetteki eksikliğinizi gösteriyor. Refah partisi eğer dik duramasaydı partisi kapanırmıydı? Refah Partisi eğilmedi, yamulmadı, taviz vermedi diye kapatıldı dik durdu diye kapatıldı.

O generallerin kapısına üç beş polis gönderip göz altına aldıramadı. Evet... Gene söylüyorum. Malesef yoğurttan bir hükümete kartondan bir hançer sapladılar.

Değerli kardeşim bırak şimdi bütün bunları. Türk ordusu yeniçeri ocağı gibidir. Devletin başında dirayetli, ciddi adam görmek ister. Yumuşak yanını bir gördümü affetmez indirir. Bu psikoloji, 500 yıllık bir gelenek olduğu için bu hala ordumuzun geninde vardır. Öyle 70-80 yılda çıkmaz bu.

Açık söyleyim şu da vardır. Ordu mensuplarını kandırmak çok kolaydır. Siyaset, ekonomi falan bilmezler. Darbeyi ordu mensuparını manipule ederek yaptırtıyorlar. Bu nokta çok önemlidir. Atatürk, cumhuriyet, vatan, millet falan dedimi istediğini yaptırtıyorsun adamlara. Kurnazlar hep böyle kullandılar onları. Aynı tarihte olduğu gibi. Paşaların, Şehsadelerin falan Yeniçeri'leri manipule edip padişahı devirttikleri gibi. Nitelik farklı, nicelik aynı.



Mahmud efendi hz'leri asla ANAPı desteklemedi.
Cemaati benim kadar tanıman mümkün değil. Şu bile konuşulmuştur. Kulaklarımla duydum. ''Büyük Birlik Partisi ehli sünnete ve tasavvufa daha yakın bir partidir. İçinde, vahhabilik, mezhepsizlik, şiilik gibi akımlar ve fikirler barındırmaz. Lakin hocanın partisi başa gelme ihtimali daha güçlüdür.'' (yani gönülleri tamamen kim ehli sünnet çizgisine daha yakınsa orada çarpıyor.)

Görüldüğü gibi Tarikat büyüklerinin duruşları daha sağlıklıdır. Partizanlığın zerresini bulamazsınız onlarda. Fakat müridlerde çok bulursunuz o başka birşey. Bu arada istisnalar kaideleri bozmaz.

Bu Özal'a oy verme durumundan dolayı Efendiye KAFİR diyen Milli Görüşcüler bile olmuştu. Çok iyi hatırlıyorum.. Zaten bu lafları duyduktan sonra SİYASAL İSLAM benim için öldü. Şu düşünceler oluştu bende; Bu siyasal islam başlı başına bir fitnedir. Ümmetin içine ekilen bir fitne. Evet... Sen neyin siyasetini kime karşı yapıyorsun kardeşim. Ekserisi müslüman olan bir cemiyetin içinde islamın siyasetini yapamazsın. Gidin o adını islami koyduğunuz partileri Almanya'da, Amerika'da açın. Çoğunluğu müslüman olmayan ülkelerde açın orada verin mücadelenizi. Neyle kime karşı nasıl? Bu noktaları her Siyasal İslamcı oturup düşünmesi lazım. Neymiş, İslamı temsil ediyorlarmış. Yok yaaa, size oy vermeyenlere kafir demekle mi yapıyorsunuz bunu? Necip Fazıl gibi güyüklere cahil, ateist demekle mi? Madem sonra müslüman olduğunu kabul ediyorsun o halde okuyalım bu müslümanı da dünyayı anlayalım biraz. Neden geri kalışımızı anlayalım. Doğu, batı tefekkürü vardır üstadın. Onu alıp okuyallım. Batı niçin batı olmuş, doğu niçin gerilemiş bunları tarihi süreçleriyle kıyaslıyarak anlayalım. Bi dakka, ama doğru sen üstada cahil diyorsun.


talebelerinin Erbakanı geçtiğini ve Erbakanın bu yaşadıklarından sonra kıskandığını ima eden bir cümle kurmuşsun.
Oysa bu tahlilin Erbakan hocayı tanıyamadığını ve siyasette şuurlu bir bakış açısı edinemediğine delalet etmektedir.

Neyse... Çok güzel bir cevap yazmıştım sildim geri. Hocanın ruhuna saygıdan dolayı. Tek şunu söyleyim sana. Hoca her şeyden önce bir İNSAN..
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
@DostunDostu gül vermemizin sebebi din kardeşimiz olman sebebiyle bayramını kutlamaktı ama fikirlerini eleştirmekle bayram tebriğini hangi mantıkla kıyas ettin pek anlamadım !

Cahil denmezmi?

Mehmet Şevket Eygi: Çok ıvır zıvır boş fasa fiso şeyler biliyorsun ama bin yıllık İslamî, Kur’anî, millî yazımızı okumasını bilmiyorsun, elifi mertek sanıyorsun. Bu cahilliğine bakmıyor kendini bilgili, kültürlü, ziyalı bir Müslüman sanıyorsun. Yahu sen okuma yazma bilmez cahil bir Müslümansın da haberin yok.
http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Kotu_Vatandas_Kotu_Musluman/15237

Gelelim son yorumundaki ifadelerine.


PARTİZANLIK görüşlerine katılıyorum ama Milli Görüşün böyle bir hastalığı olmadığını kesin bir şekilde ifade ediyorum çünkü o hastalık olsaydı bugün Milli Görüş İslamın hakimiyetini esas almayıp batıya meyleden siyaset güdüp partizanlık (iktidar hevesi, koltuk sevdası) içinde olsaydı Anap ve Akpartiden daha çok iktidarda kalırdık.

''Bize oy vermeyen kafirdir'' duygusu ve hali.
Bu alıntındaki ifade eğer Milli Görüşe hitaben ise böyle bir hal ve duygu yoktur.
Eğer var ise ispat etmen gerekir.
Bir önceki mesajımda da ifade ettiğim gibi HAK ve BATIL mücadelesi yaşanıyor inkarmı ediyorsun?
Ya HAKTAN yana olacaksın yada BATILDAN yana olacaksın.
Sen müslüman olupta batıla hizmet edersen kendini kendi elinle yakarsın bunu Milli Görüş ortaya atmadı, uydurmadı peki ne oldu? Milli Görüş kur'ana baktı ve ALLAH'ın ayetlerde şunları ifade ettiğini okudu ve ittiba etti:
''Mü’minler zâlimlere sevgi besleyemezler, onları veli/dost kabul edemez, onlara hiç bir konuda yardımcı olamazlar. Müslümanların düşmanlığı da ancak zâlimleredir (2/Bakara, 193).

Zulmedenlere meyil/eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka veliniz yoktur, sonra yardım da göremezsiniz.” (11/Hûd, 113)''

Bu ayetleri okuyan ve ittiba eden Milli Görüş ne yaptı?
Tüm zalimlere meyl edip onlara yardımcı olan müslümanları uyardı, iyiliğe davet edip, kötülükten sakınılmasını tebliğ etti. Hak ve Batıl mücadelesinde ALLAH'ın kesin emirleri var sakın ha batıla yanaşmayın dedi.
''Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler bunlardır.'' Al-i İmran 104
Ayetinede ittiba ile bu tebliğleri din kardeşlerine ALLAH rızası için yapan Millli Görüşçüleri partizancı ithamları ile tenkit etmek kadar büyük gaflet olamaz!
1970 yılında Milli Görüşü kuran ALLAH dostları siyasi sahada hakkın hakimiyetinin mücadelesi niyetiyle siyasette Milli Görüşü kurup desteklemişlerdir.
Milli Görüş asla sistem partisi olmayıp kuruluşundan bugüne gayesi değişmeyen yegane hakkın hakimiyeti cihadını savunup mücadelesini sürdüren kutlu bir davadır.

***
rahmetli Necip Fazıl Erbakan hocayı anlamamış olabilir ama Mehmed Zahid Kotku, Mahmud Ustaosmanoğlu, Mahmud Sami Ramazanoğlu, Mehmed Emin Er, Lütfü Doğan, Kayserili Ali Ulvi Kurucubey, Alvarlı Muhammed Lütfi efe, Bayburtlu Dede paşa, Yahyalılı Hacı Hasan Efendi, Sultan Baba, Resül Bölükbaşı ve birçok İslam alimi ve büyüğü Erbakanı anlamış ve ömürleri süresince desteklemişlerken Necip Fazıl ve Esad Coşan anlamayıp desteklememeyi seçtilerse bu Erbakanı haksızmı kılar?
Zamanın uleması çoğunluk ile Erbakanı destekleyip savunmuştur.

Necip Fazıl üstadı için Mhp'yi bari şekilden şekile savunma ! Mhp kurulduğundan bugüne kadar ırkçı değilmiydi ilk başta ümmetçi sonradanmı ırkçı oldu yahu partinin ismi bile değişmemiş MİLLİYETÇİ diyor kardeşim nelerden bahsediyorsun lütfen gülünç olma!

Bak Mhp kurucusu merhum Alparslan Türkeş neler yapmış:
th
46782132190e4a29b442b.jpg


***
Necip Fazıl'ın bohem mevzunun derinliğini bizzat kendisiyle dost olan ve halen hayatta olanlardan öğrenip yazmaya karar verdim bu konuyu araştırma çalışmamın sonuna havale ediyorum.

(benim tanıdığım üstadında bohemli dönemlerinde ateist olması banada mantıklı gelmemektedir fakat güvendiğim bilgili dostumdan böyle duyduğum için yazdım)
Asıl mevzu Necip Fazıl'ın bohemli dönemi değil asıl mevzu üstadın çalkantılı bir yaşamı olduğunu ve bu yaşamda Arvasi ile vesile olarak hidayet bulduğunu ve ilmi siyasettede Erbakan hocaya karşı durarak Mhp gibi gayri İslami bir partiye geçmesiyle yanılgı içine düştüğünü hepimiz kabullenmeliyiz.

***

Gelelim Erbakan hocanın cuntacı askerlerin kibrine ve küstah tavırlarına karşı duruşuna.
DostunDostu kardeşim sende azıcık devletçilik bilgisi olsaydı böyle cümlelerle Erbakanı suçlamazdın.
Sen Erbakanı ne zannettin eğer Erbakan tahriklere kapılıp efelenseydi cuntacılar ülkeyi mahvedeceklerdi ne cemaatlerin kötü kalırdı nede izi kalırdı hepsi toptan temizlenirdi büyük zulümler yaşanırdı.

Çevik Bir'in ifadesini duymamazlık etme: ''gerekirse 6 milyon insanı feda ederiz.''
6 milyon RP üyesini öldürürüz ki bu işi toptan çözeriz diyordu.
Erbakan hoca bu ifadelere efelenseydi Türkiye kazanırmıydı?
Akıllı olacaksın devletçi olacaksın Türkiye'de Ecevit Mgk toplantısında cumhurbaşkanı ile olan tartışmasını basına açıkladı diye ekonomi dibe vurmuştu artık anlarsın ne demek istediğimi.

Erbakan kartondan efelenmek yerine dayatılan 28 şubat kararlarını imzalamayarak asıl masaya yumruğu vurduğu tarihe geçmiştir.
***

Gelelim İsmailağ mevzuuna.

Mahmud efendinin ANAPI desteklemediğine şahit bir hocaefendinin ALLAH'a yemin ederek bahsettiği ifadeyi eklememe rağmen sanki Mahmud efendiye gidip ''ANAPI destekledinizmi'' soran bir eda ile savunabiliyorsun belkide öyle olduğuna inanmak istiyorsun. Ama istesende istemesende gerçeği değiştiremezsin.

Kulaklarımla duydum. ''Büyük Birlik Partisi ehli sünnete ve tasavvufa daha yakın bir partidir. İçinde, vahhabilik, mezhepsizlik, şiilik gibi akımlar ve fikirler barındırmaz. Lakin hocanın partisi başa gelme ihtimali daha güçlüdür.'' (yani gönülleri tamamen kim ehli sünnet çizgisine daha yakınsa orada çarpıyor.)
Kulaklarımla duydum dediniz kimden duyduğunuzu yazında bakalım İsmailağa cemaatine benden dahamı yakınsınız anlayalım. Buyrun kimden duyduğunuzu yazın bekliyorum.

Mahmud efendinin etrafındaki bazı şeyhine itaat şuuru noksan ve menfaatperest kimselerin Mahmud efendi adına uydurduğu iftira söylemleri neticesinde cemaatin oy tercihleri önceleri ANAP ve şimdide AKPye çekilme çalışması yürütülmektedir. Bu konuda sağlam bilgilerimiz vardır. Ama gördüğüm kadarıyla yazdıklarımızı ve eklediğimiz videoları tam olarak tahlil etmeyip ısrarla kendinizi şartladığınız düşünceleri savunmaya çalışıyorsunuz.
Emin olun bilmediğiniz çok şey var.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Cahil denmezmi?

Mehmet Şevket Eygi: Çok ıvır zıvır boş fasa fiso şeyler biliyorsun ama bin yıllık İslamî, Kur’anî, millî yazımızı okumasını bilmiyorsun, elifi mertek sanıyorsun. Bu cahilliğine bakmıyor kendini bilgili, kültürlü, ziyalı bir Müslüman sanıyorsun. Yahu sen okuma yazma bilmez cahil bir Müslümansın da haberin yok.
http://www.milligazete.com.tr/koseya...Musluman/15237

Şimdi sen bu ambalajla beni paketledin.:blink:
Bu mudur yani?! Teşekkür ederim..

Bu alıntındaki ifade eğer Milli Görüşe hitaben ise böyle bir hal ve duygu yoktur.
Eğer var ise ispat etmen gerekir.

Gözünü seveyim yapma. Milli Görüş'ü önce Hz. İbrahim'in görüşü olarak, dolayısıyla İslam'ın ta kendisi olduğunu izah ettikten sonra da ''bu babtan bize oy vermeyen müslüman olamaz!'' cümlesiyle taçlandıran hocaları benden iyi bilirsin. İsim isim saydırma şimdi bana. Söylenmedi mi bunlar?

Dünya literatüründe bu psikolojiye PARTİZANLIK diyorlar.

Bir önceki mesajımda da ifade ettiğim gibi HAK ve BATIL mücadelesi yaşanıyor inkarmı ediyorsun?
Ya HAKTAN yana olacaksın yada BATILDAN yana olacaksın.

Bu 'hak' ve 'batıl'ın genel çerçevesini çizmek bir partinin yada bir gazetenin tekelinde değildir.

Milli Görüş kur'ana baktı ve ALLAH'ın ayetlerde şunları ifade ettiğini okudu ve ittiba etti:
''Mü’minler zâlimlere sevgi besleyemezler, onları veli/dost kabul edemez, onlara hiç bir konuda yardımcı olamazlar. Müslümanların düşmanlığı da ancak zâlimleredir(2/Bakara, 193).

Zulmedenlere meyil/eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka veliniz yoktur, sonra yardım da göremezsiniz.” (11/Hûd, 113)''

Bu ayetleri okuyan ve ittiba eden Milli Görüş ne yaptı?
Tüm zalimlere meyl edip onlara yardımcı olan müslümanları uyardı, iyiliğe davet edip, kötülükten sakınılmasını tebliğ etti. Hak ve Batıl mücadelesinde ALLAH'ın kesin emirleri var sakın ha batıla yanaşmayın dedi.

Kendine yonttu yani. Geneli müslüman olan bir cemiyetin içinde ''ben ve bana oy vermeyenlere ateş dokunacak'' diye tefsir ettii. Buna da dini siyasete alet etmek deniyor dünya literatüründe. Bu ayetlerin indiği ortama bakmadan iş yaptılar yani.

Değerli kardeşim. Müşriklere yakın duranları ikaz için inmiştir bu ayetler. Yoksa Medine'de müslümanların birbirine karşı tutunacağı tavrı belirlemek için inmedi. Böyle yapma. Kendi bacağına kurşun sıkmış olursun.

Erbakan hocanın zamanında CHP ve DYP ile kurduğu koalisyonları hangi sepete koyacağız şimdi? Bu ayelteri bir de o koalisyonları kuran Erbakan'ı hayal ederek bir okusana. Yaaa...:Cool:

''Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler bunlardır.'' Al-i İmran 104
Ayetinede ittiba ile bu tebliğleri din kardeşlerine ALLAH rızası için yapan Millli Görüşçüleri partizancı ithamları ile tenkit etmek kadar büyük gaflet olamaz!

Alimlerimiz ashabı Suffa için inen ayeti ilim ve tasavvuf ehli için tefsir ederken sen hangi dereden su getirdin de bunu Milli Görüş'e çaktın izah edermizin? Bunu bende merak ettim şimdi...

Milli Görüş asla sistem partisi olmayıp kuruluşundan bugüne gayesi değişmeyen yegane hakkın hakimiyeti cihadını savunup mücadelesini sürdüren kutlu bir davadır.

Parti kurmak için devlete müracat edip belgenizi aldığınız anda otomatikmen sistemin partisisinizdir. Bunu çocukta bilir. Bırakalım bu kelime oyunlarını.

rahmetli Necip Fazıl Erbakan hocayı anlamamış olabilir ama Mehmed Zahid Kotku, Mahmud Ustaosmanoğlu, Mahmud Sami Ramazanoğlu, Mehmed Emin Er, Lütfü Doğan, Kayserili Ali Ulvi Kurucubey, Alvarlı Muhammed Lütfi efe, Bayburtlu Dede paşa, Yahyalılı Hacı Hasan Efendi, Sultan Baba, Resül Bölükbaşı ve birçok İslam alimi ve büyüğü Erbakanı anlamış ve ömürleri süresince desteklemişlerken Necip Fazıl ve Esad Coşan anlamayıp desteklememeyi seçtilerse bu Erbakanı haksızmı kılar?
Zamanın uleması çoğunluk ile Erbakanı destekleyip savunmuştur.

Onun için mi oylarınız düştü?

Bak Mhp kurucusu merhum Alparslan Türkeş neler yapmış:

Hala bitmedi mi şu resim furyası. Madem öyleydi de Değerli Erbakan Hocamız niçin zamanında MHP ile koalisyon kurdu? Buradan MHP'li olduğumu nereden çıkartıyorsun anlamadım ki? Mevzumuz Türkeş'in hataları olsaydı ona da diyecek tonla laflarımız vardır elbet. Fakat tekfir etmem. Öyle bir alışkanlığım yoktur elhamdülillah.

Necip Fazıl'ın bohem mevzunun derinliğini bizzat kendisiyle dost olan ve halen hayatta olanlardan öğrenip yazmaya karar verdim bu konuyu araştırma çalışmamın sonuna havale ediyorum.

Hüseyin Üzmez'i kastediyor ve onu referans göstereceksen yazık edersin çalışmana. Zira adamı tek lafla sustururlar. Hiç girme bence sen bu işe. İftira miftira da değil. Ben de sana onun özel hayatından anlatırım utanırsın. Gerçi bana ne, ne anlatacağım. Allah'a versin hesabını.

O değil de nedir bu Necip Fazıl düşmanlığı? Resmen bir araştırma çalışmasına girmekten bahsediyorsun. Vaktini boşa harcama. Üstad'ın sakarya şiiri bizleri coşturdukça, Çöle İnen Nur, peygamber aşkını arttırdıkça ona atacağınız çamurlar eliniz de kalır. Zaten ona sataşanlar ne hikmetse eninde sonunda belasını buluyor. Rezil rüsva oluyorlar. Allahın adaleti bu. Sen benim kullarımın hatalarını konferanslarda zevkle anlat gez toz he? Al sana, üstünden settar tecellimi bir kaldırayım da şimdi sen savun bakalım kendini.

Gel sen vaz geç Üstada karşı yapacağın çalışmadan. Gizli saklı kimsenin bilmediği, Allah'ın settar ettiği günahlarını bir düşün. Açık olursa ne yaparsın? Öyle bir günahın yoksa da ileride düşmeyeceğinden emin değilsin.

Bak Üstad samimi mücadelesini yaptı ve son nefesini şerefli bir şekilde verdi gitti. İtibarını Mevla korudu. Makam mevki peşinde olsaydı böyle olmazdı. Bunları da görelim lütfen.

eğer Erbakan tahriklere kapılıp efelenseydi cuntacılar ülkeyi mahvedeceklerdi ne cemaatlerin kötü kalırdı nede izi kalırdı hepsi toptan temizlenirdi büyük zulümler yaşanırdı.

Noldu? Hani hak-batıl savaşıydı bu? Büyük zulümler diyorsun da hani kelle koltukta çıkılmıştı bu yola?

Çevik Bir'in ifadesini duymamazlık etme: ''gerekirse 6 milyon insanı feda ederiz.''
6 milyon RP üyesini öldürürüz ki bu işi toptan çözeriz diyordu.
Erbakan hoca bu ifadelere efelenseydi Türkiye kazanırmıydı?

6 milyon insanı biçmek ne demek? Sen neye inandığının farkında mısın?
Diyorum ya, yoğurttan bir hükümete kartondan hançer sapladılar.

Erbakan kartondan efelenmek yerine dayatılan 28 şubat kararlarını imzalamayarak asıl masaya yumruğu vurduğu tarihe geçmiştir.

Bence tam tersi oldu. Her şey ortada..

Mahmud efendinin ANAPI desteklemediğine şahit bir hocaefendinin ALLAH'a yemin ederek bahsettiği ifadeyi eklememe rağmen sanki Mahmud efendiye gidip ''ANAPI destekledinizmi'' soran bir eda ile savunabiliyorsun belkide öyle olduğuna inanmak istiyorsun. Ama istesende istemesende gerçeği değiştiremezsin.

Bu konuda konuşacak birisi varsa oda Mahmut Efendi hazretleridir. Hem sağlığında hem de bu rahatsızlık döneminde ''ben Özal'a oy vermedim'' dememiştir.

Değerli kardeşim, emin ol ki efendi Özal'a oy verdi. ANAP'a vermedi. Özal'a verdi. Bu ayrımı da yapalım lütfen. Karşılığında da medreselere serbestlik sözü aldı. Saadettin Tantan'a sormak lazım! Bunu büyük hocaların hepisi bal gibi biliyorlar. Ya hu o kadar önemli mi bu mesele? Yıllarca millet taktı bu mevzuya gidiyor ha. Efendi Baba'da Menderes'e oy verdi zamanında. Nolmuş yani?

Diyorum ya, hep bu partizanlıktan oluyor bu yargısız infazlar. Alimleri partinin maskotu gördüğünüz için oluyor bu tartışmalar. Sırf, ''bakın bu alimde bizden'' demek için resimler fotoğraflar falan. Bu değerli alimlerin her birisi aynı zamanda kanaat önderleri oldukları için yapılıyor bunlar. Bu hamlelerin hepisi siyasetin gereği olabilir fakat buna da literatür de İSTİSMAR diyorlar.

Kulaklarımla duydum dediniz kimden duyduğunuzu yazında bakalım İsmailağa cemaatine benden dahamı yakınsınız anlayalım. Buyrun kimden duyduğunuzu yazın bekliyorum.

Kim olduğunu yazmamı beklemiyorsunuzdur her halde. Rahmetli Hacı Bilal efendinin söz dinlemeyen hocaları tuvalet kapılarının arkasına sığınacakları noktaya kadar kovaladığı, Turgut Özal'ın ve Demirel'in evine tebliğ için Efendi'nin bizzat kendisinin gittiği dönemlerden gelme birisiyim.

cemaatin oy tercihleri önceleri ANAP ve şimdide AKPye çekilme çalışması yürütülmektedir. Bu konuda sağlam bilgilerimiz vardır.

Yok öyle bir çalışma. Efendi hazretleri siyasi tercihini açık açık belli etmediği için oluyor bunlar. Dolayısıyla bu ikilemler her kalabalık cemaatin içinde oluşabilecek doğal bir süreçtir. Sosyoloji bilginiz varsa bunu anlarsınız. Kapının kahramanları sükûtun senfonisini dinlemeyi bilselerdi efendinin ''bunlar boş işler'' demek istediğini işitirlerdi. Fakat nerdeee... Zira şu SİYASAL İSLAM savunduğunuz kadar çok önemli islam-i bir mesele olsaydı Efendi gibi bir şeriat adamının bu olayda sessiz kalmıyacağını açık açık rengini belli edeceğini benden iyi bilmeniz lazım. Ama ne hikmetse ''çalışmalar var, aramıza adam soktular, efendi şunu demiş, yok öyle demedi bunu dedi'' gibi ehvamlar bizim o SÜKÛTUN SENFONİSİ'ni dinlemekten alı koyuyor.


Evet. Efendi hazretlerinin siyasi konularda takındığı bu sükût aslında en büyük çığlıktan daha büyük bir çığlıktır. Duyana... Anlıyana... Eğer hocalar, bu sükûtu büyük bir ses kitlesi halinde duyamıyorsa bunun aletine malik olmadıkları için duyamıyorlardır.


Değerli kardeşim. Unutma! Tasavvufta bir sükût anı vardır ki orda her söz manaya bir ihanettir.
Onun için tartışmayı burada bitirmek istiyorum.


Teşekkür ederim...
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
@DostunDostu kardeşim bana verdiğin son cevaba binaeyn tartışmayı bitirme isteğine binaeyn tek tek ifadelerine yeniden cevap vermek yerine sana hiçbir yorum yapmadan direk olarak iki alıntı cevap ile mevzuyu burada isteğin üzere bitirmek istiyorum senden istirhamım hem yazıyı okumanı hemde videoyu izlemeni rica ediyorum.


PROF.DR. Necmeddin ERBAKAN

ŞUBAT 2007

Cenabı ALLAH bu genç yaşta bu hizmeti bize nasip ettiği için her namazdan sonra şükredin. Buna kavli şükür denir. Sonra üzerinize düşen görevi yerine getirin. Buna da fiili şükür denir, bu daha önemlidir. Şükür nimeti arttırır.

Cenabı ALLAH insanları uyarma gibi en önemli görevi vermiş.

Milli Görüş Peygamberimizin inandığı gibi inanmaktır. İnancımızın 6 temel esası vardır.

Ahiret’e inanmayı 2 kere söylüyorum. Çünkü asıl önemli olan ahirete inanmaktır (Ahiret gününe, hesap gününe inanmaktır). Buraya çift dikiş atıyoruz.

İlah demek Yaratan, yaşatan ve yöneten demek.

Pavlov denen adam Hıristiyanlığı tahrip etti, “İsa ilahtı, anası da ilahtır.” demiş. Deli adam.

3 ilah arasında ihtilaf çıktığı zaman kim düzeltiyor deyince, onu sorma aklını kapıda bırak diyor.

İNSAN; doğar doğmaz günahkardır diyorlar. Biz kainatın sahibiyiz diyorlar. (Biz kainatın emanetçisiyiz.)
Desin efendim ne çıkar? Bundan Irak zulmü çıkar. Sen nasıl ilah olursun be zavallı, öleceksin. Yok olacak bir mahluk ilah olabilir mi? ALLAH (c.c) katında tek din İSLAM dır. Diğerleri hurafedir. Akıl baliğ bir insan İslam’da karar kılabilir. Başka hiçbir şeyle oyalanamaz , oyalanıyorsa hastadır.

Hareket Partisi, biz de Müslümanız diyor, kanım aksa İslam diyor. Ama araya ırkçılık katıyor. İslam dinine ırkçılık, kurtçuluk ilave ediyor. Aklın noksan senin…

İslam diyeceksin teslim olacaksın. İmana bir şey ilave edilmez, ondan bir şey çıkarılmaz. İman ALLAH (c.c) yapısıdır. Üstünlük takvadadır. Kaynaşın diye ırklara ayırmış, üstünlük için değil. İslam a bir şey ekleyince imanın tehlikeye girer.

Bana bak arkadaş sen ölecek misin? Hayır demek mümkün değil.
Akıl bir işin sonunu düşünmektir.

İslam’ın dışında hiçbir şey yoktur. ALLAH (c.c) ilmiyle her şeyi muhittir. Her şey İslam içindir. İslam var da, bir de realite var; hadi ordan. Realitede İslam’ın içindedir. Turgut ÖZAL zavallısının da buradan ayağı kaymıştır.

Oyun kuralına göre oynanır ama önce ne oynayacağız onu belirlemek gerekir. İslam mı Yahudilik mi oynayacağız?

Her şeyin İslam’a göre olacak ki ALLAH(c.c)’ın rızasını kazanıp cennete gidesin.

Hadis; “Müslümanlar tek bir ümmettir, kardeştir.”
Gayri Müslimler nedir? Küfür tek millettir. Ayrı devletler ama tek merkezden yönetiliyor; Siyonizm tarafından. 5700 yıl önce yapılmış Kabala-sihir kitabı; onların tarihinin başlangıcıdır. Bizim tarihimiz hicretle başlar.

Siyonistlerin inancının gerçeği; (Kabala) 4 amentüsü var;
1. Üstün ırk beni İsrail sizin dışınızda herkes köle. Irka dayanıyor. Dünyanın efendisi biziz diyorlar.

2. Bu gerçek lafla kalmayacak, gerçekten dünyanın hakimi biz olacağız.

3. Dünyanın efendisi olmak için 3 şey lazım;
- Tüm Yahudiler bir yerde toplanacak
- Büyük İsrail’i kuracağız (Güneydoğu, Medine dahil) Türkiye olmayacak (Arz-ı Mev’ud). İsrail emniyetini temin edeceksin. (28 ülkeyi kontrol edecek).
- Süleyman mabedini kuracaksın.

4. Bunları yaparsak kurtarıcı Mesih gelecek. Dünya hakimiyeti gerçekleşecek.

Sadece İslam olsa, hiç kötülük olmasaydı dersen yanılırsın. Robot olarak yaratılsaydık sevap kazanma imkanımız olmazdı. Bir robot olsa, o robotu methetmem, onu yapanı methederim.

Bizim düşündüğümüzden daha mükemmel, en mükemmel şekilde yaratılmış; hak ve batılın olması, Kemal sıfatı gereğidir. İnsana 4 nimet verilmiş (iyiyi-kötüden, doğruyu-yanlıştan, faydalıyı-zarardan, adaleti-zulümden ayırmak). Bu 4. yanında bir de 5. verilmiş; irade-i cüziye. Meleklerden bile üstün olma imkanı var.

Mareşallik meydan muharebesi kazanana verilir, Düşman yenip hak edecek şeref madalyası takacaksın, beleşten olmaz. Cennete gitmek için mücadele lazım. 5 nimete rağmen eksiğiz. 6. bir nimet verilmiş; İSLAM. Saadete götürecek nimeti de göndermiş. 23 senede indi, son inen 3 ayet;
-Bugün size nimetini tamamladı
-Bugün dininiz kemale erdi.
-Sizin dininiz olarak İslam’dan razı oldum.

Bu ne demek? İslam’ın doğru dediğini hakim kılacaksın böylece kurtulacaksın. Salih amel işleyeceksin, ifsat yapmayacak başkasına da bozdurmayacaksın, böylece iyi insan olacaksın.

Kendi kendine nasıl iyi insan olacaksın? “İnsanın hayırlısı insana hayırlı olandır.” (HADİS)
Örneğin; bizim evin karşısında bir adam var seccadeden kalkmıyor, Allah bilir oruç da tutuyor; HAYIR olmaz. İyi insan olmak için başkalarına faydan dokunacak.

Peygamberimize(sav) bir insan geldi Müslüman olmak istedi. Ne yapmam lazım? Dedi.
-Kelime-i Şahadet getir, biat et ve 6 şartı yerine getir; İslam’ın 5 temel şartı ve cihat.
-Ya Rasulullah zekat vermesem, cihat etmesem?
-Peki ya Cennete nasıl gideceksin?
Oruç, namaz, bunların faydaları kendine iyi insan olmak için başkasına faydalı olacaksın.
Zekat; başkasına faydan dokunacak.
Cihat; iyi, güzel, faydalı, adalet hakim olsun diye çalışacaksın. Cihat edip iyi insan olacağız; Allah (c.c) bizi sevecek.

Şimdi başınızın ortasına 3 çivi çaktım;
1. ÇİVİ; İSLAM’sız saadet olmaz, Cenab-ı Allah (c.c) söylüyor, aklımız söylüyor, tarih söylüyor.
KUR’AN’la ispat; 3 ayet.
Akılla ispat ; İslam’ a muhtacız.
Tarihle ispat ; Nuh, Lut kavmi, şu andaki savaşlar.
Coğrafyayla ispat; Ad kavminin helak olma izleri.


Niçin AGD’li olmalıyız bunu konuşuyoruz.

Diğer parti temsilcilerini karşına oturt. Bunların işi bir cümle etmez, yarım cümle eder.

Biz de saadet istiyoruz, ya öyle mi? Kimin programını uygulayacaksınız?
Ahmet’in yazdığı...

Ahmet’in yazdığı programla saadet olsaydı İslam niye geldi? Sınıfımızdaki tüm arkadaşları toplayacağız, çay içeceğiz, siz de AGD’li olmak zorundasınız diye anlatacağız.

Diğerleri sanat okulu, AGD harp okulu.

Burası İslam’ın hepsi, burada eriyeceksin, tarikat, tekke hepsi... Benim tarikatım ne olacak, benim makamım ne olacak? Nefis terbiyesini tekkede yap burası harp okulu. Sen dünyacısın ne makamı?
Cihad ordusu bir tane olur.
1. Sen de Müslümansın değil mi?
Müslüman Allah’ın emirlerine teslim olandır.
2. Allah’ın emirleri Kur’an’dadır.
3. Kur’an’da Cihat farzı da var.
4. Cihadı kendin yapamazsın.
5. Bunu yapan AGD var. Öyleyse sen de dahil olacaksın.
6. Bunlar iyi hizmet yapmıyor, eksik? Daha iyisini yapacağım deyip dahi tefrika haramdır.
“Ve la teferragu” (Hiçbir şekilde tefrika yapma)
İslam’ı hakim kılmak zordur, hep beraber yapılır.

Sahiden bu topluluk burası mı ya hu? Bunu Bush biliyor da sen mi bilmiyorsun?
Kelime-i şahadet getiren cennete gider diye şart yok.
Günah işlerse, sonunda gider amma, cehennem ne biliyor musun? Bakmak bile kötü Allah (cc) hepimizi korusun. AMİN... Kendine acımıyor musun?

2. ÇİVİ; ŞUUR ÇİVİSİ. Şuurun alameti farikası ne? Turnusol kağıdı gibi.

3.ÇİVİ; CİHAD

Örneğin; Suudi Arabistan’da dostum var, Çok güzel hutbe okuyor, çok güzel kıraatı vardı.
Namazdan sonra İsrail’le dost olsak olmaz mı? Dedi. Fatiha’da “sapıtan, dalalete düşenlerden eyleme” diyoruz. Sende şuur yok. Şuursuz Müslüman tehlikeye girer.

İTİKAT, TAHARET, GÜZEL AHLAK, İBADET yetmez; CİHAD.
Hadis;”namaz dinin direği, cihad zirvesidir”

Biz dernekçilik, particilik yapmıyoruz; ibadet yapıyoruz. Şuraya sizin gelmeniz ömür boyu namaz kılmanıza bedeldir. Namaz ilmihali var, cihad ilmihali yok. Niye? Çünkü alimler İslam hakim diye cihadı kısa kesmiş. Ama şimdi Yahudi hakim. Onun için önce CİHAD ilmi okuyacaksın. İlköğretimde, lisede;
Sınıf temsilcisi 4 yardımcı belirler, toplantı yapar, üye yapar. Hüviyet kartı verdin mi bir kişiye dünya ve ahretini kurtarmış oluyorsun. Her şeyden hayırlı; bir kişiyi kurtarmaktır.

Şu anda bu kadar ayrıntılı konuşuyoruz. Niye?

Siyonizm 5760 yıllık mikrop.

Millet iki türlü; Milli Görüşçü olanlar, sırasını bekleyenler. En son kabirde Milli Görüş olacak. Sırasını, yani bizim çalışmamızı bekliyor. Milletin başına halkı aldatmak için; dünya Siyonizm’i:

1. Milletin inancına sahip olacak.

2. Milletin inancını özümseyecek insanları seçiyor. İnönü, Demirel, Turgut, Tayyip...

Eskiden üzümdünüz, şimdi şarap oldunuz. Mikrop gelişmiş doktorun da gelişmesi lazım.

Doktor sizsiniz uyarmanız lazım,

Benim hanım mesture, İHL liyim, namaz kılıyorum; bunlar şekil.

Karşısında her sene ölen 1 milyon insan var açlıktan, ilaçsızlıktan ölen insanlar var, onlara verilen destek var. 3 çiviyi çakacaksın, AGD’li, SP’li olacaksın. AKP’li olamazsın.

15 TV kanalı milleti narkozluyor, bizim vazifemiz oksijen koklatmak.

Uyanınca ben nerdeyim diye soracak; Yahudi hapishanesindesin diyeceksin.

Yahudi yi anlatacaksın; bunları öğrenince kapının yerini soracak, kaçıp Saadet’e gelecek.

Onları bu şekilde kurtaracağız; gayemiz bu; Yeni Bir Dünya’yı kuracağımızı anlatacağız.

-“Onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Onların tuzakları dağları yerinden oynatacak olsa bile, onların tuzakları Allah’ın katındadır.” (İbrahim Suresi 46)

Böyle çalıştık mı Allah (c.c) yardım eder, en büyük zaferleri verir.

Ya Rabbi sen bize hakkı hak olarak göster. Ya Rabbi sen bize batılı batıl olarak göster. Hakkı tutmayı nasip et. Batıldan kaçınmayı nasip et. Cenabı Allah mutluluk versin. İki cihan saadeti versin. AMİN...
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Türkiyenin başında bir KEMALİST ler vardır ATATÜRK şunu yaptı bunu yaptı veya yaşasa idi şunu yapardı.

Forum da başta @Ercan Tekin gibi @MÜTEŞEKKÜR gibi ERBAKANİST ler var.ERBAKAN şunu yaptı bunu yaptı yaşasa idi bunu yapardı.

İKİSİNİN DE ORTAK NOKTASI

Geçmişten Liderlerinden en ufak DERS alamadıklarıdır.

ATATÜRK te ERBAKAN da YARATANIN yanında yani BU DÜNYADA DEĞİLLER sizler burdasınız FİKİRLERİNİZ NEREDE FİKİRLERİ DE YOK

KEMALİSTLERE SORARIM Sizler İNÖNÜ ATATÜRK çülerimisiniz yoksa GERÇEK ATATÜRK çümüsünüz Gerçek ATATÜRK çü iseniz buyrun FİKİRLERİNİZİ GÖREYİM Örnek ATATÜRK MECLİS KONUŞMASI VE KANUNLA MASON KULÜPLERİNİ KAPATTI Şimdi önde glen ler bu kılüp üyeleri http://www.samanyoluhaber.com/foto-galeri/Turkiyenin-ilk-ucak-fabrikasi-boyleydi/14536/ BU ADRESİ TIKLAYIN BU UÇAK FABRİKASINI KİM KAPATTIRDI DAHA DOĞRUSU İFLAS ETTİRDİ ???????? VB.VB.SORULARA ÇIT YOK CEVAP VEREMEZLERKİ

Şimdi ERBAKANİST Ercan tekin e Müteşekküre sorayım.

Erbakan ın SON D 8 ler Toplantısında Çırağan sarayında yaptığı konuşmada NEYİN DİKKATİNİ ÇEKTİ ?

KAMALAK ın Rüyasına girip NEDEN PARTİ mensuplarının kulağını çekti Zeki Müren benzetmesini KURTULMUŞ a mal edenler sizler buna ne dersiniz ?

İSLAM BİRLİĞİN den bahsedenler Hangi İSLAM ÜLKELERİ ile BİRLİK KURACAKSINIZ ??

Türkiye nin KEMALİST ler ile ERBAKANİST lerden kurtulması gerek BUNLAR ne ATATÜRK ün muassır medeniyet hedefini anladılar nede ERBAKAN ın görüşlerini anlasalar idi HAYATA GEÇİRİRLERDİ Bu düşünceler TÜRKİYE nin önünde bir engel.
 
Üst