Başörtüsü Mücadelesi :( yazan:Büşra

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Bazı olaylar vardır; acı olsa da, anlatması zor olsa da anlatılmalıdır, aynı acıyı yaşamama temennisiyle.

Bazı olaylar vardır; farklı bir çerçeve de farklı bakış açılarıyla belki göremediklerimizi dillendiren.

Bazı olaylar vardır; hiç yaşanmamış arzusuyla hiç unutulamayanların arasında.

Bazı olaylar vardır; hayat anlam kazandıkça önemi artan, gönül hassaslaştıkça başka yürekleri korumasına alan.

İşte yaşanmış, geçmiş bir olayın ardından unutulmamasında hayır umarak ürpertiyle kalemin ucundan dökülürken, yürekte bir serzeniş bir dua ‘aynı acılarla olgunlaşmazsınız inşaallah’

Odada yalnızım. Karşımda duran saatin ilerleyen saniyesi dışında bir hareket yok! Az önce kardeşinle beraber dişlerini fırçaladın, sizleri birer öpücükle yatağınıza yerleştirirken suyunuzu da komidinin üzerine bırakıp tatlı temennilerle uyumanız için yanınızdan ayrıldım.

Yıllardır içimde dert olan aslında hatırlamak istemediğim, diğer yandan kimi zaman aklıma gelen lise döneminin acı dolu yıllarını ve bana yaşattıklarını anlatmak istedim sana! Neden sana? Bu duygusal psikolojiyi ilerde sana da yaşatacak insanlar çıkarsa karşına belki bir siper olur ‘annemde yaşamıştı’ dersin. Sen o hataya düşmezsin meleğim.

Evet, acı dolu o yıl. Gözümün önüne gelince hala batırıyor iğnesini.
Derslerdeki başarı,hocalarla aramdaki muhabbet ve seviye ile sevilen, takdir edilen öğrenciler arasında ilklerin arasındaydım. Okumayı seviyordum yazmayı sevdiğim kadar. Hatta eğer yazdıklarım bir maharetse bana bunu kazandıran o senelerin mücadelesi de vesile oldu diyebilirim. ( Rabbin hediyesi muhakkak! Bana bu yeteneği verdiği için sonsuz şükürler.)

Beden dersi öğretmenimiz bir asker eşiydi. Okuduğum İ.H.L. de bütün öğrenciler kızlardan oluşuyordu. Yani okulda hiç erkek öğrenci yoktu. (Şükür ki yoktu. Bu okulları da karmalaştırarak eski huzuru bırakmadılar) Şu ana kadar beden derslerinde el işleri yaparak, el becerilerimizi geliştirmiştik. Boyamadan pullarla çiçek yapmaya kadar bir bayanın yapmaktan hoşlanacağı zevkli el işleri. Şimdi okullarda bunu ev ekonomisi diye okutuyorlar.

Derken bu beden öğretmeni gelince her şey değişti. Eşofman giymeyi bizlere zorunlu kılmıştı. Bu da yetmiyormuş gibi havanın sıcak olduğu zamanlarda bizi eşofmanla dışarıya çıkarıyordu. Okulumuz yol kenarında, evlerin arasındaydı. Bizler (şahsen ben) teneffüslere bile pardesü ile çıkmaya gayret gösterirken eşofmanla nasıl bahçeye çıkardık.

Bazı öğrenciler, tabi ki bende dışarı çıktığımız günlerde eteğimizi üzerimize giydik. Henüz on altı yaşındaydık. Hayatın en kırılgan safhasındaydık. Kaşlarını çatıp işaret etmiş bizden eteklerimizi çıkarmamızı istemişti. Saygı itibariyle hocamızı kırmak istemiyor ama bize anlayış göstermesini bekliyorduk. Her zaman çok başarılı olmak insana torpil vermiyordu. Beden öğretmenimizin hakaretlerine, rencidelerine maruz kalmak ilk duygusal sarsıntımız olmuştu. Yetmezmiş gibi ‘ beden dersinden geçirmem’ tehditleriyle bizi kaosa sürüklüyordu.

Hafta da tek saat olduğu için dersi geçmek zorunluydu. Sonra tunik giyebilirsiniz dedi bir gün. Ben de aileme eteğimin boyunda uzun bir tunik diktirdim biraz komik bir görüntüydü başka çarem yoktu. Öğretmenime de ölçüyü abim kendine göre vermiş dedim. Gerçekten öyle olmuştu ağabeyime ben öyle söylemiştim çünkü. Bahçeye o tunikle çıkıyordum. Hem bol hem uzundu. Mücadeleyi kazandığımı düşünürken, nedendir bilinmez öğretmen bize anotomi anlatmaya başlamıştı. Kemiklerin Latincesini ezberletiyordu. Zannımca lise yıllarında beden eğitiminden yazılı sınav olan ilk defa bizdik her halde. Üniversite seviyesinde anlatılan bu konudan sınav olduğumuzda yüz üzerinden doksan üç aldığımda karneme sonunda bedeni tam not düşüreceğim için seviniyordum.

Arapça dersimiz de dönemin sonuna doğru not hesabı yaparken sevgisiyle gözde öğrencilerinden olduğum (ellerinden öpüyorum Tuba hocam) bana bedenimi beş değil de dörtten hesaplamamı söyleyiverdi. Öğretmenler odasında konuşmuş bilememiş hanımefendi seksen dörtten dört vermiş. Bir puan düşürmüş sözlü notu ile. Notları teslim ettiği için de üzüldüğünü söylemiş güya. Karnelerim hala duruyor. Bütün dersler beş sadece beden eğitimi dört. Bu bir puan benim okulu birincilikle bitirmeme mani olamadı hamdolsun.

O zaman anladım ki rahmani mücadeleyi inşallah kazanmış, dünyevi mücadeleyi bir puanla güya kaybetmiştim! Şimdi bunu bana niye yaptığını, neden imam hatip kızlarına eşofman giydirip dışarıya çıkardığını çok iyi anlıyorum. İnsan bu derece elindekilere nankör olabiliyor. Bu derece kin tutabiliyor yüreği. Bir genç kızı duygusal yıpratacak kadar acımasız olabiliyor. Yine de bu acı şimdiki anlatacağım hadise kadar yakmadı yüreğimi, etkilemedi benliğimi.


Sonra ki sene. Malum milli güvenlik dersi. Derse bir albay gelecek. Her Perşembe bir zulüm bizim için. Başörtü sorununun en ağır günleri. En sıcak günleri…

Her Perşembe bir mücadele; okula karşı, okumaya karşı, öğretmenlere karşı, müdüre karşı, kendimize karşı.. her Perşembe öncesi ikna etme çabaları. Ayrışmalar. Rencide etmeler! Ben şanslıydım, annem ve ablam sınıfa alınmadığım her hafta okulun kapısına dayandılar. İstiklal marşından sonra eylem yapar olduk.

Ne beyin fırtınasıydı Rabbim!!!

O dönemde kimi öğretmenimiz başını açmış, kimisi peruk takıyordu. Bizleri en çok meslek dersi öğretmenlerimizin durumu üzüyordu. Bir zaman sonra yasak tüm derslere uygulanmaya başladı. Hocalar derslerde tutanak tutmaya başladılar. Meslek hocalarımız bazı zamanlarda bizleri iyiliğimiz! İçin ikna etmeye çalışıyorlardı. ‘Koltuklarımızı başkalarına bırakmayalım’ senfonisi çalıyordu tüm dudaklarda, terennüm edemeyenlerin bakışlarında.

Albay daha okula gelmeden önce müdürümüz tüm onuncu sınıfları kantinde topladı. Zaten topu üç sınıftan oluşuyordu. Biri Fen-A diğerleri Mat grubundan oluşuyordu. Biz sayısal sınıftaydık. Okulun en başarılı öğrencileriydik. Müdür açmayı düşünenleri bir tarafa diğerlerini öbür tarafa topladı. Dedi ki : ‘ Eğer birkaç kişi açarsa, gelen albay nasıl olsa hepsi açmıyor diye tutanağını tutup gider. Siz de biz de rahat ederiz. Endişelenmeyiz.’ Anlamında bir konuşma yaptı. Zaman geldi, albay okula teşrif etti. Okulun 10-B ve 10-C sınıfından kimse başını açmadı. Sadece bizim sınıftan on kişi derse girdi. Kapalı olarak girenleri zaten yok yazıyordu.

Bir zaman sonra müdür bizleri yine kantinde toplayarak. Açanları kast etmek üzere bazı hakaretler de sarf ederek kimse açmasa albayın gideceğinden bahsetti. On kişinin açması albayda ilerde bunlara katılanlar olur düşüncesini oluşturmuş meğer. Biz bunları sessizce dinliyoruz tabi. Ben her Perşembe arkadaşları dilekçe verme konusunda ikna etmeye çalışıyordum. Gerek çekindiklerinden gerekse ailelerinden dolayı tepki gösteremiyorlardı.
Benim ailem Milli Güvenlik dersinin olduğu her gün okula gelmeye devam ediyordu. Bir zaman rehberlik servisinde tek tek mulakat edilir olduk. Sıra bana geldiğinde okula gelen velilerin ailem olduğunu, beni zorladıklarını anlattığımda yüzlerinde ki ve gözlerinde ki düşmanlık pırıltılarını görmeni isterdim kızım. Beni avuçlarının içine aldıklarını, sefa sofralarında zafer kadehlerini tokuşturduklarını hissedebiliyordum.

Bir gün derse girdim iki arkadaşımı da yanıma alarak. Albay yoklama yapıyordu. Numaramızı söylediğinde !burdayım’ dedim. Beni yok yazdı. ‘ Hocam buradayım niye yok yazıyorsunuz’ dediğimde istifini bozmadı bile. Ne söylediğimi hatırlamıyorum ama baya ateşli konuşup kapıyı çarparak sınıftan çıktım. Başımız örtülü diye yok yazmış, şu numaralı öğrenci sorun çıkarmıştır diye benim numarama not eklemişti.

Bir gün eve tebliğat geldi. Mahkemeye verilmişiz. Albay ailemin desteğine dayanamamış ‘ ya bunları şikayet edersin ya da okulunu kapattırırım’ deyince müdür! Bizi şikayet etmiş. Beraat ettik tabi.

Gel zaman, git zaman. Okulların kapanmasına doğru duyduk ki. Tüm onuncu sınıflar bayan hocalar tarafından sınav edilecek. Gözyaşlarıyla dua ediyor secde ediyoruz. Yedi sekiz aylık mücadelenin ardından bize zafer ışıklarını gösteren Rabbimize şükrediyoruz. Ama ortalıkta sınava albayın geleceğine dair söylentiler yayılmaya başladı. Umutlar sönmüştü bir ara. Sonra babası istihbarattan olan bir arkadaşım. Severdik birbirimizi. Dost olmuştuk. Babası telefonları dinlediğini, namaz kılıyorum yerine süper fm dinliyorum dememi isterdi. Bana o gün albayın gelemeyeceğini bir işinin olduğunu söyledi. Derste başını açan arkadaşlar tartışıyordu’ biz bedel ödedik’ kelamlarıyla bir sınavla hem de bayan hocaların yapacağı bir sınavla geçmemizi hazmedemiyorlardı. Belki haklıydılar ama biz de haklıydık.

Sonra sınava girdik!!!
Aslında gerisini okumanı ve duymanı istemiyorum canım kızım.

Bir ara kafamı kaldırdım ki albay bulunduğum sınıftan dışarı çıkıyordu.tepemden aşağı kaynar sular döküldü. Dünya yıkılmıştı sanki. Nefes alamıyordum. O acının, o ne yapacağını bilemeyişin tarifi yok.

Bu kaybedişin ardından okul müdürünün beni odasına çağırıp hiç tanımadığım bir insanın yanında ‘ madem sınava girecektin, neden okulun reklam malzemesi yaptınız. Ailene hakkımı helal etmiyorum’ diye beni rencide ederek derse gönderdi. O günden sonra ben ölü bir ruh gibi her derste hocalarla tartışıyor, sürekli ağlıyordum. Öldüğümü bile hayal eder olmuştum. Bazen o psikoloji ile ‘ya intihar etseymişim’ diye düşünmekten haya ettiğim o duyguyu tahayyül etmek dahi beni dehşete düşürüyor.

Hele o babası istihbarattan olan arkadaşım bana ‘bana verilen görevi başarıyla tamamlamıştım’ diye pişmanlığını anlatıp helallik istediğinde tüm bunların tezgahlanan, planlanan bir oyun olduğunu öğrenmek bana nasıl bir acı yaşattı bilemezsin kızım.

Bu nasıl dostluktu?
Bu nasıl arkadaşlıktı?
Bu nasıl vicdandı Allah’ım?

Bana bu acıyı yaşatan insanların geceleri rahat uyumamaları için günlerce göz yaşlarıyla dua ettim. Tevbe ettim.
Ailemi utandırmanın acısı, kaybedişin ızdırabı, günahın yüreğimi yakmasıyla hayata daha bir direnen, direnmeliyim dedirten bu hadiseyi asla yaşamaman dileğiyle seninle paylaşıyorum .Temiz yüreğini kirletmek isteyenlere karşı hep uyanık olmamız gerektiğini canlı şahit olan anneciğinden duymanı istedim.

Ve istedim ki hala hayatta olan okul müdürüm ola ki şu satırları okursa, kendini bir kez daha muhasebe ederek helallik hususunda bir kez daha düşünür de yüzüne söyleyemediklerimi hisseder.

Benim o zaman kaybettiğim, nidalarını savurduğum, o nadide dünyama, aslında hiç giremediklerini, kendilerinin kaybettiklerini haykırmak istedim.

Allah korkusuyla hakkımı helal etsem dahi bana yaşattıkları yürek acısının hesabını elbet vereceklerini bilmelerini istedim.

Kendi kızının döneminde merciini kullanarak tüm öğrencilere birinci dönem bilgisayardan beş verip, ikinci dönem boş bırakarak bu psikolojiden muaf tutulmalarını sağlarken aynı hassasiyeti bizlere gösteremediğini onun da ayrı bir hesabı olduğunu hatırlatmak istedim.

Şimdi en içten, en titrek namelerimle mahşerde hesaba çekilirken Rabbimden tek dileğim yüreğimin dinmeyen sızısını , seccademe dökülen göz yaşlarım, amel-i terazimin şefaatçisi olsun. O kimi yüzlerin ak, kimi yüzlerin korkudan kapkara kesileceği günde Rabbim beni bu amelden beri tutsun inşAllah. Burada zahiren kaybettiğim sınavımı ahrette O’nun izniyle kazanmış olayım. Rabbim hepimizi rahmet dergahında yıkasın canım kızım..

Tüm bu olanlara rağmen milli güvenlik dersi karneme sıfır geldi. Lise sonda zorunlu ders olduğu için bu dersi vermek durumundaydım. Son seneyi okulda başörtüsü çok sorun olmayan bir okul bulduk. Ve ailecek oraya taşındık. Okulda başörtü problemi vardı ama tutanak tutup geçiliyordu. Öyle psikolojik baskı, kafa karıştırmalar yoktu. Son sınıfta yeni gelmeme rağmen hala dostluğunu sürdürdüğümüz on kişilik bir grup oluştu. Beden ve milli güvenlik dersleri sadece diplomamdan birer puan düşürdü ben yine de okulu birincilikle bitirdim elhamdulillah. Üniversite sınavına girmediğim için birinciliği sanırım kontejan hakkından da yararlanabilsin diye başka bir arkadaşa verdiler. Bu da başka türlü bir haksızlık J. Derslerde başımızı açmadığımız için takdir- teşekkür vermediler. Bizim gruptan bazı kızlara verilen takdirleri de ona kesip paylaştık. Sınıfça her öğrencinin imzası bulunan bir takdir belgesi yaptık J. ‘kılık-kıyafet yönetmeliğine gösterdiği hassasiyetten dolayı bu belgeyi almaya hak kazanmıştır’ ibaresiyle sınıfa dağıttık. Milli güvenlik dersini sınıf hocamız ve rehberlik hocamız( ikisi de bayan) yaptırdı. Bonelerimizle sınava girdik. Şimdi düşünüyorum da şu m. Güvenlik dersi tamamen ‘başı açık ders’ namzeti taşıyor. Çünkü bütünüyle başörtüye endeksli.

Öteki okulda ki arkadaşlar albayın derslerde akrabalarından bahsettiğini anlatırlardı. Zaten imam hatipte m. Güvenlik dersinin ne işi vardı. Hele şimdi kat sayı problemi de varken ihl mezunları orduya mı alınıyordu ki? Askeri eğitim dersini müfredata zorunlu koymuşlar!

Ömür yeter de yaşarsam sizlerin o derste ne yapacağını merak ediyorum. Dilerim Rabbimden sen bu kaosları hiç yaşamazsın.

(2011)Büşra Betül











 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
canım kitabı okudum çok güzel olmuş emeğine sağlık Allah yolunu açık etsin daim etsin. Kitabı okurken beni en çok etkileyen bölüm başörtü mücadelesi başlıklı kısımdı belki de aynı şeylere aynı yerde ( tabi senin durumun ve mücadelen çok daha fazlaydı ) maruz kaldığımızdan olsa gerek kendimi o zamana götürdüm çok zor günlerdi...Yazmışsın ya henüz 16 yaşındaydık diye evet biz 16 yaşındaydık ve yaşıtlarımız bilmem hangi sanatçının şarkıları ile neşelenirken biz tenefüse bile çıkamıyorduk. Yaşıtlarımız dönemin siyasetinden bi haberken biz kendimizi siyaset malzemesi olmaktan kurtaramamış ve hatta bunun yüzünden mağdur olmuştuk. Şimdi insan daha iyi tahlil edebiliyor arkadaşlarımız arasındaki ayrışma zaman zaman birbirimize karşı düşüncelerimizi değiştirse de biz kardeşiz farklı kararlar versek de bizi birbirimize düşürmeye çalışanlar başarılı olamadılar. Bu çalkantılı dönemde seninle ilgili bir kare geliyor gözümün önüne evet biz İ.H.L. de okuyorduk ama namaz kılacak yerimiz olmadığından sen evden getirdiğin kartonun üzerinde kılıyordun namazını ve 16 yaşındaydın...Canım kitapta anneliğinin vermiş olduğu duygularla yazdığın yazılar da harika yazıları okurken çok etkilendim ben daha anne olamadım Allah bana da nasip eder inşallah.İkinci kiabını fazla geciktirme dualarında unutma hoşçakal Allah'a emanetsin baki selamlar...(E.t)


İhl den arkadaşın face attığı mesaj...Allah razı olsun arkadaşım düşüncelerin için,dualar müşterek olsun inş...
 

Ayaz594

Doçent
Katılım
21 Tem 2011
Mesajlar
568
Tepkime puanı
66
Puanları
28
okudukça gözlerim doldu, bir yerden sonra devam edemedim... karma ihl tam bir fiyasko...

benim gözlemlediğim kadarıyla idareciler yeni gelen hocalar üzerinde baskı oluşturup baş örtüsü ve eşofmana karışmamalarını sağlıyabiliyorlar. benim şahit olduğum bir olay; istiklal marşı törenlerinde kardeşlerimizin başlarını açma zorunluluğu var (akif' in kemikleri sızlıyordur heralde) idare arasında bi fikir ayrılığı olmuştu, baş müdür yardımcısı açmayın deyince arkadaşlar büyük bir sevinçle çıkmışlardı tören alanına. ama lanet ettiğim müdür çok iğrenç bir hareketle herkesin içinde kızları azarlamıştı. ben tören alanından uzak olmama rağmen o şiddetli azarla olduğum yerde öfkeden titremeye başlamıştım. üstelik birde dersten alıp bir daha azarlamıştı. sözde müslüman! inşAllah baskı kurmayı denedik üzerinde umarım başarılı olmuşuzdur...
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
okudukça gözlerim doldu, bir yerden sonra devam edemedim... karma ihl tam bir fiyasko...

benim gözlemlediğim kadarıyla idareciler yeni gelen hocalar üzerinde baskı oluşturup baş örtüsü ve eşofmana karışmamalarını sağlıyabiliyorlar. benim şahit olduğum bir olay; istiklal marşı törenlerinde kardeşlerimizin başlarını açma zorunluluğu var (akif' in kemikleri sızlıyordur heralde) idare arasında bi fikir ayrılığı olmuştu, baş müdür yardımcısı açmayın deyince arkadaşlar büyük bir sevinçle çıkmışlardı tören alanına. ama lanet ettiğim müdür çok iğrenç bir hareketle herkesin içinde kızları azarlamıştı. ben tören alanından uzak olmama rağmen o şiddetli azarla olduğum yerde öfkeden titremeye başlamıştım. üstelik birde dersten alıp bir daha azarlamıştı. sözde müslüman! inşAllah baskı kurmayı denedik üzerinde umarım başarılı olmuşuzdur...

Geçenlerde arapça hocamla görüştüm ihl de tamamen kalkmış sorun.Ama diğer okullarda yani normal liselerde öğretmenler problem yaşıyor malesef.Bunları yaşayalı yıllar oldu ama gözler her defasında nemlenmeye mahkum :(

Güzel yorumunuz için teşekkür ederim...
 

cicek demeti

Sükut
Katılım
7 Ocak 2011
Mesajlar
11,683
Tepkime puanı
3,778
Puanları
0
Ben ilk yazildigimda biraktim okulu ne yazikki :(:(:( istiklal marsinda basortusu acilacak denince ..benim zamanimda sadece iki uc kiz vardi gerisi erkekti :( bende biraktim gitmedim...Ama yilmadim Rabbim babamdan razi olsun evde egimtimlerimizi surdurdum tabiki diplomasiz bir insan oldum herkesin gozunde..Cogu din kardesim bile konusma yapacak olsam diploman yok diye disladi..Bu muamaelyi zaten dindar olmayanlar yapiyordu ama din kardeslerimin bazilarinin yapmasida insani derinden uzuyordu...Rabbim ilim ve anlama verdiyse kuluna illaki diploma sart degilki bir guzelligi anlatmak icin..Cok acilari bende cektim ve hala da cekiyorum ..Simdide is yerlerinde sorunlar var..Neden diye soruyorsun yabanciya kendi vatanina bak diye tokat gibi soz konusuyor ..haklida :(:(:( soz edemiyorum..Basortulu islerde var ama genelde kimsenin kabul etmedigi agir isler oluyur ve yipraniyorsun :(Rabbim buyuk ama elbette ecrini bana Rabbim verecektir...Su an kuran okutuyorum ogrencilerime Rabbimin izni ile diplomasi olanlardan egitimim daha kuvvetli..Sunu demek istiyorum tabiki benim sayemde degil bunlar Rabbimin vergisi sayesindedir...Basortu icin dislandim ama yine diyorum basortum herseyden once gelir...:)
 

Semai

Paylaşımcı
Katılım
23 Şub 2011
Mesajlar
192
Tepkime puanı
87
Puanları
0
Ben de başörtüsü yüzünden okulu bırakanlardanım.Babacığım yıkılmıştı okumayacağımı öğrendiğinde..Ben ise aylarca rüyalarımda okulda ve sınıfımdaydım ama kimseye anlatamadım bu rüyaları.. yıllar sonra çocuğumu kaydettirmek üzere İHL ye gittiğimde çok duygulanmıştım. babamla gittiğim aynı müdür odasına şindi çocuğumla girmiştim. o zamanki meslek dersi hocası şimdi karşımda okulun yaşlı müdürü idi...
 

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,309
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
28 şubat kararlarından dolayı eşim başarörtüsünü açmamak uğruna öğretmenlik yemini etmeden istifa etmek zorunda kaldı. dışarıdan isteğe bağlı emeklilikte sigortası devam etti. ama öğretmenliğe, özel koşulların sunulduğu yerlerde devam etti. öğrenci yetiştirmek, hizmet gerektiriyordu. şartlar normale göre zordu. ama sınavın en şiddetlisi en samimi insana değer. bu dönem hanımlar için zor yıllardı. anılar tıpkı 1980 öncesi gibi tarih sayfalarında acılarla anılacak. bu insanı kaderiyle, diniyle çok oynandı. ama özüne bağlı kaldı ... esas sınav şimdi. bu kadar varlığın ve gücün içinde ne kadar samimiyiz o yıllara göre düşünelim... lütfen bu konuda düşünelim. bu rehavetle neler kaybediyoruz gözden geçirelim. eskiler geride kaldı. şimdi ne yapıyoruz İslam için onu düşünleim. ne diyor rabbimiz Kur'anı Kerimde " Ey iman edenler iman ediniz..."(nisa-136) bu ayete muhatap mı yaşıyoruz??? sevgili karedeşim sizin mücadeleniz gerekiyordu o yıllarda, siz üzerinize düşeni yaptınız. ama şimdi de yapmanız gerekenler var... hizmete devam inşaalllah!
 
Katılım
19 Ocak 2011
Mesajlar
440
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Yaş
36
Böyle şeyler için üzülmeye, kahrolmaya gerek yok, iki tarafta bir sınavın içinde Allah'ın sizi hangi tarafa layık gördüğüne bakıp şükretmek ve üzülmek yerine büyük bir neşe içinde olmak gerekir inşaAllah...

Benim milli gvn. hocamında o zamanlar cemaat mensubu olduğumu bildiği için kış günü spor ayakkabı mı giyilir dediğini dalga geçtiğini hatırlıyorum birsürü milletin içinde, yasakta değildi spor ayakkabı, botum yok hocam demiş gülmüştüm...Hala gülerim...

Allah hidayet verir inşaAllah çok isterim belki bilmediğinden yapıyordu, yanlış tanıyordu bizi...
Ama hala o zulüm yolunda gidenler şu an yenilmişliklerine üzülsünler...Çünkü Müslümanın yüzü aydınlık ve neşe içinde inşaAllah...
 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
başörtüsü zulmü demek yerine başka bir kelime daha olumlu bir cümle kurmak müslümanlara daha yakışır diye düşünmüşümdür.
zulüm de sanki gizli bir intikam hissi mevcut

o dönem hakkında çeşitli hikaye roman yazılmalı ama yazılmasının bir intikam duygusunu tetiklememesi aksine bir ders çıkarma durumu ortaya atılmalı neden o duruma düştük şunca müslaman a karşı minik minik daha minik bir grubun neler yapabileceğine dair bir efsane olduki hala benzer korkular kalplerde yer etmeye devam ediyor

mesajlardan birinde belki hepsinde okulu bıraktıklarını söylemiş arkadaşlar
peki sonuç ne sistemin içinde diplomasız lığın ne olduğunu bildiğiniz için zaten okula gitmediniz mi
madem bırakılcaktı en küçük baskı da
etleri kemiklerinden diri diri sökülen insanlar ne yapsaydı.

konu sonradan müslüman işadamlarının başörtülülere iş vermediğinden dem vurulmuş
sanırım kaçırıyorsunuz baskı topluma yapıldı
bir maliye müfettişinin bir holdingi batırdığına bir teftişle 3 bankaya devletin karşılıksız el koyduğuna şahit olmadık mı
bir başörtülü minik bir baskı sonucu okulu bıraktıysa
devasa bir holding onca çalışanının durumuna bakmadan bir başörtülü alma pahasına iflası nasıl göze alsın

evet bir imtihan geldi bence devam ediyor
ama en azından izmirden baktığım kadarıyla kaybeden müslümanlar oldu o imtihanı
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Sizin minik dediğiniz o eylemlerin akabinde psikolojik sorun yaşayanlar,
dalgınlık sonucu(ecel gelmiş tabi o ayrı) trafik kazasıyla ölen hatice kardeş,

ve kimbilir geleceğine unutamayacağı etkiler bırakan olaylar oldu.

o zamanlar henüz minik bir pencereden asıl hayata bakmaya çalışan yüreklerimiz çok ağır savunma karşısında üstelik çok ince taktiklerle planlanan oyunlar karşısında zımnen yenik düştü..

ama biz kaybetmedik elhamdulillah..
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
@Semai @saf deha @İttihad-ı İslam

Allah razı olsun yorumlar için...yeni gördüm..

Biz vasfımız gereği kinci bir insan değiliz zaten,düşmanlık yahut intikam bize yakışmaz.Söz konusu olan bir zulm vardı o zamanlar yaşın itibariyle göremediğimiz dillendiremediğimiz duygular vardı o duyguları saklı değilde aşikar etmeye kalktık.

ve umutlarımız vardı yılmadık hayallerimize bir adım daha yaklaştık tr de üni okumanın çok önemli olduğunu düşünmüyorum çünki parayla prof ünvanı alabilen insanlar var mühim olan şahsiyet.Erdemli insan olmaktır,lisans arayan insanlarla işimiz olmaz.ama şuda bir gerçek ki hayata bir eser vermeye çalıştığınız da size eğitiminizi soruyorlar o etiketi arıyorlar biz yılmadık şimdi elimize geçen fırsatları değerlendiriyoruz sabrettik ve sabrımızın karşılığını aldık hamdolsun...

dua ile..
 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
Sizin minik dediğiniz o eylemlerin akabinde psikolojik sorun yaşayanlar,
dalgınlık sonucu(ecel gelmiş tabi o ayrı) trafik kazasıyla ölen hatice kardeş,

ve kimbilir geleceğine unutamayacağı etkiler bırakan olaylar oldu.

o zamanlar henüz minik bir pencereden asıl hayata bakmaya çalışan yüreklerimiz çok ağır savunma karşısında üstelik çok ince taktiklerle planlanan oyunlar karşısında zımnen yenik düştü..

ama biz kaybetmedik elhamdulillah..

kimin kaybettiğini kazandığını isterseniz İlahi makama bırakalım.

hazırlıksız bir dönemdi. haklısınız.
üstüne üstlük başörtüsü her iki kesim tarafından kullanıldı.
kışkırtıldı.
yasal zeminler siyasi nüfuzlar tarafından ayaklarımızın altından çekildi.
ama buradan genel geçerli bir ders çıkardığımızı sanmıyorum.
ülkemizde siyasi gücü minik insanlar ele nasıl geçirdi
bunun arkasında uluslar arası silahlı silahsız sermaye siyasi vb. grupların desteği yok mudur?
bosna gibi bir galibiyet mevcut iken aynı başarıyı filistin ve çeçenistan niye sağlayamamıştır.

başörtüsü meselesi dahil pek çok konuda
ben nacizane hepimizin kaybettiği görüşündeyim.
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul


kimin kaybettiğini kazandığını isterseniz İlahi makama bırakalım.


başörtüsü meselesi dahil pek çok konuda
ben nacizane hepimizin kaybettiği görüşündeyim.


Kayıp hadisesi yüklediğiniz manaya bağlı.Biz ahireti tercih ettik,zorda olsa bu seçim nefsin hoşuna gitmese de
hatta yüreğimizi incitse de başımızı açmamak için okulu bıraktık

ama hayati mücadeleye gelince onu bir hadiseyle anlatmaya çalışayım beğenerek paylaştığım bi alıntı

Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı”, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:

“Her kula helâl, Müslüman’a haram!..”

Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye…

Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzûra getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dîni İslâm, ahâlisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla!.. Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?..” diye çıkışmışlar adama. Adam:

- “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…”dedikçe kadı kızmış:

- “Ne delili, ne ispatı?.. Sen fitne çıkardın, Müslüman ahâlinin huzurunu kaçırdın, katlin vâciptir!” demiş. Demiş ama, bir yandan da merak edermiş:

- “Nedir gerekçen?..” diye sormuş. Adam:

- “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş… Padişah da sinirlenmiş ama, diğer yandan o da meraklanırmış:

- “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın,hem de her kula helâl,Müslüman’a haram yazarsın?..” Adam, başı önünde konuşur:

- “Delilim vardır, lâkin ispat ister.”

- “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?..”

- “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultânım…”

- “Eeee?!..”-

“Sultânım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Mûsevîler, “ne oluyor, bu ne zulüm?.. Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş… Bir hafta dolunca, adam:

- “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler… Az zaman geçmiş ki, adam:

- “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… Levantenler din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine… Sultan:

- “Bitti mi?..” demiş adama.

- “Sultânım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.

- “Şimdi nedir isteğin?..”

- “Efendim, pâyitahtımız Bursa’nın en sevilen, en sözü dinlenilen, itimat edilen âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulucâmi imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler…Ve ne olmuş bilin bakalım?.. Bir ALLAH’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz?.. Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok!.. Aptal ve cahil bir imam tayin edilmiş yerine, ne konuştuğunu kendi kulağı duymayan tam yobaz cinsinden biri… Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta derdest edilen koca âlim için:

- “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”

- “Kim bilir ne halt etti de tevkif edildi!..”

- “Vah vaah!.. Acırım arkasında kıldığım namazlara…”

- “Sorma, sorma…”

Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:

- “Eee, ne olacak şimdi?.. Adam:

- “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:

- “Ey büyük Sultânım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?..”

Sultan acı acı tebessüm etmiş:

- “Hava bile haram, hava bile!..” demiş
 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
güzel hikaye
dini temeli olmasa da bir gerçeği yansıtıyor..

neyse konumuza dönersek
ortada bir zulüm vardı ve bu zulme direnmeyen sizler ahireti nasıl kazandığınızı düşünüyorsunuz anlamıyorum.
okulu bırakmak çözüm mü zaten onlar sizin okulu bırakmanızı istiyorlardı.
kafirin münafın veya aldanan insanarın istediği sizin okumamanız belli mevki makam işgalini en başından engellemek ti amaçları.

peki sizin doldurmadığınız mevki ve makamlardaki zulümler devam ediyor mu ediyor
neden devam ediyor siz pes ettiğiniz için.
cihad etmediğiniz için.
cihad etmek yerine evinizde oturmaya tercih ettiğiniz için.
zulme ortaksınız kanaatimce.
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Subhanallah!!

Biz cihad etmiyoruz öyle mi?
Siz neler yaşadıklarımızı bilmiyorsunuz,ne yapsaydık peruk mu taksaydık açsa mıydık biz tek başımıza sekiz ay mücadele ettik
okul müdürü bizi mahkemeye verdi,horlandık itildik,küçük düşürüldük hangi psikolojiyle diploma alacaktık.

neyse ya Ömer misali dünya sizin olsun ahiret bizim

İfadelerinizi dikkat edin zulm etmek caiz değildir zalim derken düşünerek söyleyin derim...
 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
ahireti kazanmak için zaten dünyayı kazanmanız gerekli

sonuçta 8 aylık bir mücadele sonucu pes ettiniz
ve bugün sizin bıraktığınız boşluğu doldurmak için harıl harıl eleman arıyoruz
siz vb. kişiler okulu bıraktığı için chp kendi elemanlarını hakim savcı yaptı
sonra bu hakim savcılar yine size zulmetti

bu durumda haklı mı davayı kazanmış mı olucaksınız
zalimler kaybedicek o kesin
peki ya meydanı zalime bırakanlar ne kadar masum.
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Üzerimize geleceğinize söyleyin ne yapsaydık açsamıydık,peruk mu taksaydık söyleyin hadi...

Sevmiyorum memurları zaten,sevmiyorum devletin adamlarını,
Göreceksiniz bir gün hayal ettiklerimize ulaşırsak evlerde oturmadığımızı göreceksiniz...

Nefse dokunur cümle yazıyorsunuz cevap vermek istemiyorum...

Kadının asli görevinin annelik olduğunu düşünüyorum...
 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
o dönemde sanki bayan öğrenciler mi bıraktı
3 ayda 5 bin öğretmen işlerinden atıldılar.
tayin vesilesi ile istifa edenlerin sayısını saptayamadık
veya emekli olmaya zorlananların sayısı
boşalan kadrolara yine chp kökenli referanslı emekli öğretmenleri çağırdılar

chp li öğretmenlerin yetiştirdiği nesli bugün eleştiriyorsunuz.
peki ya sebep olanlar.

üzerinize kazandık dediğiniz için geliyorum
ben bizim kaybettiğimizi söylüyorum zalimler zaten kayıptı bizler vazifemizi yapmadığımız için kaybettik

ne yapsaydık sorunu sormanın vakti geçti artık.
bugün sizin bizim yaptığımız hataları yapmayan nesil zaten okula gidiyor mezun oluyor ve kadrolaşıyoruz
etkisini bir nesil sonra hissetmeye başlıcaz sanırım
hesaplarımıza göre de @leylinur un hayali olanları 2080 e kadar gerçekleştirmiş olucaz.

annenin asli vazifesi varsa babanın da asli vazifesi var. bu ayrı bir mevzu.
 
Üst