Ayasofya kilise olarak esas sahiplerine verilmeli ve İstanbul adı Constantinapolis olmalı!

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Alparslan Kuytul - İslamda Kölelik ve Cariye







Ali Rıza Demircan'a Reddiye: Cariye İle Cinsel İlişki - Cübbeli Ahmet Hoca
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
Köle ve cariye nedir?

Sual: Cariye ve köle nedir?
CEVAP
Cariye, kadın köle demektir. Köle de cariye de alınıp satılırdı. Mesela ilk müezzin Bilal-i Habeşi hazretleri de bir köleydi. Köle, azat edilince hür insan olurdu. Köle kadınların hukukî durumu hür kadınlardan farklıydı. Hür kadının yüzü ve elleri hariç her yeri kapalı iken, cariyenin, kol ve başı, dizden altı açık dursa günah olmazdı. Kölelik asırlardır olan bir şeydir. İslamiyet’in bu husustaki hükümleri, Yunan ve Roma’da görülen kölelikten çok farklıdır. Köleliği İslamiyet kurmamıştır. Üstelik her fırsatta kölelerin azat edilmesini ve onlara iyi muamele yapılmasını emreder. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kölelere iyilik edin!) [Nisa 36]

(Yanlışlıkla bir adam öldürenin, bir köle azat etmesi gerekir.) [Nisa 92]

(Yemin kefareti için, on fakiri yedirmek veya giydirmek yahut bir köle azat etmek gerekir.) [Maide 89]

(Bedel vererek kölelikten kurtulmak isteyenlerin bedellerini kabul edin!) [Nur 33]

(Savaşta alınan esirlere iyilik edin veya fidye alarak bırakın!)[Muhammed 4]

Celaleyn tefsirinde, (İyilik edin demek, esirleri karşılıksız olarak serbest bırakın demektir. Fidyeden maksat da, malla veya esirleri değişmek sûretiyle serbest bırakın demektir) buyuruluyor. Savaşta alınan esirler, fidyeyle de serbest bırakılmazsa, canımızı ve malımızı almaya gelen bu düşmanlara, (İsterseniz köle olarak kalabilirsiniz) deniyordu. Kabul edenler de köle oluyor. Böyle cana ve vatana kasteden bir düşmanı öldürmeyip, kendi rızasıyla köle olarak kullanmak normal değil midir? Şimdi ülkeleri işgal edilen, kültürleri erozyona uğratılan, yer üstü ve yer altı kaynakları sömürülen milletler çoktur. Bugün ekmek parası için kölelik yapanlar az mı?

İslamiyet, normal insanı köle yapmıyor. Vatana, cana, mala ve namusa kasteden düşman esir alındığında, öldürülmeyip, o da razı olursa köle oluyordu. Ayrıca dinimiz, köleyi azat etmek için çeşitli yollar koymuş ve köle azat etmeyi ibadet olarak bildirmiştir. Mesela Ramazan orucunu veya yeminini bozanın, bunun kefareti olarak, varsa bir köle azat etmesi gerekir. Dinimizin köleye verdiği hakkı, gayrimüslimler kendi halkına bile tanımıyor.

Zenci cariye Ümmi Eymen’in oğlu Üsame bin Zeyd, 18 yaşında, birlik komutanı olmuştu. Babası Zeyd bin Harise de köleydi. Rum ordusuyla savaşırken İslam ordusunun komutanıydı. Bu da, İslamiyet’in, ırk, renk, zengin fakir, genç yaşlı ayırmayıp, liyakate önem verdiğini göstermektedir.
Dinimizde kölenin hakkı çok mühimdir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Azat edilen kölenin her uzvu için, azat edenin o uzvu cehennemden azat olur.) [Buhari]

(Kölelere yediğinizden yedirin, güç iş vermeyin ve onları hiç üzmeyin.) [Ebu Davud]

(Kölesine kötü davranan Cennete giremez.) [Tirmizi]

(Köle günde 70 hata işlese de affedin!) [Ebu Davud]

(Cennete ilk girecek olanlar, şehitler, efendisine hizmet ve Rabbine ibadet eden köleler ile kalabalık aileye malik olan iffet sahibi fakirlerdir.) [Tirmizi]

Bir batılı ilim adamının basında yer alan itirafı:
En önemli Ortadoğu uzmanlarından kabul edilen, Fransa’da Aix-en-Provence Üniversitesi'nde Siyasi ve Kültürel Antropoloji dersi veren, Fransız siyaset bilimcisi Bruno Etienne şöyle diyor:
“Osmanlı İmparatorluğundaki köleler, bugünün sözde özgür bireylerinden daha çok özgürlüğe sahiptiler.” (Yeni Şafak, 21.10.2002)

Cariye hukuku
Sual:
Cariye hukuku hakkında yeterli bilgi verilebilir mi? Cariye nasıl oluyor? Cariye ile nikâhsız beraber olunabiliyor muydu?
CEVAP
Kadın köleye cariye denir. Bir âyet-i kerime meali:
(Eğer velisi olduğunuz mal sahibi yetim kızlarla evlenmekte, onlara haksızlık yapmaktan korkarsanız, onlarla değil de hoşunuza giden başka kadınlarla ikişer, üçer ve dörder evlenebilirsiniz. Eğer aralarında adaletsizlik yapmaktan korkarsanız, bir tane almalısınız ya da sahibi olduğunuz [cariyeler]ile yetinmelisiniz. Sapmamanız için en uygun olan budur.) [Nisa 3]
Cariye,savaşta düşmandan esir alınıp, Dar-ül-İslam’a getirilmiş olan kâfir kadını demektir. Savaşta esir alınmayan bir insanı satmak ve satın almak caiz değildir. (S. Ebediyye)

Dar-ül-harbde cariye olmaz. Savaşta düşmandan esir alınırsa cariye olur. (Dürer ve Gurer)

Helal kılınmıştır
Cariye’ye mülk-i yemin denir ki, sağ elin mülkü demektir. (İslam Ahlakı)

Sağ elin mülkü demek, meşru hak sahibi demektir. Yani istediği gibi kullanmaya yetkisi vardır. Satabilir, hediye edebilir. Hürriyetine kavuşturabilir. Hürriyetine kavuşturduktan sonra ise ancak nikâhla evlenebilir.

Köle ve cariye, mülk sahibi olamadığı için zekât ve hacdan muaftır. (Ş. İslam Ans.)

Nisa suresinin, (Evli kadınlar da size haram kılındı. Sahip olduğunuz cariyeler müstesna) mealindeki 24. âyeti, Eshab-ı kiramın, kocaları bulunan, esir alınmış kadınlarla ilişki kurmaktan çekinmeleri sebebiyle nazil olmuştur. (Sağ elinin malik olduğu cariyeleri) ifadesi ile Allahü teâlâ, Resulullahın ümmetine mutlak olarak cariyeleri helal kılmıştır. (Kurtubi)

Davud aleyhisselam 100 nikâhlı hanımı ve 300 cariyesi vardı. Oğlu Süleyman aleyhisselam ise, 300 nikâhlı hanımı ve 700 de cariyesi olmuştur. (Kurtubi, Şir’at-ül-İslam şerhi)

Bir erkeğin dört karısı ve bin cariyesi olsa, başka bir cariye satın almak dileğinde biri onu kınasa, o kimsenin küfründen korkulur, çünkü yaptığı iş meşrudur. Ama hanımını gücendirmemek için vazgeçerse sevaba girer. (Redd-ül-muhtar)

Osmanlı memleketlerinin büyük sülalelerinde, sultan hanımların çoğu esirlerdendi. Kölesini kendine damat yapmış ve cariyesini nikâhla kendine zevce edip, mal ve mülküne varis kılmış, binlerce Müslüman vardır. Bir Müslüman, köle ve cariye satın aldığı zaman, onun yiyeceği, giyeceği ve diğer ihtiyaçları ve muamelattaki hukukunun bütün mesuliyetleri hep bu kimseye ait olur. Köle ve cariyesini yedirmek, içirmek, giydirmek ve gönlünü hoş tutmak mecburiyetindedir. Onları asla dövemez, yapamayacakları iş veremez ve hakaret edemez. İslamiyet’te, köle azat etmek en büyük ibadettir. Öyle büyük günahlar vardır ki, ancak köle azat etmekle affolunur. (C. Veremedi)

Geçici haram olan kadınların yedincisi, hür kadınla evliyken, cariyeyle de nikâhlanmaktır. Cariyeyle nikâhlıyken, hür kadınla da evlenmek caizdir. Hanımından ve cariyesinden başka bir kadınla beraber olmak caiz değildir. (S. Ebediyye)

İmam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ dörde kadar kadını nikâhla almayı ve sayısız cariye kullanmayı mubah etmiştir. (1/191)

Hadis imamlarından İmam-ı Taberani ve İmam-ı Beyheki şöyle bildiriyorlar: Abdullah ibni Abbas hazretleri buyuruyor ki: Nisa suresinin (Analarınız, kızlarınız… size haramdır) mealindeki 23. âyet-i kerime geldikten sonra, müta nikâhı [para karşılığı geçici nikâh] haram edildi. Müminun suresinin (Ancak hanımlarınız ve sahip olduğunuz cariyeleriniz helaldir) mealindeki 6. âyet-i kerimesi, müta nikâhını haram ediyor, çünkü bu âyet-i kerime, yalnız zevcelerle cariyelerin helal olup, başkalarının haram olduğunu bildiriyor. (Hucec-i katiyye)

Dar-ül-harbde de, yani dünyanın her yerinde, Müslüman erkeğin, hanımından ve kendi cariyesinden başka, Müslüman olsun veya kâfir olsun, bir kadınla ilişkiye girmesi haramdır, büyük günahtır. Başkasının cariyesinin başına, kollarına, ayaklarına bakmak caizse de, bunlarla da zina haramdır. Bugün, dünyanın hiçbir yerinde, dine uygun cariye yoktur. (İ. Ahlâkı)

Cariye çeşitleri:

Ümm-i veled:
Çocuğunun kendi efendisinden olduğunu söyleyen, efendisinden çocuk doğurmuş cariye.

Müdebber:
Hürriyetine kavuşması, efendisi tarafından kendisinin ölümü şartına bağlı kılınan köle.

Mükatebe:
Bir bedel karşılığında azat edilmek üzere efendisiyle anlaşma yapmış olan köle.
Bir kimse, müdebbere cariyesini veya ümm-i veledini azat etmeden kendisine nikâhlasa, bu nikâh sahih olmaz. (Mecmua-i Zühdiye)

Müdebber cariye ile efendisinin cima etmesi caizdir. (Kurtubi)

Cariye gebe iken efendisi ölürse, doğurduğu azat olmaz. (Mebsut)

Bir kimse, kendi mükâtebe cariyesine defalarca cima etse, sadece bir mehir lâzım gelir. (Hindiyye)

Mükâteb
cariye satın alıp bunu kendisine nikâhlasa, bu nikâh sahih olmaz. Eğer cima etmişse mehrini öder. (Kadıhan, Hindiyye)

Mükâteb,
yani bir bedel karşılığında azat edilmek üzere efendisiyle anlaşma yapmış olan köle veya cariyeyi, bir an önce hürriyetine kavuşturmak için ona zekât verilebilir. Fakat bir kimse, kendi mükâteb köle veya cariyesine zekât veremez, çünkü bunun faydası kendisine dönmüş olur. (B. İslam İlm.)

Efendisinden çocuğu olan cariyeye ümm-i veled denir. Ümm-i veled olan cariye diğer cariyeler gibi satılamaz ve hibe edilemez. Efendisi vefat edince azat olur. (Nimet-i İslam)

Bir cariyeyi, hür olan bir kadının üzerine nikâhlamak caiz değildir.Müdebbere ve ümm-i veled cariyenin nikâhları da, hür kadın üzerine caiz değildir. (Hindiyye)

Bir hadis-i şerif meali:
(Efendisinden çocuğu olan cariye, efendisi ölünce hür olur.) [İ. Mace, Hâkim]

Cariyenin avret yeri
Erkek, kendi cariyesinin bütün bedenine bakabilirse de, başkasının cariyesinin yalnız yüzlerine, başlarına, göğüslerine, kol ve baldırlarına, saçlarına bakabilir. (Müslim şerhi)

Bir hadis-i şerif meali:
(Satın alacağı cariyenin avret yeri hariç, her yerine bakmak caizdir.)
[Beyhekî]

Erkek, hanımına ve cariyesinin de baştan aşağı her yerine bakabilir.(Rıyad-ün-nasihin)

Bir hadis-i şerif meali:
(Hanımından ve cariyenden başkasına avret yerini gösterme
!)[Tirmizî, Ebu Davud, İbni Mace]

Kadının kocasının, cariyenin de efendisinin avretine bakması aynı şekilde caizdir. (Kurtubi)

Cariyenin avret yeri, erkeğinki gibi olup, sırtı ve karnı da avrettir. Cariyenin, kadın olan efendisinin göbeğiyle dizi arasına bakması ve dokunması haramdır. (Tergib-üs-salat)

Bir hadis-i şerif meali:
(Cariyenin avret mahalli dizleri ile göbek arasıdır.)
[Beyhekî]
Mümin bir kadının, kendisinin cariyesi olması hali müstesna müşrik bir kadının önünde bedeninin herhangi bir tarafını açması helâl değildir.(Kurtubi)

Bir hadis-i şerif meali:
(Şarkıcı cariye alıp satmayın, parası haramdır.) [Beyhekî]

Ebu Bekr bin el-Arabîye göre kişinin kendi cariyesinin söylediği şarkıyı dinlemesi caizdir. (Kurtubi)

Cariyelerin Resulullahın evinde şarkı söylemeleri, seslerinin avret olmadığını göstermektedir. (İhya)

Cariyenin sesinin, hür kadınlar gibi haram olduğunu bildiren âlimler de vardır. (İbni Abidin)

Cariye saçları ve kolları açık olarak namaz kılabilir. (Hindiyye)

Nikâhla ilgili hükümler
Haramdan kaçınmak nikâhsız da mümkün olur. Cariye alırsa nikâh gerekmez. (Redd-ül-muhtar)

Cariyelik bağı, nikâh bağından daha kuvvetlidir. Kuvvetli varken zayıfa bakılmaz. (El İhtiyar)

Nikâhla cariye bir araya gelemez. Nikâhlı olan bir kimse, karısını cariye yani mülk edinemez. Aksi de böyledir. Yani bir kimse, cariyesini nikâhlayamaz. (Redd-ül-muhtar)

(Sahip olduğunuz mümin cariyelerinizden) demek, başkasının cariyesi ile evlenmek içindir. Kişinin kendisine ait cariye ile nikâhlanmasının caiz olmadığı hususunda sözbirliği vardır. (Kurtubi)

Bir hadis-i şerif meali:
(Cariyesini azat ettikten sonra, onunla evlenen kimse için iki ecir vardır.) [Taberani]
Biriyle yapılan nikâh akdi, mülkiyeti altında bulunan cariye ile cima etmeyi haram kılar. (Kurtubi)

Hür kadın üzerine, cariyeyi nikâhlamak caiz değildir. Önce cariyeyi nikâhlayıp, sonra da hür kadını nikâhlarsa, ikisinin de nikâhı sahih olur. (Hindiyye, Nimet-i İslam)

Hür kadınla evlendikten sonra edinilen cariyeyle, onu nikâhlamadan cima etmek caizdir, ama hür kadın üzerine nikâhla cariye almak caiz değildir. (Redd-ül-muhtar)

Efendisi cariyesini başka bir erkekle evlendirse, efendisi artık cariyesiyle birlikte olamaz. Bu hak, kocasına aittir. (Nimet-i İslam)

Eğer erkek, cima ettiği cariyenin kız kardeşini nikâhlasa nikâh sahih olur, fakat nikâh edilenle cima edilenden birini kendisine haram kılmadıkça, hiçbiriyle cinsi münasebette bulunamaz. (Dürer)

Kardeş olan iki cariyesiyle de cima etmiş olan şahıs, birini kendisine haram etmedikçe, diğeriyle cima yapamaz. (Kadıhan, Hindiyye)

Bir kimse, cima etmiş olduğu cariyesinin kız kardeşini kendisine nikâhlarsa, bu nikâh sahih olur, ancak artık cariyesi ile cima edemez.(Hindiyye, Bahr-ür-râık)

Cariyesiyle cima edenin, cariyenin kız kardeşiyle evlenmesi caiz değildir. (Kurtubi)

Esir alınan cariye hamile ise, doğuruncaya kadar cima edilmez.(Şir’at-ül-İslam şerhi)

Azat etmedikçe, efendisinin cima ettiği cariyesini nikâhlaması caiz olmaz. (Mecmua-i zühdiye)

Bir kimse, nikâhladığı bir cariyeyi de, iki talâkla boşadıktan sonra geri alamaz. Alırsa, bu cariyenin nikâhı helal olmadığı gibi, cariyesi olduğu halde, cima etmesi de helal olmaz. (Kadıhan, Hindiyye)

Efendisinin izni olmadan evlenmiş bulunan bir cariyeyle, efendisi cima etse veya onu şehvetle öpse, efendisi bu cariyenin nikâhlandığını bilsin bilmesin, cariyenin nikâhı fesh olmuş olur. (Hindiyye)

Bir kimse, dört cariyesinden birini azat etse, hangisini azat ettiğini bilemese, sonra bu cariyeyle nikâhlansa, onunla cima yapmasında bir sakınca yoktur. Çünkü eğer o, azat edilmişse yani hür ise, aralarındaki nikâh sahihtir. Eğer azat etmediği cariye ise, mülkü olması bakımından, o yine kendisine helaldir. (Mebsut, Hindiyye)

Bir kişi bir cariye satın alır, ona dokunur yahut öperse, babasına da, oğluna da haram olur. (Kurtubi)

Efendisi köleye bir cariyeyi mülk olarak verecek olursa, köle de kendi mülkü olduğu için, o cariye ile cima edebilir, çünkü kendi mülküdür.(Kurtubi)

Dört mezhepte de, cariyeyi mülk edinenin, istibrâdan yani bir hayz görmesinden önce cima etmiş olsa da, satması caizdir. (Mizan-ül-kübra)

Ganimet ehlinin, paylaşmadan önce, esir alınan cariyelerden birine cima etmesi caiz olmaz. (Mizan-ül-kübra)

Üç imama göre, satanın, muhayyerlik müddeti içinde cariyeyle cima etmesi caiz olup, satın alanınki caiz değildir. İmam-ı Ahmed’e göre ise, satanın da, alanın da cima etmesi caiz değildir. (Mizan-ül-kübra)

Müslümanın, mülkünde olan Yahudi ve Hristiyan cariyeyle cima etmesi caizdir. (Rıyad-ün-nasihin)

Mecusi ve putperest olan cariyeyi nikâh etmek caiz olmaz. (Hindiyye)

Erkek köle
Sual:
Eskiden erkeklerin kadın kölesi olduğu gibi, kadınların da erkek kölesi oluyormuş. Peki, dul bir kadının, erkek kölesiyle evlenebilme imkânı var mıydı?
CEVAP
Hayır, kölelikten azat etmeden onunla evlenemez. Kölesi bulunduğu sürece efendisi olan hanımla evlenmesi, aynen enişteyle evlenmesi gibi haramdır. Efendisi olan kadın, onu azat ederse, evlenebilir. Enişte de, baldızın ablasını boşarsa veya hanımı ölürse, baldızıyla evlenebilir.

Açık kadın cariye değildir
Sual: (Açık gezen kadın, cariye hükmündedir) diyenler oluyor. Cariye hükmünde olmak, cariyenin hakkına sahip olmak demek değil midir? O zaman, açık gezen kadınların, tesettüre riayet etmemeleri günah olmuyor mu?
CEVAP
İmanı varsa elbette günah olur. İkincisi, günümüzde cariye yoktur. Müslüman bir kadın, (Ben cariye hükmündeymişim, açık giyinebilirim)diyemez. Saç, kol ve bacaklarını açarsa günaha girer. Cariye, namazlarını başı, kolu açık kılabildiği hâlde, günümüzdeki hür kadınlar, namazlarını böyle açık kılamaz.

Mürted veya kâfir bir kadının, açık saçık gezmesi günah değildir. Hattâ onlara hiçbir şey günah değildir. Âhirette onlar, günahlarından dolayı değil, inanmadıklarından dolayı sorguya çekilir. İmansızlığın cezası da, sonsuz Cehennemdir. İman sahibi Müslümanlara ise, iğneden ipliğe her şey sorulur.

Her Müslümanın fıkhın dört kısmını, dar-ül-harbde de ahkâm-ı İslamiyye’ye uygun yapması lazımdır. Mesela, kâfir ve mürted kadınların avret yerlerine, başlarına, kollarına, bacaklarına bakmak, dar-ül-harbde de haramdır. (S. Ebediyye)

S. Ebediyye’deki bu hüküm, kâfir ve mürted kadınlarla, açık saçık gezen kadınların, cariye hükmünde olmadıklarını açıkça bildirmektedir. Çünkü cariyenin saçlarına, kollarına bakmak günah değildir. Bunlara bakmak günah olduğuna göre, onların cariye hükmünde olmadıkları pek açıktır.

Yine S. Ebediyye’de zayıf bir kavil olarak şunlar bildirilmektedir:
Halife Hazret-i Ömer, bir çalgıcı, şarkıcı kadına kırbaçla vurdu. Başörtüsü açıldı. (Allahü teâlânın haram ettiği şeye önem vermeyen kimse, İslam şerefini kaybetmiştir) buyurdu. Kadı Ebu Bekr-i Belhî, nehir kenarında başları ve kolları açık kadınların yanından geçerken, (Onlar kıymetsiz, hürmetsiz kadınlardır. İmanları olduğu şüphelidir. Dâr-ül-harb’deki kâfir kadınları gibidir) buyurdu. Kâfir gibi olan, mürted kadınlar, zâhir haberlere göre, dâr-ül-İslâm’da cariye olarak kullanılmaz. Nevadir haberlerine göre, dar-ül-İslam’da cariye olurlarsa da, mürted kadının, kocasına verilmesi için böyle yapılabilir. Çünkü nevadir haberleri zayıftır, güvenilemez. Ancak faydalı olduğu hâllerde kullanılabilir. Nevadir haberleri kullanılsa bile, İslamiyet’e önem vermeyen kadınların, İslam şerefini kaybedeceklerini, bunların dar-ül-İslam’da [İslamî hükümlerle idare edilen ve halifesi olan Müslüman ülkelerde] cariye gibi hürmetsiz, aşağı olup başlarına, kollarına şehvetsiz bakmanın caiz olacağını gösterir. (S. Ebediyye)

Şimdi dünyada dâr-ül İslam olan ülke yoktur. Bu bakımdan kâfir kadınları İslam ülkesine cariye olarak getirilemez. Sonuç olarak açık kadınlara dünyanın her yerinde ihtiyaçsız bakmak günahtır.

Nevadir haberleri zayıftır. Zaruret olmadıkça, bunlarla fetva verilmez. Bundan başka mürted kadın, nevadir haberlerine göre, dâr-ül-İslam’da cariye olacağı için, bunun kollarına, başına bakmanın caiz olması, bunun mülk edilerek vaty edilmesine sebep olmaz. Dâr-ül-İslam’daki genel ev kadınları da, böyle hürmetsiz iseler de, mülk olmaz, vatyleri zina olur. Dâr-ül-harbdeki kâfir bir kadın, dâr-ül-İslam’a [esir olarak] getirilmedikçe, cariye olamaz. (İslam Ahlakı)

Dünyada dar-ül-İslâm ülkesi olsa da, kâfir kadını oraya esir olarak getirmek gerekir. Böyle bir şey dünyada olmadığına göre, (Açık gezen kadın cariye hükmündedir, o kadına bakmak günah olmaz) demenin çok yanlış olduğu meydandadır. Bilerek veya bilmeyerek insanları günaha sokmak için söylenmiş bir sözdür.

 

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
buna tecavüz demeyelim.

Niye demeyelim?

eliacik_9022.jpg


Adam (ihsan, adam lafın gelişi söylenmiştir) açıkca TECAVÜZ diyor. Sen onun adına konuşup yazdığını düzeltme ile görevli misin arkadaşım?

Değilsen açıkca İstanbulun fethinde TECAVÜZÜN SERBEST OLDUĞUNU yazan bir ahlaksıza yazıyorum ben. Bırak cariyeliği vs. adamın kullandığı kelimeye bak.
 

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
7299.jpg


"AYASOFYA'NIN CAMİ OLMASI KUR'AN'I İNKAR"

İstanbul'un Fethi'nin ardından Ayasofya'nın cami yapılmasının tarihi bir hata olduğunı söyleyen Eliaçık, bunun Kur'an'ı inkar olduğunu savundu:

Bu kafaya göre MEKKENİN FETHİNİN ARDINDAN KABENİN putlardan vs. temizlenmesi de hata olabilir!!!!!

"Bırakın açılmayı, müze olarak da kalmamalı tekrar kilise olabilmelidir."

Bu laf olsun, birilerinden alkış alayım da ne olursa olsun diye aklına geleni yazan kafaya göre Kabeye de tekrar putlar yerleştirilmeli mi acaba????
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Bu kafaya göre MEKKENİN FETHİNİN ARDINDAN KABENİN putlardan vs. temizlenmesi de hata olabilir!!!!!



Bu laf olsun, birilerinden alkış alayım da ne olursa olsun diye aklına geleni yazan kafaya göre Kabeye de tekrar putlar yerleştirilmeli mi acaba????


putların kırılması ile ehli kitabın kiliselerinin kapatılmasını bir tutuyorsun demek.

peygamberimizin hayatında putları kırılmasına örnek var. kilisenin kapatılmasına örnek varsa buyur getir istifade edelim.
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
sevgili peygamberimiz, hz. Muhammed (sav) bize, hristiyanların faal haldeki kiliselerini kapatmayı ve/veya camiye dönüştürmeyi emretmemiştir. fatih sultan mehmet in, hristiyanların en büyük kilisesini (katedral) mülküne alarak cami yapması çok büyük bir hatadır. kurana ve sünnete de aykırıdır.

ayasofyanın tez zamanda esas sahiplerine verilmesi gerekmektedir. ecdadımızın yaptığı bu hatadan dolayı, samimi hristiyanlardan özür diliyoruz.

not: (eleştiri yapacak olanlar lütfen iğneyi kendinize çuvaldızı başkasına batırınız)

@rabbinsadikkulu Kurana sadık kalmıştır.

Hac 40:
DiyanetVakfı 22:40 Onlar, başka değil, sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.
 

ALI25

Kıdemli Üye
Katılım
9 Nis 2015
Mesajlar
7,509
Tepkime puanı
106
Puanları
0
Konum
Almanya
Bu söz kimin ilkönce veya $öyle diyeyim bunu kim yazmi$ veya bir siteden alinti ise neden bir alinti diye alttina yan tarafi da eklenmemi$tir.

Orta da ne yazar var ne kaynak ne de bir alinti diye bir belirti de ve $öyle diyeyim Rabbin Sadik Kulu bunu sen mi yazdin yoksa?.

 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Işid'i görüp ateist olmak (küfre girmek) caizdir diyen Eliaçık'ın sözleriyle, forumdaki Bizans aşıklarının sözü birleşti. Birbirlerine çok yakıştılar.

Size bu mevzuyu ilmen açıklamış ve hatalı olduğunuzu göstermiştik. Kibri bırakıp İslam'a, ilme, alime, mezhebe tabii olun. Nefsiniz ve şeytanınız sizi felakete sürüklemesin.

Ayasofya, camiidir. İnşallah yakın zamanda camii olarak açılacak.
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
Köle ve cariye nedir?



İslam köle ve cariyeciliği kaldırmıştır.Uzun uzun anlattıkların boş laflardır.


Muhammed Suresinin 4. ayetinde Allah Teala şöyle buyurmuştur:

“(Savaşta) Kâfirlerle karşılaştığınız zaman, onları yere serinceye kadar boyunlarını vurun. Sonra (esirlerin) bağını sıkı tutun.
Daha sonra da onları karşılıklı veya karşılıksız serbest bırakın. O savaş, ağırlıklarını bırakıncaya kadar böyle yapın…”

Savaş esirlerini karşılıklı veya karşılıksız bırakırsak kim köle veya cariye olacak ?

Rabbiniz Allah ve Onun kitabı Kurana inanıyorsanız bu böyledir yok inanmıyorsanız inandığınız kimseler sizin rabbinizdir.

 

ALI25

Kıdemli Üye
Katılım
9 Nis 2015
Mesajlar
7,509
Tepkime puanı
106
Puanları
0
Konum
Almanya
"AYASOFYA'NIN CAMİ OLMASI KUR'AN'I İNKAR"İstanbul'un Fethi'nin ardından Ayasofya'nın cami yapılmasının tarihi bir hata olduğunı söyleyen Eliaçık, bunun Kur'an'ı inkar olduğunu savundu:]

$imdi yazi yazacaksin birde konunun di$ina cikarim diye $uanda dü$ünmekteyim ve olmazsa sonra nasib olursa bir $ey de olsa yazmak isterim in$allah.
 

ihvanistanbul

AkhenAton
Katılım
4 Eki 2009
Mesajlar
7,663
Tepkime puanı
2,339
Puanları
113
Konum
istanbul
Ciddi manada miğdem bulanıyor artık.

Paşam istersen şaman olup eski türklerin yaşadığı gibi yaşayalım?
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
konu hakkında bilgi:
fetih sonrası yeniçerilere verilen tecavüz izni


evlenmelerine izin verilmeyen ve eğitim süreçlerinde kadınlarla ilişki kurmaları yasak olan yeniçerilere, her fetih sonrası (klasik olarak 3 gün boyunca) verilen hak. bu süre içerisinde tecavüz ve yağma serbest bırakılsa da, fethedilen şehirde osmanlı tarafından kullanılacak kamu binalarına zarar verilmesi de yasaklanmıştır.

hatta istanbul'un fethi sonrası yeniçerilerin yağma için birbirleriyle dahi savaştıkları, tecavüze uğrayan rahibelerin kendilerini öldürdükleri anlatıldığı gibi(1), şehre ilk girdiğinde gördüğü ölüm ve yıkım karşısında sultan mehmet'in bile şaşırdığı bizanslı tarihçi kritovulos tarafından yazıya alınmıştır.

(1) john freely'nin yazdığı "the grand turk: sultan mehmet ii: conqueror of constantinople and master of an empire" adlı kitabı okuyabilirsiniz. (ki kitabın da çok büyük bir kısmı osmanlı (özellikle sultan mehmet) hakkındaki övgülerden müteşekkil aslında)



kaynak:
https://eksisozluk.com/fetih-sonrasi-yenicerilere-verilen-tecavuz-izni--2681450

Tarihini bizanslıdan , dinini de ekşi Sözlükten öğrenirsen sonun Hayır olmaz.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
İslam köle ve cariyeciliği kaldırmıştır.Uzun uzun anlattıkların boş laflardır.


Muhammed Suresinin 4. ayetinde Allah Teala şöyle buyurmuştur:

“(Savaşta) Kâfirlerle karşılaştığınız zaman, onları yere serinceye kadar boyunlarını vurun. Sonra (esirlerin) bağını sıkı tutun.
Daha sonra da onları karşılıklı veya karşılıksız serbest bırakın. O savaş, ağırlıklarını bırakıncaya kadar böyle yapın…”

Savaş esirlerini karşılıklı veya karşılıksız bırakırsak kim köle veya cariye olacak ?

Rabbiniz Allah ve Onun kitabı Kurana inanıyorsanız bu böyledir yok inanmıyorsanız inandığınız kimseler sizin rabbinizdir.

"İslam köle ve cariyeciliği kaldırmıştır." szöü boş laftır. bu peygamberimize ve sahabe efendilerimze iftiradır.

ayrıca" bağı sıkı tutulan" bu esirlerin, "bırakana kadar" durumu ne olacak? :) hiç düşündün mü?
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Tarihini bizanslıdan , dinini de ekşi Sözlükten öğrenirsen sonun Hayır olmaz.


buyur senden istifade edelim.

soru basit:

peygamberimizin hayatında putları kırılmasına örnek var. kilisenin kapatılmasına örnek varsa buyur getir istifade edelim.


not: cevap veremiyorsan, git, benim selamımla, şeyhine danış. cevabını biliyorsa, nefsini karıştırmadan hakkı söylesin, sadece hakkı. bilmiyorsa sen gibi sussun!!!
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
öz eleştiri güzelde, bu özeleştiridende öte birşey. Bu dünyada eşi
pek görülmemiş cinsten. Bu kafaya göre biz orta asyaya dönmeliyiz, dahada ileri gidersek kıtaları birleştirip, pangea denen kıtaya yerleşmeliyiz.


Ciddi manada miğdem bulanıyor artık.

Paşam istersen şaman olup eski türklerin yaşadığı gibi yaşayalım?


peygamberimizin uygulamasını burada anlatmak neden sizi rahatsız ediyor? siz kimin ümmetisiniz?
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
Hz. Ömer'in, Valiyi sarsan adalet mesajı

Hz. Ömer, cami yaptırmak için bir Yahudi'nin arsasını zorla kamulaştıran, yakın dostu Şam Valisi Sad b. Ebi Vakkas'a adaleti tek cümlelik mesajla anlattı. Valiyi titreten mesajın hikayesi ise çok çarpıcı...


Nihat Haripoğlu'nun köşe yazısı

Hz. Ömer’in halifeliği döneminde Şam valisi olan ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in arkadaşlarından olan Sad b. Ebi Vakkas (r.a.) Şam’daki bir camiyi genişletmek ister.

Bu nedenle de caminin civarındaki arsaları kamulaştırır. Herkes arsasının bedelini alır ve isteyerek arsasını camiye devreder. Ancak Şam’da yaşayan bir Yahudi, camiye bitişik olan arsasını satmak istemez. Vali arsasının değerini fazlasıyla verse de Yahudi vatandaş arsasının kamulaştırılmasına rıza göstermez. Bunun üzerine vali arsaya el koyar ve bedelini adama gönderir.
Arsasını kaybeden Yahudi, komşusu olan bir Müslüman’a derdini anlatır. Sızlanır. Bana zulmedildi, der. Müslüman vatandaş da kendisine, Medine’ye git. Orada halife Hz. Ömer vardır. Derdini anlat. Ömer,son derece adildir, elbette seni dinler, der. Şamlı Yahudi Medine’nin yolunu tutar. Yorucu bir yolculuktan sonra Medine’ye ulaşır. Halifeyi sorar. Vatandaşlar bir hurma ağacının gölgesinde dinlenen halifeyi gösterirler. İşte halife bu zattır, derler. Adam Hz. Ömer’in yanına gider. Selam verip yanına oturur. Derdini anlatır. Hz. Ömer adamı dinler. Sonra bulduğu bir deri veya kemik parçasının üzerine şu cümleyi yazar: “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim.” Kısa ve özlü bir cümle.
Yahudi bu yazıyı alıp ayrılır. Ama yolda giderken de kendi kendine şöyle konuşur: “Şam’daki idarecilerin giyim,kuşam ve oturdukları yerdeki ihtişam ve debdebe nerde, Medine’deki halifede bulunan tevazu nerde.Şam’dakiler şu mütevazı halifeyi ciddiye alırlar mı? Hiç sanmıyorum.” Kendi kendine böyle konuşur.Sonunda Şam’a varır. Doğrusu valiye gitmek de istemez. Çünkü sonuç alamayacağı kanaatindedir. Bununla beraber, mademki yorulup da oralara kadar gittim, bari halifenin şu yazdığı cümleyi valiye vereyim, der. Valinin huzuruna çıkar ve deri parçasını uzatır.
Medine’deki halifenin size mesajıdır, der. Vali bu cümleyi okuyunca, sapsarı kesilir. Uzun müddet başını yerden kaldıramaz. Sonra endişe içinde, başını kaldırıp şöyle der; arsanız size geri verilmiştir.
Yahudi vatandaş hayret eder. Şaşırır. Bir tek cümlenin valiyi bu kadar sarsacağını hiç tahmin edememişti. Merak ve dehşet içinde sorar. Lütfen bana bu cümlenin neden sizi bu kadar dehşete düşürdüğünü anlatır mısınız der.
Şam valisi Hz. Sad, bak der, sana bu cümlenin hikayesini anlatayım. O zaman benim neden bu kadar ürperdiğimi anlarsın:
İslam’dan önce ben ve bugün halife olan Hz. Ömer İran taraflarına ticaret için gittik. Yanımıza 200 deve almıştık. İran’a vardık. Orada cirit oynayan gençleri seyrederken, birileri zorla elimizdeki develere el koydular. Çok kalabalık bir çete grubuydu, bir şey yapamadık. Elimizde para da kalmamıştı. Üzgün bir şekilde, geceleyeceğimiz bir eski han bulduk. Hanın sahibine de sıkıntımızı anlattık. Adam iyi biriydi.Bize yardım etti. Sonra da; gidip krala durumunuzu anlatın, o adil bir adamdır, mutlaka size yardım eder, dedi. Biz de sabahleyin kralın huzuruna çıkıp durumu anlattık. Şikayetimizi bir mütercim krala tercüme etti. Kral Nuşirevan dikkatle dinledikten sonra her birimize birer kese altın verdi ve olayı inceleteceğini söyledi. Bize de, memleketinize dönün, dedi.
Biz tekrar Han’a döndük. Ama doğrusu sonuçtan çok da memnun olmamıştık. Hancı sonucu öğrenince son derece üzüldü ve burada bir hata var, dedi. Gelin beraberce gidelim, ben size tercümanlık yapayım,teklifinde bulundu. Biz de gittik. Huzura çıktık.
Hancı durumu Nuşirevan’a anlattı. Develerimize el koyan kişilerin kıyafetini, halini, olayın geçtiği yerianlattı. Dikkat ettik, Nuşirevan’ın yüzü sapsarı kesildi.
Bir gün önceki mütercimi çağırttı. Ona sorular sordu. Sonra ayağa kalktı, her birimize 2 şer kese altın verdi, akşama kadar develeriniz gelecek, develeri alın ve sabahleyin burayı terk edin dedi. Ama giderken biriniz doğu kapısından, diğeriniz de batı kapısından çıkın, talimatını verdi. Bizler de bir şey anlamadan huzurundan çıktık.
Akşamleyin 200 devemiz kapıya geldi. Durumu anlamak için hancıya sorduk. Neler oluyor dedik. Hancı şöyle dedi: Sizin develerinize el koyan kişi Nuşirevan’ın büyük oğlu ile veziridir.
Bunlar bir çete kurmuşlar. Garibanların mallarına el koyuyorlar. Siz ilk gittiğinizde, mütercim bunu anlamış. Ama sizin sözlerinizi Nuşirevan’a yanlış tercüme etmiş. Böylece kralın oğlunu ve veziri korumuş. Ben sizinle gidip durumu anlatınca Nuşirevan bu oyunu anladı. Ama neden ayrı kapılardan gidin, dedi, ben de anlayamadım. Hele yarın olsun anlarız, dedi. Hz. Sad, anlatmaya devam ediyor: Ertesi gün ben doğu kapısından çıktım. Kapının çıkışında iki kişinin darağacına asılı olduğunu gördüm.
Halk toplanmış seyrediyordu. Sordum kim bunlar ve suçları ne, diye. Dediler ki, bunlardan biri Nuşirevan’ın büyük oğlu diğeri de veziridir. Bunlar, buraya gelen iki Arap’ı soymuşlar. Ceza olarak Nuşirevan ikisini de asarak idam etmiştir. Nuşirevan kendi öz oğlunu idam etmişti.
Hz. Ömer’in çıktığı kapıda ise bizim şikayetlerimizi yanlış tercüme ederek, kralın oğlunu korumaya çalışan kişinin asılı olduğunu gördük.
İşte Hz. Ömer senin eline verdiği deri parçasının üzerine “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim” sözüyle bana bunu hatırlatıyor. Halkına zulmedersen seni darağacına çekerim diyor.
Senin gözyaşlarına bakmam, tıpkı Nuşirevan’ın öz oğlunun gözyaşına bakmadığı gibi. Şimdi anladın mı neden benim benzim sarardı?
Bu hadiseyi bire bir yaşayan Yahudi vatandaş, hem arsasını hibe etti ve hem de İslam’a girdi.
Fazla söze gerek var mı sizce? Bence hayır. Bir yerlere adam seçerken, birilerine yetki verirken, kul hakkı söz konusu olduğunda, ceza ve mükafat dağıtırken, acaba Hz. Ömer gibi kılı kırk yarabiliyor muyuz? Sözüm elbette sadece yetkililere değil, herkese ama başta kendi nefsim olmak üzere herkese.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Parası verilerek kamulaştırılan araziye ,arazi sahibi razı olmadığı için cami yapılamazken gasp edilen bir ehli kitap mabedi nasıl cami yapılabilir?Orada nasıl namaz kılınabilir?
O namazlar kabul olur mu?

Hac 40:
DiyanetVakfı 22:40 Onlar, başka değil, sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.



 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,958
Tepkime puanı
2,073
Puanları
113
Konum
Mars
7299.jpg


"AYASOFYA'NIN CAMİ OLMASI KUR'AN'I İNKAR"İstanbul'un Fethi'nin ardından Ayasofya'nın cami yapılmasının tarihi bir hata olduğunı söyleyen Eliaçık, bunun Kur'an'ı inkar olduğunu savundu: "Bırakın açılmayı, müze olarak da kalmamalı tekrar kilise olabilmelidir."
İhsan Eliaçık devamında şunları söyledi:
"TECAVÜZ, YAĞMA NASIL FETİH OLUYOR?""52 gün top ateşi yağdırılan,üç gün boyunca yağma, talan, tecavüz serbest olan bir olay nasıl 'fetih' oluyor?
Yunan İzmir'e, İngiliz İstanbul'a, Rus Kars'a, Fransız Maraş'a girince işgal, Türk İstanbul'a girince 'fetih' oluyor öyle mi?"

eliacik_9022.jpg



kaynak:
http://www.timeturk.com/eliacik-tan-fetih-le-ilgili-skandal-aciklamalar/haber-7299

Hristiyanlığı bir din olarak görüyor galiba. Büyük bir topluluğa ulaşan bu şahsın kitaptan haberi olmaması üzücü bir durum.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,958
Tepkime puanı
2,073
Puanları
113
Konum
Mars
Hz. Ömer'in, Valiyi sarsan adalet mesajı

Hz. Ömer, cami yaptırmak için bir Yahudi'nin arsasını zorla kamulaştıran, yakın dostu Şam Valisi Sad b. Ebi Vakkas'a adaleti tek cümlelik mesajla anlattı. Valiyi titreten mesajın hikayesi ise çok çarpıcı...


Nihat Haripoğlu'nun köşe yazısı

Hz. Ömer’in halifeliği döneminde Şam valisi olan ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in arkadaşlarından olan Sad b. Ebi Vakkas (r.a.) Şam’daki bir camiyi genişletmek ister.

Bu nedenle de caminin civarındaki arsaları kamulaştırır. Herkes arsasının bedelini alır ve isteyerek arsasını camiye devreder. Ancak Şam’da yaşayan bir Yahudi, camiye bitişik olan arsasını satmak istemez. Vali arsasının değerini fazlasıyla verse de Yahudi vatandaş arsasının kamulaştırılmasına rıza göstermez. Bunun üzerine vali arsaya el koyar ve bedelini adama gönderir.
Arsasını kaybeden Yahudi, komşusu olan bir Müslüman’a derdini anlatır. Sızlanır. Bana zulmedildi, der. Müslüman vatandaş da kendisine, Medine’ye git. Orada halife Hz. Ömer vardır. Derdini anlat. Ömer,son derece adildir, elbette seni dinler, der. Şamlı Yahudi Medine’nin yolunu tutar. Yorucu bir yolculuktan sonra Medine’ye ulaşır. Halifeyi sorar. Vatandaşlar bir hurma ağacının gölgesinde dinlenen halifeyi gösterirler. İşte halife bu zattır, derler. Adam Hz. Ömer’in yanına gider. Selam verip yanına oturur. Derdini anlatır. Hz. Ömer adamı dinler. Sonra bulduğu bir deri veya kemik parçasının üzerine şu cümleyi yazar: “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim.” Kısa ve özlü bir cümle.
Yahudi bu yazıyı alıp ayrılır. Ama yolda giderken de kendi kendine şöyle konuşur: “Şam’daki idarecilerin giyim,kuşam ve oturdukları yerdeki ihtişam ve debdebe nerde, Medine’deki halifede bulunan tevazu nerde.Şam’dakiler şu mütevazı halifeyi ciddiye alırlar mı? Hiç sanmıyorum.” Kendi kendine böyle konuşur.Sonunda Şam’a varır. Doğrusu valiye gitmek de istemez. Çünkü sonuç alamayacağı kanaatindedir. Bununla beraber, mademki yorulup da oralara kadar gittim, bari halifenin şu yazdığı cümleyi valiye vereyim, der. Valinin huzuruna çıkar ve deri parçasını uzatır.
Medine’deki halifenin size mesajıdır, der. Vali bu cümleyi okuyunca, sapsarı kesilir. Uzun müddet başını yerden kaldıramaz. Sonra endişe içinde, başını kaldırıp şöyle der; arsanız size geri verilmiştir.
Yahudi vatandaş hayret eder. Şaşırır. Bir tek cümlenin valiyi bu kadar sarsacağını hiç tahmin edememişti. Merak ve dehşet içinde sorar. Lütfen bana bu cümlenin neden sizi bu kadar dehşete düşürdüğünü anlatır mısınız der.
Şam valisi Hz. Sad, bak der, sana bu cümlenin hikayesini anlatayım. O zaman benim neden bu kadar ürperdiğimi anlarsın:
İslam’dan önce ben ve bugün halife olan Hz. Ömer İran taraflarına ticaret için gittik. Yanımıza 200 deve almıştık. İran’a vardık. Orada cirit oynayan gençleri seyrederken, birileri zorla elimizdeki develere el koydular. Çok kalabalık bir çete grubuydu, bir şey yapamadık. Elimizde para da kalmamıştı. Üzgün bir şekilde, geceleyeceğimiz bir eski han bulduk. Hanın sahibine de sıkıntımızı anlattık. Adam iyi biriydi.Bize yardım etti. Sonra da; gidip krala durumunuzu anlatın, o adil bir adamdır, mutlaka size yardım eder, dedi. Biz de sabahleyin kralın huzuruna çıkıp durumu anlattık. Şikayetimizi bir mütercim krala tercüme etti. Kral Nuşirevan dikkatle dinledikten sonra her birimize birer kese altın verdi ve olayı inceleteceğini söyledi. Bize de, memleketinize dönün, dedi.
Biz tekrar Han’a döndük. Ama doğrusu sonuçtan çok da memnun olmamıştık. Hancı sonucu öğrenince son derece üzüldü ve burada bir hata var, dedi. Gelin beraberce gidelim, ben size tercümanlık yapayım,teklifinde bulundu. Biz de gittik. Huzura çıktık.
Hancı durumu Nuşirevan’a anlattı. Develerimize el koyan kişilerin kıyafetini, halini, olayın geçtiği yerianlattı. Dikkat ettik, Nuşirevan’ın yüzü sapsarı kesildi.
Bir gün önceki mütercimi çağırttı. Ona sorular sordu. Sonra ayağa kalktı, her birimize 2 şer kese altın verdi, akşama kadar develeriniz gelecek, develeri alın ve sabahleyin burayı terk edin dedi. Ama giderken biriniz doğu kapısından, diğeriniz de batı kapısından çıkın, talimatını verdi. Bizler de bir şey anlamadan huzurundan çıktık.
Akşamleyin 200 devemiz kapıya geldi. Durumu anlamak için hancıya sorduk. Neler oluyor dedik. Hancı şöyle dedi: Sizin develerinize el koyan kişi Nuşirevan’ın büyük oğlu ile veziridir.
Bunlar bir çete kurmuşlar. Garibanların mallarına el koyuyorlar. Siz ilk gittiğinizde, mütercim bunu anlamış. Ama sizin sözlerinizi Nuşirevan’a yanlış tercüme etmiş. Böylece kralın oğlunu ve veziri korumuş. Ben sizinle gidip durumu anlatınca Nuşirevan bu oyunu anladı. Ama neden ayrı kapılardan gidin, dedi, ben de anlayamadım. Hele yarın olsun anlarız, dedi. Hz. Sad, anlatmaya devam ediyor: Ertesi gün ben doğu kapısından çıktım. Kapının çıkışında iki kişinin darağacına asılı olduğunu gördüm.
Halk toplanmış seyrediyordu. Sordum kim bunlar ve suçları ne, diye. Dediler ki, bunlardan biri Nuşirevan’ın büyük oğlu diğeri de veziridir. Bunlar, buraya gelen iki Arap’ı soymuşlar. Ceza olarak Nuşirevan ikisini de asarak idam etmiştir. Nuşirevan kendi öz oğlunu idam etmişti.
Hz. Ömer’in çıktığı kapıda ise bizim şikayetlerimizi yanlış tercüme ederek, kralın oğlunu korumaya çalışan kişinin asılı olduğunu gördük.
İşte Hz. Ömer senin eline verdiği deri parçasının üzerine “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim” sözüyle bana bunu hatırlatıyor. Halkına zulmedersen seni darağacına çekerim diyor.
Senin gözyaşlarına bakmam, tıpkı Nuşirevan’ın öz oğlunun gözyaşına bakmadığı gibi. Şimdi anladın mı neden benim benzim sarardı?
Bu hadiseyi bire bir yaşayan Yahudi vatandaş, hem arsasını hibe etti ve hem de İslam’a girdi.
Fazla söze gerek var mı sizce? Bence hayır. Bir yerlere adam seçerken, birilerine yetki verirken, kul hakkı söz konusu olduğunda, ceza ve mükafat dağıtırken, acaba Hz. Ömer gibi kılı kırk yarabiliyor muyuz? Sözüm elbette sadece yetkililere değil, herkese ama başta kendi nefsim olmak üzere herkese.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Parası verilerek kamulaştırılan araziye ,arazi sahibi razı olmadığı için cami yapılamazken gasp edilen bir ehli kitap mabedi nasıl cami yapılabilir?Orada nasıl namaz kılınabilir?
O namazlar kabul olur mu?

Hac 40:
DiyanetVakfı 22:40 Onlar, başka değil, sırf "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.




Hac 40 ayeti nasıl algıladınızçok merak ediyorum :)
 

ALI25

Kıdemli Üye
Katılım
9 Nis 2015
Mesajlar
7,509
Tepkime puanı
106
Puanları
0
Konum
Almanya
"AYASOFYA'NIN CAMİ OLMASI KUR'AN'I İNKAR"İstanbul'un Fethi'nin ardından Ayasofya'nın cami yapılmasının tarihi bir hata olduğunı söyleyen Eliaçık, bunun Kur'an'ı inkar olduğunu savundu:]

Ilkönce $unu bir ifade edeyim türkiye malesef bazi kimseler kendini bir belli etmiyor veya onlar ya bilerek de kendini adeta bir kamufla$ yapar gibi davraniyorlar veya $öyle de diyebilirim bu gibi kimseler ayni zamanda bir takye de yapiyorlar ve neden diye sorulacak olur ise taninmamak ve de insanlar tarafindan da bilinmemek icindir.

$imdi konumuza gecelim buna dair bir$eylere de deyinelim kisa da olsa bir söz söyleyim.

Ayasofya nin camiii olmasi ile kur´an-i kerim nasil bir bagla$tirdi anlami$ degilim bu konuda bende cahilim.

Bu kilise iken camii olmu$ bir ibadetgah yeri yapmak la ne alakasi var o kitabullah inkar etmek de ve bos söz de bilip görüldügü gibi sirf bir akil ve mantiktan ibarettir.

Bir dü$ünün Istanbul $ehrini feth olacak peki icinde kiler de feth olmu$ gibi olmuyor mu o islam devletinin eline gecmesi ile onun istedigi bir me$ru $ekilde bunuda kollanamaz mi bir misal sizin elinize bir arsa geciyor onun istediginiz gibi bir kollanmaya hakkiniz var mi yada yok mu ve buda me$ru olduktan sonra kimsenin bir$ey demeye vede itiraz etmeye de hakki da olamaz.

Birde demi$ ki bunu camii yaptirmasi bir hata idi hata bu ise peki farz edelim öyle olsun o kadar ulema nerde idi o zaman fatih Sultan mehmed han dönemindekilerden diyorum ve ulema böyle bir$ey de hic sukut eder mi veya sukut etmesi makul olur mu ve makbul olur mu vede ayni zaman da bir muteber olur mu buna da aklen ve de mantiken de mümkün degildir.



 
Üst