Atatürkçülüğün Tanımı

ubeyd_el_turki

Doçent
Katılım
28 Mar 2007
Mesajlar
720
Tepkime puanı
16
Puanları
0
:) Şimdi Şöyle Bir Durum Var Mustafa Kemal Yıldırım Orduları Başına Getirildikden Sonra Mondros Ateşkesinin İmzalanmasıyla İstanbula Çağırılmıştır. Ankara Üniversite Tarih Alanı Öğretim Görevlisinin Araştırmalarıda Bunu Diyor. Yapılanları Görmemek İçin Kör Olmalısınız Bu Millet Hala Yaşıyorsa Ve Köle Olarak Yaşamıyorsak O Beğenmediğin Atatürk Sayesinde Adam Misak-i Milli Demiş Bağımsızlık Demiş Uğruna Canını Vermiş Sizler Daha Neler Konuşuyorsunuz. Şunu Bİlirim Ben Her Türk Genci Tarihini Araştırmalıdır Tarihler Yalan Söylemez. Ataya Karşı Çıkanlar Ve Hakkında İleri Geri Konuşanlar Vatan Hainidir Dağdaki Teröristten Farkı Yoktur.

Ankara Üniversitesinin yandaş araştırma görevlileri istediğini söyleyebilir.
Kazım Karabekir'in damadına teslim ettiği belgeler ve şahitler, Filistin'de bozgunun sorumlusu olarak kelle koltukta İstanbul'a çağrıldığını doğruluyor.

Belgeler öyle desede sizler sloganlara inanabilirsiniz.
Şuna borçludur,bunun yüzündendir mantığı kadüktür.Öyle ise en büyük borç Alpaslan'adır.Yüceltilecekse Fatih yüceltilmelidir.

Tarih araştırıldıkça sizler ve sloganlar ve dayatmalar üzerine hayatını kuranlar oldukça fazla üzülecekler...Ata'nızın sadece cumhurbaşkanlarının okuyabildiği İslam dini hakkındaki gizli kitabı bir açıklansa neler olacak neler... (Can Dündar, Kenan Evren'e bir röportajında sormuştur ve Kenan Evren bu kitabın İslam hakkında olduğunu ancak içeriğinin açıklanamayacağını söylemiştir)

Kaldı ki 1937 tarihli Medeni Bilgiler kitabına el yazıları ile yapılan ve İslam dinine hakaretlerle dolu kitabıda cümle aleme okutmak gerekir...
 

kemalali

Profesör
Katılım
18 Ağu 2006
Mesajlar
1,560
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Kazım Karabekir şöyle anlatıyor


10 Temmuz 1923 Ankara istasyonundaki kalem-i mahsus binasında Fırka nizamnamesini müzakereden sonra, Gazi ile yalnız kalarak hasbihallere başlamıştık.

“Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkûmdurlar” dediler.

Kendisini hilafet ve saltanat makamına layık gören ve bu hususlarda teşebbüslerde de bulunan, din ve namus lehinde türlü sözler söyleyen ve hatta hutbe okuyan, benim kapalı yerlerde baş açıklığımla latife eden, fes ve kalpak yerine kumaş başlık teklifimi hoş görmeyen, Mustafa Kemal Paşa, benim hayretle baktığımı görünce, şu izahatı verdi:

“Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar! Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Bunun için önce din ve namus anlayışını değiştirmeliyiz. Partiyi bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz!”

Bkz. Kazım Karabekir, Paşaların Kavgası: Atatürk-Karabekir, Yayına hazırlayan: İsmet Bozdağ, Emre Yayınları, Aralık 1991, s.143.

Aynı hatıraları Uğur Mumcu “Kazım Karabekir Anlatıyor” ismiyle neşretmişti.
Oradaki ifade şöyledir:

“Bunun için önce din ve namus telakkisini kaldırmalıyız.” İsmet Bozdağ ifadeyi kendine göre yumuşatmış olabilir. Devam edelim: Karabekir 14 Ağustos 1923 tarihinde Türk Ocağı’nda verilen bir çay ziyafetine gitmeden önce şu bilgileri işittiğini bildiriyor:

“Gazi Kur’an-ı Kerimi bazı İslamlık aleyhdarı züppelere tercüme ettirmek arzusundadır. Sonra da Kur’anın Arapça okunmasını namazda bile yasaklayarak bu tercümeyi okutacak! Ve o züppelerle işi alaya boğarak, güya Kur’anı da, İslamlığı da kaldıracaktır!” (s.158)

Akşam M. Kemal’e bu konudaki itirazlarını bildirince olanları şöyle anlatıyor:

“M. Kemal paşa beyanatıma karşı hiddetle bütün içini ortaya döktü:
Evet Karabekir; Arap oğlunun yavelerini Türk oğullarına öğretmek için Kur’anı Türkçeye tercüme
Ettireceğim ve böylece de okutacağım. Ta ki budalalık edip aldanmakda devam etmesinler!

Şüphe yok ki, yakın günlere kadar Kur’anı ve Peygamberi her yerde medh ve sena eden ve hatta hutbe okuyan bir insandan bu sözleri beklemek herkese eza veriyordu.” (s.159)

Kazım Karabekir’in hatıralarında şu satırlar da dikkat çekiyor:

“19 Ağustos Pazar akşamı, Mustafa Kemal ve İsmet Paşalar-Latife Hanım ile birlikte bana akşam yemeğine geldiler. Keçiören’e giderken sağ tarafta kubbeli köşk denen mevkide, bol suyu ve büyücek havuzu olan bir köşkte kira ile oturuyordum. İsmet Paşa Lozan’da iken Mustafa Kemal Paşa, Latife Hanım’la birlikte, bir kere daha bana akşam yemeğine gelmişlerdi. Münakaşayı İsmet Paşa ile ben yaptım. Mustafa Kemal Paşa sükunetle bizi dinledi. Mustafa Kemal Paşa, Lozan’dan da aldığı hızla, ne İktisat Kongresi’nin ve ne de heyet-i ilmiye’nin hazırladığı programlara ilgi göstermeyerek müthiş bir inkilap hamlesi teklif etti:

“Hocaları toptan kaldırmadıkça hiç bir iş yapamayız. Bugünkü kudret ve prestijimizle bugün bu inkılabı yapmazsak, başka hiçbir zaman yapamayız.”

İlk Fethi Bey Grubundan sonra da Mustafa Kemal Paşa’dan işittiğim bu yeni inkilap zihniyetini İsmet
Paşa bir çırpıda tamamlıyordu. Aradaki zaman fasılaları kendiliğinden ortadan kalkarak, bu üç
şahsiyetin üç maddelik programları kulaklarımda tekrarlandı.

1- İslamlık terakkiye manidir
2-Arapoğlu’nun yavelerini Türklere öğretmeli
3- Hocaları toptan kaldırmalı ! ” (s.165)

http://www.aldananlar.org/diger-dinler/laiklik/ataturk-din-dusmanimi.html
 
Katılım
29 Ocak 2008
Mesajlar
97
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
59
Web sitesi
www.cicikagan.co.cc
Gerçek vatanseverlik kişi başına düşen milli geliri iki katına çıkarabilmektir.Sürünen Ülkeler arasında olduktan sonra Atatürkçü olmuşun ne işe yarar. Kalkınmış ülkeler Atatürkçü değil ama, demokrasi ve insan haklarında zenginlikte birinciler. Biz her şeyde perişanız. O halde bu Atatürkçü geçinen hortumcu mason zihniyet kendilerini bir sorgulasınlar ve iş yapa hükümete köstek olmaktan vazgeçsinler.

Atatürkçü ülke olan ülkemiz ekonomik olarak geri demek?

Peki Allahın petrol denizine boğduğu Araplar mı zengin?

Araplarda mı Atatürkçü yoksa?

Atatürkçülükle Masonları aynı cümlede zikrederken Atatürkün Mason localarını kapattığını biliyorsundur sanırım.
Senin icraatcı hükümetinde başımız sülük olan Mason localarını kapatsında görelim.

Atatürk dönemi kalkınması ile Atatürk sonrası istediğin hükümeti kıyasla bakalım toplamı Atatürkün dönemine ulaşmayı başarabilecek mi?

Tabi bu arada Attürk Osmanlının borçlarınıda ödüyordu.

Borç alan değil borç ödeyen bir ülke idik.

Çok meşhur hükümetin dış borcu 280 milyar dolardan 500 milyar dolara çıkarttı.Tabi Atatürk dönemi kuruluşlarını satmasına rağmen hala borclanıyoruz kriz kapıda.

E.. ne olacak ağzı olan konuşur araştırmayanlarda dinlerse daha biz çok sürünürüz.
 
Katılım
29 Ocak 2008
Mesajlar
97
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
59
Web sitesi
www.cicikagan.co.cc
Ankara’da düzenlenen mitingin 1930 modeli Kemalistlerin tükenişini gösterdiğini belirten Prof. Dr. Baskın Oran, “Son dönemde 1930 modeli Kemalistlerin iki tükeniş çığlığı duyuldu. Biri, cumhurbaşkanlığı seçimleri için Mecliste 367 milletvekilinin bulunması gerektiğiyle ilgili, ikincisi de bu miting” dedi. Oran, kendi kendisini dönüştürmeyi başaramayan Kemalizmin korku ve yılgınlık yaydığını söyledi.

Prof. Dr. Baskın Oran, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) çağrısıyla dün Ankara’da düzenlenen mitingin 1930 modeli Kemalistlerin tükenişini gösterdiğini belirterek, “Son dönemde 1930 modeli Kemalistlerin iki tükeniş çığlığı duyuldu. Biri, cumhurbaşkanlığı seçimleri için Mecliste 367 milletvekilinin bulunması gerektiğiyle ilgili, ikincisi de bu miting” dedi.

Prof. Dr. Baskın Oran bu durum Türkiye’yi dönüştürmeyi başaran, ama kendini dönüştürmeyi başaramayıp 30’larda kalan ideolojinin tükenişini gösterdiğini ifade ederek, “tükeniş”i ise şöyle açıkladı: “Kemalizm perişan haldeki bir Türkiye’de vatandaşlara özgüven aşılamayı başarmıştı. Şimdi de korku ve yılgınlık yaymayı başarmaya çalışıyor.”

Oran, mitingi anlamlı bulanlara ise “Düşünmeliler. Demokrasi, insan hakları, azınlık hakları, ifade özgürlüğü kavramları üzerinden düşünmeliler. Bir de şu: Hakkını verdiğin vatandaştan korkma. Vermediğinden kork” dedi. “1930’lardan beri hiçbir şey değişmedi sanıyorlar”

Mitingi düzenleyen çevrelerin temel argümanlarının “Sevr paranoyası” olduğunu söyleyen Oran, “1930’lardan bu yana hiçbir şey değişmedi sanıyorlar” dedi. Antiemperyalizm kavramının da bir mağduriyet psikolojisini yaymak için kullanıldığına işaret eden Prof. Dr. Oran, “İşin kötüsü, o kadar önemli bir kavramı, antiemperyalizmi mağduriyet psikolojisi yaymak için kullanıyorlar. 1870’lerin emperyalizm kavramını askeri işgalsiz düşünüp, her şeye emperyalizm demek tek anlama gelir: ‘Hep dışarıdan yapıyorlar, ben sütten çıkmış kaşığım. Bütün belâlar emperyalizmden geldiği için ben masumum.’ İşte mağduriyet psikolojisi böyle oluşuyor” ifadesini kullandı.

Yazıklar olsun size Baskın ORAN gibi birinin söylediklerini fikirmiş gibi buraya alıyorsunuz ya.Merak etmeyin çok yakında sizin değerlerinizde her ne ise onada küfreder. Yeter ki Türk Milleti içine nifak tohumu ekebilsin.Bu şahıs Türklerin birliği ve huzuruna ilişkin ne yaptı.Ama Huzursuzluk ve toplumu bölmek için neler yapmadı ki.
 
Üst