Atatürkçülüğün Tanımı

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
POLEMİK ve ELEŞTİRİ İÇİN ÇAĞRI

İnönü Atatürk'ü ne demek sayın arkadaşlar ya? Atatürk aydınlığında Şeyh ve müridsel ilişki ve devamında; "Şeyh-i Müridi uçurur " gibi bir yaklaşım yoktur.

Fevkalade(!) yanılgı ile yapılmış bir yaklaşım diyebiliyorum.

İmam Nesevi yaklaşım " dünya iki kişi kalsa hilafet Kureyş'de kalacak" idda da hiç olmamıştır zaten büyük önder..

Biliyorsunuz Hilafeti kaldırmıştır.İstese olurdu..

Kavram kargaşası ve algı kırılması ile bakmayın bunun adı ne yapsanız "Önyargı"dır.

Bilgilenmek isteyen arkadaşlara zevkle anlatırız Ulusal,Dinsel,Kültürel dizgeyi..

Böyle biliyormuş da,bilmiyor veya bilirbilmez hadi oda mı olmadı ;bilmezbilir yapmayın.

Net oluyoruz.Var mısınız?


Buyrun anlatın dikkatle okuyup düşünürüz anlattıklarınızı.

Atatürkkün büyük tehlike olarak görüp kapattırdığı mason kulüplerini açan İnönü dür ve bugün bu kulüplere üye olan Rektör ve önemli görevlerde olanları yazmaya kalksam epey zaman alır.

Atatürkün fotorafını paramızdan kaldırıp kendi fotorafını koyan kimdir acaba.

Atatürkün Van da Ünüversite açması için sahsi servetinden verdiği parayı göz ardı edip Van da Ünüversite açtırmayan kimdir acaba.

Atatürkün kutsal emanet saydığı bu toprakların ilk yabancılara satışını kimler yapmıştır.

1978 de Doığu Sol cu derneklerin referansı ile 20.000 kişiyi 6 aylık eğitimden sonra MEB kadrosuna alan hangi partidir ve o an başında kim vardı.

Leyla zana gibi kişileri parti ile seçtirip Uluslar arası siyasi areneya sokan hangi partidi ve kim başındaydı.

O zamanın en modern uçaklardan birini yapan Türk İş adamına siparişleri iptal edip iflasına neden olna ve eş zamanda Uçak fabrikasına destek vermeyip Yarış atların ehlileşmesine devlet kredisi veren kimdi?

Devam edeyimmi şimdilik bu kadar yeter.
 
P

porto

Guest
İnönü Atatürkçülüğü diye adlandırdığınızı rozet Atatürkçülüğü diye adlandırsanız daha iyi olur. Yoksa İnönün yaptıklarını Atatürke ihale etmiş olursunuz.
Atatürkü Başbuğ olarak Lider olarak Önder olarak ya da önemli bir şahsiyet olarak kabul eden tüm insanlık İnönünden nefret eder. Bunu Atatürkçülüğü eleştirmek adına adlandırmanın ne manası var ? Neyin peşindesiniz ?

Atatürkçülüğün tanımı yaptıklarıdır. Devrimleridir. Yani ufak değişimler değil. Köklü değişiklerdir. Bunu anlayabilmek için Atatürkün eserlerini kitaplarını okumak lazım gelir.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
İnönü Atatürkçülüğü diye adlandırdığınızı rozet Atatürkçülüğü diye adlandırsanız daha iyi olur. Yoksa İnönün yaptıklarını Atatürke ihale etmiş olursunuz.
Atatürkü Başbuğ olarak Lider olarak Önder olarak ya da önemli bir şahsiyet olarak kabul eden tüm insanlık İnönünden nefret eder. Bunu Atatürkçülüğü eleştirmek adına adlandırmanın ne manası var ? Neyin peşindesiniz ?

Atatürkçülüğün tanımı yaptıklarıdır. Devrimleridir. Yani ufak değişimler değil. Köklü değişiklerdir. Bunu anlayabilmek için Atatürkün eserlerini kitaplarını okumak lazım gelir.


Ben bugün Atatürkü kullanıp rant elde edenlere İnönü Atatürkçüsü diyorum zaten düşünen biri bugünkü kişileri Atatürkçü olarak kabul etmez ve yaptıklarını Atatürk e mal etmez.
 
Katılım
11 Eyl 2007
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
100
Konum
İn Ankara :)
Web sitesi
istiklalitamturkiye.blogcu.com
yazışacak mıyız,yarışacak mıyız? Bunu netleştirelim.
Çok ilginç şeyler yazmışsınız değerli "Agbi"..Bu yazdıklarınızı belgelendirmenizi istiyorum. özellikle"Atatürkün Van da Ünüversite açması için sahsi servetinden verdiği parayı göz ardı edip Van da Ünüversite açtırmayan kimdir acaba." bu kısmı?

Bir de İnönü ve Atatürk konusunda neyi konuşacağız? İnönü mü Atatürk mü?

Saygılar..
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
yazışacak mıyız,yarışacak mıyız? Bunu netleştirelim.
Çok ilginç şeyler yazmışsınız değerli "Agbi"..Bu yazdıklarınızı belgelendirmenizi istiyorum. özellikle"Atatürkün Van da Ünüversite açması için sahsi servetinden verdiği parayı göz ardı edip Van da Ünüversite açtırmayan kimdir acaba." bu kısmı?

Bir de İnönü ve Atatürk konusunda neyi konuşacağız? İnönü mü Atatürk mü?

Saygılar..

Çok ilginç bunmları bilmemeniz.

Ben zaten Atatürkü konuşmuyorum.

Ben Atatürkü kullanarak dünyevi rant makam elde edenleri konuşuyorum.

Van Ünüversitesi Atatürkün Doğu ve Güney doğuda yabancı menşeli okulları kapattırdıktan sonra bir tavsiye üzerine hazırlattığı bir oluşumdur ama malesef Atatürkün ölümü ile başlamadan bitti.

Sakın kapatılan okullarıda bilmiyorum demeyin o zaman sizinle hiç karşılıklı istişareye başlamayalım.

Eğer hala parada İnönü fotorafını bilmiyor Erdal İnönü zamanında öğretmenleride bilimiyor hele hele teziç in Fransa seymour Ünü fahri Öğrt görevlisi olduğunu Muğla Ünü.çRek şener Oktik in İngiliz pasaporyu taşıdığını 9 Eylül Ünü rektörünün Hiristiyan Ermeni olduğunu da bilmiyorsanız daha eski tarihe girmek imkansız.
 
Katılım
11 Eyl 2007
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
100
Konum
İn Ankara :)
Web sitesi
istiklalitamturkiye.blogcu.com
Bakın Konu başlığı ile siz örtüşmüyorsunuz? İnönü ile Atatürk'ü nasıl örtüştürdünüz bunu hala anlamadım.
Diğer yazdıklarınız konusunda sizinle hemfikirim.Ama bu Van ve Üniversite konusunu ilk kez duyuyorum.Kaynağınızı veya mahreçinizi eski deyimle merak ediyorum.Bilgi birikimselime doğruysa yeni kattığınızdan dolayı da,size teşekkür edebileceğim.

Kriptoları konuşmaya yönlendirildiğimi algıladım yazınızdan.Bence bu İnönü/Atatürk bahsinde Dikeni gülden,şeyhi müridden ayıralım o kolay!..
Kriptoları veya kölemenleri ya da dönme ve devşirmeleri zevkle yazarız.

Saygıyla..
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Bakın Konu başlığı ile siz örtüşmüyorsunuz? İnönü ile Atatürk'ü nasıl örtüştürdünüz bunu hala anlamadım.
Diğer yazdıklarınız konusunda sizinle hemfikirim.Ama bu Van ve Üniversite konusunu ilk kez duyuyorum.Kaynağınızı veya mahreçinizi eski deyimle merak ediyorum.Bilgi birikimselime doğruysa yeni kattığınızdan dolayı da,size teşekkür edebileceğim.

Kriptoları konuşmaya yönlendirildiğimi algıladım yazınızdan.Bence bu İnönü/Atatürk bahsinde Dikeni gülden,şeyhi müridden ayıralım o kolay!..
Kriptoları veya kölemenleri ya da dönme ve devşirmeleri zevkle yazarız.

Saygıyla..


Konularımı ve mesajlarımı araştırırsanız görürsünüz kusura bakmayın her yeni gelip sorana onları tekrar edecek vaktim yoktur size kolaylık olsun diye 5,10 konumu güncellendirdim bakın hemen tepki geldi amca Bey den kendi konularını birinci sayfaya dolduruyorsun diye.
 

Sofuoglu

Ordinaryus
Katılım
29 Tem 2006
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
254
Puanları
83
Konularımı ve mesajlarımı araştırırsanız görürsünüz kusura bakmayın her yeni gelip sorana onları tekrar edecek vaktim yoktur size kolaylık olsun diye 5,10 konumu güncellendirdim bakın hemen tepki geldi amca Bey den kendi konularını birinci sayfaya dolduruyorsun diye.

iyide bir delil icin onlarca konu guncellemek yerine buraya delili bul koy arkadasda isdifade etsin degilmi?
 

real.ist

Doçent
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
500
Tepkime puanı
4
Puanları
0
'Kemalizm dayatma' diyen Çinli, hocaları kızdırdı


10. İstanbul Bienali'nin bu yılki küratörü Çinli Hou Hanru'nun bienal kataloğunda Kemalist modernleşme modeli için 'tepeden inme bir dayatma' demesi hocaları kızdırdı. Hanru'nun Mustafa Kemal Atatürk'ü 'anti hümanist' olarak suçladığını iddia eden Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Nazan Erkmen, 131 öğretim elemanı adına bir kınama mesajı yayımladı. "İmkânsız Değil Üstelik Gerekli: Küresel Savaş Çağında İyimserlik" başlığı altında düzenlenen ve 8 Eylül'de başlayan 10. Uluslararası İstanbul Bienali'nin bu yılki küratörü Hou Hanru, bienal kataloğunda yer alan yazısında şu ifadeleri kullanmıştı:

"Kemalist proje tarafından savunulan modernleşme modelinin yine de sisteme dahil bazı çözülemez çelişkiler ve ikilemlerle dolu 'tepeden inme bir dayatma' olması; reformların, devrimci birer araç olarak gerekli olmalarına rağmen yarı askeri bir şekilde dayatılması demokrasi ilkesine aykırıydı. Milliyetçi ideoloji, evrensel hümanizmin benimsenmesine aksi yönde işledi ve toplumsal bir elit önderliğindeki ekonomik ilerleme toplumsal bölünme üretti. Popülist siyasi ve dini güçler, taleplerini toplumun tabanında yeniden oluşturmayı ve yönlendirmeyi ve bu talepleri kendi çıkarları yönüne çevirmeyi başardılar."

HOCALAR: KASITLI BİR İFADE

Hou Hanru'nun Kemalizm'e dair bu sözleri, sanat fakültelerinde ders veren hocaları kızdırdı. 131 öğretim üyesi adına sert bir kınama mesajı yayımlayan Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazan Erkmen, şöyle dedi: "Kemalist projenin 'tepeden inme bir dayatma', Atatürk'ün 'anti hümanist' olarak suçlanması, bilgisizliği aşan kasıtlı bir ifade olarak öne çıkmaktadır. Son derece hassas zamanlar yaşayan Türkiye'de İstanbul Bienali küratörünün bu konuda daha duyarlı olmasını ve Atatürk'ün 'Sanatkâr cemiyette uzun cehid ve gayretlerden sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır' sözündeki gibi, ancak bu duyarlılığı taşıyanların 'sanatçı' demeye layık olabileceğini hatırlatıyoruz."


 

SirayeT

Asistan
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
215
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Atatürk bu cumhuriyetin kurucusu değil mi?

-Elbette! “Ama cumhuriyet onun eseridir, bizi yalnızca o kurtardı, o olmasaydı biz bir halt olamazdık” gibi yağcılık ve yalakalıklara sanırım Mustafa Kemal de itibar etmezdi.

“Bence o olmasaydı bu cumhuriyet olmazdı” diyenler, gerçek anlamda Türk milletine hakaret edenlerdir. Eğer 301 işletilecekse, asıl bu tür mübalağa ile kavramların içini boşaltan ve zımnen Türk milletini küçük düşüren yazar çizerler aleyhine işletilmeli!

Koca bir milletin sa’y ve gayretini görmezlikten gelip, bir başarıyı tamamıyla bir insana hamletmek tek başına bir zulümdür. Ki zaten üzerine toz kondurmadıkları rejim de bu zulüm üzerine bina edilmiştir.

Türk milleti, bilinen kadarıyla 4 bin 5 bin yıldır ayakta ve her dönemde muktedir olarak, bulunduğu coğrafyada ağırlığını ve varlığını sürdürmüştür.

Atatürk ise bu uzun ve çalkantılı maceranın son yüz yılında var olmuştur. Bir gün gelir o da Bilge Kağan, Tonyukuk veya en fazla Metehan gibi tarihin içinde bir şahsiyet olmaktan kurtulamaz. O bir ilah sayılsa bile, Allah’tan başka hiçbir ilahın ila nihayet varlığını sürdürdüğü görülmemiştir.

Dolayısıyla gelin şu abartı çılgınlığından kurtulalım. Her bir gelişmeyi, iyileşmeyi ‘Atatürkçülük elden gidiyor, cumhuriyet elden gidiyor’ martavallarına dökerek kösteklemeyin. Yetmedi mi Atatürk’ün etinden varlığından beslendiğiniz?

Atatürk’ü; o kanunlar perdesi altında sıkı sıkıya korunan varlığını ve hatıratını ve yaptıklarını tarihe bırakalım. Eğer yaptıkları hakikaten bu milletin hizmetine geçmiş ise inanın Oğuz Han’ı, Mete’yi Kül Tigin’i, Çağrıyı, Alparslan’ı, Fatih’i unutmadığımız gibi onu da unutmayız. Bu millet vefalıdır.

Yok eğer varlığı, şu keyfi, küfri ve cebri rejimin varlığı ve devamı ile kaimse yazık! Benim bildiğim Mustafa Kemal yaşamak için, varlığını ve hatıratını sürdürmek için böyle bir vesayete ihtiyaç duymazdı. Çünkü rejimler fanidir. Ama ali hizmetler unutulmaz .

M.ALİ BULUT
 

Bedrin_Aslanı

Profesör
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
1,792
Tepkime puanı
3
Puanları
0
öyle bi itiba oluştu ki atatürk ün izinden gitmeye çalışan kişi kendini din düşmanı olmak zorunda hissetmeye başlıyor. Askeriyede çok konuştuk ve bildiklerimizide insanlara anlattık. Sürekli tanrı deme fantezileri var. Bizde inatla Allah diyor ve dedirtiyoruz. Allah demekten korkan bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Neden tanrı dediğimizde, bize gelen emir bu şekilde deniyor.

Peki diyorum bu tanrı muhabbetini kim çıkardı kardeşim diyorsunuz. Senin en büyük örneğin Atatürk değilmi diyorsun evet diyor. O zaman onun bir kere bile olsa bir yerde tanrı dediğini bana göster. Gösteremiyorlar. Bak diyorum, bu sonradan dinimizi sulandırmak Allah tan ibadetten bizi uzaklaştırmak istiyen sapıkların dedikleri. Sen Atatürkü değil o sapıkları dinliyorsun. Hiç kitap okumuyormusun hiç bilgi sahibi olmaya çalışmıyormusun diyoruz ve zihinler açılıyor yavaşla...

Sonuç olarak birileri bazı hatalar illaki yaptı ve din düşmanları bunun üzerine katlayarak atatürkün arkasına saklanarak devam etti. Bilgi edinmekten yoksun halkımızda Kuranı bırakıp dedikodu ve dilden çıkanlara inandı. Günümüzdeki durumuda görüyorsunuz...
 

İbrahim Tevhidi

Profesör
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
765
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
41
Web sitesi
www.rebeze.com
Atatürk konuşmaları ile islamı inkar etmiş pozitivist düşünce yapısına sahip, seküler laik birisidir.

Allah tarafından gönderilen kitaplara gökten indiği varsayılan kitaplar demekte, içindekilere ise doğma demektedir.

Lozanda ne oyunlar döndüü otadadır, halkın kurtuluş savaşı azmini seküler laik bir kukla devlet potasında eritilmiş oligarşik diktayı ayakta tutabilmek için büyük katliamlar yapılmıştır. Bu katliamlar bir etnik unsura yada bir yöreye değil bütün müslümanlara karşı yapılmıştır.

Kahraman kurtuluş savaşı ordusu, peygamber ocağı, çanakkale kardeşi, milletin ordusu yönetim ile birlikte halktan gasedilmiş, halka karşı kullanılmıştır.

Onalrı borusunu öttürecek belam alimler sayesinde ulul emre itaat fitnesi atılmış bir çok dindar kitle avutulmuştur.

Aldanmayanlarıda öldürmüşlerdir.

Hangi atatürk, ne inönüsü iyi polis kötü polis gibi ata iyi şef kötü yok canım...

1885 senesinde Amerika'yı laikleştiren Yahudi 1923 senesinde de Osmanlı'yı laikleştirmişti.

Ana­dolu evladı mazisini unutsun, atalarının tarihini hatırlamasın diye yazısı Mustafa Kemal tarafından Kuran harflerinden değiştirilip Yunan harflerine çevriliyordu.

Müslüman kadının namus sembolü olan örtüsü çıkartılmış yerine Fransa'dan manto modası getirilmişti. Bu değişikliğe çağdaşlaşma denilmişti. Halbuki Maraş’ta sütçü İMAM işgal kuvvet­lerinden bir Fransız askerinin Müslüman Anadolu kadınının örtüsüne müdahale etmesi üzerine silahını çekmiş, Fransız gavurunu cansız yere sermişti. Sözde kurtuluş savaşı kazanılmış oysa bu savaştan sonra Trabzon çarşısında Mustafa Kemal'in emri ile askerler Müslüman kadının örtüsünü yırtmışlardı. Kurtuluş savaşı imiş! "İnanmıyorum bana öğretilen tarihe Sebep ne? Mezardansa bu hayatı tercihe.

Merhum Necip Fazıl haykırıyor İnanmıyorum ba­na mekteplerde öğretilen tarihe diyor.

Anadolu evladının neden bu zillet dolu hayatı mezara tercih ettiğine şaşıyor. Anadolu’nun İmanlı evladı bu zillete daha ne kadar katlanacaksın. Kalbindeki küllenen imanı ne zaman alevlendirip yakacaksın.


Ne zaman gerçek özgürlük ve kurtuluş savaşını başlatacaksın? Ecdadın mezarlardan senin kıyamını gözlüyor.

Onların intikamını Yahudi’den ve onun uşağı laiklerden sen alacaksın. Onlar haindirler. Hainlerse korkaktır.

Bu gün sen susuyorsun, diye onlar konuşuyorlar.
 

Kutlukhan

Paylaşımcı
Katılım
30 Eki 2007
Mesajlar
138
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
öyle bi itiba oluştu ki atatürk ün izinden gitmeye çalışan kişi kendini din düşmanı olmak zorunda hissetmeye başlıyor. Askeriyede çok konuştuk ve bildiklerimizide insanlara anlattık. Sürekli tanrı deme fantezileri var. Bizde inatla Allah diyor ve dedirtiyoruz. Allah demekten korkan bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Neden tanrı dediğimizde, bize gelen emir bu şekilde deniyor.

Peki diyorum bu tanrı muhabbetini kim çıkardı kardeşim diyorsunuz. Senin en büyük örneğin Atatürk değilmi diyorsun evet diyor. O zaman onun bir kere bile olsa bir yerde tanrı dediğini bana göster. Gösteremiyorlar. Bak diyorum, bu sonradan dinimizi sulandırmak Allah tan ibadetten bizi uzaklaştırmak istiyen sapıkların dedikleri. Sen Atatürkü değil o sapıkları dinliyorsun. Hiç kitap okumuyormusun hiç bilgi sahibi olmaya çalışmıyormusun diyoruz ve zihinler açılıyor yavaşla...

Sonuç olarak birileri bazı hatalar illaki yaptı ve din düşmanları bunun üzerine katlayarak atatürkün arkasına saklanarak devam etti. Bilgi edinmekten yoksun halkımızda Kuranı bırakıp dedikodu ve dilden çıkanlara inandı. Günümüzdeki durumuda görüyorsunuz...

Atatürk Düşmanları kendilerine yeni taktikler ayarlapı Atatürkü olduğundan farklı göstererek onun kurduğu Türkiye Cumhuriyetini dervişler ve meczuplar ülkesine döndermek için uğraşmaktadırlar. İşte tıpkı kendini Bedrin aslanı zanneden şu adam gibi.

Arkadaşım Tanrı kelimesi öz türkçe Tengri kelimesinden türemedir. Ve her Türk Tanrıdan maksat Allahı bilmektedir. Tanrı kelimesine düşmanlık Türk düşmanlığından başka bir şey değildir.

Sayın bedrin aslanı nickli, Atatürk aşağıda kendisini bir güzel izah ediyor.


Osmanlı toplum ve eğitim hayatında önemli bir yere sahip olan tekke ve zaviyeler zamanla yozlaşmış ve toplumsal alanda bölünme ve gruplaşmalara sebep olmuştu. Uygar ve ileri bir millet olma amacını güden toplumumuz için tekke, zaviye, türbe ve tarikat gibi engeller kaldırılması zorunlu kurumlardı. Atatürk, Kastamonu'da 30 Ağustos 1925'te söylediği bir nutukta türbelerin, tekkelerin ve zaviyelerin kapatılmasının ve tarikatların kaldırılmasının işaretini vermiştir; "Ölülerden medet ummak, medeni bir cemiyet için, şindir(lekedir). Efendiler ve ey millet, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. En doğru en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır." 30 Kasım 1925 tarih ve 677 sayılı kanunla tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması kabul edilmiş ve birtakım unvanların kullanılması yasaklanmıştır. Kanun, bütün tarikatlarla birlikte, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve murada kavuşturmak amacıyla muskacılık gibi, eylem, unvan ve sıfatların kullanılmasını, bunlara ait hizmetlerin yapılmasını ve bu unvanlarla ilgili elbise giyilmesini de yasaklamıştır.
 

ubeyd_el_turki

Doçent
Katılım
28 Mar 2007
Mesajlar
720
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Osmanlı toplum ve eğitim hayatında önemli bir yere sahip olan tekke ve zaviyeler zamanla yozlaşmış ve toplumsal alanda bölünme ve gruplaşmalara sebep olmuştu. Uygar ve ileri bir millet olma amacını güden toplumumuz için tekke, zaviye, türbe ve tarikat gibi engeller kaldırılması zorunlu kurumlardı. Atatürk, Kastamonu'da 30 Ağustos 1925'te söylediği bir nutukta türbelerin, tekkelerin ve zaviyelerin kapatılmasının ve tarikatların kaldırılmasının işaretini vermiştir; "Ölülerden medet ummak, medeni bir cemiyet için, şindir(lekedir). Efendiler ve ey millet, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. En doğru en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır." 30 Kasım 1925 tarih ve 677 sayılı kanunla tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması kabul edilmiş ve birtakım unvanların kullanılması yasaklanmıştır. Kanun, bütün tarikatlarla birlikte, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve murada kavuşturmak amacıyla muskacılık gibi, eylem, unvan ve sıfatların kullanılmasını, bunlara ait hizmetlerin yapılmasını ve bu unvanlarla ilgili elbise giyilmesini de yasaklamıştır.


Şu yaldızlı ve yuvarlak sözlerdeki hata ve gerabeti ayrı bir kenara koyarak Afet İnan'ın Medeni Bilgiler kitabına yaptığı el yazılarına bakarak "GÖKTEN GELEN HURAFELER" diyerek hem dine hem Kur'an-ı Kerim'e hakaret etmeyi ne ile örteceksiniz ?

ÖRNEK;

"Rusya Sibirya'da bir Rahip İncil ile insanlara ne isterlerse vermeyi, cenneti garantilemeyi, onlara gelecekte başlarına ne geleceğini bilerek karşılığındada belli bir ücret alıyor"

Bunun üzerine Rusya Devlet Başkanı Stalin, bu rahibin asılmasını, ülkedeki bütün dini eğitim kurumlarının kapatılmasını, din adamlarının asılmasını, dini kurumların açık bırakılmasını ancak bu kurumlara kimsenin alınmamasını sağlayarak bu kurumların çökertilmesi amacıyla kanun çıkardı"

desek;

Ya da

"Kendisinden kaçarak kurtulan kuşa kızan Sırtlan, bütün Ormandaki kuşların derhal yuvalarını dağıtarak yavruları ile birlikte yenmek üzere teslim olmalarını emretti, bundan sonrada ormana kuşların girmesini yasakladı"

Böyle saçmalıkların hayvanlar dünyasında bile olamayacağını,komik olacağını olursa da bunun ne hakka ne de hukuka uymayan bir DİKTATÖRLÜK VE ZORBALIK OLACAĞINI anlamak için Filistin'de savaşı kaybeden ve savaş meydanından kaçınca İstanbul'a cezalandırılmak üzere çağrılmasına rağmen kendisine güvenen ve İngilizlerden vize alınarak 40.000 altın para verilerek VATANI KURTARMAK HAREKETİN YERİNE GETİRME GÖREVİNİ YERİNE GETİRMEKLE EMROLUNAN VE BU EMRİ YERİNE GETİREN BİR ASKER OLMAK GEREKMİYOR...
 

Kutlukhan

Paylaşımcı
Katılım
30 Eki 2007
Mesajlar
138
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Lehinde ve aleyhinde bir çok şey konuşulsa bile, Mustafa Kemal Atatürkün bir insan olması nedeniyle hatalarınında olduğunu kabul ederek, hiç kimsenin ona müslüman değildir diyemeyeceğini hatırlatırız. Varsa bir babayiğit burda desin ki Mustafa Kemal Atatürk müslüman değildir. Öyel bir ciğere sahip olan varsa buyursun.

İslam hakkında söylediği övücü sözleride onun müslümanlığının delilidir. Atatürk, dünyanın hızlı bir ilerleme, bilim ve teknikte zirveye oynadığı bir zamanda, üretim namına hiç bir değer ifade etmeyen, birer tembelhaneye ve kula kulluk gösterilerine sahne olan tekke ve zaviyeleri kaldırmakla da gericiliğin, geri kalmışlığın önünü kesmiştir.
Yani Mustafa Kemal Atatürk, İslamı geri bıraktıran nedenlerle savaşmıştır. Bu arada gericiliğin temsilcilire olan bir çok tekkeci ve zaviyeciyi ise ortadan kaldırmıştır.
Atatürkten nefret edenler, nefretlerini onu sevenleri dalkavuklukla suçlayarak gizlemeye çalışmaktadırlar. Bıraksınlar onu sevenlerin dalkavukluğunuda ikiyüzlülük yapmadan onu sevmediklerini açıkça belirtsinler. Bir vatanın kurtarılmasını hesap edip bir kaç tekkenin kapatılması sebebiyle bir kahramana kin gütmesinler.
 

Turkbeyi

Ordinaryus
Katılım
27 Eyl 2007
Mesajlar
2,960
Tepkime puanı
273
Puanları
83
Konum
Karaman
Lehinde ve aleyhinde bir çok şey konuşulsa bile, Mustafa Kemal Atatürkün bir insan olması nedeniyle hatalarınında olduğunu kabul ederek, hiç kimsenin ona müslüman değildir diyemeyeceğini hatırlatırız. Varsa bir babayiğit burda desin ki Mustafa Kemal Atatürk müslüman değildir. Öyel bir ciğere sahip olan varsa buyursun.

İslam hakkında söylediği övücü sözleride onun müslümanlığının delilidir. Atatürk, dünyanın hızlı bir ilerleme, bilim ve teknikte zirveye oynadığı bir zamanda, üretim namına hiç bir değer ifade etmeyen, birer tembelhaneye ve kula kulluk gösterilerine sahne olan tekke ve zaviyeleri kaldırmakla da gericiliğin, geri kalmışlığın önünü kesmiştir.
Yani Mustafa Kemal Atatürk, İslamı geri bıraktıran nedenlerle savaşmıştır. Bu arada gericiliğin temsilcilire olan bir çok tekkeci ve zaviyeciyi ise ortadan kaldırmıştır.
Atatürkten nefret edenler, nefretlerini onu sevenleri dalkavuklukla suçlayarak gizlemeye çalışmaktadırlar. Bıraksınlar onu sevenlerin dalkavukluğunuda ikiyüzlülük yapmadan onu sevmediklerini açıkça belirtsinler. Bir vatanın kurtarılmasını hesap edip bir kaç tekkenin kapatılması sebebiyle bir kahramana kin gütmesinler.


kutlukhan hem sana destek verecem hemde vermiyecem kimse bir insan hakkinda imanli yada imansiz tabirini kullanamaz ki bildigim kadariyla bu bu sekilde elestirenlerin imanini zedeler. Tekke ve zaviyler kapatilmislardir cunku gorevlerini artik yapmamaktadirlar ve eski egitim seviyesi cagin getirdigi gelisimlere yetisememektedir, kapatilma sebebi budur ve bir cok buna benzer sebebler.

ikinci mevzu ataturku gercekden heykellerini yaparak zoraki bir ataturk sevgisi olusturulmaya calisiyor ama sunu soyleyim ataturk buyuk bir komutandir, belki ataturke sorsalar sizin resim ve heykellerinizle anacaklar ilerede dense tahminen diyecegi soz beni bu sekilde anacaklarina benim ulasmak istedigim gelismis buyuk huzurlu turkiyeye ulassinlar beni en iyi o sekilde anarlar derdi ki gencligi hitabede ve diger hitabelerinde bunu vurgulu birsekilde bahsetmektedir. bence arkadaslar zorla guzellik olmasindan dolayi boyle tepkiler verdiler ki gayet dogal . etki tepkiyi uyandirir ...


saygi ve dua ile

esselamu aleykumm
 

inkişaf_

Doçent
Katılım
3 Eyl 2006
Mesajlar
1,124
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Kürt Kemâlizmi

Kürt siyaseti, doğal bütün siyasî zeminler gibi "çoğul" hale geliyor. Karşımıza muhafazakâr, liberal, milliyetçi, sol siyasetler çıkıyor. AK Parti'nin bölgede aldığı oylar, PKK'nın karizmasını çizdi. Çoğullaşan Kürt siyaseti içinde PKK çizgisi "Kürt Kemalizmi"ne doğru evriliyor. Kemalizm'in bu versiyonu kadim (yani Tek Parti Kemalizmi) versiyonu ile doğal temas alanları buluyor. "Laikçilik" ortak paydasında Kürt ve Türk ulusalcıları arasında bir koalisyon ihtimali beliriyor. Ece Temelkuran'ın terör yıllarını bir "altın çağ" olarak tasvir etmesini ve "bağımsız ülke hayali"nin yok olmasına Kürt ulusalcıları ile birlikte hayıflanmasını ve tam karşıda AK Parti'de temsil edilen muhafazakâr siyaseti "İslâmcılığın yükselişi" olarak "devletin bekçileri"ne şikâyet etmesini bu "laikçi koalisyon" arayışının bir örneği olarak göstermiştim. Temelkuran'ın "Ne Kemalistliğimi gördünüz?" cevabı üzerine, bu "Kemalizm" meselesini biraz daha açmak gerekti.

Kürt ulusalcılarının kafasındaki "bağımsız devlet" modeli, aydın despotizmine dayalı, tepeden inmeci ve seçkinci bir modernleştirmeyi eksen alan tipik bir Kemalist model. Bu modelin gücünü belki biraz da resmî eğitimin Kürtler üzerindeki tortularına bağlamak lâzım. 1930'ların ideolojik kurgusunun aynısını şaşırtıcı bir benzerlikle bugünün Kürt seçkinlerinde görüyoruz. Hatta "Kuva-yı Milliye" edebiyatının, "Kürt ulusal kurtuluş savaşı" söylemini bile etkilediğini düşünüyorum. Kemalizm'in yansımaları şöyle: "Kürt halkı geri, dinî hurafelerin pençesinde, Aydınlanma'nın uzağındalar. Kendi hallerine bırakıldıkları zaman hemen "gerici" oluyorlar. Kürt halkının seçkinleri hem Kürt halkını bağımsızlığa giden yola ulaştıracak hem de bu gerilikten kurtararak modernleştirecekler." Öcalan'ın Kemalist modeli öven, laikliği bir ortak payda olarak vurgulayan sözlerinin, DTP'li siyasetçiler tarafından sık sık tekrarlanması bu yüzden tesadüf değil.

PKK, Stalinist yöntemlerle "iş" gören bir terör örgütü olarak kuruldu. Başlangıçta Öcalan'ın elindeki şiddet araçlarını diğer Kürt örgütlerini ortadan kaldırmaya hasrettiğini hatırlayalım. PKK, devlete savaş açmadan önce Kürtler üzerinde bir örgüt tekeli oluşturmayı başarmıştı. Aslında PKK'nın uyguladığı şiddet yöntemleri, sadece Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı değil, Kürt halkına yönelik modernleştirici yani Kemalist politikaların da aracı olarak kullanıldı. PKK, şiddet tekeli ile Kürtler arasında "laik ve jakoben bir Kürt Aydınlanması"na da öncülük etmeye çalıştı. Tek Parti döneminde devlet gücü ile sürdürülen Kemalist modernleşme projesinin benzerini PKK, Kürtler üzerinde kurduğu şiddet tekeli ile yürüttü.

DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş'ın cezaevinden partililere gönderdiği bayram mesajında, "hayvan hakları"na riayet edilmesi ve "kurban kesilmemesi"ni istediğine dair haberler var. Bu haber şayet doğru ise Kürt Kemalizmi ile kastettiğim şey tam olarak işte bu. Halkın inançlarını ve dinî pratiklerini küçümsemek. Mehdi Zana'nın "İslâmiyet öncesi Kürt dini" olarak Zerdüştlüğü göstermesi ile, 1930'ların "5.000 yıllık Türk tarihi" tezi, aynı anlam dünyasından nemalanıyor. Karşımızda duran sorun ise şu: Arkasındaki şiddet tekeli kalktıktan sonra "Kürt Kemalizmi"nin yaşama şansı hiç yok. DTP hızla marjinalleşecek veya demokratik bir siyaset anlayışı ile evrilecek.

Ece Temelkuran'ın "ah vah" ettiği tablo, aslında "Kürt Kemalizmi"nin marjinalleşmesinden başka bir şey değil. O zaman karşımıza tıpkı Kürt jakobenleri gibi marjinal olan Türk ulusalcılarının, Kürt Kemalistleri ile buluşacakları "laikçi ortak payda", bir siyasî proje olarak çıkıyor. Güneydoğu'da muhafazakâr siyasetin yükselişini bir "rejim tehlikesi" olarak jurnalleyen, PKK'nın gücünü kaybetmesine de ağıtlar yakan her retoriğin bu projenin değirmenine su taşıdığını göreceğiz.

MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE
 

SirayeT

Asistan
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
215
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kemalizm peygamberin sünneti gibi


Maltepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı siyaset bilimci Profesör Cemil Oktay, Neşe Düzel'e verdiği röportajda, Türk toplumunun yapısı, muhafazakarlaşma iddiaları, modernleşme ve toplumdaki çatışmalarla ilgili çarpıcı tezler ileri sürüyor.

-Peygamber'in sözlerine, yaşamına İslam'da nasıl bakılıyorsa, biz de modernleşme kahramanlarının sözlerine 'sünnet' muamelesi yapıyoruz. Türkiye laikleşmedi, dünyevileşmedi..

-Türbana bakıp muhafazakarlaştık denemez. Türkiye muhafazakarlaşmıyor. Modernleşme hızlandığı için muhafazakarlaşma artıyor. Kitlelere modernite muhafazakar değerlerle veriliyor..

-Her tepeye bayrak dikmekle, işyerine, eve hoparlör takıp millete ezan dinletmek aynı kalıp. Biz mahalle baskısından değil, sığlıktan, avami değerlere inmekten endişeliyiz.

-Türkiye Türklerin değildir. Hazine'nindir. Tapusuz, devlete muhtaç insanlarla demokrasi olmaz..

-Cumhuriyet, ilk 20 yıl Türkiye'nin yüzde 20'sini yönetti. Ülkenin yüzde 80'ine değerleriyle giremedi...

-İki burjuvazimiz var. Boğaz ve türban burjuvazisi. İkisi, ciddi bir paylaşım savaşındalar..

-AKP bazen ilerici. Bazen ise muhafazakar bile değil. Gayrıciddi, cılk bir tavır içinde...

Ülkenin önemli sorunlarından biri türban. Niye böyle bir sorunumuz var bizim?

İslam coğrafyasının en temel modernleşme sorunu 'kadın'dır. Kadının görünürlüğü, kadının ailesinden, cemaatinden, içine doğduğu toplumdan bağımsız kabul edilmesiyle yani bireysel­leşmesiyle ilgili ciddi bir sorun var. Bütün geleneksel toplumlarda kadının modern­leşmesi sorun yarattı ama İslam' da bu daha fazla sorun oldu. Ayrıca İslam coğrafyasının modernleşmesi de bağımlı bir modernleşme. İslam alemi modernitenin mucidi değil. Onun modernleşmesi taklit veya sömürge yoluyla dışarıdan oluyor. Modernlik, onun olmayan, yabancı bir şey. Dolayısıyla İslam coğrafyası, modernite sorununu sadece kadının kimliği ve kıyafeti üzerinden yaşamıyor.

Modernleşme nedir?

Önce gelenekselliği anlamak lazım. Geleneksellik, iz sürmedir. İlk kahramanlarınızın izini sürersiniz. Her şeyi geçmişe, atalarınıza atfen meşrulaştırırsınız. Gele­neksellikte, elinizden tutan gelenek ve din vardır. Bir din toplumudur bu. Moderni­tede ise göbek bağınızı kendiniz kesersi­niz, elinizden tutan yoktur. İnsanlar bu yüzden endişe duyarlar ve bir yerlere tutunmak isterler. İki yüz yıldır tüm top­lumları etkileyen evrensel bir süreç olan modernleşme Türkiye' de böyle tanımlan­mıyor. Modernleşme, bir takım toplumsal değerlerin ve kurumların Batı'dan alınması diye tanımlanıyor. Oysa modernle­şirken, geleneği bir sepette bırakıp mo­dern yaşama geçmiyorsunuz. Geleneksel değerlerinizi ve kurumlarınızı kullanarak modernleşiyorsunuz. Aslında Türkiye'de de yapılan bu ama, ne var ki bizim mo­dern kültürümüz de bir sünnet kültürü.

Anlamadım ...

Modernleşme sürecimizin de kahra­manları var. İslam'da nasıl Peygamber'in yaşamına, sözlerine bakılıyorsa ... Tıpkı İslam'daki sünnet gibi, biz de modern­leşme kahramanlarının eylemlerine, sözlerine, savundukları değerlere atfen davranıyoruz. Örneğin Atatürk'ün, İkinci Mahmut'un yaptığı modernleşmelere atıfta bulunuyoruz. Biz Türki­ye'nin 1920'lerdeki ilk girişimlerine sün­net kültürü muamelesi yapıyoruz. Böyle bakıldığında, Türkiye hala laikleşmedi. Çünkü dünyevileşmek, güncelin getir­diği koşullara kendinizi bağlamanız de­mektir. Türkiye ise kalıp olarak sünnet kültürüyle bağını kesemedi. Bu sünnet kültürü Kemalizm olabilir. Başka bir izm de olabilir. Sonuçta biz her şeyi bir şeye atfen meşrulaştırmaya çalışıyoruz ki, işte bu, laikleşme, dünyevileşme değildir.

Neşe Düzel / Taraf

 

Özduygu

Doçent
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
652
Tepkime puanı
2
Puanları
0
'Atatürkçülük fetvası veren süper zekalılar'

Bir zamanlar Türkiye'de, kendini bilmez kimi "zibidiler"; ne denli Atatürkçü olduklarını ispat etmek için, tüm güçleriyle bana saldırırlardı.
Aslında, tam bir eleştiri bombardımanı altında idim. Şeriatçılar, Atatürk sevgim ve Atatürk ilkelerine bağlılığım nedeniyle eleştirirlerdi. Etnik ayrılıkçılar, üniter yapımıza olan bağlılığım nedeniyle eleştirirlerdi.

Fakat en ilginç ve (bence), haksız eleştiri; sadece kendilerini "Atatürkçü" sanan ve Atatürk'ü, sadece onların anladığı gibi anlayanların, Atatürkçü olabileceği paranoyasına kapılmış, birtakım "süper zekalılar" dile getirirdi. Bunların bir kısmı; hâlâ konuşup, yazıyor ve akıllarınca, "Atatürkçülük fetvası" vermeyi sürdürüyorlar. Bir kısmı da, bambaşka yerlere savruldu...

Benim Atatürkçülüğümü beğenmeyen (!), ya da yetersiz (!) bulanlar; ülkemizdeki muhafazakar çevrelerle ve kişilerle olan yakınlığımı ve ortak çalışmalar yapma gayretimi, bahane ederlerdi. Onların çoğuna göre; eğer bir insanı "gerici" olarak nitelendiriyorlarsa, o insana selam vermek bile caiz değildi. Hatta selam vermek, ortak çalışmalar yapmak bir yana, "gördükleri yerde tepelemeliydiler". Zira aksi taktirde, iktidarı ele geçirir ve laik devlet düzenimizi yıkarak bir şeriat devleti kurarlardı...

Bu görüşe itiraz ettiğiniz zaman, yanıt da hazırdı: "İran'a bak!", "Cezayir'e bak!"... Aslında, sadece İran ve Cezayir de değil, bu tür örnekleri çoğaltmak mümkün. Fakat böyle İslam şeriatı düzeni kurulan devletlerden hiçbirinin toplumsal yapısı, Türkiye'ye benzemez.

Bu ülkelerin hiçbirinin halkı, "vatandaş olmanın" hak ve nimetlerinden yararlanamamış; bu ülkelerden hiçbirinin halkı, kendi "egemenliğine" sahip olamamıştır. Ve halkı, bu egemenlik gücüne çok önem verir ve bunu kullanmayı çok iyi bilir. Birileriyle paylaşmaya da, asla razı olmaz. İstediği kadar dindar, hatta "sofu" derecesinde inançlı olsun, köşedeki caminin imamıyla paylaşmaya yanaşmaz. İşte bunu anlatamıyordum ve bugün de anlatamıyorum...

Peki günümüz Türk toplumunda, bir İslam şeriatı düzeni kurmak isteyenler yok mu? Bunların örgütlendiği siyasi partiler, görüşlerini aktardıkları dergi ve gazeteleri, mevcut değil mi? Elbette var. Zaten bunun aksini dile getirmek, saflık olur.

Fakat sorun, bunların oranı ve iktidar alternatifi olma konusundaki "kabiliyetleridir". Bu konuda, her kez kendince farklı bir oran veriyor. Belli bir araştırmaya dayanamadığımız için, bu türden farklılıklar kaçınılmaz. Ama bence bu oran; yüzde 7'yi, 8'i geçmez. Bunu söylerken, Refah Partisi'nin ve özellikle Saadet Partisi'nin, milletvekili genel seçimlerinde aldıkları oy oranına bakıyorum. Peki; AKP içinde, bu türden bir beklenti içinde olan yok mu? Sanıyorum var.

Fakat ben AKP'yi; "dinci" bir parti olarak değil, İslami duyarlılıkları olan, liberal bir parti olarak değerlendirme eğilimindeyim. Tanıdığım kadarıyla, AKP içindeki "dinci" diyebileceğimiz kişiler de, bir İslam şeriatı düzeni kurmanın kavgası içinde değiller. Bunların derdi; güvenceli bir yüksek gelir, çocuklarına iyi bir eğitim verme, düzenli bir sağlık hizmetine kavuşma, sağlıklı bir meskende yaşama, vb. gibi "dünyevi" talepler.

Sadece kendilerini "Atatürkçü" sayan, "keskin düşünceliler", çoğu kez öyle bir Atatürk tanımı yapıyorlar ki; Türk aydınlanmasının öncüsü olan, hümanist ve ulusal iradeye saygılı Atatürk gidiyor; bunun yerine, katı ve çatık kaşlı bir Atatürk geliyor. Atatürk'ün asla itibar etmediği bir görüş, Atatürkçülüğün ilkesi gibi sunulmak isteniyor: "Halk için, halka rağmen..." Atatürk yaptığı her şeyi "halk için", yaparken; aynı zamanda, "halkla beraber" yaptı. Atatürk'ün siyasal yaşamı kabaca incelendiği zaman bile, bu konudaki özeni görülür.

Peki Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullar, potansiyel bir tehlike içermiyor mu? Elbette içeriyor. Fakat işin bu aşamasında, herhangi bir endişe duymuyorum. Peki ne zaman endişe duymamız gerekir? Doğrusunu isterseniz, burada bir sınır belirlemek kolay değil. Fakat eğer toplumdaki kimi kişiler; kendi inançları gereği sürdükleri yaşam biçimini, başkalarına da dayatırlarsa, o zaman "külahları değişiriz"...

Bir iç savaş, (Allah korusun), olabilecek en kötü şeydir. Böyle bir savaşın galibi olamaz. Fakat iş bu noktaya gelirse, "El mi yaman, bey mi yaman", görülür. Ama en doğrusu, kimsenin "yaman" olmaması...


toktamış ateş
 
Üst