ismail
Yeni
- Katılım
- 3 Mar 2007
- Mesajlar
- 20,475
- Tepkime puanı
- 2,063
- Puanları
- 0
- Yaş
- 44
Bu haftaki sohbetimizde ise İsviçre’de konuşulan anadilleri ve bu dillerin idarî yönetimdeki adil temsiliyet haklarını konuşacağız. Dört tane dilin konuşulduğu, sadece 450 bin kişinin konuştuğu İtalyanca ile sadece ve sadece 36 bin kişinin konuştuğu Retoromanşça dahil olmak üzere ülkede konuşulan tüm anadillerin “resmî dil” statüsünde olduğu İsviçre hakkındaki bu haftaki sohbetimizde, yalnızca “dil” konusunu ele alacak ve İsviçre’deki bu mükemmel, adaletli ve hakkaniyetli modeli gündeme getireceğiz. Özellikle, referandumun henüz bittiği, yeni anayasa çalışmalarının gündemin ilk sırasına oturduğu ve bu çalışmadaki tartışmaların “Kürtçe’nin 2. resmî dil olup olmaması” noktasında düğümlendiği Türkiye’ye bakmak ve süreci sağlıklı bir şekilde yorumlamak için, duracağımız en uygun yerin de İsviçre olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki bu soruna İsviçre üzerinden yaklaşıp yorumlarken, sorunu yalnızca teorik olarak seslendirmekle yetinmeyecek, kendi somut çözüm önerilerimizi de net bir şekilde “dil”e getireceğiz.
BİRDEN FAZLA RESMÎ DİL ÜLKELER İÇİN BİR ZANGİNLİKTİR
Yaşadığımız ülkede İttihatçı kadrolar tarafından kurulan kemalist rejim, Türk ulusçuluğu politikası güderek ülkeyi tıpkı İzlanda adası gibi “tek dil ve tek kavim”den oluşan bir ülke yapmaya çalışmış, bu çabasının bir sonucu olarak, Türkler dışındaki kavimlerin, Kürt, Laz, Çerkez, Arap, Rum, Ermenî, Gürcü, varlıkları dahi inkâr edilmiş, herkesin “Türk” olduğunu iddiâ etmiş, halen dahi olduğu gibi herkese “Türk” demiş, Kürtçe, Çerkezce, Lazca, Gürcüce, Arapça, bütün dilleri bizzat kanunla yasaklamış ve bu yasağa muhalefet edenleri en ağır şekilde cezalandırmış, Kürtçe, Lazca, Çerkezce, Rumca, Ermenîce, Arapça olan bütün köy ve şehirlerin, göl ve ırmakların, dağ ve ovaların isimlerini halkın rızası olmadan zorla değiştirip onlara uyduruk Türkçe isimler vermiş, Türklük’ten, Türkçe’den ve Türkçe isimlerden başka hiçbir şeye hayat hakkı tanımamıştır.
Oysa bugün dünya ülkelerine baktığımızda, pekçok ülkenin birden fazla resmî olduğunu, sadece bir resmî dili olanların bile Türkiye’de olduğu gibi diğer dillere karşı inkârcı ve asimilasyoncu bir politika takip etmediğini görürüz.
Dünya üzerindeki pekçok ülkenin 2 resmî dili vardır. Bu ülkeler şunlardır: Büyük Britanya (İngilizce ve Galce), İrlanda (İrce ve İngilizce), Finlandiya (Fince ve İsveççe), Beyaz Rusya (Biyelo Rusça ve Rusça), Malta (Maltaca ve İngilizce), Vatikan (İtalyanca ve Latince), Makedonya (Makedonca ve Arnavutça), Gürcistan (Gürcüce ve Abhazca), Irak (Arapça ve Kürtçe), Afganistan (Peştuca ve Dehrî Farsçası), Pakistan (Urduca ve İngilizce), Hindistan (Hintçe ve İngilizce), Sri Lanka (Singhalezce ve Tamilce), Kırgızistan (Kırgızca ve Rusça), Filipinler (Pilipino ve İngilizce), Doğu Timor (Tetumca ve Portekizce), Fiji (Fiji dili ve İngilizce), Marshall Adaları (Marshall yerli dili ve İngilizce), Palau (Palauca ve İngilizce), Samoa (Samoaca ve İngilizce), Tonga (Tongaca ve İngilizce), Yeni Zelanda (Maori dili ve İngilizce), Somali (Somali dili ve Arapça), Cibuti (Arapça ve Fransızca), Burundi (Kirundi ve Fransızca), Kenya (Kisuaheli ve İngilizce), Lesotho (Sesotho ve İngilizce), Madagaskar (Malagassi ve Fransızca), Moritanya (Arapça ve Fransızca), Swasiland (Siswati ve İngilizce), Tanzanya (Kisuaheli ve İngilizce), Çad (Arapça ve Fransızca), Kamerun (Fransızca ve İngilizce), Ekvator Ginesi (İspanyolca ve Fransızca), Haiti (Fransızca ve Fransız Kreolcası), Kanada (İngilizce ve Fransızca).
Hatta dünya üzerinde pekçok ülkenin de 3 resmî dili vardır. Bu ülkeler şunlardır: Belçika (Flamanca, Fransızca ve Almanca), Lüksemburg (Lëtzeburgca, Fransızca ve Almanca), Bosna – Hersek (Boşnakça, Sırpça ve Hırvatça), Vanuatu (Bislama, İngilizce ve Fransızca), Eritre (Tigrince, Arapça ve İngilizce), Ruanda (Kinyarwanda, Fransızca ve İngilizce), Komor Adaları (Komorca, Arapça ve Fransızca), Seyşel Adaları (Fransız Kreolcası, Fransızca ve İngilizce), Bolivya (İspanyolca, Aimará Kızılderili dili ve Keçua Kızılderili dili), Peru (İspanyolca, Aimará Kızılderili dili ve Keçua Kızılderili dili).
Hatta hatta, dünya üzerinde, tam 4 tane resmî dili olan ülkeler bile vardır. Bu ülkeler şunlardır: İsviçre (Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Retoromanşça), İspanya (İspanyolca, Katalonca, Galiççe ve Baskça), Singapur (Malayca, Tamilce, Mandarin Çincesi ve İngilizce).
Görüldüğü üzere, dünya üzerinde tek resmî dili olan ülkeler olduğu gibi, 2, 3 ve hatta 4 resmî dili olan ülkeler de vardır.
Ancak dünya üzerinde, bütün ülkeler arasından iki ülke vardır ki, bunlar “mükemmellik” üst sınırını bile aşan, tüm dünyaya ve insanlık ailesine örneklik teşkil edecek, tüm insanlığa eşitlik ve kardeşlik dersi verecek nitelikte muazzam bir uygulamaya evsahipliği yapmaktadırlar. Bunlar, benim kendisine “Yaşayan Jomo Kenyatta” lakabını taktığım Nelson Rolihlahla Mandela tarafından yönetilen Güney Afrika Cumhuriyeti ile benim kendisine Kürtçe’de “amcaoğlu” anlamına gelen “Pısmam” lakabını taktığım Hugo Rafael Chávez Frías tarafından yönetilen Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti’dir.
Afrika kıt’âsının en güneyinde bulunan Güney Afrika Cumhuriyeti’nin, sıkı durun, tam 11 tane resmî dili vardır. Evet, yanlış okumadınız; 11 tane resmî dil. Bu diller şunlardır: Afrikaans, İngilizce, Güney Ndebele, Güney Sotho, Kuzey Sotho, Swati (Swazi), Tsonga, Tswana, Venda, Xhosa ve Zuluca.
Bu 11 dil arasından Afrikaans ve İngilizce, yüzyıllar boyunca bu toprakları ırkçı Apartheid rejimiyle yöneten beyaz azınlığın dilleridir. İngilizce bildiğimiz İngilizce’dir, Afrikaans ise “Boer” (Flamanca’da “Çiftçi” demek) olarak adlandırılan Hollanda kökenli beyazların konuştuğu dildir; Flamanca ile yerli Afrika dillerinin karışımından oluşmuş melez bir dildir. Diğer 9 dil ise, ülkedeki siyahî çoğunluğun konuştuğu yerli dillerdir.
Güney Ndebele dili, Bantu dil ailesinin Nguni grubuna ait bir dildir. Güney Afrika’daki Ndebele halkının konuştuğu dil olup 600 bin civarında insan tarafından Mpumalanga, Limpopo (eski ismi Transvaal), Guateng ve Kuzeybatı vilayetlerinde konuşulur. Zimbabwe’de de konuşulan dil, bu dildir ancak aralarında belli başlı farklar vardır. Her iki ülkedeki Ndebele dillerini biribirinden ayırt edebilmek için, Güney Afrika’da konuşulan Ndebele diline “Kwandebele”, Zimbabwe’de konuşulan Ndebele diline ise “İsindebele” denilir.
Sotho dili de aynı şekilde Bantu dil ailesine ait bir dildir; Sotho grubuna aittir. Güney Afrika’da yaklaşık 4, 5 milyon insan tarafından Guateng, Limpopo ve Mpumalanga vilayetlerinde konuşulur. Her iki Sotho dilini biribirinden ayırt edebilmek için, Kuzey Sotho dili “Sesotho”, Güney Sotho dili ise “Sepedi”, “Pedi” veya “Transvaal – Sotho” olarak da adlandırılır. Afrika kıt’âsındaki Lesotho adlı ülkede konuşulan dil de budur. Lesotho’nun isminden de anlaşılacağı gibi bu ülkede Sotho halkı yaşamaktadır ve “Lesotho” ismi, Sotho dilinde “Sotho dilini konuşan halk” demektir. “Sotho” ise kelime olarak “çok çok batıda yurt edinmiş” anlamına gelir. (İbrahim Sediyani, Adını Arayan Coğrafya, sayfa 43)
Swati ya da diğer adıyla Swazi dili, aynı şekilde Bantu dil ailesinin Nguni grubuna ait bir dildir ve “SiSwazi” olarak da adlandırılır. Yaklaşık 3 milyon kişi tarafından Güney Afrika ve Swaziland’da konuşulur. Swaziland’ın tamamında, Güney Afrika’nın ise Mpumalanga ve KaNgwane bölgelerindeki okullarda eğitim dilidir. Zaten “Swaziland” adı da “Swazi ülkesi” demektir. Güney Afrika ile Mozambik arasında bulunan ve başkenti Mbabane olan bu ülkenin gerçek ismi “Nqwane” olup, beyaz sömürgeciler tarafından “Swaziland” ismi verilmiştir. (İbrahim Sediyani, Adını Arayan Coğrafya, sayfa 57)
Tsonga dili de aynı şekilde Bantu dil ailesine ait bir dildir ve “Xitsonga”, “Thonga” veya “Şangaan” olarak da adlandırılır. Güney Afrika’daki Tsonga halkının dilidir ve yaklaşık 3 milyon kişi tarafından Limpopo ve Mpumalanga vilayetlerinde konuşulur. Mozambik, Swaziland ve Zimbabwe’de de Tsonga konuşanlar vardır.
Tswana dili ise Bantu dilinin Latin Alfabesi’yle yazılmış şekli olup “Setsvana” olarak da adlandırılır. Botswana ve Güney Afrika’da konuşulan bu dil, Botswana’nın da resmî dilidir. Zaten “Botswana” adlı ülkenin ismindeki “bo” sözcüğü Tswana dilinde “halk” demektir. Bu durumda “Botswana”, bu dilde “Tswana halkı” anlamındadır. (İbrahim Sediyani, Adını Arayan Coğrafya, sayfa 42)
Venda dili de aynı şekilde Bantu dil ailesine ait bir dildir ve “Tşivenda” olarak da adlandırılır. Güney Afrika’da 1 milyona yakın kişinin konuşutuğu bu dili Zimbabwe’de de konuşanlar vardır. Sadece Venda halkı değil, Lemba halkı tarafından konuşulan dil de yine bu dildir.
Xhosa dili ise Nijer – Kongo dil ailesine ait bir dildir ve “İsixhosa” olarak da adlandırılır. Ülkede 8 milyon kişi tarafından konuşulur; yani Güney Afrika nüfûsunun % 18’i tarafından.
Zuluca ise Zulu halkı tarafından konuşulan dildir ve “İsizulu” olarak da adlandırılır. Bu dili konuşanların sayısı 10 milyon kadardır ve bunların % 95’i Güney Afrika’da yaşarlar. Güney Afrika devletinin 11 resmî dilinden biri olan Zuluca’nın en önemli özelliği, bu dilin bu ülkede, “evde en çok konuşulan dil” olmasıdır. Güney Afrika nüfûsunun % 24’ü evde Zuluca konuşurken, % 50’si, yani ülkenin yarısı bu dili bilmekte / anlamaktadır. Güney Afrika dışında Zimbabwe, Malawi, Mozambik ve Swaziland’da da Zuluca konuşanlar vardır.
Gelelim Venezuela’ya... Teyzemoğlu Nelson Mandela’nın kurduğu Güney Afrika Cumhuriyeti’nde nasıl bir mükemmel sistem kurulduğunu ve ülkede konuşulan tüm dillerin “resmî dil” statüsünde olduğunu gördünüz. Böyle bir sistem ister istemez “mükemmelliğin en üst sınırı” olarak adlandırılır, ancaaak, amcamoğlu Hugo Chávez tarafından yönetilen Venezuela bundan bile daha mükemmel bir sistem kurarak, adetâ “mükemmelikte sınır yoktur” özdeyişini haykırmaktadır.
Federasyonla yönetilen, anti – emperyalist kimliğiyle dünya haritasında onurlu ve şerefli bir yeri olan, başta Gazze ve Filistin halkı olmak üzere dünyadaki tüm direnişçi mazlum halklarla erdemli bir dayanışma içerisinde olan Venezuela’nın kaç resmî dili vardır, biliyor musunuz? 3 değil, 5 değil, 15 de değil, 25 de değil, 35 de değil. Venezuela’nın “sayısız ve sınırsız resmî dilleri” vardır.
Şimdi diyeceksiniz ki, bu nasıl olmaktadır? Sizler “Kızıldeniz ortadan mı ikiye bölündü yoksa kenardan mı?”, “Hz. Musa Tur Dağı’na çıktığında ayağında Ankara lastiği mi vardı yoksa cizlavut mu?”, “Hz. Peygamber’den sonra halifeliği Hz. Ebû Bekr mi daha çok hak etmişti yoksa Hz. Ali mi?”, “Kadının sesi mi daha çok haramdır yoksa boğaz burun kulağı mı?” konularına merak salarken ben de bu konuya merak salıp araştırdım, şöyle olmaktadır: Venezuela’nın birinci resmî dili, İspanyolca’dır. İspanyolca haricinde ise, sadece Venezuela topraklarında değil, bakın dikkat edin, sadece Venezuela’da değil, en kuzeyden en güneye bütün Amerika kıt’âsında konuşulan ne kadar Kızılderili dili varsa, onlarca, yüzlerce, ne kadar Kızılderili dili varsa, bunların hepsi Venezuela’nın resmî dilidir. Venezuela anayasasında da açıkça yazıldığı üzere, tüm Amerika kıt’âsında konuşulan bütün Kızılderili dilleri Venezuela devletinin resmî dilleridirler.
Ben bu mavi gezegenimiz üzerinde bundan daha muhteşem bir şey olduğuna, olabileceğine ihtimal vermiyorum. 6 milyar insanın yaşadığı bu dünyada niçin en sevdiğim iki insanın Nelson Mandela ve Hugo Chávez olduğunu şimdi daha iyi anladınız, değil mi?
Bugün Kızılderili dilleri, üç ana grupta toplanmaktadır: Kuzey Amerika Dilleri (Algonkin – Wakash, Hoka – Sioux, Na – Dene, Penutia, Uto – Aztek – Tano), Orta Amerika ve Meksika Dilleri (Kwitlatek, Lenka, Maya – Soke, Miskito – Matagalpa, Otomi / Otomang, Paya, Tarask, Xikak, Wave / Huave), Güney Amerika ve Antil Dilleri (Arawak, Chibcha, Guahibo, Guaykuru, Karaib, Kichu, Pano, Takuna, Tupi – Guarani, Ze / Je).
Bugün Amerika kıt’âsında konuşulan onlarca Kızılderili dili vardır ancak bunlardan sadece 6 tanesi, yarım milyon ve üzeri insan tarafından konuşulur. Bunlar Quechua (Keçua), Guaraní, Aimará, Nahuatl, Maya dilleri ve Mapudungca’dır. Diğer tüm Kızılderili dillerini konuşanların sayısı, yarım milyonun altındadır. Kızılderililer arasında, Kuzey Amerikalı bir Kızılderili kavim olan Lakotalılar, Siyu (Sioux) dil ailesine mensub üç kavimden biridir ve 20 Aralık 2007’de ABD’den bağımsızlık ilan etmişler, ancak dünyada bunu benden başka kimse tanımamıştır. (İbrahim Sediyani, The Lakota Sioux Indians Declare Independence, BM Dergisi, Şubat 2008; Kızılderililer Bağımsızlık İlan Etti, Parlamento Dergisi, Ocak – Mart 2008)
Amerika kıt’âsında konuşulan onlarca, yüzlerce Kızılderili dilinin hepsi de Venezuela devletinin resmî dilidir ve bu Venezuela anayasasında da belirtilmiştir. Bir Kızılderili dili ister Venezuela’da konuşulsun ister konuşulmasın, Kızılderili dili olduğu için Venezuela Cumhuriyeti’nin resmî dilidir. Örneğin Nahuatl dili Meksika’daki Kızılderililer tarafından, Quechua dili Peru’daki Kızılderililer tarafından, Aimará dili Bolivya’daki Kızılderililer tarafından, Guaraní dili Paraguay’daki Kızılderililer tarafından, Mapuche dili de Şili’deki Kızılderililer tarafından konuşulur; bu dilleri Venezuela’daki Kızılderililer konuşmasa da Venezuela’nın resmî dilidir. Çünkü Kızılderili dilidir. Dünyada ne kadar Kızılderili dili varsa hepsi de Venezuela devletinin resmî dilidir.
İşte Güney Afrika ve Venezuela’da böylesine mükemmel ve adaletli, hakkaniyetli modeller hayata geçirilmiştir. Güney Afrika Cumhuriyeti, ülkede siyahîlerin konuştuğu bütün yerli dilleri, Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti de tüm kıt’âdaki Kızılderililer’in konuştuğu bütün yerli dilleri “devletin resmî dili” yapmışlardır. Güney Afrika ve Venezuela’nın pratik hayata geçirdiği bu uygulamalardan daha muhteşem bir şey var mı bu dünyada?
Kaderin cilvesine bakın ki, bugün tam 11 tane resmî dili olan ve bu yönüyle dünyanın en özgürlükçü ülkeleri arasında başı çeken Güney Afrika Cumhuriyeti’nin bundan daha 20 sene öncelerde ırkçı – faşist Apartheid rejimiyle yönetilmesi, küçük bir mutlu beyaz azınlığın milyonlarca siyâhî çoğunluğa hükmetmesi, siyâhların insan yerine bile konulmaması, okula gitme haklarının bile olmamasıydı. Dolayısıyla, tahakkümleri altında tuttukları topraklarda halka zorla ve baskıyla dayattıkları “tek ırk, tek dil, tek tek tek...” rejimlerinin ilelebed devam edeceğini sananlar, kendi geleceklerini görmek istiyorlarsa, Güney Afrika’daki Apartheid rejiminin akıbetine bakabilirler. (İbrahim Sediyani, Santa Maria’dan Mavi Marmara’ya, sitemizin muhabiri olarak gemiye binen lise talebesi muhabir arkadaşımız, 26 Haziran 2010)
Bizde Türkçe’den başka dillerin de resmî dil olması, hatta bırakın resmîyeti, eğitim dili olması dahi veya Federasyon gibi söylemlerin telaffuz edilmesi bile sanki büyük bir felâketmiş, ülkeyi parçalamakmış, vatan hainliğiymiş gibi karşılık alırken, dünya üzerindeki başka ülkeler böylesine mükemmel ve adaletli sistemler hayata geçirmişlerdir işte.
Son olarak, Venezuela ile ilgili küçük ama ilginç bir ayrıntıya da değinerek, bu bölümdeki bahsimizi bitirelim. Geçen yazımızda, her devletin bir resmî sloganının olduğunu söylemiştik. Venezuela’nın resmî sloganı şöyledir: “Dios y Federación”... İspanyolca olan bu ifadeyi tercüme edersek, Erdoğan’ın konuştuğu Türkçe’deki karşılığı “Allâh ve Federasyon”, Kılıçdaroğlu’nun konuştuğu Türkçe’deki karşılığı “Hudê ve Federasyon”, Bahçeli’nin konuştuğu Türkçe’deki karşılığı “Tengri ve Federasyon”, TÜSİAD Hanımefendi’nin konuştuğu Türkçe’deki karşılığı ise “Tanrı ve Federasyon” şeklindedir.
Venezuela’yı bu iki güç ayakta tutup birliğini sağlarken, bizde ne hikmetse bu ikisi biribiriyle hiç anlaşamazlar, hep kavga ederler. Sanki biri olursa öbürü olmayacakmış gibidir.
İSVİÇRE’DE YERLİ HALKIN KONUŞTUĞU TÜM DİLLER “RESMÎ DİL” STATÜSÜNDEDİR
Alpler’in güzel ülkesi İsviçre’nin tam 4 tane resmî dili vardır ve bu anayasanın 4. maddesinde belirtilir. Bu diller Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Retoromanşça’dır. 4 tane resmî dili olan İsviçre’nin Almanca adı “Schweiz”, Fransızca adı “Suisse”, İtalyanca adı “Svizzera”, Retoromanşça adı ise “Svizra” şeklindedir.
İsviçre idarî olarak kantonlara bölünmüştür; 26 kantondan oluşan bir ülkedir. Bunların alfabetik sıraya göre isimleri ve trafik plaka işaretleri şöyledir: Aargau (AG), Appenzell – Ausserrhoden (AR), Appenzell – Innerrhoden (AI), Basel – Landschaft (BL), Basel – Stadt (BS), Bern (BE; başkent), Fribourg (FR), Genève (GE), Glarus (GL), Grischun (GR), Jura (JU), Luzern (LU), Neuchâtel (NE), Nidwalden (NW), Obwalden (OW), Schaffhausen (SH), Schwyz (SZ), Solothurn (SO), St. Gallen (SG), Ticino (TI), Thurgau (TG), Uri (UR), Vaud (VD), Valais (VS), Zug (ZG) ve Zürich (ZH).
İsviçre 41 bin 285 km²’lik bir coğrafyada 7 milyon 785 bin 800 kişinin yaşadığı bir ülke olduğu için, Avrupa kıt’âsının en yoğun yerleşimli toprakları arasında yer alır. 4 tane yerli dili olan ve dördünün de resmî dil statüsünde olduğu İsviçre nüfûsunun % 63, 7’si Almanca, % 20, 4’ü Fransızca, % 6, 5’i İtalyanca, % 0, 5’i ise Romanş dilleri konuşur. Bunlar yerli halkın konuştuğu diller olduğu için hepsi de ülkenin resmî dilidirler. Dört tane dilin konuşulduğu İsviçre’de, sadece 450 bin kişinin konuştuğu İtalyanca ile sadece ve sadece 36 bin kişinin konuştuğu Retoromanşça dahil olmak üzere ülkede konuşulan tüm anadiller “resmî dil” statüsündedir.
İsviçre’nin 4. resmî dili olan Retoromanşça’yı konuşanların ülkedeki toplam nüfûsu, Türkiye’deki bir ilçenin nüfûsu kadardır. Sadece 36 bin kişi konuştuğu halde, ülkenin yerli dili olduğu için devletin resmî dillerinden biridir. Romanş dilinin 5 ayrı lehçesi konuşulur bu ülkede. Bunlar; Sursilvan, Sutsilvan, Surmiran, Putér, Vallader lehçeleridir. Sayıları 36 bin olan Romanşlar, kaldı ki tüm ülkeye dağılmış şekilde de yaşamamaktadırlar. Romanşlar, ülkenin en güneydoğu kantonu olan (bizdeki Hakkari gibi) Grischun (Grigioni; Graubünden) kantonunda yaşarlar ki bu kanton, küçük köylü kızı Heidi’nin hayatının anlatıldığı çizgi filmde izlediğimiz kantondur. Romanşlar, isimlerinden de anlaşılacağı üzere, İsviçre’de yaşayan çingenelerdir.
Üstelik bu şekilde tüm diller yaşatıldığı için, hiçbir dil unutulup gitmemekte veya onu konuşanların sayısı giderek azalmamaktadır. Örneğin 1950 – 2000 yılları arası İsviçre’deki bu dört dili konuşanların sayısına bakalım. Bunu bir tablo üzerinde incelersek, bir dili 50 yıl önce konuşanlar ile 50 yıl sonra konuşanlar arasında nüfûs bakımından pek fark olmadığını görürüz. Bakın bakalım İsviçre’de Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Retoromanşça’yı 50 yıl önce ülke nüfûsunun yüzde kaçı konuşuyordu, 50 yıl sonra yüzde kaçı konuşuyor. Oranlar hemen hemen aynı kalmıştır:
BİRDEN FAZLA RESMÎ DİL ÜLKELER İÇİN BİR ZANGİNLİKTİR
Yaşadığımız ülkede İttihatçı kadrolar tarafından kurulan kemalist rejim, Türk ulusçuluğu politikası güderek ülkeyi tıpkı İzlanda adası gibi “tek dil ve tek kavim”den oluşan bir ülke yapmaya çalışmış, bu çabasının bir sonucu olarak, Türkler dışındaki kavimlerin, Kürt, Laz, Çerkez, Arap, Rum, Ermenî, Gürcü, varlıkları dahi inkâr edilmiş, herkesin “Türk” olduğunu iddiâ etmiş, halen dahi olduğu gibi herkese “Türk” demiş, Kürtçe, Çerkezce, Lazca, Gürcüce, Arapça, bütün dilleri bizzat kanunla yasaklamış ve bu yasağa muhalefet edenleri en ağır şekilde cezalandırmış, Kürtçe, Lazca, Çerkezce, Rumca, Ermenîce, Arapça olan bütün köy ve şehirlerin, göl ve ırmakların, dağ ve ovaların isimlerini halkın rızası olmadan zorla değiştirip onlara uyduruk Türkçe isimler vermiş, Türklük’ten, Türkçe’den ve Türkçe isimlerden başka hiçbir şeye hayat hakkı tanımamıştır.
Oysa bugün dünya ülkelerine baktığımızda, pekçok ülkenin birden fazla resmî olduğunu, sadece bir resmî dili olanların bile Türkiye’de olduğu gibi diğer dillere karşı inkârcı ve asimilasyoncu bir politika takip etmediğini görürüz.
Dünya üzerindeki pekçok ülkenin 2 resmî dili vardır. Bu ülkeler şunlardır: Büyük Britanya (İngilizce ve Galce), İrlanda (İrce ve İngilizce), Finlandiya (Fince ve İsveççe), Beyaz Rusya (Biyelo Rusça ve Rusça), Malta (Maltaca ve İngilizce), Vatikan (İtalyanca ve Latince), Makedonya (Makedonca ve Arnavutça), Gürcistan (Gürcüce ve Abhazca), Irak (Arapça ve Kürtçe), Afganistan (Peştuca ve Dehrî Farsçası), Pakistan (Urduca ve İngilizce), Hindistan (Hintçe ve İngilizce), Sri Lanka (Singhalezce ve Tamilce), Kırgızistan (Kırgızca ve Rusça), Filipinler (Pilipino ve İngilizce), Doğu Timor (Tetumca ve Portekizce), Fiji (Fiji dili ve İngilizce), Marshall Adaları (Marshall yerli dili ve İngilizce), Palau (Palauca ve İngilizce), Samoa (Samoaca ve İngilizce), Tonga (Tongaca ve İngilizce), Yeni Zelanda (Maori dili ve İngilizce), Somali (Somali dili ve Arapça), Cibuti (Arapça ve Fransızca), Burundi (Kirundi ve Fransızca), Kenya (Kisuaheli ve İngilizce), Lesotho (Sesotho ve İngilizce), Madagaskar (Malagassi ve Fransızca), Moritanya (Arapça ve Fransızca), Swasiland (Siswati ve İngilizce), Tanzanya (Kisuaheli ve İngilizce), Çad (Arapça ve Fransızca), Kamerun (Fransızca ve İngilizce), Ekvator Ginesi (İspanyolca ve Fransızca), Haiti (Fransızca ve Fransız Kreolcası), Kanada (İngilizce ve Fransızca).
Hatta dünya üzerinde pekçok ülkenin de 3 resmî dili vardır. Bu ülkeler şunlardır: Belçika (Flamanca, Fransızca ve Almanca), Lüksemburg (Lëtzeburgca, Fransızca ve Almanca), Bosna – Hersek (Boşnakça, Sırpça ve Hırvatça), Vanuatu (Bislama, İngilizce ve Fransızca), Eritre (Tigrince, Arapça ve İngilizce), Ruanda (Kinyarwanda, Fransızca ve İngilizce), Komor Adaları (Komorca, Arapça ve Fransızca), Seyşel Adaları (Fransız Kreolcası, Fransızca ve İngilizce), Bolivya (İspanyolca, Aimará Kızılderili dili ve Keçua Kızılderili dili), Peru (İspanyolca, Aimará Kızılderili dili ve Keçua Kızılderili dili).
Hatta hatta, dünya üzerinde, tam 4 tane resmî dili olan ülkeler bile vardır. Bu ülkeler şunlardır: İsviçre (Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Retoromanşça), İspanya (İspanyolca, Katalonca, Galiççe ve Baskça), Singapur (Malayca, Tamilce, Mandarin Çincesi ve İngilizce).
Görüldüğü üzere, dünya üzerinde tek resmî dili olan ülkeler olduğu gibi, 2, 3 ve hatta 4 resmî dili olan ülkeler de vardır.
Ancak dünya üzerinde, bütün ülkeler arasından iki ülke vardır ki, bunlar “mükemmellik” üst sınırını bile aşan, tüm dünyaya ve insanlık ailesine örneklik teşkil edecek, tüm insanlığa eşitlik ve kardeşlik dersi verecek nitelikte muazzam bir uygulamaya evsahipliği yapmaktadırlar. Bunlar, benim kendisine “Yaşayan Jomo Kenyatta” lakabını taktığım Nelson Rolihlahla Mandela tarafından yönetilen Güney Afrika Cumhuriyeti ile benim kendisine Kürtçe’de “amcaoğlu” anlamına gelen “Pısmam” lakabını taktığım Hugo Rafael Chávez Frías tarafından yönetilen Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti’dir.
Afrika kıt’âsının en güneyinde bulunan Güney Afrika Cumhuriyeti’nin, sıkı durun, tam 11 tane resmî dili vardır. Evet, yanlış okumadınız; 11 tane resmî dil. Bu diller şunlardır: Afrikaans, İngilizce, Güney Ndebele, Güney Sotho, Kuzey Sotho, Swati (Swazi), Tsonga, Tswana, Venda, Xhosa ve Zuluca.
Bu 11 dil arasından Afrikaans ve İngilizce, yüzyıllar boyunca bu toprakları ırkçı Apartheid rejimiyle yöneten beyaz azınlığın dilleridir. İngilizce bildiğimiz İngilizce’dir, Afrikaans ise “Boer” (Flamanca’da “Çiftçi” demek) olarak adlandırılan Hollanda kökenli beyazların konuştuğu dildir; Flamanca ile yerli Afrika dillerinin karışımından oluşmuş melez bir dildir. Diğer 9 dil ise, ülkedeki siyahî çoğunluğun konuştuğu yerli dillerdir.
Güney Ndebele dili, Bantu dil ailesinin Nguni grubuna ait bir dildir. Güney Afrika’daki Ndebele halkının konuştuğu dil olup 600 bin civarında insan tarafından Mpumalanga, Limpopo (eski ismi Transvaal), Guateng ve Kuzeybatı vilayetlerinde konuşulur. Zimbabwe’de de konuşulan dil, bu dildir ancak aralarında belli başlı farklar vardır. Her iki ülkedeki Ndebele dillerini biribirinden ayırt edebilmek için, Güney Afrika’da konuşulan Ndebele diline “Kwandebele”, Zimbabwe’de konuşulan Ndebele diline ise “İsindebele” denilir.
Sotho dili de aynı şekilde Bantu dil ailesine ait bir dildir; Sotho grubuna aittir. Güney Afrika’da yaklaşık 4, 5 milyon insan tarafından Guateng, Limpopo ve Mpumalanga vilayetlerinde konuşulur. Her iki Sotho dilini biribirinden ayırt edebilmek için, Kuzey Sotho dili “Sesotho”, Güney Sotho dili ise “Sepedi”, “Pedi” veya “Transvaal – Sotho” olarak da adlandırılır. Afrika kıt’âsındaki Lesotho adlı ülkede konuşulan dil de budur. Lesotho’nun isminden de anlaşılacağı gibi bu ülkede Sotho halkı yaşamaktadır ve “Lesotho” ismi, Sotho dilinde “Sotho dilini konuşan halk” demektir. “Sotho” ise kelime olarak “çok çok batıda yurt edinmiş” anlamına gelir. (İbrahim Sediyani, Adını Arayan Coğrafya, sayfa 43)
Swati ya da diğer adıyla Swazi dili, aynı şekilde Bantu dil ailesinin Nguni grubuna ait bir dildir ve “SiSwazi” olarak da adlandırılır. Yaklaşık 3 milyon kişi tarafından Güney Afrika ve Swaziland’da konuşulur. Swaziland’ın tamamında, Güney Afrika’nın ise Mpumalanga ve KaNgwane bölgelerindeki okullarda eğitim dilidir. Zaten “Swaziland” adı da “Swazi ülkesi” demektir. Güney Afrika ile Mozambik arasında bulunan ve başkenti Mbabane olan bu ülkenin gerçek ismi “Nqwane” olup, beyaz sömürgeciler tarafından “Swaziland” ismi verilmiştir. (İbrahim Sediyani, Adını Arayan Coğrafya, sayfa 57)
Tsonga dili de aynı şekilde Bantu dil ailesine ait bir dildir ve “Xitsonga”, “Thonga” veya “Şangaan” olarak da adlandırılır. Güney Afrika’daki Tsonga halkının dilidir ve yaklaşık 3 milyon kişi tarafından Limpopo ve Mpumalanga vilayetlerinde konuşulur. Mozambik, Swaziland ve Zimbabwe’de de Tsonga konuşanlar vardır.
Tswana dili ise Bantu dilinin Latin Alfabesi’yle yazılmış şekli olup “Setsvana” olarak da adlandırılır. Botswana ve Güney Afrika’da konuşulan bu dil, Botswana’nın da resmî dilidir. Zaten “Botswana” adlı ülkenin ismindeki “bo” sözcüğü Tswana dilinde “halk” demektir. Bu durumda “Botswana”, bu dilde “Tswana halkı” anlamındadır. (İbrahim Sediyani, Adını Arayan Coğrafya, sayfa 42)
Venda dili de aynı şekilde Bantu dil ailesine ait bir dildir ve “Tşivenda” olarak da adlandırılır. Güney Afrika’da 1 milyona yakın kişinin konuşutuğu bu dili Zimbabwe’de de konuşanlar vardır. Sadece Venda halkı değil, Lemba halkı tarafından konuşulan dil de yine bu dildir.
Xhosa dili ise Nijer – Kongo dil ailesine ait bir dildir ve “İsixhosa” olarak da adlandırılır. Ülkede 8 milyon kişi tarafından konuşulur; yani Güney Afrika nüfûsunun % 18’i tarafından.
Zuluca ise Zulu halkı tarafından konuşulan dildir ve “İsizulu” olarak da adlandırılır. Bu dili konuşanların sayısı 10 milyon kadardır ve bunların % 95’i Güney Afrika’da yaşarlar. Güney Afrika devletinin 11 resmî dilinden biri olan Zuluca’nın en önemli özelliği, bu dilin bu ülkede, “evde en çok konuşulan dil” olmasıdır. Güney Afrika nüfûsunun % 24’ü evde Zuluca konuşurken, % 50’si, yani ülkenin yarısı bu dili bilmekte / anlamaktadır. Güney Afrika dışında Zimbabwe, Malawi, Mozambik ve Swaziland’da da Zuluca konuşanlar vardır.
Gelelim Venezuela’ya... Teyzemoğlu Nelson Mandela’nın kurduğu Güney Afrika Cumhuriyeti’nde nasıl bir mükemmel sistem kurulduğunu ve ülkede konuşulan tüm dillerin “resmî dil” statüsünde olduğunu gördünüz. Böyle bir sistem ister istemez “mükemmelliğin en üst sınırı” olarak adlandırılır, ancaaak, amcamoğlu Hugo Chávez tarafından yönetilen Venezuela bundan bile daha mükemmel bir sistem kurarak, adetâ “mükemmelikte sınır yoktur” özdeyişini haykırmaktadır.
Federasyonla yönetilen, anti – emperyalist kimliğiyle dünya haritasında onurlu ve şerefli bir yeri olan, başta Gazze ve Filistin halkı olmak üzere dünyadaki tüm direnişçi mazlum halklarla erdemli bir dayanışma içerisinde olan Venezuela’nın kaç resmî dili vardır, biliyor musunuz? 3 değil, 5 değil, 15 de değil, 25 de değil, 35 de değil. Venezuela’nın “sayısız ve sınırsız resmî dilleri” vardır.
Şimdi diyeceksiniz ki, bu nasıl olmaktadır? Sizler “Kızıldeniz ortadan mı ikiye bölündü yoksa kenardan mı?”, “Hz. Musa Tur Dağı’na çıktığında ayağında Ankara lastiği mi vardı yoksa cizlavut mu?”, “Hz. Peygamber’den sonra halifeliği Hz. Ebû Bekr mi daha çok hak etmişti yoksa Hz. Ali mi?”, “Kadının sesi mi daha çok haramdır yoksa boğaz burun kulağı mı?” konularına merak salarken ben de bu konuya merak salıp araştırdım, şöyle olmaktadır: Venezuela’nın birinci resmî dili, İspanyolca’dır. İspanyolca haricinde ise, sadece Venezuela topraklarında değil, bakın dikkat edin, sadece Venezuela’da değil, en kuzeyden en güneye bütün Amerika kıt’âsında konuşulan ne kadar Kızılderili dili varsa, onlarca, yüzlerce, ne kadar Kızılderili dili varsa, bunların hepsi Venezuela’nın resmî dilidir. Venezuela anayasasında da açıkça yazıldığı üzere, tüm Amerika kıt’âsında konuşulan bütün Kızılderili dilleri Venezuela devletinin resmî dilleridirler.
Ben bu mavi gezegenimiz üzerinde bundan daha muhteşem bir şey olduğuna, olabileceğine ihtimal vermiyorum. 6 milyar insanın yaşadığı bu dünyada niçin en sevdiğim iki insanın Nelson Mandela ve Hugo Chávez olduğunu şimdi daha iyi anladınız, değil mi?
Bugün Kızılderili dilleri, üç ana grupta toplanmaktadır: Kuzey Amerika Dilleri (Algonkin – Wakash, Hoka – Sioux, Na – Dene, Penutia, Uto – Aztek – Tano), Orta Amerika ve Meksika Dilleri (Kwitlatek, Lenka, Maya – Soke, Miskito – Matagalpa, Otomi / Otomang, Paya, Tarask, Xikak, Wave / Huave), Güney Amerika ve Antil Dilleri (Arawak, Chibcha, Guahibo, Guaykuru, Karaib, Kichu, Pano, Takuna, Tupi – Guarani, Ze / Je).
Bugün Amerika kıt’âsında konuşulan onlarca Kızılderili dili vardır ancak bunlardan sadece 6 tanesi, yarım milyon ve üzeri insan tarafından konuşulur. Bunlar Quechua (Keçua), Guaraní, Aimará, Nahuatl, Maya dilleri ve Mapudungca’dır. Diğer tüm Kızılderili dillerini konuşanların sayısı, yarım milyonun altındadır. Kızılderililer arasında, Kuzey Amerikalı bir Kızılderili kavim olan Lakotalılar, Siyu (Sioux) dil ailesine mensub üç kavimden biridir ve 20 Aralık 2007’de ABD’den bağımsızlık ilan etmişler, ancak dünyada bunu benden başka kimse tanımamıştır. (İbrahim Sediyani, The Lakota Sioux Indians Declare Independence, BM Dergisi, Şubat 2008; Kızılderililer Bağımsızlık İlan Etti, Parlamento Dergisi, Ocak – Mart 2008)
Amerika kıt’âsında konuşulan onlarca, yüzlerce Kızılderili dilinin hepsi de Venezuela devletinin resmî dilidir ve bu Venezuela anayasasında da belirtilmiştir. Bir Kızılderili dili ister Venezuela’da konuşulsun ister konuşulmasın, Kızılderili dili olduğu için Venezuela Cumhuriyeti’nin resmî dilidir. Örneğin Nahuatl dili Meksika’daki Kızılderililer tarafından, Quechua dili Peru’daki Kızılderililer tarafından, Aimará dili Bolivya’daki Kızılderililer tarafından, Guaraní dili Paraguay’daki Kızılderililer tarafından, Mapuche dili de Şili’deki Kızılderililer tarafından konuşulur; bu dilleri Venezuela’daki Kızılderililer konuşmasa da Venezuela’nın resmî dilidir. Çünkü Kızılderili dilidir. Dünyada ne kadar Kızılderili dili varsa hepsi de Venezuela devletinin resmî dilidir.
İşte Güney Afrika ve Venezuela’da böylesine mükemmel ve adaletli, hakkaniyetli modeller hayata geçirilmiştir. Güney Afrika Cumhuriyeti, ülkede siyahîlerin konuştuğu bütün yerli dilleri, Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti de tüm kıt’âdaki Kızılderililer’in konuştuğu bütün yerli dilleri “devletin resmî dili” yapmışlardır. Güney Afrika ve Venezuela’nın pratik hayata geçirdiği bu uygulamalardan daha muhteşem bir şey var mı bu dünyada?
Kaderin cilvesine bakın ki, bugün tam 11 tane resmî dili olan ve bu yönüyle dünyanın en özgürlükçü ülkeleri arasında başı çeken Güney Afrika Cumhuriyeti’nin bundan daha 20 sene öncelerde ırkçı – faşist Apartheid rejimiyle yönetilmesi, küçük bir mutlu beyaz azınlığın milyonlarca siyâhî çoğunluğa hükmetmesi, siyâhların insan yerine bile konulmaması, okula gitme haklarının bile olmamasıydı. Dolayısıyla, tahakkümleri altında tuttukları topraklarda halka zorla ve baskıyla dayattıkları “tek ırk, tek dil, tek tek tek...” rejimlerinin ilelebed devam edeceğini sananlar, kendi geleceklerini görmek istiyorlarsa, Güney Afrika’daki Apartheid rejiminin akıbetine bakabilirler. (İbrahim Sediyani, Santa Maria’dan Mavi Marmara’ya, sitemizin muhabiri olarak gemiye binen lise talebesi muhabir arkadaşımız, 26 Haziran 2010)
Bizde Türkçe’den başka dillerin de resmî dil olması, hatta bırakın resmîyeti, eğitim dili olması dahi veya Federasyon gibi söylemlerin telaffuz edilmesi bile sanki büyük bir felâketmiş, ülkeyi parçalamakmış, vatan hainliğiymiş gibi karşılık alırken, dünya üzerindeki başka ülkeler böylesine mükemmel ve adaletli sistemler hayata geçirmişlerdir işte.
Son olarak, Venezuela ile ilgili küçük ama ilginç bir ayrıntıya da değinerek, bu bölümdeki bahsimizi bitirelim. Geçen yazımızda, her devletin bir resmî sloganının olduğunu söylemiştik. Venezuela’nın resmî sloganı şöyledir: “Dios y Federación”... İspanyolca olan bu ifadeyi tercüme edersek, Erdoğan’ın konuştuğu Türkçe’deki karşılığı “Allâh ve Federasyon”, Kılıçdaroğlu’nun konuştuğu Türkçe’deki karşılığı “Hudê ve Federasyon”, Bahçeli’nin konuştuğu Türkçe’deki karşılığı “Tengri ve Federasyon”, TÜSİAD Hanımefendi’nin konuştuğu Türkçe’deki karşılığı ise “Tanrı ve Federasyon” şeklindedir.
Venezuela’yı bu iki güç ayakta tutup birliğini sağlarken, bizde ne hikmetse bu ikisi biribiriyle hiç anlaşamazlar, hep kavga ederler. Sanki biri olursa öbürü olmayacakmış gibidir.
İSVİÇRE’DE YERLİ HALKIN KONUŞTUĞU TÜM DİLLER “RESMÎ DİL” STATÜSÜNDEDİR
Alpler’in güzel ülkesi İsviçre’nin tam 4 tane resmî dili vardır ve bu anayasanın 4. maddesinde belirtilir. Bu diller Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Retoromanşça’dır. 4 tane resmî dili olan İsviçre’nin Almanca adı “Schweiz”, Fransızca adı “Suisse”, İtalyanca adı “Svizzera”, Retoromanşça adı ise “Svizra” şeklindedir.
İsviçre idarî olarak kantonlara bölünmüştür; 26 kantondan oluşan bir ülkedir. Bunların alfabetik sıraya göre isimleri ve trafik plaka işaretleri şöyledir: Aargau (AG), Appenzell – Ausserrhoden (AR), Appenzell – Innerrhoden (AI), Basel – Landschaft (BL), Basel – Stadt (BS), Bern (BE; başkent), Fribourg (FR), Genève (GE), Glarus (GL), Grischun (GR), Jura (JU), Luzern (LU), Neuchâtel (NE), Nidwalden (NW), Obwalden (OW), Schaffhausen (SH), Schwyz (SZ), Solothurn (SO), St. Gallen (SG), Ticino (TI), Thurgau (TG), Uri (UR), Vaud (VD), Valais (VS), Zug (ZG) ve Zürich (ZH).
İsviçre 41 bin 285 km²’lik bir coğrafyada 7 milyon 785 bin 800 kişinin yaşadığı bir ülke olduğu için, Avrupa kıt’âsının en yoğun yerleşimli toprakları arasında yer alır. 4 tane yerli dili olan ve dördünün de resmî dil statüsünde olduğu İsviçre nüfûsunun % 63, 7’si Almanca, % 20, 4’ü Fransızca, % 6, 5’i İtalyanca, % 0, 5’i ise Romanş dilleri konuşur. Bunlar yerli halkın konuştuğu diller olduğu için hepsi de ülkenin resmî dilidirler. Dört tane dilin konuşulduğu İsviçre’de, sadece 450 bin kişinin konuştuğu İtalyanca ile sadece ve sadece 36 bin kişinin konuştuğu Retoromanşça dahil olmak üzere ülkede konuşulan tüm anadiller “resmî dil” statüsündedir.
İsviçre’nin 4. resmî dili olan Retoromanşça’yı konuşanların ülkedeki toplam nüfûsu, Türkiye’deki bir ilçenin nüfûsu kadardır. Sadece 36 bin kişi konuştuğu halde, ülkenin yerli dili olduğu için devletin resmî dillerinden biridir. Romanş dilinin 5 ayrı lehçesi konuşulur bu ülkede. Bunlar; Sursilvan, Sutsilvan, Surmiran, Putér, Vallader lehçeleridir. Sayıları 36 bin olan Romanşlar, kaldı ki tüm ülkeye dağılmış şekilde de yaşamamaktadırlar. Romanşlar, ülkenin en güneydoğu kantonu olan (bizdeki Hakkari gibi) Grischun (Grigioni; Graubünden) kantonunda yaşarlar ki bu kanton, küçük köylü kızı Heidi’nin hayatının anlatıldığı çizgi filmde izlediğimiz kantondur. Romanşlar, isimlerinden de anlaşılacağı üzere, İsviçre’de yaşayan çingenelerdir.
Üstelik bu şekilde tüm diller yaşatıldığı için, hiçbir dil unutulup gitmemekte veya onu konuşanların sayısı giderek azalmamaktadır. Örneğin 1950 – 2000 yılları arası İsviçre’deki bu dört dili konuşanların sayısına bakalım. Bunu bir tablo üzerinde incelersek, bir dili 50 yıl önce konuşanlar ile 50 yıl sonra konuşanlar arasında nüfûs bakımından pek fark olmadığını görürüz. Bakın bakalım İsviçre’de Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Retoromanşça’yı 50 yıl önce ülke nüfûsunun yüzde kaçı konuşuyordu, 50 yıl sonra yüzde kaçı konuşuyor. Oranlar hemen hemen aynı kalmıştır: