Sevgili forum üyeleri! Banim aklıma bir soru takıldı! Allah yoktur diyenlere Alllahın varlığını nasıl ispatlarız. bu konu hakkında imam ebu hanifenin bir kıssasını okudum ama günümüz insanları bununla tatmin olmaz. Nasıl anlatalım?:confused1[1]: :confused1[1]: :confused1[1]: :confused1[1]: :confused1[1]: :confused1[1]:
gevşemeyin ve üzülmeyin eğer gerçekten iman etmişseniz üstün olan sizsiniz. buyurmuş Allah-u teala
Allah'a yok diyene var diyeceksin o kadar ,düşün bir
müslüman --------> Allah'ın varlığına İNANIR
atesit(Allahsız)------> Allah'ın varlığına İNANMAZ
olay budur sen inanırsın o inanmaz bu konuda ikinizde eşitsiniz burada devreye ne gireer tabi ki araştırmak araştırmak araştırmak sana bu soruyu sorana sadece kaynak vereceksin yada okuduklarını ona özetleyeceksin inanması yada inanmaması ona kalmış zaten sen onun kalbine hakim olamazssın ki

bu din bizim değil unutmayalım hidayeti biz değil Allah azze ve celle verir
bak buraya c/P yapmak istememiyorum bir bak bu kaynaklara işine yarayacak
http://www.islamustundur.com/index2.html
birde mevlananın bu hikayesini dinle
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye felsefecilerden bir grup geldi. Suâl sormak istediklerini bildirdiler. Mevlânâ hazretleri bunları Şems-i Tebrîzî'ye havâle etti. Bunun üzerine onun yanına gittiler. Şems-i Tebrîzî hazretleri mescidde, talebelere bir kerpiçle teyemmüm nasıl yapılacağını gösteriyordu. Gelen felsefeciler üç suâl sormak istediklerini belirttiler, Şems-i Tebrîzî;
"Sorun!" buyurdu. İçlerinden birini başkan seçtiler. Hepsinin adına o soracaktı.
Sormaya başladı:
"Allah var dersiniz, ama görünmez, göster de inanalım."
Şems-i Tebrîzî hazretleri;
"Öbür sorunu da sor!" buyurdu.
O;
"Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz, sonra da ateşle ona azâb edilecek dersiniz hiç ateş ateşe azâb eder mi?" dedi.
Şems-i Tebrîzî;
"Peki öbürünü de sor!" buyurdu.
O;
"Âhirette herkes hakkını alacak, yaptıklarının cezâsını çekecek diyorsunuz. Bırakın insanları canları ne istiyorsa yapsınlar, karışmayın!" dedi.
Bunun üzerine Şems-i Tebrîzî, elindeki kuru kerpici adamın başına vurdu. Soru sormaya gelen felsefeci, derhâl zamânın kâdısına gidip, dâvâcı oldu.
Ve;
"Ben, soru sordum, o başıma kerpiç vurdu." dedi.
Şems-i Tebrîzî;
"Ben de sâdece cevap verdim." buyurdu.
Kâdı bu işin açıklamasını istedi. Şems-i Tebrîzî şöyle anlattı:
"Efendim, bana Allahü teâlâyı göster de inanayım, dedi. Şimdi bu felsefeci, başının ağrısını göstersin de görelim."
O kimse şaşırarak;
"Ağrıyor ama gösteremem." dedi.
Şems-i Tebrîzî;
"İşte Allahü teâlâ da vardır, fakat görünmez.
Yine bana, şeytana ateşle nasıl azâb edileceğini sordu. Ben buna toprakla vurdum. Toprak onun başını acıttı. Hâlbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı.
Yine bana;
"Bırakın herkesin canı ne isterse onu yapsın. Bundan dolayı bir hak olmaz." dedi. Benim canım onun başına kerpici vurmak istedi ve vurdum. Niçin hakkını arıyor? Aramasa ya! Bu dünyâda küçük bir mesele için hak aranırsa, o sonsuz olan âhiret hayâtında niçin hak aranmasın?" buyurdu.
Felsefeci, bu güzel cevaplar karşısında mahcûb olup, söz söyleyemez hâle düştü.