Allah yoktur diyenlere nasıl cevap vermeliyiz?

müttaki

Profesör
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
2,775
Tepkime puanı
75
Puanları
48
Konum
istanbul
adamın biri almış okları

başlamış kuşlara ok atmaya... atıyor ıska... atıyor ıska... bitmiş okları kalmamış

havaya bir bakmış... Kuşlar hava da... yerde ki gölgelerine atıyormuş okları :)

tabi yerden gökten maksat.... dışarda aramak.. içerde aramak... kendi içimizde gökümüzde semamızda...
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Ne görecek gökte:confused1[1]: ...

7 Kat kubbe görecek 1400 sene Önce gönderilen Kuran demiyormu ayet sizleri korumak için 7 kat kubbe yarattım.

O zaman Bilim bu derecedemiydi Ozon gazlarını ve diğer gazları bilsin.

O zaman Ozon gazının Güneş ışınlarını süzmesi biliniyormuydu bu gaz olmazsa gün gelecek su içi harici canlı varlık yaşamayacak.

Galile deli Allahın resulünden 600 sene sonra gelmiş ve dünya yuvarlak demiş deli olmuş.Kubbe ne yarı küre

Benim gökte gördüklerim bunlar.
 

MiHRiMaH

Son gülen... :/
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
2,752
Tepkime puanı
769
Puanları
0
Konum
İstanbul...
:D Ben "Gökte Allah var", "Allah yukarıda" gibi ifadeler kullananların yanlışlığı idraki için gelecek cevaplara bakıyordum agbi:clap2: teşekkürler cevabınız çok güzel olmuş... Kardeş böyle bir ifade maksatlı kullanmamıştır ama bu ifadeyi düzeltmek gerekiyordu... Ben düzeltmek istemedim ki yanlış anlar diye... Sorayım dedim:O
 

DJ MESNEVI

Doçent
Katılım
17 Haz 2006
Mesajlar
1,462
Tepkime puanı
3
Puanları
0
7 Kat kubbe görecek 1400 sene Önce gönderilen Kuran demiyormu ayet sizleri korumak için 7 kat kubbe yarattım.

O zaman Bilim bu derecedemiydi Ozon gazlarını ve diğer gazları bilsin.

O zaman Ozon gazının Güneş ışınlarını süzmesi biliniyormuydu bu gaz olmazsa gün gelecek su içi harici canlı varlık yaşamayacak.

Galile deli Allahın resulünden 600 sene sonra gelmiş ve dünya yuvarlak demiş deli olmuş.Kubbe ne yarı küre

Benim gökte gördüklerim bunlar.



Kafalarını Kaldırıp Göge Bakmazlarmı?(Ayet'i Kerime)

Allah razı olsun anlatmak istediğim sekilde anlatmıs agbi miz :)
 

Alper...

MarmaranınKralı
Katılım
10 Eki 2006
Mesajlar
9,574
Tepkime puanı
452
Puanları
0
Konum
İsLamBol
Web sitesi
cennetsarayi.blogcu.com
bende acizane kuran kursunda ihlas suresini ezberlerken hocamın söylediği sözü söyliyim.allah c.c. kanıt ihlas suresidir bakın tefsirine isterseniz
 

hasandemir

Asistan
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
624
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Nİmetlerİ Kİmİn VerdİĞİnİ Sor

"İnsan, Rabbinin fazlıyla ona sunulan her nimet karşısında, kendine dönük sorgulamaların yanısıra, sair mevcutlara yönelik sorgulamalar da yapabilse, her bir nimet için koca kâinatın istihdam edildiğini; o nimetin ancak bütün kâinata hükmeden bir Hâkim-i Ezelînin ihsanı olduğunu anlayacaktır. Tek bir buğdayın varlığı bile, binbir mineral yüklü toprağı var eden, gökten suyu indiren, küçücük buğdaya onca buğdayı meyve verecek bereket yüklü bir program derceden, güneşi ve dünyayı yeryüzünde hayatı mümkün kılan bir mesafe ve konumda yerleştiren.. tek bir buğdayın varlığı için elzem olan böylesi nice hali var eden ve tüm bu haller arasında o buğdayın var olmasına elverişli bir ilişkiler ağı kuran bir Rabbin varlığına muhtaçtır. Yakalanan tek bir balık dahi, denizleri yaratan, dalgaları denizlerin akciğeri kılan, küçücük balıklara suyun içindeki akciğeri süzüp alacak solungaçlar veren; onları en donanımlı bir gemiden hadsiz derecede kolay, mükemmel ve zahmetsiz bir şekilde yol almalarına vesile olan mükemmel bir iskelet, yüzgeç ve kuyruk yapısıyla donatan.. bir Rabbin varlığına muhtaçtır.

Muhatap olduğumuz her olaya ve her mevcuda bu dikkatle baktığımızda, herşey için ‘min fadli Rabbî’ diyerek, sonucu Rabbimizin bir ikramı ve ihsanı olarak bilme zarureti açıkça ortaya çıkmaktadır."
 

ekvani

Asistan
Katılım
7 Ara 2006
Mesajlar
243
Tepkime puanı
0
Puanları
0
allah kendi cevabını kendisi versin
 

kadirtalat

Üye
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Konum
istanbul
selamu aleykom

kardeşim her köyün bir muhtarı vardır,nasılki bir harf katipsiz olmaz bir iğne ustasız olmaz ,nasıl olurki bu kainat sahipsiz olur. bed.zaman said nursi.
sende de kardeşim bunu sor bunada o cevap versin.

dünyada sonsuz mucizeler var (marac al bahrayni yaltakıyan-beynahuma barzagun la yabgiyan-fe bi eyyi ala i rabbikuma tukafddiben)
her iki tarafı tuzlu su ve ortasından tatlı su akıyor siz nasıl hala rabbi yalanlarsınız.ayeti kerime.
 

qwets

Üye
Katılım
16 Eki 2006
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
Puanları
0
bir gün bizim kardeş okulda derse girer.Öğretmeni gelir ders başlar bu arada kardeş orta okula gidiyor.Öğretmen dersin ortalarında bu kainat büyük patlama ile kendiliğinden olmuş diye mırıldanır.Tabi bizim kardeş risalei nur derslerine gelen bir kardeş.tenefüste tahtaya bir resim çizer ortayada öğretmenin ismini yazar. ders başlayacak öğretmen gelir ve tahtadaki büyük resmi farkeder "buda ne,kim yaptı bunu" der. bizim kardeş te :)) kendiliğinden oldu hocam der.Kendiliğinden olurmuymuş dalga mı geçiyon der öğretmeni. Kardeş te e hocam şu muntazam sistemli programlı kainat kendi kendine oluyorda bu basit resim neden olmasın!
anlattığında çok gülmüştüm. Birde necmi abimiz var konuya ilişkin olarak hamur örneği verir. "hamuru patlatalım , kurabiye-ekmek-poğaça-börek-tost olurmu?"
burda önemli olan karşıdaki adem i iddia edenin bilgili ne dediğini bilen birisi olması gerek.Yoksa bom boş insansa zaten konuşmak sakıncalıdır.
bu gibi durumlarda karşıdaki insana yok olmayı ispat etmesini isteriz.Görmediği şeyin olmadığı anlamı zaten çürümüş fikirdir.Burda bi tıkanır. Ayrıca Allah insanı belli bir fıtratta yaratmıştır.Fıtratında kainat içinde gayet rahat herşeyden emin yaşar .Kabul etmesede fıtratında birisinin idaresinde ve mükemmel bir iradeyle yönetildiği vardır.Aslında kendini yalanlamaktır.Bunu iddia eden bir insan aslında titremesi gerektir.ona göre her an bu tesadüf eseri dizilen gezegenler,yıldızlar,gök taşları dünyaya çarpabilir, yağmur asit şeklinde yağabilir,kar taneleri havada birleşebilir, ama o bunları düşünmez bile sebebide o Allah tarafından fıtrı rahatlık bir sınavda olduğunun kanıtıdır.Bunlar da az gelebilir. Burda yazmaya kalksak sayfalar yetmez. Bu iman-ı billah konusudur. Yani ilimlerin şahı padişahıdır. Bu da risale-i nurda bütünüyle mevcuttur. İlmi ve herkesin anlayacağı biçimdedir.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Yok diyenlerin mutlka dedeleri dede babaları anneleri vardır kime sorsan kabul eder onlar olmasaydı ben var olamazdım der.

O ZAMAN İSPAT ETSİN VARLIKLARINA

Aristo mantığını severim Düz mantık

Belki fotoraflarını gösterir ozaman bir kaç nesil daha öteye gitsin
 
S

SaLtan

Guest
emmanuel kant a başvurmak gerekiyor. zira ataist insana ne anlatsanız hakikaten boş..

kant a göre yaratılış pekala matematiksel olarak ifade edilebilir:

teist kişi, 'f(x) = 'evreni kim yarattı?', 'evreni yaratanı kim yarattı?'... şeklinde giden bir dizi ve x = yaratıcı olmak üzere, x sonsuza yaklaşırken f(x)'in limiti nedir?" sorusuna 'allah' diye yanıt veren kişidir.

ateistin düsturu görece çok daha basit olup "x = 0, evren = sonsuz" şeklinde formüle edilebilir.

agnostik (bilinmezcilik) modelde ise temel çıkış noktası "sonsuz / sonsuz = belirsiz" eşitliğidir...

yukarıdaki formülasyona dair birtakım notlar:

1) bu formülasyonda yaratılış, alışılageldiği biçimde yalnızca insan türünün değil, tüm evrenin yaratılması olarak değerlendirilmiştir: böylelikle yaratıcı güce dair saptamalar evrilme-yaratılma konulu kısır tez ve antitezlerle sınırlı kalmamış; -sıfır hacimli bir noktanın patlamasını öne sürdüğü için- kozmolojik (kainatın oluşumunu ve gelişimini inceleyen bilim dalı)..big bang (büuük patlama-teoremi)modeli temelli, bir oraya bir buraya hesapsızca savrulmakta olan atomaltı parçacıklarının hiç yoktan varolup yokolduklarını tespit etmiş olduğu için kuantum mekaniği (olma ihtimali varsa,olur-düşüncesi) katkılı, fenomenin ötesinde bilinemez, kavranamaz gerçekliği varsaydığı için- kendinde olan,özgün soslu, nereden baksan kürsüler arası paslaşmalı bir çalışma ortaya çıkmıştır ki, öyle böyle değildir.

2) matematiğin sonsuzu kabul edip yoluna devam ettiği gibi felsefenin de insan havsalasını katbekat aşan kavramları bu cümlede kavramaktan türemiş olan kavram sözcüğünün yetersizliği ilgi çekicidir ama gelin onu anlatım bozukluğu başlığı altında masaya yatıralım denilebilinirde algılamak için teoriler üretmek yerine bilinemezi varsayıp yoluna devam etmesinin insanlığın hayrına olduğu varsayılmıştır (pozivitivst düşünürlere göre)- kafa karıştıran tek unsurda budurki;

bir çok bilinmezlik (bilinçaltından kaynaklanan daha çok) devinimleri bereberinde getiriyor ve genelde kasıtlıdır..

not: alıntı+ yorumlamalarım.
 
H

hiç

Guest
:wallbash[1]: şu yukarıda yazılanları biri bana anlatsın....saltan abi yaw biraz bizim seviyemize insen keza anlaşılmadan göçüp gidecen buralardan...:lac[1]:
 

meyve

Asistan
Katılım
15 Eki 2006
Mesajlar
762
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Nasılki mükemmel bir eczahane ki, her kavanozunda hârika ve hassas mizanlarla alınmış hayatdar macunlar ve tiryaklar var. Şübhesiz gâyet meharetli ve kimyager ve hakîm bir eczacıyı gösterir. Öyle de, küre-i arz eczahanesinde bulunan dörtyüz bin çeşit nebâtat ve hayvanat kavanozlarındaki zîhayat macunlar ve tiryaklar cihetiyle, bu çarşıdaki eczahaneden ne derece ziyade mükemmel ve büyük olması nisbetinde, okuduğunuz fenn-i tıp mikyasıyla küre-i arz eczahane-i kübrâsının eczacısı olan Hakîm-i Zülcelâl'i hattâ kör gözlere de gösterir, tanıttırır.

Risale-i Nur'dan...
 

meyve

Asistan
Katılım
15 Eki 2006
Mesajlar
762
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Canım kardeşlerim Bir hadîs-i şerîfte meâlen şöyle buyurulur:

"Allah'ın varlığını, birliğini anlamak için göklere bakın, yere bakın, kendi nefsinize bakın ve bütün bunların yaratılışındaki akıllara hayret veren incelikleri, bunların kendilerinden olamıyacağını düşünün. Çünkü bunlar, Allah'ın varlık ve birliğini gösteren alâmetlerdir. Fakat Allah'ın zâtını, mâhiyetini düşünmeyin. 'Allah acaba şöyle midir, böyle midir? O'nun görmesi, işitmesi nasıldır?' diye düşünmeye kalkışmayın. Zira buna kudretiniz yetmez. Ne kadar çalışsanız da bunu hakkıyla bilemezsiniz, idrâk edemezsiniz. Şaşırırsınız. Bilgi ve görgü ölçüleriniz buna yetmez."


Mehmed Kırkıncı bu hususu şu şekilde izah etmektedir:

"Bir insanın mağarada büyüyüp hiç ışık yüzü görmediğini ve kendisinin bir gün sabahın erken saatlerinde ve daha güneş doğmadan dünya yüzüne çıkarıldığını farzediniz. Her tarafı dolduran ışıktan derhal gözleri kamaşan bu şahsa, bu ışığın bir güneşten geldiği söylense o adam güneşi ziyadesiyle merak edecek ve onu tanımaya çalışacaktır.

Şimdi bu adamın, hayâlinde nasıl canlandırırsa canlandırsın, güneşi kat'iyyen anlayamayacağı ve her defasında güneş yerine başka şeyler tahayyül edeceği âşikârdır. Çünkü, güneşi etrafında gördüğü şeylere kıyas edeceğinden yapacağı her kıyas yanlış olacak ve isabet kaydetmiyecektir.

Güneşe inanmak o adam için îmanın bir rüknü olsa, o, güneşi her nasıl tasavvur ederse etsin her hâlükârda şirke düşecektir. Onun yapacağı tek şey, bu ışığın bir güneşten geldiğini ve fakat o güneşin mahiyetini bilemeyeceğini idrâk etmektir. Zaten ondan istenen îman da bundan ibarettir.

Temsildeki adamın güneşi anlayamaması gibi, her bir insan da kendi beden memleketini idare eden ve ruh denilen sultanın mahiyetini bilememektedir. Bizler, bedenimizin ruhla kaim olduğunu, onun bu bedenden ayrılması hâlinde bu binanın yıkılacağını ve o sultanın göz penceresiyle bu âlemi seyrettiğini, kulak cihazıyla sesler âlemini temaşa ettiğini, dil terazisiyle de bütün tadları tarttığını... bildiğimiz hâlde, ruhun mâhiyetini bilemiyoruz. Onun mâhiyeti hakkında her ne söylesek, hilâf-ı hakikat olacağı gibi, ruhun zâtını her ne tarzda tahayyül veya tasavvur etsek onun hakkında yanlışlığa düşmüş olacağız.

İşte, görmediği bir güneşin zâtını anlamaktan âciz ve kendi ruhunun mâhiyetini bilmekten eli kısa olan insanın, zaman ve mekândan münezzeh, umum âlemlerin Hâlik-ı Zülcelâlini ve Mâlik-i Zülkemâlini (hâşâ) zâtiyle anlamaya çalışması, ne derece büyük bir dalâlet dîvâneliğidir ve insanı başaşağı şirke yuvarlayan bir düşünce sapıklığıdır, kıyâs ediniz."
 

meyve

Asistan
Katılım
15 Eki 2006
Mesajlar
762
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Risale-i Nur'dan Deliller

Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtipsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur? (Sözler sh: 49)



Başını kaldır, kendini tanıttırmak isteyen faal ve kudretli bir Zâtın hârika işlerine bak. Sen başıboş olmadığın gibi, bu hadiseler de başıboş olamazlar. (Şualar sh:109)



Birşeyden herşeyi yapmak ve herşeyi birtek şey yapmak, herşeyin Hâlıkına has bir iştir. (Sözler sh: 61)


Güzel bir çiçeğin dakik programını küçücük bir tohumunda derc etmek, büyük bir ağacın sahife-i amâlini, tarihçe-i hayatını, fihriste-i cihâzâtını küçücük bir çekirdekte mânevî kader kalemiyle yazmak, nihayetsiz bir hikmet kalemi işlediğini gösterir. (Sözler sh: 66)




Evet, kemik gibi bir kuru ağacın ucundaki tel gibi incecik bir sapta gayet münakkaş, müzeyyen bir çiçek ve gayet musannâ ve 2 murassâ bir meyve, elbette gayet sanatperver, mucizekâr ve hikmettar bir Sâniin mehâsin-i sanatını zîşuura okutturan bir ilânnamedir. (Sözler sh: 68)



Bir elmayı halk edecek, elbette dünyada bütün elmaları halk etmeye ve koca baharı icad etmeye muktedir olmak gerektir.
Baharı icad etmeyen, bir elmayı icad edemez. Zira o elma, o tezgâhta dokunuyor. Bir elmayı icad eden, bir baharı icad edebilir...
Bugünü halk eden, kıyamet gününü halk edebilir ve baharı icad edecek, haşrin icadına muktedir bir Zat olabilir...
Herşeyi yapamayan hiçbir şeyi yapamaz. Ve birtek şeyi halk eden herşeyi yapabilir. (Sözler sh: 79)





Şu acip âlemin elbette bir müdebbiri ve şu muntazam memleketin bir mâliki, şu mükemmel şehrin bir sahibi, şu musannâ sarayın bir ustası vardır. Biz çalışmalıyız, onu tanımalıyız. Çünkü, anlaşılıyor ki, bizi buraya getiren odur. Onu tanımazsak kim bize medet verecek? Dillerini bilmediğimiz ve onlar bizi dinlemedikleri şu âciz mahlûklardan ne bekleyebiliriz? (Sözler sh: 279)


Bir saray gibi şu âlemin, bir şehir gibi şu memleketin tek bir ustası vardır. Ve o usta, herşeyi idare eden yalnız odur. Hiçbir cihetle noksaniyeti yoktur. Bize görünmeyen o usta, bizi ve herşeyi görür ve sözlerini işitir. Bütün işleri mucize ve harikadır. Bütün bu gördüğümüz ve dillerini bilmediğimiz şu mahlûklar onun memurlarıdır. (Sözler sh: 280)



Şu zîhayatı halk etmek ve ona Rab olmak, bütün kâinatı kabza-i tasarrufunda tutmak lâzım gelir. (Sözler sh: 295)



Eğer o zerre, bir Kadîr-i Mutlakın memur kesilse, o vakit o zerreye herşeyi görür bir göz, herşeye muhit bir şuur vermek lâzımdır. (Sözler sh: 296)


Eğer herşey Kadîr-i Mutlaka verilmezse, birtek Allaha mukabil, nihayetsiz, belki zerrât ı kâinat adedince ilâhları kabul etmek gibi, yüz derece muhal içindeki bir muhali mevcut kabul etmek gibi bir divanelik hezeyanına düşmek lâzım gelir.
(Sözler sh: 297)
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
emmanuel kant a başvurmak gerekiyor. zira ataist insana ne anlatsanız hakikaten boş..

kant a göre yaratılış pekala matematiksel olarak ifade edilebilir:

teist kişi, 'f(x) = 'evreni kim yarattı?', 'evreni yaratanı kim yarattı?'... şeklinde giden bir dizi ve x = yaratıcı olmak üzere, x sonsuza yaklaşırken f(x)'in limiti nedir?" sorusuna 'allah' diye yanıt veren kişidir.

ateistin düsturu görece çok daha basit olup "x = 0, evren = sonsuz" şeklinde formüle edilebilir.

agnostik (bilinmezcilik) modelde ise temel çıkış noktası "sonsuz / sonsuz = belirsiz" eşitliğidir...

yukarıdaki formülasyona dair birtakım notlar:

1) bu formülasyonda yaratılış, alışılageldiği biçimde yalnızca insan türünün değil, tüm evrenin yaratılması olarak değerlendirilmiştir: böylelikle yaratıcı güce dair saptamalar evrilme-yaratılma konulu kısır tez ve antitezlerle sınırlı kalmamış; -sıfır hacimli bir noktanın patlamasını öne sürdüğü için- kozmolojik (kainatın oluşumunu ve gelişimini inceleyen bilim dalı)..big bang (büuük patlama-teoremi)modeli temelli, bir oraya bir buraya hesapsızca savrulmakta olan atomaltı parçacıklarının hiç yoktan varolup yokolduklarını tespit etmiş olduğu için kuantum mekaniği (olma ihtimali varsa,olur-düşüncesi) katkılı, fenomenin ötesinde bilinemez, kavranamaz gerçekliği varsaydığı için- kendinde olan,özgün soslu, nereden baksan kürsüler arası paslaşmalı bir çalışma ortaya çıkmıştır ki, öyle böyle değildir.

2) matematiğin sonsuzu kabul edip yoluna devam ettiği gibi felsefenin de insan havsalasını katbekat aşan kavramları bu cümlede kavramaktan türemiş olan kavram sözcüğünün yetersizliği ilgi çekicidir ama gelin onu anlatım bozukluğu başlığı altında masaya yatıralım denilebilinirde algılamak için teoriler üretmek yerine bilinemezi varsayıp yoluna devam etmesinin insanlığın hayrına olduğu varsayılmıştır (pozivitivst düşünürlere göre)- kafa karıştıran tek unsurda budurki;

bir çok bilinmezlik (bilinçaltından kaynaklanan daha çok) devinimleri bereberinde getiriyor ve genelde kasıtlıdır..

not: alıntı+ yorumlamalarım.

Düşünüyorum o halde varım.
Tanrıyı düşünüyorum o halde vardır.

Bu düşünce yi ne sofistler nedexxxx ismi aklıma gelmedi kıramamış çürütememişlerdi.Değilmi Saltan kardeşim
 

Sofuoglu

Ordinaryus
Katılım
29 Tem 2006
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
254
Puanları
83
Düşünüyorum o halde varım.
Tanrıyı düşünüyorum o halde vardır.

Bu düşünce yi ne sofistler nedexxxx ismi aklıma gelmedi kıramamış çürütememişlerdi.Değilmi Saltan kardeşim

pardon abi,sadece ogrenmek maksadi ile soruyorum,

sofistler ,kim bunlar?
 
S

SaLtan

Guest
:wallbash[1]: şu yukarıda yazılanları biri bana anlatsın....saltan abi yaw biraz bizim seviyemize insen keza anlaşılmadan göçüp gidecen buralardan...:lac[1]:

demek istediğim ateistlik bir anlayıştan öte politik bir olgu olduğudur. yani yaratılışın Allah tan geldiğine inananların karşısına çıkmış şeytani güçlerin zamana uyarlanmış halidir. ilahi dinler dışındaki kasıtlı bütün felsefe ve akideler bir nevi ataizmin debisinde beslenmişlerdir.

bir inancın din olabilmesi için, allah tarafından yeryüzüne bir peygamber vasıtası ile gönderilmiş olması gerekir
bazı pşisik durumlar ve evhamlı duygular vardır bunlar oluşurken çeşitli dış ve iç dinamikler bu süreci destekler artık damarlarınıza işlenmiştir, damarlarınızdan sinir sistemi kanallarıyla beyne ulaşır ve beyne ulaşan bu bilgiler beyin fabrikasında farkında olsun olmasın işlenir ve ortaya bir inanç yada düşünceler çıkar bu durumlar sizin alışkanlıklarınız ve dolayısı ile inançlarınız olur.

ateizm kendi arasında fraksiyon ve ayrı görüşlere ayrılmıştır.
ateist felsefe insan var oldugundan beri var, yalnızca adı yok yada ismini düşünce ve eylemlerde buluyor . nietzche de bir şekilde ateist felsefenin savunucusur, swinburne da ,ebu leheb de... yani; güçlü ol, duygusal davranma, sana doganın buyurdugunu yap. düşüncelerinin veryansonudur. ve günümüzde 'evrim teorisi' aldatmasıyla gücünü dış dunya ve soyut olgularda kendini perçinleştirerek bulmuştur !

harun yahya atezimin çıkış noktasının seküleritesini şöyle açıklıyor:
bundan beş bin yıl kadar önce. ortadoğunun verimli topraklarını içine alan mezapotomya ovasına putperest kavimler hakim. bu putperes kavimler evrenin ve canlıların kökeniı hakkında bazı batıl inançlar ve efsanalere sahipti..işte bu efsanelerden biri evrim fikriydi. sümerlerden kalan eruma iriş adlı yazıtta anlatıldığına göre canlılık önce suyun içinde kendi kendine doğmuş sonrada canlı türleri birbirlerinden evrimleşmişti. evrim efsanesi daha sonra başka bir putperest medeniyet olan eski yunan'da yer buldu. o dönemde kendini materyelist olarak gören bazı filozoflar sadece maddenin varlığını kabul ediyor, maddeyi yegane varlık sayıyorlardı.. sümerlerden miras kalan evrim efsanesi ise sadece canlıların nasıl oluştuğunu açıklamak niyetiyle çıkmıştı..
böylece mataryelist felsefe ve evrim efsanesi eski yunanda birleşti.. oradanda roma kültürüne taşında
putperest kültürlere ait bu iki kavram modern dünyanın gündemine 18 yy da girdi. eski yunan kaynaklarını inceleyen bazı batılı düşünülürler materyalizmi benimsediler bu düşünürlerin ortak yönü din alayhtarlığı idi. ünlü materyalist baron dobrah'ın doğanın sistemi adlı kitabı ateizmin temel kaynağı sayılıyordu..
bu atmosfer içerisinde evrim teorisini ilk kez detaylı olarak ele alan kişi fransız biyolog lamarck oldu.. lamarck geçersizliiğini sonradan anlaşılacak teorisinde tüm canlıların yaşamları boyunca ufak değişimlerle birbirlerinden evrimleştiklerini öne sürmüştü. lamarc'kın iddasını biraz daha farklı bir biçimde tekrarlayan kişi ise cahrles darvindir. darvin, teorisini ingeltere'de yayınladığı ''türlerin kökeni ''adlı kitabında ortaya koydu. kitabında eski sümerlerden gelen evrim efsanesini detaylı anlatmıştı(o günün anlayış şartlarına göre fikri masturbatörlerle bezeliydi). tüm canlı türlerinin suyun içinden tesadüfen doğan ortak bir atadan geldiğini ve tesadüfen gerçekleşen küçük değişimlerle birbirlerinden farklılaştığını iddia ediyordu,(acaba su'dan başka bir varlık yokmu?- en azından topraktan yaratılmak daha mantıklı geliyor- teorinin hayal ürünü olduğu diğer dünyaları uzayı, kaniatı, tanımadıkları anlamına geliyor). darvinin bu iddiası herhangi bir bilimsel dayanağa dayanmıyordu bu yüzdende dönemin bilimadamları arasında yaygın bir kabul görmedi. özellikle fosilbilimciler darvinin iddiasının bir hayal ürününden başka bir şey olmadığının farkındaydı.
fosil kayıtları darvinin iddia ettiği gibi canlıların ilkelden gelişmişe doğru bir evrim süreci geçirmediğini ortaya koyuyordu. yüzmilyonlarca yıl önce yaşamış canlılar bile bu günkü benzerleriyle aynı gelişmiş ve komplex yapılara sahipti. darvinin hayal ettiği gibi aray geçiş formlarından yani iki tür arasında geçiş sağlıyacak yarım canlılarındansa fosil kayıtlarında eser yoktu. ilerleyen yıllarda teorinin diğer iddialarıda bir bir çürüyecekti. biyokimya canlılığının darvinin iddia ettiği gibi tesadüfen ortaya çıkamıyacak bir komplexe sahip olduğunu gösterecekti. değil bir canlı hücresinin hücredeki en basit bir protein molekülünün bile teasüflerle meydana gelmesinin matematiksel olarak ihtimal dışı olduğu hesaplanacaktı. anatomi canlıların üstün bir tasarıma sahip olduklarını ve ayrı ayrı yaratıldııklarını ortaya çıkaracaktı. kısacası darvinin teorisini bilimsel dayanagı yoktu. ama teori kendine siyasi dayanaklar bulmakta geçikmedi çünkü teori 19 yy hakim güçlerine bulunmaz bir fikri temel sağlıyordu. kısacası tehizme (Allah inancına) aykırı bir felsefe olarak ortaya çıkmış hayal mahsulu bir teoridir.
 
Üst