12 Eylül 1980 ardından partiler kapatıldı. Parti liderleri önce askeri üslerde gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı. Bu durum, siyasi partilerin sürekliliği konusunda tarihsel sorunlar yaşayan Türkiye'de siyasi temsilin demokratikleşmesi önünde yeni bir engel oluşturdu, siyasi gelenekler de, geçici de olsa alt-üst edildi.
Adalet Bakanlığı'nın yayınladığı veriler itibariyle; 650.000 kişi gözaltına alındı ve zor koşullarda (işkence) hapsedildi, yaklaşık 100.000 kişi askeri mahkemelerde yargılandı, 517 kişi hakkında idam kararı alındı ancak bunların 50'si uygulandı, 30.000 civarında kişi vatandaşlıktan çıkarıldı, 2 milyon civarında kişi fişlendi ve yakın takibe alındı. "Askeri yönetimde, gözaltında ya da hapishanelerde, doğal olmayan ölüm sayısı 229 oldu. 230 bin kişi yargılandı. 141,142 ve 163. maddelerden 71 bin kişi, yasadışı örgüt üyesi olma iddiasıyla da 98. 404 kişi yargılandı.
TOPLUMA VE SİYASETE YENİ ELBİSE
1980-83 dönemi askerin en uzun iktidar yılları oldu. Bu yıllarda önceki deneylerin ışığında komutanlar yapısal/kalıcı bir hazırlık içinde oldular. Öyle bir sistem kurulmalıydı ki bir daha 12 Eylül öncesine dönülmesin. Bunu sağlamak için de başta anayasa olmak üzere demokrasinin üç sacayağıyla (yasama, yürütme, yargı) ilgili yepyeni uygulamalar ve kanunları yürürlüğe soktular. Bugün Türkiye büyük ölçüde 12 Eylül'de dikilen elbisenin/demokrasinin içinde yaşıyor...
1961 Anayasası'na ilişkin ilginç bir eleştiriyi Devlet Başkanı Kenan Evren, Afyon'da 29 Ağustos 1982 tarihinde yapmıştı: "1961 anayasası bize bol geldi, içinde oynamaya başladık. Oynaya oynaya 12 Eylül'e geldik'' Müdahaleyi yapan ordu, toplumu ve buna bağlı olarak siyaseti yeniden kurmaya yöneldi. Cesaretle fütursuzca siyaset dünyasına girdiler. Bu müdahale, ordunun, toplumun vesayetle olgunlaşacağı, yani modernleşeceği kanaatinin toplum mühendisliğine yöneldiği "Soğuk Savaş mantığı"nın içinde şekillenmiş ve topluma güvensizliğin doruğuna çıkan 1982 Anayasası'nın sözüne ve özüne sinen "milli güvenlik rejimi"yle sonuçlanmıştır.
Haliyle darbenin anayasası da toplum karşısında devleti güçlendirmiş, hak ve özgürlükleri sınırlandırmış, siyasi partilerin kadın ve gençlik kollarının yasaklanması örneğinde görüldüğü gibi demokratik örgütlenmeleri ortadan kaldırmıştır. Günümüzde, bu vatanın mümtaz evlatlarına, 12 Eylül rejiminin kurmuş olduğu dönemin mantığını ortadan kaldırma, Türkiye'nin önünü açma görevi düşmektedir.