Darul_Beka
Profesör
- Katılım
- 17 Kas 2013
- Mesajlar
- 2,221
- Tepkime puanı
- 175
- Puanları
- 63
ZİKRİN EFDALİ EMPERYALİZM VE İŞBİRLİKÇİLERİYLE HESAPLAŞMAKTIR
Pasif yaşamayı ve toplumdan kopmayı yeren Peygamber Efendimiz, Müslümanın hayatının topluma adanmasını tercih etmiştir. Bu açıklamamızla ilgili, sahabeden birinin Hz. Peygamber’e yapmış olduğu bir müracaata verilen cevap oldukça düşündürücüdür. Olay şöyle nakledilmiştir. “Sahabeden birisi bir vâdiye uğramış, orda güzel manzaralarla; sularla, ağaçlarla karşılaşmıştır. Kendi kendine, orada kalıp ibadet etmeye; ölene kadar namaz kılmaya karar vermiş ama Hz. Peygamber’den onay almadan da bu kararının doğru olmayacağı sonucuna varmıştır. Hz. Peygamber’e gelmiş ve durumu (detaylarıyla) anlatmıştır. Peygamber Efendimiz, adama dönmüş ve şöyle buyurmuştur: “sakın böyle bir şey yapma. Sizden birisi, bir deve sağımı kadar bile Allah yolunda (küfre karşı) kıyam edecek olursa ona cennet vacip olur.”[1]Bir başka ifadede ise; “Küfre karşı bir anlık kıyam, altmış yıllık ibadetten/ (nafile) namazdan daha faziletlidir.”[2] buyurulmuştur. Buradan bakarsak zikir; kıyamdır. Zikir, küfre karşı alınan tavırdır. Günümüzün en büyük zikri ise Amerika'nın öncülüğünü yapıp Batı Avrupa’nın taşeronluğunu yaptığı uluslararası emperyalizmle hesaplaşmaktır. Çok uluslu şirketlerin tüketim aygıtı olmamayı hatırlama ve Müslümanları dünya finans sisteminin bir parçası olmamaları için uyarmak, zikirdir.
Eğer insanlar, özelde de tasavvuf yoluna intisap edenler zikri belirli duaları ve tesbihleri anlamını bilmeden okumak olarak anlıyorlarsa böyle bir anlayıştan bazı küçük faydalar elde edilse de ümmet adına toplumsal yararlar elde edilmez. Bu nedenle günümüz tasavvufunun ve başındaki zevatın zikir anlayışlarını selef ulemasının yaklaşımları çerçevesinde Kur’an-Sünnet eksenli yeniden gözden geçirmeleri tarihi bir yaklaşım ve yenilenme olacaktır. Günümüz tasavufunun kurumsal anlamda böylebir tecdide acil ihtiyacı vardır. Her an Allah Teâlâ’yı hatırında tutan ve hayatının merkezinde Allah olan bir ümmeti yeniden ihya ettiğimizde, dünyada mahkûm olmaktan kurtulup ümmet olarak hâkim konuma yükseleceğiz; hayatın öznesi biz olacağız. Bireysel ve toplumsal terakki budur. Siz göklerde uçsanız bile ümmet yerde süründükten sonra sizin uçmanız keramet değil, olsa olsa istidrac olur.
[1] Darimi,Sünen,c.II,s.260;Heysemi,Zevaid,c.V,s.279-80
[2] Heysemi,Zevaid,c.V,s.326;İbni Kayyım,İlam’u-l Muvakkin,c.IV,s.247
MEHMET SÜRMELİ
Pasif yaşamayı ve toplumdan kopmayı yeren Peygamber Efendimiz, Müslümanın hayatının topluma adanmasını tercih etmiştir. Bu açıklamamızla ilgili, sahabeden birinin Hz. Peygamber’e yapmış olduğu bir müracaata verilen cevap oldukça düşündürücüdür. Olay şöyle nakledilmiştir. “Sahabeden birisi bir vâdiye uğramış, orda güzel manzaralarla; sularla, ağaçlarla karşılaşmıştır. Kendi kendine, orada kalıp ibadet etmeye; ölene kadar namaz kılmaya karar vermiş ama Hz. Peygamber’den onay almadan da bu kararının doğru olmayacağı sonucuna varmıştır. Hz. Peygamber’e gelmiş ve durumu (detaylarıyla) anlatmıştır. Peygamber Efendimiz, adama dönmüş ve şöyle buyurmuştur: “sakın böyle bir şey yapma. Sizden birisi, bir deve sağımı kadar bile Allah yolunda (küfre karşı) kıyam edecek olursa ona cennet vacip olur.”[1]Bir başka ifadede ise; “Küfre karşı bir anlık kıyam, altmış yıllık ibadetten/ (nafile) namazdan daha faziletlidir.”[2] buyurulmuştur. Buradan bakarsak zikir; kıyamdır. Zikir, küfre karşı alınan tavırdır. Günümüzün en büyük zikri ise Amerika'nın öncülüğünü yapıp Batı Avrupa’nın taşeronluğunu yaptığı uluslararası emperyalizmle hesaplaşmaktır. Çok uluslu şirketlerin tüketim aygıtı olmamayı hatırlama ve Müslümanları dünya finans sisteminin bir parçası olmamaları için uyarmak, zikirdir.
Eğer insanlar, özelde de tasavvuf yoluna intisap edenler zikri belirli duaları ve tesbihleri anlamını bilmeden okumak olarak anlıyorlarsa böyle bir anlayıştan bazı küçük faydalar elde edilse de ümmet adına toplumsal yararlar elde edilmez. Bu nedenle günümüz tasavvufunun ve başındaki zevatın zikir anlayışlarını selef ulemasının yaklaşımları çerçevesinde Kur’an-Sünnet eksenli yeniden gözden geçirmeleri tarihi bir yaklaşım ve yenilenme olacaktır. Günümüz tasavufunun kurumsal anlamda böylebir tecdide acil ihtiyacı vardır. Her an Allah Teâlâ’yı hatırında tutan ve hayatının merkezinde Allah olan bir ümmeti yeniden ihya ettiğimizde, dünyada mahkûm olmaktan kurtulup ümmet olarak hâkim konuma yükseleceğiz; hayatın öznesi biz olacağız. Bireysel ve toplumsal terakki budur. Siz göklerde uçsanız bile ümmet yerde süründükten sonra sizin uçmanız keramet değil, olsa olsa istidrac olur.
[1] Darimi,Sünen,c.II,s.260;Heysemi,Zevaid,c.V,s.279-80
[2] Heysemi,Zevaid,c.V,s.326;İbni Kayyım,İlam’u-l Muvakkin,c.IV,s.247
MEHMET SÜRMELİ