Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
İttihat ve Terakki'nin silahşörlerinden. Yine İttihat Terakki hükümeti tarafından idama mahkûm ediliyor.
Suçu
darbe teşebbüsünde bulunmak. Anlatılan efsanelerden birine göre
idam cezası kurşuna dizilerek infaz edilecek iken
manga verilen "ateş" emrine itaat etmiyor. Bunun üzerine Yakup Cemil "ateş" komutunu bizzat kendisi veriyor.
Yakup Cemil'in hayatı tam bir efsanedir. Bir gayr-ı nizami harp subayı olarak çok önemli başarıları var. Balkan Savaşları'na hapishaneden çıkarttığı dört bin mahkûmla oluşturduğu askerî birliğin başında katılır. Şaşırtıcı işler becerir. O kadar ki Kurtlar Vadisi'nin Polat Alemdar karakteri
Yakup Cemil'in yanında karikatür gibi kalır. Liderlik karizması
bir film sahnesine benzeyen şu hikâye üzerinden anlatılır. Sinop Cezaevi'nde iki bin azılı mahkûmu karşısına dizerler. "Berberler öne çıksın" der. Öne çıkanlara "bir cinayeti olan geri çekilsin" komutunu verir. Cinayet sayısı artarak bu işlem devam eder. En son 14 cinayeti olan biri tek başına kalır. Yakup Cemil
bir tahta sandalyeye oturur. Elindeki usturayı 14 cinayetten yatan berberin eline tutuşturur ve iki bin kişinin gözü önünde susuz ve sabunsuz sakal tıraşı olur.
İkinci Meşrutiyet'in bu namlı subayı
birçok siyasi cinayetin failidir. Bab-ı âlî baskınında Harbiye Nazırı'nı vurup öldüren de odur. Siyaseti
ülke yönetimini ve diplomasiyi komitacı yöntemleri ile yürütebileceğini zannedecek kadar da at gözlükleriyle bakmaktadır dünyaya. Savaş devam ederken giriştiği darbe teşebbüsünün cezası
Talat Paşa'nın talimatı ile infaz edilir. Hataları
suçları bellidir; ama Yakup Cemil'in şerefli bir subay olduğu konusunda kimsenin tereddüdü yoktur.
Balyoz davası
bir darbe teşebbüsünü yargıladı ve mahkum etti. Mahkûm olanların çokluğu ve rütbeleri kimseyi yanıltmasın. Yargılanan ve mahkûm edilen suç
koskoca milletin hukukunu çiğnemeye niyetli bir silahlı iktidar gasbı teşebbüsü idi. Normal şartlarda bu suçun cezası idamdır. Bu suça teşebbüs edenler ise
yola çıkarken soluğu darağacında alma ihtimali olduğunu bilirler. Bu yüzden verilen cezaları en çok normal karşılayanlar da onlar olmalıdır. Biri general dokuz subayın
mahkumiyet kararından sonra gidip teslim olmaları
ancak bu kanlı iktidar oyununa bilerek veya bilmeden karışmış subayların şerefli ve hukuka saygılı davranışı olarak yorumlanabilir. Yakup Cemil'in darbeyi gerçekleştirdikten sonra Harbiye Nazırlığı ve Başkomutan Vekilliği görevine getirmeyi düşündüğü isim
Mustafa Kemal'dir. İdam edildikten sonra durumdan haberi olan Atatürk
Ali Fuad Cebesoy'a "Dediğini yapmış bile olsaydı
ben İstanbul'a gittiğimde ilk iş olarak Yakup Cemil'i cezalandırırdım." demiştir.
Bu yüzden Hilmi Özkök'ün samimi üzüntüsünü
Balyoz davası için verilmiş vicdanî bir hüküm olarak tarihe kaydetmek gerekir. Hilmi Özkök
bu darbe teşebbüsünü önlemiş olan komutandır. Mahkeme kararına saygısını
silah arkadaşlarının onuruna sahip çıkması ile beraber değerlendirmek ve ölçüyü kaçırmamak gerekir.
Çıkartacağımız ders Hilmi Özkök modelini önermektir. Türk Silahlı Kuvvetleri
Balyoz davasından yara almadı. Tam tersine
darbe suçunu artık işlemeyeceğinden emin olduğumuz orduya güvenimiz arttı. Bu ordu
Hilmi Özkök gibi komutanları içinden çıkartmış bir ordu. Elindeki silahı ülkeyi korumak yerine iktidarı gasp etmek için kullanmaya bir asker niyet ederse
bu niyetine meşruiyet kazandıracak bahaneler uydurmaya başlar. Siyaset bu yüzden asker için zehir gibidir.
Şimdi bütün askerî sektörlerin tamamını tek tek elden geçirip
Balyoz Darbesi sivil siyasî iktidar veya devlet içindeki bir başka birim tarafından değil yine asker tarafından engellendi. Öyleyse bizim Yakup Cemil modelini reddedip
Hilmi Özkök modelini geçerli kılacak bir askerî reforma ihtiyacımız var.
Gözüpek
bileğine güçlü
yüreği sağlam subay sıkıntımız yok. İhtiyacımız bu niteliklerin hukukla kayıtlanması. Başka türlü bu tehlikeli coğrafyada kurda kuşa yem oluruz. Yakup Cemil'in farkında olmadan İtilaf Devletleri'nin oyuncağı haline gelmesi gibi. Demek ki