BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Zamanın kutbu, devrin gavsi Hacı Hasan Efendi(k.s.) D.1914-V.1987
Kayseri’nin Yahyalı ilçesi Kavacık mahallesinde dünyaya geldi. Anne ve baba cihetiyle Efendimiz(s.a.v.)’in nur neslini devam ettirdi. Babaları Erbilli M.Esad Efendi (h.z.)nin halifesi Mustafa Hulusi Efendi, anneleri de babahocalardan H.Mehmet hocanın kızı Ayşe Hanımdır.
Eğitimini Yahyalı ulemasından müderris Mustan Hocadan, ruhunun eğitiminide hem babası hem de Kutb-u Aktab Sami Ramazanoğlu(k.s) dan aldı.
Derin bir zeka ve olgun bir akla sahipti. İnsanlığın kurtuluşu için yedi Kutb-u Cihanın eğitiminden geçti. Tabir-i caizse onların manevi memesinden kana kana içti. İhsan mektebinin öğrencilerini hususen yetiştirirken, umumu da ihmal etmezdi. İsyan mahallinde olanların kurtuluşu için azami gayret gösterirdi. İrşatların da, itikadi(inanç),ibadi(ibadete ait konular, namaz, oruç, hac, zekat, tebliğ, davet, cihat, Allah için sevgi ve bugz) ve ahlaki konuları işlerdi. İnsanların vücuduna değil ruhuna ve kalbine hitab ederdi. Bazen gözden çıkan yaşlar adeta kan olurdu. Dağdaki çoban dinlediği gibi, profesörler de öğüdünü alırdı. Sanki canlı bir üniversite idi. Sosyal yönü çok güçlüydü. İnsanları sever, istikamet tayin ederdi. Camii, okul, hastane ve her türlü faydalı hizmetin öncüsüydü. Görüp aşık olanlar olduğu gibi görmeden muhabbet duyanlarda eksik değildi. İrşatları; aynen bir hastayı teşhis edip ona biiznillahiteala deva olacak ilaçları sunan bir tabipti. Daha çocukken ledünniyet(manevi ilim) mübarek ağızlarından döküldü. Ruhen tam teşekküllü bir hastane, ilmen ve fikren başvurulacak bir kütüphane, günümüz meselelerine kitap ve sünnetten çareler sunan bir merci idi. Haşyet sahibi(Allah-ü Teâlâ’nın azametinden titreyen)rüsuh sahibi(ilimde derinleşen, batıni cihetiyle mükemmelleşen)hikmet ehli(hayrı şerden ayıracak bir melekeye sahip, faydalı olanları alıp, zararlı olanı def eden) bir mürşiddi. Velhasıl insanın her ihtiyacını karşılayacağı bir alışveriş merkeziydi. Çünkü bizim Kitab-ı Kerimimiz ve Ahir zaman Nebimiz tırnak kesiminden tutun devlet idaresine kadar her konuyu ele almıştır.
Kayserinin Yeşilhisar ilçesinde 1939’da Nakşi, 1965’de Kadiri icazetnamelerini aldı ve umuma irşad izni verildi.1978 yılında İstanbul’da, 1980 yılında da Medine-i Münevvere ’de seçkin bir topluluk içerisinde Kutsal görev emanet edildi. O günlerde Hızır (a.s.) bu müjdeyi verdi. Hırka-i Saadetlerinin geldiği günde evimize lahuti(ilahi) bir koku yayıldı.
Bu üç icazetnameyi alışlarında söylediği her söz Ulvi göreve layık oluşlarının göstergesiydi. “ Ben layık değilim ama Rabbimiz bize lütfetti” Sıddık-i azam bu ifadeyi kullandığında, Hz. Ömer (r.a.) “ Uzat elini biat edeyim” diyor. Çünkü” Hilafet ben ehil değilim diyenlerindir” buyuruyor, Resulullah (s.a.v.)
Hanelerine teşrif eden Ricalden(Herkesin tanıyamadığı manevi erlerden) H.Ahmet KARAGÖZ gelir. “Efendim sizi Resulullah (s.a.v.) dört cihete tayin buyurdu” der. Bu müjdeyi sunanların adedi belirsizdi. Ahmet KARSLI(Topal Ahmet) Kavacığa doğru insanlarla birlikte, kabirlerinden kalkıp yürüyen mevtaları görür. Biz H.Hasan Efendi’ye gelen kutsal emaneti tebrike gidiyoruz derler. Sami Efendi(k.s.) bu manevi silsilenin Hacı Hasan Efendi (k.s.) ile devam edeceği müjdesini verir. Hacı Hasan Efendi(k.s.) “ Bizi kim tayin ettiyse, bizde sizi tayin ediyoruz der” Oğullarına. Hakikatine inanılan Ahmet SEYREK (Pamuk Ahmet) dağda çobanlık yaparken yanına Sıddık-i azam, Hz. Ömer, Hz. Osman, ve Hz. Ali (r.a.) gelir. ”Zamanın Kutbu kim” derler. H.Hasan Efendi deyince, “Ondan sonra gelecek kimse de Ali Ramazan Efendi” derler.
H.Hasan Efendi (k.s.) ibadet ve taatin zevkine engel olan şu hususları tavsiye ederdi:
1.Dünya muhabbeti,
2. Ahlakı bozan, fena niyetli insanlarla olmak,
3.Şer-i şerife riayet etmemek.(dinimizin itikad, ibadet, ahlak ve muamelatla ilgili esaslarına dikkat etmemek.)
Kayseri Tıp fakültesi hastanesinde yatarlarken ”Oğlumu ben tayin etmiyorum, Hızır (a.s.)’ın Resulullah (s.a.v.)’ den getirdiği haberle sizlere bildiriyorum.” der.
27 Ocak 1987’de 72 yaşında “İlahi ente maksudi ve rizake matlubi(Allah’ım isteğim, arzum ve talebim senin rızandır” diyerek Rabbimizin davetine icabet etmişlerdir.
Zamanın kutbu, devrin gavsi Hacı Hasan Efendi(k.s.) D.1914-V.1987
Kayseri’nin Yahyalı ilçesi Kavacık mahallesinde dünyaya geldi. Anne ve baba cihetiyle Efendimiz(s.a.v.)’in nur neslini devam ettirdi. Babaları Erbilli M.Esad Efendi (h.z.)nin halifesi Mustafa Hulusi Efendi, anneleri de babahocalardan H.Mehmet hocanın kızı Ayşe Hanımdır.
Eğitimini Yahyalı ulemasından müderris Mustan Hocadan, ruhunun eğitiminide hem babası hem de Kutb-u Aktab Sami Ramazanoğlu(k.s) dan aldı.
Derin bir zeka ve olgun bir akla sahipti. İnsanlığın kurtuluşu için yedi Kutb-u Cihanın eğitiminden geçti. Tabir-i caizse onların manevi memesinden kana kana içti. İhsan mektebinin öğrencilerini hususen yetiştirirken, umumu da ihmal etmezdi. İsyan mahallinde olanların kurtuluşu için azami gayret gösterirdi. İrşatların da, itikadi(inanç),ibadi(ibadete ait konular, namaz, oruç, hac, zekat, tebliğ, davet, cihat, Allah için sevgi ve bugz) ve ahlaki konuları işlerdi. İnsanların vücuduna değil ruhuna ve kalbine hitab ederdi. Bazen gözden çıkan yaşlar adeta kan olurdu. Dağdaki çoban dinlediği gibi, profesörler de öğüdünü alırdı. Sanki canlı bir üniversite idi. Sosyal yönü çok güçlüydü. İnsanları sever, istikamet tayin ederdi. Camii, okul, hastane ve her türlü faydalı hizmetin öncüsüydü. Görüp aşık olanlar olduğu gibi görmeden muhabbet duyanlarda eksik değildi. İrşatları; aynen bir hastayı teşhis edip ona biiznillahiteala deva olacak ilaçları sunan bir tabipti. Daha çocukken ledünniyet(manevi ilim) mübarek ağızlarından döküldü. Ruhen tam teşekküllü bir hastane, ilmen ve fikren başvurulacak bir kütüphane, günümüz meselelerine kitap ve sünnetten çareler sunan bir merci idi. Haşyet sahibi(Allah-ü Teâlâ’nın azametinden titreyen)rüsuh sahibi(ilimde derinleşen, batıni cihetiyle mükemmelleşen)hikmet ehli(hayrı şerden ayıracak bir melekeye sahip, faydalı olanları alıp, zararlı olanı def eden) bir mürşiddi. Velhasıl insanın her ihtiyacını karşılayacağı bir alışveriş merkeziydi. Çünkü bizim Kitab-ı Kerimimiz ve Ahir zaman Nebimiz tırnak kesiminden tutun devlet idaresine kadar her konuyu ele almıştır.
Kayserinin Yeşilhisar ilçesinde 1939’da Nakşi, 1965’de Kadiri icazetnamelerini aldı ve umuma irşad izni verildi.1978 yılında İstanbul’da, 1980 yılında da Medine-i Münevvere ’de seçkin bir topluluk içerisinde Kutsal görev emanet edildi. O günlerde Hızır (a.s.) bu müjdeyi verdi. Hırka-i Saadetlerinin geldiği günde evimize lahuti(ilahi) bir koku yayıldı.
Bu üç icazetnameyi alışlarında söylediği her söz Ulvi göreve layık oluşlarının göstergesiydi. “ Ben layık değilim ama Rabbimiz bize lütfetti” Sıddık-i azam bu ifadeyi kullandığında, Hz. Ömer (r.a.) “ Uzat elini biat edeyim” diyor. Çünkü” Hilafet ben ehil değilim diyenlerindir” buyuruyor, Resulullah (s.a.v.)
Hanelerine teşrif eden Ricalden(Herkesin tanıyamadığı manevi erlerden) H.Ahmet KARAGÖZ gelir. “Efendim sizi Resulullah (s.a.v.) dört cihete tayin buyurdu” der. Bu müjdeyi sunanların adedi belirsizdi. Ahmet KARSLI(Topal Ahmet) Kavacığa doğru insanlarla birlikte, kabirlerinden kalkıp yürüyen mevtaları görür. Biz H.Hasan Efendi’ye gelen kutsal emaneti tebrike gidiyoruz derler. Sami Efendi(k.s.) bu manevi silsilenin Hacı Hasan Efendi (k.s.) ile devam edeceği müjdesini verir. Hacı Hasan Efendi(k.s.) “ Bizi kim tayin ettiyse, bizde sizi tayin ediyoruz der” Oğullarına. Hakikatine inanılan Ahmet SEYREK (Pamuk Ahmet) dağda çobanlık yaparken yanına Sıddık-i azam, Hz. Ömer, Hz. Osman, ve Hz. Ali (r.a.) gelir. ”Zamanın Kutbu kim” derler. H.Hasan Efendi deyince, “Ondan sonra gelecek kimse de Ali Ramazan Efendi” derler.
H.Hasan Efendi (k.s.) ibadet ve taatin zevkine engel olan şu hususları tavsiye ederdi:
1.Dünya muhabbeti,
2. Ahlakı bozan, fena niyetli insanlarla olmak,
3.Şer-i şerife riayet etmemek.(dinimizin itikad, ibadet, ahlak ve muamelatla ilgili esaslarına dikkat etmemek.)
Kayseri Tıp fakültesi hastanesinde yatarlarken ”Oğlumu ben tayin etmiyorum, Hızır (a.s.)’ın Resulullah (s.a.v.)’ den getirdiği haberle sizlere bildiriyorum.” der.
27 Ocak 1987’de 72 yaşında “İlahi ente maksudi ve rizake matlubi(Allah’ım isteğim, arzum ve talebim senin rızandır” diyerek Rabbimizin davetine icabet etmişlerdir.