Ulusal Egemenlik, bürokrasi ve demokrasi!

Azimli

Ordinaryus
Katılım
6 Nis 2008
Mesajlar
2,408
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Konum
bursa


Bugün Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Yani egemenliğin millete geçtiği günün bayramı. Bunun içindir ki “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözü taçlandırılıyor, Millet Meclisi’nde en görünecek bir noktaya işlenmiş durumda.

Bütün bunlar doğru da; egemenliğin millete devrinden yani 23 Nisan 1920’den bu yana 88 sene geçmiş olmasına karşılık millete ait olması gereken egemenlik parça parça elinden alınmıyor mu? Darbelerin arkasından yapılan Anayasalarla millete karşı duyulan güvensizliğin bir sonucu milletin karşısına egemenliğe ortak birtakım güçler çıkartılmamış mı? Bir başka ifade ile bu ülkede egemenliğin sadece ve sadece millete ait olduğunu söylemek mümkün mü? Söz gelimi milletin oyları ile Meclis’e girmiş hatta iktidar olmuş partilerin geçmişte kapatılması, bugün de yine milletin yüzde 47 oyu ile iktidar olmuş bir parti hakkında kapatılma davası açılmış olmasının millet egemenliği ile izahı mümkün olabilir mi? Elbette darbelerin ardından hazırlanmış anayasalar ve yasalarda partilerin kapatılabileceğine dair hükümler vardır. Bu bakımdan açılmış olan kapatma davası Anayasa ve yasalara uygun olabilir ama millet egemenliği ile ne kadar uyuşur?

Böyle bir kapatma davasının açılmış olması millet iradesinin yanlış tecelli ettiği, ülkeye zarar verecek bir noktaya geldiği; bu yanlışın düzeltilmesi anlamına gelmez mi? Eğer millet bu ülkede CHP’ye ya da benzeri partilere oy verip iktidar yapmadığı sürece yanılmış kabul edilecekse o zaman sistemi demokrasi olarak adlandırmaya, ikide bir millete giderek oyunu istemeye gerek var mı?

Aslında bu soruları ilk defa soran biz değiliz. Hemen her gün her fırsatta sistem eleştiriliyor, tartışılıyor. Buna rağmen netice değişmiyor. Lafta egemenlik millete ait iken uygulamada bürokraside kalmaya devam ediyor. Sanıyorum bu noktada Hilmi Yavuz’un, “Türkiye’de bürokrasi ile demokrasi çarpışıyor” sözünü hatırlatmakta yarar var. Yavuz’un bu sözünü tekzip için değil ama öyle görünüyor ki ülkemizde bürokrasi ile demokrasinin çarpışması da yok. Olan bürokrasinin canı istedikçe demokrasiyi terbiye etmesi(!), kendi isteklerine uydurma hamleleridir.

Peki millet egemenliği nasıl sağlanır? Meclis’in açık olması ama her an kapatılması ihtimali olan bir ülkede millet egemenliğinin sağlanması mümkün olabilir mi? Bir diğer ifade ile milletin egemenliği seçtiği milletvekilleri marifetiyle tecelli edecekse milletin Meclis’e gönderdiği milletvekilleri bazı gerekçelerle Meclis dışına atılabiliyor ve partiler kapatılabiliyorsa, kısacası çok seslilik tek sesliliğe indirgeniyorsa o tek ses millet iradesini temsil ediyor olabilir mi? Milletin egemenliğinin sağlanacağı tek yer seçim sandığıdır. Bunun dışında milletin egemenliğini kullanması, düşüncelerini yansıtması mümkün değilken millettin sandıkta belirlediği irade bürokrasi tarafından değiştirilebiliyorsa ortada bir terslik yok mudur?

Bu bayram gününde çocuklara bazı makamlara kısa süreli de olsa oturtmak demokrasi değildir. Çünkü, o koltuklara milletin oyları ile oturanlar bile şu ya da bu sebeple kaldırılabiliyor. Demokrasi milletin bir makama oturttuğu kişilerin ancak millet tarafından indirilebildiği rejimin adıdır. Bunun dışındaki uygulamalar ise en hafif tabiriyle eksik demokrasidir. Bir devlet düşününüz ki vatandaşını tehdit olarak görüyor ve bu anlayış ile o ülkede demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile yerleşmesi düşünülüyor. Bu mümkün olabilir mi?

Halkın seçtiklerini sürekli kötüleyen, iteleyen buna karşılık bazı kurumları kutsayan bir anlayış ile demokrasinin bir arada barınması mümkün olmaz. Sanıyorum yıllardan beri yaşadığımız çelişkinin kaynağını da bu yanlış anlayış oluşturuyor. Dileyelim bu çelişki kısa zamanda sona ersin, ulusun egemenliği üzerinde başka güçler olmasın.

Abdülkadir Özkan
Milli Gazete
 

Azimli

Ordinaryus
Katılım
6 Nis 2008
Mesajlar
2,408
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Konum
bursa
Egemenlik kayıtsız şartsız yabancılara aittir




Evet, maalesef, egemenlik kayıtsız şartsız yabancılara aittir. Bize ait değildir.

Gerçi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin toplantı salonunun alnında hâlâ, “EGEMENLİĞİN KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETE AİT OLDUĞUNA” dâir bir ibâre vardır. Fakat bu ibârenin içi boşaltılmıştır. Ben anlatayım hükmü sizler veriniz:

Buna rağmen, görüldüğü gibi 23 Nisan’da hâlâ “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlanmaktadır. Egemenlik yabancılarda olduğu için, bu bayram sadece “çocukların gönlünü hoş” etme bayramı hâline gelmiştir. Bu konudaki gerekçeleri özet olarak açıklayayım:

1. Egemenlik milletindir demek, devletin yönetiminde son sözü millet söyler demektir. Oysaki mevcud seçim kânunlarından, milletvekili adaylarının, tek adam olarak siyasi parti liderleri tarafından tesbit edileceği kabul edilmiştir. Böyle bir seçim sistemi yürürlükte iken, millet egemenliğinden bahsedilmesi mümkün değildir.

2. Diyelim ki seçim sistemi millet egemenliğini hayâta geçirecek şekilde düzenlendi. TBMM üyeleri milleti ve devleti yönetmek için, ihtiyacımız olan kanunları yapmaya başladı. Ama uygulamalar günümüzde böyle olmuyor.

Olmuyor çünkü, Türkiye, AB’ye aday olmaya karar verdiği için, şimdiye kadar yapılmış kânunlarımızın hemen hepsi, sil baştan, reform adı altında, noktasından virgülüne kadar, hiç değiştirilmeksizin, Meclis tarafından ele alınarak AB kanunları kopya edilerek değiştiriliyor. Böylece AB’nin direktiflerine uyularak kanunlarımızı AB düzenlemiş oluyor.

Bu durumda sorarım sizlere, egemenlik yabancılara mı aittir? Yoksa milletimize mi aittir?

Kopenhag kriterleri, Avrupa müktesebatı, mevzuat olarak kabul edildiği için YASAMAYA ilâveten, YÜRÜTME ve YARGI erklerimiz de, otomatikman yabancıların emri altına sokulmuş bulunuyor. Hatta hatta AB’nin empoze ettiği kanun metinleri Anayasamızdan da üstün sayılmıştır. Anayasa Mahkememize bile bu metinler aleyhinde iptal davası açılması, Anayasa’nın 90’ıncı maddesine tevfikan yasaklanmıştır.

3. Geriye ne kaldı egemenlik olarak?EKONOMİK POLİTİKA. Ekonomik politikamızı ise yine bir yabancı kuruluş olan IMF’ye teslim etmiş bulunuyoruz. Bütçemizi onlar yapıyor, işçilerimize, emeklilerimize onlardan izin almadan bir kuruşluk zam bile yapamıyoruz. IMF yüzünden, pancar, tütün, buğday, ziraatımız batmıştır.

Kaldı ki, bir bağımsız devletin “sadece gümrüklerini, yabancı bir otoritenin kontrolüne teslim etmesi”, EGEMENLİĞİN ELDEN GİTMESİ demektir. (Rahmetli Faruk Erem Hoca, Hukuk Fakültesi’nde bize bunları öğretmişti. Bilindiği gibi eski hükümetlerin kabul ettiği Gümrük Birliği Anlaşması, tek taraflı Gümrüklerimizi AB ülkeleri idâre edecektir, bizim itiraz ve söz hakkımız olmayacak.

Yani sözün kısası AB’ye tam üye olmadan önce bile, bizim AB hayranı olan hükûmetlerimiz, Türkiye’yi âdetâ, geriye dönülmesi ebediyyen yasak olacak şekilde KATOLİK NİKAHI İLE AB’nin egemenliği altına sokulmuşlardır.

4. Aslında KISMEN DE OLSA EGEMENLİĞİN DEVRİ YASAKTIR VE SUÇTUR.

Yâni hâlen yürürlükte olan Türk Ceza Kanunu’nun hükümleri de eskiden yürürlükte bulunan TCK’nın 125’inci maddesi de. EGEMENLİĞİN kısmen veya tamâmen yabancılara devrini, VATANA İHANET SUÇU SAYMIŞTIR, idamlık olan bu suç idam cezâsı kaldırıldığı için bugün, MÜEBBET AĞIR HAPİS cezâsı ile cezalandırılacaktır.

Hâsılı kelâm SAADET PARTİSİ hariç, AB’ye ülkemizi sokmak için çaba sarfeden, çabadan da öte bu işi adeta bir KARA SEVDA haline getirmiş olan bütün siyasi kadrolar, milletimizin kutsal saydığı EGEMENLİĞİMİZİ, bir an önce AB’ye devretmek niyet ve kararı içerisindedirler.

Bu kadrolar şaşkınlık, tezat ve gaflet içerisinde bulunuyorlar.

Eğer fikir haysiyetine sahip ve gerçekçi iseler biz bu bayramı kaldırıyoruz. Açıkça “egemenliği devretmek kararındayız desinler” ya da AB’ye girmekten vazgeçsinler.

Eğer, siyasi dürüstlük ilkesine önem veriyorlarsa biz kurtuluş savaşını kazanan ecdadımız, meselâ Birinci TBMM’nin rahmetli üyeleri, Egemenliğe ne kadar değer veriyorlarsa bizler de o kadar değer veriyoruz civanmertliğini göstersinler.

Ama böyle yapmıyorlar. Egemenliği kısmen bile AB’ye devretmeden AB’ye girmek asla mümkün olmadığı halde milletimize karşı, dürüst davranmıyorlar. EGEMENLİĞİMİZİ DEVRETMEDEN DAHİ AB’ye girmemiz mümkündür diye milletimizi aldatmaya çalışıyorlar.

EGEMENLİĞİMİZ TEHLİKE ALTINDADIR. Aziz Milletimizi, bu TEHLİKEYE KARŞI UYARIYOR, egemenliğimize sahip çıkmaya davet ediyor, bu uğurda temiz kanını döken şehid ve gazilerimizi rahmetle anıyoruz.

Süleyman Arif Emre
Milli Gazete
 

okur

Doçent
Katılım
6 Ocak 2007
Mesajlar
603
Tepkime puanı
13
Puanları
0
5B3C1E5609FFA64587F56919o.gif
 
Üst