Ülker işçileri 122 gündür direnişte

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Sendika değiştirdikleri gerekçesiyle işten atıldıklarını söyleyen Ülker işçileri 122 gündür İstanbul Topkapı'daki fabrikanın önünde eylem yapıyor. Yeterli desteği görememekten şikâyet eden işçiler, "Muhafazakârız ama desteği solculardan görüyoruz" diyor. Hukuki süreç başlatan işçilerin açtığı işe geri dönüş davasının ilk duruşması 11 Mart'ta.



ulkeriscileri_main.jpg


Sümeyye Ertekin

Derme çatma küçük bir çadır. Dışarıda hava soğuk, hafiften yağmur yağıyor. Isınmak için çadırda soba yakıyorlar. Kenarlara kerestelerden oturaklar yapmışlar. Sobanın üzerinde çay var. Kenardaki masalarda ise zeytin, ekmek. Sendika değiştirdikleri gerekçesiyle işten atıldıklarını söyleyen yedi Ülker işçisi 122 gündür işe dönmek için mücadele ediyor.


Murat Topal 40 yaşında. Ülker'de 12 yılı geride bırakmış. En temel şikâyetlerinin başında fazla mesainin geldiğini söylüyor:


Mesaiye kalıyorduk ama mesai zorunlu zaten. Hem onlar zorunlu tutuyor hem de 12 yıllık işçi olmamıza rağmen asgari ücret veriyorlar. Yeni giren işçi ile maaş farkımız en fazla 100 lira. Biz de geçimimizi sağlamak için mesaiye kalıyorduk. Bizim içeride en çok tepki gösterdiğimiz şeylerden biri de buydu. “


Zorunlu mesaiye kalıyoruz”


Haftada altı gün 12 saat çalıştığını söyleyen Murat Topal, normalde üç vardiya sistemi ile çalışılması gerekirken firmanın mesaiyi zorunlu hale getirdiğini ifade ediyor. Mesaili çalışınca ellerine geçen paranın ise 1700 lira olduğunu söylüyor. Topal'ın söylediğine göre çalışma günlerine pazar ve dini bayramlar da dahil.


“Aşırı bir mesai ve içerideki ağır çalışma koşullarından dolayı insanlar artık meslek hastalığına tutulmaya başlıyordu. İçeride 600-700 işçi meslek hastalığına yakalanmış durumda. Ama hasta olanlara da mobbing uyguluyorlar. Ameliyat olmuş birine uygun iş vermiyorlar.”


Çadırda yaktıkları sobaya arada odun atarak ısınmaya çalışan Murat Topal bütün bu şikâyetlerini yıllardır üyesi oldukları sendika olan Hak-İş’e bağlı Öz Gıda İş’e bildirdikleri halde sorunlarına çözüm bulunmadığını söylüyor. Bunun üzerine 100-150 işçi arkadaşları ile başka bir sendika arayışına girdiklerini anlatıyor. DİSK'e bağlı Gıda İş'le anlaştıklarını, ancak diğer işçi arkadaşlarının işlerini kaybetme korkusu ile kendilerine katılmadığını söylüyor:


“Kiminin kredisi, borcu var, kimi kirada. Çoğu arkadaşımız cesaret edemedi başka sendikaya geçmeye. 100-150 kişiyi örgütleyebildik. Biz ilk 10 kişilik grup olarak ilk adımı atınca işten atıldık. Bunun üzerine diğer arkadaşlarımız da işlerini kaybetme korkusu ile geri çekildiler. Diğer arkadaşlarımız da çeşitli gerekçelerle direnişi bıraktılar. Biz şimdi 27 Ekim'den bu yana direnişe devam ediyoruz."




12 yıldır Ülker’de işçi olarak çalışan Murat Topal asgari ücret aldığını söylüyor. [Fotoğraf: Al Jazeera]



"Sağcı muhafazakârız ama bize destek verenler solcu ve komünistler”

Murat Topal ve arkadaşları işten çıkartılırken insan kaynaklarının kendilerini işten çıkarmak için gerekçe olarak İş Kanunu'nda geçen 25/2. maddeyi gösterdiğini söylüyor. Kendilerine en çok bunun ağır geldiğini ifade eden Topal “bu madde emre itaatsizlik, verimsiz çalışma, ahlâksızlık yapma gibi gerekçeleri içeriyor. Bu bize atılmış bir iftiradır. İçimizde verimlilik ödülü alan arkadaşlar var. Bu madde yüzünden işsizlik maaşı almamız da engellenmiş oluyor. Şimdi işsizlik maaşı da alamıyorum” diyor. Ülker Yönetim Kurulu üyesi Murat Ülker ile görüştüklerini ancak bir sonuç alamadıklarını ifade ediyor.


Murat Topal Ülker'de çalışan işçilerin çoğunlukla muhafazakâr, sağcı kesimden olduğunu, ancak bu direniş sürecinde kendilerine hep sol kesimin destek olduğunu belirtiyor. İşçiler medyada kendilerine yeterince yer verilmediğinden şikâyet ediyorlar. Bunun nedeni olarak da Ülker'in büyük bir reklamveren olmasını gösteriyorlar.

"Biz sağcı insanlarız. Ancak bu direniş sürecinde bize destek olanlar solcu, komünist dediğimiz insanlar. Fabrikada işveren de işçilere 'bakın onlar komünistlerle bir oldu' gibi yaftalamalarla arkadaşlarımızı bizden uzaklaştırıyorlar."
Ülker fabrikalarında 15 yıldır işçi olarak çalışan Mustafa Çakar bel ve boyun fıtığı olduğu için bir süre rapor aldığını söylüyor. Ancak işyerine gelince kendisine mobbing uygulandığını ifade ediyor. Kendisine tazminatı alıp işten çıkmasının teklif edildiğini söyleyen Çakar, 20-50 kiloluk çuvallar taşıdığı için bu hastalığa yakalandığını belirtiyor.

Rapor aldıktan sonra psikolojimiz bozuldu. Bel ve boyun fıtığımız olduğu için bize daha rahat iş vermesi lazım. Ama rahat iş verince bu sefer mobbing uyguladılar. İşimi yaptığım halde baskı yaptılar. Bu sefer Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde tedavi görmeye başladım. Bir yıldır tedavi görüyorum.“


“Ağır iş yükü nedeniyle yüzde 48 işitme kaybım var”

Özcan Keleş de beş senedir Ülker’de çalışıyor. 30 yaşındaki Keleş, ağır iş yükü nedeniyle işitme kaybına uğradığını iki kez ameliyat olduğunu ifade ediyor:

“Makine operatörüydüm son bir senedir. Sol kulağımda yüzde 48 işitme kaybım var. Buraya gelince oldu. Ameliyat olduktan sonra bir ay bana görev yazmadılar. Mobbing uyguladılar. Sonra sakal bıraktığım için 'sakalını kes' diye baskı yaptılar. Ben gerekli hijyenik önlemleri alıp maske taktığım halde baskı yaptılar. Sonra bana mesaiyi yasakladılar, tek vardiyada da geçinemediğim için zorlandım. “


122 gündür Topkapı’daki fabrikanın önünde kurdukları çadırda çalışma arkadaşlarına çağrıda bulunduklarını ve direndiklerini söyleyen Ülker işçileri, sosyal medyadan ve change.org üzerinden imza kampanyaları düzenliyorlar. Hukuki mücadele de başlatan Ülker işçileri şimdi açtıkları işe geri dönüş davasının 11 Mart’taki duruşmasını bekliyorlar.


Ülker işçilerinin bu eylemi ile ilgili işverenden de görüş almak istedik. Ancak Ülker yöneticilerinden herhangi bir geri dönüş alamadık.

http://aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/ulker-iscileri-122-gundur-direniste
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
inşaallah kazanırlar davayı.
Patronlar kefenin cebi yok, bi türlü bunu anlamadılar.
 

elbiss

Ordinaryus
Katılım
21 Kas 2013
Mesajlar
2,514
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Türkiye
ÜLKER in sahibi inançlı değerli bir insan diye biliyorum...ÜLKER ülker olabildiyse her işçisinin,çalışanın bir değer katkısı mutlaka vardır diye düşünüyorum....

ÜLKER gibi köklü bir yapının İŞÇİSİNE değer verdiğine inanan biriyim....Sorun yada sıkıntı tam boyutuyla nedir bilemem ama ÜLKER in inançlı İŞ PATRONU bu sorunu çözer ve bu güzel insanları İKNA edip işe alır diye düşünüyorum...

ÜLKER KENDİNE YAKIŞANI YAPAR İNSANLARA DEĞERİ SUNAR...BİZ ÜLKERİ BÖYLE BİLDİK...Yanılmıyoruz diye UMUT ediyoruz.

Böyle.
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Heralde destek vermezler.
Ülker'in karşına çıkabilecek bir Muhafazakar siyasi çıksın görelim :)

Bu Ülkede filler tepişir karıncalar ezilir,
Müslümanım iddiasındaki milyar nufuslu ümmet'tin henüz Maûn suresini bile hayata geçirmekten aciz bir ümmet olmasu bize herşeyi açıklıyor.

Kur'anı terkettik, bunlar da doğal sonuçları.
 

Ahmet

Çöl Aslanı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,764
Tepkime puanı
224
Puanları
0
Yaş
38
Bedri Baykam'ın boş çerçevesine binlerce dolar vereceğine işçisinin durumunda iyileştirme yapsın Murat Ülker.
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Değişen hiç bişey yok mele' mütrafin kesimi insanları sömürerek/ezerek azgınlıklarına devam ediyor Allah bu sistemi yerle bir etsin.
 

Takiyüddin

Yasaklı
Katılım
17 Kas 2014
Mesajlar
329
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Kur'anı terkettik, bunlar da doğal sonuçları.
Anlamayı terkedince kensi de terkediliyor ve terketme hürmette hiç de kusur etmeyerek dahi oluyor.

Hatta sonunda insanların kafalarında anlam olarak geriye sadece "büyüme gelişme ve güçlenme kalıyor". (FG cemaati ve AKP etrafında kümelenen iş güç koparmaktan başka bir şeye oynamayan tabakanın ortak özelliği).

Bu yüzden zihinlerini akıl fikir ve allah değil, şeyler kişiler ve işlerin kuşatması söz konusu oluyor.. Bu da milletin kimyasını biyolojisini bozuyor bakışını derinlemesine bulandırıyor.

Devletin kurumlarının, ve meclisin "insanların etraflarında üşüştükleri cazip bir geçim kapısı hali"ni değiştirmek insanlık borcudur. Sonra umulur ki bir şeyler adım adım değişecektir.

100 milletvekilinden oluşan adam gibi bir hükümet kabinesi ve onlara rehberlik ve birleştiricilik koordinasyon yapcak birkaç kişi türkiyeyi daha güzel bir yöne değiştirirdi. Çok lazım bir yerden sonra tıkanma ve duraklama oluyor çünkü aynı şeylerle yeni bir basamak çıkabileceklerini sanıyorlar...
 
Üst