Uçurtmam

Leylifer

Kıdemli Üye
Katılım
7 Ocak 2011
Mesajlar
5,987
Tepkime puanı
1,626
Puanları
113
16456_183254739469_1398589_a.jpg




Cıvıl cıvıl, yemyeşil, kuşların türküler söyleyip, deredeki ördeklerin oynadığı bir yer düşünün. Cennet gibi değil mi ? İşte Ayşe de böyle bir yerde büyüyordu. Cıvıl cıvıl hayat dolu büyüyordu. Tam 12 yaşındaydı. Çok mutlu bir ailesi vardı. Babasıyla her Pazar Sevda Tepesine uçurtma uçurmaya çıkarlardı. Sevdayla, mutlulukla…

Ayşe babasını çok severdi, babası da onu. Ayşe yine güzel bir Pazar sabahına uyandı.
- Oleyy. Bugün uçurtma günü.
Annesi Pazar günlerine özel pastalar yapardı her seferinde. Yine uçurtma şeklinde yaş pasta yapmıştı.

- Günaydın annecim. Günaydın babacım.
- Günaydın kızım.
- Günaydın Prenses. Bugün Sevda Tepesine gideceğiz. Hadi bakalım. Bak annen sana ne yapmış. Şu güzel pastamızı yiyelim de çıkalım uçurtmamızı uçurmaya.
- Peki babacım. Ellerine sağlık annecim. Çok güzel gözüküyor.
- Afiyet olsun kızım. Ye. Kocaman bir abla ol. Yan komşu teyzenin kızı gibi.
- Evet anne. Ben çok seviyorum Nilgün ablamı.
- Oda seni çok seviyormuş.
Harika bir kahvaltıdan sonra hazırlanır Ayşe. Yine her Pazar günü olduğu gibi, pembe eşofmanlarını giyer ve kolanyasınıda döktükten sonra, babasının karşısına çıkar. Babasıda hazırdır. Beraberce yola koyulurlar. Artık mahalleli bile Pazar günlerinin onlar için çok şey ifade ettiğini bilmektedir. Manav amca selam verir Ayşe ve babasına.
- Merhaba Ayşe. Hayırdır ? Yine mi uçurtma uçurmaya ?
- Evet manav amca. Sevda tepesine gidiyoruz.
- Al bakalım bunları. Babanla yersin.
- Teşekkürler manav amca.
Sevda tepesine kadar herkesle selamlaşır Ayşe ve babası. Ayşe’nin mahalleside harika insanlarla doludur. Sevecen, dürüst insanlar vardır çiçek mahallesinde. Sevda tepesine varmışlardır. Babası Ayşenin sevdiği şarkıyı mırıldanır Ayşe için uçurtmayı hazırlarken..
- Bana bir masal anlat baba. İçinde tüm oyunlarım, birde kuzu olsun. Şeker ve bal.
- Harikasın babacım. Hazırladın mı uçurtmayı?
- Hazır sayılır prenses.

Uçurtma hazırdır. İpi eline yavaşca alır Ayşe. Sessiz sakin bırakır rengarenk uçurtmasını havaya. Başlamıştır Ayşenin umut yolculuğu. Başlamıştır artık. Ayşe öncelikle Yunus Emre amcasının yanına gider.
- Ben geldim Yunus Emre amca.
- Hoş geldin küçük melek.
- Hoş bulduk.
- İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır.
Der amcası sessiz sakin. Ve kaybolur. Ayşe almıştır bugün ki öğüdünü. İşte yine görünür uçurtmasının en üstündeki beyaz güvercin.
- Hoş geldin. Nerelerdesin? Geç kalmadın mı?
- Haklısın Ayşecik. Bir anneyi bebeğine namaz kılmasını öğretirken gördümde, seyre daldım. Biliyormusun? Böyle küçüklükten öğretmek lazım çocuklara Allah sevgisini, peygamber sevgisini, namazı, sureleri.
- Haklısın. Bizimkiler bana öğretti.
- Çok güzel Ayşecik.
Der ve huzur içinde kaybolur.

Artık akşam olmak üzeredir. Ayşe yavaş yavaş hayallerinden sıyrılmaya başlar.
- Babacım? Hadi eve gidelim. Der.
- Haklısın Prenses. Hadi Bismillah.

İnerler Sevda Tepesinden. Ayşe mutludur. Bugün iki ders daha almıştır. Çocukların yetiştirilmesi çok önemlidir. Ayrıca yetiştirende İlim almalıdır. Eve vardıklarında Nilgün ablasını görür bahçede Kuran okurken. Sessizce sokulur ve onu dinlemeye başlar. “Aman Allahım, ne kadarda güzel okuyor” der kendi kendine. Bir müddet sonra bitirmiştir Nilgün ablası okumasını.

- Anlat bakalım Ayşecim. Uçurtma güzel uçtu mu bugün?
- Evet Nilgün ablacım. Harikaydı.
- Bugün ki umut yolculuğunda neler vardı?
- Ne yoktu ki! Yunus Emre amca ve beyaz güvercin.
- Ooo. Harika. Peki bugün ki dersler neydi?
- Çocukların din eğitimi üzerine yetiştirilmesi ve İlim almak.
- Çok güzel Ayşecim. Neyse. Akşam oldu artık. Evimize gidelim.
- Peki Nilgün ablacım. İyi akşamlar.
- Sanada canım.

O gece derin bir uyku çeker Ayşe. Bir rüya görür. Ak sakallı bir amca Ayşeyi karşısına alır ve:
- Ölümde var, ölüm de. Bak kızım ecel gelecektir hepimize. Allah-u Teala bir Ayet-i Kerimesinde şöyle buyurmuştur;

- Her Canlı Ölümü Tadacaktır.
- Ölümde var, ölümde. Der ve kaybolur.

Ayşe ürpertiyle sıçrar yatağından ve sabah ezanı okunmaktadır. Kalkar çarçabuk. Abdestini alır. Anne, babasını uyandırır ve öğrendiği kadarıyla namazını kılar. Ellerini Rahmana kaldırıp:
- Allahım! Anamı, babamı ve sevdiklerimi bana bağışla. Daha çok küçüğüm. Onlara bir şey olmasın. Ayrıca gördüğüm rüyayı da hayra çıkar Allahım. (Amin) der ve küçük ellerini yüzüne sürer. Bir, iki saat sonra kahvaltıya otururlar. Annesine de, babasına da rüyasını anlatmaz. O sabah babasını çok öper. Sarılır da sarılır. Annesiyle kahvaltıyı toplarken:

- Annecim! Garip bir rüya gördüm. Ama anlatmak istemiyorum. Der.
- Peki sen bilirsin kızım. Allah hayırlara çıkarsın inşallah.
- İnşallah annecim.

O gün akşama kadar arkadaşlarıyla güzel vakit geçirir Ayşe. Artık akşam olmuştur. Birazdan babası gelecektir. Sabırsızlıkla bekler babasını. Annesi sofrayı hazırlamaya başlar. Heyecanla yardım aşkıyla koşar annesinin yanına. Birden kalbi “cız” eder. Neşesi kesilir. Gözleri kararır. Korkmaya başlar.
“ Yoksa ölüyormuyum” der kendi kendine. Annesi anlamış olmalı ki:

- Kızım! İyimisin? Der Ayşenin elinden tutarak.
- İyiyim annecim. Sağ ol.
Birden bir çığlık kopar mahalleden. Çaycı Mustafa bağıra bağıra girer çiçek mahallesine

- Hasan amcaya araba çarptı. Yardım edin! Koşun!!!!
- Aman Allahım. Ayşe, Annesi. Koş Nilgün. Haber ver kızım.
Ayşe, “Yanlış duydum” diye söylenir kendi kendine.

- HAYIIIIIRRRRR!
Diyerek koşmaya başlar. Koştukça koşar. Koştukça terler. Terledikçe umutları, hayalleri söner, uçurtması uçmaz olur, koştukça koşar. Babası yerde sere serpe yatmaktadır. Ve aldığı iki ekmek ile Ayşe için getirdiği sarı saçlı bebek savrulmuştur etrafa. Ayşe sessiz sakin eğilir. Babasını öper ve bir daha öper. Babası zor nefes almaktadır.
- Prenses! Sen mi geldin?
- Evet babacım. Ne olur sessiz ol. Yorma kendini.
O sırada ambulans gelir. Babası bindirilirken Ayşe sessizce:
- Bana bir masal anlat baba. İçinde tüm oyunlarım, bide kuzu olsun. Şeker ve bal. Der. Ve Ayşe babası üzülmesin diye göz yaşlarını içine akıtır. Hastaneye vardıklarında babası ambulanstan indirilirken, Ayşeye:
- Prenses! Eğil. Annene ve kendine iyi bak prenses. Der ve hayata gözlerini yumar.

Ayşe hıçkırıklara boğulur.
- Babaaaaaaaa. Gitme ne olur. Gitmeeeeeee.

Annesi de gelir ancak Ayşenin gözü annesini hiç görmez. Döner ve koşmaya başlar. Eve kadar koşar. Babasına arabanın çarptığı caddeye gelir. Yavaş yavaş eğilir. Ekmekleri poşetine koyar ve bebeğe yaklaşır. Eline alır, sarılır ve bebekten bir kağıt düşer. Ayşe elleri titreye titreye, ağlaya ağlaya açar kağıdı. Kağıtta:

Her Canlı Ölümü Tadacaktır. Yazmaktadır.

Ayşe ağlayarak eve döner. Uçurtmasını, pembe eşofmanlarını, kolonyasını ve uçurtma şeklindeki tokalarını, yanıp sönen ayakkabılarını alır ve Sevda Tepesine koşar. Koşarken hem ağlar, hemde uçurtmasını yavaş yavaş bırakır Sevda Tepesinin eteklerine. Artık bomboştur Sevda Tepesine vardığında. Hepsini bir araya toplar ve çakmağı çakar. Bağıra bağıra:

Her Canlı Ölümü Tadacaktır. Der semayı yırtarcasına, dağları yerinden oynatırcasına, Sevda Tepesini sallar cılız sesiyle. Sadece bağırır, sesi kısılana kadar….

~KaleminELiFHali~
 
Üst