Üç çocuk değil olabildiği kadar

KARAMURAT-3

Kıdemli Üye
Katılım
11 Eki 2007
Mesajlar
4,706
Tepkime puanı
54
Puanları
0
Konum
Ankara
Web sitesi
mazlumlarvezalimler.blogcu.com
Üç çocuk değil olabildiği kadar

Size bir soru: Diyarbakır’dan İstanbul’a göç eden on çocuklu bir aile ile iki çocuklu bir aile aynı semte yerleşmişler.
Diyarbakır’da iken ikisi de fakirler. Eşlerini ve çocuklarını almışlar, daha önce gelen bir tanıdıklarının yakınına yerleşmişler.
Şimdi bu iki aileden hangisi daha rahat ve huzurlu olur?
On çocuklu aile mi, yoksa iki çocuklu aile mi?
Acele karar vermeyin. Yeniden düşünün.
Mantıken düşünürseniz tabiidir ki sizin birçoğunuzun düşündüğü gibi iki çocuklu aile daha rahattır. Ama bugüne kadar görülen ve tecrübeyle sabit olan, on çocuklu ailenin daha rahat ve huzurlu olduğudur. Hatta on çocuklu ailenin o iki çocuklu aileye yardım ettiği de çok görülmüştür.
“Ne olacak on çocuğu gasp ve hırsızlık için saldı mı rahat eder” de demeyin.
Bir milyonun üzerinde doğudan göç alan İstanbul şehrinde günlük gasp olayı onu geçmiyor, onların da bir çoğu İstanbullu.
O delikanlılardan birini dinlemiştim:
Güneydoğu illerimizin birinden göç etmiş babası ve İstanbul’a gelmişler.
Sekiz kardeşin beşi erkek çocukmuş. Baba erkek çocukların hepsine iş bulmuş.
Asgari ücretin de altında çalışacaklarını söylemiş.
Süleymaniye’nin alt taraflarındaki bir atölyede işe başlayan on beş yaşındaki delikanlı anlatıyor:
“Her gün işe geliyorum. Sabah sekizde başlayan işimiz, akşam yedide sona eriyor. On bir saat ayakta çalışıyorum. Yoruluyorum. Otobüste dinleneyim diye akşam Eminönü’ndeki ilk durağa gidiyorum ve yer bulabileceğim otobüse biniyorum.
Otobüs kalktıktan sonra ilk durakta ihtiyar bir dede veya nine veya hamile kadın gördüğümde hemen kalkıp yerimi ona veriyorum ama bir saat süren otobüs yolculuğunda haşadım çıkıyor.” Diyor.
Anne Profesör, baba Profesör. Batının “Biz çoğalamıyoruz, siz de çoğalmayın” propagandasına kanmışlar ve tek çocuk yapmışlar. O tek çocuk da anneyi öldürüvermiş.
Beş çocuğunu asgari ücretle işe veren göçmen Diyarbakırlının evine her ay iki bin lira giriyor. Onlara yettiği gibi iki çocuklu ailenin yiyecek ve içeceğine de katkıda bulunuyorlar.
İki bin yıl önce Çinli filozofun biri “Babanın beş çocuğu olsa, onlarında beşer çocuğu olsa, babanın malı 25 kişiye bölünür. Bu da onlara yetmez. Yakında dünyanın sonu gelir” demişti. Aradan binlerce yıl geçti. Altı milyara da yetti.
İnsanlar odun yakarak ısınırken bir gün ormanların tükeneceğini ve kışın donup öleceğini hesap etmiş ama hemen kömürü bulmuşlar. Kömürün de tükenme hesapları yapılırken petrolü bulmuşlar. Petrolün tükenme hesapları yapılırken güneş enerjisi devreye giriyor.
Allah’ın Razzak ve Mukiyt isimlerine iman eden büyüklerimiz “Biz çalışmakla görevliyiz. Kıpırdayan her şeyin rızkını Allah verir. Hem de hiç hesap etmediği yerden verir” demişler ve yollarına yürümüşler.
Eğer Edison (1847-1931)’un babası “soframa ortak olmasın” diye doğum kontrolü yapsaydı insanlık uzun zaman ampulün ışığından yararlanamayabilirdi.
Akıl madeni altın madeninden değerlidir. Altının üzerini topraklar, kayalar, ormanlar örter. Aklın üzerini ise kanunsuz veya kanunlu baskılar örter.
Bir insan yazarken, konuşurken hatta rüyasında bile konuşurken kendisi gibi birilerinin baskısından korkuyorsa o toplumda insanların akılları açığa çıkmadan toprağa geri gider.
Bir tanıdığım anlatır:
Hocam, onuncu çocuğumuz olunca hanım “Bundan sonra olmasın” diye bir teklif getirdi. “Niçin?” dedim. Sağlığıma zararlı imiş. Televizyonlar öyle diyor”
- Hanım, bu apartmanda senden sıhhatli kadın var mı? Şu ikinci kattakinin çocuğu yok yeni ameliyat oldu, iki çocuklunun baş ağrısını doktorlar dindiremedi. Bunlar arasında doğum dışında ve bir de kontrol dışında doktora gitmeyen sensin. Ne bilirsin belki de Allah bu sıhhati sana doğurman nedeniyle veriyordur” dedim haklı buldu ve devam ettik”
Bu arada bir televizyon programında bir profesörümüz, Türkiye’nin yüz elli milyona yetecek kapasitesi olduğunu, doğum kontrolünün batının Türkler üzerinde bir oyunu olduğunu anlatmıştı.
Derken canlı yayına bir vatandaşımız katıldı ve “Sayın profesörüm, kaç çocuğunuz var? Diye sorduğunda “İki” diye cevap alınca başka sorum yok” demişti.
Merak edenler için söyleyeyim yarım düzine çocuk veren Allahıma hamdolsun.
Rabbimiz buyurur: “Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyiniz. Onları da sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek büyük günahtır” (İsra 31)
Sorun dünyanın yetmezliği değil, insanların adaletsizliğidir. Ekonomistlerin ifadesine göre yüz tane sömürgenin elindeki servet, yedi milyarın huzur içinde yaşamasına yeterli imiş.
Birileri o yüz sömürgenin elindekinin sahiplerine dağıtılması için çalışacağına yine onun emriyle milyarlarca çocuğun doğumunu engellemeye çalışıyor.
“Evleniniz, çoğalınız. Ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla övünürüm” hadisine uyalım. Hadisin kaynakları için Milli Gazete’deki 14/03/2008 tarihli makaleme bakabilirsiniz.

MAHMUT TOPTAŞ
 

sır

Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,002
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
zamanımızda ''rızık'' telaşesinden ziyade O çocukları ''yetiştirebilmek'' sorunu baş gösteriyor .....

ahirzamanda ,çocukları zabt edebilmek, İslam ahlakı üzere yetiştirebilmek ve onlarla ilgilenebilmek rızık telaşesinden daha mühim bir hale geldi....

evvela aileler yeteri kadar manen ve ilmen kendilerini ilerletebilmiş değil ki,çocuklara ne versin, ne öğretsinler ... Günümüzde ahlakın ne kadar çöktüğü ve aile kavramının nasıl içinin boşaltıldığı da göz önünde bulundurulsa çok çocuk doğurmanın ne kadar uygun olacağı tartışılabilir...
 

KARAMURAT-3

Kıdemli Üye
Katılım
11 Eki 2007
Mesajlar
4,706
Tepkime puanı
54
Puanları
0
Konum
Ankara
Web sitesi
mazlumlarvezalimler.blogcu.com
-

Kardeş çok doğru yazmışsın. Aynen katılıyorum. Peygamberimizin çocuk yetiştirmenin ahir zamanda ne kadar çok zor olacağına dair hadisi var.
Mahmut Toptaş Hocanın bunu bilmesi lazım.
Afrika'daki açları düşünmek lazım. Onlarda kontrolsüz doğum yapmaktadırlar.
Güney Doğu'daki Kürt kardeşlerimizde aşırı çocuk yapmaktadırlar. Sonrda TV'lere çıkıp ağlamaktadırlar.
TV'de seyrettim. Diyarbakır'da Askeriyenin çöplüğünde çöpleri karıştıran ordan ekmek parçaları konserve alan çocukları gösterdi.
Ayrıca işsizliğide düşünmek lazım.
 

serair

Asistan
Katılım
20 Eki 2007
Mesajlar
498
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Beş on, yarım düzine bir düzinede neymiş, aile dediğin en az bu kadar olacak :)

1154221.JPG


246652.JPG


3498203.JPG


2127087.JPG


1582508.JPG


4540785.JPG


9142714.JPG


5068126.JPG


 

serair

Asistan
Katılım
20 Eki 2007
Mesajlar
498
Tepkime puanı
2
Puanları
0
resimler ürkütücü... bunlara hazır dayanmaz.... aboooo:eek:leyo:

Yedi kız, on erkek ve daha olurda :)

Onların inanışlarına göre çocuk olmaması için herhangi bir önlem almak çok büyük bir günah. Bakınız baba incilini almış, çocuklarını etrafına toplamış, eşinin elini tutmuş, onlara incilden anlatıyor. (Örnek almak lazım!)

Sanırım bunlar din olarak yehovanın şahitlerinden (Hristiyanlığın başka bir mezhebi)...

Bizim eve gelenlerden... Hristiyanların evlerinede gidiyorlar tebliğ için.
 

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
serair sizin eve gelenlerden,hristiyanların evlerine gidiyorlar bu nasıl iş?
 

serair

Asistan
Katılım
20 Eki 2007
Mesajlar
498
Tepkime puanı
2
Puanları
0
serair sizin eve gelenlerden,hristiyanların evlerine gidiyorlar bu nasıl iş?

Hristiyanlık bir türlü değilki, çeşit çeşit... Benim bildiğim iki kolu olduğu idi... Katolikler ve evangelikler.

Birde bu yehovanın şahitlerini öğrendim. Benim bir komşum var (alman) onun bir akrabasının beynini yıkamışlar (onlarda aynı bizim gibi, beynini yıkadılar kandırdılar diyorlar :) ) .

O akrabası seneler sonra başından geçen bir olayla anlamış yanlışta olduğunu ve geri dinine dönmüş. (Az kalsın günah diye tedavi ettirmediği evladından oluyormuş.Yanlış anlatıyor olabilirim, sanırım yehovanın şahitlerindenmiş, sorarım ona birdaha hangi din olduğunu, yada mezheb, çok zaman oldu konuşalı...)
 

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
sorumu anlamadın neyse..
 

serair

Asistan
Katılım
20 Eki 2007
Mesajlar
498
Tepkime puanı
2
Puanları
0
sorumu anlamadın neyse..

Ben başka bir konuda yazmıştım da bizim evede tebliğ için geldiler diye... Yehovanın şahitleri onlar (sanırım :) ).

Yani bizim eve gelenlerden derken önceden yazdığımdan öyle dedim.

Yehovanın şahitleri hristiyanların kapılarına gidip zillerini çalıyor ve onlarada tebliğ yapıyor. Hatta bir öğretmenimiz bıktım artık bunlardan demişti. Pazar sabah saat dokuz, zil çalıyor, bakıyorum kapıdalar...


Şimdi anladınız :)
 
Üst