Üç Aylar Üzerine -RECEB AYI-

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
ÜÇ AYLAR ÜZERİNE -RECEB AYI-


Receb ayı, Kur’an’da (1) ve hadislerde (2) “haram aylar” diye bilinen dört aydan biridir.

Peygamberimizin Receb ayı girdiğinde “Allah’ım Receb ve Şaban’ı bize mübârek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır” (3) şeklinde dua ettiğine ilişkin bilgiler sahih kaynaklarda yer almayıp senedinden dolayı zayıftır (4). Hadis zayıf olmakla birlikte bir Müslümanın bu şekilde dua etmesinde bir beis yoktur. Zayıf hadislerle amellerin faziletleri konusunda amel edilebilir (5).

Diğer taraftan, “Receb Allah'ın ayıdır, Şaban benim ayımdır, Ramazan da ümmetimin ayıdır.” rivayetinin senedi zayıf olup, rivayet; hadis âlimlerinin çoğunluğuna göre mevzu (uydurma)dur (6).

Receb ayında özel olarak oruç tutma ile ilgili herhangi bir sahih hadis mevcut değildir. Ancak genel olarak haram aylarla ilgili olarak bir rivayette “haram aylarda bazen oruç tut, bazen terk et!” (7) şeklinde zayıf bir hadis bulunmaktadır. Yine Abdullah b. Abbas (ra): Receb ayında Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin: "Bu, artık orucu bırakmaz" deyinceye kadar çok oruç tuttuğunu, bazen de, "Bu artık oruç tutmaz" deyinceye kadar orucu terk ettiğini, (8) haber vermiştir.

Ezcümle, Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde ve bazı kaynaklarda Peygamberimizin bir sahabiye haram aylarda oruç tutmasını tavsiye ettiği ile ilgili bir hadis nakledilir. Bu haram aylar Receb’in de içinde bulunduğu Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarıdır. Ayrıca sahih rivayette bildirildiğine göre: Abdullah İbni Amr İbni’l–Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Her ay üç gün oruç tutmak, bütün seneyi oruçla geçirmek demektir.” (9). Buradan hareketle bu dört ayda oruç tutulabileceği fakat bunun sadece Recep ayına mahsus bir durum olmadığı bilinmelidir.” (10).

Receb ayını tamamen oruçlu geçirme ve bu aya mahsus özel bir oruç tutmanın faziletine dair de ne Hz. Peygamber (sav)'den, ne de Sahabe'den gelmiş sahih bir rivayet yoktur. İbn Hacer"in de Tebyînu"l-Aceb"de belirttiği gibi Receb ayının ve bu ayda oruç tutmanın fazileti ile ilgili sahih bir rivayet yoktur. Bu konudaki rivayetlerin bir kısmı zayıf, bir kısmı da mevzudur (11). Üç ayları hiç ara vermeden tutmak sünnet ve müstehap da değildir, hatta bunun bid'at olduğu âlimlerin cumhurunun görüşüdür (12).

Nitekim; Receb ayı, câhiliye döneminde özellikle Araplar arasında Mudar kabilesinin kutsadığı bir aydı. Bu sebeple İslam döneminde kimileri Receb ayının tümünü oruçlu geçirmek isteyince (sahih bir rivayetle) Hz. Ömer böyle yapanlara ceza uygulamış, “bu sadece cahiliye halkının tazim ettiği bir aydır. Tutacaksanız arada sırada oruç tutun, bu ayı Ramazan’a benzetmeyin” demiştir (13).

Ayrıca Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh’ın ailesi yeni su testileri satın almışlar ve oruç için hazırlık yapmışlardı. Hz. Ebu Bekir “nedir bu hazırlıklar?” diye sorunca ailesi “Recep ayı geldi ya, ondan” diye yanıtladılar. Bunun üzerine Ebu Bekir “bu ayı Ramazan’a benzetmeyin” dedi ve bu testileri kırdı. Fakat Ebu Bekir her ne kadar kendi ailesine oruç tutturmasa da tutanlara bir şey dememiştir (10).

Öte yandan, Ebû Ümame (r.a.) dan rivayete göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Beş gece vardır ki onlarda yapılan dualar geri çevrilmez, muhakkak kabul olunur. Bunlar: Receb ayının ilk gecesi, Şaban ayının yarı gecesi, cuma gecesi, Ramazan bayramı gecesi ve Kurban bayramı geceleridir.” (14). Bununla birlikte dinin aslından olduğuna kesin olarak hükmetmeksizin bu zamanlarda dua etmek müstehaptır (5).

Receb ayında Perşembeyi Cumaya bağlayan gece halk arasında “Reğâib” olarak bilinir. Bazı tasavvufî eserlerde bu gecenin faziletini ifade eden bazı rivayetlere yer verilmekteyse de muhakkik hadis ve fıkıh âlimlerinin geneli bu hadislerin uydurma olduğunu kabul etmiştir. Pek çok fıkıh eserinde regaib namazı adı verilen namazın dinde aslının olmadığı, bunu kılmak üzere camilerde bir araya gelenlerin bu namazı kılmalarının engellenmesi gerektiği belirtilir (15).

İmam Takiyüddîn İbn dakik el-Iyd şöyle der: “Mâlikîlerden bir zat regaib gecesi namaz kılan bir cemaatle, haram fiiller işleyen bir grup görmüş, haram fiiller işleyenlerin durumunun, namaz kılanlardan daha iyi olduğuna hükmetmiş. Zira haram fiil işleyenler yaptıkları işin farkındadırlar ve tevbe etme ihtimalleri mevcuttur; diğerleri ise yaptıkları işin taat olduğuna inandıkları için tevbe etmeleri de söz konusu değildir.” (16).

Yine Hz. Peygamberin Regaip gecesinde ana rahmine düştüğü, Recep ayının ilk Perşembe günü oruç tutup gecesinde Regaip namazı adıyla bir namaz kılmanın sevap olduğu ve bu gecenin birçok faziletinin bulunduğu yönündeki rivayetlerin "asılsız" olduğu hadis âlimlerince belirtilmiştir (17). Nitekim Ali el-Karî ve Şevkânî gibi âlimler şöyle derler: "Receb ayının ilk gecesi veya herhangi bir gecesi belli bir namaz kılmaya teşvik eden hadisler uydurmadır." (18). Yine İbni Hacer şöyle der: "Receb ayının ilk cuma gecesi –ki "Regaib Kandili" olarak anılmaktadır– belli bir namaz kılmaya teşvik eden hadisler arasında da Hz. Peygamber (sav)'den sağlam tariklerle gelen bir rivayet yoktur." (19).

Günümüz âlimlerinden Vehbe Zuhayli de şöyle demektedir: "Her ne kadar bazı rivayetlerde Regaib ve Berât kandillerinde kılınacak nafile namaz çeşidinden bahsediliyorsa da muhakkik hadisçiler bu rivayetlerin uydurma olduğunu, dolayısıyla sırf bazı kandillere has nafile namaz bulunmadığını ispat etmişlerdir. Hatta herhangi bir şer'î dayanağı bulunmadığı halde halk arasında yaygın hale getirilmiş olan ve bazı mübarek gecelere mahsus olduğu zannedilen namazları cemaatle kılmak bidat olduğu için mekruhtur. Halk arasında Regaib gecesi namazı diye meşhur olan ve tamamen uydurma olan namazda olduğu gibi. Çünkü sahih hadis kitaplarında böyle ve bu isimle bilinen herhangi bir namaz yoktur." (20).

Tasavvuf kitaplarında yer alan: "O ayda bulunan İlk Cuma gecesinden gafil olmayın. Çünkü o, meleklerin regaip diye isimlendirdikleri bir gecedir. Kim recep ayının ilk Perşembe gününü oruç tutar ve o günün, akşamla yatsı arası on iki rekât namaz kılarsa, (namazın keyfiyetini açıkladıktan sonra) AllahuTeala o kimsenin günahlarını bağışlar" (21) rivayeti hakkında İbnu'l-Cevzi şunları söyler: "Bu hadis Allah Rasulu (sav) üzerine uydurmadır. Ali İbn Abdillah bu rivayetiyle ilim ehli tarafından itham olunup yalancı sayılmıştır....Ben doğrusu ramazan ve teravih namazlarına nazaran insanların bunda, nasıl izdihamlaştıklarını garibsiyorum. Çünkü bu namaz halk indinde diğerlerinden daha büyük ve değerlidir. Çünkü bu namazda diğer beş vakit namaza gelmeyenler hazır bulunmaktalar." (22).

Hafız Ebu’l-Hitab ise şunu söyler: “Regaib namazını uydurmakla itham edilen kimse Ali bin Abdullah ibni Cahdami’dir. Bu hadisi meçhul olan raviler üzerine uydurmuştur. Bu raviler hiç bir kitabta mevcut değildir.” (23).

Hafız el-Iraki (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi: “İmam Rezzin, bu hadisin uydurma olduğunu şöylemiştir.” (24).

İmam Tartuşi (Rahmetullahi Aleyh) şu sözünü ekler: “Receb ayındaki regaip namazı ise, Beytu’l-Makdis’de bizim bulunduğumuz yerde, hicri 480 senesinde ihdas edilmiştir. Bundan önce bu namazı ne gördük ne de duyduk.” (25).

İmam Nevevî ve İbn Kayyim el-Cevziye de Receb ayının ilk cuma gecesinde namaz kılmayı ön gören rivayetlerin sahih olmadığını belirtmiştir (26).

Receb ayının 27. Gecesi halkımız arasında “Miraç kandili” olarak bilinir ve kutlanır. Peygamberimizin Mekke’den Mescid-i Aksa’ya gece yolculuğuna götürüldüğü âyetle sabittir. Oradan miraca çıkarılması Kur'an'da yer almayıp sahih rivayetlerde yer almaktadır (27). Ancak miracın ne zaman gerçekleştiği konusunda net bir tarih mevcut değildir. En sahih kabul edilen rivayete göre, birinci ve ikinci Habeşistan hicretinden sonra, Hz. Hatice ile Ebû Talib'in vefatlarını takip eden dönemde, Hicretten bir yıl önce meydana gelmiştir. Müslümanların çoğunluğu Miracı Receb ayının 27. gecesinde kutlamaktadır (28).

Günümüz hocalarından Faruk Beşer şöyle der: “Miraç'ın Recep ayında gerçekleştiği kesin gibidir. Ancak ayın hangi gününde olduğu kesin değildir. Yirmi ikisi, yirmi yedisi, hatta onuncu günü diyenler vardır. İbn Recep "Bunların hiç birisi hakkında sahih bir rivayet yoktur" der. İmam Nevevî, kesin olmamakla beraber yirmi yedinci gecesini tercih eder. Demek ki, bu ayrıntı o kadar da önemli değildir. Önemli olan bu olayın bizzat kendisidir.” (29).

Ne Allah Resûlü, ne sahabe ne de müctehid imamlar “miraç kandili” kutlamışlardır. Bu, hicrî beşinci asırda Kudüs ve Bağdat’ta sonradan ortaya çıkmış bir uygulamadır. Buna binaen, söz konusu gecede miracın öneminden bahsedilmesinde, bundan çıkaracağımız derslerden söz edilmesinde bir sakınca yoktur. Ancak dinde aslı olmayan "miraç gecesi namazları" bid'attır. Başta Suyuti olmak üzere, hadis âlimlerinin ittifakıyla bu namazlar uydurmadır. Zira Aliyyu’l-Kari der ki; “…Receb'in 27 sine mahsus namazlara dair rivayetlerin hepsi batıl, aslı ve astarı olmayan şeylerdir. Kutu'l-Kulûb, İhya-ı Ulum, Sa'lebî, Şerhu'l-Evrad gibi kitaplarda yazılı olmaları seni aldatmasın” (30).

Yine Aclûnî de: “Bu tür hadislerin Kûtu’l-Kulûb, İhyâ-u Ulûmiddîn, Tefsîr-i Sa’lebî gibi (tasavvuf ağırlıklı) kitaplarda yer almasına aldanılmasın!” (31) demiştir.

Aclûnî bu kaideye değindikten sonra şunları eklemiştir: “Her ne kadar Kûtu’l-Kulûb ve İhyâ-u Ulûmiddîn adlı kitapların yazarları (Ebû Talib el-Mekkî [ö. 386/996] ve İmam Gazâlî [ö.505/1111]) bu hadisleri zikretse de bu konuda ne sünnette ne de hadis imamlarının yanında herhangi bir (sahih hadis) bulunmaktadır. Çünkü sünnet (onların demesiyle değil) ancak Peygamberin sözü, fiili ve takriri ile sabit olur.” (32).

İbni Teymiyye’de Recep ayının yirmi yedinci gecesi ile ilgili olan namaz hakkında şöyle demiştir: “Muteber âlimlerin belirttiği gibi; İslam âlimlerin ittifakıyla bu namaz meşru değildir. Bu ancak cahil ve bid’atçı kimseden meydana gelmiştir.” (24).

Müslümanın, kendisini Ramazan ayına ulaştırması için Rabbine duâ etmesine gelince, bunda bir sakınca yoktur. Nitekim Hâfız İbn-i Receb -Allah ona rahmet etsin- bu konuda şöyle demiştir: "Ma'lâ b. el-Fadl şöyle demiştir: (Selefi salih), kendilerini Ramazan'a kavuşturması için (Ramazan'dan altı ay önce), amellerini kabul etmesi için de (Ramazan'dan sonra) altı ay boyunca Allah Teâlâ'ya duâ ederlerdi.

Yahya b. Ebî Kesîr şöyle demiştir: "(Selefi salihin) duâlarından birisi şu idi: Allahım! Beni Ramazan'a teslim et. Ramazan'ı da bana teslim et. Benden de amelim kabul olunmuş halde Ramazan'ı teslim al." (33).

Son olarak; Şevkânî’nin el-Fevâidu’l-Mecmûa’da Recep ayı ile ilgili olarak tespit ettiği uydurulmuş hadisler ile yazımızı bitirelim:

1. “Recep Allah’ın, Şa’ban benim, Ramazan ise ümmetimin ayıdır. Her kim Recep ayında iki gün oruç tutarsa ona iki kat ecir vardır. Bu katlardan her biri dünyadaki dağlar kadardır.” (34).

Şevkânî, bu hadisin râvîsinin daha sonra “her kim dört gün”, “altı gün”, “yedi gün”, “sekiz gün” ve nihayet “on beş gün” oruç tutan kişinin ecrini anlattığını söyledikten sonra şu açıklamayı yapmıştır:

“Bu, uydurma bir hadistir. Bu hadisin isnadında yer alan râvîlerden Ebû Bekir b. Hasan en-Nakkâş hadis uydurmakla itham edilmiş, el-Kisâî ise mechûldür/tanınmamaktadır. Bu hadisi el-Leâlî yazarı (Suyûtî) Ebu Saîd el-Hudrî (ra)’den rivayet etmiştir.” (35).

2. “Her kim Recep ayında üç gün oruç tutarsa ona bir aylık oruç (sevabı) yazılır. Her kim Recep ayında yedi gün oruç tutarsa Allah o kişi için Cehennemden yedi kapı kapatır. Her kim Recep ayında sekiz gün oruç tutarsa Allah o kişi için Cennetten sekiz kapı açar. Ve her kim Recep ayının yarısını oruçlu geçirirse Allah onu çok kolay şekilde hesaba çeker.”

Bu hadisin senedinde yer alan râvîlerden Ebân adlı kişinin metrûk olduğu, yani kendisinden hadis rivayet edilmediği, Amr b. el-Ezher’in ise hadis uydurduğu belirtilmiştir. Amr için Nesâî “metrûktur”, Dârekutnî de “yalancıdır” demişlerdir (36). Bu hadisi başka bir yolla Hüseyin b. Ulvân babalarından rivayet etmiştir. Fakat Hüseyin b. Ulvân’ın da hadis uydurmacısı olduğu bildirilmiştir (37).

3. “Muhakkak ki Recep ayı, çok büyük bir aydır. Kim o aydan bir günü oruçlu geçirirse ona bin senelik oruç (sevabı) yazılır.” (38).

Bu hadisin devamı, el-Leâli’l-Masnûa’da şöyle geçmektedir:

“… Her kim Recep ayından iki günü oruçlu geçirirse ona iki bin senelik oruç (sevabı) yazılır. Her kim Recep ayından üç günü oruçlu geçirirse ona üç bin senelik oruç (sevabı) yazılır. Her kim Recep ayından yedi günü oruçlu geçirirse cehennemin kapıları o kimseye kapatılır. Her kim Recep ayından sekiz günü oruçlu geçirirse ona cennetin sekiz kapısı açılır, o da istediği kapısından içeri girer. Her kim Recep ayından on beş günü oruçlu geçirirse onun seyyiâtı (kötülükleri) hasenâta (iyiliklere) çevrilir. Ve gökten bir ses: ‘(Bugüne kadar yaptıklarından dolayı) Allah seni bağışladı, artık her şeye yeniden başla!’diye seslenir. Her kim daha fazlasının yaparsa Allah da ona daha fazlasını verir.”

İbnü’l-Cevzî ve Suyûtî bu hadisin sahih olmadığını, çünkü rivayet zincirinde yer alan ve çokça münker (39) hadisler nakleden Harun b. Antere’nin hadisleri ile delil getirilemeyeceğini belirtmişlerdir (40).

4. “Kim Recep ayında bir gün oruç tutarsa onun tuttuğu bu oruç, bir aylık oruca denktir.”

Bu hadis, senedinde yer alan el-Furât b. es-Sâib’ten dolayı merduttur. Bu kişi için İmam Buhârî ve Dârekutnî “metrûktur” demişlerdir (41).

5. “Kim Recep ayından bir geceyi ihya eder ve bir gün oruç tutarsa Allah da ona cennet meyvelerinden yedirir.”

Bu hadis de senedinde yer alan Hafs b. Muhârik yüzünden uydurma kabul edilmiştir (42).

6. “Recep ayında çokça istiğfar ediniz. Çünkü o ayda Allah, her saat birilerini Cehennemden azat etmektedir.” (43).

7. “Recep ayında öyle bir gün ve gece vardır ki o günü oruçlu geçirip o geceyi ihya eden kimse için yüz sene oruç tutmuş gibi ecir vardır.” (44).

8. “Ey insanlar! Büyük bir ayın, Allah’ın çok hürmetli ayı Recep’in, gölgeleri üzerinize düşmüştür. Bu ayda iyilikler katlanır, dualar kabul edilir, sıkıntılar giderilir.”

Peygamberimizin Recep ayı girmeden önce bir Cuma günü hutbede söylediği sözlerden ibaret olan bu rivayetin de uydurma ve isnadının mechûl olduğu belirtilmiştir (45).

9. “Recep ayının diğer aylara olan üstünlüğü, Kur’an’ın diğer kelamlara olan üstünlüğü gibidir.” (46).

10. “Allah Teâlâ, Nuh (as)’a gemi yapması emrini Recep ayında vermiş, onun yanında bulunan mü’minlere de bu ayda oruç tutmalarını emretmiştir.” (47).

Şevkânî’nin yukarıda, birinci maddede bahsettiği Ebû Saîd el-Hudrî’nin rivayet ettiği uzun hadis, İbn Hacer’in Tebyînu’l-Aceb ve Suyûtî’nin el-Leâli’l-Masnûa adlı kitaplarında şöyle geçmektedir:

“Recep Allah’ın, Şa’ban benim, Ramazan ise ümmetimin ayıdır. Her kim inanarak ve sevabını yalnız Allah’tan bekleyerek Recep ayını oruçlu geçirirse Allah’ın en büyük rızasını hak etmiş demektir. Allah, onu Firdevs-i Âlâ’ya yerleştirecektir.

Her kim Recep ayında iki gün oruç tutarsa ona iki kat ecir vardır. Bu katlardan her birinin ağırlığı, dünyadaki dağlar kadardır.

Her kim Recep ayında üç gün oruç tutarsa Allah onunla Cehennem arasına uzunluğu bir senelik yürüyüş mesafesi kadar olan bir hendek koyar.

… dört gün oruç tutarsa (her türlü) beladan, delilikten, cüzzamdan, alaca hastalığından, Deccal’ın şerrinden ve kabir azabından kurtulur.

… altı gün oruç tutarsa o kişi, yüzü ayın on dördünden daha parlak bir şekilde kabrinden kalkar.

… yedi gün oruç tutarsa onun tuttuğu her bir günlük oruca karşılık Cehennemin yedi kapısı birer birer o kişiye kapanır.

… sekiz gün oruç tutarsa onun tuttuğu her bir günlük oruca karşılık Cennetin sekiz kapısı birer birer o kişiye açılır.

… dokuz gün oruç tutarsa o kişi kabrinden “Lâ ilâhe illallâh” nidaları ile kalkar ve onun yüzü Cennetten başka bir tarafa çevrilmez.

… on gün oruç tutarsa Allah, Sırat üzerinde her milde onun istirahat edeceği bir yatak var eder.

… on bir gün oruç tutarsa o kişi yarın kıyamet gününde - kendisi kadar veya daha fazla oruç tutanlar hariç- kendisinden daha faziletli kimse görmez.

… on iki gün oruç tutarsa Allah ona kıyamet gününde bir tanesi dünyadan ve içindekilerden daha hayırlı olan iki güzel elbise giydirir.

… on üç gün oruç tutarsa kıyamet gününde insanlar büyük zorluklar içindeyken o kişi için arşın gölgesinde bir sofra kurulur ve o kişi bundan yer.

… on dört gün oruç tutarsa Allah ona kıyamet gününde hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanoğlunun tahmin edemediği bir sevap verir.

… on beş gün oruç tutarsa Allah kıyamet günü o kişiyi güvende olan kimselerin duracağı bir yere sokar. Oraya her ne zaman bir melek-i mukarreb ve bir peygamber uğrasa ona şöyle derler: Müjdeler olsun sana ki güvende olanlardansın.” (48).

Bu hadise kitabında yer verdikten sonra “uydurulmuştur” ibaresini ekleyen Suyûtî, hadisin senedinde yer alan el-Kisâî adlı şahsın tanınmadığını, en-Nakkâş’ın ise hadis uydurmakla itham edilen biri olduğunu belirtmiştir (49).

Şüphesiz Allah (cc) en doğruyu bilendir.


Ebu Taha bin Mahmud
01 Receb 1438
(m. 29 Mart 2017)





Kaynaklar:
1. Bakara Suresi: 194, 217, Maide Suresi: 2, 97, Tevbe Suresi: 5, 36.

2. "(Kamerî) yıl, on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. Üçü birbiri ardınca gelir. (Bu aylar:) Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Cemaziye’l-âhir ile Şa'ban arasındaki Mudar’ın Recebi'dir." (Buhari, Tefsir, sûre:9, bab:8; Bed‘ül‘l-Halk:2, Megazi:77, Edahi: 5, Tevhid:24; Müslim, Kasame:29; Ebû Davud, Menasik: 67, A. b. Hanbel, 4/37,73)

3. Münâvî’nin Feydu’l-kadîr şerhu’l-Câmiı’s-sağîr (IV, 24, V, 167); Ahmed bin Hanbel; Müsned 1/259; Acluni; Keşfu’l Hafa 1/554; Heysemî, Mecmeu’z-zevâid, III; İbn Hacer el-Askalânî, Tebyînu’l-Aceb bi mâ Verade fî Fadli Receb, Tahkîk: Ebû Esmâ İbrahim b. İsmail Âli Asr, Tarih ve yer yok, s. 20, hadis no: 7.

4. Zâide b. Ebî Rukâd yoluyla rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir: “Ziyâd en-Numeyrî, Enes b. Mâlik (ra)'ten rivâyet ettiğine göre o şöyle demiştir: "Rasûlullah (SAV) Receb ayına girdiği zaman şöyle derdi: -Allahım! Bize Receb ve Şaban'ı mübârek kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır."[İmam Ahmed'in oğlu Abdullah, "Zevâidu'l-Musned", hadis no: 2346. Taberânî, "el-Mu'cemu'l-Evsat", hadis no: 3939. Beyhakî, "Şuabu'l-Îmân", hadis no: 3534. Ebu Nuaym, "Hilyetu'l-Evliyâ ve Tabekâru'l-Asfiyâ", c: 6, s: 269]

Bu hadisin isnadı zayıftır. Zirâ Ziyâd en-Numeyrî zayıftır. Yahya b. Maîn onun zayıf olduğunu belirtmiştir.

Ebu Hâtim Ziyâd en-Numeyrî hakkında şöyle demiştir: "O hüccet gösterilemez."

İbn-i Hibbân, "Duafâ" adlı kitabında Ziyâd en-Numeyrî'yi zikretmiş ve onun hakkında şöyle demiştir:

"Onun hüccet gösterilmesi câiz değildir."["Mîzânu'l-İ'tidâl", c: 2, s: 91]

Zâide b. Ebî Rukâd, Ziyâd en-Numeyrî'den daha şiddetli zayıftır.

Nitekim Ebu Hâtim onun hakkında şöyle demiştir: "Zâide b. Ebî Rukâd; Ziyâd en-Numeyrî'den, o da Enes'ten merfû münker hadisler rivâyet eder. Bu hadislerin, kendisinden mi, yoksa Ziyâd'dan mı rivâyet ettiğini bilmiyoruz."

İmam Buhârî -Allah ona rahmet etsin- onun hakkında şöyle demiştir: "Zâide b. Ebî Rukâd, hadisi münker birisidir."

Buhârî, el-Kunâ (Künyeler) adlı kitabında onun hakkında şöyle demiştir: "Zâide b. Ebî Rukâd, sikâ (güvenilir) değildir."

İbn-i Hibbân şöyle demiştir: "Tanınmış râvilerden münker hadisler rivâyet eder. Fakat haberi (hadisi), hüccet sayılmaz. Onun hadisi, ancak başka rivâyetlere şâhit (destek) olarak yazılabilir."

İbn-i Adiyy şöyle demiştir: "el-Makdemî ve başkaları ondan teferrüd hadisleri hadis rivâyet eder. Bazı hadisleri ise münkerdir."["Tehzîbu't-Tehzîb", c: 3, s: 305-306]

Yukarıda zikredilen hadisi İmam Nevevî -Allah ona rahmet etsin- "el-Ezkâr", s: 189'da, İbn-i Receb, "Letâifu'l-Meârif", s: 121'de, Elbânî de "Daîfu'l-Câmi', hadis no: 4395'de zayıf olduğunu belirtmişlerdir.

el-Heysemî şöyle demiştir: "Hadisi Bezzâr rivâyet etmekle birlikte hadisin râvileri arasında Zâide b. Ebî Rukâd vardır. Buhârî, Zâide b. Ebî Rukâd, hadisi münker birisidir, demiş, bazı hadisçiler de onun meçhul olduğunu belirtmiştir."["Mecmeu'z-Zevâid", c: 2, s: 165]

Ayrıca bu hadis, -zayıf olmakla birlikte- Receb ayının ilk gecesinde bu duânın söyleneceğine dâir hiç bir şey yoktur. Hadiste geçen duâ, Receb ve Şaban ayının mübârek kılınması konusunda mutlak bir duâdır. Bu duâ, Receb ayında yapılabileceği gibi, Receb ayından önceki aylarda da yapılabilir.

Abdulkerim el-Hudayr'a: "Allahım! Bize Receb ve Şaban'ı mübârek kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır." Hadisinin sıhhat derecesi nedir? Diye sorulmuş.

Bunun üzerine o şöyle cevap vermiştir: "Bu hadis, sâbit değildir. Fakat bir müslüman, kendisini Ramazan'a kavuşturması, Ramazan'ın orucunu ve kıyâmını edâ etmekte kendisini muvaffak kılması ve Kadir gecesini idrak etmeye kendisini muvaffak kılması için Allah (cc)'a duâ ederse, yani mutlak duâlarla duâ ederse, inşaallah bunda bir sakınca yoktur."[Abdulkerim el-Hudayr'in web sitesinden alınmıştır. http://khudheir.com/]

5. Soner Duman /28.Mart.2017/ https://www.facebook.com/groups/1640469562926185/permalink/1658234497816358/

6. http://www.musellem.net/forum/hadis...im-ayim-ramazan-da-ummetimin-ayidir-rivayeti/

7. Ebû Dâvud, Sıyam: 55.

8. Müslim, Sıyam:179; Ebû Dâvud, Sıyam:56, İbn-i Mâce, Sıyam:30; Nesâi; Sıyam:34-70; Dârimi, Savm:33; A.b.Hanbel, 1/227, 231, 341, 301, 321, 326, 3/104, 179, 230.

9. Buhârî, Savm 59; Müslim, Sıyâm 197. Ayrıca bk. Nesâî, Sıyâm 78, 82.

10. İbn Teymiye, Mecmûu Fetâvâ, Cem’ ve Tertîb: Abdurrahman b. Kasım ve oğlu Muhammed, Riyad, 1398 h. / 1978 m., cilt: 25, sayfa: 290-1.

11. İbn Receb, "Tebyînu'l-Aceb bimâ Verede fî Fadli Receb s.11" 'den naklen Ebubekir Sifil. Üç aylar ve Bid'at anlayışlar, 04.07.2008; Milli Gazete.

12. Vecdi Akyüz, Mukayeseli İbadetler İlmihali, C. 2, sh. 244, İz yayıncılık, 1995.

13. İbn Kudame, el-Muğnî, III, 171.

14. Deylemi, Firdevs, 2/196, No: 2975; Camiu’s-Sagîr, c. III, s. 454.

15. İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtar, II, 26; Nevevî, el-Mecmu’, IV, 56.

16. El-Leknevî, el-Âsâru’l-Mecmû’a, 71.

17. Hamdi Tekeli, "Regâip Gecesi", c: 34, Sh: 535, DİA, İstanbul, 2007

18. "el-Masnû'", 259; el-Leknevî, "el-Âsâru'l-Merfû'a", 58 vd.; eş-Şevkânî, "el-Fevâidu'l-Mecmû'a", 47.

19. İbn Receb, "Letâifu'l-Ma'ârif", s. 131-40.

20. Vehbe Zuhayli, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, C.2, Sh.179, Risale Yayınları, İstanbul-1990.

21. Ebu Şame, el-Baisu Ala inkari'l-Bida'i ve'l-Havadisi, s. 39-40.

22. İbnu'l-Cevzi, el-Mevdu'at, c.2, s. 125-7. Ebu Şame El-Baisu Ala inkari’l-Bida’i ve’l-Havadisi 30.

23. Ebu Şame El-Baisu Ala inkari’l-Bida’i ve’l-Havadisi 30.

24. Şukayri Es-Sünenü ve’l-Mubtede’at, s. 140.

25. Tartusi El-Havadisu ve’l-Bida’i s. 122-33.

26. Fetava’l-İmam en-Nevevî, s.57; İbn kayyim, el-Menaru’l-münif, s.95.

27. Buhari, Salât, 1; Hacc, 76, Enbiya, 5, Tevhid, 37, Menâkıb, 24; Müslim, İman, 259, 262,3, 279; Ahmed b. Hanbel, 3/148, 149, 5/143.

28. Salih Sabri Yavuz, Miraç Nasıl ve Ne Zaman Gerçekleşti? (http://www.sonpeygamber.info/mirac-nasil-ve-ne-zaman-gerceklesti erişim: 28.03.2017).

29. Faruk Beşer, Miraç rüyada mı gerçekleşti? 08.05.2016, Yeni Şafak.

30. Bkz. Aliyyu’l-Karî, Esrâru’l-Merfua (s.169) bkz. Fethul Bari(11/55) Tuhfetul Ahvezî (3/367) Nevevî Şerhu Müslim (8/20) Zehebî Mizan (5/172) Lisânul Mîzan (2/403) Ebu Abdullah Razi Nakdul-Menkul (1/82) Keşfu’l-Hafa (2/554-566) Suyuti el-Emru bil İttiba (s.166).

31. İsmail b. Muhammed el-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ ve Muzîlu’l-İlbâs, 3. Baskı, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2 cilt, Beyrut, 1998, c: 2, s. 410.

32. Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, c: 2, s. 417.

33. Letâifu'l-Meârif", s: 148.

34. Muhammed b. Ali eş-Şevkânî, el-Fevâidu’l-Mecmûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, Thk: Abdurrahman b. Yahya el-Muallimî el-Yemânî, 2. Bs, el-Mektebü’l-İslâmî, Beyrut, 1392 h., s. 100. Bu hadis için ayrıca bkz: Aclûnî, a.g.e., c: 1, s. 423-424, hadis no: 1358.

35. Şevkânî, a.g.e., s. 100.

36. İbnü’l-Cevzî, a.g.e., c: 2, s. 118; Celâlüddîn Abdurrahmân es-Suyûtî, el-Leâli’l-Masnûa fi’l-Ehâdîsi’l-Mevdûa, Tahrîc ve Ta’lîk: Ebû Abdirrahmân Salâhuddîn b. Muhammed b. Uveyza, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 3 cilt, Beyrut, 1996, c: 2, s. 97; Şevkânî, a.g.e., s. 100.

37. Suyûtî, a.g.e., aynı yer; Ebu’l-Hasen Ali b. Muhammed b. Arrâk el-Kinânî, Tenzîhu’ş-Şerîati’l-Merfûa ani’l-Ahbâri’ş-Şenîati’l-Mevdûa, Thk: Abdulvehhâb b. Abdullatîf, Abdullah Muhammed es-Sıddîk, 2. Bs, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2 cilt, Beyrut, 1981, c: 1, s. 152; Şevkânî, a.g.e., s. 100.

38. Şevkânî, a.g.e., s. 101.

39. Münker terimi “ilk asırlardan itibaren birçok muhaddis tarafından “uydurma hadis” anlamında kullanılmıştır. İbnü’l-Cevzî’nin el-Mevzûât, İbn Arrâk’ın Tenzîhü’ş-şerîati’l-merfûa, Zehebî’nin Mîzânü’l-itidâl ve Ali el-Kārî’nin el-Masnûa fî marifeti’l-hadîsi’l-mevzûa adlı eserleri başta olmak üzere daha çok ilel, mevzûat ve zayıf râvilerle ilgili eserlerde karşılaşılan bu kullanım, rivayetlerin değerlendirilmesi sırasında “münker, münkerün cidden” lafızları yanında “mevzû, şibhü’l-mevzû, ke ennehû mevzû‘, lâ asle lehû, leyse lehû asl ve bâtılün” gibi tabirlerle birlikte de kullanılmaktadır.” Mehmet Efendioğlu, “Münker”, DİA, İstanbul, 2006, c: 32, s. 13.

40. İbnü’l-Cevzî, a.g.e., c: 2, s. 118; Suyûtî, a.g.e., c: 2, s. 98. Ayrıca bkz: İbn Hacer, a.g.e,, s. 38-39, hadis no: 20; İbn Arrâk, Tenzîhu’ş-Şerîa, c: 1, s. 152; Şevkânî, a.g.e., s. 101.

41. Suyûtî, a.g.e., aynı yer; İbn Arrâk, a.g.e., c: 1, s. 153; Şevkânî, a.g.e., aynı yer.

42. Suyûtî, a.g.e., c: 2, s. 99; Şevkânî, a.g.e., s. 101.

43. Şevkânî, a.g.e., s. 439.

44. Şevkânî, a.g.e., aynı yer.

45. İbn Hacer, a.g.e., s. 41-42, hadis no: 23; İbn Arrâk, a.g.e., c: 1, s. 163-164; Şevkânî, a.g.e., aynı yer.

46. Şevkânî, a.g.e., s. 440. Ayrıca bkz: İbn Arrâk, a.g.e., c: 1, s. 160-161; Aclûnî,a.g.e., c: 2, s. 85, hadis no: 1824.

47. Şevkânî, a.g.e., s. 440.

48. İbnü’l-Cevzî, a.g.e., c: 2, s. 117-118; İbn Hacer, a.g.e., s. 21-24; Suyûtî, a.g.e., c: 2, s. 96-97. Ayrıca bkz: İbn Arrâk, a.g.e, c: 1, s. 151-152.

49. Suyûtî, a.g.e., c: 2, s. 97; İbn Arrâk, a.g.e., c: 1, s. 152.
 

Hür Fikir

Paylaşımcı
Katılım
16 Mar 2012
Mesajlar
181
Tepkime puanı
21
Puanları
18
Ümmete hayırlı olsun Allah bizi receb ve şaban ile m0jdeleyip ramazana ulaştırsın. Dili tutma vaktidir bu aylarda müşrikler dahi savaşmazdı
 
Üst