Türk sineması mı Türkiye sineması mı?

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45


http://www.haber7.com/categories.php?cID=16

Hayal Perdesi son sayısında "Türk sineması mı Türkiye sineması mı?" başlıklı dosyada, Türkiye'de üretilen sinemayı adlandırma noktasında mevcut kullanımların açmaz ve imkânlarını akademisyenler, sinema yazarları ve yönetmenlerle tartışmaya açıyor.

İnternet üzerinden yayınını sürdüren sinema dergisi Hayal Perdesi Sinema Dergisi Ocak-Şubat 2011 tarihli 20. sayısıyla www.hayalperdesi.net adresinde yayında.

Resmi tarih anlatısında bir "isyan" müdahalesi olarak anlatılan Dersim Harekatı'nın "nisyan" katmanlarından biri olan, ailesinden kopartılan çocukların hikayelerini anlatan İki Tutam Saç-Dersim'in Kayıp Kızları belgeselinin yönetmeni Nezahat Gündoğan ve yapımcısı Kazım Gündoğan Belgesel Odası'nın konukları. "1940'lı Yılların Türk Sineması" adlı kitabıyla dönemin sinemasına ekonomik, toplumsal ve kültürel arka plânıyla ışık tutan Esin Berktaş, Türk Sineması Araştırmaları bölümünde ağırlanırken; Türkiye'deki sinema literatürüne önemli bir miras bırakıp 15 Aralık 2010 günü aramızdan ayrılan Nijat Özön ve vefatının birinci yılında Ahmet Uluçay Hayal Perdesi'nin yeni sayısında birer yazıyla anılıyor. Celil Civan, "Hür Adam"ı "İdealle Karikatür Arasında" başlıklı yazısıyla ele alıyor. Vizyon değerlendirmelerinden araştırma dosyalarına, kısa filmlerden sektörel söyleşilere kadar geniş bir alana yayılan Hayal Perdesi, sinema yayıncılığına katkı sağlıyor.
Hayal Perdesi Sinema Dergisi Ocak-Şubat sayısında dikkat çekici bir soruşturmayla okuyucularının karşısına çıkıyor. Etnik ve toplumsal aidiyetlerin belirginlik kazanmasıyla başlayan tartışmalara sinema perdesinden müdahil olan Hayal Perdesi, "Türk sineması mı Türkiye sineması mı?" başlıklı dosyada, Türkiye'de üretilen sinemayı adlandırma noktasında mevcut kullanımların açmaz ve imkânlarını akademisyenler, sinema yazarları ve yönetmenlerle tartışmaya açıyor. Fahrettin Altun, Alim Arlı, Kazım Öz, Canan Balan, Hüseyin Karabey, Ali Aslan, Cihat Arınç, İhsan Kabil, Mizgin Müjde Arslan, Ali Murat Güven ve Murat Pay'ın katkıda bulunduğu soruşturma, sinemamızın nasıl kavramsallaştırılacağı tartışmalarının, ulusal kimlikle ilgili sorun ve tartışmalardan bağımsız olmadığını ortaya koyuyor.

Fahrettin Altun (Akademisyen)
"Türk sineması", "Türkiye sineması" yahut "Kürt sineması" kavramları popüler kültür alanı içinde muhabbet imkânı sunsa da yapılacak olan niteliksel bir sinema çözümlemesiyse bu denli yekpare analiz araçlarından kaçınmak gerekir. Türk sineması terkibinin neyin karşılığı olduğu bile net değil. "Türkiye sineması" ifadesi ise sadece yetersiz, aynı zamanda anlamsız bir ifade. Bunun yerine "Türkiye'de sinema" kavramı daha uygun düşer.

Kazım Öz (Yönetmen)
Türkiye çok uluslu, çok dilli, çok inançlı bir coğrafyadır. Tanımlamalar da buna göre olmalıdır. Tabii ki Türk sineması da var. Ancak bu diğer ulus ve etnisite temelli sinemaları yok sayan veya asimile etmeyi amaçlayan bir kategorizasyon ise kabul etmek imkânsızdır. Bu sebeple, "Türkiye sineması" tanımı, en azından "Türk sineması" tanımından daha demokratiktir.

Alim Arlı (Akademisyen)
İşlevsel olmamakla beraber diğer tüm ülkeler için olduğu gibi Türkiye'de üretilen sinemayı Türkçe yapılan -veya diğer ülkelerde Fransızca, Hintçe, Korece yapılan- sinema olarak anlamaya çalışmayı daha zihin açıcı buluyorum.

Hüseyin Karabey (Yönetmen)
Bu meseleye dair sorular bile "Türk sineması demek neden bu kadar koyuyor" imasında. "Biz ırkçı değiliz, ama illa başka bir isim mi bulmamız lazım" diyenler kendi yaşamlarından ve rutinlerinden ödün vermek istemiyorlar. Sizin can ciğer dostunuz, kardeşiniz ve aynı toprakları paylaşan komşularınız ismini değiştirmek istiyorsa bunu onlara çok görmeyin.

Ali Murat Güven (Sinema Eleştirmeni)
"Türkiye sineması" şeklindeki zorlama kavrama, hem dünyadaki bütün örneklerle literal açıdan ters düştüğünden, hem de bu ülkeyi oluşturan halkın sanat alanında da bir tekvücutluk hâlinde küçük küçük kabilelere bölünmekten çok daha kudretli olacağına gönülden inandığımdan dolayı şiddetle karşıyım.

Canan Balan (Akademisyen)
Bugün Kürtçe filmlerin de yapılabildiği bir endüstri var ve bunu Türk olarak kategorize etmek dışlayıcı ya da asimile edici olma risklerini barındırıyor. "Türkiye sineması" kategorizasyonunu da yeterli bulmuyorum. Türk/Türkiye sineması olarak adlandırdığımız sinematik kültür için İstanbul sineması demek kısmen daha mantıklı geliyor bana.

Cihat Arınç (Londra Üniversitesi)
Bir sinema filminin kıta, coğrafi bölge yahut ülke adlarıyla nitelendirilmesinde yahut sınıflandırılmasında -bu kategorileri mutlaklaştırmamak kaydıyla- bir sakınca görmüyorum, fakat tek bir ülke adına indirgenmesinde en azından bugün üretilen birçok eser açısından bariz bir yetersizlik görüyorum. Fatih Akın'ın filmleri hem Alman sineması hem de Türk sineması külliyatlarında yer edinirken, Cafer Penahi'nin filmleri hem İran sinemasının hem de Kürt sinemasının birer parçasıdır. Bu sebeple, tireli kimliklere sahip bir film birkaç ülkenin yahut birden fazla etnik kültürün sinema külliyatlarının bir parçası olabilir.

Mîzgin Müjde Arslan (Sinema Eleştirmeni)
Ulus sinemaları globalleşme ile ayırt edilemez hâle geldi. Bir yönetmeni hangi ulusun sinemasına dâhil edeceğimiz mevzuu tartışılır bir durumdur; filmin dili mi, yönetmen mi, yapımcı mı, dağıtım mı... Kürt sineması için de Türkiye sineması için de benzeri sorgulamalar vardır ve olmalıdır da...

İhsan Kabil (Sinema Eleştirmeni)
Burada galiba sentaktik bir durum sözkonusu. Rahatça Alman sineması, Fransız sineması, İtalyan sineması, İngiliz sineması, Amerikan sineması diyebiliyoruz. Ancak İrlandalı sineması, Çinli sineması, Mısırlı sineması, Arjantinli sineması, İranlı sineması, Koreli sineması diyemiyoruz. Pek zorlamamak lâzım, kendiliğinden ve tabii akışı içinde yaklaşıldığında sanırım sorunlar da çözülür.

Ali Aslan (Delaware Üniversitesi)
"Türk sineması", "Türkiye sineması" vs. gibi ibareler etrafında dönen tartışmaların odağında, aslında Türkiye'de nasıl bir sinema yapılması gerektiği konusunda yaşanan keskin anlaşmazlık bulunmaktadır. Ulusal alanda yapılan sinemayı temsil etmesi için önerilecek her ibare, temsil kriziyle boğuşmak zorunda kalacaktır.

Murat Pay (Belgesel ve Kısa Film Yönetmeni)
Türk sineması tabiri tamamen kimlik siyaseti üzerinden gelişmiştir diyemeyiz. Çünkü Türkiye'deki ulus devlet nizamında sinema, devlet tarafından desteklenmemiş, yaya bırakılmış bir alan. İdeolojik bazı yönlendirmeleri olsa da Türk sineması nitelendirmesi nispeten kendiliğinden gelişmiş. Türkiye sineması kavramı, günümüzde ideolojik olarak yorumlanan kimlik meselesi üzerinden kimliği aşma gibi bir denklemde yaşam alanı buluyor. Soru şu: Coğrafyanın özgün dilini hangisi (veya bir başka hangi kavram) yerli yerince taşır?

Milli Gazete
 
Üst