Türk medyası bunu da gördü ya

Dergaz

Profesör
Katılım
31 Ara 2007
Mesajlar
1,685
Tepkime puanı
28
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Ne fark eder ki
Ahmet Hakanarsan’ı biliyorsunuz. Önüne gelene saygısızca hakaretler yağdıran, ar haya demeden ağzına geleni savuran, yetmeyince müstear isimle çamur atan, bu da yetmeyince ikisinden birden kampanyalar yapan benzersiz bir medya figürü. “Ne yapıyorsun kardeşim” diye sorulunca da malum yüz ifadesiyle “Ne var yaaa, eğleniyoruz işte” deyip kaçıveren bir özel tür.
Radikal yazarı Ersin Tokgöz de bu tatlı sözlere kanıp Ahmet Hakanarsan’la biraz eğlenmeye kalkışıverdi. Nasıl olsa ciddiye alınmaz, gülünüp geçilir diye gaflette bulunarak şunu yazdı:
“Övünç verici bir mesleki parlaklık... Eh, bir gazeteci için böylesi bir etki yetmeli diyorsunuz değil mi? Bu kadar görünmek kesmeli aslında bir faniyi...
Ama kesmiyor. Ne televizyondaki konuşmaları, ne her gün yüzbinlerin okuduğu gazete yazıları... Bir de gün boyu Twitter’da ona buna laf yetiştirmeler, masaları dikizleyip canlı yayın yapmalar. Diyebilirsiniz ki ‘işte iletişim sevdası, işte kafasına göre takılan özgür ruh’... Ama değil.
Ahmet Hakan’ınki ne bir iletişim sevdası, ne kafasına göre takılma hali. Mastürbasyon döneminden sonra ne yaşarsa yaşasın kaçıp kaçıp o ana dönen tatminsiz ergenin ‘geç’ hali sadece.
Kolay mı?
Kanınızın en deli aktığı dönemde, her türlü nefsi kısıtlamanın görece kutsal olduğu bir iklimde seyredeceksiniz. Şöhretin tadını şöyle kenarından tadacaksınız ama ait olduğunuz cemaat nedeniyle isteklerinize hep ket vuracaksınız. Günlerden bir gün, o cemaati terk edip o yasakları yıkmanın hazzını yüksek sesle haykırarak, kayıp yıllarınızın hıncını çıkaracaksınız. Gidemediğiniz tüm ortamlara akacak, kaybı telafiye konsantre bir adanmışlıkla yeni dostluklarınızı da, nefretlerinizi de, öfkelerinizi de hep tezahürat eşliğinde yaşayacaksınız.
O Düğüm...
Ahmet Hakan, Kanal 7 anchormani, ben de henüz üniversitede öğrenciyken bir panelde tam da bugünkü açmazını izlemiştim gözlerinden. Muhafazakâr jön Hakan’ı hayranlıkla izleyen türbanlı öğrenciler ile Hakan arasındaki flört -ama sadece orada kalan, bir adım sonrasına gidemeyen flört- acıklı bir enstantaneydi. Panel bitti, Hakan hayran bakışlar arasında, muhtemelen boğazındaki o kocaman düğümle salondan ayrılıverdi.
İşte şimdi Hakan’ın tüm uğraşı o düğümü çözmek için.”
Tokgöz, bunu yazınca Hakanarsan’ı kim savundu dersiniz? Tabi ki ve beklendiği gibi Oray Eğin. Burada alıntılamaya değmez yazıda “Hem Ersin Tokgöz’ün hem de İsmet Berkan’ın Radikal’den kovulmasını” talep etti.
Yüzde 50 isabet de tutturdu. Radikal, Ersin Tokgöz’ü gönderdi.
Ahmet Hakanarsan ve payandaları, bekledikleri sonsuz hoşgörüyü Tokgöz’e çok gördü... İlk kez bir gazeteci, bir başka gazeteciyi gazetesinden kovdurdu.
İşin burasında lafı; Akşam yazarı Serdar Turgut’a bırakıyorum. (‘Şimdilik” başka da bir şey demiyorum. Neme lazım, bakarsınız beni de kovdurmaya kalkarlar.)
“Ahmet ve Oray’a... Ben, bizler gibi yazarların bir adamın sadece bize karşı ağır bir yazı yazdı diye işten atılmasına prensip olarak karşı çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. Bize söylenecek her lafa karşılık verme imkânımız var. Hepimiz de maşallah gerektiğinde lafı sert eden adamlarız. Cesaretimiz yerinde. Ben 20 küsur yıldır yazı yazıyorum. Ağır laf etti diye tek bir yazarı bile şikâyet etmedim. Dava da açmam.
Bilin ki; ifade özgürlüğünün yüksek olduğu bazı ülkelerde hakaret etme hakkı da vardır. En iyi komedyenler o tür ülkelerden çıkar. Bazen ağır yazı ile hakaretin ayrışma çizgilerini bulanık gören bizim gibi güçlü yazarların başka yazarların da hakkını, özellikle kendimize hakaret edildiğinde savunmamız gerekmiyor mu? Kriteri bizler oluşturmalıyız.”

Sizi 28 Şubat’ta korumuştuk, ne olur şimdi biraz cuntacı olsak
“Biz 28 Şubat’ta sizleri savunduk. Sahip çıktık” ve “Dünün mağdurları, bugün zalim oldu” fasaryasından artık herkese gına geldi. “Bugün 28 Şubat olsa kimse sizin ne yapacağınızdan emin değil, biraz da o konudan bahsedin. 27 Nisan’daki tavrınızı herkes hatırlıyor” diyeceğim ama ne fayda.
Her şeyden önce “Sizlere sahip çıktık” vurgusu özü anti-demokratik olan, muhafazakarları dolaylı olarak küçümsemeye çalışan ve kendini fasulyeden nimetten sayan sakat bir kafa yapısını ifade ediyor... Oysa sen kendini korudun sadece. Darbeye alkış mı tutacaktın. Tutsaydın bugün elin kalem tutabilir miydi?
Dahası bu “28 Şubat’ta mağdurların yanındaydık” söylemi doğru mu? O dönem dedikleri gibi miydi gerçekten, yoksa bir illüzyon mu yaratıyorlar diye biraz sorgulayalım.
Bunlardan birisi 28 Şubat döneminde köşe yazarı değildi. Kitlelerce tanınan, bilinen bir akademisyen de değildi. Muhafazakar aydınlar kendisini tanırdı. O da bu aydınlarla ahbap olmak isteyen bir tavırda olduğu içindi... Şu anda patronu olan Özkök bile o zaman ismini duymamıştı, bilmezdi. 28 Şubat’a karşı kahramanca direnmiş insanlar denince, bu sebeple hakkında yüzü aşkın dava açılmış Aydınlar denince akla onun adı asla gelmez... Bu kadarını söylüyorum. Bu konuyu kapatırsa iyi olur. Tadı da kaçmaz.
Bir başkası... O da köşe yazarı değildi. Muhabirdi, pek tanınmazdı. Öyle özgürlükçü ve demokrat tavrı hiçbir zaman yoktu kardeşimizin. 28 Şubat’ın pasif destekçilerindendi.
Hep, “Şöyle şöyle ama bu da var, o açıdan asker haklı. Şu şu var ama İslami kesimin de şusu, busu var” diye eyyamcı bir dille konuşurdu. Özgürlük ve Demokrasi müdaafası daha yaptığına kimse şahit olmamıştır... Ergenekon’un Fethullah Gülen kasetlerini patlattığı günlerde mağdurları suçlayıp gibi.
Bir notum da var. Hadi sizi kırmayalım. Diyelim 28 Şubat’ta tavır aldınız. Tamam da, o tavır bugün cuntacılık yapmanız için bonus değil ki kardeşim. Şimdi Ergenekon’da harcıyorsun...


http://stargazete.com/gazete/yazar/kudret-koseoglu/turk-medyasi-bunu-da-gordu-ya-haber-232599.htm
 
Üst