inkişaf_
Doçent
- Katılım
- 3 Eyl 2006
- Mesajlar
- 1,124
- Tepkime puanı
- 3
- Puanları
- 0
Tevbe
Birinci Mertebe: Umum mü’minlerin tevbesidir. Genel olarak, bunların günahı; bir yanılma, dalgınlık veya unutkanlık neticesindedir. (18)
İkinci Mertebe:Genel olarak fasıkların tevbesidir. Şöyle ki: a-Geçmişte yapılan hatalara tümden pişman olmak. Bu hissi içten duymak.
b-Halen yapılmakta olan hataları bırakmak, ileride de yapılması düşünülen hataları da, tam bir azimle yapmamaya kararlı olmak..
c-Haksız yere alınan mal, ya da başka yoldan yapılmış bir zulüm işlenmişse… hemen sahibine iade etmek..
d-Nefse taat tadını tattırmak ve onda eritmek.. Nasıl ki, daha önce; masiyet işinde büyüyüp gelişmişti… Masiyet işinde aldığı tadı, taat yolunda ki tadla yok etmek…
e-Seherlerde göz yaşı akıtmak.. İşlenen günahların verdiği üzüntü ve korku içinde affını ümit ederek, güçlü sultanın huzurunda ağlamak.. (19,20)
Üçüncü Mertebe: Kâfirlerin tevbesi.. Bunlar için imandan başka kurtuluş yolu yoktur. (20) Havasın tevbesini iki mertebe içinde anlatacağız.
Birinci Mertebe: Bu zümreye; kalb, Allah’ın zikrinden gafil olunca tevbe yolunu tutmak gerekli olur. Bu mertebe, Peygamberlere bir de ruhların tasnifi babında, birinci safta bulunan evliya zümresine has bir makamdır.
İkinci Mertebe: Seçme kulların tevbesi…Bunlara, dünya efkarından, vesveselerinden ve ona dair yarsiz şeyleri anmaktan ötürü tevbe gerekir. (21)
İTİKAD
İtikadın kısaca manası şudur: Çözülüp kopmayı akla getirmeden, tam inanıp bağlanmak. Avamın itikadı… Mesela: Bir kimse vardır, kendi için tayin edilen bir mezhebi tutar, ona inanır ve bağlanır..
Yaptığını ve yapacağını o mezhebin kavline, kararına göre yapar… Yapmadığını ve yapamayacağını da aynı şekilde o bağlanıp inandığı mezhebin kavl-ü kararına bırakır..
Ani bağlanıp, inandığı o mezhebin dışında kalanların sözüyle ilgilenmez… Başka söze aldırış etmez.(25) Has kulların itikadını şöyle anlatabiliriz: Bütün imamların sözlerine bakar, onlar arasında hangileri daha zorsa… onu kabullenir… Hattâ yapar da… Hiçbir şekilde onların kolay yoldan verilen ruhsatlı sözlerini almaz. (26)
İHLÂS
İhlasın manası şudur: Yapılan her işin; cümle şüpheli hallerden temizlenmesi… (27) Rasûlullah (sav) efendimiz:
-İhlası Cibril’e sorduydum şöyle anlattı:
-Ben İhlası Allah’u Tela’ya sordum, şöyle buyurdular:
“İhlâs sırrımdan bir sırdır ki, onu kullarımdan sevdiklerimin kalbine emanet ettim…”
Denildi ki: İhlâs, riyanın zıddıdır. (28) …Muhabbet, sevgi manasına gelir. Sevgi ise.. o demektir ki; her şeyini sevdiğine hibe edesin.. O kadar ki; sende, artık senin için bir şeyin kalmaya… ..Muhabbetin bir manası da şöyledir: Yüce Allah’ı bütün varlığınla sevesin.. o kadar ki; sende onun başkası için bir şey kalmaya… (30)
Cüneyd-i Bağdadî hazretleri der ki: -Muhabbet sevene ait sıfatın erimesi, buna bedel olarak, yerini sevilene ait sıfatların almasıdır. (30) Denildi ki: Sevgi, demek olan muhabbetin nişanı odur ki; Dünya ve ahirete dair arzular silinip gide… (31)
Rabia-i Adaviye şöyle anlatıyor: Ben gönülü senin için sohbethane ettim, Benimle olanlara da cismim mubah ettim. Cismim benimle onlara can yoldaşırır,
Ben de sevgini gönlüme can yoldaşı ettim. (31) Yahya b. Maaz diyor ki: Muhabbet ehlinin sabrı, zahidlerin sabrından daha zordur. …Ve şaşarım o kimseye ki; yasak ettiği şeylere karşı bir çekinme duygusu beslemeden nasıl ALLAH sevgisi iddiasında bulunur?... (31
Birinci Mertebe: Umum mü’minlerin tevbesidir. Genel olarak, bunların günahı; bir yanılma, dalgınlık veya unutkanlık neticesindedir. (18)
İkinci Mertebe:Genel olarak fasıkların tevbesidir. Şöyle ki: a-Geçmişte yapılan hatalara tümden pişman olmak. Bu hissi içten duymak.
b-Halen yapılmakta olan hataları bırakmak, ileride de yapılması düşünülen hataları da, tam bir azimle yapmamaya kararlı olmak..
c-Haksız yere alınan mal, ya da başka yoldan yapılmış bir zulüm işlenmişse… hemen sahibine iade etmek..
d-Nefse taat tadını tattırmak ve onda eritmek.. Nasıl ki, daha önce; masiyet işinde büyüyüp gelişmişti… Masiyet işinde aldığı tadı, taat yolunda ki tadla yok etmek…
e-Seherlerde göz yaşı akıtmak.. İşlenen günahların verdiği üzüntü ve korku içinde affını ümit ederek, güçlü sultanın huzurunda ağlamak.. (19,20)
Üçüncü Mertebe: Kâfirlerin tevbesi.. Bunlar için imandan başka kurtuluş yolu yoktur. (20) Havasın tevbesini iki mertebe içinde anlatacağız.
Birinci Mertebe: Bu zümreye; kalb, Allah’ın zikrinden gafil olunca tevbe yolunu tutmak gerekli olur. Bu mertebe, Peygamberlere bir de ruhların tasnifi babında, birinci safta bulunan evliya zümresine has bir makamdır.
İkinci Mertebe: Seçme kulların tevbesi…Bunlara, dünya efkarından, vesveselerinden ve ona dair yarsiz şeyleri anmaktan ötürü tevbe gerekir. (21)
İTİKAD
İtikadın kısaca manası şudur: Çözülüp kopmayı akla getirmeden, tam inanıp bağlanmak. Avamın itikadı… Mesela: Bir kimse vardır, kendi için tayin edilen bir mezhebi tutar, ona inanır ve bağlanır..
Yaptığını ve yapacağını o mezhebin kavline, kararına göre yapar… Yapmadığını ve yapamayacağını da aynı şekilde o bağlanıp inandığı mezhebin kavl-ü kararına bırakır..
Ani bağlanıp, inandığı o mezhebin dışında kalanların sözüyle ilgilenmez… Başka söze aldırış etmez.(25) Has kulların itikadını şöyle anlatabiliriz: Bütün imamların sözlerine bakar, onlar arasında hangileri daha zorsa… onu kabullenir… Hattâ yapar da… Hiçbir şekilde onların kolay yoldan verilen ruhsatlı sözlerini almaz. (26)
İHLÂS
İhlasın manası şudur: Yapılan her işin; cümle şüpheli hallerden temizlenmesi… (27) Rasûlullah (sav) efendimiz:
-İhlası Cibril’e sorduydum şöyle anlattı:
-Ben İhlası Allah’u Tela’ya sordum, şöyle buyurdular:
“İhlâs sırrımdan bir sırdır ki, onu kullarımdan sevdiklerimin kalbine emanet ettim…”
Denildi ki: İhlâs, riyanın zıddıdır. (28) …Muhabbet, sevgi manasına gelir. Sevgi ise.. o demektir ki; her şeyini sevdiğine hibe edesin.. O kadar ki; sende, artık senin için bir şeyin kalmaya… ..Muhabbetin bir manası da şöyledir: Yüce Allah’ı bütün varlığınla sevesin.. o kadar ki; sende onun başkası için bir şey kalmaya… (30)
Cüneyd-i Bağdadî hazretleri der ki: -Muhabbet sevene ait sıfatın erimesi, buna bedel olarak, yerini sevilene ait sıfatların almasıdır. (30) Denildi ki: Sevgi, demek olan muhabbetin nişanı odur ki; Dünya ve ahirete dair arzular silinip gide… (31)
Rabia-i Adaviye şöyle anlatıyor: Ben gönülü senin için sohbethane ettim, Benimle olanlara da cismim mubah ettim. Cismim benimle onlara can yoldaşırır,
Ben de sevgini gönlüme can yoldaşı ettim. (31) Yahya b. Maaz diyor ki: Muhabbet ehlinin sabrı, zahidlerin sabrından daha zordur. …Ve şaşarım o kimseye ki; yasak ettiği şeylere karşı bir çekinme duygusu beslemeden nasıl ALLAH sevgisi iddiasında bulunur?... (31