Tövbeyi geciktirmemek

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
TÖVBEYİ GECİKTİRMEMEK

Okuduğumuz Kur’an-ı Kerim kimin kelamıdır? Bunu düşünüyor muyuz? Bu Kur’an-ı Kerim’i bütün kainatı yaratan şuanda pencerelerden gördüğümüz karları yağdıran sonrada onları eritmeye kadir olan Mevla Teala’nın kelamıdır. Kendisini bilmeyen zavallılar, yağdırsınlar ve eritsinler bu karları bakalım. Karlar erimese sokaklarda rahat rahat gezilmez. Rabbimize bundan dolayı hamd ederiz.

Dersimizin ayet-i celileleri kıyamet alametlerinin mühim bir kısmını bildirmektedir. Şöyle ki;​
“Sema yarıldığı zaman.”
“Yıldızlar dökülüp saçıldığı zaman.”

Semanın yarılmasıyla melekler semayı bırakıp peyderpey yeryüzüne inecekler ve mahşer yerine toplanacaklar. Sure-i Furkan’ın Şu ayet-i celilesinde buyurulduğu gibi;​
“Semanın (gökten çıkacak) bulutla yarılacağı ve arkasından meleklerin arka arkaya indirildiği kıyamet günü.” (Furkan Suresi:25)

Mevla Teala şöyle buyurulmaktadır:​
“Az daha ondan dolayı gökler çatlayacak ve yer yarılacak ve dağlar yıkılıp yerlere geçecekti.”
“Rahman’a veled (oğul) isnad etmelerinden dolayı.” (Meryem Suresi:91-92)

Semanın yarılması ile alakalı diğer bir ayet-i kerimede Sure-i Şura’dadır:​
“Az kalıyor ki gökler üstlerinden çatlayacaklar meleklerde rablerine hamd ile tesbihde bulunuyorlar ve yerde olanlar için mağfiret diliyorlar. Agâh olunuz! Şüphe yok ki Allah, O, çok affedicidir, çok esirgeyicidir.” (Şura suresi:5)

Demek ki insanlar, gökler yarılacak, yerler çatlayacak kadar günah işliyorlar. Bunlardan sebep de melekler istiğfar ediyorlar. Meleklerin istiğfarı olmasa perişan olacağız.

Bu caminin tavanı yıkılacak olsa burada bir tek canlı kimse kalır mı? Ya bundan da büyük bir muazzam, tavan mesabesinde olan gökler yarılsa ne olur? Bir düşününüz.

Sema dünya binasının damı gibidir. Dam yıkılınca tavanda bulunanların yıkılacağı gibi tabi bir şey olduğundan gökyüzünde bulunan yıldızlarında döküleceği aşikârdır.

Ne oluyor bize ki bütün kâinatı harab edecek kadar çok günah işliyoruz. Bu nefs-i emmare yok mu. Şeytanı şeytan eden Firavunu Firavun eden odur. Ona uymaktan Allah’a sığınalım ve dua edelim ki, Cenab-ı Hak kendisine itaat etmekte bizleri daim eylesin.

“Denizler birbirlerine akıttırıldığı zaman.”

Denizlerin birbirine katılması acı ve tatlı suların birbirlerine karışmalarıyla olur. Bütün denizler tek bir deniz haline getirilir, karalarda sularla kaplanmış olur.

“Kabirler deşildiği zaman.”

Kabirlerin toprakları alt üst olup içndeki ölüler dışarı çıkarılacak. Dersimizde zikredilen dört ayetin ikisi yerde olacak değişikliklere aittir. İşte kıyamet vuku bulduktan sonra:

(Ders ayeti)​
“Herkes (dünyada) yaptığı iyiliği ve bıraktığı kötülüğü bilecektir.”

Bu ayet-i celile yukarıdaki dört ayet-i kerimede geçen şartın cevabıdır.

Bazı insanın şimdi bir şeyden haberi yok. Bilmiyor ya, bu hususta derdi de yok, oynuyor, zıplıyor, eğleniyor. “Ben kimseyi dinlemem, kimseye itaat etmem.” diyor.

Bir kaç genç bir yerde toplanmış saygısızca bazı hareketlerde bulunuyor, şamata yapıyorlardı. Onların bu hallerini gören Allah dostlarından bir zat: “Evlatlarım! Bu haller insanoğluna yakışmaz, vazgeçin.” dedi.

İçlerinden bir genç ben aslan gibiyimdir kendime laf söyletmem, diye söylendi. Bunun üzerine o zat gence şu cevabı verdi: “Öyle bir aslan gelir ki sana, o zaman sen kuzu olursun” dedi. O akşam genç çok hastalandı, çok fena oldu. “Çağırın o Allah dostunu da ondan özür dileyeyim, işin hakikatini, ne demek istediğini şimdi anladım.” dedi.

Mevla Teala’nın Kadir-i Mutlak bizim ise aciz-i mutlak olduğumuzu unutmayalım. Bunu böyle bilelim, bunu böyle bilmediğimiz takdirde gök çatlayacak, yer yarılacak kadar günah işliyoruz demektir.

Yüce Allah Sure-i Araf’ın 56. ayet-i celilesinde:​
“Yeryüzü düzeldikten sonra orada fesat çıkarmayın ve Allah’a hem korku hem de istekle kulluk edin, duada bulunun. Muhakkak ki iyilik yapanlara Allah’ın rahmeti pek yakındır.” (Araf Suersi:96) buyuruyor.

Bir ayet-i kerimede şöyle buyuruyor:​
“Onun için, gücünüz yettiği kadar Allah’dan korkun, öğütlerini dinleyin, emirlerine itaat edin, (Allah için) harcayın, nefisleriniz için hayır yapın. Kim nefsinin cimriliğinden kurtarılırsa işte bunlar azaptan kurtulanlardır.” (Teğabün sr:16)

“Gücünüz yettiği kadar Allah’dan korkunuz”

Gücünüz yüz dereceye yetiyorsa, yüz dereceyle korkunuz. Elli derecede korksak olmaz, yetmiş derecede korksak olmaz,doksan dokuz buçuk derecede korksak yine olamaz. İlla yüz dereceyle korkmak lazım.

Oysaki yüz dereceyle korkması gereken insanoğlu yarım dereceyle bile korkmuyor.

Şmdi buluğumuzdan şu ana kadar geçen mükellefiyet çağımızda acaba neleri takdim ettik, neleri tehir ettik. Namazlardan kılmadığımızı, oruçlardan tutmadığımızı tesbit edip onları kaza etmemiz gerekir.

Canımız tenimizde iken bildirilen amellerden ne kadar çok yapsak, ne kadar çok hayır işlesek yeridir. Ahiretteki bilmek ancak hasreti arttırmak için olacaktır.

İnsan noksanını, hata ve kusurlarını vaktinde bilmesi çok önemlidir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurur ki:​
“Geciktiriciler helak oldu.” Yakında tevbe ederim diyenler helak oldu, yani tevbeye kavuşmadan öldü.

Dersimizin ayet-i celilesine gelelim:​
“Ey insan! Seni O Kerim Rabbine karşı ne şey aldattı?”

Gafiller: “içki içsende olur, Allah kerimdir, milletin hakkını yesende olur, Allah kerimdir, çıplak gezsende olur, Allah kerimdir.” derler. Mevla Teala şöyle buyurmaktadır:​
“Ey insanlar! Şüphe yok ki Allah’ın vaadi haktır. Artık sizi bu dünya hayatı aldatmasın ve şeytan da sizi Allah ile onun affına güvendirerek, aldatmasın.” (Fatır sr:5)

Hemen “Hoca Efendi bu dünyada yemek içmek ihtiyaçtır ama”diyenler olacaktır. Dünyanın açlığını düşünüyor da ahiretin açlığını hiç aklına getirmiyor. Dünyada bir insan aç kalsa acıkır acıkır hiçbir şey bulamaz ise sonunda ölür, fakat ahirette acıkınca ölmek yok, sade aç kalınsa iyi zakkum ağacında yedirecekler, kızgın maden tortusunu içirecekler.

Mevla Teala ayet-i celile de: “Şeytan sizi sakın aldatmasın”

buyurmak ile: “Ey insanlar! Niçin aldanıyorsunuz? Ben size ayet indiriyorum, peygamber gönderiyorum. Ban inanmıyorsunuz. Benim sözümle amel etmiyorsunuz.

Ne kitabı ne de Peygamberi var olan bir cahil şeytanın sözüyle amel ediyorsunuz. Evet, ben kerimim amma sen çok ileri gidiyorsun” demek murad etmiştir.

Bu iş şuna benzer; bir kimsenin kalabalık bir ailesi olsa işleri bozulup geçim sıkıntısına düşse onu tanıyan bir zenginde acıyarak ona bir dükkan açsa içine satılacak mallar koyup mağazayı ona teslim etse, oda dükkanda bulunup müşteri bekleyeceğine gidip bir kahvede otursa tanıyanları tarafından kendisine:

“Niçin buradasın?” diye sorulduğunda: “Bana mağazayı açan zengin çok kerim bir insandır o bana mağazayı açtığı gibi onu kendisi çalıştırır parasını da bana gönderir.” demesi gibidir.

Allah-u Teala Hazretleri buyuruyor:​
(ders ayeti)​
“O (Rab) ki seni yarattı seni düzenledi, sana ölçülü bir biçim verdi.”
“Seni (n organlarını) dilediği şekilde birbirine ekledi.”

Yüce Allah, akıl, irade, kudret, eller, ayaklar yani lazım gelen şeyler verdi.

Cenab-ı Hak Mevlalığını yaptı, sende kulluğunu yap. Mevla Teala şöyle buyuruyor:​
“Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz?” (Bakara sr:85)

Nefsin hoşuna giden işlere çalışırsın nefsin hoşuna gitmeyen işlere çalışmazsın. Nefsinin hoşuna gitmayen din-i mübini islam’ın emirlerini, ibadetlerini tatbik etmek Mevlanın emridir. Niye yerine getirmiyorsun?

(Ders ayeti)​
“Hayır, siz ceza gününü (görmeyi) yalanlıyorsunuz.”
Değil Kerim olan Rabbine karşı aldanmak hatta ceza gününü tekzib ediyorsunuz.

(ders ayeti)​
“Hâlbuki üzerinizde hıfzedici (melekler) vardır. (Amellerinizi yazan ve Allah katında) kerim olan katib melekler var. Her ne yaparsanız bilirler.”

Kiramen Kâtibin melekleri insanın hayır ve şerden yapmış olduğu herşeyi yazarlar. Rabbimiz bizi her çeşit şerden muhafaza etsin.​
Mevla Teala’nın “Kerem” liğinden biraz daha bahsedelim. Bütün bu dünya satılsa cennetlerden bir tanesi hatta küçük yeri dahi alınamaz. Mevla Teala o cennetleri kazanmak için bazı farzları emretti ve bize bunları yapmamızı yapabilecek irad-i cüziyyeyi, gücü, kuvveti de ihsan etti, bunun yanı sıra şeriatta kolaylıklarda verdi.

Mesela abdest için su bulamayan bir kimse teyemmüm eder. İşte bunlar Allah’ın keremliğidir. Bunun ötesinde kermlik arayan bela arıyor demektir. Melekler yazıyor, ben karışmam.​
İnsanın sağ tarafında bulunan melek, kişi iyi bir amel işlediğinde hemen yazar. Kendisinden kötü amel sadır olduğunda sol taraftaki melek, yazmak ister. Fakat mesabesinde olan sağ taraftaki melek onu: “Belki tövbe eder.” diye yazmasını engeller, yedi saat kadar bekletir. Şayet tevbe etmez ise ondan sonra yazar.

Mevla Teala: “Cennetleri ben yarattım onlara girmek için parasınıda siz bulun” deseydi, elimizden hiç bir şey gelmezdi.​
Mevla Teala öyle sevabı bol ibadetler verdi ki, bir kerre “SÜBHANALLAH” demek ile neler kazanılıyor. Namaz kılmak, hacca gitmek, zekat vermekle neler kazanılıyor? Hasılı kelam cenneti yarattığı gibi onu kazanmayıda kolay etti. Neden insan kendi karına değilde cahil nefsine çalışır acaba?

Düşmanlık yapma kimseyle,
Sana nefsin düşman yeter.
Ki senden asla ayrılmaz,
Ona uymak ne de beter.

İnsanın en azılı düşmanı kendi için de. Kendi nefsi. O insan ise bundan habersiz başka düşmanla boğuşuyor. Hangi dövüşmek akla daha yatkın?

(ders ayeti)​
“Muhakkak ki iyiler, naim cennetlerindedirler. Facirler (kâfirler) ise cehennemdedir.”

Yüce Allah, bizlere iki yol gösterdi akıllı olan doğruyu seçer hidayet yoluna gider. Akılsız olan delalet yolun seçer. Nefsinin dediğini yapıp Allah’tan sevap uman insan acizdir.

(ders ayeti)​
“Hesap günü oraya (cehenneme) atılacaklar”
“Oradan asala çıkacak değillerdir.”
“Bildin mi, nedir hesap günü? Evet, bildin mi nedir hesap günü?”

Yani o ceza günü ne büyük şeydir. Ayet-i celilenin iki defa tekrarlanması ehemmiyete binaendir.

(ders ayeti)

“(O gün) öyle bir gündür ki, kimse kimseye sahip olamaz. Emir ve hüküm o gün yalnız Allah’ındır”

O günde Mevla Teala’nın izni olamadan hiç bir kimse hiç bir şeye kadir olamaz.

Mahmud USTAOSMANOĞLU (ks)

 
Üst