Tevessül ve Velilerin yardımı Her Halükârda Caizdir.

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Tevessül


Hazret-i Allah’a ulaştıran bütün yol ve vasıtaların tümü vesiledir. Hazret-i Allah’a yaklaşmak için vesilelere sarılmaya da tevessül denir. Öz mânâsı ise Hazret-i Allah’tan isterken; Resulullah Efendimiz’i, Evliyâullah’ı, sâlih zâtları, güzel amelleri vesile kılarak duâ ve niyazda bulunmaktır.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun, ona ulaşmaya vesileler arayın.” buyurmaktadır. (Mâide:35)

Duâlarımızda Peygamber Efendimiz’i, Mürşid-ikâmilleri, velileri, sâlihleri vesile edinmemiz onların Hazret-i Allah’ınyanındaki değerleri, makamları, rütbeleri ve sâlih amelleri sebebiyledir. GayeCenâb-ı Hakk’a yaklaşmak, rahmeti ve rızâ-i ilâhi’yi celbetmektir.

İbadetimizi, duâmızı Hazret-i Allah’aarzederiz. Yardım ve kuvvetin kaynağının O olduğuna itikat ederiz.Zira herşeyin yaratıcısı, yoktan var edicisi O’dur. O’nun izni olmadan hiçbir kimseyeyardım gelmez.

Âyet-i kerime’de:

“Yardım sadece ve sadece Allahkatındandır.” buyuruluyor. (Enfâl:10)

Hayır da, şer de Hazret-i Allah’tandır.Vesilelere sarılmamız, duâmızın güzelleşmesi ve Hazret-i Allah’ın kabulünükolaylaştırması için bir araçtır, amaç Hazret-i Allah’tır.

Âyet-i kerime’de:

“Eğer onlar kendilerine zulmettiklerivakit, sana gelip de Allah’tan tevbekâr olarak günahlarının bağışlanmasınıisteselerdi, sen Peygamber de kendileri için af isteyiverseydin, elbetteAllah’ı affedici ve merhametli bulurlardı.” buyuruluyor. (Nisâ: 64)

Hazret-i Allah bizzat bu Âyet-ikerime’sinde bütün insanlara sevgili Peygamber’imize tevessül etmelerini fermanbuyuruyor.

Peygamber Efendimiz biricik ümmetine tevessülü bizzat vasiyet etmiştir.

Gözü görmeyen bir kişi PeygamberEfendimiz’e gelerek:

“Yâ Resulellah! Beni iyileştirmesi için Allah’a duâ buyur.” dedi.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz ona “Abdestalmasını iki rekât namaz kılmasını sonra da şu duâyla duâ etmesini”emretti.

“Allah’ım! Peygamberin rahmet peygamberiMuhammed ile sana yönelerek yalvarıyorum. Gözümün açılması için yâ Muhammedsenin ile Rabb’ime yönelmiş bulunuyorum. Allah’ım! Onu bana şefaâtçi kıl.”

Ve devamla:

“Bir ihtiyacın olduğunda hep aynısınıyap.” buyurdu. (Tirmizî.Ahmed bin Hanbel)

O kimse bu duâ ile duâ edip kalktığızaman görmeye başladı.

Vesilelerin en güzeli şüphesizResulullah Efendimiz’dir. Çünkü Hazret-i Allah âlemleri onun yüzü suyu hürmetine yarattı. Onun nurunu öyle güzel halketti ki yaradan ona aşık oldu.Ona “Habibim! (Sevgilim)” dedi. Sevgisinin tezahürü olarak o yücePeygamber’in nurundan âlemleri yarattı.

Onu âlemlere rahmet kıldı. Her şeyeonunla hayat verdi. Onun için âlemleri çarşaf gibi serdi.

Hazret-i Allah, sevgilisini tevessül ederek istenilen bir duâyı gerçi çevirmez.

Hadis-i şerif:

“Adem cennetten çıkarılmasına sebep olanzelleyi işlediğinde, hatasını anlayıp.

‘Yâ Rabb’i! Sen beni yaratıp banaruhundan üflediğinde başımı kaldırdım arşın sütûnları üzerinde ‘Lâ ilâheillallah. Muhammedün Resulullah’ cümlesinin yazılı olduğunu gördüm. Bildim kisen, zâtının ismine ancak yaratılmışların en sevimlisini izafe edersin.’ dedi.

Bunun üzerine Allah-u Teâlâ:

‘Doğru söyledin ey Adem! Hakikaten obana göre mahlûkatın en sevimlisidir. Onun hakkı için bana duâ ettin. Ben deseni bağışladım. Şayet Muhammed olmasaydı. Seni yaratmazdım.’ buyurdu.” (Hâkim. Müstedrek II. 672)

Resulullah -sallallahu aleyhi vesellem-Efendimiz ve Ashâb-ı kiram’ı duâlarında hususiyetle Hazret-i Allah’atevessül ederlerdi. Gerek yaşarken, gerek vefatında. O kadar itinagösterirlerdi ki...

Hatta o kadar değerini bilirlerdi kihayatında giydiği cübbesini Esma -radiyallahu anhâ- vefatında sonra şifâdilenmek üzere cübbeyi yıkayıp suyunu hastalara verirdi. (Buhârî)

Duâ yalnız Hazret-i Allah’a yapılır.Peygamber Efendimiz’i ve varisi olan Evliyâullah’ı vesile edinmek duânın kabulünü sağlamak içindir. Aynı şekilde evliyânın ruhâniyetinden istenilen himmetle doğrudan onların şahıslarından isteniyor anlamında değerlendirilmemelidir. Tevessülün en tartışmalı kısmı burasıdır. Çünkü bunuiyi anlamayıp ayağı kayanlar çok olmuştur. Evliyâyı ve müslümanları küfürle suçlamaya kadar gitmişlerdir.

Bunların başında Vehhabîler gelir.Vehhabîler tevessül ve himmeti inkâr ederek müslümanları kâfir ilân etmişler.Canlarını, ırzlarını, mallarını helâl kılmışlar. En aşağılık dinsizlerin vegayr-i müslimlerin yapmadığı katliamı, zulmü müslümanlara yapmışlardır.Çocuklara varıncaya kadar öldürmüşlerdir.

Peygamberimiz ve seçkin varislerindenistenilen himmet; müslümanların Hakk’a ulaşmalarına, sıkıntılı, zor durumlarda yardıma sebep olmaları, duâ etmeleri ve yüksek nazarlarını celbetmek içindir.Zira onlar vefatlarında dahi müslümanları yardımsız bırakmamışlardır.

Her zaman himmetleri ümmet-i Muhammed’inüstündedir.

Hadis-i şerif’lerinde:

“Vefatımdan sonra amelleriniz bana arzolunur. Amellerinizde hayır gördüğüm zaman Allah-u Teâlâ’ya hamd ederim. Şerr’i gördüğümde sizler için istiğfar ederim.” (Müsned. Ahmed bin Hanbel)

Buyurarak vefatından sonra dahi yüce himmetlerini ümmetinden esirgemeyeceklerinin açık bir delilidir.

Himmetin sahih oluşunun pek çok delilinden bir tanesi de Hazret-i Ömer Efendimiz’in Basra tarafına gönderdiği Sariye’nin komutasındaki ordunun düşman tarafından kuşatıldığı ve zor durumda kalıp, bir çok şehit vermeye başlamasıdır.

Bu sırada Sariye “Dağa, dağa, dağa” diye Hazret-iÖmer Efendimiz’in sesini duydu. Askerlerine; “Kardeşlerim Ömer’in sesini duydum dağa çekilmemizi istiyor siz deduydunuz mu?” dedi.

Askerleri “Duyduk” diye cevap verdiler. Ordu hemen sese uyarak sırtınıdağa verdi ve düşmanı yendiler. Bu hadisenin yaşandığı anda Hazret-i ÖmerEfendimiz Medine’de Cuma Hutbesi veriyordu, bir ara durakladı; “Yâ Sariye! Dağa, dağa, dağa”diye bağırdı. Namazdan sonra müslümanlar Hazret-i Ömer’e “Minberde ne oldu” diye sordular.

Hazret-i Ömer Efendimiz ordunun zordurumda olduğunu gördüğünü ve dağa çekilmelerini söylediğini anlattı. Bir kaçgün sonra savaş habercisi Medine’ye geldi ve zaferi müjdeledi Hazret-i Ömer Efendimiz’in de savaş anında sesini işittiklerini anlattı. (Beyhâkî -Bideye)

Kendisinden himmet istenilen zât insan-ıkâmil derecesine çıkmış, Allah ve Resul’ünde var olmuş, varlığını eritmiş,nurlarıyla nurlanmıştır. Hakk’ın sıfatlarının mazharı olmuşlardır. Mazhardiyoruz çünkü sıfatlarının, fiilerinin tasarrufu Allah’a âittir. “Meded yâ şeyhim” dediğimizde himmeteden şeyh bu tasarrufun görüntüsüdür. Yardımı gönderen Allah’tır. Ancak himmet istediği zât’a bir varlık takıp ondan isterse yaratıcının ilâhlık yönüne ortak ederse o zaman küfür olur.

Onların yardımı meleklerin yardımı gibi Hakk’ın izniyle olur. Zira bu konuyla ilgili yüzyıllardır o kadar çok gerçek anlatılır ki inkârı mümkün değildir.

Güç ve kuvvet Hazret-i Allah’a âittir.Evliyânın yüksek himmeti, tasarrufları fiili bir duâdır.

Cenâb-ı Hakk, rızâsına ulaşmak yolunda Resulullah Efendimiz’in ve vârislerinin fiili duâlarını bizden eksik etmesin.Âmin.





www.hakikat.com
 

hotaru

Profesör
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
3,606
Tepkime puanı
443
Puanları
0
Konum
ankara
Seyhiniz dünyayi ben idare ediyorum dese, cani gönülden onlarin bu sözlerine iman etmezseniz, ben tarikate baglanirim.

bir Mürşid-i Kamil şu söylediğiniz sözleri zaten sarfetmez kardeşim... ayrıca Ali Kalkancı ne alaka?? adam 28 Şubat'ın piyonlarından biri, örnek olarak onu getiriyorsunuz önümüze Şeriatin olmadığı yerde tarikat mi olur??
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Zaten, veli'nin ya da mürsid-i kamil'in her konuda yardiminin olacagina, o seyhe ve mürsid-i kamil'e bagalanan insanlarin kabül etmesi gerektigi bir sarttir bu husus.
Bir sofi ya da müntesip, seyhini ya da velisini b sekilde düsünmez ve b sekilde bir baglilik göstermezse,
O sofinin ve baglananin ya da müntesibin seyhinden ya da velisinden hic bir feyz alamayacagida yine tarikatin bir disiplini olarak ifade edilir.
Seyhler ya da veliler, mürsid-i kamiller,
Hem bu dünyada,
Hem ölüm aninda,
Hem kabir hayatinda,
Hem Kiyamet'te,
Ve hem de o hesap aninda,
Insanlara ve bilhassa da baglilarina yardimi olur.

Tarikate baglanan ve velisine, mürsid-i kamiline intisap eden biri bu sekilde inanmak durumundadir,
Bu inanisi devre disi birakirsaniz ortalikta ne tasavvuf kalir ne de tarikat.

Bu bilgiler tamamen yanlıştır. Bu kadar ipe sapa gelmez, zırva kabuller ile İslam'ın özü olan tasavvuf inkar ediliyor, Allah Dostlarına laf ediliyor. Bu çirkinlik cehaletin eseridir illa ki ama o da yeterli değildir. Ne olduğunu desek hakaret kabul edecekler.

Ne kemalistlerin küfrü, ne nurcuların inkarı, ne vehhabilerin zırvaları... Hiç bir şey mani olamadı, olma imkanı yok da. Ama hased, kibir, kalp karalığı insanları böylesi şeylere sürüklüyor. Allah şerlerinden sakındıra.

Tasavvufun t sinden anlamayan, bir de inkarını yapmak ister. Bu ne aymazlıktır!
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Bu bilgiler tamamen yanlıştır. Bu kadar ipe sapa gelmez, zırva kabuller ile İslam'ın özü olan tasavvuf inkar ediliyor, Allah Dostlarına laf ediliyor. Bu çirkinlik cehaletin eseridir illa ki ama o da yeterli değildir. Ne olduğunu desek hakaret kabul edecekler.

Ne kemalistlerin küfrü, ne nurcuların inkarı, ne vehhabilerin zırvaları... Hiç bir şey mani olamadı, olma imkanı yok da. Ama hased, kibir, kalp karalığı insanları böylesi şeylere sürüklüyor. Allah şerlerinden sakındıra.

Tasavvufun t sinden anlamayan, bir de inkarını yapmak ister. Bu ne aymazlıktır!

Tarikat'ten sen anliyorsun sadece degil mi, ben isin nazariyetini de yaptim, pratigini de...
Seyhine intisap eden biri seyhine bu sekilde inanmak durumundadir.
Talip de biliyor böyle oldugunu ama, eee, zor geliyor gercegi kabüllenmek, iki arada kaliyorlar..
Git tarikate baglanan 1000 kisi arasinda bir anket yap ifade ettigimin aksina bir sofi cikacak mi?
Cikmaz.
Evet seyhler,
Her yerde ve konuda kendine baglanana yardimci olur,
Sofi böyle inanmak durumundadir.
Yoksa ortada ne tasavvuf kalir ne de tarikat.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Tarikat, şeriatın olmadığı yerde olur.Şeriatın olduğu yerde tarikat olmaz.
Hallacı Mansuru şeriat astı,İbni Arabiyi şeriat astı....


Madem asanlar sana göre haklıdır (!) ;

Söyle bakayım bize, bu asanları sen tanıyor musun ?
Asma kararı verilen her iki idamdan da birer isim versene !..
Ama asılanları bütün yeryüzü tanıyor ve rahmetle anıyor.
Ve asanların asla haklı olmadığı ortaya çıkmış ...

Hatemallahu fi qulûbihim ve alâ sem'ihim....
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83


Tarikat, şeriatın olmadığı yerde olur.Şeriatın olduğu yerde tarikat olmaz.
Hallacı Mansuru şeriat astı,İbni Arabiyi şeriat astı....

Aynen, dogruya dogru; egriye egri...

Tarikat, Seriat'in olmadigi bir yerde, olabilir, mümkündür.

Seriat'in oldugu yerde, Tarikat olabilir ama o da Seriat'ten baska bir sey de degildir.

Putkiran'in cümlesini, ben bu sekilde olusturdum.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Tarikat'ten sen anliyorsun sadece degil mi, ben isin nazariyetini de yaptim, pratigini de...
Seyhine intisap eden biri seyhine bu sekilde inanmak durumundadir.
Talip de biliyor böyle oldugunu ama, eee, zor geliyor gercegi kabüllenmek, iki arada kaliyorlar..
Git tarikate baglanan 1000 kisi arasinda bir anket yap ifade ettigimin aksina bir sofi cikacak mi?
Cikmaz.
Evet seyhler,
Her yerde ve konuda kendine baglanana yardimci olur,
Sofi böyle inanmak durumundadir.
Yoksa ortada ne tasavvuf kalir ne de tarikat.

Ben zırvalıyorsun diyorum, sen böyledir diyorsun. Kürfün bir mantığı olsun yani. İblis dahi kendince bir şey demişti. Siz olanı da ters yüz edip öyle anlatıyorsunuz.

Sizin ne ettiğinizin hiç bir anlamı yok. Aziz Nesin çıksa dese ki, bende hafızdım, müslümandım, baktım ki bu dinde bir iş yok, ne manası olur? Hiç! Aynı şey.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Madem asanlar sana göre haklıdır (!) ;

Söyle bakayım bize, bu asanları sen tanıyor musun ?
Her iki idamdan da birer isim versene !..
Ama asılanları bütün yeryüzü tanıyor ve rahmetle anıyor.
Ve asanların asla haklı olmadığı ortaya çıkmış ...

Hatemallahu fi qulûbihim ve alâ sem'ihim....

Islam Fikhi, somuttur, dün ne ise bugün de odur.

Bir müslüman, "odun"a "Bu Allah'tir" diyorsa,

Islam Fikhi, ya onu deli olarak muhatap alir, deli olduguna hükmezmezse, fikihtaki cezai müeyyidesini uygular.

Zaten, tarikatin icersinde bir veli ne derse desin, agza alinmayacak seyler de söylese, ne denir, klise cümle sudur: "Sen anlamazsin. Onun (manen) bir bildigi vardir"

Karsi cikanlarin hic bir sey bildigi yoktur.

Bu kafayla adam olunmaz!!!
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Ali KALKANCI yakalanmasa idi, cemeatinin sayisi bildigimiz tarikatleri ona katlardi.
Cünkü tarikat disiplini böyle bir disiplin,
Ne iraden var, ne aklin, ne bilgin, ne kelamin, ne kulagin ve gözün, hicsin sen, yoksun.
Halan da böyle bir disiplini savunabiliyorlar ya askolsun.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Ali KALKANCI yakalanmasa idi, cemeatinin sayisi bildigimiz tarikatleri ona katlardi.
Cünkü tarikat disiplini böyle bir disiplin,
Ne iraden var, ne aklin, ne bilgin, ne kelamin, ne kulagin ve gözün, hicsin sen, yoksun.
Halan da böyle bir disiplini savunabiliyorlar ya askolsun.

Bu sözleri söyleyebilen birisini halen ciddiye alan varsa, ben de ona şaşırıyorum. Herkes vazifesini yapacak ama bizim müslümanlara ne oluyor, böylesi olanlara yüz veriyorlar. İşin tuhaflığı burada!

Vallahi bunlara değer verenlere de değer veremiyorum.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Yaw, bunlar kiiiiiim , şeriat-ı garra-yı Muhammediyeyi bilmek kim ? Bunlara guslün farzlarını 4 hak mezhebe göre say desen sayamazlar ! Ve kesin olarak da biliyorum ki, bunlar namazın vaciplerini dahi sayamazlar ve bilemzler! Dolayısıyla sevih secde hâllerinden dahi asla haberleri yoktur. Bunlar sureta gelmişler buraya müslümancılık oynuyorlar !
Başka hiç bir şey değil !
 

hotaru

Profesör
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
3,606
Tepkime puanı
443
Puanları
0
Konum
ankara
Evet seyhler,
Her yerde ve konuda kendine baglanana yardimci olur,
Sofi böyle inanmak durumundadir.
Yoksa ortada ne tasavvuf kalir ne de tarikat.
kardeşim şaka mısın sen yaa?? Rabbim izin etmeden kim kime yardımcı olabilir?? siz tarikat tasavvuf hakkında nerden bilgilenmişseniz yanlışı öğrenmişsiniz vesselam...

sn. @PUTKIRAN tasavvuf ve tarikattan bizim anladığımız takva üzere bir hayat yaşama gayretidir, o halde sözümü tekrar ediyorum şeriatin olmadığı yerde tarikat olmaz
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Ben zırvalıyorsun diyorum, sen böyledir diyorsun. Kürfün bir mantığı olsun yani. İblis dahi kendince bir şey demişti. Siz olanı da ters yüz edip öyle anlatıyorsunuz.

Sizin ne ettiğinizin hiç bir anlamı yok. Aziz Nesin çıksa dese ki, bende hafızdım, müslümandım, baktım ki bu dinde bir iş yok, ne manası olur? Hiç! Aynı şey.

Ibn-i Arabi'den, Mevlana'dan, Beyazid-i Bestami'den, daha bir cok taninmis manevi önderlerden iktibas yapacam, utaniyorum, yapmiyorum, kitaplarda yazili bunlar.

Bir mürid, yani seyhine intisap etmis bir sofi, bir bagli,

Seyhinin karsisinda, gassalin önünde duran bir meyyit gibidir ve öyle olmak durumundadir, denir.

Yoksa ne feyz ne de bereket ne de yardim olur.

Tarikat kitaplarinda böyle malumatlar ziyadedir.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83

kardeşim şaka mısın sen yaa?? Rabbim izin etmeden kim kime yardımcı olabilir?? siz tarikat tasavvuf hakkında nerden bilgilenmişseniz yanlışı öğrenmişsiniz vesselam...

sn. @PUTKIRAN tasavvuf ve tarikattan bizim anladığımız takva üzere bir hayat yaşama gayretidir, o halde sözümü tekrar ediyorum şeriatin olmadığı yerde tarikat olmaz

Hmm, Rabb'im izin vermeden.

Eee, o da kolay, Allah'in sevgilisi olmus, evliyaullah'a, mürsid-i kamil'e Allah izin vermeyecek de kime verecek.

Yani baglilarin cevabi hazirdir.

Ya siz bu mevzulari benden iyi biliyorsunuz ama artik bunlar genele samil olunca, utaniveriyorsunuz sanirim, tarikat icinde bu hal zaten normaldir, bize yansiyinca anormallesiyor, korkma canim bire bir konusuyoruz, kimseye söylemiyoruz, rahat ol..
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Yaw, bunlar kiiiiiim , şeriat-ı garra-yı Muhammediyeyi bilmek kim ? Bunlara guslün farzlarını 4 hak mezhebe göre say desen sayamazlar ! Ve kesin olarak da biliyorum ki, bunlar namazın vaciplerini dahi sayamazlar ve bilemzler! Dolayısıyla sevih secde hâllerinden dahi asla haberleri yoktur. Bunlar sureta gelmişler buraya müslümancılık oynuyorlar !
Başka hiç bir şey değil !

Korkma seni gibi bir "müttebiyi" ben tersinde okuturum.

Sen ne anlarsin islam Fikhi'ndan ve Seriat'ten...
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Kişi vardır, kuranı kerimi dinlemekle veya okumakla imanı neşv-u nema bulur, imanının halâveti artar; yine kişi vardır ayetlerin sesini işittikçe çıldırır ve küfrü ziyadeleşir. Şimdi, burada elbetteki Kuran-ı Kerimde suç yoktur. Yani, kitabın etkisi okuyan ve dinleyen kişinin şakilesine ve mayasına göre şekilleniyor.
Büyük zatların emsalsiz kitapları ve sözleri de aynen böyledir.
Hidayet ve tevfik Allah'tandır.
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara


sn. @PUTKIRAN tasavvuf ve tarikattan bizim anladığımız takva üzere bir hayat yaşama gayretidir, o halde sözümü tekrar ediyorum şeriatin olmadığı yerde tarikat olmaz
Aşağıdaki inanç şeriata uyuyor mu?
-----------------------------







Evtâd, iki imam ve kutub hakkında bilgi verebilirmisiniz


Cevap

Değerli kardeşimiz;
Tasavvufta, evrenin manevi yönetiminden sorumlu veliler hükümetinin başkanı. Mutasavvıflara göre değirmen taşı milin çevresinde döndüğü gibi bütün evren de kendisinin çevresinde döndüğü için veliler başkanına kutub denilmiştir. Herhangi bir sıfatla birlikte kullanılmadığında kutub kelimesi bu başkanı dile getirmekle birlikte, birden çok kutubdan söz etmek mümkün olduğundan Kutub yerine Kutbu'l-Aktab (Kutublar Kutbu) deyimi kullanılır. Kutub'a, kendisine sığınanlara yardım eden anlamında Gavs ya da Gavsu'l-Azam da denir.

Kutub, varlığın yaratılış nedeni olan Muhammedî hakikatin (Hakikat-ı Muhammediye) kendisinde tecelli ettiği kişidir. Veliliğin son ve en yüksek makamı olan kutubluğa kişi kendi çaba ve çalışması ile değil, ancak Allah'ın bağışı, vergisi sonucu gelebilir. Kutubluk makamının Kutbu'l-İrşad ve Kutbu'l-Aktab ya da Kutbu'l-Vücud denilen iki çeşidi vardır. Kutbu'l İrşad, nübüvvet (peygamberlik) kurumunun iç yüzünü (batın); Kutbu'l Vücud ise son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s)'in iç yüzünü temsil eder. İrşad kutubları nebiler gibi çok olabilir; fakat Vücud Kutbu her dönemde ancak bir tane bulunabilir.

Tasavvufi kitaplarla mutasavvıflar arasında sık kullanılan Aktab-ı Erbaa (Dört Kutub) deyimi genellikle Abdülkadir Geylani, Ahmet Rufai, Ahmet Bedevi ve İbrahim Desuki'yi dile getirir. Bazan Ebu'l-Hasan eş-Şazili, İbrahim Desuki yerine dördüncü kutub olarak anılır. Mevlana Celaleddin Rumi, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli ve şeyh Şaban Veli de Anadolu'nun dört kutbu kabul edilir.

Kutb'un başında bulunduğu Ricalu'l-Gayb (Gayb Erenleri), Merdan-ı Huda, Merdan-ı Gayb ve Hükumet-i Sufiye (Mutasavvıflar hükümeti) gibi adlarla anılan veliler düzeninde Kutub'un sağ ve solunda İmaman denilen iki imam yeralır. Kutub'un sağında yeralan imam (İmam-ı Yemin), Melekut aleminin işleri ile; sol yanında yeralan imam (İmam-ı Yesar) ise Mülk aleminin işlerine bakar. Sağdaki imam, Kutub'un hükümlerine; soldaki imam, Kutub'un hakikatine mazhardır. Kutub öldüğü zaman yerine soldaki İmam geçer.

Halk arasında daha çok Üçler olarak anıları Kutub ve İmaman'ın altında yeryüzünün dört yönünü yöneten Evtad-ı Erbaa (Dört Direk), daha aşağılarda ise yedi iklimi yöneten Yediler (Abdal, Ahyar), halka yardım eden Kırklar (Nüceba) ve insanları gözetleyip denetleyen Üçyüzler (Nükeba) bulunur.

Hucviri gibi bazı mutasavvıf yazarları "Bunların sıhhati üzerinde Ehl-i Sünnetin icmaı vardır" (Keşfu'l Mahcub, Hakikat Bilgisi, İstanbul 1982, s. 330) demektedir. Ancak bazı kelam ve hukuk bilginleri Kutub inancını İslam'ın temel inanç ilkeleriyle bağdaşmaması nedeniyle onaylamamışlardır. Bize göre böyle bir anlayışın esassız olması düşünülemez. Ancak İslami inanca uygun olmayan düşünce ve değerlendirmelere de dikkat etmek gerekir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Bu sözleri söyleyebilen birisini halen ciddiye alan varsa, ben de ona şaşırıyorum. Herkes vazifesini yapacak ama bizim müslümanlara ne oluyor, böylesi olanlara yüz veriyorlar. İşin tuhaflığı burada!

Vallahi bunlara değer verenlere de değer veremiyorum.

Neden sitem ediyorsun ki bu disiplin böyle bir mantalite üzerine bina edilmis.

Itiraz edemiyorum, seyhime, mürsid-i kamilime, evliyaullahim'a,

Cünkü benim seyhimin elinde,

Ilham var, keramet var, kesif var, ruhaniyet var, rüya var,

Allah'tan ilham gelen birine benim itirazim nasil olur,

O benim icin yani seyhim en dogrusunu ifade eder. Aksi asla sözkonusu olmaz.

Ben bunlari tenkit amacli söylemiyorum, tarikatin disiplini böyle.

Saygiliyim mübarek saygiliyim.
 

hotaru

Profesör
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
3,606
Tepkime puanı
443
Puanları
0
Konum
ankara
Hmm, Rabb'im izin vermeden.

Eee, o da kolay, Allah'in sevgilisi olmus, evliyaullah'a, mürsid-i kamil'e Allah izin vermeyecek de kime verecek.

Yani baglilarin cevabi hazirdir.

Ya siz bu mevzulari benden iyi biliyorsunuz ama artik bunlar genele samil olunca, utaniveriyorsunuz sanirim, tarikat icinde bu hal zaten normaldir, bize yansiyinca anormallesiyor, korkma canim bire bir konusuyoruz, kimseye söylemiyoruz, rahat ol..

Rabbim sevdiklerinin her daim her istediğini yapsa idi Efendimiz(sallallahu aleyhi ve sellem) en fazla cefa çeken olmazdı sanırım ya da diğer Peygamberi Zişan efendilerimiz....
hamdolsun bu konuda ne bir korkum ne de bir utancım var, Rabbim cümlemizi istikametten ayırmasın geceniz hayrolsun...
 
Üst