Telekulak için açık çağrı

AşK_€r

arabeskçi
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
3,711
Tepkime puanı
23
Puanları
0
Yaş
44
Konum
yersiz-yurtsuz
YARGITAY Başkanı Hasan Gerçeker’in söylediği doğru; “Paranoyadan da öte bir durum var”, herkes telefon veya ortam dinlemesi ile ‘takip edildiğini’ düşünüyor.
Bunun yarattığı insani tedhiş bir kenara, “adalet duygusu”na da büyük zarar veriyor.
Dinlendiğini, takip edildiğini düşünen bir savcı, bir hâkim hür vicdanıyla çalışabilir mi?!
Evet, “hür vicdan”ı rafa kaldırıp “ideolojik tarafgirlik”le davranan savcı ve hâkim örnekleri adalete güveni tahrip ediyor. “Falanca mahkemeler bizden” söylemi boşa çıkmıştır... Yine de yargı mensuplarının çoğunluğunun “hür vicdanı” ile hareket etmek istediğine inanıyorum.
Fakat İstanbul Başsavcısı’nın telefonları bile dilenmişse, hangi hâkim ve savcı kendisi hakkında da böyle bir endişeye kapılmaz?!
İster Adalet müfettişlerinin istemiyle, ister başka bir savcının talebiyle olsun, ‘dinlenildiğini’, takip edildiğini düşünmek savcıyı da hâkimi de tedirgin eder.

Peki çözüm ne?
Çözüm, “Kararı hâkimler versin!” demek değildir, zira zaten hâkimler veriyor!
Ama hâkim de ‘dinleniyorum’ diye endişeliyse?
Kaldı ki, bazı hâkimlerin çok özensiz karar verdiğini HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek söyledi!
Yargı çevrelerinde konuşuluyor...
İzmir’de bir hâkim, “telefon dinleme kararı” verirken, o kadar özensiz ki, kendi telefon numarasını yazmış!
İstanbul’da yaşanmış bir olay: Bir kişi hakkında tutuklama kararı verilmiş, avukatları itiraz etmiş. Yargıda her gün yaşanan normal bir işlem...
Tutuklamaya yapılan itiraza bakacak olan Ağır Ceza Mahkemesi’nin bir üyesi mahkemenin başkanına telefon açmış:
- Benim oyum red’dir, yani tutukluluğun devamı!
Tahliye de diyebilirdi; önemli olan, dosyayı okumadan, kafadan, telefonla karar bildirmesidir!
Böyle “özensizlikler” bize de rast gelirse diye kim tedirgin olmaz?
Yargıya güven, siyasi, mesleki ve toplumsal sebeplerden, gittikçe azalmaktadır maalesef.
Onun için “paranoyadan da öte bir durum” yaşıyoruz.

Çözüm yasada var ama

Çözüm CMK’da var ama kâğıt üstünde kalıyor. CMK Madde 137’ye göre, bir kişi hakkında telefon veya ortam dinlemesi yapılmış ama suç görülmemişse, derhal dinleme kesilir, kayıtlar imha edilir. Ve... Savcı “en geç on beş gün içinde” ilgili kişiye yazılı olarak bildirimde bulunur:
“Falanca şuç şüphesiyle, şu tarihler arasında seni dinledik, bir suç görmedik, dinleme kayıtlarını imha ediyoruz, haberin olsun!”
Bu kanun emridir ama kâğıt üzerinde kalıyor! Kimseye bildirim yapılmamış bugüne kadar!
İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz EnginAdalet Bakanlığı’ndan bilgi isteyeceğim” dememiş miydi? Demek ki ona bile “seni dinledik, suç bulamadık” diye bildirim yapılmamış!
Adalet Bakanlığı’nı ve savcıları, kanun emrine uymaya davet ediyorum: 137. Madde’deki bildirim emri uygulanmalıdır. Savcılar teker teker bu işin altından kalkamayacaksa, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, suç görülmeyen dinlemelerin listesini çıkarıp savcılara bildirmelidir.
Hatta vatandaşlara bildirim görevi TİB’e verilmelidir yasal olarak.
Bir faydası olur mu? Hem de çok faydası olur.

Ve dilekçe veriyorum

Çünkü savcı, müfettiş ve hâkim ufak bir şüpheyle veya siyasetin yahut medyanın telkiniyle ya da başka bir sebepten, eğer “dinleme” kararı alırsa, bilecektir ki, gizli kalmayacak, sonunda resmen bildirim yapılarak ortaya çıkacaktır.
Kanun telefon ve ortam dinlemesi için, belirli suçlarda “kuvvetli şüphe sebepleri” aradığı halde, dinleme kararı basit kuşku yahut baskı ya da özensizlik gibi sebeplerle verilmişse, ilgili kişi tazminat davası açabilecektir!
Bu durumda daha “özenli” karar vermezler mi?
Bu açık çağrının yanında, İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’e şahsen bir de açık dilekçe veriyorum:
“Benim hakkımda dinleme kararı alınmış ve suç bulunmamışsa, bunu bana bildirmek sizin kanuni görevinizdir; tazminat davası açmak da benim kanuni hakkım! Gereğini saygı ile arz ederim!”


Taha AKYOL-MİLLİYET
 
Üst