Tatilin Ardından

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,307
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
Tatile çıkmadan önce diyet yapmış ve epeyce kilo vermiştim. Ne zaman yemem gerektiğine dikkat edebiliyor ve ona göre düzenli bir programım olabiliyordu. Hayatım oldukça düzenliydi. Tatil ile birlikte düzenim bozuldu. Geceler geç uyuyor ve yediklerimin haddi hesabı olmuyor. Gündüzleri geç kalkıyor ve hareketsiz kalıyorum. Arabamız bozuldu tamirde. Akrabalarla kalıyoruz. Ne zaman yürümek istesem hava çok sıcak oluyor. Geceler ise aile yaşantısı içinde dört duvarla sınırlı kalan zamanda sohbetle birlikte abur cubur yiyeceklerle geçiyor. Tek tesellim döndüğümde ramazan olması ve alıştığım düzene yeniden dönebilmek. En azından bunu umuyorum ve vicdanen rahatlıyorum.

Tatil fikri, ne yazık ki, bir nevi mevcut düzene karşı gelme ve yapamadığımız her şeyi yaşama biçimine dönüşüyor. Nefsin padişah olduğu, iradenin esir alındığı, bir nevi anti-ramazan oluyor.

Dün çocukları her türlü su eğlencesinin yaşandığı havuza götürdüm. İçerisi tıka basa dolu yerli yabancı turistlerle. Her yaş grubundan çılgınca eğleniyorlar. Havuza girmek gibi niyetim yoktu ama hava öylesi sıcaktı ki… Azda olsa havuza girdim. Dünyanın her yerinden gelen insanlar aynı şeyi yaşıyor ve paylaşıyordu: Eğlence! Ne adaletsizlik vardı ne terör ne savaş nede isyan. Kimse görünümle ilgilenmiyor, birbirine kötü gözle bakmıyordu. Elbette her paylaşımı paranın sağladığı, yenilen içilende bunun sonucuydu. Tüm adaletsizliklerin paranın eşitsizce dağılımından kaynakladığının en manalı gösterimiydi bu manzara. Eğer para bir araç olsa, yaşadığımız hayat cennet olacaktı herhalde…

İkindi vakti bir depreme şahit oldum. Uzundu deprem süresi. Misafir olduğum akrabalarım panik oldular. Başları ağrıdı. Hiç yaşamadıkları bu durum son zamanlarda kaderleri olmuş, her deprem sallantısında acaba diyerek korku içinde deprem anını yaşıyorlar. Bütün aile fertleri göz göze bakıyor ve eğer bir kötü söz söylense, korkunç bir kıyamet yaşanacak gibi hazır bekliyorlardı. Dışarı çıkıp yaşadıkları binalardan ve lükslerinden vazgeçip doğanın içinde emniyet arayacaklardı belki de… Özgürlükleri ile kendilerinin inşa ettiği yaşamdan kaçacaklardı. Yaratıcının tavsiyeleri o an kulaklarına küpe ve hiç yapmadıkları dualar dillerdeydi. Deprem bitti ve yine o özgür yaşam yeniden başladı!

Bugün arabamı tamirden alacağım inşallah. Denize, neme ve yüksek sıcaklığa veda zamanımız olacak. Her dalgasında ayrı yaşattığım anti-ramazan ve seslerine veda edeceğim. Ormanda, kuşların içinde var olan ebeveynlerimizin yanında geçecek son dem tatilimiz. Alıştığım düzenli hayata da geri döneceğim bir nevi. İnsanlardan uzakta, her türlü eğlenceden mahzun kendimle baş başa olacağım. Hani bir de kafa dengi birileri olabilseydi yanımda, şöyle oradan buradan konuşacak keyfime diyecek olmayacaktı ama yok. Arkadaşlarım yapraklar, kuşlar ve alışık olmadığım onlarca küçük böcekler…

Tatil dediğim zaten benim olmayan bir zaman dilimi. Sahiplendiğimde beni rahatsız edecek, etmesem beni düşündürecek beklentilerim olacak nefsimde… Neden ortada kalabilecek bir hayatı kabullenemiyorum ki... Neden uçlarda kalarak kendime zarar veriyorum. Neden hayatı normal akışına bırakmıyorum. Neden benim olmayan her şeyi düşlüyor ve hayal ediyorum. Hayatı nedenlerimin ötesinde Kur’an tavsiyelerine kulak açarak yaşamıyorum. Hayallerimi ve düşlerimi ölümden sonraki sonsuz hayatımın dekorlarıyla doldurmaya gayret etmiyorum. Onun pratiklerini her an yaşamak yerine, farklı bir yaşama yöneliyorum…

Her tatilden gelene sorsanız, “Çok yoruldum, beklentilerim olmadı, sıkıntılar yaşadım… Kaç hafta geçti hala kendimi yorgun hissediyorum. Gelecekte gideceğim otel ve çevre böyle olmamalı…” gibi olumsuz cümlelerle noktalıyorlar. Kilom arttı, ruhum gevşedi ve paralarım bitti… Tatil gerçekten gerekli mi?

Saffet Kuramaz
 
Üst