tasavvufi hikayeler

hiçim

Profesör
Katılım
27 Eyl 2009
Mesajlar
1,743
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Yaş
39
Konum
orta doğu
Diger bir Sufi hikayesinde ise “günlerden bir gün Belücistan Sultanı bir mürşide gider. Onun talebesi olmak, ondan öğrenmek ister. Mürşide, “ lütfen beni talebeniz olarak kabul ediniz, sizin alçakgönüllü hizmetkarlarınızdan biri olmak ve artık tahtımda daha fazla kalmak istemiyorum”der. Mürşid denemek şartıyla kabul eder. Yalnız eski sultanin ilk görevi bu evin çöplerini toplamak ve onları kasabanın belirli yerindeki çöplerin toplandığı yere atmak olur. Herkes bu yeni talebenin kral olduğunu ve isteyerek tahtından vazgeçtiğini bilmektedir. Kral sürülmemiş ve krallığından da atılmamıştır. Kendi isteğiyle tahdını terketmiştir. Bu yüzden de diğer talebeler kral için büyük sevgi beslerler ve onu bu çöp toplama işinde gördüklerinde üzüntü duyarlar. Günlerden bir gün talebelerin hepsi hocalarına gidip, bu verdiği çöp toplama işinden onu azletmesini isterler. “Uzun zamandır bu işi yapıyor, lütfen artık bu işi bıraksın” diye hocalarına rica ederler. Mürşid ise, ‘o daha henüz intisap etmek, talebeliğe başlamak için hazır değil’ der. Talebenin birinin çok ısrar etmesi üzerine onu denemeye karar verir : Ertesi gün çöpleri topladığı sepeti kral taşırken gene talebelerden biri yanına gelir ve sepetin içindekileri yere döker. Kral ona doğru bakar ve der ki, “ eğer hala kral olsaydım, sana bir kralın yapması gerektiği gibi davranırdım. Ama şimdi artık öyle biri değilim, o yüzden dua et ki sana öyle davranmayacağım”. Çöpleri tekrar toplayarak, yoluna devam eder. Mürşide bu anlatıldığında “size demedim mi, o daha hazır değil.” Aradan gene belirli bir zaman geçer, talebeler tekrar hocalarına gider ve bu imtihanın bitmesini isterler. Hocalarının tekrar denemelerini rica ederler. Fakat yine aynı tecrübeyi yaparlar ama bu sefer kral bir şey söylemez. Sadece çöpü dökene dönüp bir an bakar. Ondan sonra tekrar çöpleri toplar ve yoluna devam eder. Hocaya bu anlatıldığında, mürşid “daha henüz hazır değil” diye ikaz eder. Üçüncü denemede ise kral sessiz kalır, çöpü dökene dönüp bakmaz bile. Çöpleri sakin bir şekilde tekrar toplar ve yoluna devam eder. Hocaları bunu öğrendiğinde, artık onun hazır olduğuna karar verir ve eski kralın artık talebelik yoluna girebileceğini, intisap edebileceğini söyler.
 

hiçim

Profesör
Katılım
27 Eyl 2009
Mesajlar
1,743
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Yaş
39
Konum
orta doğu
Özümüzü, bilincimizi eğer bir aynaya benzetirsek, veya üstüne akseden her şeyi gösterebilen bir su parçasına, o taktirde suya yansıyanların tam olarak aksedebilmesi ve açık, seçik gözükebilmesi icin aynanın, su parcasının hareketli ve dalgalı olmaması şarttır. Ayrıca aynanın yönü çok önemlidir. Aynayı nereye çevirirsek o obje veya olgu aynaya yansır. Suyun üstüne ne akis ederse onu görürsünüz. Bu sebeble aynanın, yani dış yaşantıya yönelik bilincin ve algılamanın iç yaşama dönmesi en önemli sufi prensiblerinden birisidir. “İnayet Han da arayışının nihayetinde ustasını bulduktan sonra, sürekli olarak onun yanına tassavvuf dersleri almaya gider. Fakat ustası aylarca tassavvuf konularına değinmez. Günlük konulardan sohbet eder. En nihayet bir gün ****fizik bir konudan anlatmaya basladığında, genç İnayet Han büyük bir sevinçle ve istekle dinlemeye başlarken, diğer taraftanda not tutabilmek için defterini çıkarır. Bunu farkeden ustasıda hiç bir sey söylemeden birdenbire konuyu değiştiriverir, ve günlük hafif sohbetlere geri döner. Bu İnayet Han için çok ince bir ikaz ve ders olur. Tassavufi eğitim dünyevi eğitimden farkı alışverişin ruhtan ruha, candan cana oluşudur. Sohbetlerle verilmek istenen zihine hitap eden kelimelerden ziyade mana ve kavrayıştır. Bu da not almakla olmaz, sakinlikle, açılımla, boşalmakla olur. Eğer su bardağı ağzına kadar doluysa, içine yeni bir su eklemek mümkün olmaz. Bardağın boşalması şarttır. 1800 lü yılların sonlarında Hindistanda hem modern ingiliz eğitimi, hemde müslüman-hint eğitimi alan, çok kabiliyetli bir müzik ustası genç İnayet Han´da hocasının önünde derin tassavuf derslerine başlayabilmek icin 6 ay kadar beklemek zorunda kalmıştır. İnayet Hanın tecrübesi bize ancak sakinleşip, aktif hal azaltıldıktan, bardak boşaldıktan sonra dolmaya, tassavuf konulara girilmeye başlanmasının daha doğru olacağını göstermektedir. Bu durum her arayan için geçerlidir diyebiliriz.
 

Uzak Yollar

Doçent
Katılım
15 Eki 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
54
Tasavvufu biraz inceleyecek olursak,içinde bid'atlerden başka göze görünür
bir olgunun olmadığını görebiliriz.
Tasavvuf ehli arkadaşlar üstüne alınmasın lütfen,ama eğer kendileride
bakarsa objektif olarak,bunu çok rahat görebilirler.
Örneğin yukarıda anlatılan eğitim metodu....
Böyle bir eğitimin kaynağını kim nereden bulmuş...
Rasulullah(sav),kendisine gelen hangi kişiyi bu şekilde terbiye etmiş...
Yada sahabeden tebliğ ettiği kişilere böyle metod uygulayan varmı...
Bulamazsını çünkü yok....
Tasavvuf menkıbeleri alır başını gider.Biri havada uçar,diğeri dereden yürüyerek geçer.Demek istedğim bidatlerin ayyuka çıktığı bir anlayıştır.
Arkadaşlarımız Kuranı ve Rasulllahın hayatını incelerlerse gerçeği göreceklerdir.
 

yosika

Doçent
Katılım
4 Kas 2007
Mesajlar
594
Tepkime puanı
52
Puanları
0
Tasavvufu biraz inceleyecek olursak,içinde bid'atlerden başka göze görünür
bir olgunun olmadığını görebiliriz.
Tasavvuf ehli arkadaşlar üstüne alınmasın lütfen,ama eğer kendileride
bakarsa objektif olarak,bunu çok rahat görebilirler.
Örneğin yukarıda anlatılan eğitim metodu....
Böyle bir eğitimin kaynağını kim nereden bulmuş...
Rasulullah(sav),kendisine gelen hangi kişiyi bu şekilde terbiye etmiş...
Yada sahabeden tebliğ ettiği kişilere böyle metod uygulayan varmı...
Bulamazsını çünkü yok....
Tasavvuf menkıbeleri alır başını gider.Biri havada uçar,diğeri dereden yürüyerek geçer.Demek istedğim bidatlerin ayyuka çıktığı bir anlayıştır.
Arkadaşlarımız Kuranı ve Rasulllahın hayatını incelerlerse gerçeği göreceklerdir.

peki sizin düşünüpte bizim (benim) düşünemedğim göremedğim şey nedir acaba ?
bunu söylediğinize göre bilgi ve ilim sahibi birisiniz.beni aydınlatabilir misiniz Allah rızası için,ne nasıl bidat oluyor.
ama "tasavvuf bidattır" diye adlandırmak çok büyük bir itham nasıl kalkacaksınız altından merak ediyorum.
bidattır deyip gitmek hak değil midir ?
 

Uzak Yollar

Doçent
Katılım
15 Eki 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
54
peki sizin düşünüpte bizim (benim) düşünemedğim göremedğim şey nedir acaba ?
bunu söylediğinize göre bilgi ve ilim sahibi birisiniz.beni aydınlatabilir misiniz Allah rızası için,ne nasıl bidat oluyor.
ama "tasavvuf bidattır" diye adlandırmak çok büyük bir itham nasıl kalkacaksınız altından merak ediyorum.
bidattır deyip gitmek hak değil midir ?

Şeyhlerin ve mürşidlerin hayatını okuyun,dönün birde Rasullahın(sav) hayatını okuyun,sahabenin hayatını okuyun.
Sonrada düşünün kendiniz karar verin.Çok kolay arkadaşım.
 

hiçim

Profesör
Katılım
27 Eyl 2009
Mesajlar
1,743
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Yaş
39
Konum
orta doğu
böğğğğğğğğğğğğğğğ
yeter herşeye herkes muhalefet
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Tasavvuf bid'at değildir. Asr-ı Saadette Şeriat-ı Muhammediye ile beraber tesis ve inzal buyrulmuştur.
 

Uzak Yollar

Doçent
Katılım
15 Eki 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
54
Tasavvuf bid'at değildir. Asr-ı Saadette Şeriat-ı Muhammediye ile beraber tesis ve inzal buyrulmuştur.

Benim bakış açım ve vardığım kanaat bu yönde,siz farklı düşüne bilirsiniz.
Bütün araştırmalarıma rağmen Asrı saadette tasavvufa ait hiç birşey göremedim. Aksine tasavvuf ehlinin şu anki halini yasaklayan olaylar oluyor.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
"Uzak Yollar", İslam dininde bir kaynak ve istinad noktası değildir. İçinde insan olan eve tek bir kelam yeter inşallah.
 

Red Baron

Aktifleşmemiş
Katılım
11 Eyl 2007
Mesajlar
189
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Diger bir Sufi hikayesinde ise “günlerden bir gün Belücistan Sultanı bir mürşide gider. Onun talebesi olmak, ondan öğrenmek ister. Mürşide, “ lütfen beni talebeniz olarak kabul ediniz, sizin alçakgönüllü hizmetkarlarınızdan biri olmak ve artık tahtımda daha fazla kalmak istemiyorum”der. Mürşid denemek şartıyla kabul eder. Yalnız eski sultanin ilk görevi bu evin çöplerini toplamak ve onları kasabanın belirli yerindeki çöplerin toplandığı yere atmak olur. Herkes bu yeni talebenin kral olduğunu ve isteyerek tahtından vazgeçtiğini bilmektedir. Kral sürülmemiş ve krallığından da atılmamıştır. Kendi isteğiyle tahdını terketmiştir. Bu yüzden de diğer talebeler kral için büyük sevgi beslerler ve onu bu çöp toplama işinde gördüklerinde üzüntü duyarlar. Günlerden bir gün talebelerin hepsi hocalarına gidip, bu verdiği çöp toplama işinden onu azletmesini isterler. “Uzun zamandır bu işi yapıyor, lütfen artık bu işi bıraksın” diye hocalarına rica ederler. Mürşid ise, ‘o daha henüz intisap etmek, talebeliğe başlamak için hazır değil’ der. Talebenin birinin çok ısrar etmesi üzerine onu denemeye karar verir : Ertesi gün çöpleri topladığı sepeti kral taşırken gene talebelerden biri yanına gelir ve sepetin içindekileri yere döker. Kral ona doğru bakar ve der ki, “ eğer hala kral olsaydım, sana bir kralın yapması gerektiği gibi davranırdım. Ama şimdi artık öyle biri değilim, o yüzden dua et ki sana öyle davranmayacağım”. Çöpleri tekrar toplayarak, yoluna devam eder. Mürşide bu anlatıldığında “size demedim mi, o daha hazır değil.” Aradan gene belirli bir zaman geçer, talebeler tekrar hocalarına gider ve bu imtihanın bitmesini isterler. Hocalarının tekrar denemelerini rica ederler. Fakat yine aynı tecrübeyi yaparlar ama bu sefer kral bir şey söylemez. Sadece çöpü dökene dönüp bir an bakar. Ondan sonra tekrar çöpleri toplar ve yoluna devam eder. Hocaya bu anlatıldığında, mürşid “daha henüz hazır değil” diye ikaz eder. Üçüncü denemede ise kral sessiz kalır, çöpü dökene dönüp bakmaz bile. Çöpleri sakin bir şekilde tekrar toplar ve yoluna devam eder. Hocaları bunu öğrendiğinde, artık onun hazır olduğuna karar verir ve eski kralın artık talebelik yoluna girebileceğini, intisap edebileceğini söyler.

Uzak Yollar' Alıntı:
Tasavvufu biraz inceleyecek olursak,içinde bid'atlerden başka göze görünür
bir olgunun olmadığını görebiliriz.

Tasavvuf ehli arkadaşlar üstüne alınmasın lütfen,ama eğer kendileride
bakarsa objektif olarak,bunu çok rahat görebilirler.
Örneğin yukarıda anlatılan eğitim metodu....
Böyle bir eğitimin kaynağını kim nereden bulmuş...
Rasulullah(sav),kendisine gelen hangi kişiyi bu şekilde terbiye etmiş...
Yada sahabeden tebliğ ettiği kişilere böyle metod uygulayan varmı...
Bulamazsını çünkü yok....
Tasavvuf menkıbeleri alır başını gider.Biri havada uçar,diğeri dereden yürüyerek geçer.Demek istedğim bidatlerin ayyuka çıktığı bir anlayıştır.
Arkadaşlarımız Kuranı ve Rasulllahın hayatını incelerlerse gerçeği göreceklerdir.



Sayın uzak yollar arkadaşımızın bidat olarak nitelendirdiği davranışı Kuran fasıklık olarak nitlendiriyor.Bu konuya dikkat çektiği için teşekkürler.


ZUHRUF 54:
فَاسْتَخَفَّ قَوْمَهُ فَاَطَاعُوهُ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقينَ

Festehaffe kavmehu fe etauh, innehum kanu kavmen fasikîn.

Diyanet.
Firavun, kavmini küçük düşürdü (ezdi). Onlar da kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplumdu.

Elmalılı Orj.
Bu suretle kavmını istihfaf etti onlar da ona itaat eylediler çünkü dinden çıkmış fâsık bir kavm idiler

Ö.N. Bilmen
Artık kavmine hakaretle baktı. Derken onlar da ona itaat ediverdiler. Şüphe yok ki onlar, fasıklar olan bir kavim olmuş idiler.

C. Yıldırım
Böylece o, kendi milletini hafife aldı (da aldatıcı sözler söyledi). Bu sebeple ona itaat ettiler. Şüphesiz ki onlar hakkın yolundan çıkmış ahlâksız bir milletti.

A.F. Yavuz
Böylece (Firavun) kavmini küçümsedi. Onlar da ona itaat ettiler. Çünkü onlar dinden çıkmış, fâsık bir kavim idiler.

H.B. Çantay
Bu suretle kavmini küçümsedi. Onlar da kendisine itaat etdiler. Hakıykat onlar faasıklar güruhu idi.

Fasıklık insan fıtratına uynayan davranışllar göstermektir.
Firavun kavmini aşağılıyor onlarda buna rağmen Firavuna isyan etmek karşı dırmak yerine itaat ediyorlar.Böylece bu fasıklıkları Allahı öfkelendiriyor ve onları cezalandırıyor.Yukarıdaki hikayede anlatılan durum insan fıtraına aykırıdır.İnsan fıtratını bozan bir eğitim sistemdir.Asla islama uygun değildir.

ZUHRUF 55:
فَلَمَّا اٰسَفُونَا انْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَاَغْرَقْنَاهُمْ اَجْمَعينَ
Felemma asefunentekamna minhum fe ağraknahum ecmeîn.

Diyanet
Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince biz de onlardan öç aldık, hepsini suda boğduk.

 

cypermethrin

Asistan
Katılım
12 May 2007
Mesajlar
264
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Hikaye zaten hiç gerçekçi değil. Kral varmış tahtını bırakmış felan aman yarabbi :D
 

Sofuoglu

Ordinaryus
Katılım
29 Tem 2006
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
254
Puanları
83
yine herzamanki gibi Red Baron sacmaligi

ekledigin ayetin tasavvufla veya konuyla alakasi nedir?

bakin siz istenizde,itemesenizde,begensenizde, begenmesenizde....

Tarikat-ı münevvere Cenab-ı Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin söz ve davranışlarından ibarettir.
Kaynağı Kur’an-ı kerim ve Hadis-i şerif’lerdir.
Zamanımıza kadar büyük bir saffet ve samimiyet içinde gelmiş, asliyetinden hiç bir şey kaybetmemiştir.
Asırlar boyunca İslâm ahlâkının vücud bulmasında, fitne ve fesadın bertaraf edilmesinde, gerçek kardeşliğin tesisinde, birlik ve beraberliğin sağlanmasında, beşeriyetin ruh hastalıklarının tedavisinde, imanın kemalleşmesinde yine de en büyük âmil o olmuştur.
O sır bereketi ile ahkâm-ı ilâhi kıyamete kadar baki kalacaktır
 

Red Baron

Aktifleşmemiş
Katılım
11 Eyl 2007
Mesajlar
189
Tepkime puanı
4
Puanları
0
yine herzamanki gibi Red Baron sacmaligi

ekledigin ayetin tasavvufla veya konuyla alakasi nedir?

Fısk insan fıtratına aykırı davranışlardır.Tasavvuf da insan fıtratına aykırıdır.
O ayet fıtrata aykırı davranışların Allahı nasıl öfkelendirdiği ve nasıl cezalandırdığı anlatılmaktadır.Bilmem anlatabildim mi?
 

Sakallı

Asistan
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
250
Tepkime puanı
32
Puanları
28
Yaş
50
Adam bol keseden konuşuyor hâlâ yaa..
Be adam, sorulanlara bir cevap ver, sonra
zırvalamaya devam et!..
 

hiçim

Profesör
Katılım
27 Eyl 2009
Mesajlar
1,743
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Yaş
39
Konum
orta doğu
amann beee nerden açtım açmaz olaydım amacım ordaki hikayelerin gerçekçilik vb. dikkat etmeniz değildi benim vurgum din için insanların nelerden vazgeçebileceği noktasına dikkat çekmekti...
buraya kendi uydurduğum hikayeleride yazabilirim ona bakarsanız lütfen kendimi huzursuz hissediyorum... herkesin inancı kendine (birer kafirun okuyup kendimize gelelim)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Nazım Hakkani Efendi:

"Ey insanlar, uçakların radar kullandığı gibi, insanlar da radar kullanmalı; yönleri doğru mu diye, göstersin diye. Veya uçuş rotasında ne olduğunu gösterir. Onun için sohbete (Velilerin sohbetine) ihtiyacımız vardır. Bu insanlara tavsiyedir ve ikaz ve onlara önündeki tehlikelerine hatırlatma yapar. Onun için o manevi radarları günlük kullanmalıyız."

"İnsanların hayatında en önemli şey burada ve buradan sonra emniyette olmak için. Doğru dengede olmak için yetkili kişilerin (Allah dostlarının) sohbetlerini dinlemeleri gerekir. "

"İnsanlar diyebilir, o (Şeyh Nazım) yaşlı, ne söylediğini bilmiyor. Zevkimize bakalım, onu dengesiyle bırakalım. Ama bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa bir hafta veya bir ay veya bir sene veya on sene sonra sana göklerden birileri gelir. Çünkü sen sadece bu dünya için maddi bir varlık değilsin. Hayır. Senin aynı zamanda maddi varlığın vardır, hem de manevi varlığın.

Maneviyatına dikkat etmeyi bıraktın. Bir zaman gelecek ki maddi varlığın sana daha fazla kuvvet vermeyecek ayağa kalkmak için. O zaman diyeceksin ki; “ Oooo, ihmal ettim. Bütün hayatımı maddi yönlerle heder ettim. Hakiki varlığıma hiç dikkat etmedim.”

Ey insanlar, sizinde hakiki varlığınız vardır. Sarhoş olduğunuz yeterlidir. Size maddi varlığınızın yanında manevi vasıflar da ikram edilmiştir. O maneviyat ilahi kuvvetler tarafından kontrol altında olduğunu hiç düşünmüyorsunuz. Nasıl olur bu? Vasıfları göklere (semalara) ait olan ilahi şahsiyetlere (Allah adamlarına) bakmalısın. Onlar yetkili kişilerdir, senin adımlarını düzeltmek için. Manevi varlığının adımları için.

Gün be gün bir basamak yükseğe çıkmaya çalışmalısın. Kim günlük bu noktaya ulaşamazsa onun için zordur. Onlar için maddi varlıklarının bittiği gün çok zor olur. Onlar mezara atılacaklar. Faydasız. Şimdi insanların arabaları yararsız olduğu zaman, alırlar uzak bir yere atarlar ve derler ki; bu eski araba mezarlığıdır. Hatırlamalısınız ki bir gün yararsız bir beden olacaksınız. Onunla birşey yapamazsın artık ve zorla mezara götürülüp atılacaksınız. Onların yönlerinde her zaman bazı işaretler vardır; “ Mezarlığa gider” diye."

"İnsanları çağırıyoruz, ey insanlar herkes bir ders almalı. Bazı ilimler almaya çalışmalılar. Ben birşey söyleyecek insan değilim, ama bu dünyanın büyüklerinin yetkileri beni buraya tayin ettiler ve bütün dünyaya, doğudan batıya, güneyden kuzeye hitap ettiriyorlar."

20 Ekim 2009, Lefke.

Ed-Dinu Nasiha...
 
Üst