Tasavvuf konusunda hodri meydan

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
O zaman firavunu mu oynuyorsun.
Sözü illaki yanlış mı anlamak zorundasınız.Neden Türkçe öğrenmeden admin oldunuz.

Ya da karşımda yeni bir muallim08 mi var eskisi sözü dinler ve anlardı.


Niye ya hep ya hiç olmak zorunda.Niye siyah yada beyaz olmak zorunda. Griye kirli beyaz diyemez miyiz ?

Kuran a bir bak istersen ya iman vardır ya küfür.İkisinin arasına rastladınız mı?

Tasavvufun hiç mi faydası yok. ?

Olmaz mı tasavvufçulara bu dünyada çok faydalı bir saadet zinciridir.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Şu Okçular Tekkesi'ne bi uğramam lazım. Ok nasıl atılırmış görsünler..:)
 

Fethul-Bâri

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ağu 2013
Mesajlar
770
Tepkime puanı
8
Puanları
0
yacılığı ya lığı gördümde bu kadarına eh pes yani dün geldinya iyi açıldın be istanbulun yolunu öğrendin

ona teşekkür denir kendisinden zeka fışkıran kardeşim.Acıdığım kişilerle muhattap olmayacağım.Zamanımı harcıyorsun.Bana ve benimle ilgili mesaj atma benimle muhattap olma , seni kendi haline bırakıorum :D .ÇÜNKÜ İSRAFSIN. :D
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
İmam Şafii şöyle diyor:

“Hiçbir akıllı kimse yoktur ki sabahleyin tasavvufa girsin de, ikindi namazının vakti girdiğinde aklını yitirmiş olmasın.”

YAHYA B.MUAZ ŞÖYLE DEDİ:

''İnsanların üç sınıf kimseden kaçının; gafil Alimler, yağcı fakirler,cahil sofiler .''

Yahya b. yahya şöyle derdi::

"Hariciler bana sofilerden daha sevimlidir"


Abdumelik b. ziyad anlatıyor:

"İmam Malik ile birlikte oturuyorduk ona memleketimizin iki sofisinin durumunu anlattım ana dedimki:

" Sofi denilen bu kimseler en güzel yemeni elbiseleri giyiyorlar ve şöeyle yapıyorlar "


İmam Malik: "Vay be! Onlar müslüman mıdırlar? dedi ve öyle güldüki, etrafındakiler şöyle dediler ;

" Biz onun böyle güldügünü hiç görmemiştik."

Yunus b. Abdullah anlatıyor. Şafii şöyle derdi:

"Eğer bir adam günün ilk saatlerinde tasavvufa girerse öğlen olmadan ahmaklaşır."

İmam Şafii şöyle der:

"Sofilerle kırk gün beraber olan kimsenin aklı bir daha ebedi olarak ona geri dönmez."

ALLAHU EKBER ALAHU EKBER


Ve yine şöyle der: "Yanına geldiklerinde abid görünen
Yanlız kaldıklarında aç kurtlara dönenleri birakın."


Asım şöyle derdi:

"Bizler hala sofileri ahmak olarak biliriz .Ama onlar konuşmaktan hep gizlenirler."
 

Fethul-Bâri

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ağu 2013
Mesajlar
770
Tepkime puanı
8
Puanları
0
İmam Şafii şöyle diyor:

“Hiçbir akıllı kimse yoktur ki sabahleyin tasavvufa girsin de, ikindi namazının vakti girdiğinde aklını yitirmiş olmasın.”

YAHYA B.MUAZ ŞÖYLE DEDİ:

''İnsanların üç sınıf kimseden kaçının; gafil Alimler, yağcı fakirler,cahil sofiler .''

Yahya b. yahya şöyle derdi::

"Hariciler bana sofilerden daha sevimlidir"


Abdumelik b. ziyad anlatıyor:

"İmam Malik ile birlikte oturuyorduk ona memleketimizin iki sofisinin durumunu anlattım ana dedimki:

" Sofi denilen bu kimseler en güzel yemeni elbiseleri giyiyorlar ve şöeyle yapıyorlar "


İmam Malik: "Vay be! Onlar müslüman mıdırlar? dedi ve öyle güldüki, etrafındakiler şöyle dediler ;

" Biz onun böyle güldügünü hiç görmemiştik."

Yunus b. Abdullah anlatıyor. Şafii şöyle derdi:

"Eğer bir adam günün ilk saatlerinde tasavvufa girerse öğlen olmadan ahmaklaşır."

İmam Şafii şöyle der:

"Sofilerle kırk gün beraber olan kimsenin aklı bir daha ebedi olarak ona geri dönmez."

ALLAHU EKBER ALAHU EKBER


Ve yine şöyle der: "Yanına geldiklerinde abid görünen
Yanlız kaldıklarında aç kurtlara dönenleri birakın."


Asım şöyle derdi:

"Bizler hala sofileri ahmak olarak biliriz .Ama onlar konuşmaktan hep gizlenirler."

Havas bu sözlerle ilgili kaynağın nedir? Copy/Paste (Kopyala-Yapıştır) la bu işi çözeceğini mi zannettin :D

Kaynağını ver.Biz de bakalım.O eserde var mı? Hakikaten söylemişler mi diye...
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Hava-Cıva !!!

Forumun hava-cıvası !
İmam-ı Şafi' Hz.lerinin hayatını iyi oku ve ezberle ! Ve o'nun Şeyban-ı Râi adlı çobandan ahz-ı feyz yapıp tasavvuf dersleri aldığını da sana git te bugünün çocukları öğretsin!
 

ensar47

Üye
Katılım
22 Kas 2013
Mesajlar
66
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
MERSİN
Web sitesi
www.ilimirfanhaznevi.com
TASAVVUF PEYGAMBERİN YAŞAMIŞ OLDUGU DİNİ İSLAMİYETİ HAKKIYLA YAŞAMAK YAŞATMAAKTIR TASAVVUF BENCİLLİK KİN NEFRET HASED V.S HASTALIKLARDAN KURTULMAKDIR[ŞEYH MUHAMMED MUTA EL-HAZNEVİ] BU NEDEN ŞİRK OLSUN HAŞA BU BİR TASAVVUF ALİMLERİNE İFTİRA HAKSIZLIKTIR .ARTI ALLAHI ,DİNİ ,SÜNNETİ ,MEZHEBİ,CENNET CEHENNEMİ DAHA SAYABİLECEGİM BİR ÇOK ŞEYLERİ NANKÖR İNSAN OGLU İNKAR KABUL ETMİYOR NEFSİ ŞEYTANI ONA GALEBE GELMİŞ AMA BİZLER HAKKIN YANINDAYIZ HHAKKA KARŞII SUSAN DİİLSİZ ŞEYTANDIR www.ilimirfaanhaznevi.com
 

ensar47

Üye
Katılım
22 Kas 2013
Mesajlar
66
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
MERSİN
Web sitesi
www.ilimirfanhaznevi.com
Bakin bu sÖzler İftİra tasavvufa dİl uzatmayin İnsan anlamadiidigi bİlmedİgİ Şeyİn dÜŞmani sİzlerde Öyle olmuŞsunuz bİ bakin okuyun Ögrenİn İmam İ Şafİ , ebu hanİfe, İmaami nebevİ İmam i gazalİ v.s alİmlerİmİz tasavvufu kabul etmİŞler bu kadar aalİm olmalaarina ragmen bİr bÜyÜgÜn yaninda terbİye gÖrmÜŞler tasavvufa dİl uzatmamiŞlar sİz ne oluyorsunuz ne daha dogru dÜzgÜn dİnİnİ bİlmİyor gelmİŞ bİlmedİgİ Şeye burnunu ssukuyor
 

ensar47

Üye
Katılım
22 Kas 2013
Mesajlar
66
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
MERSİN
Web sitesi
www.ilimirfanhaznevi.com
Bakin bu sÖzler İftİra tasavvufa dİl uzatmayin İnsan anlamadiidigi bİlmedİgİ Şeyİn dÜŞmani sİzlerde Öyle olmuŞsunuz bİ bakin okuyun Ögrenİn İmam İ Şafİ , ebu hanİfe, İmaami nebevİ İmam i gazalİ v.s alİmlerİmİz tasavvufu kabul etmİŞler bu kadar aalİm olmalaarina ragmen bİr bÜyÜgÜn yaninda terbİye gÖrmÜŞler tasavvufa dİl uzatmamiŞlar sİz ne oluyorsunuz ne daha dogru dÜzgÜn dİnİnİ bİlmİyor gelmİŞ bİlmedİgİ Şeye burnunu ssukuyor
 

ensar47

Üye
Katılım
22 Kas 2013
Mesajlar
66
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
MERSİN
Web sitesi
www.ilimirfanhaznevi.com
Tasavvuf, kalbi saf yapmak, kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmak demektir. Tasavvuf hâl işi olduğu için, yaşayan bilir, tarif ile anlaşılmaz.

Tasavvuf ilmi, kalb ile yapılması ve sakınılması gereken şeyleri ve kalbin, ruhun temizlenmesi yollarını öğretir. Buna (Ahlak ilmi) de denir.

Tasavvuf ehli, kendi derecesine göre, tasavvufu tarif etmiştir. Birkaçı şöyle:

Tasavvuf, dinin emirlerine uyup, yasaklarından kaçarak kalbi kötü huylardan temizleyip, iyi huylarla doldurmak demektir.

Tasavvuf, sünnet-i seniyyeye yapışmak ve bid'atlerden kaçmaktır.

Tasavvuf, nefsin iman ve itaat etmesi, bütün ibadetlerin ve bütün hayırlı işlerin hakiki ve kusursuz olmasıdır. Allahü teâlânın lütuf ve ihsanı ile daha yükseklere çıkanlar da olur.

Tasavvuf, fâni olan her şeyden yüz çevirip, baki olana bağlanmaktır.

Tasavvuf, İslam ahlakı ile süslenmektir.

Tasavvuf, ölmeden önce ölmektir.

Tasavvuf, baştan başa edeptir, tamamen edepten ibarettir.

Tasavvuf, kadere rızadır.

Tasavvuf, Hak teâlâya inkıyaddır, kayıtsız şartsız teslimiyettir.

Tasavvuf, emeli bırakıp amele devam etmektir.

Tasavvuf, kalbi kötü huylardan temizlemek ve iyi huylarla doldurmaktır.

Tasavvuf, namaz, oruç ve geceleri ibadet etmek demek değildir. Bunları yapmak her insanın kulluk vazifesidir. Tasavvuf, insanları incitmemektir. Bunu yapan, vasıl olmuş, yani maksada kavuşmuştur.

Tasavvuf, insanı, ibadetlerde gereken ihlasa ve insanlara karşı gereken güzel ahlaka kavuşturan yoldur. İnsana bu yolu mürşid-i kâmil öğretir.

Tasavvuf, her sözünde, her işinde, dine yapışmaktır.

Tasavvuf, ızdırap çekmektir. Sükun ve rahatlıkta, tasavvuf olmaz. Yani, aşıkın maşuku aramaya çalışması, maşuktan başkası ile rahat etmemesi gerekir.

Tasavvuf, Resulullahın mübarek kalbinden çıkıp, evliyanın kalblerine gelen bilgilerdir.

Tasavvuf, kendi nefsinin ayıplarını, kusurlarını anlamaktır ve dine uymakta kolaylık ve lezzet hasıl olmaktır ve gizli olan şirkten, küfürden kurtulmaktır.

Tasavvuf, herkese merhametli olmak ve ruhsat olan ameli terk etmektir.

Tasavvuf, Allahü teâlâyı, görür gibi ibadet etmektir. Hadis-i şerifde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâyı görür gibi ibadet et! Sen Onu görmüyorsan da, O seni görüyor.) [Buhari]

Allahü teâlânın gördüğüne inanan, Onun beğenmediği bir şeyi yapabilir mi? Yanındaki iki meleğin, günah ve sevapları tespit etmekle görevli olduğunu yakînen bilen kimse, kötü işler yapabilir mi?

Tasavvufun yediyüzden fazla tarifi yapılmıştır. Hepsinin özü ehemmi, mühimme tercihtir. Yani çok önemli işi, önemli işten önce yapmaktır.

Ağlayan bir kimse görsek, hangi üzücü şeyin bu kimseyi ağlattığını bilemeyiz. Eğer ayağına diken battığı için ağlıyorsa, diken bize batmadığı için, ona verdiği ızdırabı anlayamayız. Bir delinin, ne için güldüğünü bilemeyiz. (Şunun için gülüyorum) dese bile, o hadise deliye tesir ettiği gibi bize tesir etmez. Aşığın hâli bir başkadır. Tasavvuf da böyle bir hâl işi olduğu için biz bilemeyiz.
Tasavvufta makamlar
Tasavvuf erbabından Mevlana Abdurrahman Cami hazretleri buyuruyor ki:
Tasavvufta, makamların sonuna varan mutasavvıflar iki çeşittir:
Birincisi, Peygamber efendimiz aleyhisselamın izinden giderek, kemale erdikten sonra, insanları irşad için halk derecesine indirilmiş irşad ehli olanlardır.
İkincisi, yükseldikleri derecelerde bırakılıp insanların yetişmesi ile vazifeli olmayanlardır. Bunlara evliya denir.

Tasavvuf yolunda yürüyenler de iki kısımdır:
Birincisi, Allahü teâlâdan başka her şeyi unutup, yalnız Onu ister. [Yunus Emre’nin, "Bana seni gerek seni" demesi böyledir.]
İkincisi de Cenneti isteyen taliblerdir.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
(Tasavvuf ehlindeki haller ve marifetler, muhabbetin fazla olmasından hasıl oluyor. Allahü teâlânın sevgisi, bu büyükleri o kadar kaplıyor ki, başka şeylerin ismi ve cismi hatırlarına gelmiyor. Başka bir şey görmüyorlar. İster istemez, sevgi sarhoşluğu ile, üzerlerini bu halin kaplaması ile, başka şeyleri yok biliyorlar. Allahü teâlâdan başka bir şey görmüyorlar. [Hallac-ı Mansur’un "Enel-hak" demesi gibi.] Bu hallerin ve marifetlerin ötesinde başka kemaller ve üstünlükler vardır ki, o, kemalatın yanında bu haller ve marifetler, okyanus yanında bir damla gibidir.)
Tasavvuf, Yahudi veya Yunan filozoflarının uydurması değildir. Tasavvuf bilgilerinin hepsi Resulullah efendimizden gelmektedir. Bunların isimleri sonradan konulmuştur. Resulullahın, Peygamber olduğu bildirilmeden önce, kalble zikrettiği muteber eserlerde yazılıdır.

Zikir ve nefs muhasebesi, Resulullah ve Eshab-ı kiram zamanında da vardı. Hicri 2. asır sonlarında, Ehl-i sünnetten, kalblerini gafletten koruyanların ve nefslerini Allah’a itaate kavuşturanların bu hallerineTasavvuf ve kendilerine Sofi ismi verildi. Kendine ilk defa sofi denilen zat, Ebu Haşim Sofidir.
Tasavvuf, İslam ahlakı ile ahlaklanmak için gereken bilgileri öğreten bir ilimdir. Tıp ilmi, beden sağlığına ait bilgileri öğrettiği gibi, tasavvuf da kalbin, ruhun, kötü huylardan kurtulmasını öğretir, kalb hastalıklarının alametleri olan kötü işlerden uzaklaştırır, Allah rızası için güzel iş ve ibadet yapmayı sağlar. Zaten dinimiz, önce ilim öğrenmeyi, sonra buna uygun iş ve ibadetin Allah rızası için yapılmasını emreder. Kısaca din, ilim, amel ve ihlastan ibarettir.
İmam-ı Malik hazretleri buyurdu ki:
Fıkhı öğrenmeden tasavvuf ile uğraşan dinden çıkar, zındık olur. Fıkhı öğrenip tasavvuftan haberi olmayan bid'at ehli, sapık olur. Her ikisini edinen hakikate kavuşur. (Merec-ül bahreyn)

Kalbin, kötü huylardan temizlenmesi için, Allah için olmayan her şeyin sevgisini kalbden çıkarmak gerekir. Bu yolda ilerlemek Peygamberlerin ahlakındandır.
Kötü sıfatlar, cahillik, öfke, riya, kin, haset, kibir, ucup cimrilik, mal ve makam sevgisi, övülmeyi sevmek, ayıplamaktan korkmak, suizan, övünmek gibi şeylerdir.
Güzel huylar, ilim, tefekkür, rıza, hayâ, tevazu, merhamet, mürüvvet, cömertlik gibi güzel işlerdir. Kötü sıfatlardan kurtulmak ve güzel huylarla süslenmekle kalb temizlenmiş olur.

Huzura kavuşmak için
Dünya ve ahiret iyiliklerine, rahat ve huzura kavuşmak için birinciolarak doğru bir iman sahibi olmak gerekir. Doğru bir imana kavuşmak için, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmek ve inanmak gerekir.
İkincisi, insanların saadeti için gereken şey, dinin emir ve yasaklarını öğrenmektir. Dinimizde bildirilen helali, haramı ve diğer hususları öğrenmek ve buna uygun hareket etmektir.
Üçüncüsü, kalbin kötülüklerden temizlenmesi ve nefsin terbiye edilmesidir. Nefs hep kötülük yapmak ister. Onun bu isteklerinden kurtulmak ve Allah sevgisini kalbe yerleştirmek için, tasavvuf âlimlerinin eserlerini okuyup amel etmek gerekir.

Bir kimse doğru imana kavuşur, dinin emirlerini seve seve yerine getirirse enbiyaya, evliyaya ve melaikeye benzer ve onlara yaklaşır. Aynı cinsten olan şeyler, birbirini çektiği gibi onlar tarafından yanlarına çekilir. Çok büyük bir mıknatısın bir iğneyi çekmesi gibi onu yüksekliklere çekip Cennete kavuşmasına sebep olurlar.

Manen yükselmek dünya ve ahiret saadetine kavuşmak bir uçağın uçmasına benzetilirse, iman ile ibadet, bunun gövdesi ve motorları gibidir. Tasavvuf yolunda ilerlemek de, bunun enerji maddesi, yani benzinidir. Tasavvufun iki gayesi vardır: Birincisi, imanın yerleşmesi ve şüphe getiren tesirlerle sarsılmaması içindir. Akıl ile, delil ve ispat ile kuvvetlendirilen iman böyle sağlam olmaz. Allahü teâlâ buyurdu ki:
(Kalblere imanın yerleşmesi ancak ve yalnız zikir ile olur.) [Rad 28]

Zikir, her işte, her harekette Allahü teâlâyı hatırlamak, Onun rızasına uygun iş yapmak demektir. İkinci gayesi, ibadetlerde kolaylık, lezzet hasıl olması için, nefsten doğan sıkıntıların giderilmesidir. İbadetleri kolaylıkla, seve seve yapmak ve günah olan işlerden de nefret edip uzaklaşmak, ancak tasavvuf ilmini öğrenip, bu yolda ilerlemek ile mümkündür.

Evliyalığa kavuşturan yol tasavvuftur
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İslam dininin bir sureti, bir de hakikati, özü vardır. Sureti, önce iman etmek, sonra, Allahü teâlânın emirlerine ve yasaklarına uymaktır. İslam dininin suretine kavuşanların nefsi emmareleri inkârda ve isyan etmektedir. Bunların imanı, imanın suretidir. Kıldıkları namaz, namazın suretidir. Oruç ve başka ibadetleri de böyledir. Çünkü, nefs-i emmare, insan varlığının temelidir. Herkes (Ben) deyince, nefsini göstermektedir. İşte, bunların nefsleri iman etmemiş, inanmamıştır. Böyle kimselerin imanları ve ibadetleri hakiki, doğru olabilir mi? Allahü teâlâ, çok merhametli olduğu için, yalnız surete kavuşmayı kabul buyurmuştur. Bunları, razı olduğu Cennetine sokacağını müjdelemiştir. Yalnız kalbin inanmasını kabul buyurması, nefsin inanmasını da şart koşmaması, Onun büyük ihsanıdır.

Evet, Cennet nimetlerinin de, hem suretleri, hem hakikatleri vardır. İslam dininin suretine kavuşanlar, Cennetin suretinden pay alacaklardır. Dünyada, İslam dininin hakikatine kavuşanlar, Cennetin hakikatine kavuşacaklardır. Surete kavuşmuş olanlarla hakikate kavuşmuş olanlar, Cennetin aynı bir meyvesini yiyecek. Fakat, herbiri başka tat alacaktır. Resulullah efendimizin mübarek zevceleri Cennette, Resulullahın yanında olacak, fakat duydukları lezzet başka olacaktır. Eğer, başka olmasaydı, bu mübarek zevcelerin, bütün insanlardan [peygamberlerden] daha üstün olmaları lazım gelirdi. Her üstün olan kimsenin zevcesinin de, bunun gibi üstün olması gerekirdi. Çünkü zevceler, Cennette zevclerinin yanında olacaktır. İslam dininin suretine kavuşanlar, buna uydukları zaman, ahirette kurtulabileceklerdir. Buna uyanlar, umumi evliyalığa, yani Allahü teâlânın rızasına, sevgisine ermiş demektir. Bununla şereflenen, tasavvuf yoluna girebilecek, (Vilayet-i hassa) denilen özel evliyalığa kavuşabilecek kimse demektir. Bunlar, nefs-i emmarelerini itminana ulaştırabilirler. Şunu iyi bilmelidir ki, bu vilayette, yani İslam dininin hakikatinde ilerleyebilmek için, İslam dininin suretini elden bırakmamak lazımdır.

Tasavvuf yolunda ilerlemek, Allahü teâlânın ismini çok zikretmekle olur. Bu zikir de, İslam dininin emrettiği bir ibadettir. Zikretmek, âyet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde övülmüş ve emredilmiştir. Tasavvuf yolunda ilerleyebilmek için, İslam dininin yasakladığı şeylerden sakınmak şarttır. Farzları yapmak, insanı bu yolda ilerletir. Tasavvuf yolunu bilen ve yolculara önderlik edebilen bir Rehber [Mürşid] aramak da, İslam dininin emrettiği bir şeydir. Maide suresinin 35. âyetinde,(Ona kavuşmak için vesile arayınız) buyuruldu. (Vesile, insan-ı kâmil demektir). Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için, İslam dininin sureti de, hakikati de lazımdır. Çünkü, evliyalık üstünlüklerinin hepsi, İslam dininin suretine uymakla ele geçer. Peygamberlik üstünlükleri de, İslam dininin hakikatinin meyveleridir. Her üstünlükte Allahü teâlânın emirlerine ve yasaklarına uymak lazımdır.

Evliyalığa kavuşturan yol tasavvuftur. Tasavvuf yolunda ilerleyebilmek için, Allah’tan başka her şeyin sevgisini kalbden çıkarmak lazımdır. Allahü teâlânın ihsanı ile, kalb hiçbir şeyi görmez olursa, (Fena) denilen şey hasıl olur. (Seyr-i ilallah) tamam olur. Bundan sonra, (Seyr-i fillah) denilen yolculuk başlar. Böylece, (Beka) denilen şey hasıl olur ki, aranılan da budur. İslam dininin hakikati buradadır. Buna kavuşan zata (Veli) denir ki, Allahü teâlânın razı olduğu, sevdiği kimse demektir. Burada (Nefs-i emmare) mutmainne olur. Nefs, küfürden kurtulup, Allahü teâlânın kaza ve kaderinden razı olur. Allahü teâlâ da, ondan razı olur. Kendini anlar. Büyüklük, kendini beğenmek hastalığından kurtulur.
(2/50)
 

ensar47

Üye
Katılım
22 Kas 2013
Mesajlar
66
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
MERSİN
Web sitesi
www.ilimirfanhaznevi.com
İmamı Gazali (ra) Hazretleri “el munkızu mineddalal” isimli eserinde şu izahatı yapmaktadır:
“Zahiri ilimleri bırakıp, çalışma ve gayretimi Tasavvuf üzerine verdim. Yakinen anladım ki hak yolunda olanlar ancak Tasavvuf erbabı olan dervişlerdir. Onların iç âlemleri (kalpleri ), yolları ve ahlakları en güzel şekildedir. Eğer akıl, ilim ve hikmet sahipleri bir araya toplanıp da dervişler tarikatını değiştirip ondan daha yüksek ve daha güzel bir YOL BULALIM DİYE BİRLEŞSELER, MÜMKÜN DEĞİL BULAMAZLAR.” FAHREDDİN-İ RAZİ HAZRETLERİ

Herat'da 606 hicrî tarihinde vefat eden müfessir İmam Fahrüddin-i Razî Hazretleri; 'Müslimlerle Müşriklerin İtikadları' adlı eserinin sekizinci bâbında sofiyye ahvalinden bahsederken der ki:
'İslamî fırkalar arasında sofiyyeyi zikretmemek hatadır.
Zira sofiyye sözlerinin hülasası şudur:
Allah'ı bilmenin yolu kalbin masivadan tasfiyesi ve alâik-i bedeniyyeden tecerrüddür. (bedeni alakalardan sıyrılmaktır.) Bu ise güzel bir yoldur'.

İMAM NEVEVİ HAZRETLERİ
İmam-ı Nevevî rHazretleri, 'el-Makâsıd' adındaki eserinde der ki:
'Tarik-i tasavvuf’ta beş asıl vardır.
1. Zahir ve batında takvayı şiar etmek.
2. Sözlerinde ve işlerinde Sünnet-i Nebevî’ye uymak.
3. İkbal ve idbar zamanında halktan bir şey beklememek.
4. Az olsun.
5. Ferah ve sıkıntı zamanında Hakk'ı düşünüp O'na rücû' edebilmektir'. HÜCCET-ÜL İSLAM İMAM GAZALİ (KS) HAZRETLERİ;
Sufiyyeye dâhil olmanın ve onlarla beraber bulunmanın, farz-ı ayın olduğunu söylemiştir. (Şerh'ul Hikem li ibn Uceybe;1/7) Çünkü hiçbir kimse kusurlardan ve manevi hastalıklardan beri değildir. Yalnız bu durumdan peygamberler hariçtir, manevi hastalıklardan ve kusurlardan kurtulabilmek için mutlaka bir mürşid-i kâmile teslim olup intisab etmek gereklidir, demektedir. 4 HAK MEZHEBİN iMAMLARI TASAVVUF’A GİRMİŞLER MİDİR?
Dört büyük mezhebin kurucusu olan imamların bizzat kendileri, çağdaşı olan şeyhlerin tarikatına dahil olmuşlar mı? Ferdî veya toplu zikir meclislerinde onlarla bir arada bulunmuşlar mı? Teveccüh ve mukabele ile yapılan niyaz merasimlerine katılmışlar mı? Tasavvuf ve tarikat büyüklerine karşı mütevazı bir tavır takınıp onlara karşı saygı ve hürmet göstermişler midir?
CEVAP;
Mezkûr imamların hepsi de bir şeyhe intisap etmişler ve ondan ma’nen feyz almışlardır.
Nitekim İmam-ı Azam Hazretleri, vefatlarından iki sene önce kendi öğrencilerinden birine intisap ederek tarikat yoluna dahil olmuş, vefat ederken de: «Son iki senem olmasaydı helâk olurdum» buyurmuştur.
İmam Şâfi’î Hazretleri ise, aslen ümmî, fakat gönlü ilm-i ledünni ile dolu Şeybân-ı Râ’î Hazretleri gibi bir zatın önünde, anasının dizi dibinde oturan bir çocuk gibi mütevazı bir tavır içinde bulunur ve teveccüh için beklerdi. Hatta İmam-ı Hanbelî Hazretleri:
—Ya İmam-ı Şâfi’i! Şeybân-ı Râ’î gibi bir ümmiye karşı niçin bu kadar tevazu gösteriyorsunuz?» diye sorduğunda O:
—Ya imam-ı Hanbelî! Bizim ilim ve iman konusundaki sözlerimiz bu zatta fiilen yaşanılan bir hâl ve davranış şeklinde tezahür etmiştir» diye cevap vermiştir. Hatta İmam-ı Hanbelî Hazretleri, imtihan etmek ve ilmî seviyesini ölçmek maksadıyla Şeybân-ı Râ’î Hazretlerine, fıkhın en çetrefilli meselelerinden birkaç soru sormuş, aldığı pek ince ve nükte dolu cevap karşısında hayret etmekten kendini alamamış ve düşüp bayılmıştır. Bu hâdiseden sonra da imam-ı Şâfi’î ile birlikte Şeybân-ı Râ’î Hazretlerinin zikir ve sohbet meclislerine katılmışlar, diğer âlim ve öğrencilerine de süfiyye meclislerine devam etmelerini tavsiye buyurmuşlardır. İmam-ı Azam Ebu Hanife rahmetullah aleyh’in vefatından iki sene önce sûfiyye yolunu benimseyerek talebelerinden birine intisâb edip ondan tarikat aldığı, vefâti esnasında da «Ömrümün son iki senesi olmasaydı Nu’man helâk olurdu» sözleriyle de bunu vecizeleştirdiği ve ölümsüzleştirdiği bilinmelidir.(Mektûbât-i Rabbani)
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
TASAVVUF PEYGAMBERİN YAŞAMIŞ OLDUGU DİNİ İSLAMİYETİ HAKKIYLA YAŞAMAK YAŞATMAAKTIR TASAVVUF BENCİLLİK KİN NEFRET HASED V.S HASTALIKLARDAN KURTULMAKDIR[ŞEYH MUHAMMED MUTA EL-HAZNEVİ] BU NEDEN ŞİRK OLSUN HAŞA BU BİR TASAVVUF ALİMLERİNE İFTİRA HAKSIZLIKTIR .ARTI ALLAHI ,DİNİ ,SÜNNETİ ,MEZHEBİ,CENNET CEHENNEMİ DAHA SAYABİLECEGİM BİR ÇOK ŞEYLERİ NANKÖR İNSAN OGLU İNKAR KABUL ETMİYOR NEFSİ ŞEYTANI ONA GALEBE GELMİŞ AMA BİZLER HAKKIN YANINDAYIZ HHAKKA KARŞII SUSAN DİİLSİZ ŞEYTANDIR www.ilimirfaanhaznevi.com

Yazın güzel ! böyle tasavucuya can kurban..günümüz ehli tasavufun yaşamını peygmaber efendimize bir uyarla bakalım ne oluyor..

"efendimiz s.a.s bu gün mekke'de havaların sıcak seyretmesi nedeniyle ,limuzin arabasıyla taif'deki yazlığına çekildi..

"efendimiz bu gun eshabını kabul ettti..eshab taifdeki yazlığında efendimizin ,ayağını göbeğini öptüler şefaat dilediler..

"bir gün efendimizin odasına girdim..Baktımıki ,efendimiz s.a.s elindeki bastonu sağa sola sallayıp duruyor...
ey allahın resulu ne yapıyorsun dedim..
muta'ya savaşa gönderdiğim askerimle düşmana karşı savaşıyorum dedi..ben anlamadım..
ordu seferden geldiğinde ..halid bin bir velid..biz savaşı kaybediyorduk,resulullah benzer bir adam öyle bir savaşa girdiki savaşın birden yüzü bizim lehimize döndü...




şu anlattıklarımı yapan senin tasavvucu dediklerini biz çok iyi biliyoruz..böyle bir yaşam reslullaha hiç yakışmışmı?
 

Darul_Beka

Profesör
Katılım
17 Kas 2013
Mesajlar
2,221
Tepkime puanı
175
Puanları
63
Sen o videoları git te çocuklarına izlet çocukalrına ! Onların ihtiyacı olabilir. Bodoslama gereksiz yere konu açan ve sonra da küfrler ve edepsizlikler havada uçuşurken bir şey yapamayan siz-sizler değil misiniz ?
hocam işine bak ya
bu topiğin konusu videolar
izlemiyeceksen gereksiz gürültü yapma
 

Darul_Beka

Profesör
Katılım
17 Kas 2013
Mesajlar
2,221
Tepkime puanı
175
Puanları
63
Arkadaşlar ben bu topiği gereksiz tartışmalar için açmadım
gidin tartışmanızı başka yerde yapın
HODRİ MEYDAN
VİDEOLAR İÇİNDİR
İZLEYENLER CEVAP YAZSIN
izlemeyenlere kesinlikle cevap vermiyeceğim
 

Darul_Beka

Profesör
Katılım
17 Kas 2013
Mesajlar
2,221
Tepkime puanı
175
Puanları
63
http://www.mehmetsurmeli.com/
http://www.mehmetsurmeli.com/tasavvuf-dersleri/tasavvuf-usulu-1-dr-mehmet-surmeli
http://www.mehmetsurmeli.com/tasavvuf-dersleri/tasavvuf-usulu-2-dr-mehmet-surmeli

Tasavvuf düşmanı kesilen arkadaşlara işte hodri meydan diyorum
Dr Mehmet Süremeli yukarıda belirtilen linklerde tasavvufu saatlerce anlatıyor
tek bir islama aykırı cümlesini bulun buradan özürlerimi iletecem
ama
önce o videoları izleyin :)

gayet açık ve net bir topic açtım
anlayan bir kaç kişiyi geçmedi
 

cihad38

Profesör
Katılım
4 Nis 2013
Mesajlar
1,087
Tepkime puanı
18
Puanları
0
gayet açık ve net bir topic açtım
anlayan bir kaç kişiyi geçmedi

kardeşim konuyu açtığında ilk mesajı ben yazdım, okudun mu bilemiyorum, okudunsa böyle dert yanmana gerek yok,.
 
Üst