Sünnet’in kur’ân-ı kerim’den delilleri

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
SÜNNET’İN KUR’ÂN-I KERİM’DEN DELİLLERİ

Sünnet’in İslâm’da ikinci kaynak oluşuna dair Kur’ân-ı Kerim’deki delilleri oldukça çoktur, onlardan birkaç Âyet-i Kerime’yi delil olarak getirmek yeterli olacaktır. Zira inanmak isteyene bir delil yeterlidir, inanmak istemeyene milyon delil de getirsen yine inkâra saplanacaktır.

Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
‘’Rabbimiz onlara içlerinden senin ayetlerini okuyacak, onlara kitab ve hikmeti öğretecek ve onları günahlardan temizleyecek bir Rasûl gönder. Şüphesiz ki sen Aziz ve Hâkimsin.’’ (el-Bakara Sûresi:129)
Diğer bir ayette ise şöyle buyuruyor:
‘’Andolsun ki Allah, mü’minlere içlerinden, onlara Allah’ın ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir Rasûl göndermekle lütufta bulunmuştur.’’ (Ali İmran Sûresi:164)
Başka bir ayette ise şöyle buyurur:
‘’Ümmilere içlerinden Allah’ın ayetlerini okuyan, onları günahlardan temizleyen, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir Rasûl gönderen O’dur.’’ (Cum’a Sûresi: 2)
Rabbimiz başka bir ayette ise şöyle buyuruyor:
‘’Allah’ın üzerinize olan nimetlerini ve size kendisiyle öğüt vermek üzere indirdiği kitab ve hikmeti hatırlayın.’’ (el-Bakara Sûresi: 231)
Diğer bir ayette ise şöyle buyuruyor:
‘’Allah sana kitab ve hikmeti indirdi.’’ (en-Nisa Sûresi: 113)
İmam Şafii (rh.a) Er-Risale isimli kitabında yukarıdaki mezkur ayetleri açıklarken şunları ifade eder: Burada Allah, Kitab’ı zikretmiştir ki O Kur’an’dır. Hikmet’i de zikretmiştir. Kur’an ilmine vakıf olanlardan beğendiğim birinden ‘Hikmet, Hz. Peygamber’in (sav) Sünnet’idir’ dediğini işittim... Çünkü Kur’an zikredilmiş, hikmet de ona tabi kılınmıştır. Allah, insanlara Kitab ve Hikmet’in öğretilmesinin onlara kendi lütfu olduğunu zikretmiştir ki, buna göre, Allah bilir ya, burada hikmetin, ancak Hz. Peygamber’in (sav) Sünnet’i olduğu söylenebilir. Çünkü hikmet, Allah’ın Kitabı ile birlikte zikredilmiştir. Allah, Peygamber’ine (sav) itaati farz kılmış, O’nun emrine insanların kesin olarak uymaları gerektiğini bildirmiştir. Buna göre, Allah Kitabında ve Peygamber’inin (sav) Sünnet’inde yer almayan bir söz için, ‘bu farzdır’ denilmez.
Hz. Peygamber’in (sav) Sünnet’i Allah’ın murad ettiği manayı açıklayıcıdır; Kur’an’ın amm ve hassını gösteren bir delildir. Sonra Hikmeti, Kitabıyla birlikte zikretmiş ve onu kitabına tabi kılmıştır. Allah, böyle bir şeyi Peygamber’inden (sav) başka hiç kimse için yapmamıştır.”
İmam-ı Şafii’nin (rh.a) bu açıklamalarından sonra konuyla ilgili ayetleri okumaya devam edelim.
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Andolsun ki sizin için ve Allah’a, ahiret gününe kavuşmayı uman ve çokça Allah’ı zikreden kimseler için Allah Rasûl’ünde güzel bir örnek vardır.’’ (Ahzab Sûresi: 21)
Şimdi bu ayetin ışığında sormak lazım: Allah Rasûlü’nü (sav) örnek almadan bir Müslüman sadece Kur’ân-ı Kerim’e bakarak namazı nasıl kılacak, zekâtı hangi şeylerden kaçta kaç verecek ve hac fiillerini nasıl yapacak? Diğer ibâdetleri de buna kıyas edecek olursak? Allah Rasulünün örnekliği olmadan bu din nasıl yaşanacaktır?
Diğer bir ayette ise Allah Teâlâ, Rasûle itaati Allah’a itaatle beraber zikretmiştir.
‘’Kim Rasûle itaat ederse Allah’a itaat etmiştir.’’ (Nisa Sûresi:80)
İmam Şafii (rh.a) der ki: “Allah Teala, dini, farzı ve kitabı bakımından Peygamber’ine (sav) öyle bir mevki vermiştir ki, O’nu dini için bayrak yaptığını bildirmiş, O’na itaati farz kılmış, O’na karşı gelmeyi yasaklamıştır. Peygamber’ine (sav) imanı kendisine iman ile birleştirerek O’nun üstünlüğünü bildirmiştir”
Başka bir Âyet-i Kerime’de ise şöyle buyuruyor:
“(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki; Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı ve çok rahmet edicidir.’’ (Ali İmran Sûresi: 31)
İmam Taberi bu ayetin tefsirinde şunları söyler:
“Ey Muhammed de ki: Eğer sizler, gerçekten, Allah’ı sevdiğinizi iddia ediyorsanız iddianızı ispatlamak için bana uyun, ki Allah da sizi sevsin ve geçmişteki günahlarınızı bağışlasın. Allah, günahları çokça bağışlayan ve kullarına karşı çok merhametli davranandır.”
Şurası bir gerçektir ki, Allah’ı tanıdığını ve sevdiğini iddia eden herkesin Allah’ın Peygamber’i Hz. Muhammedi (sav) de tanıması sevmesi ve O’nun yolundan ayrılmaması gerekir. Rasulullah’ın (sav) Yolundan Ayrılan Herkes, Sapıklık İçindedir
Hasan-ı Basri ve İbn-i Cürey’ce göre bu Âyet-i kerimenin nüzul sebebi şudur: Rasulullah (sav) döneminde bir kısım insanlar “Biz, Rabbimizi seviyoruz” demişlerdir. Bunun üzerine Allah Teâlâ bu Âyet-i Kerime’yi indirmiş ve Hz. Muhammed’e (sav) emretmiştir ki, “Biz Rabbimizi seviyoruz.” Diyenlere de ki “Eğer sizler, gerçekten Allah’ı seviyorsanız onun Peygamber’i olan bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin.” Böylece Allah Teâlâ, Hz. Muhammed’e (sav) uymayı, sevgisi için bir alâmet, ona karşı çıkmayı da azabı için bir nişane yapmıştır.
Prof. Dr. Vehbe Zuhayli Tefsiru-l Munir isimli kitabında şunları nakleder: “Allah’ı ya da Rasûlü’nü sevmek; İslâm’a tabi olmak, Rasulullah’a (s.a.v) itaat etmek, onun şeriatı gereğince amel edip emirlerine uymak ve yasaklarından uzak durmakla ortaya çıkar.
Rasulullah’ın (s.a.v) şeriatına uymak el-Verrak’ın da söylediği gibi, samimi sevginin delilidir.”
Şairin dediği gibi:
“Onu sevdiğini izhar ederken Allah’a asi oluyorsun;
Yemin olsun ki bu uygun olmayan bir iddiadır.
Ona duyduğun sevgi samimi ve doğru ise ona itaat edersin,
Çünkü şüphesiz seven sevdiğine itaat eder.”
Sehl b. Abdullah der ki: Allah’ı sevmenin alâmeti Kur’an-ı Kerim’i sevmektir. Kur’ân-ı Kerim’i sevmenin alâmeti Peygamber’i (s.a.v) sevmektir. Peygamber’i (s.a.v) sevmenin alâmeti Sünnet’i Seniyyeyi sevmektir. Allah’ı ve Kur’an’ı sevmenin, Peygamber’i sevmenin, Sünnet’i sevmenin alâmeti ise ahireti sevmektir.
Allah Teâlâ başka bir Âyet-i Kerime’de şöyle buyuruyor:
‘’Ey iman edenler! Allah’a, Rasûlü’ne ve sizden olan emir sahiplerine itaat ediniz. Eğer bir şeyde niza’ ederseniz onu Allah ve Rasûlü’ne götürünüz, Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız bu (sizin için) daha hayırlı ve sonuç bakımından da daha iyidir.’’(Nisa Sûresi:59)
İmam Taberi (rh.a) Bu ayetin tefsirinde şunları söyler:
Ey iman edenler, Allah’ın kitabı olan Kur’ân’a ve onun açıklaması olan Peygamber’in Sünnet’ine uyarak bütün emir ve yasaklarda Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Allah’a itaate vesile olacak ve Müslümanların menfaatlerini gerçekleştirecek hususlarda da sizden olan Müslüman idarecilere itaat edin.
‘Eğer gerçekten Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız herhangi bir meselede sizlerle idarecileriniz anlaşmazlığa düşerseniz işi Allah’a ve Rasûlü’ne havale edin. Bu sizin için Allah katında daha hayırlı ve netice bakımından daha güzeldir.’
Âyet-i Kerime’de Allah’a itaat edilmesi emredilmektedir. Allah’a itaatten maksat, onun bize gönderdiği emirleri tutmak ve yine onun bize yasakladığı şeylerden kaçınmaktır.
Yine Âyet-i Kerime’de Rasulullah’a (sav) itaat edilmesi emredilmektedir. Zira Rasulullah’a (sav) itaat etmek Allah’a itaat etmektir. Bu hususta Peygamber efendimiz (sav) bir Hadis-i Şerif’inde şöyle buyurmuştur:
‘’Bana itaat eden Allah’a itaat etmiştir, Bana isyan eden Allah’a isyan etmiştir. Müslüman idareciye itaat eden Bana itaat etmiştir, Müslüman emire isyan eden Bana isyan etmiştir.’’
Allah Teâlâ diğer bir Âyet-i Kerime’de ise şöyle buyuruyor:
“Rasûl size ne verdiyse onu alın ve sizi neden sakındırdıysa ondan da sakının.” (Haşr Sûresi:7)
Allah Teâlâ, (bu Âyet-i Kerime’de) Rasûl’ün emrinin tabi olunması gereken bir vecibe, yasak kıldığı şeylerin de kaçınılması gereken bir husus olduğunu belirtmiştir.
İmam kurtubi bu ayetin tefsirinde şunları nakleder:
el-Mehdevî dedi ki: Yüce Allah’ın: “Hem Peygamber size ne verdi ise onu alın. Neyi yasak etti ise ondan da sakının” buyruğu şunu gerektirmektedir: Peygamber (sav)’ın emrettiği her bir husus Allah’tan bir emirdir. Âyet-i Kerime her ne kadar ganimetler hakkında ise de onun bütün emir ve yasakları da bunun kapsamına girer.”
İmam kurtubi devamla Hatip el-Bağdadi’den naklen şunları da kaydeder:
“Hakem b. Umeyr -ki Ashab’dan birisi idi- şöyle demektedir: Peygamber (sav) buyurdu ki: ‘Şüphesiz ki bu Kur’an terk eden kimseye zordur, zor gelir, kolay, değildir. Buna karşılık ona uyan ve ona talip olan kimseye de kolay gelir. Benim Hadisim de zordur, zor gelir. O hakemdir. Benim Hadisime sıkı sıkı yapışıp onu belleyen kimse - Kur’an ile birlikte olmak şartıyla- kurtulur.
Her kim Kur’an’ı ve Hadisi önemsemeyecek olursa, dünya ve âhiretini kaybeder. Sizler benim sözümü almakla, emrime uymakla, Sünnet’imi izlemekle emrolundunuz. Benim sözüme razı olan Kur’ân’dan da razı olur. Benim sözümle alay eden Kur’ân ile alay etmiş olur.’ Yüce Allah da: Hem Peygamber size ne verdi ise onu alın. Neyi yasak etti ise ondan da sakının” diye buyurmuştur.”
Müslim’in Sahih’inde ve başka eserlerde Alkame’den, onun da İbn Mesud’dan (r.a) şöyle dediğine dair rivayet yer almaktadır: “Rasûlullah (sav) buyurdu ki: ‘Allah dövme yapanlara, dövme yaptıranlara, yüzündeki tüyleri alanlara, güzelleşmek için dişlerinin arasını törpüleyip incelten ve Allah’ın hilkatini değiştirenlere lanet etmiştir.’ Bu söz Ümmü Yakub diye bilinen Esedoğullarından bir kadının kulağına gitti.
Bu kadın gelerek dedi ki: ‘Aldığım habere göre sen şöyle, şöyle olan kadınlara lanet okumuşsun. ‘İbnu Mesud (r.a) dedi ki: ‘Rasûlullah (sav)’in lanet ettiğine -üstelik bu husus Allah’ın Kitabında da varken- ben ne diye lanet etmeyeyim?’
Kadın şöyle dedi: ‘Ben iki kapak arasında bulunanlar (mushaf)ın tamamını okudum, fakat senin dediğini orada göremedim.’ İbn Mesud (r.a) dedi ki: “Eğer sen gerçekten onu okumuş olsaydın, onu bulacaktın. Sen yüce Allah’ın ‘Hem Peygamber size ne verdi ise onu alın, neyi yasak etti ise de ondan sakının’ buyruğunu okumadın mı? Kadın: ‘Okudum’ deyince, İbnu Mesud (r.a): ‘İşte bunları Peygamber (sav) yasaklamıştı...’ dedi.”
İbn Abdi’l-Berr “Kitabu’l-İlm”de Abdurrahman b. Yezid’den şöyle dediğini kaydetmektedir: “Abdurrahman hacc için ihrama girmiş olan bir kimsenin elbiselerini giymiş olduğunu görür. Elbiselerini çıkarmasını söyleyince adam: ‘Allah’ın Kitabı’ndan elbisemi çıkartmamı öngören bir âyet göster bana dedi. Abdurrahman ona: ‘Peygamber size ne verdiyse onu alın ve neyi yasak ettiyse ondan sakının’ (el-Haşr Sûresi:7) âyetini okur.”
Allah Rasûlü (sav) de Âyet-i Kerime’yi te’kid eder mahiyette şöyle buyuruyor:
‘’Sizi neden nehyettiysem ondan sakının, size neyi emrettiysem de onu gücünüz yettiği kadar yerine getirin.’’
İmam Suyuti ‘Miftahu-l Cenne’ (Sünnet’in İslâm’daki Yeri) isimli kitabında şunları kaydeder:
“İmam Beyhaki (..) Habib b. Ebi Fedale el-Mekki’den senediyle şu rivayeti nakleder:
İmran b.Husayn (r.a) (ilgili hadisler ışığında) şefaati anlatır. Oradakilerden bir tanesi:
“Ey Ebu Nuceyd! Siz bizlere Hadis’ler anlatıyorsunuz fakat biz bunlarla ilgili Kur’ân’da bir asıl bulamıyoruz’ deyince İmran (r.a) kızar ve adama şöyle der:
-Sen Kur’an’ı okudun mu?
-Evet
-Peki, Kur’an’ın hiçbir yerinde yatsı namazının dört, akşamınkinin üç, sabahınkinin iki, öğle ile ikindininkinin de dört rekât olduğuna rastladın mı?
-Hayır
-Peki, bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Rasulullah’tan (sav) öğrenmedik mi? Peki Kur’ân’da kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar dirheme şu kadar zekât düştüğüne rastladın mı?
-Hayır
-Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Rasulullah (sav)’tan öğrenmedik mi? Keza Kur’ân’da “Eski evi (Kâbe’yi) tavaf etsinler” ayetini okumadınız mı? Peki, orada Kabe’yi yedi defa tavaf edin, makam’ın arkasında iki rekât namaz kılın diye bir ifadeye rastladınız mı? Aynı şekilde Allah Rasûl’ünün (sav) buyurduğu şu hususlar Kur’ân’da var mı? Zekât tahsildarının bir yerde konaklaması ve toplayıp getirecek kimseyi zekât mallarının bulunduğu mahallere göndermesi, zekât tahsildarının uzak bir yerde konaklayıp zekâtın yanına getirilmesini emretmesi, kız kardeşlerini birbirine vererek mehirsiz evlenmek İslâm’da yoktur.”
Peki, Allah Teâlâ’nın (c.c) Kur’an’ında şöyle buyurduğunu duymadınız mı?
“Rasûl size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının.”
İmran (r.a) daha sonra şöyle söyler:-Sizin bilginiz olmadığı, Rasulullah’tan (sav) öğrendiğimiz daha başka şeyler de var.”
Görüldüğü gibi “Rasûl size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının” ayeti her ne kadar ganimetlerle ilgili olsa da İbnu Mes’ud, Abdurrahman b. Yezid ve İmran b. Husayn (r.anhum) bu âyeti “umum ifade eden bir âyet” olarak genel anlamda tefsir etmişlerdir. Ve Rasulullah’ın (sav) buyurduğu veya yasakladığı her şeyin âyetle zikredilmiş gibi hüküm ifade edeceğini söylemişlerdir.


İbrahim SERİN
 
Üst