Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Hayırsız oğluyum babamın hiç büyümeyen hâlâ Topkapı'ya doğru uzanır kimsecikler görmeden hınzır bir çocuk gibi kapısını çalıp kaçarım İstanbul'un
Hayırsız oğluyum babamın ticareti sevmeyen para için koşturulan yarış atlarının terlerini bir akvaryumda toplar içinde denizatı beslerim
Hayırsız oğluyum babamın yollarda dalgın yürüyen ama adliyenin çöplüğünde bulduğu dolmakalemi çocuklarına getirmek için ortasından yapıştıran temizlik işçisi kaçmaz gözlerimden
Hayırsız oğluyum babamın bir parka dikilirse birgün şairlerin heykelleri benim yerim boş kalsın ve payıma hayırsız ada açıklarına bir şamandıra bırakın
Bilerek mi bıraktın yastığımdaki bu çukuru
Oysa güveniyordum ben sevgimize
Tren istasyonundaki saatin doğruluğu kadar
Beni senin gibi bir de annem terketmişti
Hala göbeğimde duru bana ondan kalan çukur
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrı'sına der ki:
-Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
Hırsla çakarım kibriti,
İlk nefeste yarılanır cıgaram,
Bir duman, kendimi öldüresiye.
Biliyorum, "sen de mi?" diyeceksin,
Ama akşam erken iniyor mahpusaneye.
Ve dışarda delikanlı bir bahar,
Seviyorum seni,
Çıldırasıya