ANKARA NEDEN "ŞAH" DEDİ?
Son yıllarda sürekli dikkat çektiğimiz bir durum var. Bir asır önce kurgulanmış olan düzen değişiyor. Dünyada yeni bir düzen kuruluyor. Bu düzenin odak noktası bir asır önce Ortadoğu idi. Yine Ortadoğu. Batı ile İslam dünyası arasındaki teknolojik dengeler çok asimetrik. Ancak Müslümanların elinde Batıyı hizaya getirecek başka büyük "silahlar" var. Bunların neler olduğuna şimdi girmeyeceğiz.
Tunus'ta başlayıp, Mısır, Libya ve Yemen'i sarsan Arap baharı, Batılı ülkelerin BAAS rejimine desteği ile Suriye'de durduruldu. Suriye düğümü açılırsa gerisi daha rahat ilerleyecek. Suriye'nin düğümlenmesi bir bakıma Türkiye'nin de elinin kolunun bağlanması anlamına geliyor. Suriye'de yönetimin halkın eline geçmesi, Türkiye'nin önünü iyice açacak. Esad düşerse Türkiye'nin nüfuzu güçlü şekilde İsrail sınırlarına dayanacak. o sebeple İsrail Esad'ın mümkün olduğunca Suriye'de etkili olmasını ve ayakta kalmasını istiyor.
Suriye'de Esad'ın yıkılamamış olması aynı zamanda Ankara'nın başarısızlığı olarak gösteriliyor. Bunun üzerinden Türkiye'nin yalnızlaştığına dair küresel bir propaganda yürütülüyor. Ankara'yı aciz ve başarısız göstermek için 2012'de bir savaş uçağımız Esad ve arkasındaki güçlerin desteği ile düşürüldü. 2013'te Reyhanlı saldırısı yapılarak 50'den fazla vatandaşımız katledildi. Bütün bunlar Ankara'ya "Suriye işine sen karışma, Esad'a ve mevcut statükoya dokunma" mesajı idi.
Türkiye'ye yönelik DHKP-C saldırıları ve PYD'nin desteklenmesinin arkasında da aynı mesaj vardı. Türkiye bu tehditlerin hiçbirine boyun eğmedi. Uçağının düşürülmesinin cevabını 2012'de çok ağır şekilde verdi. Suriye'nin arkasındaki devletler de cevaplarını aldılar. Bunlardan Rusya geri adım attı. Şimdi Ankara ile işbirliği arayışında. İsrail ise direniyor. Çünkü Tel Aviv, Esad rejiminin düşmesini bir bakıma İsrail için varlık-yokluk meselesi olarak görüyor.
İsrail, Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı seçimini kana bulamak için geçen Ağustos ayında MOSSAD'ın çok özel eğitimli 5 kişilik suikast timini İskenderun üzerinden Türkiye'ye sokarak ŞOK bir siyasi cinayet yapmak istemişti. O suikast yapılsaydı cumhurbaşkanlığı seçimi olmayacaktı. Ancak MOSSAD'ın bu suikast timi, daha İskenderun topraklarına ayak basamadan MİT tarafından denizde derdest edilip tamamı imha edildi. Türkiye'yi şok etmek isteyen Tel Aviv şoka girdi.
Ancak, PKK içindeki bazı gruplar, Paralel Yapı ve bazı muhalefet partileri üzerinden operasyona devam etti. Uluslararası alanda Türkiye'yi durdurmak ve çözüm sürecini bozmak için her türlü numarayı çekiyorlar. Türkiye'de huzursuzluk, kaos ve istikrarsızlık çıkarmak istiyorlar.
Ağustos ayındaki suikast planı uygulanamamıştı. Bu defa 7 Haziran seçimlerini kana bulamak maksadıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'a suikast için Paralel Örgüt ile birlikte harekete geçtiler. Geçtiğimiz günlerde Türk istihbaratı bu planı da İsrail ve Paralel Örgüt'ün elinde patlattı. Halbuki suikasti yapacak kişi bile belirlenmişti. Yeni bir şoka daha girdiler. Hain plan deşifre edildi.
Seçim öncesi Yeni Türkiye'ye yönelik hain planlar bir bir bozuluyor. İç güvenlik yasasının çıkarılmaması için CHP-MHP-HDP, Meclis'teki tüm muhalefeti aynı cepheye soktular. Bugüne kadar örtülü oynattıkları aktörleri artık daha fazla gizleme gereği duymadan sahneye sürüyorlar. Bu, onların aslında bir cinnet yaşadıklarını gösteriyor. Başka çarelerinin kalmadığını, yolun sonuna yaklaştıklarını ifade ediyor.
Anlaşılan o ki 7 Haziran öncesi hain planlarından biri de Suriye'de sahnelenecekti. MOSSAD, CIA ve Suriye Muhaberatı, Türkiye için manevi ve sembolik değeri çok büyük olan Süleyman Şah Türbesi'ni vuracak, türbeye girip askerlerimizi hunharca yöntemlerle şehit edip, videosunu Dünya'ya göstereceklerdi. Bunu da "IŞİD yapmış" gibi anlatacaklardı.
Böylece Türkiye'yi Suriye'de bir savaşa zorlayacaklardı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'ye girmesi halinde de yeni bir hain planı sahneye sokacaklardı. "Türkiye, Suriye'de Nusayrileri öldürüyor" yaygarası çıkartıp özellikle Hatay, Adana ve Mersin gibi şehirlerdeki Alevi vatandaşlarımızı ayaklandırmaya kalkışacaklardı. Başarsalardı; böylece kaos çıkaracaklardı.
Şah-Fırat operasyonu ile Ankara, bu gün "Şah" dedi. CIA-MOSSAD-MUHABERAT planını yine bozdu. Zekice bir operasyonla ince bir mesaj verdi. Ankara, böylece Suriye'deki güçler savaşında daha rahat manevra yapabileceği bir avantaj elde etti.
Merhum Süleyman Şah'ın naaşı 3 kişilik din adamı heyetince dini merasimle kabrinden alındı, dini merasimle yeni yerine getirildi. Eski türbeden bayrağımız inmeden yeni yere dikildi. Birkaç saat içinde saat gibi işleyen bir operasyon gerçekleştirildi.
Paralel Örgüt ve işbirlikçi muhalifler bu konuyu istismar etmeye ve seçim malzemesi yapmaya kalkışıyorlar. Tepki göstermelerinin esas sebebi başka. Tepkileri, seçim öncesi kan üzerinden oy devşirme ve hükümeti yıkma planlarının ellerinde patlamış olmasından kaynaklanıyor. Biz inanıyoruz ki ecdadımızın bir mührü olan Süleyman Şah Türbesi, Suriye'nin en ihtişamlı yerine yine emanet edilecektir.
Bu noktada Musul, Kerkük ve 12 Ada'yı düşmanlarımıza teslim eden CHP zihniyetinin söz söylemeye katiyyen hakkı olmadığı gibi, Suriye Türkmenlerine yardım götüren MİT TIR'larına operasyon çekip Ankara'yı, Avrupa ve ABD'ye şikayet eden Paralel Örgüt'e destek veren MHP'nin de zerre kadar söz söyleme hakkı yoktur.
Yeni Türkiye ABD, Avrupa ve İsrail'in kuyruğuna ilişip siyaset yapan bir ülke değil artık. Allah'tan çok ABD, Avrupa ve İsrail'e inanıp öyle siyaset ve ihanet yapanların önü de sonu da karanlıktır. Görünen o ki, kısa zamanda bunların, halkın içine çıkacak halleri kalmayacak ve hayatları utanç içinde geçecek.
Oyun kuran, oyun bozan, proaktif siyaset üreten Yeni Ankara, inanıyoruz ki, milletin desteği ile "Yeni Dünya"nın kapılarını da aralayacaktır.
Şah-Fırat Operasyonu bir gerçeği daha göstermektedir. Ankara, tüm dünyaya, "Suriye'ye istediğimiz zaman girer, istediğimiz operasyonu başarıyla yaparız. Ama ne zaman ve niçin gireceğimize ve ne yapacağımıza siz değil biz karar veririz" mesajı vermektedir.
Türkiye bu operasyonla şimdilik "ŞAH" dedi; "MAT" diyeceği zaman da gelecektir. Herkes müsterih olmalı...
Alper Tan