Sorusu olmayan bizden değildir!

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
ŞEHRE BİR HOCA GELDİ!


22667.jpg

Sorusu olmayan bizden değildir!
İstanbuldasınız ve Cuma namazlarında farklı bir imam – vaiz ile namaz kılmak istiyorsunuz. O halde Şehzadebaşına gelin!





Şehre bir hoca geldi, daha doğrusu geri döndü. Öyle bir hoca ki yıllardır mumla aradığımız insan prototipini taşıyor. Ümmetin kanayan yarası olduğuna şüphe olmayan iki kayıp kuşağın, umutların sönmesine izin vermeden kendinde vücut bulduğu ender şahsiyetlerden. İki kayıp kuşaktan kastımsa, hakkı verildiği taktirde yer yerinden oynaması gereken iki misyon; imamlık ve akademisyenlik.


Bu kadar imamımız varken neden hala böyleyiz?
Türkiye’de yıllarca Müminleri cem edecek camiler; insanlara yol gösterecek, onları Kur’an’ın yoluna taşıyacak, kendi dışındaki dünyaya müdahil olması gerektiğini söyleyecek insanlardan mahrum kaldı. Ne yazık ki, imamlar başka bir işe giremeyeceği anlaşılınca kerhen bu “mesleği” seçen, devlet memuru sıfatını öne çıkartan bir temsil gösterdi. 28 Şubat’la birlikte ezilen ve önü kesilen gençlik, o eziklik psikolojisine mahkûm olarak, psikolojik korku duvarlarıyla imam olmak zorunda kaldılar. Bu gün bu ülkede milyonlarca insan camilere girip çıkarken hala Kürtler kimliklerinden dolayı ezilebiliyor ve dilleri yasaklanabiliyorsa, insanlar açlık sınırının altında yaşamak zorunda kalıyorsa, kapitalizmin ölüm makinesi NATO terör örgütü bu ülkede füze kalkanı kurabiliyorsa, 12 yaşında bir çocuk olan Uğur Kaymaz bedenine isabet eden 13 kuruşunla devlet tarafından öldürülebiliyorsa bunun sebeplerinden birini burada görmemek elde değil.


Vicdan – cüzdan meseleleri...
En az onun kadar hayati bir diğer problemimiz akademisyenler. Ne yazık ki akademisyenlerimiz, özellikle de ilahiyatçılarımız, geldikleri yerlerde niye yola çıktıklarını unutmuş pozisyondalar. Başladıkları zaman, hüsn-ü zan ile yaklaşarak olduğunu varsaydığımız idealleri ve heyecanlarından geldikleri noktada pek söz edilemiyor açıkçası. Tabi bu tablonun çok farklı saikleri bulunmakla birlikte, en önemlisi süreç içinde aracın insan üzerine hâkim duruma gelip onu şekillendiren bir amaca dönüşmesi, akademik unvanları kaybetmemek adına en basitinden başörtüsü yasağında kraldan çok kralcı davranan hocalarımız... İşin kötü tarafı kendilerini vakfettiklerini söyledikleri ilmi konularda da kendi lokal çalışmalarına gömülüp kalmaları, ümmeti içinde bulunduğu epistemolojik krizden kurtaracak ya da batı medeniyetiyle hesaplaşmayı tamamlayıp, geçmişten geleceğe taşıyabilecek bir ufkun bulunmaması...


Yaşar Düzenli Hoca ile tanışın!
Aslında daha derindeki sıkıntı ise hayattan kopuk bir ilim anlayışının olması... İşte tam bu noktada, Yaşar Düzenli Hoca bize güzel bir örnek sergiliyor. Öncelikle kim olduğuna dair konuşalım isterseniz, çünkü az bulunur hikmet sahibi insanların en önemli özelliklerinden biri olan tevazu, görünürlüklerini arayanın bulabileceği bir hale getiriyor. Talip olana, kısmet olan insanlardan… Prof. Dr. Yaşar Düzenli Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde lisanstan, doktoraya kadar eğitimini tamamladıktan sonra Anadolu’da birkaç farklı üniversitede akademisyenliğini sürdürdü. Bu yıl da İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim dalına profesör olarak atandı. Aynı zamanda Şinasi Gündüz’ün yardımcısı olarak, dekan yardımcılığı görevini de sürdürüyor. Yüksek lisansta İmam Birgivi’nin tefsir metodu üzerine eğildikten sonra doktorada da Şihabuddin Sühreverdi çalıştı. Yaşar Düzenli’nin üç tane de kitabı bulunmaktadır. İFAV’ın bastığı “Kur’an Işığında Evrensel Dengeler Ve İnsan” kitabının yanında, Pınar Yayınları da profesörlük çalışması olan “Uslup Ve Semantik Açıdan Kur’an Ve Şefaat” kitabını yayınladı. Bunun yanında hocanın 2009’da Araştırma Kültür Vakfı’nda “Çevre ve Merkez İlişkisi Bağlamında Kuran’ı Kerim” adlı sunumu da vakfın yayınları arasında bulunmaktadır. Bu kitapçığın PDF’sine vakfın sitesinden ulaşabilirsiniz: http://www.akv.org.tr/cevre-ve-merkez-iliskisi-acisindan-kur-an-i-kerim-cn15.html. Bunun yanında 2001 yılından bu yana İstanbul'da bulunan DEVA Dayanışma Ve Eğitim Vakfı bünyesinde devam etmekte olan Nüzul Sürecine Göre Kur'an Tefsiri çalışması da sürmektedir.

Şehzade Camii yeni adresimiz
Asıl müjdemiz ise Cuma kılmak için cami arayanlara olacak. Yeni adresimiz Şehzade Camii... Yaşar Düzenli Hoca her hafta Cuma namazından önce bir saat sohbet veriyor cemaate. Tabi burada benim yaşımdan dolayı görmediğim, ancak anlatılanlardan duyduğuma göre hoca 90’lı yıllarda Dülgerzade Camii’nde imamlık görevini yürütüyormuş ve o dönemin okuyan, düşünen, heyecanlı gençliğinin vazgeçilmez adresiymiş. Ben de bunun böyle olduğuna Şehzade Camii’nde dinledikçe kanaat getirdim. Farklı bir hitabet yeteneğine sahip olan Yaşar Hoca sohbeti bitirdiğinde bir saatin nasıl bu kadar dolu dolu ve sürükleyici geçtiğini düşünüyorum her seferinde. Tabi bu kadar konuştuktan sonra ne anlattığını merak etmiş olabilirsiniz.
22671.jpg

Başlangıçta sert bir gerçeği yüzümüze çarparak söze girdi. Kişi olmadan Müslüman olunamayacağını vurguladı ve aynı bağlamda Müslüman’ın en temel niteliklerinden birinin farkında olmak, farkındalık olduğunun üzerinde durdu. Bunu hocanın kendi cümleleriyle açalım isterseniz: “Gözünü çevresine çeviren, böylece gören, görmenin hem bir hak hem de bir görev olduğunun farkında olan bir insan... Farkında olmak belki ilk adım, ancak önemli bir adım olmakla birlikte hemen atılması gereken ikinci bir adım daha var: Şimdi ne yapabilirim diyerek yola koyulmak.”


Merkezde Allah olmayınca kaybetmeye mahkumuz
Sonrasında dünyadaki intihar olayları üzerine yaptığı bir araştırmadan yola çıkarak anlamın kayboluşuna değindi. “İnsanlığın dirilişi için söze nereden başlamalı, kaybolmuş insanlığı, insanlığımızı nasıl ayağa kaldırmalıyız, peygamber olsa nereden başlardı?” sorularıyla cemaate seslenen Hoca, “yolculuğa yürekten başlayıp Rabble birlikte yeni bir okuma sürecine girilmesi” gerektiğini söyledi. Kavramlarına Kur’anî manalarını kazandırmanın derdini taşıyan Yaşar hoca, okumayı aslında bir tanıma ve farkına varma çabası olarak gördüğünü söyledi. Sonra, Zikir kavramının üzerinde durdu. “Merkezde Allah olmayınca adresi kaybetmeye mahkûmuz.” vurgusunun ardından, “Zikir, Allah’ı merkeze alma anıdır. Bu, İslam’ın temel dünya görüşüdür.” sözleriyle zikrin Kur’anî anlamıyla dinde ne kadar merkezi bir kavram olduğunu da gösterdi.
Bir de değinmeden geçemeyeceğimiz bir nokta ise soru sahibi olmanın ne kadar ontolojik bir mevzu olduğunu, sizi rahatsız etmeye geldim dercesine kafamıza çivi gibi çaktı: “Kur’an-ı Kerim kafasında soruları, hayata ilişkin sorunları olanlar için verilmiş ilahi bir cevaptır. Sorularımızı çoğaltalım, sorunuz varsa Kur’an size ilahi bir cevaptır. Sorunuz ve sorununuz yoksa Kur’an kutsal bir kitap olarak kalacak, o taktirde onunla mezarlığa gidebilirsiniz. Ne kadar sorunuz ve sorununuz varsa, o kadar kendinizi inşa etmiş, gerçekleştirmiş insanız demektir.” Cuma’nın Mümini dirilten ve aslında bu dirilmeyle gelen bir bayram olduğunu idrak etmek isteyenlere Cuma günleri hocayı kaçırmamaları şiddetle tavsiye olunur.


http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=5181
 
Üst