Şeyh Sadi Şirazi‘den (ÇOCUK VE ÇİÇEK)

dilhuba

Profesör
Katılım
27 Eki 2006
Mesajlar
2,630
Tepkime puanı
20
Puanları
0
Konum
Manisa
Web sitesi
mustafababuroglu.sitemynet.com
Şeyh Sadi Şirazi‘den (ÇOCUK VE ÇİÇEK)


Bende bir zamanlar çocuktum.

Fakat Allah ötekilerden daha çok güç vermişti pazularıma.Güçlüydüm ve gücümle benden küçükleri hırpaladım.Onları döver, gönüllerini incitirdim.

Birgün kendimden güçlü birinden dayak yedim.


O gün bugündür çocukları çiçekler gibi sadece sevip koklamak ve korumak gerektiğini düşünüyorum.


BALDAKİ ZEHİR

Düşmanın yakınlarından birisi sana dostluk elini uzatabilir, bunu dikkatle karşıla.

Düşmanın dostu düşmandır, unutma.

Akrabalık bağları, onu sana karşı kinlendirir.

Tatlı söze kanma.

Baldaki tatlı yanıltıcıdır.

Dostlarına karşı bile uyanık olmalısın.O zaman düşmanındanda emin olabilirsin.

Herkesin yakesici olabileceğini düşünen kimse, kesesindeki inciyi kolay kolay kaptırmaz.

Komutanına karşı çıkan bir askere görev verilmez.Başındakinin değerini bilmeyen, ona nankörlük edenden hayır gelmez.Onun sözüne ve yeminine güvenilmez.

Yeni görev yüklenmiş olanların işlerini kolaylaştırır, onlara yardımcı ol, inayet elini uzat.

Düşmanın ülkesini kuşatıp fethettiğin zaman asayiş ve güvenlik işlerinde oranın tutukevindeki mahpusları görevlendir.Onların yürekleri acılıdır.Zulme geçit vermezler.

Bir şehri kuşattığın ve yönetimi geçirdiğin zaman halka eskisinden daha iyi davran

Halkın sevgi ve güvenini kazanırsan düşmanı gerçekten yenmişsin demektir.


CÖMERTLİK VE MEYVESİ

Bağışta bulun .

İnsanoğlu bağışla, hayvan tuzakla avlanır.

Düşmanlarının boynuna kılıcın kesmeyeceği bir kementle, lütüf kementiyle bağla.

İyilik ve ihsan gören düşmandan zarar gelmez.

Kötülük yapma.Dostundan bile kötülük görebilirsin bu yüzden.

Kötü tohumdan iyi meyve alınmaz.

Sevdiğine kötü davranırsan senin yüzünü bile görmek istemez.

Düşmanı dost yapmak istiyorsan, ona iyilik elini uzat.


AŞK VE AKIL

Arslanla pençeleşen bir yiğit elindeki demir kolçağa güvenerek saldırdı

Arslan güçlü pençesiyle çekip alıverdi elinden.

Adamı yere serdi

Arslanın pençesine yenik düşen ve zavallı bir şekilde yerde yatan adama, birisi, ‘öyle uyuşuk uyuşuk durmak yakışıyor mu sana?Bir pençede sen vursana.‘

Adam, yerdeki kolçağı göstererek, ‘bu pençe arslanla savaşmak için uygun değil‘ diye cevap verdi

Aşk arslan, akıl ise demir pençe gibir.

Aşka karşı aklın yapabileceği bir şey yoktur.

Çevgahın topu çeldiği gibi, aşk da aklı çeler.



CENNET, CEHENEM VE RIZA

Bir Meczub`a sordular:

‘Cenneti mi istersin yoksa cehennemi mi?‘

‘Ne cenneti ne de cehennemi‘ dedi.

‘Ne demek istiyorsun?‘ dediler.

‘Benim isteğim O`nun razı olduğundandır‘ dedi.



Şeyh Sad‘i Şirazi Kimdir?

Sa‘dî İran edebiyatının en büyük temsilcilerindendir. Moğollar döneminde yaşamıştır. 1209 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Soylu bir ailenin çocuğudur. Tam adı Muslihuddin Ebû Muhammed b. Müşerref b. Muslih b. Müşerreftir. Adından çok Sa‘dî mahlasıyla ün kazanmıştır. O ilk eğitimine Şiraz‘da başlamış, daha sonra Bağdat‘ta dönemin en önde gelen eğitim kurumu olan Nizamiye Med-resesi‘nde devam etmiştir. Bu yıllarda Sühreverdî (ö. 1234) ve İbnü‘l-Cevzî (ö. 1257) gibi dönemin önde gelen bilgin ve mutasavvıflarıyla da görüştü, onların sohbetlerine katıldı. Öğretimini tamamladıktan sonra yaklaşık otuz yıllık bir seyahate çıkarak Çin‘den Mısır‘a, Anadolu, Suriye ve Arabistan‘a kadar pek çok ülkede dolaşmış, bir ara Haçlılar‘a esir düşmüştür. Gezip dolaştığı yerlerde halk ve idare adamları, bilginler, dervişler gibi kesimlerden insanlarla karşılaşmış, onlarla sohbet etmiş, gerektiğinde onlara yol göstermiştir. 1256 yılında doğum yeri olan Şiraz‘a geri döndü. Bu dönemden itibaren edebî ürünlerini vermeye başladı. 1257‘de Bostan‘ı bir yıl sonra Gülistan‘ı yazdı. Moğollar‘ın Şiraz‘ı almalarından sonra yeniden seyahate çıktı. Önce Bağdat‘a, ardından Mekke‘ye gitti, dönüşte Tebriz‘e uğradı ve daha sonra yeniden Şiraz‘a geldi. Son yıllarını burada riyazet ve ibadetle geçirdi. 1291 yılında doğum yeri olan Şiraz‘da öldü. Mezarı da buradadır.

Sa‘dî daha hayatta iken ünlü olmuş bir şair ve sûfîdir. Ölümünden sonra bu şöhreti artarak devam etmiştir. Eserlerinde insanın mutluluğunu aramış, bunun için nasıl hareket edilmesi gerektiği üzerinde düşünce üretmiştir. Eserleri kuru öğütlerden ibaret olmayıp okuyucunun ilgisini çekecek atasözleri ve kısa hikâyelerle süslenmiştir. İfadeleri okuyucuyu sıkmaz, nükte ve ince alay türü sözlerle üslûbu canlı tutar.


Eserleri:

Sa‘dî‘nin yirmiden fazla eseri bulunmaktadır. Bunların bir kısmı manzum bir kısmı mensurdur. En önemlileri şunlardır: a) Manzum eserleri. Bostan, Kasâid-i Arabî, Kasâid-i Fârsî, Merâsî, Tayyibât, Bedâyi‘, Havâtfm, Hub-siyyât. b) Mensur eserleri. Sa‘dî‘nin Gülistan‘] dışında kitapçık halinde bulunan şu mensur eserleri bulunmaktadır: Takrîr-i Dibace, Mecâlis-i Pencgâne, Suâl-i Sâhib-divân, Akl u Işk, Nasîhatü‘l-mülûk, Risâle-i Selise.
 
Üst