su damlası
Asistan
- Katılım
- 14 Tem 2010
- Mesajlar
- 230
- Tepkime puanı
- 25
- Puanları
- 0
sırtımı sıvazlıyor,
-sırtıma yükle
diğim tüm yüklerim-
ağırlığına rağmen seviyorum sırtımdakileri,
seviyorum sorumluluklarımı,
seviyorum içime gelen soruları,
cevaplarını yüklüyorum arkamdaki heybeye.
ve yürüyorum,
heybemdekiler hatrına güç veriliyor adımlarıma,
ardımda bıraktıklarım mahsûn olsa da,
/ ben mahsûn kalsam da arkalarda /
yanımdakiler mesud,
ben o'nun yanında mesûd.....
....................
-sırtıma yükle
ağırlığına rağmen seviyorum sırtımdakileri,
seviyorum sorumluluklarımı,
seviyorum içime gelen soruları,
cevaplarını yüklüyorum arkamdaki heybeye.
ve yürüyorum,
heybemdekiler hatrına güç veriliyor adımlarıma,
ardımda bıraktıklarım mahsûn olsa da,
/ ben mahsûn kalsam da arkalarda /
yanımdakiler mesud,
ben o'nun yanında mesûd.....
....................

dostum,
sırtımdakilerle kıymetliyim bir'in katında, inanıyorum...şimdilerde
semayı,yaslandığım bir omuz biliyorum; içimi çeke çeke hüznü
yudumlasam da,içime inşirahı çekiyorum; içe çektiğim havadan
inşirahı süzüyorum...
kayboluyorum sokağımda; ama alışıyorum...
nokta’m…. dostum...
”eslem” olmak yakışmadı bana hiç bu kadar; nokta’m hiç bu kadar
mana kazanmamıştı; hiç bir cümlemin son buluşu beni bu kadar
yıkmamıştı; ama hiç bir cümlem de bu kadar çabuk nokta’sıyla vuslatı
yaşamamıştı...ân şahit dostum, gezdiğim mekanlar şahit, niyaza
durduğum vakit simam şahit, yağmur şahit, kalem şahit, kelam şahit;
talimdi benimkisi...
bir talebe acemiliğinde yaşanan, kelimeleri
hikmetle seçilememiş bir talep sonrasında yaşanan bir talim ..yürek
ilminin kıyısında gezinebilmenin bedeli belki de...bilmiyorum dostum,
bilemiyorum; sadece soru sormamam gerekiyor, bunu biliyorum...bu
yolda soru sormak edepsizlik imiş; bunu öğrenebildim...bunu
soludum; bununla nefes aldım; soru sormadan
“eslem olarak halimi o’na anlatmakla....”
dostum,
sokağıma o kadar çok yağmur dokunuyor ki şimdilerde; ama rahmet
olamıyor sanırım sineme...ben hala özlüyorum...ben hala “can”
diyorum..korkularım var dostum, korkuyorum göklerin gürlemesinden;
sokağımın lambaları kırılmış – karanlık olmuş havası-, pervaneleri
aşk’ı öle öle anlatıp gitmişler artık; bir çakan şimşeğim var semada;
yani korkum ve ümidim var...semamda çakan şimşekler ve duamı o’na
ulaştıracak olan, rahmeti indiren melekler...dostum, ne demeli
şimdi...susmalı mı...söz dokunur mu, yâr dediğime..
dostum, bana bir şeyler söyle artık sükûtunla; bana bir’den bahset...
yaslandığım bir omuz biliyorum seni, ayağımı yaslayıp hasbihâl
ettiğim kaldırımlar gibi...dostum, simama tebessüm yakışır imiş;
dilime hamdin yakıştığı kadar; lâl olup içten içe niyaza durmak
yakışırmış; bana hayret yakışırmış, hasretimi yoğuran her hal o’nun
yedinden imiş...
dostum, ben susuyorm artık...sen iç-inle konuş; iç-ime haber yolla,
niyazınla...
nokta!
Sare Nokta