Sesini Geride Bırakabilmekmiş

Nur Cennet

Profesör
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
2,046
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
31
Konum
|...Kırlar...|
Sesini Geride Bırakabilmekmiş

İçimdeki şu koca bahçeye kuşlar konmuyor artık
Çiçeklerin boynu bükük, ağaçlar mahzun.
Burası hiç böyle sessiz
Burası hiç böyle sensiz olmamıştı.

Şimdi koca bir yanlızlık bir de ben öylece kalakaldık
Şimdi öyle boş
Öyle savruk
Öyle yalnız duruyorum
Öyle geçmişe dünük yaşıyorum ki kendimde
Acı çekmeyi ibadet sayıyorum sana.

Yaşayıp gidiyordum... 'Yaşayıp gitmek! ' Ne saçma! Bu fiili nedense, hayatımızın sıkıcı olduğunu, bir günün diğerinden farklı geçmediğini düşündüğümüzde kullanırız. Oysa tam tersi olması gerekmez mi? 'Yaşamak ve gitmek...' Yaşıyorum, gidiyorum, yol alıyorum. O halde şöyle demeliyim: 'Yaşıyordum ama gitmiyordum.' veya 'Gidiyordum akıp zaman içinde, kaybolmuş vaziyette, ancak yaşamıyordum.'

Tıpkı bu gece gibi
Sabah uyandığımda yanımda olmayacaksın biliyorum
Açtığın yaranın kabuk bağlaması zaman alacak.

Sen
Beni bırak
Bölünüp dursa da uykularım
Saklanacak bir köşe bulurum
Sen görmeden
Son hatıramı göğsüme basıp ağlayarak sızarım

Yangından kaçar gibi kaçtın benden
Anıları pas tadında bırakıp
Oysa söyleyeceklerim vardı benim.
Yuttum...

Mesafelerin ayrılığı ifade etmediği gibi
Beraberliğin de birlikteliği ifade etmediğini,
Sevmenin bedelinin fedakarlık olduğunu anlamakmış tüm yaşananlar

Baktığım yerlerde gözlerim
Bazen öyle uzun kalırdı
İnanmazsınız ama
Baktığım yerler sıkılırdı

Kanattıkça beni böyle acı
Ve sohbetler yetmeyince nefes almaya
Ağlardım
Yaralarımdan şiir yapardım

Sesini geride bırakabilmekmiş unutmak,
Sesin uçurum olup almadan beni.....
 
Üst